Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tülvent' in Dağarcığı


tülvent

Önerilen İletiler

  • 2 hafta sonra...

fakir-adam.jpg

 

 

'' Bazı şeyler çabuk biter...

Sigara çabuk biter. Çay... Alarm kurulmuşsa uyku...

Bitmesin isteniyorsa, yol...

Yarısında yakalamışsanız çok sevdiğiniz o şarkı çabuk biter.

Sarılmış izliyorsanız bir film,

Hızlı yaşarsanız bir ömür,

Çok severseniz aşk!

Çabuk biter. ''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

b-41768-Sevgi.jpg

 

 

Amerikalı bir klinik psikolog "Gününüze sevinç katmanın elli yolu" diye bir şeyler karalamış. Çok seviliyor böyle şeyler modern dünyada. On adım, yirmi basamak, elli yol...

 

C. Rubinstein adlı psikolog da hemen hepsi "dışarı çık, beş dakika yürü, renkli giysiler dene, güneşin batışını seyret, tv'yi kapat ve yirmi dakika sessizlik içinde otur" türünden acıklı düzeyde naylon tavsiyelerde bulunmuş.

 

Hepsi ya bir nesneyi ya da zamanı tüketmeye dayanıyor.

 

Oysa içinde "sevme" olmayan gerçek bir "sevinme" hali yok!

Esas yolu seçmeyeceksen, elli değil, yüz başka yolu denesen ne olur!

Bir yere varamazsın!

Onlar "kendini eğlendirmek"tir, sevinç başka!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

59029_149672478400691_128416300526309_304603_6641056_n.jpg

 

 

 

 

Kadın çıkar başka kadının rahminden.;

 

hayata ilk çığlığını atar;

 

sessizliği işitir..

 

babasının gözlerindeki hayal kırıklığı;

 

ilk yaşadığı şaşkınlık olur.

 

’sessizlik oldu mu kız doğarmış’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın çocuk olur;

 

gülmesi, oynaması,

 

daldan dala koşması hor görülür;

 

engellenir..

 

’kız kısmı ağır başlı olmalı’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın okula gider;

 

okuma yazma öğreneceği kadar,

 

kadın olmasına yetecek kadar.

 

nedenini anlayamaz;

 

’okuyup da ne olacaksın, okumuş ev kadını mı ?’sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın ergen olur;

 

ayıplanır, saklanır.

 

kadınlığın saklanması gerektiğini öğrenir.

 

susar!

 

kadın genç olur;

 

gezmesi, tozması, konuşulur.

 

laf gelmesin diye, camdan dışarı bakmaz.

 

’kötü kadın’ ne demekmiş öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın evlenecek yaşa gelir;

 

eş seçmez;

 

seçilir.

 

kız kısmını boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya sözünü’ öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın evlenir,

 

eş olmaz ’karı’ olur.

 

evde hizmetçi,

 

mutfakta ahçı,

 

kocasının yanında cilveli olur.

 

’yuvayı dişi kuş yapar’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın aşağılanır, sözü dinlenmez,

 

dayak yer;

 

‘kocanın vurduğu yerde, gül biter’ sözünü öğrenir

 

susar!

 

 

 

kadın anne olur,

 

’koca’nın çocuğunun annesi olur.

 

erkek doğurmadan da

 

ne kadınlığını, ne anneliğini ispatlar.

 

erkek doğurur,

 

ilk kez alkışlanır ki;

 

yine de koca övülür.

 

’erkek adamın erkek çocuğu olur’sözünü öğrenir;

 

susar!

 

 

 

kadın yaşlanır ’ana’ olur;

 

saygıyı o yaşında görür.

 

konuşmak ister;

 

vakit geç’tir.

 

göçer gider.

 

velhasıl;

 

kadın doğar,

 

büyür,

 

yaşar,

 

ölür,

 

ve

 

susar.

 

çoğu kez susuyoruz sade ve sadece.

 

C. Süreya

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Schoolhouse3.jpg

 

 

"...

 

Her yıl eylülde okullar açılırken

kadınlar kırtasiyecilerin önünde dinelirler,

kentin kenar mahallelerindeki,

kitap ve defter alırlar çocuklarına.

umutsuzca ararlar son kuruşlarını

yırtık pırtık el çantalarında.

söylenir dururlar ve derler:

"bilgi neden bu kadar pahalı?"

hiç haberleri yoktur

ne kadar yararsız olduğundan

çocuklara verilen bilginin,

ne kadar boktan."

 

Bertolt Brecht

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

249664_393849697349507_274043798_n.jpg

 

 

İzmir'in koynunda

Uyanmadık hiç yosun kokan sabahlara,

Geceyi yüklenip aşkımızla

Saklambaç oynayamadık dolunayla...

 

Karşıyaka'nın ılık meltemini

Siper edip kıskanç bakışlara

Simit atamadık vapurdan martılara,

Bir bardak demli çayı

Paylaşamadığımız gibi birbirimizin yudumlarıyla...

 

Alsancak'ta

Eğlencenin tavaya vurduğu bir geceye

Teslim edemedik düşlerimizi

Bir bardak biranın buz gibi soğuğunda,

Tıpkı emanet edip aşkımızı

Gidemediğimiz gibi saklı diyarlara...

 

Şirince'de tadına bakamadık şarapların

Kavga edemedik

Şeftali şarabı mı güzel, üzüm şarabı mı diye

Gözlerimizden içtik tutku şarabını

Ayın perdelediği gecelerde...

 

Kemeraltı'nda karışıp kalabalıklara

Eriyip gidemedik sevgililerin arasında

Yüreğimizdeki kalabalığı itip karanlıklara

Sığındık birbirimize

İkimize ait yalnızlığımızdı...

 

Aşkımızı paylaşmadık biz ne İzmir'le

Ne başka bir şehirle;

Ütopyamızın mavi çizgileri

Sakladı bizi derinliklerine...

Sen deniz renginde gizli adamım

Ben dalgalarla koynunda darmadağın,

Şehirler, sınırlar dar gelir bize

Kalıplara sığdıramadığım adamım...

 

 

F. BILGILI

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

487445_346922478733518_1722253554_n.jpg

 

 

İzmir

 

Vakit bir aksam,

Aklımda bir İzмir,bir de sen!

Bir İzmir yakar ateşi ile beni

Değer rüzgarı nefesime

Bir de sen....

 

Vakit bir aksam,

İcimde bir İzmir, bir de sen.

Zaman bir saat kulesinde akar,

Bir de seni düşlerken....

 

Vakit bir aksam,

Dünüm,günüm İzmir

Tek gelecegim, sen!

Sokak lambalarının aksamında bir hüzün

Bir de hayalimde ki yüzün...

 

Vakit bir aksam,

Silinir bütün hikayeler İzmir' de,

Tek bir öykü yasanır, adı aşk!

Sen ve Ben.

 

 

385733_10151183005224776_2032717777_n.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

huzur_innere_ruhe.jpg

 

 

 

"İçimde bir keyifsizlik var, hiç gitmiyor!" diyor.

 

Baksana, diyorum; "dışında" da her şey keyifsiz!

 

"Bu huzursuzluk beni öldürecek; aç değilim, açıkta değilim ama her şeyden endişe çıkartıyorum" diyor.

 

Kötü bir şey bu tabii! İşini gücünü yapmanı engelleyecek noktaya varmasına izin verme, diyerek uyarıyorum onu.

 

Belki bir uzmana görünmesinin yararlı olabileceğini söylüyorum.

 

Fakat bir an durduktan sonra şunu da eklemeden yapamıyorum... Dünyada huzur yok, hayatta huzur yok, bizde nasıl olsun!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"sevgilim, işte eylül

ve işte senin usul usul seğiren yüzün.

 

zaman ki sonsuzdur

bitmemiş şiirler gibidir.

 

bazı hüzünleri

bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

 

biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık

(isteğin bulanık kıyısında).

 

bundan değil midir bizim aşkımızda

sürekli bir akşam hüznü vardır*"

 

İlhan BERK

 

 

eylul-ayinin-hatirlattiklari_23492.jpg

 

 

"Eylül'dü...

 

 

di' li geçmiş bir zamandı yaşadığımız.

 

 

Adımlarımızın kısalığı bundandı,

 

 

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

 

 

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

 

 

ellerin kadar ıssız,

 

 

sen kadar zamansız molalar veriyordum..

 

 

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz;

 

 

Eylül' dü..."

 

 

 

 

 

Cemal SÜREYA

 

541157_384055971666116_735138338_n.jpg

 

 

Bahçe yasta

çiçeklere yağmur iniyor serince

yaz titremekte

sessizce kendi sonuna doğru

 

altın damlıyor yapraktan yaprağa

o yüksek akasya ağacından aşağıya

yaz gülümsüyor şaşırmış ve sönük

ölmekte olan bahçe rüyasına

 

uzunca süre duruyor, güllerin yanında

sessizliği özlüyor

usulca kapatıyor sonra

o büyük yorgun gözlerini...

hermann hesse

 

eylül! daha çocukluğumdan

beri size bakardım ben

bir yazın azalmakta olan

sözcüklerinden nasıl da

ansızın sökülürdünüz

bahçelerle ve kül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! kırılgan mevsim!

cam hançeri güzün

dağılırdı kalbimde

birden gecenin ve gündüzün

perdesiyle örtülürdünüz

tenhâyla ve tül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! unuttum sizi

dağ kızarır yol sararırdı

ve ben dönüşlere bakardım

o amanvermez belleğin

paramparça güldüğüydünüz

aynalarla ve gül

dolardı içim...eylül!

 

hilmi yavuz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkçedeki en hüzünlü,

en romantik ve

en melankolik kelime… Eylül!

Fikrimin ince ayı.

 

Bir ay değil, beşinci mevsimdir Eylül.

 

 

"Sevgilim, işte eylül

ve işte senin usul usul seğiren yüzün.

 

zaman ki sonsuzdur

bitmemiş şiirler gibidir.

 

bazı hüzünleri

bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

 

biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık

(isteğin bulanık kıyısında).

 

bundan değil midir bizim aşkımızda

sürekli bir akşam hüznü vardır*"

 

İlhan BERK

 

eylul-ayinin-hatirlattiklari_23492.jpg

"Eylül'dü...

 

di' li geçmiş bir zamandı yaşadığımız.

 

Adımlarımızın kısalığı bundandı,

 

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

 

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

 

ellerin kadar ıssız,

 

sen kadar zamansız molalar veriyordum..

 

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz;

 

Eylül' dü..."

 

 

Cemal SÜREYA

 

541157_384055971666116_735138338_n.jpg

 

 

Bahçe yasta

çiçeklere yağmur iniyor serince

yaz titremekte

sessizce kendi sonuna doğru

 

altın damlıyor yapraktan yaprağa

o yüksek akasya ağacından aşağıya

yaz gülümsüyor şaşırmış ve sönük

ölmekte olan bahçe rüyasına

 

uzunca süre duruyor, güllerin yanında

sessizliği özlüyor

usulca kapatıyor sonra

o büyük yorgun gözlerini...

 

Hermann Hesse

 

Eylül! daha çocukluğumdan

beri size bakardım ben

bir yazın azalmakta olan

sözcüklerinden nasıl da

ansızın sökülürdünüz

bahçelerle ve kül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! kırılgan mevsim!

cam hançeri güzün

dağılırdı kalbimde

birden gecenin ve gündüzün

perdesiyle örtülürdünüz

tenhâyla ve tül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! unuttum sizi

dağ kızarır yol sararırdı

ve ben dönüşlere bakardım

o amanvermez belleğin

paramparça güldüğüydünüz

aynalarla ve gül

dolardı içim...eylül!

 

hilmi yavuz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihin Gözleri Vardır

 

“Tarihin gözleri var surlarda delik delik” diyen şair bir gerçeğe vurgu yapmaktadır.

 

Bu sözler insanlara geçmişin kendisini izlediğini söyler. Ancak tarihin gözleri yalnız surlarda değildir. Okumasını bilenler ile görmesini becerebilenler için tarih her yerdedir. Her toplum ve insan gerçekte tarihin muhassalasıdır.

 

Tarih yalnız surun, kalenin, devletin, milletin dününü şekillendirmez idrake, kimliğe, fikre ve zihniyete de sızarak toplumların geleceğini de biçimlendirir.

 

Geçmiş bugünün hem öznesi hem de gölgesidir. Nietzsche, “İnsan unutmayı bir türlü öğrenemez. Hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur kendine. İstediği kadar yürüsün, zinciri ile birlikte yürür” derken işte bunu kasteder.

Şair, “Sizin hiç babanız öldü mü?” diye sorar, ardından da “Benim bir kere öldü kör oldum” diye hüzünlenir.

 

Bir Kazakça Türkü “Anam öldü, yaşlandığımı öğrendim” der. Aslında anaların ölümü yaşlanmayı hatırlatır ama ana babalar gerçekte hiçbir zaman ölmez! Onlar gerçekte evlatlarıyla ve evlatlarında yaşar. Çünkü canlar ölümü tadar, ama ruhlar ölümlü değildir. Atalar yalnız biçimde, fizikte, görüntüde değil aynı zamanda ruhta, meşrepte, mizaçta da yaşarlar. Tarihi süreç içinde hiç kimse ebe ecdadını değiştirme imkânına sahip olamamıştır. Kuşkusuz insanların hangi ana babanın çocukları olduğu önemlidir ama hangi tarihin çocukları oldukları ondan da önemlidir.

 

Her şeyin dün olmadığı da bir gerçektir. Bugünü, dünün rahmi mayalar, ama bugün bütün yönleriyle dünden ibaret de değildir. İnsan geçmişini bilir, farkında olur ama hiçbir zaman geçmişte yaşayamaz. Sonuçta geçmiş geçmiştir. Geçmişte yaşanamaz ve geçmiş yönetilemez. Bu yüzden geçmişe saplanıp kalmak ya da geçmişi kutsamak, her şeyi geçmişin prangasında görmek gibi bir sonuç doğurmamalıdır. Geçmişin ya da zamanın olgular üzerindeki etkileri yönünden dünün, bugünün ve yarının eksiğinin de fazlasının da girdabına kapılmak doğru değildir. Dünü ya da bugünü silip atmak da bütünüyle düne ya da bugüne saplanıp kalmak da mümkün olmuyor. Ancak tümüyle düne iltica etmek de ondan kaçınmak da yeterince açıklayıcı olmuyor.

 

Geçmiş insan hafızasının biriktirmelerinin bir armağanıdır. Tıpkı bireysel insanın yaşanmışlıklarının “bellenmesi” ile oluşan geçmişi gibi, toplumların da yazılı ve yazılı olmayan “bellekleri” ile oluşan bir “geçmişi” vardır. Yaşananları yok saymak ya da geçmişi unutulmuş sanmak, yanılgıların en büyüğü olur. Bugününü ve geleceğini, dünün prangalarından kurtararak düşündüğünü ya da özgürleştiğini sananlar, gerçekte geçmişin prangaları altında yaşadığını anlayamayanlardır. Bu yüzden insanlar yalnız anne ve babalarını değil, geçmişlerini de değiştiremezler. Oscar Wilde’ın dediği gibi;

 

“Kimse geçmişini geri satın alabilecek kadar zengin değildir”.

 

Tarih, sanıldığı gibi bir sonuç değil süreçtir. Tarih, geçmişle ilgili olup bir zaman dilimini anlatır. Ancak tarih hiç bir zaman tümüyle geçmiş değildir. Aksine tarihi olguların “zaman” içinde aldığı biçimi anlatır. Bu düşüncenin ilk çağrışımı, geçmişe dönük bir bakışın, “olmuş bitmiş ve şu anla bağı kesilmiş” olana yönelik bir bakış olmadığıdır. Bundan öte, şu anda da akmakta olan bir “oluş” ırmağının kaynağından başlayarak, bugüne dek izlendiği yollara yönelik bir bakış olduğudur.

 

Düşünür “Halen yaşayan insanların ölülere yeterince ilgi” göstermediklerinden söz eder. Yeni nesillerin eskilere göre daha az tarih bilgisine ve dolayısıyla daha az tarih bilincine sahip olduğunu söyler. Buna kötü tarih kitapları ve kötü tarih algılarının neden olduğu tespitinde bulunur.

 

Geçmiş geçmiştir, ama gelecek de bir gün geçmiş olacaktır.

 

Ö. Yeniçeri

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tüketmek için bunca acele ettiğiniz, takvim yapraklarına…

Onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara…

İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?

“Ne kadarı benim hayatım” diye soruyor musunuz?

 

 

540126_10151003389876384_1727031982_n.jpg

 

 

Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine….

Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen..

Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye…

Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan ötesi yalan…

 

Can Dündar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.