Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Burada konu bilimsel degil; bilisseldir. Yani bilissel bilim. Bilissellikte algilanabilirligi en kolay sekilde ortaya koyabilmeyi saglar. Burada celiski nerde yolsuzluk hem insan haklarinda hem de dini uygulamada bir suctur ve ceza gerektirir. Diktatorun ulke ve toplum icin her turlu uygunsuzlugunu onun tabani olan dindar kesim, ancak bu temeldeki ornekten algilar. Burada tutarsiz olan nedir? Alintinin "sagliksizligini" neye gore iddia ediyorsun? Nedir sana alintinin "sagliksiz oldugunu" dusunduren?
  2. Nasil seni dogruluyor. Hipotez bir varsayim, hipotezin gozlem vermesinin temeli ve gecerliligi nedir? Mesela sosyalizm bir hipotezdir, bunun gozlem vermesinin temeli ve gecerliligi nedir? Bir hipotezin teoriye mi yoksa bir ideolojiye mi acilacagini belirleryen ve gecerli kilan nedir? Semayi iyi incele; Tutarliligi saglayan hipotez midir, teori midir?
  3. Burada onemli olan imanlilari ve inananlari dine baglayan degerler, iste diktatorun bu degerleri kendi cikarina kullandigini dindarlarin algilamasi gerekir. Zaten ben kendi dusuncemi surada acikliyorum. "Benim karsi cikisim zaten tamamen insan haklari evrensel hukuk ve etik temelindedir. Daha gecenlerde yolsuzluga adi karisti diye dunya da istifa eden yoneticiler buna ornektir. En azindan vicdan tasimaktadirlar ve yuzlerine surulen bu damganin hesabini vermektedirler."-e,i.- 2, mesajin sonundaki paragraf.
  4. Tez (İddia) Nedir? Tartışmaya, iddiaya dayanarak bir öneri, fikir ileri sürmek. Hipotez (Önerme) Nedir? Bir gözlemin, bir olayın, bir olgunun ya da bilimsel bir problemin, üzerinde daha fazla inceleme yapılarak test edilmesine olanak veren, öneri niteliğinde açıklama. Teori (Kuram) Nedir? Tekrarlanan gözlem ve deneylerle, mevcut bilgi birikimi düzeyinde doğruluğu büyük ölçüde kabul edilmiş, ancak yine gözlem ve deneyler yoluyla yanlışlanabilme olasılığı bulunan, öngörülerinde doğru çıkmış hipoteze, teori (kuram) denir. Teoriler, gözlem, deney, akıl ve mantık yollarıyla her defasında doğrulanabilmelidir. Bilimsel Yöntem: Olayları, olguları açıklamaya veya bilimsel bir problemi çözmeyi çalışırken kullandığımız yöntemdir. Bu yöntemi kullanırken, gözlemlerden ve deneylerden faydalanırız. Ortaya attığımız iddianın başkaları tarafından sınanabilme olanağı bulunmalıdır. Yoksa ortaya attığınız iddia boş, anlamsız ve değersiz bir iddia olacaktır. Dizgeli bir şekilde yapılan gözlem, deney, test, ölçme, araştırma, inceleme, birer bilimsel yöntemdir.
  5. Gozlem ile baslar Gozlem, teoriye yani bilgiye donusuyor. Bu bilgi tekrarlanabiliyor ve gozlem de veriyorsa, olgu oluyor. Hip;otez, sadece bilimselligin gozlem ile degil, akil ile baslamasinin urunudur. Semada gozlemin yerine iyi bak. En ustte ve hersey ondan basliyor. Ayrica ilk cumle "Fenomenin gozlemlenmesi" Hayir, bilimsel calismaya gozlem ile baslanir. Ortada gozlem yoksa, zaten bilimsel calisma da yoktur. Hipotez de teori de gozlemden sonradir, ya da gecerliligi gozlem iledir. Iste o yuzden de yanlislanabilirlik ilkesi yine gozlemledir. Yeni dogan bebegi dusun, once gozlemini sonra aklini sonra da dilini kullanir. Iste klasik bilimin hatasi zaten bu akilcilik takintisidir. AKLIN YARATTIGI HIC BIR HIPOTEZ TEORI INANCSAKL IDEOLOJIK OLARAK GOZLEMI ALINAN BIR TABANA DAYANMIYORSA, BILIMSEL DEGILDIR. Big bang gibi. Burada sonuc olgusal gecerliligi saglayan ve gozlem ile ortusen bilimsel bilgidir (teori) Hipotez adi ustunde bir var sayimdir. Iste gozlem ile aklin farki klasik modern bilim farkidir. Evrim hem olgu hem de teoridir cunku evrimsel biyoloji gozlem verir. Evrim Sirke sineklerinin nesilden nesile değişmesi nesiller arası organizma değişiminin bir gözlemidir. Organizmaların nesilden nesile değişmesine evrim denir. Evrim bir olgudur. Evrim olgusunun modern sentez tarafından yapılan açıklaması en güncel ve en çok kabul gören Evrim Teorisidir. Evrim bir olgu ve bir teoridir. Tabiki evrim bu guncellige ve kabule gelene kadar teoriler gecirmistir. Mesela; Bunlar artık kullanılmayan açıklamalardır. Lamarckizm, Dönüşümcülük ve Ortogenez evrim olgusunun açıklamaları olarak oluşturulmuştur. Artık bu açıklamalar itibar görmemektedir. Darwin'in evrim açıklaması kabaca doğrudur ama geliştirilmeye ihtiyaç duymuştur. Modern evrimsel sentez, genleri açıklamasında yer vermeyen Darwin'in evrim açıklamasının geliştirilmiş halidir. Bu modern sentez evrim olgusunun günümüzde en çok kabul gören açıklamasıdır. http://tr.wikipedia.org/wiki/Modern_evrimsel_sentez http://tr.wikipedia.org/wiki/Portal:Evrimsel_biyoloji Butun mesele bilime epistemolojik yani bilgisel bakabilmek, varliksal degil. Bilgisel bakmanin temeli de gozlem +var algisi+kavram+ozdeslestirme=ad/isim ve ustune turetilen bilgi ile baslar. Bir sey ister soyuttan ister somuttan baslasin bilimselligini gozlem kanitlar; ne fenomen ne de akil fenomen ozdeslesendir, akil da gozleme uygun test edilebilir gteorik bilginin yani olgunun kendisidir. Burada somut gozlem tabani fenomen, soyut gozlem tabani akil yani hipotezdir. Umarim aciklayici olmustur.
  6. evrensel-insan şurada cevap verdi: kaan_bebeto başlık Hayvanlar Alemi
    Kediler bizi nasıl görüyor? Eğer bu iddia doğruysa, onlarla ilişkinizi gözden geçirebilirsiniz... Eğer bir kediniz varsa, kendinizi onun ebeveyni gibi hissedersiniz. Onu besliyorsunuz, eğlendiriyorsunuz, büyütüyorsunuz; ama ne yazık ki kediler sizi öyle görmüyor. Bir Kahveyebir kedi 'Cat Sense' adlı kitabın yazarı Biyolojist John Bradshaw'a göre kediler sahiplerini 'dev bir kedi' olarak görüyorlar. Onlara göre sahipleri, daha büyük ama zararsız bir kediden ibaret... Kediler sahibininasil taniyor? Yüzyıllardır süren 'Kedi mi, köpek mi?' karşılaştırmasına da bu kitapta bir yanıt var. Kediler, doğal içgüdüleriyle yaşıyorlar, sahiplerinden çok az şey öğreniyorlar; hatta öğrenmeyi reddediyorlar. Ancak köpekler yüzde 85 oranında daha fazla 'insanoğlu' sayesinde evcilleşiyor.
  7. “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (işbaşındakilere) (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara, 2/188) “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.” (Nisa, 4/29) “Resûlullah (SAV); hükümde rüşvet alan ve rüşvet veren -ve aracılık eden- kimseyi lanetlemiştir.” (Tirmizi, Ahkâm 9) “Sana gerçeğin ta kendisi olan Kur’an’ı indirdik ki insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma. Allah’tan af dile. Allah çok affedici, sevgi ve merhamet kaynağıdır; bundan hiç şüphen olmasın. Hainler adına mücadeleye kalkışma. Çünkü Allah, fıtratını bozarak günah işleyenleri sevmez. Onlar yaptıklarını insanlardan gizleyebilirler ama Allah’tan gizleyemezler. Halbuki O’nun kabul etmeyeceği sözleri sayıp dökerken Allah yanı başlarında! Allah onların yaptıklarını çok iyi biliyor. Diyelim siz bu dünya hayatında onlara arka çıktınız, fakat kıyamet günü onların arkasında kim duracak ve onlara kim vekil olacak? Oysa kim bir kötülük yapar veya fıtratını bozar da sonra Allah’tan af dilerse Allah’ı çok affedici ve merhametli bulur. Çünkü günah işleyen yalnızca kendine zarar verir. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir. Kim bir hata yapar ve suç işler de sonra onu masum birinin üzerine atarsa, iftira etmiş ve açık bir günah işlemiş olur. Allah’ın sana cömertliği, sevgisi ve merhameti olmasaydı onlardan bir gurup seni bile şaşırtmaya çalışmışlardı. Oysa onlar yalnız kendilerini şaşırtırlar sana da asla zarar veremezler. Nasıl yapabilirler ki Allah sana kitap ve bilgelik vermiş ve bilmediklerini sana öğretmektedir. Allah’ın sana olan cömertliği gerçekten çok büyüktür. Onların kapalı kapılar ardında çevirdikleri entrikaların çoğunda hayır yoktur. Ancak doğruluk namına karşılıksız vermek, ortak iyi için çalışmak ve insanlık yararına yapılan işlerde hayır vardır. Ve her kim bunu Allah’ın rızasını arayarak yaparsa yarın Biz ona büyük bir ödül vereceğiz. Kim de doğruluk ve dürüstlük yolu apaçık gösterildikten sonra peygamber ile bağını koparır ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu girdiği o yolda bırakır ve kendisini cehenneme atarız. Ne kötü gidiştir o!” (Nisa; 4/105-115). (Nisa; 4/105-115). Aciklama; Dikkat ettiniz mi Kur’an hırsızlık ve yolsuzluk yapan sahabeye “hain” diyor. İslam’dan döndüğü için değil; yolsuzluk yaptığı için hain oluyor. Çünkü “davadan” dönüyor. Dava ne? Doğruluk, dürüstlük, hak, adalet, yoksulun, öksüzün davası… Peygambere, ‘sakın hainleri savunma, onlara arka çıkma’ diye tehbihliyor. Hatta zahire bakıp lehlerine hüküm vermeye eğilim göstermesini bile çok görerek “Allah’tan af dile, hainleri savunmaya kalkma” diyor. Ardından “Allah’ın sana cömertliği, sevgisi ve merhameti olmasaydı onlardan bir gurup seni bile şaşırtmaya çalışmışlardı.” diyerek bu tür olaylara asla göz yumulamayacağı, işte böyle anında deşifre edilip ifşa edileceği ve “davanın” yara almasına asla müsaade edilemeyeceği gösterilmiş oluyor. Zırhı çalıp suçu Yahudi’nin üzerine atan Tu’me ibn Ubeyrik “din, iman” perdesi altında yolsuzluğunu örtbas ettireceğini sanıyordu. Ve “Nasıl olsa bir Müslümanı Yahudi karşısında zor duruma düşürmez, ‘bizden’ diye göz yumar” diye Peygambere gelip cilalı boyalı laflarla kendini suçsuz göstermeye kalktı. Peygamberimiz de “zahire bakarak”, lehine hükmedecekken Kur’an otomatikman harekete geçti ve virus proğramı gibi olayı “delete” etti. Yukarıdaki ayetler işte bunu anlatıyor. “Ders ve ibret olsun” diye de Nisa 105-115 ayetleri olarak evrenselleştirip kalıcı hale getiriyor. Gördüğünüz gibi bayağı da uzunca bir bölüm. Tam da günümüzü anlatıyor. Demek ki bu tiplerin hiç biteceği yok. Peki “hortumcu” Tu’me ibn Ubeyrik ne mi yaptı. “Beni bırakıp Yahudi’yi savunan böyle bir din olmaz olsun” diyerek peygamberle bağını kopardı, “mü’minlerin yolundan” ayrıldı ve Mekke’ye gidip müşriklere katıldı. Dikkat ediniz, bu kişi “peygambere bağlanmış” ve “müminlerin yolunda” olan birisiydi. **** Demek ki “mü’minlerin yolu” (sebilu’l-mü’minin) sadece “İman ettik” demekle yürünen bir yol değildir. İman ettik demekle cennete girilebilecek bir yol değildir. Yolsuzluk ve haksızlık (adalet-zulüm) meselesinde nerede duruyor, ne yapıyorsunuz, asıl mesele budur. Kur’an’a dikkat edin bir takım ifşa ve deşifreler görürsünüz. Son günlerin moda tabiriyle “one minute” çektiği yerler görürsünüz. Bunların hepsinin doğrudan veya dolaylı olarak mal, mülk, hırsızlık, yolsuzluk, yoksulluk, öksüzlük, gariplik ve kimsesizlik ile ilgili meseleler olduğunu görüyoruz. Örneğin Peygamberimiz “yoksul ve kör olan sahabeye surat asan zenginlere” gereğinden fazla ilgi göstererek yoksulu ve körü ihmal edince derhal uyarılır (abese)… Sahabenin birisi yolsuzluğa bulaşınca derhal ifşa edilir… Hatta hanımları arasındaki ifşalar bile bununla ilgilidir. Mısırlı bir çingene olan Maria diğer hanımları arasında kıskanılıp aşağılanmaya maruz kalınca onu koruyan ayetler gelir… Eski bir köle olan Zeyd, Zeyneb’e karşı korunur ve onu boşama hakkı savunulur. Yani bir eski kölenin Arap aristokrat kızını boşayabileceği söylenir… Bunların hepsi Kur’an’ın davasının esas itibariyle yoksulun, öksüzün, mağdurun, mazlumun, kimsesizin davası olması sebebiyledir… Çünkü Kur’an’ın “davası” öyle sanıldığı gibi sırf inanıp inanmama davası değildir. Gerçek hayatta karşılığı olmayan teolojik, felsefi, kelami, ruhani bir tartışma değildir. Gerçek hayatın sorunları ile ilgilenen; yoksulluğu, yolsuzluğu, kimsesizlerin durumunu, aç sabahlayanların halini kendine misyon belleyen bir davadır. “Rabb” de, “tevhid” de, “şirk” de bununla ilgilidir… Kanımca Ebuzer’in açlıktan ölüp çöle gömüldüğünden beridir Müslümanlar bu konularda derin bir aymazlık ve duyarsızlık içine girmişlerdir. Hocaların ve şeyhlerin çoğu hala Ebuzer’in görüşlerini “aşırılık” olarak görürler. Halbuki aşırı giden Ebuzer değil; Kur’an’ın ruhunu Ebuzer ile birlikte o çöle gömenlerdir. Yoldan çıkanlar, sapanlar, Muhammed’in getirdiği dini ters yüz edenler hala ‘ne şiş yansın ne kebap’ türünden fetvalar verip duranlardır. Bunlar kapitalizme boy abdesti aldırırlar. Faizsiz bankacılık dolambaçlarına fetva verirler. “Allah nimetlerini kulları üzerinde görmek ister” derler ancak nimetin doğruluk, dürüstlük, infak, güzel ahlak, paylaşım gibi değerler olduğunu bilmezler. Nimetin zenginlik ve cipe binmek olduğunu sanırlar. “Kırkta bir” diye bir şey tuttururlar. Halbuki “kırkta bir” aslında münafıklar için konulmuş bir orandır. Kaçmasınlar diye onlara öyle söylenmiş. Gel gör ki bu oran ‘ortodoks fıkhın’ temeli olmuş. Oysa gerçek (sıdk/sadık) mü’minler senin-benim davası gütmezler. İhtiyaçtan fazlasını yanlarında tutmazlar. Darlıkta ve bollukta infak ederler, paylaşırlar, bölüşürler. Hem de zor zamanda, darlıkta, hazarda seferde, barışta savaşta, iyi günde kötü günde… Keza nefis tezkiyesinin zikirle, tespih çekmekle olacağını sanarlar oysa adı üzerinde nefis tezkiyesi (kişilik arınması) maldan vererek olur. “Tezkiye” zekat ile aynı köktendir ve zekat “mal ile arınma” demektir. Sürekli ve ihtiyaçtan fazlasını tutmayarak, oran yok… Kerpetenle koparır gibi vereceksin, acıtacak, yoksa arınamazsın! “Arınıp temizlenmek için malını veren (kurtulmuştur)” -Ellezî yu’tî mâlehu yetezekkâ- (Leyl; 92/18). Peygamberimiz böyle yapmış, Hz. Ebubekr, Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebuzer, Ammar hep böyle yapmış… Hz. Ebubekr’in Mekke’de Müslüman olduğunda 40 bin dirhem (yaklaşık 600 milyar) serveti vardı. Medine’ye geldiğinde ise 4-5 bin dirhem (yaklaşık 60 milyar) kalmıştı (İbn Saad). Halife iken vefat ettiğinde ise sadece beytü’l-maldan aldığı ‘kamu maaşı’ dışında mirası bile yoktu… Yani ‘Harun gibi gelip Karun gibi’ olmamış; tam tersi ‘Karun gibi gelip Harun gibi’ olmuştu! Çünkü Hz. Peygamber etrafındakilere sürekli olarak ‘yıllık ihtiyacınız olan 4 bin dirhemden fazlasını üzerinizde tutmayın’ diyordu… Keza Hz. Ömer 4 bin dirhemden fazlasını zenginlerden alacağım dediği için, dahası bunu uygulamaya kalktığı için öldürülürdü… Hz. Ali ise miras bırakacak tek kuruşu olmamasına rağmen ‘infak şampiyonu’ olmuştu… Ebuzer’in ise durumu malum… Bunların nasıl insanlar olduğunu anlıyor musunuz? Bunlar işin çekirdeği, özü, sayıları sanıldığından çok az. Oysa Peygamberimizi veda hutbesinde 100 bin kişi dinlemişti; kırkta bircilerdi çoğu! Gerçek İslam’ın yolu bu çekirdeğin yoludur ve bu yol Ebuzer’in çöle gömülmesiyle birlikte doğduğu topraklara gömülüp gitmiştir! İşte İslam, o gömüldüğü yerden yeniden dirilecek ve hırsızlık ve yolsuzluk çağına cevap asıl buradan gelecek! Receb İhsan ELİAÇIK "Allah'ı dost edineni dost edineceğime, Allah'a düşmanlık yapana düşmanlık yapacağıma dair Allah'a söz verdim." YOLSUZLUK VE HIRSIZLIKLA İLGİLİ AYETLER AL-İ İMRAN SURESİ 161. Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir. 162. Allah'ın hoşnutluğunu gözetenle Allah'ın hışmına uğrayan bir olur mu hiç? Berikisinin yeri cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış noktasıdır. MAİDE SURESİ 38. Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir. "Eğer size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz" (Nisa:31) Rasullulah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyuruyor: "Helak edici yedi günahtan sakının: Allah'a şirk koşmak, sihir, adam öldürmek, yetim malı yemek, faiz yemek, savaş meydanından kaçmak, masum kadınlara iftira atmak "(Buhari,2766) Aşağıdakiler İmam Zehebi'nin Kitabu'l-Kebair adlı kitabından sadece bir kısmıdır. YÜCE ALLAH'A ŞİRK KOŞMAK ADAM ÖLDÜRMEK NAMAZI TERKETMEK SİHİR ZEKAT VERMEMEK ANNE BABAYA KARŞI GELMEK FAİZ YEMEK HIRSIZLIK YALAN SÖYLEMEK ZİNA ETMEK İÇKİ İÇMEK İNTİHAR LANET OKUMAK AKRABA ZİYARETİNİ KESMEK SAVAŞ MEYDANINDAN KAÇMAK YOL KESMEK İNSANLARIN MALLARINI ZULÜM İLE ALMAK KİBİR, GURUR, KENDİNİ BEĞENME UCUB, BAŞKALARINI HOR GÖRME ÖZÜRSÜZ OLARAK RAMAZAN ORUCUNU YEMEK İFFETLİ KADINLARA İFTİRA ATMAK KÖTÜ HAKİM KAN, ÖLÜ VE DOMUZ ETİ YEMEK RİYA HİYANET BAŞA KAKMA MÜNECCİM VE KAHİNLERE İNANMAK KOĞUCULUK ALLAH'TAN BAŞKASI ADINA HAYVAN KESMEK ÖLÇÜ VE TARTIDA HİLE YAPMAK BABASINDAN BAŞKASINI BABA OLARAK İDDİA ETMEK UĞURSUZLUĞA YORMA KUMAR RÜŞVET 2/ el-Bakara -188- Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin. 7/ el-A’râf -169- Derken kitabı (Tevrât’ı) mîras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. ALLÂH’a karşı hakk’tan başka bir şey söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın hükmü üzere mîsâk alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa âhiret yurdu ALLÂH’dan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? -Günümüzde hâkimlerin “cüzdanları ile vicdanları arasında kaldığı” gerçeği yargının en üst makamlarında telaffuz edilmişti. Rüşvet, bir toplumun felâketi demektir. Benim bulabildiklerim bu kadar. Haram temelindeki ayetler genelde yiyecek ve cinsi temelli pek ekonomi ve para uzerine haram ile ilgili bir yer bulamadim. Sadece faiz uzerine celiskili aciklamalar var. Dindeki islamdaki iman ve inancindaki 17 Aralik temelinde yapilanlar ile ilgili dinin ne dedigiugini bu baslikta isleyebiliriz. Belki boylece diktatore biat edenler en azindan temellerini dine islama imana ve inanca oturtamazlar.
  8. Yaptigim arastirmalar sonucu 1400 yil once yazilmis olan Kuran' da "Rusvet, yolsuzluk, kara para aklama, talan, yagma" v.s. temelli kavramlar gecmmektedir. Bu konudaki ana baslik "haram" ve tartismali olarak "faiz yemek" ve de duygusal temeldeki "yetim hakki yemek" seklindedir. Bu baslikta bu temelde islamda gecen ve bir yerde islamin temelinde suc sayilan ve de Allah oteki dunya ya da bu dunya temelinde ceza gerektiren ayetler, aciklamalar asagidadir. Yolsuzluklari her turlu ort bas etmek basta zaten dine karsi suc islemektir. Benim dine yaptigim vurgu degil; sadece sizlerin dindar oldugunuz halde bu yolsuzluklari savunmanizin celiskisini ortaya koymaktir. Benim bildigim dindar kisi, herkesten once bu yolsuzluklara karsi gelen kisidir. "haram para" "tuyu bitmemis yetim hakkinin yemek" bunlar siz dindarlarin siarlari ve savunduklaridir. Ne oldu da simdi savunamaz hale geldiniz. Neden yolsuzluklari ort bas etmeye ugrasiyorsunuz Bunu hangi dini temelinize dayandiriyorsunuz Kuranda boyle bir ayet mi var "Yolsuzluklarin ustunu ortun" diye. Benim karsi cikisim zaten tamamen insan haklari evrensel hukuk ve etik temelindedir. Daha gecenlerde yolsuzluga adi karisti diye dunya da istifa eden yoneticiler buna ornektir. En azindan vicdan tasimaktadirlar ve yuzlerine surulen bu damganin hesabini vermektedirler. Siz burada yolsuzluklari savunarak ya da ort bas ederek neyin tartismasini savunusunu yapiyorsunuz?
  9. Basta bu baslkik, hala diktatorune din ve iman ve de Allah ve inanc adina minnet edenlere biat edenlere duyurulur. Diktatorun din iman ve inanc adina nasil politik cikar temelli dini imani ve inanci istismar ettigi ve bunu da bir duygu somurusu oy somurusu olarak kullandigi, hic bir yerde 17 Aralik ile gundeme gelen yolsuzluk, rusvet, kara para aklama, talan v.b. suclamalari INKAR ETMEDIGI ve sadece konuyu baska yonlere cekerek ort bas etmeye calisirken, bu yolsuzluklar icebergin tum boyutlarfini ortaya cikarmamasi adina yaptigi ve uyguladigi her turlu elindeki hukumet ve devlet yetkisini her yonu ile kendi cikarina kullanarak gorevlileri gorev lerinden alarak tehdit ederek ve onlerini tikayarak sonunda UCU SADECE KENDINE DEGIL TUM AILE VE SULALESINE UZANACAK BU DURUMUN topluma ve halka unutturulmamasi adina hem gundem degistirmkte, hem de eskiden bertaraf ettigi taraflara "goz kirpmaktadir." Amac icebergin olusmasinda bas rolu oynayan kendisinin pisliginin aciga cikmamasi ve bunun icin en basta oglunu "guvence altina" almis olmasidir. Inanin, oglu icin degil; sirf kendi pislikleri ortaya cikmasin diye. Insan haklari ve evrensel hukuk ta dunyanin hangi ulke ve cografyasinda iktidarin ve bakanlarinin adi karistigi yolsuzluklar, kara para aklamalar, rusvetler, talanlar v.s. kanuni bir suctur ve cezasi vardir. Kanun onunde de islenen sucta herkes esittir ayni suclardan ayni sekilde ceza gorur. Burada ortada olan bu suclarin cezasinin verilmesi gerekir. Koinu Anadolu ya da Dunya temelli direnis safsatasi altinda duygu somurusu yaparak islenen suclari ort bas etmek degildir. Bunu yapanlar zaten ne insanliktan ne vicdandan nasibini almamistir. Ustelik yaptigi duygu somurusu politik birt o.o.puluktur. Kim kanuni suc islerse kanun onunde hesabini vermelidir. Bunu sadece yapanlar degil, bu yapilanlari duygu somurusu ile ort bas etmek isteyenler de islenen suclarin ortagidir. Iste asil direnis dunyanin hangi cografya ya da toplumunda olursa oilsun bu yolsuzluklara ve onlari ort bas etmek isteyenlere karsi verilen "yaptiklarinizin hesabini verin" direnisidir. Herseyden once dunya orneginde bile adi yolsuzluga karisanlar insan olduklarini hatirlayip istifa ederler ve kanun onunde her bir vatandas gibi esit sartlarda hesabini verirler. Bata kendisini dindar gosteren ama dini duygu somurusune tasiyanlar ve din ile suvclarini ort bas etmek isteyenler bunu dusunmelidir. Bilmiyorlarsa demekki once dinlerini ogrenmeleri gerekir. Dinlerinde baskasinin hakkini haksiz yere yiyenlerin hesap verdigini kendileri daha iyi verirler. Kimse artik bu tip politikalarin dini icerdigini "yemiyor" ustelik din kullanilarak yapilan kanunsuzxluklar ort bas etmeye calisiliyor. O yuzden masali birakin duygu somurusunu birakin anadoluyu arkaniza alip dunyaya meydan okumak yerine; BU YOLSUZLUGU YAPANLARA MEYDAN OKUYUN. En azindan iman ettiginiz dininizin geregi adina. Hic bir insanligini kaybetmemis millet, yolsuzluklarin rusvetin kara para aklayanin ve ulkenin her turlu kurumunu sirf kendi cikari icin kullananlarin yaninda degildir ve olamaz. Zaten buna ummet olarak minnet ve biat edenler bile dinlerine ihanet etmekte kendi inanclari ile celismektedir.
  10. Yukaridaki mesaji duzeltme; " 156 dan sonraki mesajlara" daki "156" yerine " 28 29 da dahil, 31 nolu mesajlardan sonraki mesajlara" olacakti. Mesaj sayi hatasi basligin tasinmasindan kaynaklandi.
  11. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Kanun namına durun!Türkiye Cumhuriyeti, kısa tarihinin en büyük siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Bir yolsuzluk soruşturmasıyla başlayan süreç, güçler ayrılığı ilkesini yerle bir eden düzenlemelere kadar ulaştı. Yasama, yürütme, yargı büyük bir kavgaya tutuştu. Demokrasi açısından uzun süredir sorunlu bulunan hukuk sistemimiz de kilitlendi. Gelin bu pazar günü, en temel haklar ve metinlerde kalan yasaları hatırlayalım. Türkiye’nin, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve çıkardığı yasalarda kalan ‘demokratik hukuk devletini’ analım. Kanun namina durun! Devlet niye var?ANAYASA MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Kanun namına durun!HİÇBİR KİŞİ, HİÇBİR ZÜMREANAYASA MADDE 6/3 Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Kanun namına durun!Özel hayatANAYASA MADDE 20 Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. /3 Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir Kanun namına durun!ANAYASA MADDE 10/4-5Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar Kanun namına durun!Eviniz aranacaksa!ANAYASA MADDE 21 Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 119/4 Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur. Kanun namına durun!ANAYASA MADDE 141/4Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. Kanun namına durun!İnternet yasaklanamazANAYASA MADDE 22 Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Madde 17 Hiç kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da yasadışı olarak müdahale edilemez; hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal olmayan tecavüzlerde bulunulamaz. Kanun namına durun!Din, vicdan ve yargıANAYASA MADDE 24/5 Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Kanun namına durun!Fikri hür vicdanı hür ANAYASA MADDE 26 Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Kanun namına durun!ANAYASA MADDE 28Basın hürdür sansür edilemez Kanun namına durun!AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ MADDE 10/1Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarına müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Kanun namına durun!UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ HAKKINDACeza Muhakemesi Kanunu Madde 102 Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Madde 9/3 Bir suç işlediği iddiasıyla yakalanan ya da tutuklanan herkes, derhal bir yargıcın ya da yasalarla yargı erkini kullanmaya yetkili kılınmış bir başka resmi görevlinin önüne çıkarılacak ve uygun bir süre içinde yargılanma ya da salıverilme hakkına sahip olacaktır. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Madde 14/3 Herkes, itham edildiği suçla ilgili olarak, tam bir eşitlik içinde, aşağıdaki asgari garantilere sahip olacaktır: c) Gereksiz bir gecikme olmadan yargılanma. Kanun namına durun!ANAYASA MADDE 160Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Kanun namına durun!AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ MADDE 5/3-4Yakalanan veya tutulan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu olup, bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat şartına bağlanabilir. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. Kanun namına durun!Cumhurbaşkanının göreviANAYASA MADDE 104 Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Kanun namına durun!VENEDİK KOMİSYONU YARGI SİSTEMİNİN BAĞIMSIZLIĞI RAPORU Avrupa Konseyi’nin anayasa hukuku konularında danışma organı…) Önemli bir hastalık veya menfaat çatışması gibi geçerli nedenler dışında, bir dava; o davaya bakan hâkimden alınmamalıdır. Davanın alınmasını gerektiren bu tür nedenler ve usuller kanunla düzenlenmeli ve hükümet ya da idarenin menfaatlerinden etkilenmemelidir. Kanun namına durun!Toplantı ve gösteri hakkıANAYASA MADDE 34 Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Kanun namına durun!AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ MADDE 11/2Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması veya suç işlemesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışında sınırlamalara tabi tutulamaz. Kanun namına durun!Yargı bağımsızlığı ANAYASA MADDE 138 Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kanun namına durun!Adli kollukAdli Kolluk Yönetmeliği Madde 5 a) …Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde üstlerinin emrindedir. Adlî kolluk görevlilerine, adlî görevi bulunmayan üstleri tarafından, yürütülen soruşturma ile ilgili emir ve talimat verilemez. Kanun namına durun!ANAYASA MADDE 159Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Kanun namına durun!Rüşvet yasaktırDevlet Memurları Kanunu Madde 29 Devlet memurlarının doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi menfaat sağlama amacı ile hediye kabul etmeleri veya iş sahiplerinden borç para istemeleri ve almaları yasaktır. Kanun namına durun!Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin biber gazı kararıDiyarbakır’da 2006’daki bir gösteride polisin ateşlediği biber gazı kapsülü yüzüne isabet eden 13 yaşındaki Abdullah Yaşa hakkında karar: Göstericilerin biber gazı kapsülleriyle yakın mesafeden ve doğrudan hedef alınması, “ölümcül vakalara veya ciddi yaralanmalara yol açabileceği için” uygun bir polis davranışı olarak kabul edilmiyor. Polisin biber gazı kapsüllerini ‘eğik atış’ (45-50 derecelik açı) yaparak kullanması gerekiyor. Maalesef hic bir sey hic bir guc hic bir kurum v.s. diktatorun terorist partisini orgutunu devletini ve hukumetini "Kanun namina durduramamis."
  12. Bu ikisinden boiyle bir ortakligi ancak aklin kendini onun oylke olduguna inanan cikarir. Ama alistik bu her zamanki taktiklere. Oyuzden artik yanit ta vermeyecegim. Cunku ego tahmini benim konum da isim de degil. Gerci adi gecen sahis sayesinde oindaki akilci oyunlarin tecrubesi lakabimda olmadan uyari almak gibi bir aliskanlik edindim. Belki bir uyari da bu mesajdan gelir. Sonucta bu tip bir algi temelindeki beyin ile yazismak ya polemik ya da ceza almaya sonuc veriyor. Bakalim hayirlisi!
  13. Ben olur mu dedim-canrasit-
  14. Ben gereken yanitlari gelen mesajlar temelinde ilgisi olmayan baslikta yanitladigimin farkinda ve bilincindeyim. O yuzden ne verdigim yanitlari tekrarlama ne de polemik davetine yonelik bir yanasimim yok. Verilen yanitlar yukaridadir verildikgi gibi algilamask isteyen algilar, algilayamayan da sodugu sorularin ya da yazdigi mesajlarin yanitini zaten ararsa bulur. Konu ile ilgili yeri geldiginde ilgili basliklarin linki de verilmistir. 156 dan sonraki mesajlara yanit verme geregi duyymuyorum. Cunku yanitlari verilmistir. Uzatmanin da ilgisi olmayan basligin da isgaline artik benim acimdan gerek yoktur. Hele hele polemige akil oyunlarina gelmemeyi de her turlu site yazisma temelinde tecrube ediniyor ve bilincine variyorum.
  15. Aciklama "insanoglunun aldigi gozlem" seklindedir. Istersen don bir daha oku. Insanoglu gozlemini aldigi fenomene" diye baslar cumle. Yani fenomende insanoglunda olan numenal yeti ve degerler yoktur. bunlar algi gozlem bilgi ve kavramdir. olsa bile ortada bir ortak dialog yoktur. O yuzden insanoglu kendi tarafli ve sadece kendine baska fenomenler ile ilgili bilgi verir ve bu o fenomeni baglamaz. Kisaca verilen bilgi, once verilmis adin kavramsal anlam ve icerigi temelinde ve bunlarin OZDESLESTIRILMISLIGI TENMELINDE Ozdeslestirilmis olana verilen bilgidir. Bu da ad ve kavram uzerinedir. Cunku beyin buy ad ve kavramin ne ile ozdeslestigini hafizasina almistir.
  16. Esitlikler indirgemeci ve determinist ve de monist ve desadece kulaga/sese hitabeden sekilde noktasal teksel degildir. Gozlem demek bes duyunun aldigi uc boyutluluk ve e gore temelindeki bakis acisi temelie goredir.
  17. Aferin bilinclnmeye basladigina bir gozlem daha. Daha once fenomenin felsefi oldugunu savunuyordun. Istersen once sonuna gulucuk koydugun cumlendeki celiskiyi coz. Sonucta kisi bilinclenirken bu tip ufak kazalara maruz kalir. Cunku beyin de bilinc henuz oturmamistir, bazi konu ve kavram da git gel dedir. Felsefi bilim mi/bilimsel felsefe mi? Insanoglu bilgisimi/baska fenomeneait bilgi mi? Yildiz felsefi anlamda fenomen mi/bilimsel anlam da fenomen mi? Yoksa, yildiz, sadece insanoglunun algisina gozlem verene verdigi isim mi? ve kavram olarak alinan her turlu gozlemin alginin insanoglunca turettigi bilgiyi adina yildiz dedigi ile ozdeslestirmesi mi?.
  18. Kendi eski yazilarina bakman yeterli. Tabi bilincvlenmeden once Senin bilinc degistirdigini ben gozlemliyorum. Burada aci olan kisi bunu bilincsizce yaptigindan kendi fark etmez. Her zaman ayni seyi savundugunu sanir. En azindan akilci supheciliginin temeli zaten bilgiselk olarak GERCEGIN NE OLDUGVUNUN AKLININ INANCI ILE DOGRULANMASIDIR.
  19. Tum klasik bilimcilerin naturalizmi metafizige dayanir. Siteyi dolasirsan gorursun. Burasi kedi bassligi. Aslinda boyle onemli konulasrin kedi gibi bir fenomen basliginda tartisilmasi da ayri bir "tesaduf"
  20. Hayir. Once gozlem sonra akil sonra da tanri dogmustur. Din de tanriyi yeryuzune duzene tasimistir. Yani senin dediginin tam tersi. N edeni de metafizik olarak dusunce dile getirmen.
  21. Buradaaki modernlik, sokratesin akli gozlemin onune koymasi ve 2000 yil suren bu alginin tekrar gozleme donerek modernlesmesi anlamindadir. Cunku klasik olan akilcilik temelli metafizik varliksal ointolojik teolojik ve fizik otesi temelini bilimin temeli olarak almaktir. Bunu ilk degistiren YANLISLANABILIRLIK ILKESINI ortaya atan K.Popper, tarihte bilim ve felsefe caginda yeni bir cag acan olarak bilinir. Cunku bilimi ispattan kurtarip, ilerlenebilir degisebilir yenilenebilir ve bilim surekli degiskendiri insanogluna tanitan ve bilimsel felsefenin, bilimi felsefeye tasiyan ilk bilim kisilerinden biridir. Boylece post modernizmin anarsizmine de sonucsuzluguna da cikmazina da son vermistir. Verdigim yapilandirmaci epistemoloji linkini okursan, zaten sokrate oncesinin gozleme dayandigini gorursun. Orada acikladim. Zaten meshur monad magaradan ciktiginda ILK DEFA AKLINI YURUTMEDI GOZXLEMINI VAR OLARAK ALGILADI VE ONA BIR AD VEREREK ONDAN BILI TURETTI. Bunu da ben insanoglunun epistemoloji alternatifsizliginde detayli acikladim. http://www.turkish-media.com/forum/topic/291670-insanoglunun-kavramsal-bilgisi-ve-epistemolojik-alternatifsizligi/
  22. Koyulasmis kisim zaten herseyin yanitidir. Cunku insanoglu bilme bildirmer ve bunu turegtecek algi gozlem ve kavram olarak alternastifsizdir ve uzerine bilgi turettigi hic bir fenomen ile ortak dialogu yoktur ve o fenomeni de baglamaz. Iste o yuzden insanoglunun alternatifsizligi onun her turlu bilgiyi bildirmesini kendi tarafli bir monolog yapar. Cunku bu bilgi turetiminin tum temeli insanoglunun gozlemi algisi ve kavramina baglidir. Bu da sadece INSANOGLU ICIN, ONUN ADINA, ONUN ELIYLE VE ONUN DILE GETIRIMI TEMELINDEDIR. Bilim de buna dahildir, insanoglu beyninin numenal yetisi sayesinde her turlu soyutlamasi ve bilgiyi cesitlemesi ve nitelemesi de bilgiyi siniflamasi da yani felsefe mantik bilim dil ve akla gelen her turlu dile getirme. Insanoglu ortaya koyan tek fenomendir ve henuz alternatifsizdir bu da sadece insanoglu tarafli bir monologdur. Insanoglunun algisina gozlem veren hic bir baska fenomeni de ilgilendirmez. Iste o yuzden "doganin kanunlari vardir" soylemi metafiziktir. Cunku doganin soylemi yoiktur, doga kendi kendisini ortaya koyamaz. Dogada ya da evrense ya da dunya da ya da herhangibir fenomen de ne oldugunu soyleyen SADECE VE SADECE insanoglu onun gozliminin algisinin ve de kavramininin gozlemledigi uzerine bilgi turetmesiudir. Yani doga da kanun oldugunu ve bu kanunlarin ne oldugunu insanoglu soyler, doga degil. Iste bu temelde fenomene oznellik ya da insanoglu numenal yetisi ya da degeri eklemek sadece aklin kendini inandirdigini kendine dogrulamasidir. Iste fenomenler boyle dile gelir, basta tanri sonra doga v.s. Iste o yuzden bilimin bilimselligi KENDI ALGISINA GOZLEM VEREN FENOMENDEN DEGIL; ONDAN ALINAN GOZLEMDEN BASLAR. Umarim konu aydinlanmistir. Tam olarak aydinlanmadi ise de verilen linkleri oku ve insanoglu varliginin algisina ve insanoglu varligini akilci bir temelde baska hic bir fenomen ile ozdeslestirmemeye calis. Yani madde, dusunce, isim, nesn el, oznel, kav ram, evren, dunya, doga, hayvan, bitki v.s. Cunku insanoglu insanogludur ve tum tmeller onun ortaya atigidir.
  23. Belki post modernizmin bilime bakisi ve bilimsel felsefe olan yapilandirmaci bilgi arasindaki farki algilama adina su baslik ta sana isik tutar. http://www.turkish-media.com/forum/topic/291571-bilimdeki-postmodernizm-gorecisupheci-relativistskeptik/ Sonucta gercek post modernizmde tamamen red edilirken, yani olgu olarak ve gozlem olarak (sadece isigin hizi haric ki orda da hizin olcumu olan insanoglunun matematiksel/mantiksal bilgisidir), yapilandirmaci bilgi gercekligin insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu soyler. Boylece gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasindaki farkli akilci temeldeki ontolojik gerceklerin tartismassini da temelsel indirgemeci determinist monist/dualist olarak aciklar (gercek varlik-nesnel, oznel ve isimsel) Bu konuyu da gercegin ne oldugu ve farkli temellerin farkli gercekliklerini ve bilimin bilimsel kavraminin gercek degil de; olgu oldugunu cunku olgunun tartismasiz gozlem verdigini de algilarsin. basligindan bulabilirsin. http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7012-gercek-hakikat-gerceklik-gercekcilik-neyin-gercek-oldugu/ Konu ile ilgili bir dusuncen ya da bilgin varsa onu da; Asagidaki baslikta paylasabilirsin. http://www.turkish-media.com/forum/topic/292892-evrensel-insana-sorular/
  24. Tabiki modern bilim cunku klasik bilim artik tarihe karisti. Cunku bilimi degil; metafizigi varligi ontolojiyi ispati mutlaki kesinligi hedef aliiyordu ve de ancak gozlemi olmayan bir konuda agnostisizmi ve akilci suphecilige ideolojik olarak inaniyordu. Kisaca aklinca inandiginmi kendine dogruluyordu. O yuzden gecerli olan klasik bilimin ispati kesinligi ya da akilci supheciligi degil; modern bilimin epistemolojik temeli olgusal gecerliligi gozlemsel yanlislanabilirligi ve de klasik bilimdeki gibi gozlemi alinan fenomenin ne oldugu temeller farki tartismasi degil; fenomenin verdigi ve insanoglunun aldigi gozlemden baslamasi idi. Bir kac mesaj once sana bilimsel yontemnin ne oldugunu acikladim., Bir onceki mesajda verilen linke de bakabilirsin. Tarih olarak ta yaniliyorsun, akilcilik ve metafizik ve de gercegin ne oldugu (truth) tartismasi sokrates ile baslar. Oncesi ise gozlemci idi ve sadece herseyi ortaya koyan tek bir unite araniyordu. Bu konuda da yapilandirmaci epistemoloji basligina bakabilirsin. http://www.turkish-media.com/forum/topic/290359-constructivist-epistemoloji-yapilandirmaci-bilgi/ Kisaca insanoglu once akil ve metafizik ile degil ya da gercegin ne oldugu tartismasi ile degil; gozlem ile bilgilenmeye basladi. Iste o yuzden sokrates aristo plato v.s. nin insanoglunu soktugu yol karanlik cagi getirdi akli gozlemin onune koydu. Bu yuzden sokrates'e "ilk felsefi peygamber" denir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.