Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Tekerlemeler, diksiyon sanati acisindan, onemli bir yere sahiptir. Dil surcmesinin en cok rastlandigi, an; tekerleme soylemeye calisirken ortaya cikar. Hadi bakalim, kolay gelsin. Tekerlemenin aynisini, soyleyip, soyleyemediginizi, bir tek soyleyen kisi olarak siz bileceksiniz. O yuzden de "kandirmaca olmasin" Basliyoruz. Acaba sarımsaklasak da mı saklasak samanı Sarımsaklamasak da mı gelir zamanı Sarımsaklamasak da gelirse zamanı Niye sarımsaklayalım o zaman samanı. Adem madene gitmiş. Adem madende badem yemiş. Madem ki Adem madende badem yemiş, niye bize getirmemiş. Al bu takatukaları takatukacıya takatukalattırmaya .götür, eğer takatukaları takatukacı takatukalatmazsa takatukaları taktukacıdan takatukalattırmadan al getir. Aliş'le Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemede mahkemeleş (ebil)mişler mi mahkemeleş (ebile)memişler mi? Be birader buraya bak, başı bereli burma bıyıklı bastı bacak bayan berberiyle bizim Bedri bey birlikte bir pirinci birinci buluşta birbirine dizip Bursa pazarına indi. Bir berber bir berbere "Bre berber, gel birader, biz beraber Berberistan'da bir berber dükkanı açalım." demiş. Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Balıkesir pazarına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi'den biberli bir papara yedi. Bu çorbayı nanelemeli mi de yemeli, nanelememeli mi de yemeli? Bu ekşi eski ekşi. Bu mumcunun mumu umumumuzun mumudur. Bu pikap, şu pikap, o pikap. Cüce çinici Celali Hoca gizlice marpuççular içindeki züccaciyecilere gidip içi Çince yazılı cicili bicili cam çubukları cepceğizine indirmiş. Çatalca'da başı çıbanlı topal çoban, çatal sapan yapar satar. Değirmene girdi köpek, değirmenci vurdu kötek; hem kötek yedi köpek, hem kepek yedi köpek. Dört deryanın deresini dört dergahın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört dert, dört dergahtan dört dev çıkar. El alem ala dana aldı aladanalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık. Eller bazlamalandı da, biz bazlamalanamadık. Gökten bir damla düştü, şıp benim alnıma, şıp anamın alnına, şıp benim alnıma, şıp anamın alnına... İki kel kör kirpinin yırtık kürkünü dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne eklemişler. İndim dereye sarul seke teke çepiç tek otlarlar. Dedim niçin sarul seke teke çepiç tek otlarsınız? Dedi bizim sorumuz sopumuz torumuz topumuz sarul seke teke çepiç tek otlarlar. İndim kuyu dibine, sildim, süpürdüm, silkindim, çıktım. İt iti itti, bit iti itti, it biti itti. Bit gitti, it gitti. İtti, bitti, gitti. Kartal kalkar dal sarkar, dal sarkar kartal kalkar. Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp. Kırk kanatlılardan Kırklarelili kırkayak kıkırdayarak kırık kırak yerken kırık kanadına kırıntılar döküldü. Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek; bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe: "Siz de bizim gibi beş boz başlı beş boz ördeksiniz." demiş. Şemsipaşa Pasajı'nda sesi büzüşesiceler. Şu duvarı badanalamalı mı badanalamamalı mı? Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi. Şu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak. Tomarzalı topal Şaban, yapar çatar satar saban. Üç tunç tas has hoş hoşaf. Üstü üç taslı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır. Bir tarlaya kemeken ekmişler.İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış.Biri kürkü yırtık erkek kel kör kirpi diğeri kürkü yırtık dişi kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürkünü kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürküne;kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin kürkünüde kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler. Şu tarlaya bi şinik kekere mekere ekmişler. bu tarlaya bi şinik kekere mekere ekmişler. şu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuk, bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğa demiş ki; "ben bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğum" demiş. öteki tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsukta; ben de; "bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlıklı pis porsuğum" demiş Sizin dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusu, Bizim dala konmus, hallu, bellu, gabellu,kabak bas bel baykusuna, "Sen nasil bir hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykususun", demis. Bizim dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusu da, Sizin dala konmus, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusuna, "Sen nasil bir, hallu, bellu, gabellu, kabak bas bel baykusuysan, Bende oyle bir, hallu, bellu, gabellu, kabak, bas, bel, baykusuyum" demis. Bu son tekerlemeyi, yarim dakika icinde soylemeye calisin, tabi ki hatasiz, hadi asgari hata ile olsun. Ingilizce de cok bilinen uc tane tekerlemeyi de ekleyelim. She sells, sea shells, on the sea shore.- O (kiz), deniz kenarinda (sahilde), deniz kabuklari, satar. Peter Piper, picked the pickled pepper.- Peter Pipper, biber tursusunu topladi. I love my love, but; my love doesn't love me, as I love my love. Ben sevgilimi severim, fakat; ben sevgilimi, sevdigim kadar; sevgilim, beni sevmez.
  2. "ile" ayri yazilis acisindan yazi dilinde da makbuldur. Sessiz harf sonrasi eklenen "le/la" ve sesli harf sonrasi eklenen "yle/yla" genelde konusma dilinde daha cok kullanilir.
  3. Baslikta belirtilen uclemi iyi algilamak gerekir. Birincisi, yer olmadan; ne yer tutanin olmasi, ne de zamanin olmasi mumkun degildir. Burada yeri iyi algilamak icin, bir kac ornek verebiliriz. Evren, bosluk, delik , uzay, gokyuzu, dunya, doga v.s. Ikincisi; yer tutan seyin olabilmesi de; ancak yer varsa mumkundur. Zaman konusuna gelince; zaman, herseyden once, yerde yer tutan parcanin, yani insanoglunun bir urunudur. Demekki zaman, insanoglu ile birlikte kavramlasmis ve soyut bir icerige sahiptir. Buradan ise; bir celiski ortaya cikmaktadir. Insanoglu, herseyini zaman soyutuna gore kavramlar ve belirtir. Bu da su demektir. Zaman, kavrami olmadan; ne yerin, ne de yer tutanin; belirlenmesi veya belirtilmesi mumkun degildir. Burdan da, su sonuca variriz. Eger, yer tutan olarak; insanoglu olmasaydi ve zamani soyut olarak yaratmasaydi, hicbir seyin ne belirtilebilmesi ne de kavramlastirilabilmesi mumkun olmayacakti. Iste, insanoglunun en buyuk sorunu ve cikmazi; zamandan bagimsiz olan, hem yerin; hem de yer tutan parcanin, belirtilmesi, kavramlastirilmasi veifade edilebilmesi icin; insanoglunun yarattigi zamanin gerekliligidir. Bunu sayiya dokersek; 1) yer, 2) yer tutan parca 3) zaman Ki burada zamani yaratan yer tutan parca, insanoglu olduguna gore; siralamamiz; daha dogrusu insanoglunun siralamasi, 1) zaman 2) yer ve 3) yer tutan olarak belirir. Bu celiskiyi daha iyi algilayabilmek icin; baska bir uclu kullanabiliriz. Beyin olmazsa, dusunce; dusunce olmazsa kavram olmaz. Burada, beyini, yer yerine; dusunceyi, yer tutan yerine, kavrami da, zaman yerine koyarsak; ayni paradoxla karsilasiriz. Paradoxumuz; 1) beyin 2) dusunce 3) kavram iken; kavram; herseyi belirler ve belirtir olma vasfiyla, yani kavram olmasa; ne beyini ne de dusunceyi belirtememe vasfiyla, siralamamiz 1) kavram 2) beyin 3) de dusunce olur. Iste insanoglunun bu zamana endeksli celiskisi; bir seyin ilkini, basini-sonunu v.s. belirlemede, her zaman bir paradoxal sonuc sunar. Bunu en son insanli-insansiz degerlendirdigimizde, su sonucla karsilasiriz. Insandan once ne vardi? Yer. Peki zaman? o da insanla birlikte ve insanin getirdigi soyut. O zaman siralamamiz; 1) yer 2) insanoglu 3) zaman Ama sonucta; yeri zamanlayan, yani kavramlayan insanoglu olduguna gore; siralamamiz, 1) zaman 2) yer 3) insan olur. Iste, maddezamansal ve yersel olarak; insanoglundan once olsa bile; insanoglu, onu zamansal kavramla -ONCE- dile getirdiginden, insanoglu sonrasi ifade olarak ortaya cikmistir. Iste buradaki paradox, oncesi ve sonrasi karsitliginin, bir birine zamansal zitligi; ne oncesi?, ne sonrasi? sorulari da; zamansal ikilemidir. Uclemimiz ise; yer, zaman ve insan-yer tutan parca- olur. Eger, bu paradox algilanirsa; evrenin insan yaratimi zamanla ancak, ortaya konabilecegi; fakat, aslinda evrenin; hem zaman, hem de insanoglundan, bagimsiz olan varligi ortaya cikar. Cunku, sorumuz; zaten zamansal ve insansal dir. Evren ne zaman olustu?, iste bu soru, evrene gore; mantikdisidir. Cunku ebvren, var olmak icin hem zamanahem de insanogluna bagimli degildir. Bu paradoxu algilayabilmek; insanin mi one cikacagini, yoksa insan disinin mi-tanri ve madde- one cikacagini da aciklar. Ilk nedir?, ilk zamansal bir kavramdir. O zaman insanoglunun insandisi (tanri ve madde) bir urunudur. Iste sorun da burda, bu kulvardadir.
  4. Gunumuzun epistemolojik gelismisligi temelinde; canli ve cansiz tum varliklarin; ortaya atilmis en kucuk parcasi belirlenmistir. Parca konusunda; evrimci ve bilimsel girisimler her zaman gozlemlendigi halde; yaratisiscilik ve akilli tasarim, hic bir zaman parca ile ilgilenmemis ve parcayi; tanriya teslim etmis ve mahkum kilmistir. Hem evrim, hemde bilim ise; parca konusunda, en kucuk parcaya epistemolojik temelde ulasabilmek ve onu ortaya koyabilmek icin devamli gozlem ve teori uretmektedir. Her parcanin, ki epistemolojik olarak; hem ortaya konabilir daha kucugu ve hemde kendi tek butunu olacaktir. Buradaki, ilk butun; ayni parcalarin olusturdugu birimsel butundur. Mesela atom. Fakat, bu birimsel butunlerde, aslinda baska bir butunun parcasidir ve bu butun parca iliskisi bu sekilde surer gider. Ana butune gelindiginde; bu bilimsel olarak; bugun evren temelinde ortaya konmustur. Yaratiliscilarin butunu ise bellidir, Yaratan, ki bu Allah, ilah, tanri v.s. olarak kavramlastirilmistir. Yaratilisciligin; parca ile ilgilenmemesinin disinda; butunde de, bir sabitligi soz konusudur. Bilim ise; bugun butunu orata epistemolojik temelde koymus olsa bile; bilimselliginden dolayi, onu da sorgulamakta ve nedenlemektedir. Dini ve tanrisal temelde; bazi ideolojiler; evren-tanri bagini bir cesit inanc olarak ortaya koymuslardir. Her iki temelde de, goruldugu gibi. Buradaki inanclar panteizm ve panenteizmdir. Her ikiside evreni fenomen olarak tanrilari ile ozdeslestirirler. Biri evrenin yaraticisi olarak alirken, digeri evren=tanri esitligini one surer. Buradaki ana sorun evrenin mekan olmasidir. Tanri bir mekandan ziyade bir varliksal anlam ve icerikte algilandigindan, tanrinin mekani ikileminde tanri mekan zamansal sorunu ortaya cikar. Tanri zamansiz kilinsa bile, bir mekani olmasi gerekir. Bu acidan yaratilisciligin bir baslangici ve sonucu olmasi yaninda; bilimin hem parca, hem de butun temelindeki epistemolojik olarak gozlem ve teorileri daimi olarak surmektedir. Iste, bundan dolayi; yaratiliscilik sabit; bilim ve bilimsellik ise, epistemolojik duzeyde degiskendir. Yaratiliscilik, ancak; bilimin bu epistemolojik degisimine karsi; kendi inanci capinda bazi cevaplar turetmektedir. Ki, akilli tasarimcilikta bunlardan biridir. Konuyu eger kap ve icerik temelinde ele alirsak; bilime gore epistemolojik kap, evren; yine bilime gore icerik ise; cesitli katagoriler temelinde siniflandirilmis; ve her katagorinin kendi bilim dali yaratilmistir. Bu konuda ise; yaratisciligin, belirtebildigi bir inanc yoktur. Yani, tanri bir kap degildir, cunku insanoglu veya diger varliklar, tanrinin icinde, bunyesinde yer almaz. Sanki; tanri bir yerde; evren ve icindekiler baska bir yerdedir. Buradaki icerikte, yaratiliscilarin inancina gore; tanrinin icerigidir, yani nelere "muktedir"oldugu ve "ne" oldugu. Tanri kap olarak; algilanmadigindan; icerikte; kabin kapsami icinde bulunan, icinde barinan veya icinde yer alan v.s. olarak algilanmaz. Butun bu aciklamalarin isiginda; insanoglunun en buyuk cikmazi ortaya cikmaktadir. Bilimsel olarak; epistemolojik temelde; ne parcanin en kucugune, ne de butunun en buyugune ulasamayacak olan insanoglu; nedense, kendisi de; bir butunun parcasi ve bir kabin iceriginin bir parcasi olarak; hem parcanin, ki bu parca hem kendi turu anlaminda, hemde kendi biri anlaminda, hem de butunun; ne oldugunu ortaya koymaya calismaktadir. Bu parca/butunu ve kap/icerigi ortaya koyus; birincisi; sadece kendi turunu ilgilendirir; baska ve kendi turu disindaki parcalari hem kapsamaz hem de baglamaz. Ustelik; insanoglu turu, sanki tum parcalarin sozcusuymus gibi; sirf kendi algisiyla butunu/kabi ortaya koymaya calismaktadir. Bir parca ve iceriginin, butun ve kabini ortaya koymasi ancak kendi parca ve icerigi adina mumkundur, baska parca adina degildir. Ustelik kendi parcasi dahil, parcalarida, butunlerini de ancak epistemolojik olarak ve temelde ortaya koyabilen insanoglu, parca ve icerigi, parca butununu v.s. yi de bu acidan sonlandirma olarak ortaya koyamamaktadir. Bu hem bilimsellige ters olur, hem de boyle bir sonlama inanctan oteye gecemez. Bugun ve ayni turden olan bizler icin, herzaman; insanoglu; bir parca/icerik olarak sormus-cevaplamistir. Ne bu sorular-cevaplar bitecek; ne de bu sorular ve cevaplar; hem insanoglu turunun disindaki herhangi bir parcayi baglayacak, ne de insanoglunun kendi disindaki bu parcalar adina; yaptigi parca/butun ve kap/icerik sozculugu gecerli olacaktir. Ayrica, bu zaten; butunun/kapin kendisini de ilgilendirmez. Cunku; Butun/kap ve insanoglu disinda kalan parca ve icerik, ayni parcanin ve icerigin birer uyesi olarak ancak bizler eliyle, bizim algimiz ile ortaya konabilir. Bizim kendi parca ve icerigimiz de buna dahildir. Bizim disimizda kalan ve yine bizim algimiz ile ortaya konan, kendi kendini ortaya kendi adina koysa bile, bizim bu ortaya konani kendi algimiz disinda koyan adina algilayacagimiz bir dialogumuz yoktur. Ayrica bu oznel ve teleolojik icerik, yine sadece biz insasnoglu turune aittir. Baska parcalarin ya da butunun boyle bir icerigi oldugunu dusunmek, onlara kendi yeti ve ozelliklerimizi yuklemekten baska bir sey degildir. Bu temelde ortaya koyamayis ve konanlara cevap veremeyis olmak ve boyle bir sorunu olmamak insanoglu disindaki her parca icin gecerlidir. Bu da bize;"evren, sirf dunya yasami icin mi var?" sorusuna; "evren ve dunya, sirf insanoglu icin mi var?" sorusunu sordurtur.
  5. Tanri/Bilim Bagi Dunyaya gelen ve kah verilenlerle, kah kendi kendini gelistirim ile, birey duzeyine farkindalik olarak (bilinc degil), erismis bir kisi; dogal zihniyet ve dogal egosundan "arinmis/kurtulmus", ya da bu dogalliginin kendisine verilen bir ogreti oldugunun "farkina/bilincine" varmis degildir. Burada, emperyalist zihniyetin yapilandirdigi ve islerlige koydugu, dogal zihniyetin, tanrisal zihniyetinin iki yonu vardir. Bir bu zihniyetin, kisi dunyanin hangi cografyasinda ve toplumunda dogarsa dogsan, oyle ya da boyle dogumdan itibaren almasi; bir de kisinin kendi kendini tatmin ve rahat hissetmesi icin, bu zihniyete yonelik bir dusunce uretmesi. Kisaca, dunyanin hangi cografyasinda ve toplumunda bir kisi dogar ve yasarsa yasasin, emperyalist zihniyetin yapilandirdigi ve islerlige koydugu dogal zihniyetin bir parcasi olan tanrisal zihniyet uzerinde, hem bir dusunce uretimi gelistirmesi, hem de kendisini egosu olarak tatmin etmesi gerekir. Bir bireyin dogal zihniyetin ve dogal egonun tanrisal zihniyetini tasimasi, onun; olumlu ya da olumsuz bu zihniyete bir dusunce eklemesini ve kendi tanrisal ihtiyac temelinde de, kendi egosunu tatmin edici bir tanrisallik ifade edecegini ortaya koymaktir. Iste bu temelde, taninmis bilim adami Hawking; kendisine ait olan tanrisal zihniyetin, dusuncesini ve ego tatminini yine kendince aciklamistir. Asıl soru; evrenin başlayış şeklinin, bizim anlayamadığımız sebeplerden ötürü Tanrı tarafından seçilen mi yoksa bilimsel yasaların gerektirdiği bir yol mu olduğu. Ben cevabın ikincisi olduğuna inanıyorum. Eğer isterseniz bilimin yasalarına 'Tanrı' diyebilirsiniz ancak bu kişisel olarak tanışabileceğiniz, sorular sorabileceğiniz ve dua edebileceğiniz, olaylara müdahale eden kişisel bir Tanrı olmayacaktır.”-Alinti- Yukaridaki koyulastirdigim, "bilimsel deklerasyon" ile, BILIMSELTEIZM, nihayet insanoglunun literaturune "kazandirilmistir." Bilimin yasalarinin "tanri olarak adlandirilmasi" Bilimin, KURGUSALTEIZMini; Cern deneyinde bulunacak olan "tanri parcacigi", bilimin, BULGUSALTEIZMini Bilimin, bulunan "tanri parcacigi" uzerinde yapilacak olan, deney, gozlem, arastirma, inceleme v.s. de OLGUSALTEIZMini "olusturacak. Boylece insanoglu, "bilimsel olarak" gereken her turlu TANRILASTIRMA islemini "tamamlamis olacak" Insanogluda, bilimsel her turlu calismasini, boylece "Tanri uzerinde gerceklestirecek" ve bilim, surekli suregelen bir surec olarak, TANRISINA ve TANRISINI ALGILAMAYA" "kendini adayacak. Eeee, ne diyelim, bilimi de felsefenin bir parcasi "yapmak isteyenler" de muratlarina "ermis olacak." Emperyalist zihniyetin, bu AKILCI UYANIKLIGINI" dogal zihniyet ve dogal ego, dogallik ve bilimsellik kisvesi altinda "yer/yutar" ama; insansal zihniyet ve insan temelli insanoglu turu ve birinin tursel selfi, bu "oyuna gelmeyecek" Hem bilimi, felsefenin inancsal temelli iceriginden arindiracak ve kurtaracak, hem de felsefenin her turlu etik ve metafizik insandisi ve insanlikdisi ideolojik inancsal dogrularina "prim vermeyecek" onlarin kendi aralarindaki dogru savaslarina, tartismasina katilmayacak, aksine insanoglu turunun birligi, butunlugu ve beraberligi icin, bu bilincteki bireyi; basta kendinden baslamak uzere, ZIHINSEL ve TURSEL DEVRIMINI gerceklestirecek. Hawking'in bu "bilimsel" aciklamasindan sonra, dialog soyle gececektir. Inanir/varlayan; Herseyi yaratici yaratmistir. Inancsiz/yoklayan; Yaraticiyi kim yaratti? Inanir/varlayan; Yaraticinin kendisi, cunku kendiliginden yaratilis ozelligine sahiptir. Inancsiz/yoklayan; olur mu, kendiliginden yaratilis ozelligine sahip, yaratici maddedir ve kendisini yaratmistir. Bu tartismayi kim "kazanacak" dersiniz? Kendi kendini yaratan, yaratici; madde mi/tanri mi? Iste burdan gene basa donus, madde somuttur v.s. Yalniz bu dialogun, bilime degil de, inanca "yarayacagi, kesin." Cunku, YARATICI, HEM YARATAN, HEM DE YARATILAN OLMUSTUR. Boylece, zaman sorununu da (ilk, once v.s.) cozmustur. Sagolasin, Hawking. Bakalim, emperyalist zihniyetin dagarciginda daha neler var? Ben size, "su an emperyalist zihniyetin, kendi zihniyeti olan INSANOGLUNUN TANRILASTIRILMASI ve tanriyi oynamasinin henuz algiya cikmadigini ve "resmi bir aciklama" ya donusmedigini" soyliyeyim. Lutfen bekleyiniz. Yarin bir gun bir bilim adami bunu da aciklar. "insanoglu kendiliginden yaratilmistir" diye. Aslinda bu pek de yeni olmaz. Zaten, nihilizm; insanoglu disi herseyi hiclediginde ve herseyin insanoglunun bir turevi oldugunu ortaya koydugunda, insanoglunun kendisinin tanrilasmasinin yolunu da aciyordu. Yalniz, emperyalist zihniyet; bu tanri olmayi, herbir insanogluna degil de; sadece bu zihniyeti yasamina siar edinmis olanlarini bu "unvani" verecek. Bu zihniyeti siar yapmayanlara da, eskisi gibi kulluk ve kolelik kalacak. Tabi ki dogallik ve doganin yasalari, kanunlari v.s. kisaca KURGULARI kisvesi altinda. Ne diyelim, teslim olmak, mahkum olmak, yasamini baska degerler ugruna harcamak isteyenlere hayirli olsun. Cunku bilim ve bilimsellik algilanmadikca, emperyalist zihniyetin elinde, "inancla bezeme oyuncagi/cikari" olarak kalacaktir.
  6. S. Hawking'in yaptigi aciklama, aslinda anlam olarak yeni bir aciklama degildir. E. Kant'in, fenomen'e karsit olarak yaptigi neomena aciklamasi (thing in itself), bu konuyu gundeme getirmis, ve o tarihlerde, nesnenin oznel ozelligi, algi olarak yaratici olarak algilanmistir. Hawking'in gundeme getirdigi icerik, anlam olarak, noumen'i yaraticidan alip, nesneye monte etmektir. Iste bu Hawking' in aciklamasi, bir "yaratim" icerigi olarak; Kim/ne yaratmistir? Sorusuna yeni bir karsitlik getirmistir. Yani, "yaratici yaratti" yerine, "sey kendiliginden yaratildi" icerigi eklenmistir. Yani, Tanri soyut oznelliginden, somut oznelligige tasinmis olmaktadir. Bu aslinda diyalektik monizm tartismasinin da bir ayrimi durumuna gelmistir. Idealistler "yaratici" oznelliginden, dem vururken; Hawking'in aciklamasindan sonra, materyalistler, maddenin/nesnenin yaratici oldugunu soyleyeceklerdir. Bu da aslinda, panenteizmin, tanri=evren iciceliginin dualizmini, yeni bir yaratilis tartismasi boyutunda, yaratici ve madde monizmine indirgeyecektir. Daha oncei mesajlarimda da belirttigim gibi, bir dusunce yaraticisini ararsa bulmak zorundadir. Hawkihg'de aradigi yaraticisini, madde ile ozdeslestirmekle bulmustur. Yaratilis konusunda son durak ise, henuz pek dini ve de bilim eliyle dile gelmeyen, insanoglunun kendisini yarattigi konusudur. Iste, ozneli, nesneli tanrilastirmanin son duragi da, nesneyi ortaya koyan ve nesneye oznellik icerigi ve anlami veren insanoglunun kendisini tanrilastirmasidir. Aslinda, bilince cikmayan, farkina varilmayan ve algilanamayan konu ise "insanoglunun neden bu yaratilis konusunda, hem bilim hem de inanc olarak israr etmesi ve illa bir yaratilis temelli yaratici aramasidir. Iste dogal zihniyetin, dogal egosunun; insanoglu turu ve birini hala "ortaya cikarmamak, onemsememek, gale almamak" "inadi" ve insanoglu turu ve birini, baska bir guce teslim etme, mahkum etme, caresiz birakma v.s. bilincalti yonlendirimi aynen devam etmektedir. Onemli olan bilimin, neden hala bu "oyuna geldigi/getirildigi" bilimin ve bilimselliginin onunun bir insandisi guc ile sinirlanmaya ve bunun da dogallik kisvesi altinda insanoglu turu ve birine empoze edilmeye calisildigidir. Bu da bize emperyalist zihniyetin ve onun insanoglunu kendi bunyesinde her turlu ayristirarak, bundan nemalanmasinin amac oldugunun ve bu amac icin, bilim ve bilimselligi de alet etmesinin ve arac olarak kullanmasinin bir gostergesidir. Soru sudur. Neden insanoglu, kendi disinda bir yaratici aramakta ve yaratilis uzerinde illa bir aciklama, ustelik bilim adi altinda bir aciklama yapma geregi duymaktadir? Konu ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Boyle oldugu halde, bu Hawking'in aciklamasinin anlam ve icerigi nedir? Neden bir bilim adami, o kadar felsefe adami dururken, boyle bir aciklama yapmistir? Bilim ve bilimselligi neden inancsal bir konuya alet edilmektedir? Insanoglunun epistemolojik olarak tek soyutlama yetisi olan tur olmasi ve kavram yaraticiligi, yapay olarak akilli tasarimciligi algilanmamakta diretilmektedir? Soru neden bir insanoglu turu ve biri disi, yaratici arandigi, ustelik bunun neden bilimin yaptigidir? Unutmayin, Hawking gibi, yaratici arayisinda olan yaratici kavramina kendince ateizm temelinde yok dese, bu kavrama karsi ciksa, inkar etse bile; zihniyetinde yaratici kavrami yer ettikce, dusunce uretecek ve kendince bu dusuncesine bir yaratici dayanagi bulacaktir. Ama, yaratici arayanlara sunu sormak gerekir. Ne maddenin, ilki; ne de yaraticinin yaratan kisir dongusu cozulemez; ancak ve iste boyle, her ikisi monizm altinda odeslestirilir, yani maddenin kendi kendini yarattigi soylenir. Ne diyelim, kim olursa ve ne duzeyde olursa olsun, yaratilis zihniyetini hala tasiyanlara ve bu zihniyet ile kendinden kanitli dusunce tatminine ulasanlara, bulduklari yaraticilari akil fikir versin. Benim deginmek istedigim, bir bireyin dogal zihniyetin ve dogal egonun tanrisal zihniyetini tasimasi, onun; olumlu ya da olumsuz bu zihniyete bir dusunce eklemesini ve kendi tanrisal ihtiyac temelinde de, kendi egosunu tatmin edici bir tanrisallik ifade edecegini ortaya koymaktir. Yalniz bunun bilimin taninmis bir karakterinden ve bilimin bilimselligi adina gelmesi, bize; hem emperyalist zihniyetin, ve onun tanrisal zihniyetinin dusunce ve ifade olarak guncelligini korudugunu, hem de bilim ve bilimselligin; felsefe ve inancsal temelinde hala bezenip, cikar amacli kullanildigini gosterir. Sonucta amac; insanoglu turu ve birine, kendi birsel ve tursel varligini unutturmak ve bu tursel ve birsel varligin yasamini baska kaynaklara,m degerlere harcatmak. Iste yukaridaki amac temelinde de yapilmak istenen budur. Yani, bilim ve bilimselligi tanriya adamak, dolayisiyle; bilim ve bilimsellik eliyle/adina insanoglu turu ve birini tanriya adamak. Bilim ve bilimselligin, dogallik kisvesinde "guclu olan kazanir, gen bencildir" ile baslayan sureci, epistemolojik olarak "bilimin yasalari tanridir" a donusmustur. Yani, bilim bundan sonraki bilimsel calismasini, yani yeni bulus, gozlem, deney, inceleme v.s. calismasinin soyutlamasi formulunu, teorisini, hipotezini, tezini, antitezini v.s. artik, tanrisini insanoglu turune ve birine; surekli suregelen surec temelinde yasalariyla, daha net tanitacaktir. Gorevi de, bundan sonra; surekli suregelen bir surec temelinde tanriyi ortaya cikarmak olacaktir. Ne dediniz, insanoglu turu ve biri mi ne olacak?, cok acik; emperyalist zihniyet tanrisini oynar ve insanoglu turu ve birini;insandisi ve insanlikdisi, ideolojik inancsal dogru temelinde, dogrular arasi "benimki dogru" savasiminda, tartismasinda tutarken ve bunu uygulayan onculeri kendine kul ve onculerin dogrusuna cekme ye calistigi ve cekebildikleri kitleleride kendisine kole yaparken, ve bu kaostan, ayni "kan emici vampir" gibi beslenir ve nemalanirken, insanoglu turu ve biri varligi tabiki rafa kalkacak. Iste onemli olan; ne duzeyde ve icerikte olursa olsun, insanoglu turunun, insansal zihniyet ve tursel selfi, bilinc ve farkindalik olarak one cikarmis ve cikaracak olan bireyleri; hem bilimin, inancla bezenmesine, hem de insan temelli yasam ve iliskilerin hic bir insandisi ve insanlik disi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru deger, tabu ve verilerine degismeyecegini, kendi turleri ve birlerinden baska da, bir guc olmadiginin algi, bilgi, birikim, bilinc ve farkindaligini dusunce ve davranis olarak dile getirmeye devam edecek. Sonucta; konu bilim, felsefe, dil v.s. temelli hangi soyutlama olursa olsun, kisinin dogal zihniyeti ve dogal egosu ona, bilinc alti olarak, tanrisa zihniyete yonelik bir dusunce urettirecek ve ona tanri ile ilgili bir ego tatmini ifade ettirecektir.
  7. Ingilizlerin dunyaca unlu, fizik profosoru S.Hawking'in gecenlerde yapmis oldugu aciklamalari, hem bilim hem de felsefe alaninda yanki bulmustur. Konuyu bilim yerine, felsefe basliginas acmamin sebebi, konunun tanri ile ilgisi olmasidir. Tanri konusu bilimin degil, felsefenin konusudur. Tarihte donem donem ya bilim ya da felsefe dalindan bir karakterin cikarak, dile getirdigi soyleviye, bu insanoglunun iki alanini etkilemesi ilginctir. Genelde bilimin ya da felsefenin soylevleri kendi dallari bunyesinde olur. Birincisi, Hawking'in bu aciklamasinin akilli tasarimciliga karsi bir soylem oldugu ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratabilir. Istenirse bilim yasalarina tanri diyebilirsiniz" temelli aciklamalarinin bir kac onemi vardir. Birincisi, aciklama, bilimsel bir icerikten ziyade, inancsal bir icerik tasimaktadir. Cunku Hawking; kisisel bir tanriya inanmadigini yine kisisel olarak aciklamistir, ama yukaridaki soylem, mantiksal olarak onun, bir yaratici aradigini ve bunu da bilimin yasalari ile ozdeslestirdigini acikca ortaya koymaktadir. Bu dindeki ve tanrisal zihniyetin inanc kanadindaki gelismeyi, Hawking; ayni tanrisal yanasim ile bilime tasimistir. Bir yerde akilli tasarimcilik cikisina, karsi ortaya konmus bir cikistir. Hawking'in bu aciklamasi, diyalektik acidan cok onemlidir. Cunku madde kokenli ve tanri kokenli dusunceler, ayni tanrisal yanasim/zihniyetten, dogal zihniyetten kaynaklanir. Akilli tasarimcilik, bilimi bir cesit karsisina alirken; Hawking, inanca el uzatarak bilim ve inanci bir monizm altinda birlestirmeye yonelik bir soylev dile getirmistir. Soyle dusunelim. Ortada bir sey varsa ve bu sey ortaya cikmissa; dogal zihn iyetin iki dusunce uretimi vardir. Birincisi, bu sey kendi kendine ortaya cikamaz, o yuzden bunu bir ortaya cikaran vardir. Bu da tanridir. Iste tum inancsal yanasimin kaynagi bu aciklamadir. Simdi, ayni zihniyetin Hawking'in "acilim getirdigi" bilimsel kanadina, dusuncesin e bakalim. Ortada bir sey varsa, ve bu sey ortaya cikmissa, kendi kendine ortaya cikabilir. Dolayisiyla, tanriya gerek yoktur ve evren kendi kendini yaratmistir. Iste bu iki farkli gibi gozuken dusunce ayni dogal zihniyetin urunudur. Ben, evrensel insan olarak; bir gucun yarattigi, ya da kendiliginden yaratilisi, ayni zihniyet altinda ve "kendiliginden beliris" olarak topluyorum. Yani, sonucta bir sey ol deyip olmus olsa da, yani onu bir olduran varsa; ya da kendiliginden kendisini oldurmussa da, ortada bir kendiliginden beliris vardir. Iste dogal zihniyetin, tanrisal, inancsal ve bilimsel siniri buraya kadardir. Burdan sonra dogal zihniyetin bir ufku yoktur. Cunku ha bilimin, doganin yasalari tanri olmus, ha ol deyince olduran bir tanri varmis; bu ikisinin hem bilim ve bilimsellikle ilgisi yoktur. Hem de biri soyutun somutundan, digeri somutun soyutundan yola cikarak, ikisi de tanrilarini bulmuslardir. Simdi gelelim, evrensel-insan zihniyetinin; insanoglu turu ve biri temelli aciklamasina. Ortada, bir beliren var ise, bu belirenin belirlenisi ve belirtilisi vardir. Epistemolojik olarak, kendi de dahil; belireni, belirleyen ve belirten tek tur ve biri, alternatifsiz olarak insanoglu turu ve biridir. Yani, beyninde belireni, dusunce ile belirleyen ve ifade ile belirten, kendi de dahil; epistemolojik olarak alternatifsiz tek tur ve bir; insanoglu turu ve biridir. Ustelik, insanoglu turu ve biri, belirenin, belirlenmesini ve belirtilmesini kendi turu ve biri adina, ait, icin, eliyle ve kendi monologuyla yapar. Yani, belirenin, ne belirlendigiden, ne de belirtildiginden bir haberi yoktur. Cunku boyle bir yetisi yoktur. Iste bu temelde, dogal zihniyet; ister bilimsel, ister inancsal olsun tanrisal zihniyetten, yaratilistan ve inancsalliktan kurtulamaz ve kendi dogal sinirlari icinde de kendini kurtaramaz. Ister somut, madde ve varliktan yola cikip, kendiliginden yaratilis olarak, ister se, bunlari bir yaratan, tasarliyan vardir dan yola cikip, yaratan, tasarliyan olarak dusunce uretilsin, ikisinin ortak noktasi, yaratilis ve beliristir. Yani dogal zihniyetin ufku, belileyeni, belirleyisi ve belirteni, belirtisi icermez. Bu yuzden de hem bilimsel, hem inancsal insandisi bir guc arar, bu madde olur, doga olur, evren olur, ya da insanoglunun biliminin, dogasinin, evreninin, maddesinin yasalari, kurallari, kanunlari olur; ya da ortaya konamayan, bilinemeyen, gizemli, mistik v.s. zamasndan, mekandan muaf, evren ustu v.s. bir yaratici olur, akilli tasarimci, planlayici, programlayici olur v.s. farketmez. Cunku sonucta her iki koldan da ayni tanrisal, inancsal, bilimsel zihniyete, dogal zihniyete varilir. Iste en azindan, dogal zihniyete ve onun her koldan dusuncesine, notr algi ve disaridan bakabilmek ve epistemolojik gerceklik olarak, dogal zihniyetin icinde yer almadan tum resmini sorunsal olarak ortaya koyabilmek icin, insansal zihniyet ve insanoglu turu ve biri temeli gereklidir. Insanoglu turu ve biri disinda, ciksin, baska bir soyutlama yetisi olan ortaya, rekabetini koysun. Bizde bu turun elemanlari ve birleri olarak degerlendirelim ve rakibimizi taniyalim. Ama, epistemolojik gerceklik olarak boyle bir durum soz konusu degil. Sirf bu nedenden bile, insandisi bir guc aramak ya da insandisi bir guce oznellik ve ozellik, ustelik kendi tur ve bir ozelligimizi vermek, abesle istigaldir. Oyuzden, ne kendiliginden yaratilisin, ne de bir yaraticinin yaratisinin "kendiliginden belirisi" sadece belireni belirliyerek belirtis. Bu da epistemolojik olarak ve bizlerinde uyesi oldugu insanoglu turu ve birinin alternatifsizligi. Oyuzden, ne bir yaratici, ne bir akilli tasarimci ne de "guclu olan ayakta kalir" ile baslayip, "gen bencildir" ile devam eden ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratmistir ve isterseniz, bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" ile guncellesen ve dogallik ve de bilimsellik kisvesi altindaki, bu emperyalist zihn iyetin, dogal zihniyet aciklamalarini ve de gelecek olanlarini, en azindan turumuz ve birimiz adina, sorgulayarak, irdeleyerek, uzerinde dusunce ureterek v.s. degerlendirelim. "bu aciklama bir bilim adamindan geldiyse, mutlaka dogrudur" gibi, teslimiyet guvencesi yanasim; bizleri hic bir zaman, kendi turu ve birimizin varliginin farkina varilmasina yonlendirmez.
  8. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Siyaset Felsefesi
    Genelde kisiler kendi cografyave toplumlarinin dinine karsi geldiklerinden, ateizmleri bir yerde sadece o dine ve o dinin tanrisina karsi olur. Eger bir kisi neden ateist oldugunun felsefi temel ve tabaninin bilincinde ve farkinda degilse; onun ateizminin temeli her turlu metafizigin ontolojik ve varliksal ideolojik ve inancsal felsefelerinden biri olabilir. Buradan idealizmin temelinin de ateizmi olusturabilecegi ortaya cikar. Sonucta metafizigin varliksal ve ontolojik her bir farkli ideolojik inancsal bakis acisi varlik tabani olarak tanriyi yok sayabilir. Cunku konu tanrinin akil olarak varligi/yoklugundan ve inancsal olarak inanma inanmamasindan ziyade; tanrilastirma eylemidir. Bu acidan bir idealist kendi dusuncesinde tanriyi oldurebilir. Bunun en guzel ornegi tarihte, Schopenhauer'dir. Schopenhauer: Atheist, Idealist, Visionary - YouTube http://youtu.be/39S8nFA_50U Genelde agnostik tanrinin varligina bakis acisinin ateizmi idealist olabilir. Evet idealizmden ateist olur. Cunku idealizmin temeli akilciliga dayanir. Ayni materyalizm gibi. Dolayisiyle bir kisi tanrisini aklinda oldurur de tanrilastirmayi olduremezse idealist ateist olur. Bana gore Nietzche de idealist ateisttir. Cunku bireyi "overman" olarak tanrilastirmistir. O yuzden her zaman soylerim. Aklin tanri varligina bakis acisi ile tanrilastirma eylemi farklidir ve bir akil tanriyi oldurebilir ama, tanrilastirma eylemi devam eder. Ayni S.Hawkins gibi. Genelde agnostik ateistler, idealist ateistlerdir. Tabi bunu algilayabilmek icin, idealizmin ne oldugunu ve akilda tanrinin nasil olduruldugunu (oldurmek) algilamak gerekir. Sonucta hyloteizm de maddesel ve materyalist tanrililiktir. Yani madde tanrilastirilir. Dolayisiyle tanrilastirma akil ile iki turludur. Soyutu tanrilastirma-idealizm Somutu tanrilastirma-materyalizm. Tanrilastirma "ilk, tek, kesin, mutlak kilma" Simdi de aklin oldurdugu (oldurmek) tanriya bakalim. Somut tanrinin oldurulmesi-materyalizm Soyut tanrinin oldurulmesi-idealizm Ama burada tanrilastirma devam eder. Hyloteizm gibi, S.Hawkins gibi. Numenal yeti degeri olan bilim yasalarini tanrilastirmak; idealist tanrilastirmadir.
  9. Aydin Turk'un yazdigi "Ateizmi Anlamak" kitabi propaganda yayinlarindan e-kitap olarak cikti. Kitap ucretsiz indirilebiliyor. Toplumsal muhalafet denilince aklımıza gelen politik gruplar genelde sol cenahın çeşitli ideolojileri (Marksizm, Leninizm, Liberterizm vs) ile yeni sosyal hareketleridir (feminizm, GLBT hareketi, hayvan özgürlük hareketi vs). Bu politikaları savunup, gündelik ya da siyasi mesaisinin çoğunu bu mücadelelere adamış bir çok aktivistin ve eylemcinin aklına, ateizmi yukarıdaki sosyal hareketler listesine eklemek gelmez. Kimi, yavan bir şekilde, ekseri yanlış okunan, Marks'ın o ünlü sözünü anımsatır, kimi de 'gönül meselelerinin' güncel ve kuramsal siyasete girmemesi gerektiğini düşünür. Dahası, tüm bu siyasi tartışmaların ötesinde, ateizm bir düşünce ve felsefe olarak ele alınmaz birçok siyasi çevrede. Bu eser, Türkiye düşünce dünyasında bir ilk. Ünlü bir kaç yabancı yazarın çevirisiyle İslam'daki çelişkileri sıralayan bir kaç eseri saymazsak, dinlerden bağımsız ve dinlerin ötesinde, ateizmin bir düşünce olarak anlatıldığı ve savunulduğu ilk kitap, bu. Biz, Propaganda Yayınları olarak, uzunca süredir yazarın elinde bekleyen bu kitabı okurla buluşturabildiğimiz için mutluyuz. Umuyoruz ki bu kitapla birlikte ateist düşüncenin derinlikleri daha kolaylıkla görülecek, dinsiz yaşamın kuramsal, politik ve gündelik hayattaki yansımaları daha da berraklaşacaktır.-Alinti- propaganda yayınları - Ateizmi Anlamak Ayrica kitap iTunes ve Smashwords'den de indirilebiliyor: iTunes - Books - Ateizmi Anlamak by Aydın Türk https://www.smashwor...oks/view/170809
  10. Tanrı’ya nereden gidilir? diye sordu Domuzcuk" (kısa adıyla Domuzcuk ve Kirpi) Michael Schmidt-Salomon tarafından yazılan, Helge Nyncke tarafından resimlendirilen ve dini kritik içeren bir çocuk kitabıdır. Kitap Giordano Bruno Vakfı tarafından finanse edilerek desteklenmiş olup Ekim 2007'de Alibri yayınevi tarafından basılmıştır. 2007 yılı Aralık ayında Almanya Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik İşleri Bakanlığı, bu kitabın çocuklar ve gençler için zararlı ve zedeleyici içerikler taşıdığını ve bu nedenle yasaklanması gerektiğine dair Federal Medya Dairesine talepte bulunmuş ancak ilgili daire tarafından bu talep 6 Mart 2008'de reddedilmiştir. Kitap 2011 yılında Alibri Yayınevi tarafından Esperanto dilinde de basılmıştır. İngilizce metin çevirisi ise Fiona Lorenz tarafından gerçekleştirilerek kitabın web sitesinde yayımlanmıştır. Resmi olarak Türkçe'ye henüz çevrilmemiş ve basılmamış olan bu Domuzcuk kitabı bazı gönüllü arkadaşlar tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir. Bu arkadaşlardan Drel Mal Ali bu çeviriyi Almanca dilinden yapmışken Pergel Ucu ise İngilizce versiyonundan çeviriyi oluşturmuştur. Türkçe çevirilerin görsellerin içine aktarılması ve bu görsellerden e kitap oluşturulması ise yetenekli arkadaşlarımız Dark_Prince ve İstatistik tarafından gerçekleştirilmiş olup emeği geçen tüm bu arkadaşlara teşekkürü borç biliriz. "Tanrı’ya nereden gidilir? diye sordu Domuzcuk" isimli e kitabı aşağıdaki linkte indirmeden okuyabilirsiniz. http://www.scribd.com/dinsizd/d/98017793-Kirpi-Ile-Domuzcuk E kitabı indirmek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz. Kirpi ile Domuzcuk.pdf PDF hali-ucretsiz http://www.dosya.tc/server16/YmNb1f/_yaNeredenGidilirAcabaDiyeSorduDomuzcuk.pdf.html
  11. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Varlık Felsefesi
    Epistemolojik olarak varliklarin ne oldugu, neden o oldugu, hangi varligin gercek oldugu ve gercekligin ontolojik olarak ne oldugu konusunda, insanoglu yuzyillardir tartismaktadir. Buradaki en bastas gelen epistemolojik sorun; varligi ortaya koyan insanoglunun bu konudaki belirleyici ve belirtici faktor oldugunun algilanamamasidir. Basta dogalzihniyet olmak uzere, fenomenal zihniyet; kendisi de goruntu veren insanoglunun diger fenomenlasrden farkini ortaya koyamamakta; insanoglunu ya materyalizm temelli maddelestirmek ve indirgemek, ya da idealizm temelli insanoglunu bir akila kul etmek indirgemeciligindedir. Buradaki idealizmin ve materyalizmin ortak noktasi akilciligin inanci olan kendi indirgedikleri varliklarini "ilk, tek, mutlak, kesin" kilmak ve bunu sorgulanmaz hale getirmektir. Iste nesnel ve objektifligin, fenomenal goruntuye; akilci inancsal, ideolojik, teleolojik, teolojik ve metafizik(fizik otesi) anlam ve icerik yuklemesi idealizmdir. Bir cesit felsefenin oz ve goruntusundeki ozunu ortaya koymadir. Sonucta oz goruntu vermez ve tamamen akilciligin bir duyumsal algisinin yaratimidir. Nesnel idealizme, ontoloji disinda teolojiden de ornekler verebiliriz. Basta hyloteizmin maddeyi tanrilastirmasi, panteizmin evreni tanrilastirmasi, varolusculugun mistisizm teslimiyetini de nesnel idealizm olarak siralayabiliriz. Nesnel idealizm, kisaca goruntu veren her turlu fenomenin akilciligin inancsal ve ideolojik dogrulamasi temelinde bir nesneyi aklin bir yaratimi olan oze ozdes kilmasidir. Kisaca nesnel oz olarak ta adlandirabiliriz. Nesnenin her turlu gorunumunun dile geldigi, fiziksel bilgi temelli aciklamaya paralelolarak; bilhassa teolojik temeldeki ve fizik otesi temeldeki varliksal oz, yani goruntu vermeyen oz; nesnel idealizmi olusturur. Sonucta materyalizm nesnelligi ve idealizmin oznelligi goruntu olarak farklilassa bile; akilci olarak ozde birlesir. Bu oz de bilimsel olmayan ozelliklerin (ilk, tek, mutlak, kesin v.s. temelli indirgemecilik ve determinizm) insanoglu eliyle nesneye eklenmesidir.
  12. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Varlık Felsefesi
    Aristo'nun formel mantigi; tam 2000 yil rakip gormedikten sonra, ilk defa hegel eliyle diyalektige tasinmistir. Yalniz buradaki akilcilik degismeyerek ayni kalmistir. Yani indirgemecilik ve determinizm. Sonucta bu temeldeki bir algi; diyalektik monizmi dogurmustur. Iste buradaki monizm farki da, Marx eliyle materyalizme tasinarak; hegelin getirdigini idealist kilmistir. Sonucta ister idealizm, ister materyalizm olsun; diyalektigi indirgemeci ve determinizm olarak o eski madde/dusunce tartismasina geri dondurmustur. Iste materyalizmin hegel'in diyalektigini idealizm ve kendi diyalektigini materyalizm olarak lanse eden, Marx'in eseridir. Cunku bu oznel materyalizm, eski klasik maddeciligin de tarihsel sonunu belirlemistir. Burada Max'in bilgisi kendi oznel beyninin matematiksel/mantiksal bilgisine dayanir. Burada Marx ve materyalistlerin algilayamadigi, materyalizmin bir insanoglu beyninin urunu oldugudur. Nitekim bu yeni bilgi, klasik bilimin de felsefi tabanini olusturmustur, taki epistemolojinin bilimin tabani olarak algilanmasiuna gelene kadar. Sonucta E.Kant'in fenomeni taban olarak bilime ve numeni de tanrisina vermesinden sonra; insanoglunun illa bir tek, mutlak, ilk ve kesin fenomenal bir taban aramasi, zaten diyalektigin madde ve dusunce temelindeki gelisimini getirmistir. Iste bu temelde Popper'a kadar bilim klasik olarak, ispattan, kanittan, mutlaktan ve kesinlikten yola cikmis; bilimin bilimsel gelismesinin aslinda yanlislanabilirlik oldugunu algilayamamistir. Evet, determinizm ve indirgemecilik bilimi belki ispat eder, ama gelistirmez, ilerletmez. Cunku akilciligin her turlu mutlaklik, sabitlik, kesinlik algisi; sadece bilime nokta koymaya yarar. Ustelik bilim bu noktayi yanlisladigi zamanda kendi kendi ile celiskiye duser. (Mesela en kucuk bolunmez parca olan atomun daha sonra parcalanip, atom parcalarinin ve parcaciklarinin ortaya cikmasi gibi) Iste bu temelde fenomenal tabanin nesnelligi ve maddeselligini one cikarmak ve oznel akilciliga mutlak, ilk tek v.s. olarak tasimak; bilimin bilimselligine ve yanlislanabilirligine ters geldigi gibi; numenal yetiyi de ya ateizm temelinde red etmesine, ya da mistisizm temelinde maddeye vererek, insanoglunu da sadece maddeye indirgemektedir. O yuzden de marxizmin bu oznelligi, hem tarihi hem etik hem de metafizik olarak sosyal/psikolojik guce ve hakimiyete dayanan ve toplumu sadece bir yigin ve kelle sayisi olarak goren ve bu inanc ugrunda savastiran ideolojileri dogurmustur. Bugun maalesef bu ideolojinin nemasini da emperyalist zihniyet yemektedir. O yuzden maddeyi oznele tasimak yerine, sadece bir fenomen olarak gozlemlemek; iste bilimsel olan da budur. Basligin sifati olan yani "materyalizm" ismini niteleyen "oznel" kelimesini algilamak adina biraz detaylandiralim. Oznel bir sifat olarak, ozne den turetilmistir. Oznenin de turetildigi kelime ozdur. Felsefenin asirlardir tartistigi kisir dongusu metafizigin varliksal madde mi/dusunce mi tartismasinin diger bir adi da; oz mu/gorunus mu tartismasidir. Oz goruntunun arka planindaki goruntu vermeyen degerlerdir. Bu acidan birincisi bu degerlerin ne oldugu yani oz vardir, ikincisi bu degerleeri veren yani ozne vardir. Iste buradaki oznel-ozneye ait anlamindadir. Bunu ingilizce olarak izah edersek, idealizm; idea yani fikirden gelir. Bu acidan bir gorunusun fikri yani ozu vardir, bir de bu ozu yani fikri veren vardir. Bu acidan bakildiginda, maddenin; goruntu vermeyen ozu materyalizme gore; "ilk, tek, mutlak, kesin" iceriktedir. Bu materyalizmin maddeye verdigi ozdur. Dolayisiyle bu oz bir fikirdir, yani fizik degil; fizik otesi olarak bir fikirdir. Bu acidan bakildiginda; sorumuz sudur. Bu fikrin oznesi kimdir/nedir? Bu fikrin oznesi madde midir, yoksa bu fikir sahibi olan insanoglunun kendi fikrini maddeye vermesi midir? Diger bir deyisle; "mutlaklik, teklik, ilklik, kesinlik" ozu ve ozellikleri ozsel ve oznel olarak; maddede midir?, yoksa insanoglunun bir fikri olarak yani ideasi olarak yine insanoglu eliyle maddeye mi verilmistir? Iste bu temelde maddede gorunurde olmayan ve maddeye fikir, oz, ozne eliyle insanogluy tarafindan eklenen bu ozellikler; maddeyi oznel ve ozsel kilar. Bu kilis, maddeye ait degil; tamamen insanoglu numenal yetisi olan fikrinin goruntu veren maddeye oz, ozel ve oznel olarak eklenmesidir. Iste insanoglunun bu oz turetme ozelligi ve bu ozelliginden dolayi ozne olabilmesi bu temeldedir. Kisaca her nesnenin, ona oz veren ozellikler veren bir oznesi vardir, bu da insanogludur. Boylece gorunus-oze nesne-oznele donusur. Buradaki ozellik ise, genele goredir. Yani fikir herkesin fikri degil; ya da verilen fikir her nesne icin gecerli degil, ozeldir. Nesneye verilen fikrin, yani ideanin; her fikir icin gecerliligi ya da her nesne icin gecerliligi ise geneldir. Tasin sertligi-genel. Her tas fikir olarak nesnenin verdigi oznel algi olarak serttir. Tasin buyuklugu/kucuklugu-ozeldir. Sonucta buyuk bir mukayese algisidir, kucuk te oyle. O yuzden materyalizmin, ozsel, oznel ve ozelligini iyi algilamak gerekir. Cunku hepsi numenal yeti olan fikirdir, yani ideadir. Idealizmin temelidir. Iste buradaki idealizm maddeden turetilen yani oznel/ozsel/ozel materyalizmdir. Akildan turetilen idealizm ise, zaten oznel, ozsel dir. Eger akildan yani bir nesneye dayanmadan turetilen bir fikir, nesneye tasiniyorsa; yani nesnellestiriliyorsa; bu da nesnel idealizm olur. Mesela dini ibadethaneler gibi. Bir yerde bu dogada goruntu veren nesnenin yerine insanoglu yapimi bir nesnedir. Duzen, sistem eliyle kurumlasmalar, kurumsallasmalar ve izm temelli aklin istemleri mesela demokrasiyi nesnelk olarak saglamak v.s. buna girer.
  13. Bak sana bilimsel bakis acisi ile inancsal bakis acisi farkini kisaca izah edeyim. Bilimsel olan; Insanogluna bir fenomen yasnsiyor ve gozlem veriyor. Insanoglu bu fenomeni beyninde algiliyor ve var isareti veriyor. Sonra o var isareti verdigi fenomen ile yarattigi kavrami ozdeslestiriyor ve mesela "agac" diyor. Ondan sonrada bu agaci, kendi algisi, ve beyin yetisi ile vucut temasi ile, teknigi ve verileri ile inceliyor, irdeliyor v.s. sonrada neyi gozlemlemis ise bu agac hakkinda onu kavramsal bilgi olarak ortaya koyuyor. Inancsal olan; "Bu agac kendikendine burada olamaz, onu oraya koyan bir guc var, ya da onu olduran bir guc var v.s. iste bu guc tanri, akilli tasarimci, yaratan, yaratici v.s." Ozel bir din felsefesi olan islam icin de Allah. Eger istersen her iki farkli bakis acisini daha da detaylandirabilirim. Kisaca bilimsel olan gozleme dayanir, inancsal olan aklin yaratimina ve gozlem vermeyen inanca dayanir.
  14. Yukaridaki cumleler, sana mi ait, Allah'ina mi ait? Neymis bu tanimlama? Eger dedigime katilmiyorsan, neden her kendine musluman diyenler biri birinden farkli dusunuyor, neden her musluman kuran'i tek tip degerlendirmiyor, algilamiyor? Neden dunyanin farkli cografya ve toplumlarinda islam ve muslumanliuk farkli, neden islamin her turlu farkli mezhepleri var? Bu nedenler saymakla bitmez. Iste bunun nedeni her muslumanin Allah'tan dinden islamdan muslumanliktan ne algiladigi ona ne anlam ve icerik verdigfi farkidir. Musluman var basini orter/ortmez, oruc tutar/tutmaz, kadina deger verir/vermez Iste bu muslumanin aklinin ic celiskisidir. Aklin celiski ver cikmazi ile ilgili baslik var. Neden konusmayayim ki. Ben bir kisiyle konusmak icin onun ne oldugununa bakmam. Onun ne oldugunu konusmada ogrenirim ve her turlu inanc sahibi ile de inancsiz ile de konusurum. "halden anlamayan" derken! Baslik evrensel-insan zihniyeti
  15. Cumleleri bir incele. Yukarida ana kelimeye yapilmis sistematik eklentiler vardir. Onlari algilarsan, bir kelimenin nasil kus dili kelimesine cevrilecegini de algilarsin.
  16. Ortadogu ve K.Afrika ulke ve toplumlarinin (Eski Osmasnli topraklari) her turlu insan ve insanlikdisi uygulamayi (zihinsel/fiziksel) kendi amaclari dogrultusunda ve kendi cikarina yuruten BOP projeli soros ideolojili, evengalist orgutlenmeli ve ABD idealizmi temelli emperyalist zihniyet; Turkiye iktidarindaki bu cekismede hangi tarafta yer alir? Burada onun icin iki temel vardir. Bu temel kendi emir kulu olmasi ve kendine boyun egmesi. Iste bu temelde Libya'daki teokratik otokrasiyi yikarken, Suriye'dekini teokratik otokrasi olarak "suclarken" ve bunu "demokrasi" ye cevirme masalina saparken; Katar'a ve S.Arabistan'a dokunmamaktadir. Turkiye'ye geloince simdi hersey onun direktifi olarak esbaskan kullanimi temelinde tikir tikir ilerliyor. Eger burada bir "terslik" olursa, yapacagi; Turkiye'yi teokratik otokrasi olarak degerlendirecek, iktidara diger kanati yani teokratik "demokrasi" kanadini getrirmeye calisacaktir. Dolayisi ile emperyalist zihniyet acisindan BOP esbaskanliginin devami ve emirlerin kendi cikari dogrultusunda yerine getirilmesi soz konusudur. Bunu Basbakan kanadi yapmaszsa, Cumhurbaskani kanadina gececektir. Basbakanlik yaptigi surece de, Cumhurbaskanligi kanadi geri kalacaktir. Taki toplumun her turlu halki ve kesimi bu teokratik otokrasinin adimlarini ve nefesini arkasinda hissedene kadar. Iste bu acidan, sirada eyalet yasasinin yururluge girmesi, Anayasa degisikligi ve otokrasiyi saglayacak basskanlik sistemi sirada bekliyor. Bunun da ilk imtihani yerel secimler olacaktir. Aslinda burada bahsettigim halklar ve kesimler, su an karsi olan %50 degil; yandas olan %50 icin gecerlidir. Sonucta emperyalist zihniyetin sezecegi tehlike; AKP'nin kendi %50'sindeki azalma olacaktir. Yani tek partili iktidarin tehlikeye girmesi. Iste bu da ister istemez iktidarin basbakan kanadina bir "uyasridir" Bu uyari da onun toplum ve halkin ustune "padisah fermaninin vur emri" ile gidip gitmemesine baglidir. Yani toplum ve farkli halklari "surude tutmak/korkutmak" yerine "tamamen karsisina almak" Diger bir konuda "palazlanma" konusudur. Yani emir erliginden taleplere yonelme durumu. Tarihte Saddam ve Usame Biun Laden'in geldigi durum. Cunku emperyalist zihniyet, iki turlu gozden cikarir. Bir onun ile isi bittigi zaman, o emirlere "karsi ciktigi" ya da "palazlandigi/sorun oldugu" zaman.
  17. Bir konu ve kavramda kritik/analitik yanasim, beynin her turlu empatik gelisimi acisindan ve beynin kendi bilgi, algi v.s. sini gelistirimi acisindan cok onemlidir. Karsitlarin ayni beyin tarafindan, hem lehinde hemde aleyhinde akil yurutebilmesi fikir uretebilmesi dusuncesini dusundurtmesi ve kendi beyninin tek duze ideolojik/inancsal dogrusunu sorgulayabilmesi adina cok onemlidir. Burada her etik/metafizik deger veri ve tabunun kavrami ayni beyince islenebilir ve sorgulanabilir, irdelenebilir. Ben burada ornek olarak toplumumuzun dini olan islami/muslumanligi onerme olarak ele aldim. Bu onermenin karsi onermesi de ya da bu onermeyi degerlendirecek olanin onerecegi karsi onerme de, A onermesi temelinde, ya bir Karsi A inanci yani Islam yerine baska bir dine mensupluk, ya da sunni mezhebi yerine baska bir mezhebe mensupluk olacak; ya da A karsiti, yani din karsiti mesela deist, agnostik, panteist, panenteist, ateist mensubu olacaktir. Bir toplumdaki; dini olgularin, topluma ve toplumun fertlerine, egitim-ogretim-ogrenim olarak sunulmasindaki; yarar ve zararlar nelerdir? ve neden? Bunu musluman, ya da dine bagimli arkadaslar, hem kendi pencerelerinden bakarak; hem de karsi pencerenin gozuyle bakarak; kendi dusuncesi olarak yansitacak. Ayni sey; musluman olmayan veya dine bagimli olmayan; deist, agnostik, panteist, panenteist ve ateist arkadaslar icinde gecerli. Onlarda hem kendi pencerelerinden bakacaklar, hem de karsi pencerenin gozuyle bakacaklar ve kisi olarak; her iki dusunce de; tek bir kisiden gelecek. Ornek olarak; A sahsi-dini olmayan- Dinin topluma yararlari sunlardir.... Dinin topluma zararlari sunlardir..... B sahsi-dini olarak-Dinin topluma yararlari sunlardir.... Dinin topluma zararlari sunlardir..... Bu konuda; Etiksel, ideolojik, inancsal ve varsa bilimsel degerler ile; tartisma beslenebilir. Unutmayin. Ayni sahis;kendi tartismasini iki karsit uc olarak ortaya koyacak. Hadi, bakiym; goriyim, sizi. Bu deneme basarili olursa; ileride Tanri konusunu da, isleyebiliriz. Yani ayni sahis; hem tanriya inanmayi, hem de inanmamayi kisisel-toplumsal yarar ve zarar olarak, nedenleriyle sunacak. Yani tanriya inanmak gerekir, cunku.... ve Tanriya inanmamak gerekir, cunku.... temelinde. Bence; bu deneyim, kisilerin biribiriyle tartismasinin yerine; once kisinin kendi bunyesindeki tartismayi dusunmeye ve dusunuleni yaziya dokmeye zorlayacak. Boylece kisiler; tartismanin, iki karsit ucunun, ayni kiside nasil bir dusunce urettigini ogrenmis veya bu konuda tecrubeye yonelmis olacak. Bakalim, bu konuda ilk "cesaretli adim" dini mi yoksa; dini olmayan mi bir arkadasimizdan gelecek? Birbirinizle tartismak yerine, kendinizle olan tartismanizi dile dokmeniz, daha faydali degilmi? En azindan, ortada "kirilip, gucenecek" biri olmaz. En azindan, empati kurmaya calisin. Yani; inanan; inanmayanin gozuyle, inanmayan da, inananin gozuyle konuya baksin. Dusunce sahipligi, sadece bir tarafi one cikarir; ama, eger kisi dusunceyi ozgurce kullanmak isterse; kendi tartismasini kendi yaratir. Bu da zaten, kisinin kendine verilen degerlerini kendisinin sorgulamasi ve kendi oz degerlerini kendisi olusturmasi anlamina gelir. Bunun disinda; ikili dusunce; hem kisiye kisisel ve kisilik degerlerine saygiyi; hem de hak ve ozgurluklerin, dokunulmazligini gosterir. Cunku sonucta herkes; kendi kendine muhakeme yapar, fakat bu gun yuzune cikmaz ve kiside kalir. Halbuki bu tip bir dusunce jimnastigi; hem bunu gun yuzune cikarir, hem de kisiyi bu gun yuzune cikacak olan dusunce jimnastigi icin, dusunmeye zorlar. Bunun bir yararida; otekilestirmeyi, cemaat icinde kalmamayi, suru psikolojisine isyani ve korku felsefesinin; "ancak ne yaptiginin bilincinde olmayanlar" icin, gecerliligini algilatir. Bir yonu de; kisiyi; kendi inancsal ideolojik dogrusundan, bu surecte alip; ona, baska dogrularin oldugu gercegini de gostermesidir. Bu dusunce jimnastiginin kisinin yasam ve iliskisine, saglayacagi yararlar; saymakla bitmez.
  18. 8u m354j 4kl1m151n n451l 1n4n1lm45 53yl3r y4p4b1l3c3g1n1 g0573rm3y3 h15m37 37m3k73d1r! 3tk1l3y1c1 53yl3r! 845l4ng1c74 c0k 50rdu 4m4 51md1 8u 5471rd4 4kl1m15 070m471k 0l4r4k h4774 n3r3d3y53 h1c du5unm3d3n 0kuy4b1l10r.. Gvrvr dvy4b1l1r51n! Cvnkv s4d3ce b451 k151l3r bvnv 0kuy4b1l1r.. Lu7f3n b45k4l4r1n4 d4 g05t3r1n! Bvnv 0kuy4b1b1y0r5un!
  19. Asagidaki ingilizce yazilmis cumleleri normal yazi dilinde tercume ediniz. 7H15 M3554G3 53RV35 7O PR0V3 H0W 0UR M1ND5 C4N D0 4M4Z1NG 7H1NG5! 1MPR3551V3 7H1NG5! 1N 7H3 B3G1NN1NG 17 WA5 H4RD BU7 N0W, 0N 7H15 LIN3 Y0UR M1ND 1S R34D1NG 17 4U70M471C4LLY W17H 0U7 3V3N 7H1NK1NG 4B0U7 17, B3 PROUD! 0NLY C3R741N P30PL3 C4N R3AD 7H15. PL3453 F0RW4RD 1F U C4N R34D 7H15. Bu aslinda bir paragraf. Eger satir satir okuyabilirseniz, tum mesaj da ortaya cikar.
  20. Bizim zamanimizda, Turkiye'de yeni bir bilmece akimi cikmisti. Bu cesit bilmecelerin adina da "amerikan bilmeceleri" denmisti. Hala var mi ve soruluyor mu bilmiyorum. Simdi ben burada bir kac amerikan bilmecesi soracagim. Buyuk baca kucuk bacaya ne demis? Bir bisiklet bir ucak kadar hiza ne zaman ulasir? Dort fili bir wosvagen'e nasil sigdirirsiniz ve hangisi arabayi kullanir? Bir adamin basina onuncu kattan bir radyo dusumus, ama adama bir sey olmamis, neden? Bir kisi onuncu katta oturdugu halde asansoru sadece besinci kata kadar kullaniyor ve diger bes kati yuruyerek cikiyormus, neden? Kokan file ne denir? Bir adamin vucudu da herseyi de ucgenmis. Dolayisi ile olunce de ucgen tabut yapmislar, ama adam tabuta sigmamis, neden? Iki domates yolda yuruyormus. Birinin uzerinden bir arac gecmis. Diger domates, uzerinden arac gecen domatese ne demis? Simdilik sorulari burda birakalim ve yanitlari alalim. Kolay gelsin.
  21. Yine bizim zamanimizda "kus dili" denilen bir tur ifade sekli vardi. Bu dilin bir de cinsinin ne oldugunu bilenler ve algilayanlar kendi aralarinda konusurlardi. Bazen iki arkadas anne/babalari anlamasin diye kus dili konusurlardi. Ben buraya iki cesit kus diline ornek verecegim. Sizlerin bildigi baska cesit kus dilleri varsa, burada paylasabilirsiniz. Bugurada nege yagazigiyogor? Bupcurupcudapca nepce yappcazipciyopcor Bu iki farkli gibi gorunen ve aslinda farkli kullanim sekilleri iceren cumlenin ikiside ayni cumle. Bu cumleler ne diyor ve hangi cesit kus dillerinin cumleleri?
  22. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefe
    Hic dusundunuzmu, empati nedir?, Aslinda empati, kisaca ortak temeli oldugu karsitlari (sempati/antipati), biribirine rakip kilmadan ve birini digerine tercih etmeden, iki karsitinda, birbirine olan zitligini algilamak ve bu zitligi veren em pozitifin, ve dusunce ve de davranis disi kalisinin, bilincine ve farkina varmaktir. En genis anlamiyla,empati, konuya karsi tarafin yerinden bakmak anlamina gelse de, bu verilen anlam yeterli degildir. Cunku, genelde bu durum, duygusal bir hissin dogurdugudur. Mesela, bir dogal felaket oldugunda, bu felakete ugruyanlara karsi duyulan duygusal "acima, yardim" v.s. hissi, aslinda bir empatiden ziyade, kendin ile ve kendini o duruma koyarak, yasanacaklarin, yasanmamis olmasina karsi duyulan, bencil bir sevinctir. Mesela, bir muslumanin, ateiste; veya bir ateistin, muslumana empati duymasini nasil aciklarsiniz? Maalesef, burada bir empatiden ziyade, karsitligin iki ucu mevzu bahistir. Oyuzden, empati mumkun degildir. Ortada empati olabilmesi icin, empati duyacak dusuncenin, iki karsit uca da esit mesafe de, olabilmesi gerekir. Iste buradaki empati, tanrisal zihniyettir. Yani, tanrisal zihniyetin ne oldugunun bilincine ve de farkina varan bir kisi, bu zihniyeti kullananin, ya tanri lehine, ya da tanri aleyhine olacaginin ve bu karsitligi yaratanin da, hem muslumanlik, hem de ateizm degil; tanrisal zihniyet oldugunun bilincinde ve farkindadir. Ayni durum, milliyetcilikte de gecerlidir. Bir Turk milliyetcisinin, bir Kurd milliyetcisine veya tersi, empati duymasini nasil aciklarsiniz?, maalesef burada da, empatiden ziyade, iki milliyetci kokenin karsitligi mevzubahistir. Oyuzden, ortada bir empati olabilmesi icin, bu iki birbirine karsit kilan, em pozitifi algilamak gerekir. Bu da milliyetci zihniyettir. Ayni tanrisal zihniyet gibi, milliyetci zihniyetin de bilincine ve farkina varan kisi, bir milliyetin lehine olanin, baska milliyetin aleyhine oldugunun bilincinde ve farkindadir. Oyuzden, empatik zihniyet, hem tanrisal zihniyet, hem de milliyetci zihniyet bazinda, ateist, teist ve Turk/Kurd cekismesinin, sadece karsitlari yaratan bir zihniyetten dogdugunun bilincinde ve farkindadir. Iste buradaki, empati; kutuplarin tanrisal, ya da milliyetci; uclarinda yasayanlarin, neden bu durumda oldugunun algisina sahiptir. Buradaki empatik zihniyet, zaten bilincli ve farkindalikli ise; empatiyi kuran kisinin, hem milliyetcilik, hem de tanrisal zihniyetlerden arindiginin ve, onun sorununun, ateist veya teist degil; Turk veya Kurd milliyetciligi degil; tanrisal ve milliyetci zihniyet oldugunu ve bu sorunu isledigini algilarsiniz. Son bir ornegide, hak icerikli zihniyetten verelim. Eger hak icerikli bir zihniyete sahipseniz, o zaman; bir dusunce ve davranisi, ya hakli, ya da haksiz bulursunuz, ayni baskasinin, ayni hak zihniyetiyle, sizin hakli buldugunuzu, haksiz; haksiz buldugunuzu hakli bulabilecegi gibi. Iste burada da, sorun ve empati hakli/haksiz bulunma degil; hak zihniyetinden yola cikmaktir. Demekki, hem karsitlara, disaridan ve notr algilayabilmek icin, once empatiyi veren zihniyete ulasmak gerekir. Bu, zihniyetin taraflarinin birinde yer almadan olayi ortaya koyabilmek icin gereklidir. Ama, asil onemli olan sorunun kaynaginin bu zihniyet oldugunu algilayabilmek ve taraflarin bu zihniyetten dogdugunu gorebilmektir. Iste bu da bize, taraflari yaratan zihniyetten zihniyet ve iki karsit ucunun toplam uclusunden arinmayi, kurtulmayi getirir. Demekki konu, hem empati de, hem, zihniyet algisinda, hem de zihniyetten kurtulma, arinma bilincinde, bir tarafa sempati/antipati duymak ve sempatik/antipatik dusunmek degil; sempati ve antipatiyi doguran empatiye vakif olmaktir. Bu da dusunce ve davranis degil; o dusunce ve davranisi veren, zihniyettir. Sorun da zihniyetin, karsitlari verdigi, zihniyet sahibinin, karsitlardan birini dusunce ve davranis olarak benimseyip, digerini karsisina alacagini ve ayni zihniyet sahibi, fakat kendisine karsit dusunce ve davranis sunan ile, devamli tartisip, atisip; empatiyi algilayamayacagini gorememektir. Cunku, sempati/antipati dogru, iyi, guzel v.s. temelli pozitif ve tek, mucadelesi karsitli ve tekin oteki teke ters dogrusudur. Iki tek te kendilerine dogru, biribirlerine digeri acisindan yanlistir. Empati ise, bu karsitligin temeli ve dogrular arasi mucadeleyi doguran zihniyetidir. Iste bu yuzden de, emperyalist zihniyet; hem emperyalizmi, hem de antiemperyalizmi icerir. Konunun antiligi, zihniyetin getirdigi dogrularin, biribirine rakip ve karsi cikmasindan kaynaklanir.
  23. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefeye Giriş
    Etik; tamamen bir insanoglu urunu ve ortaya koyumu olup, sadece insanoglu mono dialogunun kendi turu icin/adina/eliyle/ait soyut degerler butunudur. Felsefenin, metafizigi ile etigi, insanoglunun "birarada yasam" degerlerini, verilerini, tabularini, kanun ve kurallarini; icinde bulundugu cografyanin ve o cografyada yasayan toplumlarin tarihi sureci icinde nesillerden nesillere aktarilan bir yonlendirim ve yaptirim degerleridir. Insanoglu yasam ve iliskilerinde kendisini yoneten ve yonlendiren bu verilerle, sistemini ve duzenini kurar. Sosyal, siyasal, toplumsal, dini, milli, ahlaki, geleneksel, toresel tum soyut degerler etigin konusudur. Etik , ayni metafizik gibi; ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. evrensel ortak bir onayi olmadigi gibi, yanlislanamaz da. Sadece icinde bulundugu toplumun ideolojik inancsal dogrusu olarak o toplumu baglar. Ayni cografyanin ayni toplumunda bile, kisilerin; bilgi, bilinc, birikim, v.s. deneyleri temelinde; hem etiksel degerler, hem de bu degerlere verilen icerik ve baglar farklilik gosterir. Etigin bu degiskenligi ve goreceliliginden dolayi, evrenselligi soz konusu degildir. Etiksel olarak bilhassa ideolojik inancsal dogrular kavram ve izm olarak evrensel olsa bile, bu izm ve inancsal dogrulara verilen icerik ve kurulan baglar; sadece parcasaldir. Yani insanoglu turunun butununu kapsayan herhangibir etik algisi yoktur. Herhangibir insanoglu dusunce ve davranisinin, etiksel bir icerik alabilmesi icin, toplumu yonlendiren ve yapilandiran bir icerigi olmasi gerekir. Bu da tarihler boyu, insanoglunun icinde bulundugu duzen ve sistemini yonetmek ve yonlendirmeye paralel olarak; hem icerik degistirir, hem de bag kurumu farklilasir. Her bilinc duzeyinin kendi bunyesinde bir etiksel algisi vardir ve bu etiksel algilari; dogumdan itibaren kisiye ve topluma verilen degerler, tabular belirler. Oyuzden etiksel yanasimda, onemli olan herhangibir soyut degere bir icerik verirken; negatif ya da pozitif bir icerikten ziyade notr algi temelli bir icerik vermektir. Etiksel degerlerin mimari insanoglu oldugunu dusunur ve bu insanoglunun hem yonlendiren hem de yonlenen hem etiksel degerleri veren, hem de uzerine etiksel degerler verilen olan oldugunu algilarsak; etigin tek gordugu islev, toplumlari biribirinden ayirmaktan ve en onemlisi kisinin yasaminin onune bu degerleri koymasindan baska bir icerik tasimaz. Oyuzden herkes kendi bilinc v.s. yuzeyinde bu etiksel degerleri uygularken, kendisine ters dusebilecek ayni etiksel degerlerin farkli uygulamalarini da notr algilamalidir. Sonucta "bu konuda boyle dusunmeli/davranmalidir" icerikli bir mudahelenin kimseye bir yarari olmaz. Sonucta zaten boyle bir mudahele, bir ideolojik inancsal dogru gucu ve otoritesi anlamini tasir. Bu da farkli algiya sahip kisilerin, birbirleriyle "Iideolojik, inancsal etik dogru" mucadelesine iter ki, bunun da bir sonucu yoktur ve kisir dongudur. Toplumlarin cografi ve tarihsel yapilanisindan dolayi, kisinin ideolojik inancsal dogrusu ne olursa olsun, yani farkli dogrular tasisa bile; toplumda yerlesmis ve otomatiklesmis ortak etiksel algilarin dusunce ve davranislari mevcuttur. Oyuzden metafizik ile birlikte, insanoglunun soyut yonlendiricisi, yaptirimcisi bu etiksel degerleri, iyi algilamali ve onlarin bizleri degil, bizlerin onlari kontrol edebilmesini saglamaliyiz. Sonucta insanoglunun en buyuk sorunu; kendi yarattigi soyutlari, kendisinin somutlastirmasi, sistemlestirmesi ve inancsal ideolojik dogrular eliyle ayristirmasi ve ustelik bu soyutlara yasam ve iliskisini teslim etmesi ve bunlara sahiplenip, sabitliyerek; insanoglu butunu bunyesinde ideolojik inancsal dogru ayrimciligi yapmasidir. Ayrica bir kisinin kendi ideolojik inancsal etiksel dogrusunu baska birine empoze etmesi ve mudahelesi; bireysel hak ve ozgurluklerle de celisir. Insan haklarina da yapilmis bir mudaheledir. Evet, etiksel degerlerimizle yasayip, iliski kuralim, ama; hic bir zaman bu soyutlarin bizleri idare etmesine ve bu soyutlara teslim olmamiza izin vermeyelim. Madem bu soyutlari biz yarattik, o zaman onlarin kontrolunun de, bizlerin insiyatifinde olmasi gerekir. Aksi; bir bakarsiniz, yasaminiz ve iliskileriniz size ait degil; deger verdiginiz etiksel verilere ait olur. Etik felsefenin bir dalidir ve icerdigi konular sifat olarak; milli, dini, sosyal, siyasal, toplumsal, ahlaki, toresel, tarihi, kulturel, geleneksel deger, veri ve tabulardir. Bu konuda bilimsel olabilmek demek, insanoglunun birlikte yasamindaki iliski, duzen, sistem ve etik yonlendirim ve yaptirimlarin,nasil toplumlari biribirinden ayirdigini, cikarciligini ve yonlendirim yaptirim adina yapilan her turlu baskiyi, zorlamayi, mucadeleyi v.s. insanoglunu numenal insanlastirmayan bir sorun olarak gozlem temelinde ortaya koymaktir. Ayrica dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, bu etik degerler; kisi ve toplumlarin kisilik ve kimlik degeri haline geldigi icin, buradaki onem kazanan konu da, insan haklari, evrensel hukuk ve farkli halklarin ve kisilerin farkli hak ve ozgurluklerinin, hic biri one cikarilmadan, hicbiri digerine ustun kilinmadan ve hicbirinin fark penceresinden bakilmadan taninmasi, temsili ve esitligidir. Bu da her etik farkin, kendi farkini korurken, diger farklari da icsellestirmesi ve saygi gostermesi anlamina gelir. Hic bir etik fark, sadece kendi farkini korumak ile kalmaz, kendi farkini baskasina empoze etmemeli ve kendi farkini diger farklar uzeriunde bir baski araci olarak kullanmamali ve bilhassa politika olarak belirli bir amac adina, arac haline ve duygu somurusu haline getirmemeli ve toplumlari surulesmekten ve baski altindaki korku felsefesinden korumalidir. Gerci bu bireyi olan ve bireyi icin var olan toplumun devletleri ile mumkundur. Sonucta toplumsal kisilik temelli vatandas devletleri, vatandasina sadece kendi inandigi dogrunun verimini ve bunun tek duzeligini saglar. Cunku boyle toplumlarda devletler parti ve politik devletlerdir. Oyuzden de sadece kendi inandiklari dogrularina izin vardir, baska inanc temelli ideolojik ve etik dogrular ya inkara,ya gormemeye ya da yasaga maruz kalir.
  24. Allah zaten bir kavram olarak genel bir sekilde ortaya konmus olsa da her beynin kendi akil duzeyi ve inancini kendine dogrulamasi temelinde farkli ifade edilir. Kisaca kisi Allah'a nasil inaniyorsa ve bu inancini kendine nasil dogruluyor/gerceklestiriyorsa oyle ifade eder. Bu da Allah kavrami ile kisinin kurdugu bag ve verdigi anlam ve iceriktir. Ben bir olumlu/olumsuz bag kurmadan sadece kavrami acikliyorum.
  25. Kelimenin yazilisi soyledir. Choreography yani yabanci dil kokenlidir. Bu acidan bastaki algi ne "kore-ulke" dir, ne de "kare-geometrik sekil" dir. "Dans duzenleme/sanati" anlamindadir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.