Φ tülvent Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2012 Hiç dikkat ettiniz mi? Çay ile kahvenin can sıkıntısıyla ilişkileri çok farklı! Çay sıkıntıyı çekilir kılıyor. Üst üste çay içerek tatlı tatlı sıkılmaya devam edebilirsiniz, ama kahve can sıkıntısıyla sanki kavgalı. Keyif seviyor kahve. Ya da sıkılmayı bir yana bırakıp çalışmamızı istiyor. Çalışırken kahvenin eşliğine diyecek yok! İnsan kahveyle kendini, çayla dünyayı seviyor. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2012 "Umutlar denizinin ortasında bir adaya doğarız. Yakamızı bırakmayan bir hisle yaşar gideriz. Bir şey eksik. Ama ne? Bir tamamlanmamışlık hissiyle yaşarız" diyor M. Ulusoy. Okul biter, eksik kapanmaz! İş, eş, çocuklar. Ne güzeldir! Nasıl çoğaltırlar insanı! Ama bir durup dinlemeye görelim kendimizi... Boşluğun dolmadığını, dairenin bir türlü tamamlanmadığını anlarız. Hayat boş değildir! Ama hayatta hep bir "boşluk" olduğu doğrudur! Şu derin eksiklik hissiyle kavga etmenin, boşluğun uğultusuna kulak tıkamanın, "sonunda tamam olacak" diye çırpınmanın âlemi yok! Huzur, bu "huzursuz gerçeği" kabullenmekten geçiyor! Sevgili M. Ulusoy ne güzel anlatıyor; "Bu gezegenin misafirleriyiz. Kim misafirlikte rahat rahat oturabilir, hah, tamam oldu işte, diyebilir!" Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2012 Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika'nın küçük bir kıyı limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı. "Merhaba balıkçı" diye seslenmiş, "Bu balıkları ne kadar zamanda tuttun?" "Bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı. İştahlanmış bizim işadamı; "Ee, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?" diye sormuş. "Bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı. Şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı; "Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş. Balıkçı, özetlemiş bir gününü: Sabahları açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta yaparım. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. Oldukça meşgul sayılırım senyor". Gerinmiş Amerikalı: "Bak" demiş " Ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın.Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede tuttuğun balıkları doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun". Balıkçı merakla "Bunları yapmak kaç sene alır sinyor" demiş. "15-20 yılda halledersin" demiş Amerikalı, "Ama sonrası daha parlak: Zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın." "Milyonlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı... "Eeee... sonra?" "Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın. Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl...? Mükemmel değil mi?” Balıkçı cevap vermiş, "Sence ben şu anda ne yapıyorum!?.. " Bir an olsun durup düşünseniz Bütün bu telaş ne için? " Arada denize açılıp, çocuklarınızla oynaşmayacak, dostlarınızla gitar çalıp şarap içemeyecek olduktan sonra onca koşturmanın ne anlamı var? Hırsla örülü onca yılın vaat ettiği final, halen yanı başımızda duran mutluluksa, bu yarışa ne gerek var? C. DÜNDAR Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2012 Ruhuma İyi Geldi... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2012 Sene sonunda öğretmen "sessiz kalmak koşuluyla her şeyi yapabilirsiniz." derdi bazen ve karneleri yazmaya başlardı. Karne elle yazıldığı yazının belli bir standartı yoktu, hatta yazısı çirkin olan öğretmenlerin sınıfın güzel yazılı kızlarına yazdırdığı bile olurdu. Başarıdan başarıya koşan eş dost çocukları yüzünden olması gerekenden daha fazla anlam yüklenen karne, eskiden heyecan nedeniydi. Aldığımız karneleri de yıllarca hatıra olarak saklardık. Şimdi öyle mi? Haftalar öncesi e-karneden sonuçları gör, eline tutuşturulan bir form ile evin yolunu tut. Karne heyecanı diye bir şey kalmadı artık. Bir çok heyecanın kalmadığı gibi... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2012 Şu an böyle bi şey nasıl ihtiyacım var... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 24 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 24 Haziran , 2012 Kadehimi vurdum karşı yakaya Efeler kalktı şerefe Sevgimi attım dostlar tuttu Bir ağıt yaktı kadere... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2012 Vazgeçtim Bu Dünyadan Tek Ölüm Paklar Beni Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancin en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmis, hor görülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmis basa, derken mertlik bozulmus, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çikmis düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadi olmus Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. William Shakespeare Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 ÇAKIL TAŞLARI Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimden. B. R. EYÜBOĞLU Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bu böylece yazılsınmış. Bir Rus köyü'nde iki balık yaşarmış. Biri turuncu ve İri, öbürü korkak ve İnce. Bütün çiftler de böyledir biraz düşününce. İri sormuş birgün. 'Madem bütün bu denizler birbirine bağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine yüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni sularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmaz mıydık?' Hak verdi İnce. İnceliğinden sırf. Çünkü onun mutluluğu için, İri ve o kıyı yeterlidir. Gerisi hava su değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez. Balıklar hiç ... Katıldı yine de, düştü İri'nin peşine. Akıntıya bıraktı kendini. Bunlar beraberce, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını geçtiler. Geçerken eğlendiler. Fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık götürmek için suya ağ atmıştı. Ve bizimkiler farkına varmadan bu ağa takıldılar. Daha doğrusu İri takıldı. İri ya. İnce de sıyrılıp çıktı. İnce ya, bırakıp gitmedi. Hem inceydi hem aşık. Kemirip ağları, kurtardı İri'yi. 'E, tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü kuvvetli değilim, eriyip gidecek gibiyim' diyerek, onun gururunu da okşadı. Aşkta, en yanlış şeyler bile mantıklı gelir insana. Tabii balıklara da... Çünkü aşk, suyun içinde de aşktır. Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakat İnce, alışık değildi bu serin sulara ve hastalandı. Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha da yavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında. Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedene düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba'ya kadar yüzecek nefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba'ya gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta sıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmek istiyordu İnce'sinin yanından. Ama bizimki bu durumu anlamadı. Ve onunla Küba'ya varmak için son çabalarla yüzdü. İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadar aşıktır. Balıklar da ... ''İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığına kavuşmaktan iyidir'' bile dedirtir aşk insana. Dedirttiği gibi İnce'ye... İki dakika kadar yüzdü ve öldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi, kılçıklarına kadar mutluydu ve gülüyordu. Koca bir balina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri, tek kaldı ama, suyun ucunda Küba vardı. Var gücüyle yüzdü. İnce'yi unuttu. İnce'yi unuttuğu kötü oldu. Çünkü onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerini hatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti ve katiyen hatırlamıyordu. Ne İnce'yi, ne Küba'yı ne de adının İri olduğunu. İnsana adını başkaları hatırlatır, balıklara da ... O yüzden kayboldu derin sularında Atlantiğin. Ve koca bir balina onu da yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanın midesinde İnce'yi buldu. Meğer onları yutan aynı balinaymış, İnce ölmemişmiş, tam tersi midenin sıcaklığında dirilmişmiş. Ama oradan çıkarsa ölecek. İri de oradan giderse, nereye gittiğini ve adını unutucak. O yüzden, artık ikisi de buradalar. Ne fark eder. İnsana sevdiğinin yanı cennettir. Sevmeden hiçbir şeyin tadı olmadığını, bu hikayeyi bilen bütün balıklar bilir. YA İNSANLAR? Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 İçimde bıraktığı dalga sesleriyle, ruhuma yamanmış kokusuyla, gündüzleri kavuran güneşinin ardından, akşam üzerileri adeta tenleri serinletmek için çıkan imbatıyla, kelimelere en güzel anlamı katan şehir! Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 izinsiz geldim.. öylece.. bağışla.. paylaşmak istedim bi şiiri.. nedim'den.. Yetmez mi sana bister ü bâlin kucağım Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Âteşlik eder sana bu sînemdeki dâğım Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Sen böyle soğuk yerde niçin yatar uyursun Billâhi döğer dur hele dâyen seni görsün Dahi küçüceksin yalınız yatma üşürsün Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Yaklaştı şitâ ebr-i siyeh tuttu cihânı Kalmadı sabânın gezecek tâb ü tüvânı Kurbânın olam geçti Boğaz seyri zamânı Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Bir câm çek ey gonce-dehen def'-i humâr et Çeşmimde hayâlin gibi gel geşt ü güzâr et Nakşın gibi âyine-i sînemde karâr et Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım Der sana Nedîmâ bunu tekrâr be-tekrâr Bigâne ile etme sakın azm-i çemenzâr Gürgân gibi ağyâr kaparlar seni zinhâr Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım .. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2012 Ne iyi ettin sevgili İNTERLOK Çok da güzeldi, teşekkürler. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2012 İzmir... Sen Benim Erkeğim Gibisin senin bir parçan değildim, ama beni aldın yorgundum... yorulmuştum, omzunu yasladın aradığım ama bulamadığım bir sevdaydın şehvetle değil... şefkatle yaklaştın o günden beri ayrılamadım senden değil sadece senden... her şeyinden izmir! ... sen benim erkeğim gibisin ne olursa olsun beni koruyacak gibisin terkedilmişliğin loş ışıklı sahnelerinde isyan ettim aşka trajik komik ayrılıklar en çok alkışı aldı suskunluğuyla vuranlar görünmez katil oldu yaralarımı bir sen gördün bir sen sardın bir sen bastırdın izmir! sen benim erkeğim gibisin ne olursa olsun bana sarılacak gibisin meteliksiz dolaştığım oldu sokaklarında elimde bira şişesi ayaklarımı denizine uzattığım oldu çok isyan ettim ağladım akıttım göz yaşlarımı sularına küfürler yağdırdım dili bozuk geçmişin, yalnızlığımın en karanlık yerlerinde karşıma çıkmasına senden çıkardım hıncımı seni terk etmekle tehdit ettim saçlarım uzundu... kısaydı... uzundu saçlarıma geçirip ellerini beni kendine çektin izmir! sen benim erkeğim gibisin ne olursa olsun beni bırakmayacak gibisin başka şehirlerle aldattım seni başka şehirlerin gelini olmayı düşledim, yüreğimin sevgiye acıktığı ihtiras kokan kollarda başka şehirlere koştum, arkamda senin gözlerini bırakarak ama biliyordun sevilmeyi seviyordu yüreğim ondandı her sıcak öpüşte mum gibi eriyişim eridim... gittim...gönderildim...geri geldim senin kadar kimse okuyamadı beni kimse senin gibi yüreği bilmedi izmir! sen benim erkeğim gibisin ne olursa olsun bensiz olmaz gibisin gündüzünü de sevdim elbet ama gecelerin başka gecelerin bedenimle şehvet yarışında ah! sevişmek diyorum... sevişmek değil sadece bedenle yürekle... gözle... elle... ve ruhla gecelerin sevişmeme mani.. özlemle sarılanım yoksa görmüyor musun, intihara meyilli sevgilerim kanayan ve ağrıyan bir bedenin arzularına tutunuyorum ilk ismim kadın... sonrasında çiçeğim sevişme sonrası içilen sigaralar gibi yorgun ve uykuludur yüreğim ama sen; izmir! sen benim erkeğim gibisin ne olursa olsun beni sevecek gibisin bir vapur telaşında kaybettim belki beklemeyi yakışmadı üstüme kararsız bakışlar... unutulmak ağır geldi sabahın en kör saatlerine kadar sana kustum şarkılarımı ne istediğimi kimse sormadı kimse bilmedi aslında ne çok ağladığımı sen biliyorsun her şeyi...,, evin yolunu bile neden şaşırdığımı kollarına alıp yatağıma yatırıyorsun savunmasızlığımı tatlı melteminle örtüyorsun üstümü... hatta çıplaklığımı bir iyi geceler öpücüğü dudaklarıma bir sarılış çocukluğuma '' her şey iyi olacak '' diyen sesin kulaklarımda kahretmesin... inanıyorum sana İzmir! Sen benim erkeğim gibisin Ne olursa olsun beni hep sevecek gibisin Pelin Onay Beni Kucakla '' İzmir '' Beni kucakla İzmir... Bugün çocukluğum balonlar kadar renkli değil. Kurşunu olmayan silahlarla İntihar provaları yapıyorum. Ve sancılarını çekiyorum ertelenen sevgilerin.. Bir babanın kızım tadında kokan İyi geceler öpücüğü düşüyor fotoğraflardan Saçlarımın dağınıklığını rüzgardan biliyorum İnkar ediyor. Sebebi olmadığım acıların Katili de değilim. Boşuna arıyorsunuz hüznümün sahibini Kendimden başka kimseye Borçlu değilim.. Beni kucakla İzmir. Bugün ellerim beş yaş yumukluğunda değil. Türkülerin saflığından utanıyor gözlerim. Türküler susturuyor beni bugün. Küçük bir çocuğun yardım çığlıklarını işitiyorum. Dua eden ellerine hüzünden başka bir şey bırakamamak Acıtıyor içimi. Hüzün bir çocuğun acısını dindirebilir mi..? Beni kucakla İzmir. Bugün kahkahalarım bildiğin yerde değil. Gitmez dediğin kaptan da terk etti gemiyi. Korunaklı seyir defterleri sular altında. Kızlığından sıyrılmış bir kadının Gölgesi vuruyor sulara. Kadının gözleri su yeşili Kadının gözleri ıslak Kadının gözleri uzaklarda. Beni kucakla İzmir. Bugün sabır taşım iyi yontulmuş değil Ağızdan çıkan her söz yaralıyor küçüklüğümü. Buruk gülümsemelere ev sahipliği uzun sürdü Hasretle çalan telefonun sesi bir anlık Sevdam kilometrelere zincirlenmiş bir isyan. Kalbim bu isyanda sıkışan küçük bir kuş. Nerdesin diyebilmek bile zorlaşıyor gecelerde. '' Seni seviyorum '' lu bütün şarkı sözleri eksik yazılmış. Eksik yazılmış özlemin adresi rehberlerde. Yolunu kaybeden yolcular Kuytu köşelerde sızma endişesinde. Sarhoşluğu hiç bu kadar sevmemiştim. Hiç bu kadar korkmamıştım yalnız uyumaktan. Beni kucakla İzmir. Bugün gitmeler bana göre değil Bu gitmeler kadınlığımın harcı değil Ellerimde küçülüyor kavuşmalar Kavgaların en kanlısı gözlerde yaşanıyor İntihar mektuplarına rastlıyorum karanlık sokaklarda En berbat ayrılıklar gece. En berbat yalanlar geceleri söyleniyor. Seviştiğim ve sevdiğim adam Geceleri bensiz uyuyor. Beni kucakla İzmir. Bugün sarhoşluğum çekilir gibi değil. Dibini gördüğüm şişelerde başlıyor yalnızlığım. Yirmi dört ayar değerinde değil sevinçlerim. Kime satsan almaz. Zenginliğim yüreğimden öte değil. Beni kucakla İzmir. Bugün düşlerim ulaşılır cinsten değil. Bozukluk sevişmelerimin hepsini Tek kollu dilenciye verdim. Dilenci şaşkın ben şaşkın gece şaşkın. Nasıl oluyor da anlatamıyorum garipliğimi Kustuğum şiirlerde Konuştuğum ama duyamadığım bütün insanlarda aynı nakarat Aynı melodi tekrarlanan. Şarkılarımın öksüzlüğüne isim koyamıyorum. Beni kucakla İzmir. Bugün şiirlerim sahibine yakın değil. Özlediğim adam gecenin öteki yüzünde. Özlediğim adam yatağında uykusuz Özlediğim adam ne çok sevildiğinden habersiz. Beni kucakla İzmir! Beni kucakla İzmir!... Bugün özlemim! Bugün suskunluğum! Bugün çaresizliğim! Bildiğin gibi değil...! Pelin Onay Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2012 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2012 pencereden girdi mehtap bu evde hırsız var mehtapta pencerede oturmuş beni görüyorum kapıyı çalsam içerden ben çıkacağım içerden çıkacak beni ne kadar görmek istiyorum penceredeki beni uyandırmalıyım içerde hırsız var içerdeki hırsızın ben olacağından korkuyorum A.H. Çelebi güzel bi akşam dilerim.. .. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2012 Size de sevgili İNTERLOCK ve teşekkürler güzel paylaşımınıza Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2012 Gülistan geleneğine sırtını dayamış, aşkla sevip değer verdiği her şeyi gülle simgeleştirmiş bu topraklarda şimdilerde Japon ağaçları, Çin sazlıkları, İskenderiye palmiyeleri revaçta. Gülleri ise ara ki, bulasın! Bulduğun yer de ya bir duvar dibidir ki, orada mahcup ve sanki gizlice açmış gibidir... Ya da çiçekçi tezgahındaki solmaya yüz tutmuş buketlerdir. Oysa gülün bakımı hiç zor değildir; ne çok su ister ne de gübre. Şık yazlıkların ve modern plazaların bahçelerinde güllere pek yer verilmiyor artık. Zamanın ruhu mu desek! Yoksa bizi "zengin göstersin" diye peşine takıldığımız modaların hayatımızı çaktırmadan "yoksullaştırması" nın sonuçlarından biri mi desek, bilmiyorum. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2012 İki Kedi Şu iki kedi kadar olamadık be! Yan, yana şöyle bir dolaşamadık sokaklarda Öylesine umursamaz öylesine tatlılar ki İnsanlar varmış arabalar geçiyormuş hiç takmıyolar bile Şimdi bankta oturmuş onları izliyorum Araba çarpacak diye ödüm kopuyor Şu iki kedi kadar olamadık be Çimenlerin üstünde kelebek kovalıyorlar Bazen de yanlışlıkla ağaca çarpıyorlar Öylesine mutlular ki dünya gözlerinde değil Onları izleyince çocukluğum aklıma geliyor Unutuyorum her şeyi ah keşke diyorum Yanımda olabilseydin yoksun biliyorum Şu iki kedi kadar olamadık ona yanıyorum Simit aldım onlara vermek için yuvarlanmaktan oyun oynamaktan belkı acılığının bile farkında değiller öylesine dalmışlar ki kendi dünyalarına kıskandım doğrusu Dedim ya biz şu iki kedi kadar olamadık be Oturup koklaşamadık gülerek kaynaşamadık Sevgiyle tebessüm edip bakışamadık Kini nefreti bir kenara atıp barışamadık Şu iki kedi gibi bile olamadık be! A. Ayşe Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 Radya, tatlım biliyor musun o kucağımdaki MİA... Ve beni alıp Mia' yla tanışmaya götürdüğün o gün! Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2012 RUHUMA İYİ GELDİLER Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2012 Ömrünüz Don Yıkamakla Geçecek, Haberiniz Olsun! Anladın ki iki dakika içinde ölüyorsun. Aklına ilk ne gelir? Hay Allah, gördün mü yatağı toplamadım! Heey! Ölüyorsun, duymadın herhalde? Ortalık da çok dağınık... Bu mudur akla gelecek olan? Akşamdan kalan bulaşıklar öylece duruyor. En önemlisi, daha donumu değiştiremedim. • Var mı böyle bir şey? Var! Vallahi de var, billahi de var. Ölümü nasıl karşılayacağımız bile öğretildi. "El alem ne der!" Elalemle doğduk, el alemle ölüyoruz. • Kızım yatağını toplamadan sakın dışarı çıkma. Neden anne? Ne olur, ne olmaz, bir gören olur. Kızım donunu değiştirmeden yola çıkma? Neden anne? Ne olur, ne olmaz bir gören olur? Ya, anne kim gelir de yolda benim donuma bakar? Ya bir kaza geçirirsen, hastaneye kaldırırlarsa, Allah gecinden versin daha beteri olursa... Ee olsun! Ama el alem ne der? Koskoca Rukiye Hanım kızına bir yatak yapmayı öğretememiş demezler mi? Doğru ya, derler. • İnsanlar gerçekten bunu derler mi? Yeni ölmüş birinin yatağının dağınıklığını görüp "vay paçoz vay" der misiniz? Donuna bakıp, "bilmezdim senin böyle sidikli olduğunu" da der misiniz? Siz demeseniz bile size denmesinden korkarsınız. İşte her şeyin özü bu! Başkalarıyla yaşıyoruz. Başkalarıyla doğup, başkalarıyla ölüyoruz. Onların düşünceleri bizim aklımızı esir alıyor. Düşüncelerimizi, duygularımızı birileri kodlayıp içimize yerleştiriyor. Sen sen olmaktan çıkıp, Ölüm anında donuna kilitlenmiş bir paronayak olup çıkıyorsun piyasaya. Tez elden, birilerinin ürünü olma halinden çıkıp, Aklımıza sahip çıkmamız lazım. Yoksa ömrünüz don yıkamakla geçecek, haberiniz olsun! Muzaffer Abla 1 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.