Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

349A91A9A8AF8B7DC6B68F79999769.jpg

 

 

 

Hiç dikkat ettiniz mi? Çay ile kahvenin can sıkıntısıyla ilişkileri çok farklı!

 

Çay sıkıntıyı çekilir kılıyor. Üst üste çay içerek tatlı tatlı sıkılmaya devam edebilirsiniz, ama kahve can sıkıntısıyla sanki kavgalı. Keyif seviyor kahve. Ya da sıkılmayı bir yana bırakıp çalışmamızı istiyor. Çalışırken kahvenin eşliğine diyecek yok!

 

İnsan kahveyle kendini, çayla dünyayı seviyor.

 

 

 

cay2mw0.jpg

Gönderi tarihi:

puzzle.gif

 

 

 

"Umutlar denizinin ortasında bir adaya doğarız.

Yakamızı bırakmayan bir hisle yaşar gideriz.

Bir şey eksik. Ama ne?

Bir tamamlanmamışlık hissiyle yaşarız"

 

diyor M. Ulusoy.

 

 

Okul biter, eksik kapanmaz!

İş, eş, çocuklar. Ne güzeldir! Nasıl çoğaltırlar insanı!

 

Ama bir durup dinlemeye görelim kendimizi...

Boşluğun dolmadığını, dairenin bir türlü tamamlanmadığını anlarız.

Hayat boş değildir! Ama hayatta hep bir "boşluk" olduğu doğrudur!

 

Şu derin eksiklik hissiyle kavga etmenin, boşluğun uğultusuna kulak tıkamanın, "sonunda tamam olacak" diye çırpınmanın âlemi yok! Huzur, bu "huzursuz gerçeği" kabullenmekten geçiyor!

 

 

Sevgili M. Ulusoy ne güzel anlatıyor;

 

 

"Bu gezegenin misafirleriyiz.

Kim misafirlikte rahat rahat oturabilir,

hah, tamam oldu işte, diyebilir!"

Gönderi tarihi:

balikci.jpg

 

 

Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika'nın küçük bir kıyı limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı.

 

"Merhaba balıkçı" diye seslenmiş, "Bu balıkları ne kadar zamanda tuttun?" "Bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı.

 

İştahlanmış bizim işadamı; "Ee, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?" diye sormuş.

 

"Bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı.

 

Şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı; "Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş.

 

Balıkçı, özetlemiş bir gününü: Sabahları açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta yaparım. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. Oldukça meşgul sayılırım senyor".

 

Gerinmiş Amerikalı: "Bak" demiş " Ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın.Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede tuttuğun balıkları doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun".

 

Balıkçı merakla "Bunları yapmak kaç sene alır sinyor" demiş.

 

"15-20 yılda halledersin" demiş Amerikalı, "Ama sonrası daha parlak: Zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın."

 

"Milyonlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı...

 

"Eeee... sonra?"

 

"Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın. Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl...? Mükemmel değil mi?”

 

Balıkçı cevap vermiş, "Sence ben şu anda ne yapıyorum!?.. "

 

 

Bir an olsun durup düşünseniz Bütün bu telaş ne için?

 

" Arada denize açılıp, çocuklarınızla oynaşmayacak, dostlarınızla gitar çalıp şarap içemeyecek olduktan sonra onca koşturmanın ne anlamı var? Hırsla örülü onca yılın vaat ettiği final, halen yanı başımızda duran mutluluksa, bu yarışa ne gerek var?

 

 

C. DÜNDAR

Gönderi tarihi:

547143_442555522430238_1124743138_n.jpg

 

 

Sene sonunda öğretmen "sessiz kalmak koşuluyla her şeyi yapabilirsiniz." derdi bazen ve karneleri yazmaya başlardı.

 

Karne elle yazıldığı yazının belli bir standartı yoktu, hatta yazısı çirkin olan öğretmenlerin sınıfın güzel yazılı kızlarına yazdırdığı bile olurdu.

 

Başarıdan başarıya koşan eş dost çocukları yüzünden olması gerekenden daha fazla anlam yüklenen karne, eskiden heyecan nedeniydi. Aldığımız karneleri de yıllarca hatıra olarak saklardık.

 

Şimdi öyle mi? Haftalar öncesi e-karneden sonuçları gör, eline tutuşturulan bir form ile evin yolunu tut. Karne heyecanı diye bir şey kalmadı artık. Bir çok heyecanın kalmadığı gibi...

  • 2 hafta sonra...
  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

nRac3.jpg

 

 

Vazgeçtim Bu Dünyadan Tek Ölüm Paklar Beni

 

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancin en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmis, hor görülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmis basa, derken mertlik bozulmus,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çikmis düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadi olmus Yemen' e

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

 

William Shakespeare

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

%C3%87ak%C4%B1l+Ta%C5%9Flar%C4%B1.jpg

 

 

 

ÇAKIL TAŞLARI

 

Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar

Bir gelincik açılır ansızın

Bir gelincik sinsi sinsi kanar

 

Seni düşünürken

Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır

Deliler gibi dönmeğe başlar

Döndükçe yumak yumak çözülür

Çözüldükçe ufalır küçülür

Çekirdeği henüz süt bağlamış

Masmavi bir erik kesilir ağzımda

Dokundukça yanar dudaklarım

 

Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimden.

 

B. R. EYÜBOĞLU

Gönderi tarihi:

iriveinceex9.jpg

 

 

Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bu böylece yazılsınmış.

 

Bir Rus köyü'nde iki balık yaşarmış. Biri turuncu ve İri, öbürü korkak ve İnce. Bütün çiftler de böyledir biraz düşününce.

 

İri sormuş birgün. 'Madem bütün bu denizler birbirine bağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine yüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni sularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmaz mıydık?'

 

Hak verdi İnce. İnceliğinden sırf. Çünkü onun mutluluğu için, İri ve o kıyı yeterlidir. Gerisi hava su değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez. Balıklar hiç ...

 

Katıldı yine de, düştü İri'nin peşine. Akıntıya bıraktı kendini. Bunlar beraberce, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını geçtiler. Geçerken eğlendiler. Fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık götürmek için suya ağ atmıştı. Ve bizimkiler farkına varmadan bu ağa takıldılar. Daha doğrusu İri takıldı. İri ya. İnce de sıyrılıp çıktı. İnce ya, bırakıp gitmedi. Hem inceydi hem aşık. Kemirip ağları, kurtardı İri'yi. 'E, tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü kuvvetli değilim, eriyip gidecek gibiyim' diyerek, onun gururunu da okşadı. Aşkta, en yanlış şeyler bile mantıklı gelir insana. Tabii balıklara da... Çünkü aşk, suyun içinde de aşktır.

 

Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakat İnce, alışık değildi bu serin sulara ve hastalandı. Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha da yavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında. Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedene düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba'ya kadar yüzecek nefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba'ya gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta sıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmek istiyordu İnce'sinin yanından. Ama bizimki bu durumu anlamadı. Ve onunla Küba'ya varmak için son çabalarla yüzdü.

 

İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadar aşıktır. Balıklar da ...

 

''İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığına kavuşmaktan iyidir'' bile dedirtir aşk insana. Dedirttiği gibi İnce'ye...

 

İki dakika kadar yüzdü ve öldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi, kılçıklarına kadar mutluydu ve gülüyordu. Koca bir balina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri, tek kaldı ama, suyun ucunda Küba vardı. Var gücüyle yüzdü. İnce'yi unuttu. İnce'yi unuttuğu kötü oldu. Çünkü onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerini hatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti ve katiyen hatırlamıyordu. Ne İnce'yi, ne Küba'yı ne de adının İri olduğunu. İnsana adını başkaları hatırlatır, balıklara da ...

 

O yüzden kayboldu derin sularında Atlantiğin. Ve koca bir balina onu da yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanın midesinde İnce'yi buldu. Meğer onları yutan aynı balinaymış, İnce ölmemişmiş, tam tersi midenin sıcaklığında dirilmişmiş. Ama oradan çıkarsa ölecek. İri de oradan giderse, nereye gittiğini ve adını unutucak. O yüzden, artık ikisi de buradalar. Ne fark eder.

 

İnsana sevdiğinin yanı cennettir. Sevmeden hiçbir şeyin tadı olmadığını, bu hikayeyi bilen bütün balıklar bilir.

 

YA İNSANLAR?

Gönderi tarihi:

375701_397042310345447_1575461168_n.jpg

 

 

383982_278775922172087_1280761625_n.jpg

 

 

532327_389473821102296_160945186_n.jpg

 

 

65792_317945888255090_1869786242_n.jpg

 

 

409410_283084335074579_1872480069_n.jpg

 

 

306917_377846385598373_1071278573_n.jpg

 

424926_299983836717962_862390384_n.jpg

 

İçimde bıraktığı dalga sesleriyle, ruhuma yamanmış kokusuyla, gündüzleri kavuran güneşinin ardından, akşam üzerileri adeta tenleri serinletmek için çıkan imbatıyla, kelimelere en güzel anlamı katan şehir!

Gönderi tarihi:

izinsiz geldim.. öylece..

bağışla..

paylaşmak istedim bi şiiri..

nedim'den..

 

220px-Tulipomania.jpg

 

Yetmez mi sana bister ü bâlin kucağım

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

Âteşlik eder sana bu sînemdeki dâğım

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

 

Sen böyle soğuk yerde niçin yatar uyursun

Billâhi döğer dur hele dâyen seni görsün

Dahi küçüceksin yalınız yatma üşürsün

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

 

Yaklaştı şitâ ebr-i siyeh tuttu cihânı

Kalmadı sabânın gezecek tâb ü tüvânı

Kurbânın olam geçti Boğaz seyri zamânı

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

 

Bir câm çek ey gonce-dehen def'-i humâr et

Çeşmimde hayâlin gibi gel geşt ü güzâr et

Nakşın gibi âyine-i sînemde karâr et

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

 

Der sana Nedîmâ bunu tekrâr be-tekrâr

Bigâne ile etme sakın azm-i çemenzâr

Gürgân gibi ağyâr kaparlar seni zinhâr

Serd oldu havâ çıkma koyundan kuzucağım

 

..

Gönderi tarihi:

İzmir... Sen Benim Erkeğim Gibisin

 

senin bir parçan değildim, ama beni aldın

yorgundum... yorulmuştum,

omzunu yasladın

aradığım ama bulamadığım bir sevdaydın

şehvetle değil... şefkatle yaklaştın

o günden beri ayrılamadım senden

değil sadece senden... her şeyinden

izmir! ... sen benim erkeğim gibisin

ne olursa olsun beni koruyacak gibisin

 

terkedilmişliğin loş ışıklı sahnelerinde isyan ettim aşka

trajik komik ayrılıklar en çok alkışı aldı

suskunluğuyla vuranlar görünmez katil oldu

yaralarımı bir sen gördün

bir sen sardın

bir sen bastırdın

izmir! sen benim erkeğim gibisin

ne olursa olsun bana sarılacak gibisin

 

meteliksiz dolaştığım oldu sokaklarında

elimde bira şişesi ayaklarımı denizine uzattığım oldu

çok isyan ettim

ağladım

akıttım göz yaşlarımı sularına

küfürler yağdırdım dili bozuk geçmişin,

yalnızlığımın en karanlık yerlerinde karşıma çıkmasına

senden çıkardım hıncımı

seni terk etmekle tehdit ettim

saçlarım uzundu... kısaydı... uzundu

saçlarıma geçirip ellerini beni kendine çektin

izmir! sen benim erkeğim gibisin

ne olursa olsun beni bırakmayacak gibisin

 

başka şehirlerle aldattım seni

başka şehirlerin gelini olmayı düşledim,

yüreğimin sevgiye acıktığı ihtiras kokan kollarda

başka şehirlere koştum,

arkamda senin gözlerini bırakarak

ama biliyordun

sevilmeyi seviyordu yüreğim

ondandı her sıcak öpüşte mum gibi eriyişim

eridim... gittim...gönderildim...geri geldim

senin kadar kimse okuyamadı beni

kimse senin gibi yüreği bilmedi

izmir! sen benim erkeğim gibisin

ne olursa olsun bensiz olmaz gibisin

 

gündüzünü de sevdim elbet

ama gecelerin başka

gecelerin bedenimle şehvet yarışında

ah! sevişmek diyorum... sevişmek değil sadece bedenle

yürekle... gözle... elle... ve ruhla

gecelerin sevişmeme mani.. özlemle sarılanım yoksa

görmüyor musun,

intihara meyilli sevgilerim

kanayan ve ağrıyan bir bedenin arzularına tutunuyorum

ilk ismim kadın... sonrasında çiçeğim

sevişme sonrası içilen sigaralar gibi yorgun ve uykuludur yüreğim

ama sen;

izmir! sen benim erkeğim gibisin

ne olursa olsun beni sevecek gibisin

 

bir vapur telaşında kaybettim belki beklemeyi

yakışmadı üstüme kararsız bakışlar... unutulmak ağır geldi

sabahın en kör saatlerine kadar sana kustum şarkılarımı

ne istediğimi kimse sormadı

kimse bilmedi aslında ne çok ağladığımı

sen biliyorsun her şeyi...,,

evin yolunu bile neden şaşırdığımı

kollarına alıp yatağıma yatırıyorsun savunmasızlığımı

tatlı melteminle örtüyorsun üstümü... hatta çıplaklığımı

bir iyi geceler öpücüğü dudaklarıma

bir sarılış çocukluğuma

'' her şey iyi olacak '' diyen sesin kulaklarımda

kahretmesin... inanıyorum sana

İzmir! Sen benim erkeğim gibisin

Ne olursa olsun beni hep sevecek gibisin

 

 

Pelin Onay

 

 

 

66363_135980989784915_101019_n.jpg

 

 

 

Beni Kucakla '' İzmir ''

 

 

Beni kucakla İzmir...

Bugün çocukluğum balonlar kadar renkli değil.

Kurşunu olmayan silahlarla

İntihar provaları yapıyorum.

Ve sancılarını çekiyorum ertelenen sevgilerin..

 

Bir babanın kızım tadında kokan

İyi geceler öpücüğü düşüyor fotoğraflardan

Saçlarımın dağınıklığını rüzgardan biliyorum

İnkar ediyor.

Sebebi olmadığım acıların

Katili de değilim.

Boşuna arıyorsunuz hüznümün sahibini

Kendimden başka kimseye

Borçlu değilim..

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün ellerim beş yaş yumukluğunda değil.

Türkülerin saflığından utanıyor gözlerim.

Türküler susturuyor beni bugün.

Küçük bir çocuğun yardım çığlıklarını işitiyorum.

Dua eden ellerine hüzünden başka bir şey bırakamamak

Acıtıyor içimi.

Hüzün bir çocuğun acısını dindirebilir mi..?

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün kahkahalarım bildiğin yerde değil.

Gitmez dediğin kaptan da terk etti gemiyi.

Korunaklı seyir defterleri sular altında.

Kızlığından sıyrılmış bir kadının

Gölgesi vuruyor sulara.

Kadının gözleri su yeşili

Kadının gözleri ıslak

Kadının gözleri uzaklarda.

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün sabır taşım iyi yontulmuş değil

Ağızdan çıkan her söz yaralıyor küçüklüğümü.

Buruk gülümsemelere ev sahipliği uzun sürdü

Hasretle çalan telefonun sesi bir anlık

Sevdam kilometrelere zincirlenmiş bir isyan.

Kalbim bu isyanda sıkışan küçük bir kuş.

Nerdesin diyebilmek bile zorlaşıyor gecelerde.

'' Seni seviyorum '' lu bütün şarkı sözleri eksik yazılmış.

Eksik yazılmış özlemin adresi rehberlerde.

Yolunu kaybeden yolcular

Kuytu köşelerde sızma endişesinde.

Sarhoşluğu hiç bu kadar sevmemiştim.

Hiç bu kadar korkmamıştım yalnız uyumaktan.

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün gitmeler bana göre değil

Bu gitmeler kadınlığımın harcı değil

Ellerimde küçülüyor kavuşmalar

Kavgaların en kanlısı gözlerde yaşanıyor

İntihar mektuplarına rastlıyorum karanlık sokaklarda

En berbat ayrılıklar gece.

En berbat yalanlar geceleri söyleniyor.

Seviştiğim ve sevdiğim adam

Geceleri bensiz uyuyor.

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün sarhoşluğum çekilir gibi değil.

Dibini gördüğüm şişelerde başlıyor yalnızlığım.

Yirmi dört ayar değerinde değil sevinçlerim.

Kime satsan almaz.

Zenginliğim yüreğimden öte değil.

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün düşlerim ulaşılır cinsten değil.

Bozukluk sevişmelerimin hepsini

Tek kollu dilenciye verdim.

Dilenci şaşkın ben şaşkın gece şaşkın.

Nasıl oluyor da anlatamıyorum garipliğimi

Kustuğum şiirlerde

Konuştuğum ama duyamadığım bütün insanlarda aynı nakarat

Aynı melodi tekrarlanan.

Şarkılarımın öksüzlüğüne isim koyamıyorum.

 

Beni kucakla İzmir.

Bugün şiirlerim sahibine yakın değil.

Özlediğim adam gecenin öteki yüzünde.

Özlediğim adam yatağında uykusuz

Özlediğim adam ne çok sevildiğinden habersiz.

 

Beni kucakla İzmir!

Beni kucakla İzmir!...

Bugün özlemim!

Bugün suskunluğum!

Bugün çaresizliğim!

Bildiğin gibi değil...!

 

 

Pelin Onay

Gönderi tarihi:

046a0fd449c6c338bd0e152d42ea0a8e.jpg

 

pencereden girdi mehtap

bu evde hırsız var

mehtapta

pencerede oturmuş beni görüyorum

kapıyı çalsam

içerden ben çıkacağım

içerden çıkacak beni

ne kadar görmek istiyorum

penceredeki beni uyandırmalıyım

içerde hırsız var

içerdeki hırsızın

ben olacağından korkuyorum

 

A.H. Çelebi

 

güzel bi akşam dilerim..yildiz.gif

 

..

Gönderi tarihi:

gc3bcl_026a.jpg?w=500&h=375

 

 

Gülistan geleneğine sırtını dayamış, aşkla sevip değer verdiği her şeyi gülle simgeleştirmiş bu topraklarda şimdilerde Japon ağaçları, Çin sazlıkları, İskenderiye palmiyeleri revaçta.

 

Gülleri ise ara ki, bulasın! Bulduğun yer de ya bir duvar dibidir ki, orada mahcup ve sanki gizlice açmış gibidir... Ya da çiçekçi tezgahındaki solmaya yüz tutmuş buketlerdir.

 

Oysa gülün bakımı hiç zor değildir; ne çok su ister ne de gübre.

 

 

gc3bcl_046a.jpg?w=500

 

 

Şık yazlıkların ve modern plazaların bahçelerinde güllere pek yer verilmiyor artık.

 

Zamanın ruhu mu desek! Yoksa bizi "zengin göstersin" diye peşine takıldığımız modaların hayatımızı çaktırmadan "yoksullaştırması" nın sonuçlarından biri mi desek, bilmiyorum.

 

 

gc3bcl_006a.jpg?w=500&h=375

Gönderi tarihi:

iki_kedi.jpg

 

 

İki Kedi

 

Şu iki kedi kadar olamadık be!

Yan, yana şöyle bir dolaşamadık sokaklarda

Öylesine umursamaz öylesine tatlılar ki

İnsanlar varmış arabalar geçiyormuş hiç takmıyolar bile

Şimdi bankta oturmuş onları izliyorum

Araba çarpacak diye ödüm kopuyor

Şu iki kedi kadar olamadık be

Çimenlerin üstünde kelebek kovalıyorlar

Bazen de yanlışlıkla ağaca çarpıyorlar

Öylesine mutlular ki dünya gözlerinde değil

Onları izleyince çocukluğum aklıma geliyor

Unutuyorum her şeyi ah keşke diyorum

Yanımda olabilseydin yoksun biliyorum

Şu iki kedi kadar olamadık ona yanıyorum

Simit aldım onlara vermek için yuvarlanmaktan oyun oynamaktan belkı acılığının bile farkında değiller öylesine dalmışlar ki kendi dünyalarına kıskandım doğrusu

Dedim ya biz şu iki kedi kadar olamadık be

Oturup koklaşamadık gülerek kaynaşamadık

Sevgiyle tebessüm edip bakışamadık

Kini nefreti bir kenara atıp barışamadık

Şu iki kedi gibi bile olamadık be!

 

A. Ayşe

Gönderi tarihi:

ma-12.jpeg?w=130&h=130

 

Ömrünüz Don Yıkamakla Geçecek, Haberiniz Olsun!

 

Anladın ki iki dakika içinde ölüyorsun. Aklına ilk ne gelir?

Hay Allah, gördün mü yatağı toplamadım!

Heey! Ölüyorsun, duymadın herhalde?

Ortalık da çok dağınık...

Bu mudur akla gelecek olan?

Akşamdan kalan bulaşıklar öylece duruyor.

En önemlisi, daha donumu değiştiremedim.

 

 

Var mı böyle bir şey?

Var!

Vallahi de var, billahi de var.

Ölümü nasıl karşılayacağımız bile öğretildi.

"El alem ne der!"

Elalemle doğduk, el alemle ölüyoruz.

 

 

Kızım yatağını toplamadan sakın dışarı çıkma.

Neden anne?

Ne olur, ne olmaz, bir gören olur.

Kızım donunu değiştirmeden yola çıkma?

Neden anne?

Ne olur, ne olmaz bir gören olur?

Ya, anne kim gelir de yolda benim donuma bakar?

Ya bir kaza geçirirsen, hastaneye kaldırırlarsa,

Allah gecinden versin daha beteri olursa...

Ee olsun!

Ama el alem ne der?

Koskoca Rukiye Hanım kızına bir yatak yapmayı öğretememiş demezler mi?

Doğru ya, derler.

 

 

İnsanlar gerçekten bunu derler mi?

Yeni ölmüş birinin yatağının dağınıklığını görüp "vay paçoz vay" der misiniz?

Donuna bakıp, "bilmezdim senin böyle sidikli olduğunu" da der misiniz?

Siz demeseniz bile size denmesinden korkarsınız.

 

İşte her şeyin özü bu!

Başkalarıyla yaşıyoruz.

Başkalarıyla doğup, başkalarıyla ölüyoruz.

Onların düşünceleri bizim aklımızı esir alıyor.

Düşüncelerimizi, duygularımızı birileri kodlayıp içimize yerleştiriyor.

Sen sen olmaktan çıkıp,

Ölüm anında donuna kilitlenmiş bir paronayak olup çıkıyorsun piyasaya.

Tez elden, birilerinin ürünü olma halinden çıkıp,

Aklımıza sahip çıkmamız lazım.

Yoksa ömrünüz don yıkamakla geçecek, haberiniz olsun!

 

Muzaffer Abla

 

ma-12.jpeg?w=130&h=130

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.