Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Cem Karaca'nin olum yildonumu anisina; http://www.youtube.com/watch?v=LkK9LP75n64
  2. Bilim insanları yeni bir tür uçan sürüngen fosilini toprak altından yüzeye çıkardı. Yeni tip uçan sürüngenin 68 milyon yıl önce yaşadığı ve kanat genişliğinin 3 metreye yaklaştığı belirtildi. Romanya'nın Transilvanya Havzası'nın Sebeş-Glod bölgesinde bulunan iskelet orta büyüklükte bir uçan sürüngen cinsi olduğu belirtildi. Geç Kretase Çağı'na ait olan uçan sürüngenin dinazorlarla aynı dönemde neslinin tükenildiğine inanılıyor. Bilim insanları yeni sürüngene Eurazhdarcho langendorfensis adını verdi. Bu uçan sürüngen azhdarchid adı verilen pterozor grubuna ait. Uzun boyunlu, uzun gagalı ve katlanabilir geniş kanatları olan Eurazhdarcho'ya ait araştırma PLoS ONE dergisinde yayımlandı. Dergiye yazan Southampton Üniversitesi'nden Dr. Darren Naish bulunan yeni uçan sürüngeni "Eurazhdarcho uzun boyunlu, geniş kanatlı. Gagası büyük. Kanatlarını gerektiğinde yürümek için de kullanıyor" şeklinde tarif etti. Bulunan bu yeni fosilin bu tür canlıların yaşamlarıyla ilgili teoriye önemli katkısı olacak. Daily Telegaph gazetesinde yer alan habere göre konuyla ilgili açıklama yapan Southampton Ulusal Oşinografi Merkezi'nden Dr. Gareth Dyke "Uçabilmesine rağmen bunlar suda avlanıyordu. Sulak alanlarda dolaşıyorlardı. Uzun gaasını balçıklara batırarak avlanıyordu" dedi. Yeni bir teoriye göre bu tür canlılar ormanlar, otlaklar ve buna benzer yerlerde de avlanmak için dolaşıyorlardı. (GAZETEPORT/YAŞAM) Kaynak : gazeteport.com
  3. 13 ışık yılı uzakta başka Dünya 13 ışık yılı uzaklıkta Dünya benzeri bir gezegen olabileceğini ortaya çıktı. Kaynak : gazeteport.com.tr NASA'a ait Kepler uzay teleskobundan alınan verilere dayanarak yapılan hesaplamalar, 13 ışık yılı uzaklıkta Dünya'ya benzeyen bir gezegenin olabileceğini gösterdi. Teleskobun halka açık verilerine ilişkin yaptıkları araştırmanın sonuçlarını açıklayan, Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics (CfA) araştırma merkezinden astronomlar, Dünya'ya en yakın, benzer gezegenin 13 ışık yılı uzaklıkta olabileceğini hesapladıklarını duyurdu. Astronomlar bu sonuca, kırmızı cüce adı verilen yıldızların yörüngesinde bulunan gezegenlerin yüzde 6'sının yaşama el verişli olduğunu ortaya çıkarmak suretiyle vardıklarını kaydetti. Araştırma heyetinin başı Harvard Üniversitesi astronomlarından Courtney Dressing ABD'nin Massachusetts eyaletine bağlı Cambridge kentinde düzenlediği basın toplantısında yaptıkları bilimsel çalışmanın sonuçları hakkında bilgi verdi. Dressing, ''Dünya'ya benzeyen bir gezegen bulmak için çok büyük mesafeleri araştırmamız gerektiğini düşünürdük. Şimdiyse başka bir Dünya'nın belki de arka bahçemizde, yerinin belirlenmesini beklediğini fark ettik'' diye konuştu. 75 MİLYAR YILDIZIN DÖRTTE ÜÇÜ Güneş'ten daha küçük, soğuk ve donuk yıldızlara kırmızı cüce adı veriliyor. Ortalama büyüklükleri Güneş'in üçte biri, ortalama parlaklıkları da Güneş'in binde biri kadar olan kırmızı cüceler, Samanyolu Galaksi'sindeki en az 75 milyar yıldızın dörtte üçünü oluşturuyor. Güneş'e göre daha küçük boyutta olmaları kırmızı cüceleri, Dünya'ya benzeyen, yaşama elverişli gezegenlerin bulunması ihtimalinin en yüksek olduğu yıldızlar yapıyor. Bu tip yıldızların küçük olması nedeniyle etrafında etrafında dönen gezegenlerin bu yıldızlar üzerindeki etkisi daha büyük oluyor. Dünya ile aynı büyüklükteki bir gezegen yıldızın yuvarlak yüzeyini daha büyük oranda kaplaması, kırmızı cücelerin yörüngesindeki Dünya'ya yakın büyüklükteki gezegenlerin belirlenmesini kolaylaştırıyor. Ayrıca gezegenlerin, Güneş'ten daha soğuk bu yıldızlara, Güneş'e göre daha yakın bir yörüngede dönmeleri de bu gezegenlerin hayata elverişli gezegen kuşağında olma şansını azaltmıyor. NASIL HESAPLANDI? Araştırmalarında, kırmızı cüceleri belirlemek amacıyla Kepler teleskobunca yerleri saptanan 158 bin hedef yıldızı ayıklayan Dressing ve ekibi, daha sonra büyüklüklerini ve ısılarını daha kesin olarak hesaplayabilmek amacıyla bu yıldızları yeniden analiz etti. Böylece araştırmacılar, yaptıkları analiz sonucu kırmızı cücelerin tamamının eskiden sanıldığından daha küçük ve daha soğuk olduğunu belirledi. Yeni veriler ışığında yaptıkları araştırma sonucu kırmızı cücelerin yörüngesinde 95 Dünya benzeri gezegen olmaya aday gezegen saptayan araştırmacılar, bu tip yıldızların yüzde 60'ının Güneş Sistemi'ndeki Neptün gezegeninden daha küçük gezegenlere sahip olduğunu hesapladı. Bu 95 aday gezegenden sadece 3'ünün yeterince sıcak ve aşağı yukarı Dünya ile aynı büyüklükte olduğunu belirleyen araştırmacılar, istatistiki olarak bakıldığında bunun, tüm kırmızı cücelerin etraflarında dönen gezegenlerin yüzde 6'sının Dünya'ya benzeyen gezegenlerden oluştuğu anlamına geldiğini ortaya koydu. Güneş'e en yakın mesafedeki yıldızların yüzde 75'inin kırmızı cücelerden oluştuğunun bilindiğini kaydeden araştırmacılar, kırmızı cücelerin etrafındaki gezegenlerin yüzde 6'sının hayata elverişli olması gerektiğine ilişkin yaptıkları hesaplamadan yola çıkarak Dünya'ya en yakın Dünya benzeri gezegenin 13 ışık yılı uzakta olması gerektiğini hesapladı.
  4. Senden bir ricam olacak. Yazilanlarin rahat anlasilir ve kolay okunabilmesi adina, lutfen; paragraf kullan ve paragraflari bos bir hat birakarak kullan. Nokta ve virgullerden ya da imla isaretlerinden sonra da bir harflik bosluk birak. Boylece okunma kolayligi saglamis olursun. Bu sekilde okuma zorlugu doguyor ve okunma zevki yerine okuma s1k1nt1si doguyor.
  5. Peki Ataturk'un dediklerini ve yaptiklarini "kemalizm" adi altinda mutlaklastirmak, kalici kilmak ve bu 20. yuzyilin basindaki bir ideolojik inanci hala 21. yuzyilda cagdas olarak gelistirememek nasil Ataturk'un bu dedigi ile ortusur? Bilim ve akil meraba lakapli arkadasin da dedigi gibi olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik olarak ne bir suphe ne de bir kesinlik icermez. Dolayisi ile sabit degildir. Devamli cagdas olarak bilim olarak teknik olarak felsefe olarak etik olarak ve bilimum insanoglu soyutlamasi olarak yenilenen ve degisen iceriktedir. Zaten bunlari sabitlemek inancsal ideolojik olarak cagdisi, tutucu, gerici, yeniye ayak direten eski ve de olani objektif goremeyen bir beyin sahibi olmak demektir. Cunku bilimsel akil gorebilen ve gordugunu kendi idseolojik inancsal dogrusu ile carpitan ve kendi dogrusu disindakileri gormek istemeyen akil degildir. Bu akil insanoglunun insan,ligi adina isleyen bilimsel bilissel ve bilgisel akil olmanin yaninda her farki algilamaile icsellestirebilen bir akildir. Aklin bencilligi, bananeciligi, bireyciligi, ve de ideolojik inancsal dogru temelli cikari ve bu cikar ugruna yapilan her turlu insan ve insanlikdisi dusunce ve davranisi guc otorite temelinde mubah ve mesru kilmayi her turlu duygu somurusunu ve su istismarini ve paralel olarak otekilestirmeyi koruklemeyi one cikarmasi, bilimsel ve bilissel olan akil degildir. Bu akil bilimin ve cagdasligin da akli degildir.
  6. Peki bir kurdun kurtlugu vatandaslik ile yok olur mu? Turkiye'deki kurd varligindan Ataturk'te bahsediyor. Dolayisi ile kurd varligi ayni turk ya da Osmanli'da yukselen diger milli kokensel etnik varliklar gibi ayni donemin ve zamanin bir urunudur. Kurd varliginin ilk "ustune gidis" Dersim olaylaridir. Cunku pragmatist yanasim, Kurtulus savasindan ve TC kurulduktan sonra kurdlere bakis acisini tamamen degistirmis, onun onceden var saydigi varligini yok saymaya yonelmistir. Teklestirme politikasi baskici diktator bir asimilasyon politikasidir. Cunku tarihsel ve kulturel olarak ortada bir adaptasyon yoktur. Cunku Anadoludaki her fark zaten bir biri ile ic ice yasamakta ve adapte olmaktadir. Buradaki sorun bu birliktelige politik etnik kaos temelindeki cikarci ve ayrimci yanasmak ve gecinen farkli halklarin arasina set cekmeye calismaktir. Ayrica bir etnisitenin varligi zaten yasam ve iliskilerde gozlem vermektedir. O yuzden burada onlara has bir ulke sinirlamasi dusunulemez. Cunku ulkeleri su anki TC cografi sinirlari icindeki her alandir. Buradaki objektivizm, zaten subjektif bir tek milliyetci penceresinden bakmamaktir. Yani objektif olmayan hem turk hem de kurd milliyetciligidir. Cunku ikiside biribirinden ayrim olarak bakmaktadir. Etnik fark olarak bakmak ise tam da objektif olandir. Cunku Anadoludaki her turlu olan etnik fark, senin, benim ya da baskasinin iradesinden bagimsiz olarak mevcuttur.
  7. Sen neden kendi yorumunu dile getirmiyorsun?
  8. Tabiki dunyayi ve insanligi ve insani ya da herseyi herkes istedigi gibi gorebilir. Onemli olan ise insan olarak kendini ve turunu algilayabilmek ve insanlik adina dusunebilmek ve davranabilmektir. Iste hak ve ozgurlukler de bunun bireysel temelidir. Sonucta sosyal olarak yasam ve iliski suren insanoglunda hak ve ozgurlukler biribirilerinin alanlarina mudahele etmedigi surece gecerlidir. Zaten mudahele varsa olan hak ve ozgurlukler degil; aksine bunun hukui ihlalidir. Herhangibi tercih de once bilinc ve farkindalik gerektirir. Olanlardan birinin ardindan gitmek bilincli ve farkindalikli bir tercih degildir. Tercih zihinseldir. Bu da bilgi algi farkidir. Her turlu tercihin insanliktan yana olabilmesi de yine zihinsel ve bilinc isidir.
  9. evrensel-insan şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    Goruldugu kadariyla sen ozelestiri yapmak yerine hala baskalarini (lakabimi ve dominik lakabini) degerlendiriyor, ya da baskalarindan yakiniyorsun. Birincisi kimse senin ile ayni ideolojik inancsal dogruyu paylasmak zorunda degildir. Ikincisi ozelestiri demek, baskalarini degil; kendini degerlendirmek ve sorgulamaktir. Yani "bu durumun boyle olmasinda benim yerim/rolum/hatam v.s. nedir?" sorusuna kisinin kendi verecegi yanittir. Ideoloji bir kisinin hedefledigi, bekledigi ya da uzerine hareket ettigi fikirlerin olusumudur. Goruldugu gibi siyasal ve toplumsal olarak ne insan ne de tum insanligi kapsayan bir icerigi yoktur. Burada ideolojinin iki yonu vardir, ideolojiyi ortaya atan ve ortaya atilan ideolojiyi kendince yorumlayan, takip eden ve benimseyen.
  10. Zaten bilinse kimse bahis oynamaz. Ben pek soruyu algilayamadim.
  11. A-Devrimi yapan nicelikli guc-otorite/iktidar B- Bu gucu takibeden kitlesel guc-iktidar tarafi C-Devrime maruz kalan, uzerine devrim yapilan kesim.-yapilan devrim karsiti Bana buradaki nitelikten, bilincten, farkindaliktan ve kisaca zihniyetteki nitelikten hangi kesim haberdar soyler misin? Zihinsel devrimden ne algiliyorsun. Cunku senin bahsettigin fenomenal devrim. Zaten bu algilanirsa, bugun neden 1923 ile gelen kazanimlarin bir bir elden ciktigi ve savunulamadigi da anlasilir.
  12. 1-2 Şubat 2013 Felsefe, Tanrı ve Din 1 Şubat Cuma: 13:00 Halil Turan: “Eski Çağ’da Tanrılar, Tanrı, Tanrısızlık ve Ahlak” 14:30 Türker Armaner: “Tapınak Yıkılırken Spinoza” 16:00 Örsan K. Öymen: “Hume’un Agnostisizmi ve Nietzsche’nin Ateizmi” 17:30 Barış Parkan: “Feuerbach, Marx ve Kierkegaard’da Din ve Bireyin Oluşumu” 19:30 Akşam Yemeği (Grand Assos Otel Restaurant) 2 Şubat Cumartesi: 13:00 Ayhan Sol: “Natüralizm, Ateizm ve Darwinizm” 14:30 Cemil Güzey: “Şair, Sezgi ve Hakikat” 16:00 Oruç Aruoba: “‘Tanrı’ Nasıl ‘Öldü’?” 17:30 Uluğ Nutku: “Tanrı İnancı ve Felsefe” 19:30 Akşam Yemeği (Nazlıhan Otel Restaurant) 22:30 Uzun Ev’de Parti (DJ Örsan & DJ Resul) Not: Toplantılar Liman bölgesinde Nazlıhan Otel’de (0-286-7217385) gerçekleşecektir. Tüm konuşmalar ve diyaloglar Türkçe’dir. Behramkale Köy-Liman arasında ücretli dolmuş seferleri bulunmaktadır. Yemekler ve Uzun Ev’deki parti tüm katılımcılara açıktır. Ücretleri herkes kendisi doğrudan restaurant ve kafe işletmesine ödemektedir. Konuşmacılar hakkında kısaca: Uluğ Nutku: Cumhuriyet Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden emekli olmuştur. (Profesör). Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden almıştır. İlgi ve çalışma alanları: Felsefi Antropoloji, Epistemoloji, Etik. Descartes, Locke, Leibniz, Spinoza, Hume, Kant. “İnanmanın Felsefesi”, “Daha Güncel Felsefe”, “Felsefe ve Güncellik”, “Ur Uruk Urşu”, "Gezgin Felsefe", “İnsan Felsefesi Çalışmaları” kitaplarının yazarıdır. Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. Oruç Aruoba: Yüksek Lisans ve Doktora derecesini Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Epistemoloji, Etik, Hume, Kant, Kierkegaard, Nietzsche, Marx, Heidegger, Sartre ve Wittgenstein. “Benlik”, “Sayıklamalar”, “Kesik Esintiler”, “Geç Gelen Ağıtlar”, “Ol / An”, “Doğançay'ın Çınarları”, “Zilif”, “Çengelköy Defteri”, “İle İlişki Defteri”, “Yakın”, “Ne Ki Hiç Haikular”, “Tümceler Bir Yerlerden Bir Zamanlar”, “De ki İşte”, “Yürüme”, “Uzak”, “Hani”, “Olmayalı”, “Ne Otuz Altı Tanzaku” kitaplarının yazarıdır. Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. Halil Turan: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Profesör). Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Epistemoloji, Ontoloji, Etik, Bilim Felsefesi, Descartes, Hume, Kant, Kuhn. “Mantık Terimleri Sözlüğü” kitabının yazarıdır. (Teo Grünberg, David Grünberg ve Adnan Onart ile birlikte). Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. Ayhan Sol: Orta Doğu Teknik Ünversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi. (Profesör). Doktora derecesini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden almıştır. İlgi ve çalışma alanları: Epistemoloji, Bilim Felsefesi, Biyoloji Felsefesi, Çevre Felsefesi, Etik. Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. Örsan K. Öymen: Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi (Profesör), Felsefe Sanat Bilim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Assos'ta Felsefe projesinin kurucusu ve direktörü. Lisans ve Doktora derecesini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden, Yüksek Lisans derecesini New York Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Epistemoloji, Etik, Siyaset Felsefesi, Kuşkuculuk, Varoluşçuluk, Sextus, Hume, Nietzsche, Marx, Heidegger, Sartre. “Hume” kitabının yazarı ve derleyicisidir. Alanında birçok makalesi bulunmaktadır. Cemil Güzey: Mimar Sinan Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Doçent). Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Ontoloji, Etik, Dil Felsefesi, Hint Felsefesi, Herakleitos, Wittgenstein. Alanında birçok makalesi bulunmaktadır. Türker Armaner: Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi. (Doçent). Lisans derecesini Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden, Yüksek Lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden, Doktora derecesini Paris Saint Dennis VIII Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Estetik, Siyaset Felsefesi, 19. Yüzyıl Felsefesi, Dil Felsefesi, Frege, Wittgenstein, Boethius, Fichte, Schopenhauer, Marx, Kierkegaard. “Dalgakıran,” “Taş Hücre”, “Kıyısız” (kısa öykü) ve “Tahta Saplı Bıçak” (roman) kitaplarının yazarıdır. Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. "Lapsus" dergisinin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni'dir. Barış Parkan: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Doçent). Yüksek Lisans derecesini Milwaukee Wisconsin Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden, Doktora derecesini Texas Üniversitesi (Austin) Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Siyaset Felsefesi, Etik, Ontoloji, Marx, Hegel, Whitehead. “Marx” kitabının yazarı ve derleyicisidir. Alanında çeşitli makaleleri bulunmaktadır. Konuşmalar, Tartışmalar, Diyaloglar Assos'ta Felsefe'nin toplantılarında, ister öğrenci, ister hoca, ister ikisinin de dışında katılımcılar olsun, herkes konuşma, düşüncelerini aktarma ve geliştirme şansına sahiptir. Amacımız sadece konuşmak veya "vaaz vermek" değil, tartışmak, diyalog, karşılıklı etkileşim ve düşünce alışverişidir. Bu çerçevede, konuşmacının sunuşundan sonra, yaklaşık bir saat süren sunuş süresi kadar bir zamanı, soru ve yanıtlara, konuşma üzerine yapılan yorumlara, karşılıklı düşünce alışverişine ayırıyoruz. Böylece toplantıların, bazı felsefe kongrelerinde, konferanslarında sık sık görüldüğü gibi zaman sınırlamalı bildiri okuma maratonuna, “20 dakika sunum 10 dakika soru-yanıt” gibi yüzeysel kalıplara dönüşmesini engellemeye çalışıyoruz. Toplantılar yaklaşık 60 kişinin katılımıyla gerçekleşmektedir. Ses ve anlam kaosunu önlemek açısından, konuşmacı veya moderatör söz hakkı vermeden söze girmemek çok önemlidir. Doğallığı, spontaniteyi korumak ve olası çeviri hatalarından doğabilecek yanlış anlamaları önlemek amacıyla herhangi bir çeviri yapılmamaktadır. Uluslararası toplantıların dili İngilizce, diğerleriyse Türkçe'dir. Konuşmacılar, istedikleri takdirde, sunuşlarının yazılı metnini ve/veya özetini diğer katılımcılara dağıtabilirler. Katılımcılar Assos'ta Felsefe'nin yurt içinden katılımcıları ağırlıklı olarak ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi'nden felsefe hocaları, öğrencileri ve mezunlarıdır. Yurt dışından katılımcılar, ağırlıklı olarak, Avrupa ve ABD başta olmak üzere, yine çeşitli üniversitelerin felsefe bölümlerinden hocalar, öğrenciler ve mezunlardır. Assos'ta Felsefe'nin buluşmalarına katılan hocalardan bazıları şunlardır: Ahmet İnam (ODTÜ), Pınar Canevi (Emekli- Boğaziçi Üniversitesi), Örsan K. Öymen (Bahçeşehir Üniversitesi), Cemal Yıldırım (Emekli-ODTÜ), Eva Picardi (Bolonya Üniversitesi / İtalya), Nicla Vassalo (Genova Üniversitesi / İtalya), Amihud Gilead (Haifa Üniversitesi / İsrail), Brian Elliot (Dublin Üniversitesi / İrlanda), John Bollender (ODTÜ), Halil Turan (ODTÜ), Ayhan Sol (ODTÜ), Geoff Bowe (Bilkent Üniversitesi), Türker Armaner (Galatasaray Üniversitesi), Cengiz Çakmak (İstanbul Üniversitesi), Cemil Güzey (Mimar Sinan Üniversitesi), Sezgi Durgun (Marmara Üniversitesi), Bülent Gözkan (Yeditepe Üniversitesi), Yaman Örs (Ankara Üniversitesi), Sinan Özbek (Kocaeli Üniversitesi), Güven Güzeldere (Duke Üniversitesi / ABD), David Cooper (Durham Üniversitesi / İngiltere), Asa Kasher (Tel Aviv Üniversitesi / İsrail), Gary Banham (Manchester Metropolitan Üniversitesi / İngiltere), Alan Kim (Memphis Üniversitesi / ABD), Gerrit Steunebrink (Nijmegen Üniversitesi / Hollanda), Stephen Stich (Rutgers Üniversitesi / ABD), Paul van Tongeren (Nijmegen Üniversitesi / Hollanda), Stephen Laurence (Sheffield Üniversitesi / İngiltere), Geraldine Coggins (Aberdeen Üniversitesi / İngiltere), Walter Cavini (Bologna Üniversitesi / İtalya), Orly Shenker (London School of Economics / İngiltere), Erdinç Sayan (ODTÜ), Melih Başaran (Galatasaray Üniversitesi), Gisela Striker (Harvard Üniversitesi / ABD), Julia Annas (Arizona Üniversitesi / ABD), Richard Bett (John Hopkins Üniversitesi / ABD), James Allen (Pittsburgh Üniversitesi / ABD), Christos Evangeliou (Towson Üniversitesi / ABD), Matthias Bormuth (Tuebingen Üniversitesi / Almanya), Charlotte Witt (New Hamsphire Üniversitesi / ABD), Sarah Conly (Colby College / ABD), Roberto Polito (Cambridge Üniversitesi / İngiltere), Lucas Thorpe (Bilkent Üniversitesi), Martin Vialon (Yeditepe Üniversitesi), Sylvana Chrysakopoulou (Patras Üniversitesi / Yunanistan), David Owen (Arizona Üniversitesi ( ABD), Tito Magri (Roma Üniversitesi / İtalya) Colin Howson (London School of Economics / İngiltere), Don Garrett (Nwe York Üniversitesi / ABD), Ulrich Haase (Manchester Metropolitan Üniversitesi / İngiltere), Clare Carlisle (Liverpool Üniversitesi / İngiltere), Marc Sinclair (Manchester Metropolitan Üniversitesi / İngiltere), Ulrich Steinvorth (Bilkent Üniversitesi), Iddo Landau (Haifa Üniversitesi / İsrail), Keith Crome (Manchester Metropolitan Üniversitesi / İngiltere), Christof Rapp (Humboldt Üniversitesi Berlin / Almanya), Christoph Horn (Bonn Üniversitesi / Almanya), Pierre Destree (Louvain Üniversitesi / Belçika), Anthony Price (Birbeck College Londra / İngiltere), Dan Russell (Monash Üniversitesi / Avustralya), Phillip Brüllmann (Humboldt Üniversitesi Berlin / Almanya), Christopher Gill (Exeter Üniversitesi / İngiltere), Jean Salem (Paris Üniversitesi 1 Sorbonne / Fransa), Amber Carpenter (St Andrews Üniversitesi / İngiltere), Doğan Özlem (Muğla Üniversitesi), Oruç Aruoba (Hacettepe Üniversitesi), Barış Parkan (ODTÜ), Çetin Türkyılmaz (Hacettepe Üniversitesi). Başvuru ve Kayıt Organizasyonla ve kavramsal altyapıyla ilgili olası sorunları önlemek için bir başvuru ve kayıt süreci gerekmektedir. Katılmak isteyen herkes önceden başvurmalı, internet üzerinden ilişikteki formu eksiksiz doldurmalı, ayrıca başvurduğunu [email protected] adresine bir e-posta mesajı atarak teyid etmelidir. Başvurunuzu aldıktan sonra katılımcı olarak kayıt olduğunuza dair bir teyid yanıtını e-posta adresinize göndereceğiz. (Başvuru sayısının yüksek olması durumunda, teyid mektubu birden fazla kişiye topluca da gönderilebileceği için, söz konusu mektup zaman zaman "spam" dosyanıza da düşebilmekte, hatta yaptığınız "spam" ayarlarına göre, anında veya kısa bir süre sonra silinebilmektedir. Bu nedenle başvuru yaptığınız andan itibaren, toplantı tarihine kadar, teyid mektubu için "spam" dosyalarınızı da kontrol etmeniz, gerekirse "spam" ayarlarınızı değiştirmeniz önemle rica olunur.) Katılımcı sayımız sınırlı olacağından, ne kadar erken başvurursanız, başvurunuzun kabul edilme olasılığı o kadar artar. Katılımı kesin olmayanların başvuru yapmamasını, katılımları iptal olanların da bunu bize bildirmeleri önemle rica olunur. (Bu konuda yabancı katılımcılarla ilgili fazla bir sorun yaşamasak da, Türkiye'de bu konuda hala bir uygarlık sorunu olduğunu üzülerek gözlemliyoruz). Assos’ta Felsefe etkinliği de dahil olmak üzere, dernek etkinlik giderleri bağışlar ile karşılanmaktadır. (“Masraflar” başlıklı bölümü okuyunuz). Bağış yatırmak isteyenlerin söz konusu bağışı nasıl yatıracakları kayıt olduktan sonra bildirilecektir (Etkinlikler iki ay önceden bu web sitesinde "Gelecek Etkinlikler" sayfasında duyurulmaktadır. Etkinlikleri herkese ayrı ayrı bildirmek gibi bir olanağımız yoktur. Etkinliklere katılmak isteyenler program ve tarihleri bu siteden takip edebilirler. Etkinliklere katılmak için derneğe üye olmak gibi bir zorunluluk yoktur). Assos'ta Felsefe Başvuru Formu Lütfen bu formu eksiksiz doldurun. 1-2 Şubat 2013 buluşması için son başvuru tarihi 29 Ocak 2013'dür. Felsefe, uçsuz bucaksız, her şeyi sorgulayabilen, sınır tanımayan yaratıcı bir düşünce, sezgi ve duygu dünyasıdır. Ne yazık ki günümüzde felsefe, düzenin de zorlamasıyla, giderek kuru bir akademik disiplin haline dönüştü, felsefe tutkusunun yerini akademik kariyer kaygısı almaya başladı. Sorunumuz "akademi" kavramıyla değil, "kariyer" kavramıyla, felsefenin sadece bir kariyer nesnesi olarak algılanmasında. Filozofların, felsefe tutkunlarının yerini "felsefe memurlarının", felsefi yaratıcılığın yerini sadece “uzmanların" almasından, felsefenin bir meslek dalı gibi algılanmasından, akademik ünvanların bir araç olmaktan çıkıp bir amaca dönüşmesinden, kişiliklerin, yeteneklerin ünvanlarla ölçülmesinden ve özdeşleşmesinden, ünvanların yazılanlardan, söylenenlerden, düşünülenlerden daha önemli hale gelmesinden, kısacası, felsefenin ruhuna, çıkış noktasına aykırı, felsefeye yönelik gayrıciddi, yüzeysel ve şekilci yaklaşımlardan kaygı duyuyoruz. Assos'ta Felsefe, sadece felsefenin, merakın, sorgulamanın amaç olduğu bir bakış açısıyla yola çıkarak, herkesin kolayca felsefi bir zihine sahip olabileceğini varsayan popülist ve yanıltıcı bir felsefe anlayışına da kapılmadan, felsefe tutkunlarını Assos'ta buluşturmayı, yapaylıktan uzak, doğal bir tartışma, diyalog, karşılıklı etkileşim ortamı yaratmayı hedeflemektedir. Felsefe Sanat Bilim Derneği (www.felsefesanatbilim.org)‘nin bir etkinliği olarak gerçekleşen Assos’ta Felsefe ayrıca, Aristoteles’in burada felsefe dersleri verdiği yıllardan sonra, yani binlerce yıl sonra, Assos’a felsefeyi yeniden getiren ilk harekettir. Biz Assos’ta felsefe yaparken, bir yandan felsefenin gelişmesine katkıda bulunmak, bir yandan da, Antik Yunan'da olduğu gibi, doğal bir ortamdan kopmamak, Ege'nin doğasıyla ve kültürüyle bütünleşmek, büyük kent yaşamının acımasız düzeninden uzakta kalmak istiyoruz. Midilli Adası'nın karşısında, antik Truva kentinin hemen güneyinde yer alan Assos, böyle bir ortamı oluşturmak için ideal yer. Assos gerçekten Ege Denizi kıyılarının en güzel yerlerinden birisi. Çarpık yapılaşmanın dışında kalmış, denizi maviliğini ve berraklığını korumuş, bitki örtüsü yıpranmamış Assos, aynı zamanda, gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan birisi olan Aristoteles'in yaşadığı yerler arasındadır. Aristoteles, araştırmalarının bazılarını burada yapmış, burada bir felsefe okulu kurmuş, feslefe eğitimi vermiş, ayrıca Assos'un hükümdarı Hermias'ın yeğeniyle evlenmiş, bu evlilikten çocukları da olmuştur. Tabii bu arada, felsefede Stoacı akımın öncülerinden Kleantes'i de unutmamak gerekiyor. Assos’lu olan Kleantes, Stoacı okulun kurucusu olan Sitiyumlu Zenon'un ölümünden sonra okulun başına geçmiş, bu akımın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Batı Anadolu, felsefe tarihi açısından dünyanın en önemli yerlerinden birisidir. Nedense bu boyut çok fazla bilinmez ya da anımsanmaz. "Batının" ilk filozofları olarak anılan Tales, Anaksimenes, Anaksimender ve atomist felsefenin öncüsü Leusippus Milet’lidir. Atinalılara felsefeyi ilk öğreten kişi olduğu söylenen Anaksagoras Klazomenai’lidir. Antik dönemin önemli filozoflarından Herakleitos Efes’lidir. Felsefe bu topraklarda yeni bir şey değildir, ancak eskide de kalmamalıdır. Neden olmasın? Gecmis/gelecek etkinlikler, katilimcilar ve bilgi icin; http://www.philosoph...s.org/index.htm
  13. Gunumuzde bu kavramlar ve cesitlenmeleri, soyle aciklanmaktadir. Millet: Ortak bir dil, kultur, etnisite koken ve tarih paylasan halk toplumu/toplulugu. Yine ayni zamanda, toplulugun/toplumun etnisite farkina bakilmaksizin ortak sinir ve hukumet paylasan halk anlamina da gelir. Milliyet : Tek bir kisinin millet devlet ile kanuni iliskisidir. Milliyet, normalde kisinin devlet tarafindan korunmasini icerir ve kisinin devlete bazi yukumluluklerini icerir. Bu korunma haklari ve yukumluluk gorevlerinin ne oldugu ulkeden ulkeye degisim gosterir. Milliyet teknik ve kanuni olarak vatandasliktan farklilassa bile, cogu modern ulkede butun milliyetler, devletin vatandasidir ve butun vatandaslar devletin millilerindendir (milli takim, milli egitim v.s.) Millet Devleti :Kendi tanimladigi Politik kanuniyetini milletin ustunde hakim kilan uniter devlettir. Devlet politik ve cografi butundur. Millet kulturel ya da/ve de etnik temeldedir. Buradaki fark mukayese olarak cok milli devlet, sehir devleti, imparatorluk,konfederasyon ve buna benzer devletler ile ters duser. Buradaki anahtar fark, halkin ve tek adamligin (kral, padisah, imparator v.s.) farkidir. Vatandaslik : Kisi ile devlet arasindaki baga isaret eder. Milliyet ile esanlamli olabilir, fakat milliyet etnisiteyi de icerir. Vatandaslik genelde ulkede calisma ve yasam hakki ve politik yasamda yer alma ile bagintilidir. Birbiri ile celisen iki turlu vatandaslik vardir. Ozgur birey icerikli vatandaslik ve sivil cumhuriyetci icerikli vatandaslik. Ozgur birey : Bireyin ekonomik durumuna odaklanir. Burada devlet bireyi icin vardir. Bireyin gorevi kanunlara uymak, iste calismak, vergilerini odemek ve gerekirse de milletini savunmak. Politik olarak bir pasiflik soz konusudur. Vatandaslik kisinin kendi secimi temelinde yetistirmesini/aydinlatmasini ongorur. Bunun icin bireye gerekenleri devlet saglar. Sivil cumhuriyetci : Kisinin politik durumuna odaklanir. Hersey ortak bir politikanin baskisi altindadir. Kanuni rahatsizliklar sikintilar kisiyi etkisi altina alir. Kisiler hep bir noktada tutulmaya calisilir. Yani suru psikolojisi ve korku felsefesi. Vatandaslik genel ve toplumsal kisilik temelindedir. Kisi politik olarak aktiftir. Kisinin gorevleri konusunda bosluklar dogabilir. Buradaki politik aktiflik, kisinin politik bilinci degil; yasam ve iliskisinde politika uzerine fikir yurutmesi ve tartismasi anlamindadir. Cunku politik toplum kutuplasmasi baskisi altindadir ve politik secime zorlanir. Etnisite : Etnik koken ya da etnik grup, ortak kultur yada milliyet temelindeki sosyal katagoridir. Etnik kimlik grubun ortak karakteristiklerini diger gruplardan farkli kilandir. Bunlar zorunlu olmamak sartiyla, ortak: nesil/soy , gorunus, giyim/kusam, mutfak/ascilik, miras/kalitim, tarih, dil, sive, din, gelenek, simge/imge ya da etik/kulturel faktor farki icerebilir.
  14. "Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur." - Kaynak: ATATÜRK, 1933, Milli Eğitim Bakanı Dr.Reşit Galip'e hitaben, İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi Evet. Yukarida Ataturk'un 1933 yilinda kendi agzindan soyledigi bu paragrafi; Ulusalci, milliyetci, Ataturkcu, kemalist Dindar sunni ya da alevi v.s. Baska bir dini inanc sahibi Dini olmayan ve tanrisiz Sosyalist, komunist, liberal, sosyal demokrat v.s. temelli her turlu solcu ve her turlu sagci v.s. Kisaca bunu okuyan yazar arkadasin ideolojisi inanci izmi v.s. her ne ise onun ile nasil degerlendirir, yorumlar veya aciklar?
  15. evrensel-insan şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    "Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur." - Kaynak: ATATÜRK, 1933, Milli Eğitim Bakanı Dr.Reşit Galip'e hitaben, İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi
  16. Tanri sence varsa nerede? Ayrica sence tanri nedir? "yoktan var etmek" ne demek? Sence neden ve tanrinin ne ozellikleri var? Sence bu ozellikleri on a kim/ne vermis? Bu sorulara yanit verirsen, ona gore de devam ederiz.
  17. "Bana bende demen, bende degilem; Bir ben vardir, bende benden iceru" Aslinda bizim tasavvufumuzun tarihi ve cografi temeli islam degil; deizmdir. Cunku Allah'a ulasirken din yoktur. Sadece ulasmak isteyen kisinin kendi tarikati vardir. Bu da bugunku "varolus bir sirdir/gizemdir" mistisizm temelinin o gunku versiyonudur. Yani varolusa teleoloji yuklemek. Zaten islam ve diger ibrahimi dinler ve genelde din felsefesi, insanoglu disi bir soyut/somut varliga teleoloji dolayisiyle numenal yeti yuklemektir. Iste bu yuzden metafizigin ontolojik tum ideolojik tabanlarinin akilciligi bu gozlem vermeyen; ilkleme, tekleme, mutlaklama, kesinlik akilciliginin insanoglunu ya bir madde/meta/mala ya da tanriya teslim etmedir. Cunku metafizikte hem insanoglu varliginin hem de numenal yeti varliginin bilisselligi yoktur. Iste o yuzden de butun iktidara, guce ve otoriteye dayanan izmler insanoglunu nicelik olarak gorur, nitelik ve bilinc olarak degil. O yuzden de insanoglunun yasami her turlu ideolojik inancsal ve etik deger icin kullanilir ve harcanir.
  18. Bu Mart hani o "azginlik" Mart'i mi? yoksa dogum olarak Mart mi?
  19. Tabiki ABD ya da AB'den cekinecek degiller ya. Ne de olsa BOP projesinin ideolojik yazari onlar. Yani senaryo onlarin.
  20. Bilindigi gibi Libya konusunda yapilan hatayi, Suriye konusunda tekrar etmeyen iktidar da; Suriye "saldirisi arifesinde bir "magduriyeti oynama" egilimi var. Yani hic iceride yatan askerleri sanki iceriye kendi kanunu ile kendi atmamis gibi, bir yakinma, bir aglama birsikayet v.s. Son ABD buyukelcisinin yaptigi "hak/hukuk kokan" iceridekilere yonelik elestiriyi artik Iktidar da yapiyor. Halbuki ayni elestiri iki yil once yine ayni ABD buyukelcisinden gelmis ve iktidar onu "acemi elci" diye "hafife almisti." Buradan su sonuc cikar. Ya batinin daha bir ileri gorusu ve haksizliklara dur demek istemesi, ya da o zaman verilen mesajin iktidarca alinamayip, Libya konusunda tekrarlanan bir hata? Bugun ABD rolunu oyle guzel oynuyorki, hem direktifini veriyor, hem de uygulanan direktifi "hak/hukuk" adina elestiriyor. Bunu en son Davutoglu'nun Israil konusunda yaptigi Suriye/Esad'a yonelik "kiskirtmanin" ABD tarafindan acikca "Davutoglu ortaligi kizistiriyor" olarak uyari almasi. Anlasilan birey bilinci olmayan akil yerine duygusu ile hareket eden iktidar bu dogu dusunce ve davranisi ile direktiflere bir turlu zamaninda uyamayacak; Ya one gececek Ya geri kalacak Ya "T.k.rd.g.n. y.liy.c.k" Ya da "pireyi deve yapacak" Bu acidan da en mantiklisi iktidarin her turlu "saklamaya calistigi" icraatini, ABD ve AB'den ogrenmek daha saglikli. Neyseki su an istifalarla da ordu kademesi komutansiz, yoksa mazallah yine "tutturamayip" Suriye'ye savas acabilirdi. Zaten TSK bundan once getirilen genelkurmay baskaninin istifasi ile icerdekiler ile ayni paralelde tavrini koymustu. Iste su an TSK her duzey askeri ile boyle bir ikircim yasiyor. "Ya bizi de iceri atarlarsa!" Ya da "ya bana da terorist derlerse!" diye.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.