-
İçerik Sayısı
1.234 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
29
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
irinçköl tarafından postalanan herşey
-
İçine düşen hayvanları adeta heykelleştiriyor. Tanzanya'daki Ol Doniyo yanardağının da etkisiyle aşırı tuzlu ve sodalı suya sahip olan Natron Gölü, içine düşen hayvanları adeta heykelleştiriyor. Tanzanya'nın güneyinde bulunan, hemen yanındaki Ol Doniyo yanardağının ve yoğun buharlaşmanın etkisiyle benzersiz bir yapıya sahip olan Natron Gölü'ne düşüp ölün hayvanlar taşlaşarak, adeta bir heykel görünümüne dönüşüyor. Gölün çevresi için "bir fotoğrafçı için muhteşem bir sahne" yorumunu yapan Brandt da bu sıra dışı manzaradan faydalanarak muhteşem fotoğraflar çekti. Fotoğraf sanatçısı Nick Brandt, Natron Gölü'nün ve bu inanılmaz gölün aşırı tuzlu ve sodalı suyuna düşerek taşa dönmüş hayvanların eşsiz fotoğraflarını yayınladı.Bir Doğu Afrika turu esnasında Natron Gölü'nün çevresindeki taşlaşmış güvercin, flamingo, kartal ve yarasaları bulan Brandt, bu hayvanları kullanarak yakaladığı eşsiz kareleri Harap Diyarlar (Across the Ravaged Lands) adlı kitabında yayınladı.SANKİ HAYATTAYMIŞ GİBİ ABD'nin NBC haber ajansına konuşan Nick Brandt, "Gölün kıyısına vuran birçok çeşit kuş ve yarasayı görmek beni gerçekten de çok şaşırttı" ifadesini kullandı.Hayvanları sanki canlılarmış gibi konumlandıran usta fotoğrafçının depresif ve karanlık fotoğrafları fotoğrafçılık dünyasında ve uluslararası basında geniş yankı uyandırdı. SUYLA TEMAS EDİNCE... Natron Gölü'nü 4 kez ziyaret eden Leicester Üniversitesi Ekoloji Bilim Dalı Başkanı David Harper "Hayvanlar gölün az da olsa uzağına düştüğünde çok kısa süre içinde çürüyor.Fakat göl sularının yakınlarına düşen ve suyla temas eden hayvanların bedenleri bozulmuyor. Yıllarca aynı şekillerini koruyorlar" diye konuştu.Harper herhangi bir canlının bu olağan dışı gölün yakın çevresinde bile yaşayamadığını bildirdi.
- 2 cevap
-
- 1
-
-
5 bin kilometrekarelik bir şehri yaklaşık 15 milyon insanla birlikte paylaşan kişiye İstanbullu denir. Kaba bir hesapla İstanbul’da kilometrekareye yaklaşık 1300 kişi düşer (Türkiye ortalaması 73 kişidir) ve herkes diğer 1299 kişinin varlığı yüzünden o güzelim kilometrekarenin yaşanmaz hale geldiği konusunda hem fikirdir. Yaşadığı şehrin sınırlı kaynaklarına (iş, eş, trafikte boş şerit, kafe’de boş masa, metrobüs'te boş koltuk vs) erişmek için her gün milyonlarca kişiyi ekarte etmek durumunda olan İstanbullu doğal olarak türdeşlerinden daha vahşi bir şekilde evrimleşmiş, hayatta kalma mücadelesinde kendisini yavaşlatacak nezaket, saygı, hoşgörü gibi demode özelliklerden kurtularak zamanla gerçek bir savaşçı haline gelmiştir. Peki nedir bu cengaverleri diğer sıradan ölümlülerden ayıran temel özellikler? Gerçek bir İstanbullu olmak için hangi vasıflara sahip olmak gerekir? Buyrun hep beraber inceleyelim… 1- Gerçek bir İstanbullu olmak ya da en azından öyleymiş gibi hissetmek istiyorsanız, her şeyden evvel çok hızlı hareket etmelisiniz. Bakkala bile gidiyor olsanız, biraz sonra dünyanın kaderini belirleyecek bir toplantıya gidiyormuşçasına mağrur, kararlı ve hızlı yürümelisiniz. Topuklarınızı yere ne kadar hırslı vurursanız o kadar İstanbullusunuz. 2- Gerçek İstanbullu her an kavgaya hazır olmalıdır. İncir çekirdeğini doldurmayacak konular için karşınızdakinin boğazına sarılabilecek bir ruh hastası olduğunuz izlenimini ne kadar verebilirseniz o kadar bu şehrin sakini sayılırsınız. Sakini dediysek, lafın gelişi o. Sakin falan olmayın... 3- "Meşhur" sıfatı ile başlayan yerlerde bir taburu doyuracak maliyetteki kahvaltılar İstanbullu olmanın önemli adımlarından birisidir. Pazar keyfi adına kapısında sıra bekleyeceğiniz, bir şey istediğinizde yarım saat sonra garsona ancak sesinizi duyurabileceğiniz yoğunlukta bir kahvaltıcı, İstanbul'un ve İstanbullu’nun pazar keyiflerinin olmazsa olmazlarındandır. Pardon bizim bir melemen vardı ! 4- Henüz trafikte dayak yemediniz mi? Malesef size İstanbullu diyemiyoruz. Gidin ve kornaya basın. En çok siz basın. Önünüzdeki illa bir ara dellenecek ve "basınca ilerliyor mu da dat dat hala basıyosun ulan" ile başlayacak bir tartışmada gerçek İstanbullu sıfatına layık olacaksınız 5- Gerçek İstanbullu'nun mutlaka bir tane favori kurufasulyecisi, balıkçısı, pilavcısı ya da dürümcüsü vardır ve orada yapılan yemeğin dünyanın en iyisi olduğundan sonuna kadar emindir. Yoksa, derhal siz de bunlardan bir tane edinin. 6- Sürekli olarak Boğaz’ın varlığı ile mutlu olun. Gün içinde onu hiç göremiyor oluşunuz, haftada, belki ayda bir defa üç saatlik trafik çilesine maruz kalıyor oluşunuz sizi yıldırmasın. Her fırsatta iyi ki Boğaz'ın ve denizin olduğu bir yerde yaşadığınıza dua etmelisiniz Boğaz Keyfi 7- İstanbul'la aranızdaki "nefret ve aşk" ilişkisi İstanbulluluğun temel taşlarındadır. Sabahtan akşama "trafiği böyle, kalabalığı şöyle" diyerek mızmızlanıp yine de İstanbul'dan başka bir yerde kesinlikle yaşayamayacağınıza kendinizi inandırın. Bu en önemlilerinden. Her gittiğiniz yerdeki huzura ve rahatlığa hayran olun ama İstanbul’suz kesinlikle yapamayın. 8- Gerçek İstanbullu aslen İstanbullu değildir. 8 kuşaktır İstanbul'da yaşıyor bile olsanız muhabbet açıldığında "biz aslen Zonguldak'lıyız" deyin. Siz demeseniz de nasılsa sora sora Zonguldak'a kadar getirecekler lafı. En iyisi baştan söyleyin, yormayın insanları. 9- Sokakta karşılaştığınız her tanıdığınızla birbirinize “bi ara Nevizade’de fasıl yapmak” sözü vererek ayrılın. O fasıl asla yapılmayacak gerçi ama olsun, adet böyle… 10- Gerçek İstanbullu asla İstanbul'da ölmek istemez. Aslında kimse İstanbul'da ölmek istemez. o yüzden sizin de emeklillikte bir yere yerleşme planınız mutlaka olmalı. İster memleketinize dönün ister Alaçatı'da butik otel işletin ama ortamını bulduğunuzda 60 yaşında burada olmayacağınızı mutlaka dile getirin... 11- Taksim Burger King'in önünde biriyle buluşun. Kimle buluştuğunuz, ne yapacağınız hiç önemli değil. Orada buluşup buluşup sonra dağılabilirsiniz, mesele yok. Önemli olan İstanbulluluğunuzu perçinlemek. evet yeterince beklediysek dağılalım hadi 12- Gerçek İstanbullu’nun mutlaka en az bir tane ünlü tanıdığı vardır. Ya mahalle arkadaşıdır ya okul arkadaşıdır, en kötü ihtimalle arkadaşının arkadaşı falandır. 2. sınıf dizi oyuncusu da olsa çaptan düşmüş eski pop şarkıcısı da olsa siz de mutlaka bir ünlü tanıdık edinin. Unutmayın, ünlünün iyisi kötüsü olmaz... 13- Sürekli olarak konserleri, sergileri, etkinlikleri takip edin ama son anda bir işinizin çıkması sebebiyle gidemeyin. Sonra da yeri geldikçe duyduğunuz ilk günden beri o konseri beklediğinizi ama son anda gidemediğiniz için pişman olduğunuzu belirtin. Unutmayın, bu tip etkinlikler gidip eğlenmek için değil, öncesinde ve sonrasında hakkında bol bol konuşup prim yapmak içindir. 14- Gerçek İstanbullu, esnek ve ergonomiktir. uzun yıllar bu şehirde yaşayıp metrobüsü, dolmuşu, minibüsü derken kemikleri zamanla kıkırdaksı doku haline gelen İstanbullu, bu andan itibaren olabilecek her toplu taşıma aracına sığar. Eğer iyi bir İstanbullu gibi görünmek istiyorsanız ya yogaya başlayacak ya mesai çıkışında metrobüse bineceksiniz, tercih sizin. Şurdan bir bostancı uzatabilir misiniz ? 15- Gerçek İstanbullu'nun metrobüs'le ilgili en az 1 kere başına fantastik bir şey gelmiş olmalıdır. Ya yolda kalmış bir aracı diğer yolcularla birlikte itmiştir ya araç içinde bir kavgaya karışmıştır ya direkt şoförü dövmüştür. Henüz sizin başınıza gelmediyse bundan sonra daha sık metrobüs kullanın. Her gün binseniz en geç 1 haftaya bir şeyler olur… ****************************************** Aslında bu bir zaytung haberi olsa da tamamen gerçek fazlası var eksiği yok
-
Doc Dr Hasan Karanlık'ın izniyle; Kendi Kendine Meme Muayene nasıl ve na zaman yapılmalı: ■ Her kadının yapması gereklidir. ■ 20 yaşından itibaren başlanmalıdır. ■ Ayda bir yapılmalıdır. ■ Ömürboyu devam edilmelidir. Muayene için en uygun dönem: Adet gören kadınlarda adetin bitimini takiben 5. ve 7. gün arası, Menopozdaki kadınlarda her ayın aynı günü (Her ayın 1'i ve 3'ü gibi), Emziren kadınlarda; emzirmeyi takiben, göğüslerdeki süt boşaldıktan sonra, Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda; her yeni ilaç kutusuna başlamadan önceki gün yapılmalıdır. Muayene Ayna karşısında ayakta, Yatarken, Duşta yapılabilir. Belden üst bölüm tamamen soyunuk olarak ayna karşısına geçin. Yeterli ışık olmalıdır. Muayenenin 2 bölümü vardır: Gözle inceleme ve elle muayene Gözle inceleme Ayna karşısında yapılmalıdır. Muayene edilecek olan bölgeler: Memenin kendisi ve memebaşları, Koltukaltları ve memealtı bölgeleridir. 1.Her iki kolunuz serbestçe yanlarda, omuzlar dik olacak şekilde ayna karşısına geçiniz. Önden ve her iki yana dönerek memelerin büyüklüğüne, simetrisine, derinin rengine, şekline, memebaşlarına memealtı bölgelere, koltukaltlarına bakın, iki meme aynı büyüklükte olmayabilir. Bu normal bir bulgudur. 2. Aynı gözlemi kollarınızı yukarı kaldırdıktan sonra veya her iki kolunuz başınızın arkasındayken tekrarlayın. Bu sırada memeler, memebaşları ve koltukaltı bölgelerine bakın. Koltukaltlarında kabarıklık olup olmadığına dikkat edin. 3. Ellerinizi belinize, leğen kemiklerinin üzerine kuvvetle bastırın. Omuzlarınızı hafifçe çıkararak öne doğru eğilin. Önden ve her iki yandan göğüslerinize bakın. Deride, çekinti, çökme olup olmadığına dikkat edin. Meme derisinde çekinti, deride portakal kabuğu görünümü; kızarıklık; memelerden birinde büyüme; memebaşlarında çökme ve kepekli lezyonlar olup olmadığına dikkat edin. Herhangi bir farklı bulguda doktorunuzla bağlantı kurun. Memebaşlarında tekrarlayan, inatçı, deri değişiklikleriyle birlikte olan yanma ve acımalar kanserin çok erken habercisi (Paget hastalığı) olabilir. Elle Muayene Yatarken, Duşta, Ayna karşısında yapılabilir Muayene edilecek olan bölgeler: Memenin kendisi ve memebaşları, Koltukaltları ve memealtı bölgeleridir. Elinizin üç orta parmağının yastık bölümleriyle , küçük dairesel hareketler çizerek baskı şiddetini hafiften kuvvetliye doğru artırarak muayeneye başlayın. Sağ meme için sol, sol meme için sağ elinizi kullanınız . Göğsünüzün tümünü yoklayarak muayene edin. Aynı muayeneleri diğer göğsünüzde tekrarlayın. Parmaklarınıza vücut losyonu veya sabun sürerek kayganlığı artırarak, daha rahat muayene edebilirsiniz. Köprücük kemiğinin altından başlayarak, tüm meme bölgesini muayene edin . Elinizi kaldırmadan kaydırarak birbirine paralel dikey çizgiler çizerek , veya köprücük kemiğinin altından başlayarak saat ibresi yönünde giderek içice geçen daireler çizerek , veya meme başında sonlanan oklar şeklinde tüm memenizi muayene edin. Elinizin başparmak ve işaret parmakları arasında memebaşını sıkarak akıntı olup olmadığını kontrol edin. İlk muayeneler göğsünüzün yapısını tanımanıza yardımcı olur. Daha sonraki muayenelerde farklı, devam eden bir dolgunluk, kitle farketmeniz durumunda doktorunuzla bağlantı kurun. Yatarken elle muayene En rahat muayene şeklidir. Sırtüstü yatarak yapılabilir. Muayene edilecek olan bölgeler: Memenin kendisi ve memebaşları, Koltukaltları ve memealtı bölgeleridir. Muayene edeceğiniz taraftaki omuzaltına küçük bir yastık veya katlanmış bir havlu yerleştirin. Aynı taraftaki kolunuzu başınızın üstüne koyun. Diğer elinizin 3 orta parmağının yastık bölümleriyle dairesel hareketler çizerek ve baskı şiddetini hafiften kuvvetliye doğru artırarak muayeneye başlayın . Kolunuzu yana koyun, diğer elinizle koltukaltı bölgesini muayene edin Diğer elinizin baş ve işaret parmakları arasında memebaşını sıkarak akıntı olup olmadığını kontrol edin Aynı muayeneleri diğer göğsünüzde tekrarlayın Ayakta, otururken, duşta elle muayene Muayene edilecek olan bölgeler: Memenin kendisi ve memebaşları, Koltukaltları ve memealtı bölgeleridir. Meme muayenesi yapılacak taraftaki kolunuzu başın üstüne veya arkasına koyun. Diğer elinizin 3 orta parmağının yastık bölümleriyle dairesel hareketler çizerek ve baskı şiddetini hafiften kuvvetliye doğru artırarak muayeneye başlayın Koltukaltı bölgesini muayene edin . Diğer elinizin baş ve işaret parmakları arasında memebaşını sıkarak akıntı olup olmadığını kontrol edin . Aynı muayeneleri diğer göğsünüzde tekrarlayın.
-
http://www.youtube.com/watch?v=vMANolD642g
-
Hediye almak için yılbaşına gerek yok ki. İnsanları tüketiciliğe sevkeden böyle günleri açıkçası hiç sevmiyorum. Neden hediye almak belirli günlerle sınırlanır . Yılbaşında hediye almaz ımısınız derseniz .Güzel yemek ve mezelerle dolu bir masa neyimize yetmiyor ki?
-
Ben sizin gibi düşünmüyorum. Aslında yukarıda sn.İNTERLOCK söylemiş. Esed'in anlamı aslan,şir ve Hz Ali ,allahın aslanı olarak nitelenir. Yandaş medyanın yaptığı da ,iktidarın alevilik için söylediği " ne idüğü belirsiz mezhep" söylemini Esed diyerek bir başka biçimde dillendirmek.
-
Barınakta en çok yürek yakan anlar bu hüzün dolu kurtarılmayı bekleyen ve neden diyen gözlerle karşı karşıya gelinen anlardır.Hepsinde aynı ifade , hepsinde aynı soru : Neden ? Eğer o gözlerdeki hüznü kaldırmak ve yerine ışıl ışıl gülen gözler getirmek isterseniz lütfen barınaklardan sahiplenin.Sahiplenemezseniz bile boş vakitlerinizde onları ziyaret edip sevin... Barınak canlarının sizden başka umudu yok
-
İletişim: 0533 310 47 72 Yer:İstanbul ve Kocaeli Miya 5 haftalık uzun tüylü güzel bir kız.Ancak ne yazık ki tek gözü görmüyor .Sakin huylu , kum terbiyeli mırıl mırıl bu kızımız bir bahçede doğup büyümüş.Ancak önümüz kış ve onun tek gözü ile dışarıda yaşam savaşı vermemesi için bir yuva bulması gerekli.İstanbul ve Kocaeli'nden ona uzanacak bir el olur mu ?
-
İletişim:0537 992 10 90 Yer:Kadıköy /İstanbul ''2-3 aylık dişi tedavi devam ediyor fakat muhtemelen iki gözüde göremeyecek belki biri ışığı algılayabilir ; algılamaları çok gelişmiş yemeğini buluyor tuvaleti buluyor yüksekliği algılayabiliyor. Diğer kedilere göre dışarıda yaşama şansı çok zayıf. Şu an veterinerde güvence altında olduğu için sürekli mırlıyor . Evde ya da muhafazalı bir bahçede bakılabilir
-
İletişim: 0549 345 60 25 Yer:Ataşehir/İstanbul ''Bu miniği sokakta dolaşırken buldum öğrendiğime göre 4 kardeşten geriye bir tek bu ufaklık kalmış. Veterinere götürdük üst solunum yollarında enfeksiyon var tedavisi devam ediyor ancak malum havalar soğuyor ve daha fazla ne kadar sokakta kalabilir bilemiyoruz. evimizde kısır dişi ve az buçuk agresif bir kedimiz olduğu için besleme imkanımız yok. Annesiyle beraber ya da sadece ona evini ömürlük açmak isteyen iyi birilerinin olduğuna inanıyoruz.Lütfen ona yardım edin.
-
UĞUR DÜNDAR'IN , Y.Özdil yorumu: "Yılmaz Özdil'in AKP iktidarına nasıl baktığı ortada. Yılmaz Özdil'in yazıları ortada. Yılmaz Özdil'in nasıl insancıl bir kalbi olduğu ortada. Yılmaz Özdil'in Hürriyet'teki köşesini okuyanların sayısı ortada. Yılmaz Özdil'i o sayfadan uzaklaştırabilmek, Yılmaz Özdil'in kalemini kırabilmek için ne gibi girişimler yapıldığı da ortada. Yılmaz Özdil, bir tek sözüyle değerlendirilemeyecek kadar bilinmesi gereken ve Yılmaz Özdil ile ilgili kanı, onun bir cümlesiyle sarsılmayacak kadar güçlü olması gerekir diye düşünüyorum. Yılmaz Özdil orada böyle bir röportaj yapılamaz şeklinde bir yaklaşım, yorum getirmedi. Ayrıca Ece Zereycan arkadaşımız da bir gazetecinin nasıl durması gerekiyorsa orada o duruşu sergiledi ve Beşar Esad'ın yüzüne karşı "Siz bir diktatör müsünüz?" sorusunu sordu. Dolayısıyla ben Yılmaz Özdil'in orada sadece ve sadece Başbakanlık makamını korumak ve Başbakanlık makamına kendisi tartışmalı, diktatör olup olmadığı tartışmalı, ulusuna zulüm yapıp yapmadığı tartışmalı bir liderin T.C Başbakanlık makamına hakaret etme hakkının bulunmadığını söyledi. Belki bu sözler ağır bir çerçeve içinde söylenmiş olabilir. İnsanlar bunu eleştirebilir. Eleştirme hakları da vardır ama bizim bir defa Antakya'ya Antakya'da yaşayan yurttaşlarımıza, Alevi vatandaşlarımıza, orada yaşan Nusayri vatandaşlarımıza bakışımız ortada. Ben kalkmışım İzmir'den tatilimi yarıda kesmişim Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz'ın evlerine taziye ziyaretine gitmişim."
-
Sosyal sorumluluk ödülünü “Halam Geldi“ filmi kazandı Altın Portakal Film Festivali çocuk gelinlere "hayır" dedi. Festivalin sosyal sorumluluk ödülünü "Halam Geldi" filmi kazandı. Çocuk gelinlerin dramını anlatan film, akraba evliliği ve engelli insanların durumuna da dikkat çekti. Altın Portakal Film Festivali'nde sosyal sorumluluk ödülünü "Halam Geldi" filmi kazandı. Filmin gala gösterimi dün Antalya Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. Oyun çağındaki çocukların zorla evlendirilmesini anlatan film, kanayan başka bir yaraya da dikkat çekiyor. Akraba evliliği sebebiyle doğan engelli çocukların dramı, çarpıcı şekilde resmediliyor. Gerçek bir hikayeyi anlatan yapımın yönetmenliğini Erhan Kozan üstlendi. Çocuk oyuncuların performansları ise oldukça başarılı. Miray Akay, Melisa Celayir ve Tunç Oral film hakkında görüşlerini dile getirdi. Filmin yönetmeni Erhan Kozan, zorlu sahnelerin pedagog eşliğinde çekildiğini söyledi. Halam Geldi, Ocak ayında seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. http://www.youtube.com/watch?v=QHKm86YkNj8
-
Osmanlıca önceden kullandığımız dillerden biri hayatımızın içinde olan .Hatta bi çok meslek dalında halen ağırlıklı olarak kullanılan. Bu yüzden Türkçeye uyarlanması gibi bir durum yoktur. TDK da böyle yazılmışsa yanlıştır. Ama İngilizce , Fransızca kelimeler içinbu geçerli değil. Dolayısıyla kıyaslama da pek doğru sayılmaz. Bloğunuzun tabiki konumuzla ilgisi yok.Bloğunuzla alakalı bir yorum yapmadım. Sadece başlığında Farsça bir kelime kullandığınız için örnek olarak verdim. Neyse fazla uzatmaya gerek yok. Özelinize müdahale etmek gibi bir niyetimde yok.
-
şeb-i yelda 'da Farsça . Farsça mı konuşuyoruz ki
-
Aslen kelime arapçadır ve doğrusu muzdarib'tir hatta ve hatta muztarib bknz Osmanlıca Türkçe herhangi bir sözlük muztarib,mustarib :Sıkıntı içinde bulunan ; rahatsız çırpınıp duran
-
Doğru, haklısınız yanlış yazmışım. Aslında kullanırken muzdarib diye kullanırım. Bu dil sürçmesinden ziyade klavye sürçmesi olmuş.Teşekkür ederim düzelttiğiniz için. En azından bu kelimeyi bilmeyenler doğrusunu öğrenmiş oldular.
-
'Anneme bombayı ellerimle verdim' Evine gönderilen bombalı paketle katledilen Bahriye Üçok'un kızı Kumru Üçok, "Bombayı anneme ellerimle verdim. İnsan her şeye alışıyor ama bu olaya alışmam mümkün değil" diyor Türkiye'nin aydın kadınlarından biri olan ve "çağdaş ilahiyatçı" olarak bilinen Prof. Dr. Bahriye Üçok'un ölümü, 6 Ekim 1990'da kızının elinden aldığı kitapla geldi. Kargoyla gönderilen kitabı alan Bahriye Üçok, tuzaklanan bombanın patlaması sonucu can verdi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yıllarca öğretim üyesi olarak ders veren Bahriye Üçok, önemli bir İslam uzmanıydı ve henüz 6 yaşında Kuran'ı hatmetmişti. Ölümünden iki yıl önce kendisiyle yapılmış bir söyleşide her gün namaz kıldığını belirtiyordu. İslam dininin yanlış yorumlanmasına karşı çıkan Üçok, İslam'a göre oruç tutmanın zorunlu olmadığını, başörtüsü kavramının bulunmadığını söylüyor, kadınların tümüyle kapatılmasının yanlışlığını vurguluyordu. Üçok cinayetini, Turan Dursun, Çetin Emeç, Muammer Aksoy cinayetlerinde de olduğu gibi radikal İslami görüşte olduklarını söyleyen kişiler üstlendi. Ancak dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, 'İslami Hareket' diye bir örgütün bulunmadığını, Hizbullah'ın uzantılarının cinayeti işlemiş olabileceğini söyledi. Bahriye Üçok'un öldürülmesinden önce eve gelen tehdit telefonlarında "Cehennemdeki yerinizi ayırttık" dendiği de biliniyordu. "RÜYALARIMA GİRİYOR" Bahriye Üçok cinayetiyle ilgili çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Kızı Kumru Üçok, içine gömdüğü 20 yıllık acısını SABAH'a anlattı. Üçok'un tek çocuğu olan avukat Kumru Üçok, söze, "Bombayı anneme ellerimle verdim" diye başladı ve şunları söyledi: "Kargo şirketi anneme gönderilen paketi evimize iki kere getirmiş. Bizi evde bulamamışlar. İkinci gelişlerinde eve ihbarname bırakmışlar. Ben de kargo şirketine gidip paketi aldım ve eve getirdim. O paketle de 15 dakika kadar seyahat ettim. Paketi anneme verdikten sonra arkamı döndüm ve aşağıdaki ustalara bakmak üzere alt kata yöneldim. Annem o sırada paketi açmaya çalışıyordu. Arkamı döner dönmez bir patlama sesi duydum." Olay yaşandığında 36 yaşında olan Kumru Üçok, "Annemle beraber yaşıyorduk. Annem çalışkan, zeki, otoriter, icabında çabuk da sinirlenebilen biriydi. O günden sonra çok şey değişti hayatımda. İki kişi yaşıyorken tek başıma yaşamaya başladım. Yemek pişirmeyi öğrenmek zorunda kaldım. Bu olayı unutmak mümkün değil. Her gün her an aklımda. Her gün rüyalarıma giriyor" diyerek, 20 yıllık acısını vurguladı. Evlenmeyi düşünmediğini belirten Üçok, "Aynı evde yaşamaya devam ediyorum. Oldukça zor, ama insan her şeye alışıyor. Zaman her şeyi değil belki ama kısmen hallediyor. Annemin öldürülmesiyle ilgili gerekenlerin yapılmadığına inanıyorum. Şüpheli, katil kimse bulunmadı ki gereken yapılsın. Annem Türkiye'de görüşlerinden dolayı suikasta kurban giden tek kadın. Neden öldürüldüğü ortada. Türkiye'de bazı şeylerin değişeceğine inanmıyorum" ifadesini kullandı. Kumru Üçok son sözleriyle hem metanetini hem de yılgınlığını ifade etti: "Yakınlarını teröre kurban veren aileler hep aynı şeyi sorduklarını söylüyorlar kendilerine: Neden biz? Ben sormadım. Neden sorayım? Uğraştığı iş, üzerinde çalıştığı konular bu sonucu getirdi. Annemin fazla konuşmamasını tercih ederdim. Ama olan oldu. Zaman geriye işlemiyor." Bahriye Üçok 1919'da Trabzon'da doğdu. Yüksek öğrenimini Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümü'nde tamamladı. 1964'te "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı teziyle doçentliğe yükseldi. 1983'te Halkçı Parti'nin kurucu üyesi oldu ve aynı yıl Ordu milletvekili seçildi. Öldürüldüğünde, SHP'nin hazırladığı "Laiklik Raporu"nun çalışmalarını yürütüyordu...
- 2 cevap
-
- 2
-
-
Valla ben de şekerden muzdarip olduğum için hepsine evet diyemiyorum ama hepsine evet diyenlere afiyet şeker olsun
-
AKP “polis paketi” hazırlıyor. Pakete göre, polis eylem yapma olasılı gördüğü kişileri gözaltına alma yetkisini kazanıyor. Paketin demokratik bir süsü de var: ‘Kolluk Kuvvetleri Denetim Kurulu’ Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberine göre, Demokratikleşme Paketi’nin ardından, polisin yetkilerini artıran paket hazırlıyor. Paketin en önemli özelliği, daha önce hâkim ve savcı talebiyle uygulanan önleme gözaltılarını bundan böyle 12-24 saate kadar polis yetkisiyle yapılmasına izin vermesi. Polis, eylem yapma ve olay çıkarma olasılığı olanları, direkt gözaltına alabilecek. Gezi Parkı eylemlerinin ardından gündeme gelen polisin yetkisinin arttırılması çalışması biçim değiştirerek güvenlik güçlerine yönelik tüm çalışmaların bir paket haline dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Bu nedenle, daha önce Demokratikleşme Paketi’nde yer alacağı dile getirilen ‘Kolluk Kuvvetleri Denetim Kurulu’ bu çalışmaya dahil ediliyor. Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’nın ortaklaşa yürüttüğü çalışmaya göre, eylem yapma ve olay çıkarma potansiyeli olan örgütler izlemeye alınacak. İstihbarat raporlarının bu faaliyetleri doğrulaması durumunda, örgüt üyeleri hâkim ve savcı talebi olmadan doğrudan polisin isteği üzerine 12 veya 24 saat gözaltında tutulabilecek. Bu süre hâkim kararıyla uzatılabilecek. Mevcut uygulamada önleyici gözaltı için hâkim veya savcının talebi gerekiyor. 1 Mayıs ve Nevruz kutlamaları ile futbol maçları öncesinde hâkim kararıyla halen uygulanan önleyici gözaltı uygulaması, zaman zaman eleştirilere hedef oluyordu. Düzenlemeyle, polise mukavemet ve kamu malına zarar vermenin cezaları da artırılacak. Türk Ceza Kanunu’nun “Mala zarar vermenin nitelikli halleri” başlıklı 152’nci maddesiyle, “Görevi yaptırmamak için direnme” başlıklı 265’inci maddesi yeniden düzenlenecek. Bu maddelerde öngörülen cezalar artırılacak. Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla ‘cebir veya tehdit’ kullananlara verilen hapis cezasının da arttırılması düşünülüyor. Taslak çalışmaya göre, molotof kokteyli “Yanıcı ve parlayıcı madde kullanılarak oluşturulmuş, el yapımı saldırı veya savunma aracı” olarak tanımlanacak ve taşıyan, bulunduran kişiye 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası gündeme gelebilecek. Molotof kokteyli, suç işlemek için kurulmuş bir örgüt tarafından kullanılırsa, cezalar yarı oranında artırılacak. Toplumsal olaylar ve eylemler sırasında, kimliği gizlemek için yüzün örtülmesi halinde de daha fazla ceza verilmesi planlanıyor. Pakete, ceza sınırı 2 yılın altında olan suçlarda tutuklama yapılamaması nedeniyle, suçun tekerrürü halinde tutuklamaya olanak sağlayacak hüküm konulacak. Taslakta yer alması planlanan ‘Kolluk Kuvvetleri Denetim Kurulu’ düzenlemesi, insan hakları ihlalleriyle gündeme gelen güvenlik güçlerini denetlemeyi amaçlıyor. STK’lar, polisi denetlemek için kurulacak kurulun, sivil ve tarafsız üyelerden oluşturulmasını talep ediyor. Hükümetin, bu maddeyle ‘polis devleti’ eleştirileri göğüslemek için denge oluşturmayı planladığı söyleniyor. Kaynak: Hürriyet
-
Günaydın .Pazar günü iyi bir kahvaltıya sanırım kimse hayır demez.
-
İletişim: 0507 873 55 40 Yer:İzmir 1 yaşında dişi terrier İzmir/Bostanlı'da bulunmuştur.Üzerinde siyah üzeri pembe tasması var tuvalet eğitimli.Kayıp olabileceği düşüncesi ile öncelikle sahibi aranmaktadır.Sahibi bulunamaz ise İzmir içi acilen ömürlük yuva aranıyor.
-
İletişim: ekerergin@@gmail.com Yer: İstanbul/ Maltepe Bu minik, cadde ortasında arabaların arasında kalmışken bir üyemiz tarafından bulunarak eve alındı. Ancak miniğimiz ve evdeki diğer kedi hiç anlaşamıyorlar. Büyük kedi yavruya çok baskı kuruyor ve onu sürekli dövüyor. Bu yüzden yavrumuza yuva aranıyor.
-
İletişim: [email protected] Yer:Bakırköy /İstanbul Üyemizin bahçesinde yaşamaya çalışan 2,5-3 aylık civarı bu yavrucaklar önümüz kış olduğundan ve caddeye çıkma heveslerinden dolayı başlarına bir şey gelmeden ömürlük yuvalarına gitmek istiyorlar.İç-dış parazitleri yapılan yavrulardan siyahlı olan dişi diğerleri erkektir.
-
İletişim: kopuzozge93@@gmail.com Yer:Ankara Louie sokakta yaralı halde bulunmuş ve yuva arıyordu, ancak kimse istemedi ve üyemiz onun bu durumuna kayıtsız kalamadı evinde geçici olarak misafir etti.4 yaşında, iç-dış parazitleri yapılmış,kısırlaştırılmış , bazı komutları bilen ev hayatına oldukça uyumlu ve tuvalet eğitimi vardır..Kolundaki ve kulağındaki yaralar günden güne yapılan tedavi sonucu iyileşen bu cana şimdi acil olarak yuva aranmaktadır.Zira evde bir can daha var ve üyemiz öğrenci olduğundan her ikisinin bakımı ağır gelmektedir.
-
Mesele Y.Özdil'i sevip sevmeme meselesi değil ki.Seversiniz sevmezsiniz , takip edersiniz etmezsiniz. Ben sevmediğim insanları da takip ederim mesela. Kendi görüşümden olmayan insanları da .Onların bakış açısını anlamak adına. Ama burada bana göre şu vardır. Başka bir ülkenin başbakanı ,benim ülkemin tvlerini ve gazetecilerini kullanarak RTE ye değil Türkiye Cumhuriyetine hakaret etmektedir. Çünkü bunun ,devletler hukuku dilindeki anlamı budur.Bunu yapan adam da ortadoğu kasabıdır. Bu durumu da bana gazetecilik başarısı olarak sunmaktalar. Çok mu umurunda Ece hanıma röportaj vermek onun için. Eğer, RTE kendi ülkesi üzerinde bunları yapmamış olsaydı belki de kapısına bile yaklaştırmazdı .Esad, RTE den çok daha akıllı bir adam.Bu durumu çok güzel kullandı
- 42 cevap
-
- 1
-