Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Kisinin onceden sahip oldugu (corefaith) gorusleri, inanclari ya da arzulari dogrulayabilmek icin, karsilastigi olay ve durumlari secmeci bir bicimde dikkate almasi ve yorumlamasi sonucu ortayacikan dusunsel bozukluk. Evrensel-insan zihniyeti dili ile aciklamak gerekirse; Dogumdan itibaren kisiye verilen ve beyninde yer etmis otomatiklesmis ve yerlesmis her turlu deger veri ve tabuyu sorgulamak yerine, kendi inanarak kendine dogruladigi temelde karsilastigi her turlu olay dusunce ve davranisi, dogal/fenomenal zihniyet temelinde; onaylayabilmek adina, AKILCI/BIATCI SECMECILIK bicimi ile degerlendirmesi aciklamasi ve dikkate almasi ve yorumlamasi sonucu ortaya cikan ve uygulayanin farkinda olmadigi ve bilincine cikmamis bir dusunsel/davranissal bozukluk. Burada ilginc olan, bilimsel dusuncenin, bu tek tarafli dusunsel/davranissal bozuklugunu, kendi bilimsel dusuncesi adina, farkli bir sekilde kullanmak ve bozuklugu, bilimsel islerlik haline getirmektir. Bilimsel dusunmenin, ayird edilebilinen farki; bir delili onaylamak kadar, yanlislayabilmek icin de arastirmaktir. Buradan cikan anlam budur. Bilim hic bir seye bir onyargi ile yanasmaz, sadece arastirir. Bu arastirma sonucu, ya bir delili onaylar, ya da yanlislar. Bu ikisinden hangisi ortaya cikarsa ciksin, biri biri ile celismez. Sadece bilimi gelistirir, yeniletir, ilerletir. Iste kendi goruslerini inanclarini arzularini ideolojilerini izmlerini sadece dogrulamak icin yola cikanlar; bu dusunsel/davranissal bozukluk tuzagina duserler. Kisaca bu dogrulamalarina uyum saglamayan ne varsa, sadece dogrularina tutunmak adina, onu inkar ederler. Bu inkarda bir bilinc ya da bilgi yoktur, sadece alisilagelmis bir dusunsel/davranissal sonuc vardir. Yani zihin bu dogruya ters gelen her turlu delile bilinc olarak ve algi olarak kapalidir. Iste onyargi da tam da bu kapaliligi saglar. Boylece dogru bilinenler dogmalasir, cagdisilasir, gericilesir ve tutuculasir. Bu farki algilamak, bilimsel dusunmeyi ve de her turlu farkinin onemini algilamaktir. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  2. Aslinda bu yazi sadece bu konu ile ilgili degil. "Kaybet kaybet" politikasi, emperyalist zihniyetin corefaith temelindeki her turlu sosyalyapilandirilmis etik, ideolojik inancsal deger veri ve tabularinin kendi temelinde birbirine carpistirip, her ikisine de kaybettirme politikasidir. Yani dini temeldeki mezhep kavgalari Milli temeldeki milliyetcilik kavgalari Iktidar temelindeki cikar kavgalari v.s. Hep "kaybet kaybet" politikasidir. Hani bizde bir atasozu vardir "bizi bizden baskasi yikamaz" diye, iste bu ayni politikanin bir soylemidir. Yani bir sey ancak kendi bunyesindeki kutuplasma, otekilestirme, distalama v.s. ile cokertilir ve bu bunyedeki her kutup "kaybet kaybet" politikasina kurban edilir.
  3. Maalesef oyle. Cunku T.C. her turlu askeri devleti hukumeti parlementosu yargisi ve her turlu kurumuyla ilk defa bu derece ABD emperyalizmine bagli ve onun emir kuludur.
  4. Otokrat ve hipokritik ve de provakator diktatorun, cemaatin en onemli ekonomik kaynagi olan dersaneleri "kapatma" aciklamasi ile basliyan, Diktator-Gulen iktidar birlikteligi mucadeleye donustu. Daha sonra aciuklanan MGK kararlari ile iyice su yuzune cikti ve en son AKP'den ikinci istifa geldi. Bugun ise Turkiye ayni o "ergenekon v.s." duzmecesi gibi yeni baskinlara uyandi. Kisaca; "Bugün, yani 17 Aralık 2013 günü sabahı itibariyle basında 17 Aralık Kasırgası adıyla verilen haberlere göre şok etkisi yaratan gözaltılar yapılmıştır. Soruşturma kapsamında aralarında İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kağan Çağlayan, Bakan Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, işadamları Ali Ağaoğlu ve Reza Zarrab'ın da bulunduğu yaklaşık 50’den fazla kişi gözaltına alındı." Bunun AKP'nin "bak ben kendi adamlarinin da ustune gidiyorum" seklindeki bir gosterisi mi? AKP'nin kendi bunyesinden cemaati "temizleme" operasyonu mu? Yoksa cemaatin AKP'yi "desifre" etme operasyonu mu oldugu tartismasi bir yana; olan ARTIK IKTIDAR KUPUNUN CATLADIGI VE SIZINTI VERMEYE BASLADIGIDIR. Iste bu da ayni emperyalist zihniyetin kendi cikarina O.Doguda savastirdiklarina "kaybet kaybet" politikasinin bir tezahurudur. Cunku bu savastan oyle ya da boyle iktidar mucadelesi zararli cikacaktir. Yani IKTIDAR KENDI IC CELISKISI ILE KENDISINE KAYBETTIRMEYE baslamistir. Yandas medya yine penguenlerle ilgilenirken, tum cemaat kanallari aberleri detayli bir sekilde vermektedir. Henuz her turlu aciklama "tazedir" ve tutarli degildir. Dunyanin neresinde olursa olsun, uc bakanin ogullarinin gozalti, o bakanlarin istifasini getirir. Turkiye'de ise sadece olan bu uc bakanin bugunku kitle onune cikmamasidir. Diktator bilindigi gibi ala "esip gurlemekte" oraya buraya tehditler savurmaktadir. Bu belkide sadece iktidar savasinin su yuzune cikmasi degil, Turkiye'de belki de yeni bir donemin baslangicidir. Ayraca Balbay'in tahliyesi, gezi davalarindaki davalarin geri cevrilisi ve geziye vurulmak istenen "teror" damgasinin da geri cevrilmesi; DIKTATORUN YARGI VE EMNIYETI ISTEDIGI GIBI ELE GECIREMEMIS OLMASININ DA BIR GOSTERGESIDIR. Onumuzdeki gunler cok seye gebedir ve bu savasimda, AKP tarafli yandaslar "cemaat/diktator" arasindaki secimini de acik ve net olarak yapmak durumundadir. Iste bu iktidarin kendi bunyesindeki "kaybet kaybet" politikasi, daha once zaten herseyini kaybetmis olan ulke toplum ve her turlu farklari adina ve devlet hukumet "iktidar bolunmesi/ayrismasi" adina, ileri de baslayacak gunlerin ilk "kazanci" olma umududur.
  5. Emperyalist zihniyet, tanriyi oynuyor.
  6. Ne zaman bilgi ve dusunce paylasirsin, o zaman yanitlarim.
  7. Anladim. Benim dedigim gozlem vermeyen hic bir kavramin bilimselligi yoktur. Cunku yanlislanamaz. Bu acidan her turlu teolojik tanrinin varligi tartismasi bilimsel degildir. Bilissel olarak ta bu tartisma ve deger sahiplenmenin insanoglu toplumu uzerindeki sosyo-psikolojik sorunu etkisi ve gozleminin verilerle dile gelmesidir, bilimsel olan budur. Bilimin bilim kisileri eliyle teolojiye bulastirilmasi tamamen emperyalist zihniyetin teslim alma cikarinin bir politikasidir.
  8. Benim B.Kralligi savundugumu da nerden cikardin? Sekulerligi istemek mi savunmak? Britanya ile kurtulus savasi verilmedi demek mi savunmak? Ataturk de Britanya'da osmanlinin yikilmasini istiyordu demek mi savunmak? Olan gercekleri ortaya koymak savunmak mi oluyor? Merak etme ben bir seyi savunsam, cok acik soylerim. Ayni asagidaki linte oldugu gibi; http://www.turkish-media.com/forum/topic/294606-evrensel-insan-zihniyetinin-bireysel-bilisselligi/ Yalniz bir beyin savunma/karsi cikma arasinda tikan missa ve her ikisini de sorgulamadan yoksun sa; tabiki algilayacagi, kendi gibi kendininkini savunmayani baska bir seyi savunmakla itham edecegidir. Olan gercekleri dile getirmek, ne savunmak ne de karsi cikmaktir.
  9. Yukaridaki cumle ne zaman ve hangi nedenden ve nerde soylenmis?
  10. Turkiye'nin sorunu iktidardan ve onun yonlendirimlerinden bagimsiz bir hukumet ve devletin olmayisidir. Demokrasinin parlementer olmasi maalesef bunu onleyemiyor. Bagimsiz bir devleti ve hukumeti olmayan, devletin basi olan cumhurbaskaninin, hukumetin basi olan basbakanin iktidari basi olmasi ulke de sadece tek bir seye olanak tanir. Parti devleti ve hukumeti. Bu gecmiste de boyleydi bugun de boyledir. Gecmiste iktidar politrikasi "begenilmediginde" asker darbe yapiyordu. Simdi zaten sivil darbe varken, askerin darbesine de ihtiyac yok. Askeri darbelerin yerini sivil darbe almistir. Yalniz parti devleti ve hukumeti hic degismemis ve bastan yanlis olarak kurulmustur.
  11. Emperyalizmin de kullandigi ve kendi cikari icin carpittigi gunumuz kavram ve degerlerini algilamak bilincine varmak ve kullanmak ve de ...e gore temelinde kullanmak baskadir; ulke ve toplum olarak ulke devlet ve hukumetinin basindakilerin emperyalizmin cikarinin emir eri olmasi ve onun cikarindan kendine de bir cikar ummasi ve bunun icin ulkesini toplumunu bu cikara "satmasi" baskadir.
  12. Yasa baska hukuk baskadir. Burada hukuk tan kasit insan haklari temelindeki evrensel ve cagdas hukuktur. Bunun disinda kalan, saadece politik cikar temelli guce otoriteye ve iktidara dayanan sadece kendi politikasini dayatan bir kanun ve yasa anlayisidir. Iste devletin bu acidan bagimsizligi ve politika disi olmasi onemlidir. Tum toplumun her turlu sosyo-etik farkini kucaklayabilmesi ve tek bir politik yonlendirime peskes cekmemesi adina.
  13. Kim varmis ki bu yargiya? Ustelik ister kabul edilsin ister edilmesin, tarihte gelismis toplumlarin gelismisligi surer ve ilerlerken, diger toplumlar onlarin yolundan ve yasamindan gecer. Iste cagdaslik ve cagdisiligin anlami budur. Burada ilginc olan bir toplumda ve cografya da her ikisinin birden yasanmasi ve boylece beyinlerin duzeyi arasindaki dusunce bilgi algi bilinc v.s. farkinin, bir kac yuzyila cikmasidir. Dunya su anda hem ronesans oncesini yasayan beyinler hem de 21. yuzyili yasayan beyinler ile birliktedir. Iki beyin duzeyi arasinda tam 7 asir fark vardir. O yuzden ulke ve toplumlarin icinde bulundugu cag ile gunumuz cagi fasrkinin farkina varmak basta bu algi bilgi bilinc ve farkindalik farkinin farkina varmak demektir. Mesela bir O.Dogu ulkesi icin, millet olmak ummet olma yaninda bir devrimcilik tasidigi halde, cag bakimindan cagdisidir. Yani milli devletler ya da politik devletler artik cag disidir.
  14. Son zamanlarda Turkiye yeni bir O.Cag yasami ile karsi karsiya geldi. Yurdun cesitli beldelerinde elektrikler "planli" olarak kesildi. Ayrica bazi bolgelerde sular da kesik. Eger ummet top;lumu olunacak ise, sorun yok. Diktator neyi uygun gelirse ona razi olunur, yok millet isek bir devletimiz ve hukumetimiz var ise; iste o zaman durum degisir. Eger her bir yapilana "vardir onun bir bildigi" deyip, biat edilecek ise; bunun sinirini edenler cizecektir. Etmeyenlerin zaten "burasinageldi." 'Elektrikte planlı kriz' Yurdun büyük bir kesiminde elektrikler kesik, halk isyanda. Enerji bakanı ise yaptığı açıklamada, "Kriz değil, programlı kesinti" dedi. Mehmet ÇINAR / ANTALYA, (DHA) - Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Antalya'da Kuzey Irak'tan petrol transferi, elektrik kesintileri ve doğalgaza ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Yıldız, yurt genelinde yapılan elektrik kesintilerini "Bunu çok programlı şekilde yorumlamak gerekir. 'Elektrik krizi' diye yorumlamak doğru olmaz" dedi. ELEKTRİK KESİNTİLERİ Yurt genelinde yaşanan elektrik sıkıntılarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Bakan Yıldız, şöyle konuştu: "Atmosfere açık işletmelerde bir kısım sıkıntılar olabiliyor. İki gün fırtına yüzünden Marmara Ereğlisi ve İzmir Aliağa'da enerji tankeri yanaşamadı. Doğalgaza bağlı Erzincan kompresör merkezimizde de benzer şeyler oldu. Hatırlarsanız geçen yıl ve ondan önceki senelerde de İran ve Azerbaycan'dan gelen doğalgaz boru hattında patlama olmuştu. O yüzden buna bağlı olarak dengeli bir şekilde arızaları yerinde giderebilmek açısından da, mesela trafolar patlayabiliyor, aşırı yüklenmeler olabiliyor. Özellikle Dicle dağıtım bölgesinde aşırı yüklenmelerden dolayı bazı trafolarımızın zarar gördüğünü söyleyebilirim. 25-45 dakikalık süreler içinde bu bakım onarımları her ilde yapmaya gayret ediyoruz." EKİPLER YOĞUN ÇABA İÇİNDE Bakan Yıldız, enerji kesintilerine yönelik açıklamasını şöyle sürdürdü: "Tabiki olumsuz hava şartlarının 6 dereceye kadar mevsim normallerinin daha altında seyrettiğini bu hafta gördük. Herhangi bir aksaklık beklemiyoruz. Bu manada vatandaşlarımızında rahat olmasını ben söylemek isterim. Ama bakın karayollarında zaman zaman kapanmalar ve köye ulaşımla alakalı bazen sıkıntılar, THY'nin bazı seferlerinin gecikmesi, deniz seferlerinin ulaşımının aksaması gibi hayatımızda gördüğümüz birçok noktada, sektörde olduğu gibi enerjidede bunları görebiliyoruz. Ama tabiki vatandaşımız açısından daha fazla etkilendiğimizi söylememiz lazım. Elektrik kesintisi ister 10 dakika olsun, hakkettiğimiz refah seviyesinden ister yarım saat olsun bunla alakalı herhangi bir kesinti tabi ki bizim hayat konforumuzu etkiliyor. Bunun farkındayız. Ekiplerimiz bununla alakalı yoğun bir çaba içerisinde." YATAĞAN'DA BİR ÜNİTE DEVREDIŞI Bir yandan da Yatağan'daki kömür santralinde filtreyle alakalı rehabilitasyon olduğunu kaydeden Bakan Yıldız, "Mesela orada 210 megavatt'lık bir ünitemiz devredışı. Buna benzer aksaklıklarımız olabiliyor. Ama bunun uzun vadeli ve kalıcı olduğunu söylemek, bunun adını bir kriz olarak koymaya şahsen ben katılamıyorum. 365 gün içinde böyle 7-10 günlük süreler içinde kışın çok pik, tavan yaptığı günlerde bu tür aksaklıklar olabiliyor" dedi. ELEKTRİK KRİZİ DİYE YORUMLANMASIN Bunun Moskova, Londra ve Newyork da dahil olmak üzere birçok gelişmiş ülkelerde örneklerini görmenin mümkün olduğunu belirten Bakan Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: "Orada oldu diye bizde de olacak diye bir kaide yok ama ben genel atmosfere açık olmanın getirdiği bir kısım tahribatlardan bahsediyorum. İletim hattı kopabiliyor. Mesela Yozgat'ta trafo yandı. Onlar tekrar tamir edildi. Bu tür aksaklıklar olabiliyor. Geçen yıla göre şu anda ölçümlerimizi de 4-6 derece civarında daha soğuk ve metalle çalışan yerler gördük. O açıdan bunun sistematik ve düzenli bir kış tamamına serecek şekilde bir kanaatimiz yok. Böyle bir öngörümüz yok. Yeterki Ukrayna üzerinden gelen Rusya doğalgaz boru hattında Azerbaycan, İran'dan gelen doğalgaz boru hatlarında inşallah herhangi bir aksaklık yaşanmaz. Biz de Erzincan'daki kompresör merkezimizi bu gece inşallah tamamlayıp yarın sabah aynı şekilde devreye almayı düşünüyoruz. Çok programlı bir şekilde bunu yorumlamak ve elektrik krizi diye yorumlamak doğru olmaz diye düşünüyorum." ............................................... Yurt genelinde kesinti krizi Türkiye'nin büyük bölümünde elektrik yok. Kış ortasında yaşanan kesinti nedeniyle yurttaş tepkili, Bakan ise faturayı yurttaşa kesiyor. İstanbul karanlığa gömüldü Hürriyet / DHA - İstanbul'dan Ankara'ya Çanakkale'den Diyarbakır'a Türkiye'nin büyük bölümünde elektrik yok. Türkiye çapında yaşanan bu kesintilerin sebebi ve elektriklerin tekrar ne zaman geleceği için resmi kaynaklardan henüz bir açıklama gelmedi. İstanbul'daki dağıtım şirketlerinin arıza hatlarına hücum eden vatandaşların karşısına ise otomatik bir ses kaydı çıkıyor. Bu ses kaydında İstanbul'un bazı ilçelerine saat 16'da elektriğin geri verileceğini belirtiyor. Saatler sonra açıklama yapan Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise faturayı yurttaşa kesti; "Tüketim beklenenin çok üstünde" dedi. İSTANBUL'da özellikle son günlerde başlayan elektrik kesintileri vatandaşları çileden çıkarttı. Kesintiler nedeniyle elektrikli eşyalarının bozulduğunu, doğalgaz kombileri çalışmadığı için de donduklarını söyleyen vatandaşlar şikâyet yağdırdı. İstanbul'da bu sabah da 12 ilçede elektrik kesintisi vardı. Milyonlarca kişi karanlıkta ve soğukta kaldı. Soğukların bastırmasıyla doğalgazda yaşanan sıkıntı elektrik üretimini de vurdu. İstanbul'da özellikle son zamanlarda yaşanan elektrik kesintilerinin de, elektrik tüketimini düşürmek için planlı yapıldığı iddia edildi. İstanbul'da bu sabah Şişli, Beyoğlu, Bahçelievler, Bağcılar, Sarıyer, Esenyurt, Bayrampaşa, Esenler, Kartal, Beykoz, Kadıköy ve Sancaktepe'de elektrikler yoktu. İstanbul'un Avrupa ve Anadolu yakasının büyük bir kısmına saat 14:00 ile 16:00 saatleri arası da elektrik verilemedi. Milyonlarca kişinin yaşadığı 12 ilçede elektriklerin kesilmesiyle, doğalgaz kombileri ve ısıtıcılar da çalışmadı. İstanbul'un en gözde caddelerinden olan Bağdat Caddesi de elektriksiz kaldı. Civarda oturan vatandaşlar telefonla yetkililere ulaşmaya çalıştı fakat bir yanıt alamadı. Öte yandan İstanbul'un Avrupa Yakası'na elektrik dağıtan BEDAŞ ve Anadolu Yakası'na elektrik dağıtan AYEDAŞ'ın telefonları kesinti ihbarları nedeniyle oldukça yoğundu. İstanbullular iki şirket haricinde gazete ve televizyonların haber merkezlerine de şikâyet yağdırdı. Elektrik olmadığı için kombiler de çalışmadı. Vatandaşlar ısınma problemi yaşadı. Beyoğlu'ndan arayan bir vatandaş, "Evde küçük çocuk var. Bu buz gibi havada hasta olacaklar. Herşeyi geçtik ama ısıtıcılar çalışmıyor. Donuyoruz. Bizi duyan var mı?" diye sitemde bulundu. İŞYERLERİ BÜYÜK MADDİ KAYIP YAŞADI Özellikle kredi kartıyla satış yapan işyerleri büyük maddi kayıplara uğradı. Bağcılar'da beyaz eşya dükkanı olan Aslan Karacaer 2 saatlik kaybının 5 bin TL olduğunu söyledi. Yine kuyumcular da kesintiden etkilenen işyerleri arasında yer aldı. 186 MEŞGUL ÇALIYOR İstanbul Avrupa Kıtası'nda oturan vatandaşlar elektrik kesintisiyle ilgili olarak bilgi almak için BEDAŞ'ın 186 elektrik arıza hattını aradıklarını belirtiyorlar. Fakat halk 186 hattının sürekli olarak meşgul çaldığını söylüyor. İSTANBUL BEYLİKDÜZÜ'NDE MUMLU PROTESTO İstanbul Beylikdüzü'nde 40 bin kişinin yaşadığı lüks sitelerin bulunduğu Yakuplu'da sürekli yaşandığı belirtilen elektrik kesintisi vatandaşı ve esnafı isyan ettirdi. Ellerinde mumlarla BEDAŞ'ı protesto eden site sakinleri, havanın soğuduğu bu günlerde kesintiler nedeniyle kombilerin de çalışmadığını belirterek, çocukların ve yaşlıların hasta olmaya başladığını söyledi. 10 yıldır sürekli elektrik kesintisi olduğunu belirten vatandaşlar, beyaz eşyalarının da sürekli arızalandığını söyleyerek sorunun bir an önce çözülmesi gerektiğini ifade etti. ANKARA DA ELEKTRİKSİZ KALDI Ankara da güne elektrik kesintileriyle uyandı. Çankaya, Keçiören, Yenimahalle, Mamak ve Altındağ'ın da olduğu birçok ilçede "hava koşulları" gerekçesiyle elektrikler yaklaşık 1.5 saat kesildi. ÇANAKKALE'DE VATANDAŞ ÇİLEDEN ÇIKTI Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde günlerce ardı ardına yaşanan elektrik kesintileri özellikle esnafları ve vatandaşları çileden çıkardı.Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (UEDAŞ) yetkililerin yıllık genel bakım adı altına kestiği bilgisini verse de vatandaşlar cevabı tatmin edici bulmadı. Esnaflar sürekli elektrik kesintisi yüzünden berberlik mesleğini icra edemediklerinden dert Yanerken, "Tıraş edemediğimiz için para kazanamıyoruz" diyerek sitem etti. Kahvehanelerde vatandaşlar mum ışığında otururken yetkililerin onaramadığı arızaya pek bir anlam veremediklerinden yakındılar. ........................................................ KAÇAK ELEKTRİĞE DİKKAT ÇEKTİ Önceki gün Yerköy'de bir trafonun patladığını ancak sabahında elektrik tedarikinin sağlandığını bildiren Yıldız, milletvekillerinin Suruç'taki elektrik kesintilerinden söz etmeleri üzerine şöyle yanıt verdi: "Trafolardan biri aşırı güç çekiminden dolayı yandı. Oradaki vatandaşlarımızın, sehven olduğuna inandığım bir şekliyle, yüzde 76'sı elektriği hala kaçak kullanıyor. Geri kalan yüzde 24'ünün de yüzde 20'si tahakkukta para ödüyor. Her şeyi açık konuşmak istiyorum. Bir köyde 3 tane vatandaşımıza ayda 5'er lira yatırıyor. Biz dedik ki 'Bu köyde para ödeyen yok.' Köyün elektriğini normalde kesecek işletmeci. Deniyor ki '3 tane vatandaşımız orada elektrik parasını ödüyor.' Bakın, 5'er liradan. Birbirimizi aldatmayalım, açık ve net olalım. Bizim Türkiye'nin dört bir yanında vatandaşlarımızın hakkının, hukukunun korunması için uğraşmamız lazım." Bakan Yıldız, Dicle ve Van Bölgesi çıkarıldığında Türkiye'de kayıp-kaçak oranının AB ortalamasının altında, yüzde 9.4 olduğuna dikkat çekti. Bu iki bölgede de kayıp-kaçak oranının bu seviyeye indirmek gerektiğini belirten Yıldız, "Bunu nasıl yapacağız? Vatandaşımıza anlatacağız. Dokusu, yapısı sağlam olan vatandaşımıza bunları aktaracağız, ödeme alışkanlıkları kazandıracağız. Oradaki şirket 762 milyon TL'lik faizi sildi. Abone olunması şartıyla. Şimdi, 22 bin 700 tane sulama pompasından 580 tane abone olundu. Buna kayıtsız kalamayız." ................................................. BİRÇOK ŞEHİRDE ELEKTRİKLER KESİLİYOR Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesi Köseli beldesinde bulunan trafo merkezinde meydana gelen patlama ve yangın sebebiyle Yozgat ve Kırşehir'e bağlı 4 ilçede elektrikler kesildi. Elektrik kesintisinin ardından trafo merkezine akın eden vatandaşlar, "4 saattir elektiriğimiz yok. Elektirik olmayınca ısınma sorunumuz da ortaya çıkıyor. Bizler için büyük bir sıkıntı şu kış günü çoluk çocuk ne yapacağız. Bir an önce elektiriğin verilmesini istiyoruz. Buradaki görevliler kesinti hakkında herhangi bir açıklama yapmıyor" diye tepki gösterdi. ADAPAZARI'NDA ELEKTRİK KESİNTİSİ ESNAFI ZOR DURUMA DÜŞÜRDÜ Adapazarı'nda yaşanan 1 saatlik elektrik kesintisi nedeniyle zor duruma düşen esnaf, mum yakarak işlerini devam ettirmeye çalıştı. Yeni Cami çevre esnafı birkaç gündür yaşanan elektrik kesintilerinden dolayı zor duruma düştüklerini ve işlerinin aksadığını belirtti. Bulvar iş hanında ambalaj malzemeleri satan esnaf, elektrik kesintisi yüzünden dükkana gelen müşterilerini geri çevirdiklerini belirterek, "Bu saatte elektriklerin kesilmesi hiç hoş bir ortam oluşturmuyor, yani gelen müşterileri mecburen geri çevirmek durumunda kalıyoruz. Terazimiz elektrik ile çalışıyor, ısınamıyoruz havada soğuk. Ülkenin ekonomisi de belli zaten işler zayıf, birde bu saatte elektriklerin 1 ve daha fazla saat kesik kalması gerçekten esnafın işini daha zor duruma sokuyor. Buradan yetkililere sesleniyorum, bunlara bir an önce çözüm bulsunlar" dedi. BALIKESİR'DE ELEKTRİK KESİNTİSİ Türkiye Elektrik İletim A.Ş. doğalgaz çevrim santrallerindeki enerji düşüklüğü sebebiyle Balıkesir il merkezi ile birlikte birçok ilde enerji dengelemek amacıyla elektrik kesintisine gitti. Balıkesir şehir merkezinde elektrikler saat 17.00 sıralarında aniden kesilirken tam 1 saat şehir elektriksiz kaldı. 18.00'da ise yeniden elektrik verildi. Elektrik kesintisinin özellikle 10 Aralık itibariyle doğalgaz tüketiminin yaklaşık 200 milyon metreküpe ulaşarak rekor seviyeye çıkmasının ardından bu aşırı tüketimin doğalgaz çevrim santrallerinde enerji üretiminde sıkıntıya yol açtığı, TEİAŞ'ın elektrik iletimi sisteminde sıkıntı tespit ettiği bölgelerdeki yerleşim merkezlerinde 'dengeleme' sağlamak amacıyla bu şekilde kesintiye gittiği öğrenildi. ...................................... SİİRT'TE ZORUNLU ELEKTRİK KESİNTİSİ Dicle EDAŞ, yarın Siirt'te zorunlu elektrik kesintisi uygulayacak. Dicle EDAŞ'tan yapılan açıklamaya göre Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak'ta hayata geçirilecek zorunlu elektrik kesintisi, kırsal kesim ağırlıklı ve dönüşümlü olarak uygulanacak. Kesinti, ihtiyaç halinde Siirt il merkezlerinde de yapılacak. Açıklamada, Türkiye'de üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 60'ının doğalgazdan elde edildiği belirtildi. TRAKYA'DA UYARI Trakya'da olumsuz hava koşullarının kısa süreli elektrik kesintilerine yol açacağı bildirildi. Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. (TREDAŞ) yaptığı açıklamada, enerji aldığı Türkiye Elektrik İletim A.Ş.'nin ilgili Trafo Merkezleri 'nde, TEİAŞ Genel Müdürlüğü Yük Tevzi Merkezi'nce olumsuz hava koşulları nedeniyle enerji dengelenmesi adına Türkiye genelinde kısa süreli elektrik kesintileri yaşandığını belirtti. Bu kesintilerden faaliyet alanlarında bulunan Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'ndeki abonelerin de etkileneceklerini belirten TREDAŞ yetkilileri 09:00 ile 22:00 saatleri arasında kısa süreli elektrik kesintileri beklendiği ifade etti. Elektrik kesintilerinin pazar günü de devam etmesinin beklendiği kaydedildi. KAYSERİ'DE DÖNÜŞÜMLÜ ELEKTRİK KESİNTİSİ Soğuk havayla birlikte tüketimi artan elektrikte kesintiler başladı. Kayseri'de uygulanan kesintiler, sadece ilçe ve köylerde değil şehir merkezlerinde de yaşanıyor. Kayseri'de büyük nüfusun bulunduğu Belsin, İldem, Beyazşehir, TOKİ gibi semtlerde gün içerisinde defalarca kısa süreli elektrik kesintileri oldu. Elektrik şirketini arayan vatandaşlar, kesintinin kendilerinden kaynaklanan bir nedenden dolayı olmadığını açıkladılar. Aşırı soğuklar ve iletim sistemlerindeki arıza sebebiyle elektrik santrallerinde doğalgaz kısıtlamasına gidilmesi, elektrik kesintilerine neden oldu. Kayseri'de de dün itibarıyla nüfusları 100 binin üzerinde olan çok sayıda semtte aralıklarla belirli sürelerde kesinti yapıldı. Kesinti nedeniyle vatandaşlar Kayseri ve Civarı Elektrik Şirketi'ni aradı. Vatandaşlar, kesintinin, elektrik talebinin fazla olması ve yetersiz kalınmasından yapıldığı cevabını aldı. Çarşı merkezinde kesinti yapılmazken, konutların yoğunlukta bulunduğu ve her birinin nüfusu 100 binin üzerinde olan Belsin, TOKİ, Beyazşehir, İldem gibi semtlerde kesintiler iki gündür devam ediyor. ALANYA'DA 30 KÖY ELEKTRİKSİZ KALDI Antalya'nın Alanya ilçesinde rüzgar nedeniyle yaşanan tel kopmaları ve arızalardan dolayı 30 köy elektriksiz kaldı. Üç gün üst üste şiddetli rüzgarın ilçede çok etkili olduğunu ifade eden Kaymakam Erhan Özdemir, TEDAŞ ekiplerinin köyden köye giderek çalıştıklarını söyledi. Rüzgarın bugün hızını azalttığını ifade eden Özdemir, en kısa zamanda köylere tekrar akımların gitmesi için çalışmaların sürdüğünü söyledi. GÜNEYDOĞU'DA 6 İLDE KESİNTİ DİCLE EDAŞ'TAN İKİNCİ AÇIKLAMA Dicle Elektrik A.Ş. (Dicle EDAŞ) Diyarbakır, Batman, Siirt, Şanlıufra, Mardin ve Şırnak'ta zorunlu elektrik kesintilerinin uygulanacağını açıklamasının ardından dün akşam saatlerinde ikinci bir açıklama yaptı. Açıklamada, şöyle denildi: "Bugün şirketimiz adına yapılan elektrik kesintileri ile ilgili açıklamalar yanlış anlaşılmalara yol açtığından yeni bir açıklama yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bölgemizi kapsayan illerde son günlerde yaşanan olumsuz hava koşulları nedeniyle ana alterlerde arıza bakım onarım ihtiyacı artmıştır, bu da enerji dengelenmesi adına kısa süreli elektrik kesintileri yapılma zorunluluğu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Dicle EDAŞ planlanmış inkıta uygulamamaktadır." HANİ'DE 2 GÜN ELEKTRİK YOK Diyarbakır'ın Hani ilçesinde, 2 günlük zorunlu elektrik kesintisi uygulanacağı belirtildi. Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ), Diyarbakır, Batman, Siirt, Şanlıufra, Mardin ve Şırnak'ta zorunlu elektrik kesintisi uygulanması kararı aldı. DEDAŞ'tan yapılan açıklamada, bölgeyi kapsayan illerde şiddetli kar yağışı ve yaşanan olumsuz hava koşulları nedeniyle ana arterlerde arıza bakım onarım ihtiyacının arttığı, enerji dengelenmesi adına kısa süreli elektrik kesintilerinin yapılması zorunluluğunun ortaya çıktığı ifade edildi. Açıklamada, "Bu kapsamda Hani ilçesinde de zorunlu elektrik kesintisi yapılacak. Hafta sonuna denk gelen uygulama da cumartesi ve pazar günleri saat 11.00-12.00, 17.00-18.00 ile 21.00-22.00 saatleri arasında ilçe genelinde programlı kısmi elektrik kesintisi uygulanacak" denildi. AZERİ GAZI DA YETERLİ ÇEKİLEMİYOR Elektrik kesintisine neden olarak soğuk havaya bağlı olarak artan doğalgaz talebi ve doğalgaz iletim hatlarındaki yaşanan kompresör problemleri nedeniyle EÜAŞ'ın doğalgaz santralleri ikincil yakıta geçmesi gösteriliyor. Bu koşulların devamı halinde hem elektrik hem de doğalgaz dağıtımında sanayide başlayan aksamaların konutlara da yansıması bekleniyor. Konuyla ilgili olarak Reuters'a konuşan bir enerji şirketinin üst düzey yöneticisi, "Özellikle İstanbul ve Trakya bölgesinde sıkıntı yaşanıyor. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de Ambarlı'daki doğalgaz kompresörünün tam kapasite çalışmaması" diye konuştu. Bir başka enerji dağıtım şirketinin üst düzey yetkilisi de, "Elektrik talebini düşürerek bu durumu geçiştirmeye çalışıyorlar. Doğalgaz basıncında düşüş var. Talep günlük 196 milyon metreküpü geçtiği zaman sistem bunu taşıyamıyor. Özellikle Erzincan Kompresör istasyonunun devreye girmemiş olması nedeniyle Azerbaycan gazı yeterli miktarda çekilemiyor" dedi. Gercek gundem
  15. Korkmak icin bir ihtiyac duymuyor ve bir gerekce gormuyorum.
  16. Bir kisinin, zumrenin ya da sinifin ortaya koydugu kendi ideolojik inancsal cikarina yonelik hukuka, kanun denir.
  17. Birseyden korkmak icin onun ne oldugunun farkinda ve bilincinde olmamak gerekir. Insanoglu bir seyin bilisselligine erdiginde ondan korkmaz, buna korkuyu veren konu kavram v.s. ne olursa olsun fark etmez. "Korkunun ecele faydasi yoktur" "Kusdan korkan dari ekmez" "Korku daglari deldi" "Eger ortada bir korku varsa, onun bir korkutan ve bilisselligine erisilmemis bir kavramsal bilgisi vardir."-evrensel-insan
  18. Olecegini bilmek farkindaligi ile olumunu yasayamamak bilinci bir birine tamamen zittir. Ilki olum korkusunu ve hatta bu yasami oteki dunya masalina peskes cekerken ve insanoglunun tek sahibi oldugu yasami elinden almaya ve onu kendi cikari yonunde yasatmaya yonelirken, olumunu yasayamamak bilinci,insanoglu biri adina dogumda olmayan insiyatifi ve olum de olmayan yasanmisligi dile getirerek, insanoglunun tek sahibi oldugunun YASAM OLDUGU ve BU YASAMI KENDI IRADESI ILE KENDISININ YASAMASI GEREKTIGINI aciklar. Ayrica bilimsel ve bilissel olmasi da baska bir yanidir. Insanoglu biri sadece kendi yassamda iken baskalarinin olmesini yasayabilir, kendi olmesini ise kendi yasayamaz. O yuzden olum korkusu sadece cikar temelli salinan bir korkudan baska bir sey degildir.
  19. CHP'nin ulusalcı kanadının da bulunduğu 187 isim "Laik devlet, özgür toplum için" adlı bildiriyle AKP'yi uyardı. 13-12-2013 12:30:08 Aralarında sanatçılar, gazeteciler, milletvekilleri ve akademisyenlerin bulunduğu; Tarık Akan'dan Müjde Ar'a, Mine Kırıkkanat'tan Zeki Alasya'ya, İlhan İrem'den Edip Akbayram'a, Genco Erkal'dan Suzan Aksoy'a, Rutkay Aziz'den Zeynep Öncel'e kadar geniş bir listedeki aydınlar, "Laik devlet, özgür toplum için" bir ortak bildiriye imza atttılar. İmzaya CHP milletvekilleri; Suheyl Batum, Birgül Ayman Güler, Dilek Akagün Yılmaz, Oktay Ekşi, Şevki Kulkuloğlu ve Gurkut Acar öncülük etti. İşte o metin ve ilk imzacılar "Laik devlet, özgür toplumun temeli, demokrasinin güvencesi, Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, "ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza en büyük onuru yaşatmıştır. Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler, dini siyasi rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatmayı yıllar boyu sürdürmüşler, din ve vicdan özgürlüğünün gerçek anlamda güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı kendilerine hedef seçmişlerdir. Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden kendisine miras kalan laik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir. ANAYASAL SUÇ İŞLENDİ Özel yaşamlara ve aile yaşamına müdahale etmeyi kendine hak gören, tek tip birey ve tek tip bir gençlik yaratmayı amaçlayan, fetvayı, yasaların üstünde gören, toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan, tüm kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve bir DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan AKP’nin baskıcı ve anti-demokratik müdahaleleri Anayasayı, yasaları ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yüksek yargı kurumları kararlarını açıkça ihlal etme boyutuna ulaşmıştır. Kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş, daha sonra bu suça TBMM’ni de ortak ederek sorumluluğuna siyasi paydaşlar aramıştır. İktidar sahiplerinin kadın haklarına bakışı, “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” biçimindeki akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 darbesiyle başlatılan gericileşme, devlet kuruluşu olan okullarda hem kız çocuklarına hem de öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini, gerçekte ise siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır. TÜRKİYE'Yİ İHVANLAŞTIRMA 1994 yılında “tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek” diyerek yola çıkan siyasi iktidarın temsil ettiği gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. Bu iktidar öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız – erkek yan yana olmaz” biçiminde utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı – erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı ve gerici uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermeye devam etmektedir. Siyasi iktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan şey, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin üstünü örtemez; kimse de bunun gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir. Çağdaş, ilerici ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleri çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Karşı karşıya bulunduğumuz durum ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma gayretinden ve anayasal laik devlet ilkesini açıkça ihlal etmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Halkımızın büyük bir bölümü laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasal temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, davadan geri durmaya, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur. Laik, ilerici, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar, anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir. RIZA GÖSTERMEYECEĞİZ Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden taviz vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür. Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin, • hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini "başörtülü bacım – başörtüsüz kadın" veya "dindar nesil - ayyaş nesil" biçiminde ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi; • dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı; • laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi; • laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla ödün vermeyeceğimizi • din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz." İLK İMZACILAR 1. Gürkut ACAR, Antalya Milletvekili 2. Ahmet ADA, Şair - Yazar 3. Dilek AKAGÜN YILMAZ, Uşak Milletvekili 4. Ertuğrul AKAGÜNDÜZ Mühendis ,işadamı 5. Doç. Dr. Cüneyt AKALIN, Akademisyen 6. Tarık AKAN, Sanatçı 7. Edip AKBAYRAM, Sanatçı 8. Alper AKÇAM, Yazar 9. Gürhan AKDOĞAN Makine mühendisi iş adamı 10. Üstün AKMEN Tiyatro Eleştirmenleri Derneği Başkanı 11. Suzan AKSOY Sanatçı 12. Yüksel AKSU 23. DÖNEM İzmir milletvekili 13. Prof Dr.Sina AKŞİN 14. Zeki ALASYA, Sanatçı 15. Prof. Dr. Mustafa ALTINTAS, Akademisyen 16. Kemal ANADOL, 23. Dönem Milletvekili 17. Av.Alpay ANTMEN Mersin Baro Başkanı 18. Müjde AR 19. Nurdan ARCA, Sanatçı 20. Cüneyt ARCAYÜREK, Yazar 21. Hayati ASILYAZICI Yazar Eleştirmen 22. Can ATAKLI, Gazeteci 23. Erendiz ATASÜ, Yazar 24. Engin AYÇA, Sinema Yönetmen 25. Orhan AYDIN Tiyatro sanatçısı 26. Prof Dr. Memnune APAK 27. Prof Dr.Yüksel APAK 28. Rutkay AZİZ Sanatçı 29. Dr. Ceyhun BALCI, Hekim 30. Prof. Dr. Birgül AYMAN GÜLER, İzmir Milletvekili 31. Mustafa BALBAY İzmir Milletvekili ,gazeteci 32. İrfan BARIŞ İş adamı 33. Prof. Dr. Süheyl BATUM, Eskişehir Milletvekili 34. Bedri BAYKAM Ressam 35. Prof Dr.Zerrin BAYRAKTAR 36. Nihat BEHRAM, Şair - yazar 37. Prof Dr.Ataol BEHRAMOĞLU, Şair,yazar 38. Egemen BERKOZ, Sair 39. Prof Dr. Çetin BOLCAL 40. Prof Dr. Ali Nihat BOZCUK 41. Salih BOZOK, Akademisyen, İktisatçı 42. Nevra BUCAK Yazar 43. Prof Dr. Can CEYLAN 44. Tuncer CÜCENOĞLU Oyun yazarı 45. Prof. Dr. Cevat ÇAPAN, Şair – Çevirmen 46. Ahmet CEMAL, Yazar – Çevirmen 47. Hulki CEVİZOĞLU, Gazeteci – Yazar 48. İsa Çelik, Fotoğraf Sanatçısı – Yazar 49. Prof Dr. Aysel ÇELİKEL 50. İzzet ÇETİN Ankara milletvekili 51. Tansel ÇÖLAŞAN, Hukukçu E. Danıştay Başsavcısı 52. Emin ÇÖLAŞAN, Gazeteci – Yazar 53. Prof Dr. Bülent ÇUKUROVA 54. Nurettin DEMİR Muğla milletvekili 55. Murtaza DEMİR, Yazar – Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı Kurucu Genel Başkanı 56. Metin DEMİRTAŞ, Şair 57. Turgut DİBEK Kırklareli milletvekili 58. Prof. Dr. Ahmet Alpay DİKMEN, Akademisyen 59. Erhan DOĞAN Müzisyen- yazar 60. Necati DOĞRU, Gazeteci – Yazar 61. Haydar Şahin DOKUYUCU Sendikacı 62. Kemal EKİNCİ Bursa milletvekili 63. Oktay EKŞİ, Gazeteci – İstanbul Milletvekili 64. Şükrü ELEKDAĞ Emekli büyükelçi 23.dönem milletvekili 65. Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU, Hukukçu, Yargı sen genel başkanı 66. Prof. Dr. Ali ERCAN, Akademisyen 67. Vahap ERDOĞDU TİHAK Eş Başkanı 68. Muzaffer İlhan ERDOST, Yazar – TİHAK Genel Başkanı 69. Genco ERKAL Tiyatro sanatçısı 70. İlhan Cem ERSEVEN, Araştırmacı – Yazar 71. Yücel ERTEN, Tiyatro Sanatçısı 72. Prof Dr.Semih ERYILDIZ 73. Prof Dr.Demet ERYILDIZ 74. Refik ERYILMAZ Hatay Milletvekili 75. Metin DEMİRTAŞ, Şair 76. Mehmet FARAÇ, Gazeteci – Yazar 77. Prof Dr. Şahin FİLİZ 78. Şahin GENCAL Mali müşavir 79. İsa GÖK Mersin Milletvekili 80. Prof Dr.Dilek GÖZÜTOK 81. Eftar GÜLBUDAK Tiyatro sanatçısı 82. A. İlhan GÜLEK, Yazar 83. Yener GÜNEŞ Ulusal Kanal genel yayın yönetmeni 84. Ethem GÜRBOY Tüccar 85. Şükrü Sina GÜREL, E. Dışişleri Bakanı 86. Recep GÜRKAN Edirne Milletvekili 87. Mustafa GÜRKAN, Muğla Baro Başkanı 88. Prof. Dr. Bozkurt GÜVENÇ, 89. Namık HAVUTÇA Balirkesir milletvekili 90. Av.Turhan İÇLİ 91. Ülker İNCE, Çevirmen 92. Dündar İNCESU, Sanatçı 93. Zehra İPŞİROĞLU, Akademisyen 94. İlhan İREM Sanatçı 95. Zeynep IRGAT, Tiyatro Sanatçısı 96. Ekrem KAHRAMAN, Ressam 97. Ercan KARAKAŞ E.Bakan 98. Prof. Dr. Yakup KEPENEK, Akademisyen 99. Mehmet S. KESIMOĞLU, Kırklareli Milletvekili 100. Tuğrul KESKİN, Şair 101. Arif KESKİNER, Yapımcı-Yönetmen-Yazar 102. Levent KIRCA Sanatçı 103. Mine KIRIKKANAT, Gazeteci – Yazar 104. Tevfik KIZGINKAYA, TV Programcısı – Gazeteci 105. Kemal KOCATÜRK Tiyatro sanatçısı 106. Prof. Dr. Aziz KONUKMAN, GÜ Öğretim Üyesi 107. Ali İhsan KÖKTÜRK Zonguldak milletvekili 108. Emre KÖPRÜLÜ Tekirdağ Milletvekili 109. Seyyal KÖRPE, Akademisyen 110. Mustafa KÖZ Şair 111. Mehmet Şevki KULKULOĞLU, Kayseri Milletvekili 112. Orhan KURTULDU Tiyatro sanatçısı 113. Namık KUYUMCU, Şair – Yazar 114. Ahmet KÜÇÜK 23.dönem Çanakkale milletvekili 115. Tamer LEVENT Sanatçı 116. Ahmet LEVENDOĞLU, Sanatçı 117. Nasuh MAHRUKİ 118. Şahin MENGÜ, Hukukçu – 23. Dönem Manisa Milletvekili 119. Mustafa MUTLU, Gazeteci – Yazar 120. Ali Rıza MUSLU İş Adamı 121. Abdullah NEFES, Şair – Yazar 122. Olcay POYRAZ, Sanatçı 123. Güldal OKUTUCU 22. Dönem milletvekili 124. Yılmaz ONAY, Yazar – Yönetmen 125. Ekin ONAT Ressam 126. Tülin ONAT Ressam 127. Prof. Dr. Mehmet Tuba ONGUN, Akademisyen 128. Zeynep ORAL Gazeteci 129. Filiz OTYAM Fotoğraf sanatçısı 130. Fikret OTYAM Ressam, Yazar 131. Erhan ÖĞÜT Emekli Büyükelçi 132. Tokar Öner E. YÖK denetleme kurulu üyesi 133. Prof. Dr. İzzettin ÖNDER, Akademisyen 134. Onur ÖYMEN, E. Büyükelçi 23. Dönem milletvekili 135. Güray ÖZ Gazeteci 136. Celal ÖZCAN, Yazar 137. Tanju ÖZCAN Bolu Milletvekili 138. İsmet ÖZÇELİK Gazeteci 139. Yekta Güngör ÖZDEN, Hukukçu 140. Malik Ejder ÖZDEMİR Sivas Milletvekili 141. Müfit ÖZDEŞ E. Büyükelçi 142. Sevgi ÖZEL, Yazar 143. Abdullah ÖZER, 23. Dönem Bursa Milletvekili 144. Işıl ÖZGENTÜRK Yazar 145. RAMAZAN Kerim ÖZKAN Burdur milletvekili 146. Tuncay ÖZKAN, Gazeteci – Yazar 147. Ali Rıza ÖZTÜRK, Mersin Milletvekili 148. Hasan ÖZTÜRKMEN Avukat 149. Ümit PAMİR E. Büyükelçi 150. Dr.Yüksel PAZARKAYA Çevirmen,yazar 151. Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Akademisyen 152. Prof Dr Rauf SARPER 153. Timur SELÇUK, Müzisyen 154. Mustafa SELMANPAKOĞLU, CHP Ankara E. İl Başkanı 155. Seçkin SELVİ, Çevirmen 156. Bülent SERİM Hukukçu 157. Senar – Selçuk ÜLGER, Çevirmen 158. Atila SERTEL Gazeteci 159. Prof. Dr. Nur SERTER, İstanbul Milletvekili 160. Canan SEZENLER CHP Kültür ve sanat Yürütme kurulu 161. Ali SİRMEN, Gazeteci – Yazar 162. Orhan SÜR 22. Dönem Balıkesir milletvekili 163. Yılmaz ŞANLI Mimar, işadamı 164. Hakan ŞENOCAK Yazar 165. Yahya ŞİMŞEK 22. Dönem Bursa milletvekili 166. Pulat TACAR Emekli büyükelçi 167. Mahmut TANAL İstanbul Milletvekili 168. Sönmez TARGAN, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı 169. Barış TERKOĞLU, Gazeteci 170. Gülsen TUNCER, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı 171. Salih TURAN (Sali), Ressam 172. İsmail TUTOĞLU Sendikacı 173. Engin TÜRKER Emekli Büyükelçi 174. Prof Dr.Mehmet TOMAMBAY 22.Dönem Milletvekili 175. Yavuz TOP, Müzisyen 176. Sedef ÜNAL Avukat 177. Merdan YANARDAĞ, Gazeteci – Yazar 178. Prof. Dr. Ruhsar YANMAZ, Akademisyen 179. Prof. Dr. Tolga YARMAN, Akademisyen 180. Prof Dr. Yıldırım YAVUZ 181. Işık YENERSU, Sanatçı 182. Nuri YILDIRIM E. Büyükelçi 183. Prof. Dr. Şiir YILMAZ, Akademisyen 184. İlker YÜCEL Aydınlık Gazetesi genel yayın yönetmeni 185. Şefik ZENGİN 22. Dönem Mersin Milletvekili 186. Ümit ZİLELİ, Gazeteci – Yazar 187. Murat ZUBİ Tiyatro sanatçısı
  20. Erdal Eren'in idamından önce ailesine yazdığı mektup 3 Aralık 1980 tarihinde idam edilen Erdal Eren'in ailesine yazdığı son mektup Erdal Eren Kaynak: Erbil Tuşalp, "Bin İnsan" - İnsan Hakları Dosyası, Tekin Yayınevi, Ankara, 1985. Erdal, annesi, babası ve kardeşlerini yürekten sevgi ve saygı ile selamlayarak satırlarına şöyle devam etmiştir: Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız da pek olmadı. Dışarıdayken de birbirimizi anlayabilecek şekilde konuşamadık. Bu konuda sizlere karşı büyük ölçüde hatalı davrandım. Ancak, bunu size saygı duymadığım şeklinde yorumlamamanızı isterim. Sizlere anlatacağım, sizlerle konuşacağım çok şey var, ancak, olanak yok. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıkça söylüyorum ki, benim moralim çok iyi ve ölümden korkmuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam halka olan inancımdan ileri gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzulardım. Biliyorsunuz bana bu ceza, işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan, böyle bir olayla gözdağı vermek ve engellemektir. Sizin de bildiğiniz gibi, hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. Cezaevinde yapılanları – neler olduğunu ileride ayrıntılı bir şekilde öğrenirsiniz sanırım – insanlık dışı zulümdü. O kadar aşağılık, o kadar acımasız şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değil. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni, yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavrayamadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler kinimi bir kat daha arttırdı, azmimi bir kat daha körükledi. Mesele benim açımdan kısaca böyle, ancak sizin için daha zor olduğunu biliyorum. Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor olsa da bu tür duygusal yönleri bir tarafa bırakmanızı istiyorum. Sizin binlerce evladınız var. Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam diliyorum. wikisource.org
  21. Erdal Eren'in idam edilmesinin üzerinden 33 yıl geçti Tarih13.12.2013 14:50 12 Eylül darbesinin ardından Cuntanın, öğrenci Erdal Eren'i idam edilmesinin ardından 33 yıl geçti T24 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in bugün ölümünün 33′üncü yıldönümü. Er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren sadece 16 yıl, 3 ay yaşadı. Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirmiş, Erdal’ın idam edildiği tarihte yaşının 18′den küçük olduğunu belirtmişti. 12 Eylül darbesinin mimarı, dönemin Genelkurmay Başkanı olan 7′inci Cumhurbaşkanı Kenan Evren “asmayalım da besleyelim mi?” sözünü Erdal Eren için söylemişti ancak sonrasında bu söz binlerce insana mal edilmişti. 12 Eylül darbesine ilişkin süren yargılamada Evren’e davanın 22 Kasım 2012′deki duruşmasında Erdal Eren’in posteri gösterilerek “Tanıyor musunuz?” diye sorulmuştu. Evren “Tanımıyorum” der gibi başını sağa sola sallayınca, “Erdal Eren sizin ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ dediğiniz devrimcilerden biriydi” denilmişti. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Eren, yine Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in 30 Ocak 1980’de MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasında yer almıştı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilmiş, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edilmişti.
  22. Bilindigi gibi 1980 her turlu terorunde ve terorun basinin "haksizlik yok, bir sagdan bir soldan asiyoruz" aciklamasinda, herkes terorun getirdigi her turlu yasam hak ve ozgurlugu katliami dahil bir suru insanlikdisi ve vicdandisi uygulamalarin en akilda kalani ve aci olani, YASI BUYULTULEREK ASILAN Erdal Eren'dir. Bugun onun yasaminin katledilisinin 33. yili. Konu ile ilgili asagidaki yaziyi paylasmak istiyorum. Erdal'ın Son Bakışı Tarih13.12.2013 16:40 Bugün 13 Aralık 2013. Yurdun büyük bir bölümü kar altında. Soğuk. Üşüyoruz. 13 Aralık 1980’de nasıldı acaba hava? Büyük olasılıkla yine soğuktu. Hele Ankara, hele sabaha karşı, çok daha büyük bir olasılık. Ulucanlar Cezaevi avlusu karla kaplı mıydı? Erdal Eren, karda mı attı son adımlarını? Bilmiyorum. Son bakışını biliyoruz oysa, 33 yıldır bakıyor yüzümüze. 13 Aralık 1980. Istanbul’da, lise sondayım. Korkunun derin suskunluğu var üzerimde. Sadece benim mi? Herkesin. Şaşkınım. Çocuğum. Daha hiçbir kız eli tutmamışım. Yanlışlıkla dokunsam kıpkırmızı kesiliyorum. Erdal benden 3 ay büyük, liseli o da. Aynı okulda olsak, arkadaşım olacak. O da tutmamıştır daha bir kız elini avuçlarında. Dedim ya çoçuğum daha, öyleyim ama, her sabah asker aramasıyla girip çıkıyoruz okula. Kendimizi bir şey sanıyoruz. Erdal benden 3 ay büyük, ama o, o... O da çocuk aslında. Askerler, 12 Eylül’de “ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek” için, ülke yönetimine el koymuşlar. Bunu sağlamak için de, parlamentoyu, siyasi partileri kapatmışlar, siyeset yapmayı yasaklamışlar. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan etmişler, akşam olunca herkes korkuyla evlerine kaçışmış, askerler de evleri basıp, bir bir avlamış “düşman”ları. Bir de... Bir de, bir sağdan bir soldan adam asmaya başlamışlar. “Asmayalım da besleyelim mi?” demişler. 13 Aralık 1980’de, 17 yaşında olmasına rağmen, suç delillerinin çok açık olmamasına rağmen, Yargıtay'ın davayı iki kere bozmasına rağmen, bütün dünyadan yükselen karşı seslere rağmen, o son bakışa, üstelik o “son bakış”a rağmen Erdal Eren adında, o liseli, benden sadece 3 ay büyük çocuğu alelacele yargılayıp astılar. 13 Aralık 1980. Soğuk. Kanımız donmuş. Bir gün önce Savaş Ay’ın kamerasına son kez bakarken "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını" söyler Erdal Eren. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisini “son yıllarda izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar”dan korumak için, bütün gücüyle üzerine çullanıp, öldürür 17 yaşındaki bu çocuğu. “Asmayalım da besleyelim mi?” demiştir çünkü, bir kaç gün önce, “netekim”. Bugün 13 Aralık 2013. Soğuk aynı soğuk. Suçlular belli, suç belli. Binlerce hayatı karartan, hayatlarımızı karartanlardan hesap sorabilmiş değiliz henüz. Soğuk da aynı, Erdal’ın bakışı da. Bu hesap tam olarak görülmedikçe, hiç birimiz güvende olmayacağız. O çocuk, Erdal Eren bu yüzden bakmaya devam ediyor bize. Edecek. Twitter: @ymbymb
  23. Bilindigi gibi son zamanlarda, gezi eylemlerinden yurdun dort bir yaninda tutuklananlar savcilarin "mantiksizligina kurban olup" serbest kaliyorlar. Son serbest kalisa gecmeden once, guya Redhack diye tutuklananlarinda son "balonu sondu." Son tutuklu kalan da serbest birakildi. Yargidaki bu her alandaki diktatore biat etmeyen, dik duruslar "gozleri yasartiyor." Bunun bir cemaat guc ve otoritesi oldugu, yoksa yarginin yargi oldugunu ve ne anlama geldigini hatirladigi mi oldugunu zaman gosterecek. Aslinda derler ya "etme bulma dunyasi" diye, AKP ye diktatorlugun onunu acan ayni sahis, simdi de AKP'yi "ipe goturmeye" ugrasiyor. Aslinda ortada olan tek bir algi var. BU SAHSIN HER IKI KONUDA DA CEMATIN BIR BIATCISI OLDUGU. Gelelim son serbest birakilmadaki savcilik ve yargi arasinda yasanan "boyle saca boyle tras" konusuna. Bilindigi gibi, savci kendince suc aleti oldugunu iddia ettigi gaz maskesi, gozluk, siliksiyon, sirke v.s. gibi tasinanlari yargi "suc aleti degildir" diye durusma olmadan tutuklulari beraat ettirdi. Aslinda dogrudur. Normal bir zamanda kimse yukarida sayilanlari yaninda tasimaz. Gel gor ki, polis teroru ve vicdansiz saldirisi, bu tasinanlarin korunma ve saglik acisindan tasinmasini gerekli kiliyor. Yalniz savci oyle bir biat etmiski, neye neden itiraz ettiginin ve bu itirazdan ne elde edeceginin (belki biatina karsi bir sirt sivazlama) farkinda degil. O yuzden boyle bir gerekceye boyle bir yanit tam da cuk diye yerine oturuyor. Ulke oyle bir hale geldi ki "aglanacak halimize guluyoruz" Konu ile ilgili haber; Gezi davasında hakimden hukuk dersi “Maske, deniz gözlüğü, baret silah değildir” denilerek iade edilen iddianameye karşın, “Taksim’e yüzmeye gitmediler” ifadeleriyle ikinci kez hazırlanan iddianameyi kabul eden Gezi Davası mahkemesi, tüm sanıkları duruşma yapılmasına gerek görmeden beraat ettirdi. Elif Örnek - soL Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş’un hazırladığı iddianameyi “maske, baret, deniz gözlüğü, motorcu kaskı, flama, sirke, solüsyon, sargı bezi silah değildir” diyerek iade eden İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi görülmemiş bir uygulamaya imza attı. Savcının “Taksim’de havuz yok. Eylemciler yüzmeye gitmedi” yanıtıyla yeniden düzenleyerek gönderdiği iddianameyi ikinci kez iade etmeyip kabul eden mahkeme, duruşma yapmadan 23 sanık hakkında beraat kararı verdi. Hakim Halil İbrahim Çelebi gerekçeli kararda, iddianamedeki suçlamaların kanıtı olmadığına dikkat çekti, bazı iddiaların ise suç olmadığını vurguladı. Savcı Nazmi Okumuş 12 Haziran 2013 tarihinde Gezi Parkı protestolarına katılan 19 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken, 23 kişi hakkında ikinci kez iddianame düzenledi. Gaza karşı limon silah kapsamına girdi Yasadışı eylemler düzenlendiğini ve şüphelilerin bu gruplarla birlikte hareket ettiklerini ileri süren Okumuş, sanıkların üzerinden maske, baret, deniz gözlüğü, solüsyon, puşi, motorcu kaskı, eldiven, sirke, sargı bezi, güneş gözlüğü, biber gazı çıktığını belirtti. Gaz maskesi ve eldiven satan 3 kişi de şüpheli olarak iddianameye girdi. Gözaltına alınanların polislere mukavemette bulunduklarını ileri süren savcı, “Şüphelilerin olay yerinden kaçarken yakalandıkları, güvenlik görevlilerinin araçlarına binmemek için direndikleri, ve bu konuda görevlileri zorladıkları cebir ve tehdit kullandıkları anlaşılmıştır” ifadelerine yer verdi. Şüphelilerin baret, deniz gözlüğü, maske, limon gibi eşyaları polisin attığı göz yaşartıcı gaza karşı etkin mukavemeti sağlamak amacıyla bulundurduklarını söyleyen savcı “ Deniz gözlüğü ve gaz maskeleri ile Taksim’de bulunan bir havuza yüzmek amacıyla gelmedikleri amaçlarının olay çıkarıp güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya gimek amacı taşıdığı bellidir” dedi. Hakim Halil İbrahim Çelebi ikinci iddianamenin ardından, ifadelere başvurmadan ve duruşma yapılmasına gerek görmeden tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Sık rastlanmayan uygulamanın gerekçeli kararında hakim, iddianamedeki eksikliklere tek tek yanıt verdi. 'Polise mukavemet tutanakta bile yok' Gözaltılarla ilgili polis tutanaklarına değinen hakim, bu tutanaklara göre sanıkların “tedirgin davranışları nedeniyle”, “daha önceki olaylara karıştığı düşünülen”, “hal ve hareketlerinden şüphelenilerek”, “kimliğini göstermek istemediği için” şeklindeki gerekçelerle alındığını belirtti. Polis tutanaklarında bile kolluk kuvvetlerine mukavemet edildiğine dair hiçbir bilgi bulunmadığına belirten hakim Çelebi, polislerin yaralandıklarına dair herhangi bir doktor raporunun dosyada bulunmadığına da dikkat çekti. Tüm sanıkların polise mukavemet suçundan yargılanmaksızın beraatine karar verildi. 'Eylemde değil yürürken aldılar' Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüşüne katılanların ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmaması suçlamasından da beraat kararı veren hakim, sanıkların eylem halinde değil, farklı yerlerde yürüdükleri sırada gözaltına alındıklarını hatırlattı. Silah tanımı yasada var, maske silah değil Savcının “silah” olarak nitelendirdiği deniz gözlüğü, maske, baret, eldiven gibi eşyaların yasada tanımladığı gibi “kesici, delici, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, yakıcı maddelerden olmadığını belirten hakim, iddianame içeriğinde de yer aldığı gibi sanıkların güvenlik kuvvetlerinin attığı göz yaşartıcı gaza karşı bu malzemeleri yanlarında bulundurduklarını vurguladı. Biber gazı bulunduran iki sanık hakkında da “herhangi bir şekilde polise karşı kullanmadıkları” gerekçesiyle beraat kararı verildi. 'İkinci iddianameyi neden iade etmedim?' Hakim Çelebi, sanıklar hakkında toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılması durumıunda sorgusu yapılmamış da olsa davanın bitirilebileceği yönündeki yasayı hatırlatarak bu nedenle duruşma yapılmadığını belirtti. Kolluk kuvvetlerine yönelik herhangi mukavemmete bulunulmadığının net bir şekilde anlaşılması nedeniyle, müşteki polislerin duruşma açılarak çağrılmasına gerek görülmediğini belirten hakim, iddia makamının “yasadışı gösteri ve toplantı, polislere karşı direnme, sanıkların olay aşamasında silah kullandığı dair nitelendirmeleri nedeniyle” iddianameyi ikinci kez iade etmediğini belirtti. Haber sol.
  24. Balbay'ın tahliyesinin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı Anayasa Mahkemesi'nin CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın tahliyesi ile ilgili gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 5 Mart 2009 tarihinde gözaltına alınan, Cumhuriyet savcılığında ifadesi alındıktan sonra sevk edildiği mahkemece 6 Mart 2009 tarihinde hakkında tutukluluk kararı verilen Mustafa Balbay, 26 Aralık 20012 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne, 'Tutuklanmasını haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilginin mevcut olmadığı, basmakalıp ve dolayısıyla gerekçesiz kararlarla uzatılan tutukluluğun makul süreyi aştığı, yargılamayı yapan mahkemenin tabii hakim ilkesine aykırı olduğu, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığı, milletvekili olmasına rağmen bu görevi yerine getiremediği ve yasama dokunulmazlığından faydalanamadığı, Anayasa'nın 19., 28., 37., 83. ve 141. maddeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5., 6., 10. ve 1 No'lu Protokolün 3. maddelerinin ihlal edildiği' gerekçesiyle tahliye talebinde bulunmuştu. Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkeme'sinin gerekçeli kararının 'HÜKÜM' bölümünde şu ifadeler yer aldı: "Başvurunun, A- 1. a) Tutuklanmayı haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi olmadığı halde tutuklandığı iddiası yönünden "açıkça dayanaktan yoksun olması", Adil yargılanma hakkı ile ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddiaları yönünden "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedenleriyle kabul edilemez olduğuna, 2. Seçilme hakkının ihlal edildiği ile tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiaları yönünden kabul edilebilir olduğuna, B- 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasıyla ilgili olarak Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine, 2. Seçilme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine, C- Başvurucuya 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine, D- Başvurucu tarafından yapılan harç ve vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine, E- Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Hazinesine başvuru tarihinden itibaren 4 ay içinde yapılmasına, F- Kararın bir örneğinin gereği için Mahkemesine gönderilmesine, 4/12/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi." zaman gundem
  25. Bilindigi gibi, TBMM' nde 11 gun surecegi belirtilen "Butce gorusmeleri" basladi. Aslinda takip edenler, gormustur; tum tartismalar butce disinda herseyi iceriyor, hatta agza alinmayacak kufurleri savurmayi; bile. Bu acidan hic konusu gecmeyen butcenin, nasil ve neden 11 surecegini de algilamak guc! Bilindigi gibi karsilikli cami atismasi da guncelligini koruyor. Artik, diktatorun gundem yaratmasina da gerek kalmadi, butce bahanesiyle masallah hem eski gundemler "temcit pilavi" gibi tekrarlaniyor hem de sayistay'in neden rapor sunamadigi, 3 yil daha sunamayacak seklinde aciklaniyor. Bu arada "terbiyesiz herifler" polemigi ve bu polemige diktatorun, varisi oglunun da katilmasi; ayri bir komedi. Komedi "hakki var miymis/yok muymus" uzerine olan tartismada. Neyse asil basligin konusuna donelim. Diktator, onumuzdeki butce'de asgari ucretliler icin "cay-simit hesabi" ile bir aciklama yapti. Bu aciklama da "5 kisilik bir aile gunde 3 ogun simit-cay ile beslenebilir" mis. Konunun algi bakimindan bir kac yonu var. Diktatorun, ne kadar zamandir cay icip, simit yedigi eylemini yapmadigi yaptigi "yanlis fiatla" ortaya cikti. Onun hesabinda, yeterli olarak gosterilen rakam 450 lira iken, gercek fiatlarla rakam 900 liraya gelerek, asgari ucretin ustune cikiyordu. Bu konunun bir yonu, diger yonu ise; 11 milyon kisiyi kapsayan konuda, diktatorun "butun gun cay icip, simit yeyin ve halinize sukredin. Diktatorunuz size bunu uygun buldu" icerikteki aciklamasinin arka plani idi. Yani 11 milyon asgari ucret gelir emekcisi, "ileri demokrasi/buyuyen ulke de" cay ve simide mahkum ediliyor, bu da diktator acisindan "saglanmis bir lutuf" olarak sunuluyordu. Ne diyelim, ulkeyi toplumu bu hale getirenler ve diktatoru bu sekilde konusmalara yureklendirenler utansin. Boyle ce TBMM'n deki butce toplantisinin konusu da aciklanmis oldu. "Cay-simit butcesi"

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.