Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

irinçköl

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.234
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    29

irinçköl tarafından postalanan herşey

  1. "Olayları yöneteceğiz” başlığını görünce güldüm tabii. Davutoğlu ve hükümetinin Suriye sınırında olan bitenler konusunda artık yöneteceği hiçbir şey yokken bu sözü etmesi, aslında duvara bindirildiğinin itirafıdır. Şu işe bakın ve durumu anlayın: Başbakan da Suriye’de olayı yönetmesi için Davutoğlu’nu Barzani’ye gönderiyor! Barzani’ye ne denecek? Şu Suriyeli Kürtleri zapturapt altına alın mı? PKK’nin bir de Suriye sınırımızda bize cephe oluşturmasını engelleyin mi? Suriye’de bir Kürt yönetiminin kurulmasına izin vermeyin mi? Barzani’den hiçbir şey elde edemezsiniz... Kürtleri “birbirine düşürme” politikası mı isteyeceksiniz? O dönemler sona ereli on yıllar oldu. Kürtler birbirine en azından bu aşamada silah sıkmaz. Ama kurulmakta olan büyük Kürt devletini kimin yöneteceği aşamasına gelince ne olacağını bilemem! *** Davutoğlu ve Başbakan’ın yönetebileceği tek olay, tek şansları vardı: Suriye’nin bütünlüğünü koruyan bir politika! Batı’yı bu konuda ikna! Esad’a demokratikleşme için zaman tanıma! Suriye ve bölgede istikrarı savunarak evrim içinde gelişmede rol oynama... Ama sonuna kadar! Esad’ı sıkıştırarak kan akımını önleme... Böyle bir politika Rusya- İran ve Batı arasındaki çatışmaları da yumuşatacak ve gerçekten ara çözümler üretebilecek güçteydi.. Ama bunu yapmadınız! Yapamadınız! Kurduğunuz- geliştirdiğiniz gerçekten başarılı Suriye politikasını kendi ellerinizle yıktınız! Neden? Çünkü ABD’ye karşı gelmekten korktunuz. Libya’dan sonra baktınız ki ABD ve İngiltere, Suriye’yi yıkmakta ve iç savaşı körüklemekte kararlı, hemen öne çıktınız! Oysa, iç savaşı kışkırtınca, Suriye’de neler olabileceğini, birazcık önünüze bakarak görebilirdiniz. Yani geçen yıldan bu yıla! Suriye’nin üç bölgeye parçalanacağını. En azından sadece bu köşede, Libya savaşından sonra onlarca yazı yayımlandı! Dünya yazıp çizdi.. Batının planlarının hiçbir gizli saklı yanı yokken... Nasıl oldu da bir adım önünüzü görmediniz? Türkiye’nin geleneksel barış politikası da uluslararası ve bölgesel çıkarları da Suriye’nin istikrar ve bütünlüğünü korumayı gerektirirdi.. *** Hemen, ABD ve Batı’nın politikasını gerçekleştirmeye neden soyundunuz? Bu temel bir sorudur, yanıtını vermeniz gereken. Ben, okurlarıma ve dinleyicilerime çok masum olarak bu akıl almaz politikanızı, şöyle düşündüğünüzü belirterek izah etmeye çalışıyorum: “Batı’nın politikasından ayrılırsak, Türkiye’ye akan ve cari açığı karşılayan paralar tehlikeye girebilir, ABD sinirlenir, zorluk çıkartır, bizim de en çok önem verdiğimiz ekonomik istikrarımız tehlikeye girer, seçimlere giderken başımıza böyle bir felaket gelsin istemeyiz... En iyisi ABD ile yan yana omuz omuza...” Ama millet öyle düşünmüyor, artık ben de sonuçları bu kadar belli iken böylesine kör gözüm parmağına bir yıkım politikası izlemenizin arka planında ne var, onu aramaya başladım! ABD ve Batı’nın Ortadoğu’daki çıkarları ve politikalarıyla, sizlerin politikanızın bu kadar özdeş olması, bu kadar birebir örtüşmesi ne demektir, herkes bilir. Yoksa, sizler için en önemli olan, Türkiye’den Suriye ve Suudi diktatörlüğüne kadar uzanan aynı türden bir İslami eksen mi? Siyasi İslamın tek geçerli toplumsal bir politikanın olduğu, bölgede bir diktatörlük kuşağının oluşması mı? ABD ve İsrail’in hedefi aynı zamanda İran’ı da yıkmaktır... Bu, izlenen Suriye politikasının da doğal sonucudur.. Bunların hepsi bir “paket”tir. Kürdistan da bir paketin en değerli unsurudur.. Türkiye de bu paketin içindedir.. Bu paketin dışında kalmak için bir politika izleyeceğinize, paketin içindeki yerimizi pekiştiren bir anlayışınız, ileride hem ülkenin hem de sizin başınıza ne belalar açacağını görebilir misiniz? *** Birden gazete köşelerinde ve sizlerin dilinde “Kuzey Suriye” ortaya çıktı. Kuzey Irak, der gibi... Affedersiniz, Kuzey Suriye dün mü Kürtler orada yönetimi ele alınca mı ortaya çıktı? Yoksa Kürtler hep orada ve yapboz’un bir parçası değiller miydi? Acaba her şeyin, Suriye’nin, İran’ın, Türkiye’nin zararına, Kürtlerin yararına gelişmesinin bir anlamı var mı? Bütün bunlardan sonra, “Kuzey Suriye”ye karşı gerçekten ucuz bir “Savaş Kahramanı” yaratma niyeti mi var? Hele böyle bir niyet en korkutucu olandır... Önümüzdeki yerel, genel ve cumhurbaşkanı seçimlerinde istenen “yüksek bir performans”ı elde etmeye yönelik politik hırsın gerçekleşmesi için, Türkiye’yi bu iktidar, ateşe atar mı? Türkiye çok şeye gebe... Orhan Bursalı/ Cumhuriyet Gazetesi
  2. Tencere tava örgütü mensubu 4 militan şafak operasyonu ile yakalandı.
  3. irinçköl

    Kanal İstanbul Projesi

    Hükümetin çılgın rant projelerinden Kanal İstanbul’un ihalesinin yakında yapılacağı açıklandı. Ancak CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, projeye ilişkin uyarı üstüne uyarıda bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün, Amerikan Ticaret Odası’nda işadamlarına yaptığı konuşmada, hedeflerden birinin Türkiye'nin kendi otomobilini yapması olduğunu belirterek,“Kim ne derse desin bunu gerçekleştreceğiz. Üçüncü havaalanı ihalesinden sonra 'Kanal istanbul' projesini de yakın zamanda ihaleye çıkaracağız” dedi. Ancak Oran, Meclis Başkanlığı’na Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Kanal İstanbul projesi nedeniyle yaşanabilecek bazı olumsuz senaryoları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gündeme getirdi. Oran’ın Erdoğan’a yönelttiği çarpıcı sorular şöyle: 1- “Çılgın” Kanal İstanbul projeniz için bölgenin temel antlaşmaları olan KEİ ve Bükreş Antlaşmaları çerçevesinde sahildarlarla istişarede bulundunuz mu? 2- Dünyada, mevcut doğal ve işleyen bir boğaz var iken buna paralel, insan yapısı, alternatif bir kanal örneği var mıdır? 3- Kanalın gerçekleşmesinin, sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenlemeyen aynı zamanda Karadeniz-Marmara ve Çanakkale bölgesinde bir güvenlik rejimi de tesis eden, Montreux Sözleşmesine etkisini değerlendirdiniz mi? Sözleşmenin omurgası olan Türk Boğazlarının bütünlüğünü bozarak, değiştirebilecek süreçlere karşı bir planınız var mıdır? 4- Boyu 40 kilometre, genişliği 150 mt ve yüksekliği 25 mt olan içi su, etrafı beton dolu bir hacmin, beklenen büyük Marmara depreminde deniz dibinde fay kırılmasıyla oluşacak enerjiden ne şekilde etkileneceği; bölgede yaratılan jeolojik değişikliğin bu kanal ve civarında oluşturulacak yerleşim birimleri üzerindeki etkisi modellenmiş midir? 5- Kanal İstanbul’un ortalama 150 mt genişliği, 25 mt derinliği olacağı öne sürülmektedir. Bu kanalda herhangi bir gemi batması veya 1979’da yaşandığı gibi İndependenta benzeri bir süper tanker günlerce yanarsa, Boğaziçi’nden çok daha dar olan bu kanalda kazaya nasıl müdahale edilecek, gemi enkazları nasıl kaldırılacaktır? 6- Batı İstanbul’u bir adaya çevirecek bu proje kabaca 5-6 milyon insanın bir kısmının doğal felaket veya radyoaktif serpinti durumunda tahliyesi gerektiğinde doğuda iki köprü ve Marmaray tüneline; batıda bu kanal üzerinde kurulacak köprülere mecbur kalınması halinde bu felaket durumunda tahliye nasıl gerçekleşecektir? 7- Benzeri biçimde savaş durumunda köprülerin yıkılması halinde Trakya’nın takviyesi sadece deniz yolu ile mi sağlanacaktır? 8- Yaklaşık 5-6 milyon insanın yaşayacağı, yeni Batı İstanbul adasının doğal kaynakları, başta su olmak üzere adayı beslemeye yetecek midir? Bu kapsamda kanalın Ergene havzasıyla etkileşimi irdelenmiş midir? 9- Batı İstanbul adasının tüm dış lojistiğinin doğudan ve batıdan birkaç köprüye bağımlı kalmasının ne gibi zafiyet yaratacağı irdelenmiş midir? 10- Deprem sonrası oluşacak tsunami ve deniz yükselmesinin etkileri veya kanalın doğayı değiştiriyor olmasının yaratacağı“kertik tesirinin” büyüklüğü ve bunun jeolojik sonuçları hakkında gerekli modellemeler yapıldı mı? 11- Marmaray’da olduğu gibi çıkabilecek ”çanak çömlekler”için herhangi bir ön araştırma yapıp herhangi bir arkeolojik önlem aldınız mı? 12- Tuzluluk nedeniyle Karadeniz’den Marmara’ya doğru, saatte 8 kilometreden daha büyük bir hızla akacak yeni satıh akıntısının gerek Marmara ve gerekse Batı Karadeniz’de yaratacağı hidrografik etkiler ile eko sistem dengesi üzerindeki olumsuz etkileri modellemeler yapılarak irdelenmiş midir? Bu akıntının, Karadeniz’de hakim kuzeyli rüzgarların da etkisi ile artacağı ve Tuna Havzası nedeniyle halen Karadeniz’in en kirli bölümünü teşkil eden (Tuna deltası) Batı Karadeniz’in kirli satıh sularını Marmara’ya taşıyacağı ve zaten çok kirli olan Marmara’daki kirlenmeyi kat be kat artıracağı değerlendirilmiş midir? 13- Halen İstanbul Boğazından günde, 130-140 ticaret gemisi, Montreux Sözleşmesine göre geçiş ücreti ödemeden geçme hakkı söz konusu iken bitmesi durumunda İstanbul Kanalından niçin paralı geçiş yapsın? 14- Coğrafya değiştiren bu projenin gerek Montreux Sözleşmesine gerekse çevreye etkileri göz önüne alınarak TBMM’de onaylanması ve İstanbul/Tekirdağ halkına bölgesel bir referandum ile sorulması gerekli değil midir? 15- Söz konusu kanal, Doğu Trakya’nın ekolojisini ne şekilde değiştirecektir? Kaybedilecek tarım arazisinin yıllık getirisi hesap edilmiş midir? Bu devasa projede alt yapı gereksinimleri nedeniyle kaç ağaç kesilecektir? 16- Bu kanaldan 150-200 milyon metreküp hafriyat, 8-10 milyon metreküp çimento ve bir o kadar da çelik donatı işi çıkacağı düşünüldüğünde gerçekte ne kadarlık bir maliyet söz konusudur? 17- Bu inşaatın yapım- teslim süresi için ne kadarlık bir süre öngörmektesiniz?Balyoz davasının ardından Hava Kuvvetleri Komutanlığı ilk kez suç duyurusunda bulundu. Gazeteciler.online/ Özgür gazeteciler platformu
  4. Çadırlarda da atom bombası yapmak için planlar çıkmıştı :)
  5. http://www.youtube.com/watch?v=dPUXXA7ZlMk
  6. İletişim:0532 81 18 74 veya 0505 514 36 36 Yer:Üsküdar-İstanbul Annesi gebe kalınca evinden atılmış.Bir bayan durumuna üzülüp evine almış.Anne yavrular sonraki zamanlarda yuvalandırılmış geriye bu minik kalmış.Onuda sokağa salmak üzereyken üyemiz duruma el koymuş.Balkız Kendi halinde oyunlar oynayan, mama sesi duyunca koşup gelen,uykusu gelince usulcacık koynunuza girip, kıvrılıp yatan bir cimcime.Tüm ailesi gibi onunda şansı döner ve ömürlük yuvasına kavuşur mu dersiniz?
  7. Yuvalanmak isteyen yavrulardan yeni bir tane edinebilirsiniz. Üstelik kedi bakmak daha kolay. Köpek gibi sabah akşam gezdirmek zorunda değilsiniz . Yemesi , içmesi ,tuvalet ihtiyacı evde. Geriye bir tek sizin vereceğiniz sevgiye kalıyor
  8. İletişim: 0554 200 88 24 Yer: Ankara Güzel annemiz ve iki yavrusu, birlikte ya da ayrı ayrı yuva arıyorlar. Durum acildir! Annemiz ne yazık ki sokakta bir insansı yaratık tarafından çenesine tekme yedi. Onu bulan üyemiz hemen kliniğe götürdü. Tedavisi tamamlandı, iyileşti; ama gidecek hiçbir yeri yok. 4 yavrusundan ikisi yuvalandı; bir erkek Tekir ve bir siyah dişi yavru kaldı. Yavrular 50 günlük oldular. Siz bu bahtsız aileye güvenli bir yuva sunmak ister misiniz?
  9. Molotof atanlar sizi bu kadar inandırmış demek. Onbinlerce kalabalığı 3-4 dakika içinde dağıtan polis 3 -4 tane molotofçuyu dağıtamadı. Nedense 15 gün boyunca hiç molotof olmayan direnişte birden bire molotof kullanmak akıllarına geldi. Direnişçileri sıktıkları sularla nerdeyse metrelerce havada uçuran tomalar herhalde molotofçular söz konusu olunca prostat oldular Size tek bir şey söyleyeceğim. Resimleri internette bulun ve inceleyin. Anlamak isteyen için oldukça açık hepsi. Göstericilerin kullandıkları . maskeler ya bezden ya da gaz maskesi takıyorlarsa hava alma delikleri önde. Polislerin kullandıkları maskeler ise profesyonel ve hava alma delikleri yanda tıpkı molotofçuların kullandıkları gibi. Tekrarlıyorum olaylara yakinen tanık biri olarak Taksimdeki olaylar hakkındaki iddialarınız tamamen gerçek dışı ,doğru söylemiyorsunuz.
  10. Benim iri ırk bir köpeğim var.İri ırk olduğu için evde ancak bir tane bakabiliyorum .Eve bir de kedi almayı düşündüm ama kediler sürekli saldırıyor kızıma Kızım mı kedi onlar mı köpek belli değil Dışarıda baktığım bir yığın kedi ve sokak köpeği var.Beni görünce "allahhhh yemek geliyor" der gibi çevreme toplanıyorlar Elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama işte çok ta yeterli değil. Bir de bu başlık yöneticiler tarafından sabitlenir kaybolmazsa daha geniş kitlelere ulaşabiliriz diye düşünüyorum
  11. İrtibat: 538 930 82 87 veya nfdiler@@hotmail.com Yer: ERZURUM Müjde 4 aylık civarı dişi bir melez. Malesef onu yol ortasında beklerken bulduk, arabalardan insanlar kaçmıyor başını eğip öylece bekliyordu. Uyuz tüm bedenini sarmıştı ki o günler geride kaldı. Uyuz tedavisi yapıldı artık çok sağlıklı. Yalnız kalabiliyor hemde saatlerce sesini çıkarmadan yalnız başına takılabiliyor, yüksek sesle konuşulduğunda üzerine alınıp başını eğip bekliyor. Sokaklarda yaşaması mümkün değil ama bizde onu daha fazla tutamayız malesef. Sonu sokaklar olmadan ona yuva.
  12. Sizin bu konuda doğru söylediğinizi düşünmüyorum. Zira gezi olaylarının başından beri ,en yoğun dönemlerde taksim ve beşiktaşta direnişteydim. Sizin iddia ettiğiniz şeylerin hiç birine tanık olmadım. Söylediğiniz şeylerin hiç biri olmadı. Evet araya giren provakatörler oldu .Ama bunları direnişçiler bir biçimde ekarte etti.Sivil polislerin yaptığı provokasyonları da artık resmi giyimlilere şikayet edecek halimiz yoktu takdir edersiniz ki. Artık onlara da resmi giyimli arkadaşları müdahale edecek
  13. Sn evrensel-insan , polis verilen, kanuna uygun olmayan emri uygulamak zorunda değildir. Bunu polis sendikası da defalarca söyledi. "Size verilen kanunsuz emri uygulamayın .Bu amirlerinize isyan değildir" dedi. Polislerin olaylara müdahale de biber gazı kullanma yetkisi vardır.Polisin biber gazı kullanımında uyması gereken belirli şartlar var. Bu da Emniyet Teşkilatı’nın hazırladığı ‘Göz Yaşartıcı Gaz Silahları ve Mühimmatları Kullanım Talimatı’nda belirlenmiş. Buna göre, biber gazı uygulamasında dikkat edilmesi gereken dört husus var: ‘Eğitim, mesafe, dozaj ve gazdan arınma.’ Yani gazı kullanacak kişinin öncelikle eğitim alması şart. Hangi durumlarda kullanılır, mekân, hava şartları, gazın muhtemel etkileri ve limiti gibi pek çok konunun bilinmesi gerekiyor. En iyi eğitim, görevlinin bizzat gaza maruz kalmasıyla sağlanıyor. Dünyada ve Türkiye’de genel olarak eğitim bu şekilde veriliyor. Kullanım tekniği ve mesafe, gazın etkisinde en belirleyici etken. Mesafenin yakınlığı gaza maruz kalanın yaralanmasına, uzaklığı gazın etkisinin düşmesine yol açıyor. Elle yüzün kapatılması bile gazın etkisini değiştirebiliyor. Biber gazı kullanımında en uygun mesafe 45-50 metre olarak belirtiliyor. Ancak duruma göre 150 metreye kadar gaz kullanılabiliyor. AİHM nin verdiği karar da biber gazı kullanmaktan değil , bu gazın uygun kullanılmamasından dolayıdır. Ve Türk yasal mevzuatının gözden geçirilmesini isteyerek tazminata hükmetmiştir. Biber gazı uygulama emri kanunsuz bir emir değildir. Ancak bunun yakın mesafeden insanları hedef alarak kullanılması yasadışıdır. Verilen emir bu yönde ise polisin bunu uygulamaması esas olmalı. Yok eğer biber gazı uygula emrini kendi tercihi olarak böyle uyguluyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Benim de sorum bu yönde polisin bu tavrının altında ne yatmakta? Bir video vardı 3 tane polis -yüzleri sansürlenmiş olarak -röportaj veriyor .Bulabilirsem ekleyeceğim buraya. İddialar : Şehir dışından İstanbul' a bir sürü çevik kuvvet takviyesi var. Getirilen polislere ne polis evleri ne de polis kolejlerinin yurtları açılmamış ,hepsi sokakta yatıyorlar ve kurtlu kumanyalar veriliyor. Kendilerine verilen emirler telsizle veriliyor. Telsiz de -yanlış hatırlıyor olabilirim- 9.kanal diye bir kanaldan usulsüz emirlerin verildiği söyleniyor.Bu kanalın dinlenmesi ve kaydı mümkün değilmiş. Öyle ki bu kanaldan polislerin ,sivil polisler vasıtasıyla kendilerine taş attırılıp müdahaleyi haklı hale getirmeye çalışan emirlerin bile verildiği söyleniyor. Bu kanalın dinlenmesi ve kaydı da mümkün olmadığından , müdahalede bulunan polislerin "biz emir aldık yaptık " deme şansları da yok. Başlık konsu deneyde psikolojik olarak insanların bir şeylere ikna edilmesi var ve karşılığı alacakları para %66 varan oranlarda sonunu getiriyorlar bu deneyin. Yine altta eklediğim the experiment filminde de 14.000 dolar karşılığında ve bir tek kırmızı düğmeyle ne hale gelebildikleri görülüyor. Polis nasıl bu hale geliyor? Nasıl bu kadar vahşi müdahalelerde bulunuyor.? Belki evdelerinde, yakın çevrelerinde çok iyi insanlar. Örneğin benim şahit olduğum bir olay var. Ben de direnişçilerden biriyim taksim ve beşiktaşta müdahalelerin en yoğun olduğu dönemlerde direniyordum. Bir polise şahit oldum belki yarım saat kırkbeş dakika önündeki demirleri copuyla dövüyor ve şöyle söyleniyordu : Sıkıyoruz sıkıyoruz daha beter geliyorlar daha ne yapacağız ? Polis masum değil ama nasıl bu hale geldiler?
  14. irinçköl

    PKK Geri Çekilmiyor

    Çözüm sürecinin ardından istihbarat raporlarına yansıyan bilgilerde, geri çekilenlerin, PKK`ya yeni katılanlar ve pasif kadrodan oluştuğu belirtiliyor. Çözüm sürecinin ardından istihbarat raporlarına yansıyan bilgilerde, geri çekilenlerin, PKK'ya yeni katılanlar ve pasif kadrodan oluştuğu belirtiliyor. Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır'da kutlanan Nevruz Bayramı'nda toplanan kalabalığa okunması için gönderdiği mektubunda geri çekilme çağrısı yapmasının ardından çözüm süreci örgüt kanadında başlamış ve ilk somut adım ise terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan'ın Kandil'de yaptığı açıklamanın ardından 8 Mayıs tarihinde atılmıştı. 8 Mayıs tarihinde Türkiye'de bulunan örgüt mensuplarından 6'sı kadın 13 kişi Kuzey Irak'taki kamplara doğru yola çıkmış ve 7 gün süren yolculuğun ardından Metina kampına ulaşmıştı. PKK geri çekilme hesapları yaparken, bu süre içerisinde yaklaşık 300 kişinin PKK'nın dağ kadrosuna katıldığı tespit edildi. İstihbarat raporlarına da yansıyan bu gelişme ile birlikte PKK'nın geri çekilme sürecinde örgüte katılımın da yüksek olduğunu gözler önüne serildi. Türkiye'nin farklı bölgelerinde bulunan yaklaşık 300 kişinin silahların sustuğu bu dönemde örgüte katılması istihbarat birimlerini harekete geçirdi. Bir yandan geri çekilme devam ederken, diğer taraftan ise örgüte katılımlarda yaşanan artışlar dikkatleri çekti. İstihbarat raporlarına yansıyan bilgiye göre geri çekilmeyle başlayan çözüm sürecinde PKK'ya katılımın artmasındaki asıl sebebin çözüm süreci sonrası dağa çıkan bu kişilerin örgüt içinde yer edinmek istemesi olduğu belirtildi. Çözüm sürecinde geri çekilen PKK'lılar arasında örgüte yeni katılanların da olduğu ve bunların Kandil ile Zap kampı gibi büyük kamplarda eğitime alınacağı öğrenildi. Çözüm süreciyle birlikte Türkiye'den çıkışların daha rahat olduğu ve yeni katılanlarında bu bahaneyle çıkış yaptıkları da raporlarda yerini aldı. 8 Mayıs tarihinden bu yana çıkış yapan PKK'lı sayısının 700'ü geçmediği ve örgütün Türkiye sınırları içinde yaklaşık 2 bin 500 üyesinin olduğu belirtilen raporlara göre çıkış yapan PKK'lıların yeni katılım sağlayanlar ve örgütün pasif kadrosundakilerden oluştuğu bilgisine yer verildi. Raporda örgütün ateşli gruplarının ise Ekim ayını beklediği belirtildi. Çözüm sürecinin sekteye uğrama ihtimalinin Ekim ayında daha ağır bastığı için örgütün ateşli gruplarının bu sürecin bitmesini sabırsızlıkla beklediği bildirildi. Ayrıca raporlara yansıyan başka bir bilgi ise Türkiye'den ayrılan PKK'lıların ağır mühimmatlarını bulundukları bölgedeki yere gömerek gizledikleri ve mühimmatlarını gömdükleri alanların etrafını ise bubi tuzakları ile çevirdikleri belirtildi. Geri çekilme sürecinin, tahmin edilenin aksine yılsonunu bulabileceği ve PKK'lıların özellikle de Lice olayının ardından ağır davrandığı, çözüm sürecine karşı olan PKK'lıların ise ikna edilmeye çalışıldıklarına devam edildikleri de raporda yer aldı. Muhalif Bakış
  15. Bu tür bir deneyle alakalı güzel bir film http://www.full-hd-film-izle.com/2013/05/the-experiment-deney-turkce-dublaj-izle.html Paul Scheuring’in yönettiği 2010 Hollywood yapımı filmin adı The Experiment. Film daha önce Alman Das Experiment adlı filmin yeniden çekimi olduğu bilgisini de eklemeden geçmeyeyim. Filmin konusu kısaca şöyle: Bir deneyde görevlendirilmek üzere yüksek ücretle çalışacak “denek”ler arandığı şeklindeki gazete ilanına işsiz ve para kazanmak isteyen kişiler başvurur. Deneyin konusu hakkında bilgi yoktur, fakat başvruracak kişilerin sağlık sorunlarının olmaması gerekmektedir. Sonuçta belirtilen adrese başvuran kişilerden 26 erkek denek seçilir ve bir toplantı salonunda ilk kez birbirlerini görürler. Bu noktadan sonra deneyin konusunu öğrenirler: İşe alınan kişiler sahte bir hapishane ortamında mahkum ve gardiyan olmak üzere iki “grup”a ayrılarak “bilimsel” bir araştırma yapılacaktır. Filmin ilerleyen sahnelerinde aşama aşama artan dehşeti izleriz. Neden? Tamamen bambaşka dünyalarda yaşayan, işsiz-güçsüz toplumda yeri ve rolü olmayan bu insanlar önce sadece para kazanma arzusu ile bu projenin içine girmişlerken, kısa bir süre içinde bir “grup”un üyeleri haline gelirler. Mahkum ya da gardiyan statü ve rol sahibi olurlar. Çok kısa bir zaman içinde rol ve statülerinin sahte olduğunu unutarak bu rol ve statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini geliştirirler. Proje öncesinin işsiz-güçsüz bireyleri gardiyan oldukları zaman çok zalim bir şekilde “gardiyanlık” yapmaya başlarlar. Otorite yerini baskı, giderek zulüme bırakır. Bu koşullarda mahkumlar önce karşı koyarlar, sonra şiddet ve isyan başlar. Elde silahların olduğu bu tehlikeli oyun bir kişinin ölmesiyle durdurulur. İşin ilginç yanı senaryonun gerçek bir olaydan alınmış olmasıdır. Projenin yürütücüsü olan profesörün tutuklandığı şeklinde bir yazıyla film biter.
  16. "Ne sıkayım abime!" "Tomalandım da duruldum Koştum ardından yoruldum Binlerce polis gördüm de Geldim sana vuruldum" "Sana gelmediğim gün çapulculara müdahaleye gittiğim gündür..." "Ara sokaktan taş atma yollarda kaybolursun, meydanlarda görürsem sonra pişman olursun." "Taksim'de geçme beni Gümüşsuyu'nda ezerim seni" "Hatalı kullandım sıkıysa ara " "Sizin yaptığınız gider, bizim anca hoşumuza gider..." "Beni TOMA'nın yağmurlarında yıkasınlar..." "Tomaladıkça kaçan ateş böceğim misin?" "Batarken güneş ardından tepelerin çapulcudur hepsi teletabilerin" "Sevdim de ne oldu,sular seller aldı" "Kalbinde yoksa yerim,o zaman suyumun tadına bak derim." "Kurbanda dana,yolda toma!" "Tek rakibim POMA... Polissin dediler, kız vermediler" "Bu yol su gibi akar Merdeces fazla yakar Benim toma dururken Poma'ya kim bakar?" "Gidişime yollar, müdahaleme çapulcular hasta." "Su akar yolunu bulur" "Büyüyünce POMA olucam" "Tek rakibim itfaiye arabası" "Polisler duruşuma çapulcular gidişime hasta."
  17. İletişim: pervos06@@hotmail.com Yer: Ankara Bir üyemizin iletisidir: "14 Temmuz gece 01:30 civarında Dtcf yanında yeni doğum yapmış 12-13 aylık dişi bir Golden buldum.Çok akıllı ve uslu,tuvalet eğitimli ve komutları bilen bu güzel kızın kayıp olduğunu düşünüyorum.Doğurtulduktan sonra terk edilmiş canlardan olmadığını umuyorum.Sessiz,havlama huyu yok.Sadece kağıt toplayıcılara tepki veriyor.Ailesi bulunamaz ise Ankara içi kısırlaştırma şartı ile yuvalandırılacaktır."
  18. Siz üstünüze düşeni yapmışsınız. Ancak bir evde 20 tane hayvanın olması -bahçeli değilse eviniz- veterinerlerin pek onayladığı bir durum değil. Hayvanların yaşam alanlarını daralttığı görüşündeler ve herhangi bir hastalık durumunda diğer hayvanlara da kolaylıkla sirayet edeceğini söylüyorlar.
  19. Bu video İstanbul dolapderede çekilmiş. Karaltılardan o kişinin Ethem Sarısülük olduğunu nasıl anlamışlar? Gezi olayları 31 Mayısta başladı. Ethem Sarısülük 1 Haziranda Ankara güvenparkta bir polis memuru tarafından başından vurularak öldürülmüştür. Yani bu durumda Ethem Sarısülük , 31 Mayısı 1 Hazirana bağlayan gece İstanbul dolapderede bayrağı yakmış ve son sürat esenler otogarına gidip, Ankara otobüsüne binip ya da özel bir otoyla Ankaraya doğru yola çıkmış ve güvenparkta bir polis memuru tarafından başından vurulmak suretiyle öldürülmüştür.Uçakla yada otobüsle gitmiş olsa bunun kayıtları olurdu büyük bir ihtimalle.Size mantıklı geliyor mu gerçekten bu durum? Bu olaylarda provakatörlerin olduğunu ve direnişçilerin bunları bir biçimde saf dışı bıraktıkları bilinen bir durum. Bu videoda görüldüğü gibi yanması için ateşe atılan Türk bayrağı bir direnişçi tarafından ateşten çıkarılıyor. Bu tür şeyler Ethem Sarısülük'ü karalama girişimlerinden başka bir şey değildir. E.S .ün doğuda karakol inşaatında çalışırken askeri yelekli ve G3 piyade tüfeğiyle çekilmiş görüntülerini de terörist diye lanse etmişlerdi. 1Mayısta vurulan Dilan da örgüt üyesiydi, ellerinde belgelerde vardı. Elinde de molotofu. Oysa Dilan imam hatip öğrencisiydi, elinde gazdan korunmak için sirke şişesi vardı. Grevde olan tekstil işçisi babasına destek için ordaydı. Alıştık artık bu düzenbaz yalanlara.
  20. http://www.youtube.com/watch?v=lZPePJzCuEI September clues belgeseline de bir göz atmakta fayda var
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.