Evrim

korku, gerilim içeren film yada fotograf farketmez bakamıyorum ben. hatta filmlerde kötü sahnelere bile dayanamıyorum yüzümü kapatırım. bu postmodern sanat akımı da bana bu duyguları veriyor. o yüzden bu başlıktan hemmen uzaklaşıyorum : )

Paris'deki sürgün yıllarını okumuştum. Guernica resmi franco faşizmine karşı bir mevzi gibi elden ele korunmuş. öyle ki Picasso'nun Guernica'nın yüzlerce fotokopisini kendisinin bizzat çoğaltıp faşizme karşı bir bildiri gibi Paris sokaklarında dağıttı da söylenir. belki bir pazar sabahı bombalanan o küçük kasabanın resmini yapmasaydı bugün sadece bir ressam olarak anılacak ve bilmediğimiz bir sürü anlam kargaşası içersinde tüm dünya halklarının evlerinde değil yoksulların kapısından bile geçemeceği salonlarda anılacaktı.

bu gidişle hayatımızda kamusal alan diye bir yer kalmayacak. Beşiktaş'taki Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi' de satılıyor! http://www.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/150076-direntermos

bu fotoğrafların beni ürküten tarafı ölülerin yanındakiler yüz ifadeleri bir ölüyle değilde bir canlıyla fotograf çektirir gibi.

arkadaşlarım ve ben gideceğiz. bence herkes gitmeli. forumdan giden arkadaşlar olursa eğer belgeselle ilgili görüşlerini buradan paylaşırsa başlıkda güncel kalmış olur.

bu ülkenin adalet sistemi, Sivas davasına zaman aşımı verdi. insanlık suçlarının zaman aşımı olabilir mi? Almanya'da SS genarallerinin oturduğu evlerin önünde burada bir nazi subayı oturmuştur yazıyor. insanları sabun yaptıkları, yaktıkları fırınlar, işkence aletleri utanç simgesi olarak halka açık gösteriliyor. faşizmi hep geçmişle ananlar, Sivas sadece bir kaç on yıl önceydi. resmi tarihde yeri yok, insanlık tarihiyle eşit acıların türküleri gibi geleceğe ağıtlarla, acı türkülerle anlatılacak. bu anlamıyla çekilen belgesel çok önemli. umarım bu acı tarihe tanıklığını bırakmakla kalmaz bu yolu başkalarına da açmış olur. benim Sivas'la ilgili sanat cephesinden tek bildiğim Genco Erkal'ın tiyatro oyunudur.

yani ne denir bilemedim açıkçası : ( okurken bile zorlandım.

eğer bir din yada düşünce doğası gereği hümanist ise ilişkiler bu şekilde baskılanmaz ve yaşanmaz. yaşanıyorsa zaten düşüncenin kendinden olmayanı düşmanlaştıran yanı vardır yada kişinin kendisinde bir arıza vardır. iyi insan ille şu düşünce yada inanç grubundan çıkar diye bir mutlaklık anlayışı olamaz. aslında duygusal ilişkiler biraz görece. çünkü saygı genel sevgi özel bir durum. kendi adıma bir gün birini seversem muhtemelen kendi değer sistemime yakın biri olur, en azından bunu biliyorum

teşekkürler. sizlerin ifadeleri de öyle. aranızda öğreniyorum.

astrologların emek hırsızları olduklarını düşünüyorum. evreni, gezegenleri ve bu anlamdaki tüm bilgileri bilim adamları sayesinde öğreniyoruz. onlarda bu bilgileri insanlığa kehanetlerde bulunmak için kullanıyorlar.

"teoride, teoriyle pratik arasında fark yoktur," ama pratikte vardır iyi şeyler düşününce iyi şeyler olmuyor maalesef sadece idealize etmiş oluyoruz ve reel hayat bu anlamıyla hep düşünceden farklı düşer. insanın kendi olabildiği bir ilişki aslında uzun ömürlü olabiliyor. bir ilişkide inançlı-inançsız baskısı diğer bir ilişkide baskının öznesi farklı bir şey olabilir. bence burada temel sorun ilişkilerde herkesin kendi olabilme özgürlüğüdür. bunu kişi koruyabildiği sürece mutludur ve kişi tek başına mutlu olamıyorsa zaten kimseyle de mutlu olamıyor...

günaydın arkadaşlar, yatcaz kalkcaz yarın cuma olacak ertesi gün iş olmayacak dilediğimiz kadar uyuyabileceğiz : ) yaşasın perşembeler

sınırımız ihlal edildi diyorlar acaba AKP hükümeti Suriye sınırları içersinde ne yapıyor. helikopter düşürme adımıylada ülkeyi savaş karanlığına, Suriye bataklığına doğru götürüyorlar...

devlet ne geçmişiyle ne bugünüyle yüzleşmek istemiyor. bu sebeple elinde silah olmayan en insani talepleri için sokağa çıkan insanlar katlediliyor. sen benim kardeşimi, çocuğumu, yada adı her ne ise öldüreceksin ve katilini yenilerini öldürmek için gizleyeceksin. hangi kitapta yazıyor bu söylesinler anlayalım. bu tüm yaşananların devlet eliyle yeniden provake edilmesidir. sokak hareketini kışkırtanda bu yok sayan, senin canın da umrumda değil diyen tutumdur. açılımlarla gelmişlerdi bugün kurşun saçıyor, savaşa koşuyorlar. gezi sürecinde insanlar kendilerine saldırmak için bekleyen polise çiçek verdiler, tatlı götürdüler, kitap okudular. karşılığında ise ilk saldırıda Lobna Allami başından gaz kapsülüyle vuruldu ve hayatının kalan kısmını engelli geçirecek. gözünü kaybeden, sakat bırakılan yüzlerce insan. adalet olmayan yerde insanlık sona ermez. tarihte de sona ermemiş.buna inanıyoruz...

ABD ve Rusya'nın masadan siyasi çözümle kalkmasının sadece kağıt üzerinde bir anlamı olabilir. diğer yanda ABD tarafından, iktidara gireceksin ve bu işi btireceksin baskısı var. sınır ihlali gerekçesiyle düşürülen helikopter haberinden benim anladığım budur.

herkeslere günaydınlar olsun

iktidara bağlı belediye başkanları, milletvekilleri, bakanlarına kadar bu korkunç küfür dolu ağızlarla konuşuyorlar. buda meseleleri tartışılmaz kılıyor. kına stokları tükenmiş diyen birine ne cevap verilebilir ki. yazıklar olsun!

Ekim 2012 tarihli bir haber: Egemen Bağış:1 saatte Suriye'yi yerle bir ederiz. Şamil Tayyar: 3 saatte Şam'a varırız bugün itibariyle Ahmet Davutoğlu, "Muhalefet ve Beşar Esad 'ı kınayamayanlar 'savaş istiyorlar' diyor. Biz savaş istemiyoruz"

insandan başka canlı tanımayan, çiçeklere çimenlere basan, acımasızca bir ağacın dallarını koparan, kedi köpek gördüğü yerde tekmeleyen insanlardan nefret ediyorum. bir kedinin canı, kaybı bağışlayın ama size verdiği duyguyu eminim çok az insana veriyordur

her düşünce eleştirilebilir, ancak kendi ifadelerinin üzerine kendi görüşlerimizi ekleyip, yorum katıp olduğundan farklı göstermeden. sosyalizm dini devlet işleriyle karıştırmamayı, dine mesafeli durmayı savunur. aynı zamanda inanç özgürlüğünü de savunur. aşağıdaki alıntıda bu anlamıyla okumaya değer bence. "Devlet dinle ilgilenmemelidir; dinsel kurumlar devlete bağlı olmamalıdır. Herkes istediği dini savunmakta ya da dinsiz, yani genelde her sosyalist gibi ateist olduğunu açıklamakta özgür olmalıdır. Dinsel inanışları yüzünden yuttaşlar arasında fark gözetmek hiç hoş görülemez. Resmen tanınmış kiliselere para bağışlanmamalı, kiliseyle ilgili cemaatlere ve tarikatlara devlet ödeneği ayrılmamalıdır. Bunlar, aynı inançtaki yurttaşların özgür dernekleri, devletten bağımsız dernekleri olmalıdır. (Lenin, Din Üzerine, "Sosyalizm ve Din", Sf. 11)

“pencerenizden dışarı baktığınızda güneşi saklamıyorsa gökyüzü sizden, kıyılarınızdan çekilip gitmiyorsa deniz, terkeden sevgililer gibi ıslak, ve apak karınlarındaki dinamit yaralarını sofralarınızdan saklıyorsa balıklar, ve korku sarısı gözlerinize birer tokat gibi inmiyorsa şafaklar, ve onursuzluğun sancısı ağır bir tokat gibi inmiyorsa suratımıza, birileri yaşadığınız günlerin diyetini ödediği içindir.” Nevzat Çelik Ahmet Atakan'ın kameralar önündeki son sözleri: https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=aAFtZWgFwgY&noredirect=1

Ethem Sarısülüğün askerde çekilen fotoğraflarına da terör kamplarında çekilmiştir diye basına servis etmişlerdi. Ali İsmail'i arkadaşları dövdü dediler. şimdide Ahmet Atakan için arkadaşları çatıdan atmıştır diyorlar. bunlar: omurgasız, iktidara yaranmak, yerlerini korumak için insana dair hiçbir değer sistemi olmayan yaratıklar. ne yaparlarsa yapsınlar insan onuru onların bütün pisliklerinin üzerindedir. tarih onları yazmayacak, kimse hatırlamayacak. insanlığın eşitlik ve özgürlük mücadelesinde ölenler ise bundan öncekiler gibi: Ethem, Abdocan, Medeni, Ali İsmail, Ahmet Atakan'da unutulmayacak!

Avrupanın en büyük adalet sarayını yaptık diyorlar, hani adaletiniz nerede? adalet saraylarınız, savcılarınız, hakimleriniz neden var? seri cinayetler gibi polis sokak ortasında insan öldürecek bir tanesinin katilini teslim etmeyeceksiniz sonra da adaletten bahsedeceksiniz. sözün bittiği yer, bu ülke mezarlıklarda büyüyen ölümler, zulümler ülkesidir. hoşçakal Ahmet Atakan...

Polis Ahmet Atakan'ı böyle katletti! Kaynak: birgun net.

Rusya'da Suriye'deki ısrarını dünya barışı için yapmıyor. burası benim giremezsin diyor.