Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tülvent' in Dağarcığı


tülvent

Önerilen İletiler

  • 2 hafta sonra...

Dünyada hiç kimsenin, hiç kimsenin dilinden anladığı yoktur, birbirleriyle en iyi geçinenler hiç konuşmayanlar, bu ihtiyacı duymayanlardır.."
..
Sabahattin Ali

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Kadınlar sık sık "Beni seviyor musun?" diye sorarlar. Ne kadar sevildiklerini merak ederler.

 

Erkeklerin sorusu biraz daha farklıdır. Onlar içlerinden kendilerine sorarlar: "Onu seviyor muyum? Ne kadar?"


Ama belki asıl soru; "sır"ları ortaya dökecek soru; "Onu nasıl seviyorum?" dur!

 

Aşk bir nicelik işi değildir. "Ne kadar" değil; "nasıl?" diye sormalı o yüzden.

 

H: Babaoğlu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Elbette eski evlilikler farklıydı! 
Çünkü 
eski hayatlar da farklıydı! 

 

İş güç böyle değildi; evler böyle değildi; sokaklar böyle değildi, yalnızlık ve özgürlük kavramları bugünküyle aynı anlam ve duygulara tekabül etmiyordu...
En önemlisi 
hayaller ve arzular böyle değildi!

 

Yani sadece evlilikler değişmedi, hayat tarzımız bütünüyle değişti!

 

İşin özeti şu..
Günümüz evliliklerini anlamak ve sorunlarına samimiyetle çare aramak gibi bir derdimiz varsa eğer... 

 

Yeni hayat tarzımızla yüzleşecek cesareti göstermek zorundayız.

 

H. Babaoğlu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O İKİ PAŞA SOKAĞA ÇIKAMAYACAK!

“SİZE sesleniyorum koskoca iki komutan...

Siz, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök...

Ve siz, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman.

Kendi içimdeki ve yüzlerce arkadaşınızın içindeki gıyabi bir duyguyu vicahiye çeviriyorum.

***

O yüzlerce arkadaşınız ki; uyduruk belgeler, ne idüğü belirsiz kazılar, sulu zırtlak imzalarla, meşum sabahlarda evlerinden alındılar.

Özel hayatları paramparça edildi.

Onurları ayaklar altına alındı...

Kimi kendine yediremedi, kafasına sıktı gitti...

Kimi hastane odalarında, hücrelerde pili bitmiş, tekleyen yüreklerini canlı tutmaya çalıştılar.

Cephelerde verdikleri hayat savaşlarının yüz katını üç-beş metrekarelik voltalarda verdiler.

***

Eşleri ellerinde pankart, şehir şehir dolaştı...

Komuta ettikleri ordu darmadağın edildi, koskoca bir Deniz Kuvvetleri, Barbaros’un torunları, derme çatma gemilerle Kıbrıs’a çıkan, Somalilerde korsan peşinde koşan, karada perişan edildi.

Denize çıkacak komutan, en modern F-16’ları kullanacak pilot bırakmayıncaya kadar arkadan bıçaklandılar.

Omuzlarından apoletleri söküldü, yüreklerinden vatan sevgisini hâlâ alamadılar.

Yüzlerce Dreyfus yaratıldı; yakalanacaklarını ve yakılacaklarını bile bile kaçmadılar.

Sürgünperverliği içlerine sindiremediler; vatanperverliği tercih ettiler.

Yakılacaklarını bile bile, göğüslerini gere gere gidip teslim oldular.  

***

Sayın komutanlar; Özkök ve Yalman paşalar...

Hepsi arkadaşınızdı...

Harp okullarında, akademilerde yan yana oturmuş, aynı karavanayı paylaşmıştınız.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kahraman ordusunun silahları üzerine birlikte el koymuş, omuz omuza yemin etmiştiniz.

Devletin bugün bile hâlâ “terörist” dediği adamlarla savaşırken, kim bilir kaç arkadaşınızı şehit vermiş, annelerinin, babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin, çocuklarının, arkadaşlarının önünde, birlikte toprağa vermiş, kaçı için birlikte gözyaşı dökmüştünüz.

İşte o insanların ne onurları bırakıldı ne özel hayatları...

Ne evleri kaldı ne barkları...

***

Suçlandıkları yıllarda onların komutanıydınız...

Sorumluluk taşıyordunuz...

Parya muamelesi gördükleri mahkemelerde, umutsuzca seslendiler sizlere:

“Gelin, bildiğinizi anlatın” dediler.

“Ete soğan doğramayız” dediniz.

Bin dereden su getirdiniz.

“Çok üzülüyoruz” dediniz.

“Allah yardımcıları olsun” dediniz; kendi elinizden gelecek yardımı bile Allah’a bıraktınız.

Her şeyi söylemek, her bahaneyi uydurmak aklınıza geldi...

Geldi de, bir tek 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda attığınız o imzalar mı aklınıza gelmedi...

Diyemez miydiniz, o olağanüstü yetkili önyargının önüne çıkıp:

“Kardeşim siz burada neyi, kimi yargılıyorsunuz?”

Diyemez miydiniz:

“Arkadaşlarımızın omzuna suç diye yüklediğiniz o ıslak imzaların dik âlâsını, bu hükümetin başta Başbakan’ı olmak üzere bütün üyeleriyle birlikte biz de attık...”

Hiç mi aklınıza gelmedi?...

Yoksa işinize mi?...

***

Hadi o ete soğanı doğramadınız, doğrayamadınız...

Hiç olmazsa şu vicdanlara biraz tuz serpin de...

Hiç olmazsa kokmasın...

Her biri, bir gün mutlaka gelecek olan “Dreyfus gününü” bekleyen silah arkadaşlarınızın müebbet cezası, sizin müebbet ayıbınız haline gelmesin..

Ertuğrul Özkök

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Bakın, ama ne anlatıcam size.

Biz bu kış annemin yanında yaşıyoruz. Burası bir yazlık. Temiz hava, bol kedi türünden bi yer olduğu için de, her an tüylü dostlarımı görmek, sevmek gibi de bir şansa sahibim. (övünmek gibi olsun! :D)

'Sevmek' dedimse de hepsi için geçerli olmuyor bu, elbette bazısı kaçıyor. Kaçıyor, hele de mini minnacıksa... Korkuyor, ürküyor, yaşamak ve hayatta kalmak için tedbirli olmak zorunda çünkü.

Neyse, uzatmıyim üç beş gündür mini minnacık bir şeyin yanımdan, önümden, arkamdan top gibi uçarak, sekerek uzaklaştığını görüyordum. Mama vermek istiyorum, içim içimi yiyor, ama ne mümkün! Kocaman abiler ablalar geçit verir mi, o da zaten ne zaman, nerede belli değil... 

üç gün önce, tüm zamanımı TV karşısında hukuka vurulan darbeleri, kilitleri, her zamanki tarzlarıyla yaptıkları usulsüzleri izleyip de kafam sinirden, sıkıntıdan, stresten ambole vaziyetteykeneeee... Az dışarı çıkayım dedim. 

Daha adımımı atar atmaz yanımdan yine top gibi yuvarlak bir şey fırlayıverdi. Meğer kapının hemen önündeymiş, ne hikmetse... Sonra ne mi oldu? Çook tatlı şeyler.  

Hadi o tatlı şeyleri de yarın anlatayım. Ne dediniz? 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın, ama ne anlatıcam size.... (Part 2) 

...

Az önce dışarıdaki miyavlar için bıraktığım tabağı sıyırmaya çalışmıyor mu... Öyle kendinden geçmiş ki, beni fark etmedi bile! Yavaşça, adeta bir balerin zarifliği ve sessizliğinde yaklaşaraaaakkk.... Pat yakaladım. Ohhh be, muradıma ermiştim işte!

Hemen göğsüme bastırıp içeri girdim. Sakin, sessiz ve de çaresiz öyle sinmiş göğsüme garibim.

Hemen az önceki tabaktan yeni bi tane daha hazırlayarak hapır küpür yemesini izledim zevkle... Ahh ahhh, anlatamam... 

Yeme faslı bitince yavaşça banyoya sızdım. Lavaboda ılıcık suyun altında tarafımdan okşanarak yıkanırken hiç mi hiç sesini çıkarmadı bebeğim. Kurulandık falan, ödül olarak da biraz yoğurt; bizim ufaklık mestti valla.

Mutlu mutlu, ama birazcık da titrek epey bi sarmaştık, öpüştük, hır hırrr... 

Bu arada Mia' da boş durmuyor, çaktırmadan tetikte; neler olup bittiğini anlamaya çalışmakla meşgul. Bir geliyor kokluyor, bir gidiyor tam görüş menziline alarak bakışlar falan derken hazıladığım tuvalet kutumuzla artık geceye hazırdık. 

En iyisi dedim ben bu minişi Mia' yla başbaşa bırakmıyim; ne olur ne olmaz, annemin odasına yatırayım. Minicik tuvaletliği, suyu falan... Ben gayet huzurlu ve mutluyum bu arada, artık aç kalmayacak, soğukta uyumıyacak diye...

Gece ara ara bakıyorum uslu uslu yatıyor, hadi bi de süt vereyim dedim, oda servisiiii dedim, ses yok! Bakındım oraya buraya yok! Zaten avuç içi kadar oda, oranın yanı, buranın altı... Yok yok yok! Deliricem. Hadi uyu uyuyabilirsen, ama diyorum sıkışsa falan duyardım bağırırdı. Hadiii annem uyandı, ''kızım sabah çıkar o, yat uyu'' diyor. Ne mümkün! Bi parça sucuk kesip getirdim, belki kokusuna çıkar diye, bekliyorum uyuma numarası yaparak... Çıkmadı anam, çık ma dıııııı....

***

İlginizi çektiyse eğer... Gerisi azzz sonra 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın, ama ne anlatıcam size.... (Part 3)

Eveeet, nerde kalmıştık... Ara tara yok!

O ara, annemin elbise dolabının yarım aralık duran alt çekmecesine takıldı gözüm... Elimi uzattım, yok! Daha ileri uzattım. Çekmecenin altına gidiyor sonrası, doğal olarak... 

Hadiii yanda duran şifoniyeri çek, çekmeceyi çıkarmaya çalış, boşluğa ulaş derken, bizim miniş, ciciş göründü. Elimi uzattım alayım diye, ''kıııhhhh!!!'' diye efelenmez mi, bak sen kerataya! E, bizim uyku yalan oldu tabii, anneminki de! Aldım yanıma sakinleşti falan uyumuşuz.

Sabah kahvaltı hazırlıyorum, '' miyavv miyavvv...'' Odaya gittim hemen. Baktım, bizimki pencereye doğru miyavlıyor, tırmanmaya çalışıyor. Bu arada, dışarıdan da ona cevap veren var. Merak ettim evin arka tarafına dolandım. Pencereye bakarak miyavlayan bir kedi. Sabaha karşı Mia' ya tuvalet için kapıyı açtığımda kapıda bulduğum, Minişi yakaladığım zaman, yemek yerken de yanında gördüğüm aynı kedi! Pencereden gözücüğünü ayırmadan miyavlıyor. O an memelerini fark ettim, sarkmış... Daha önce mama falan verdiğim grubun içinde niyeyse hiç farketmemişim. 

Olay böylece çözüldü tabiii... Bütün gece kapının önünde yavrusunu bekleyen; biri pencerenin bir tarafında, biri diğer tarafında kavuşmak için çabalayan anne ve yavrusu!!! 

Hemen geri dönüp kucakladım Minik' i, anne zaten peşim sıra kapıda. O minicik şeyin annesini görünce yere bırakmama bile fırsat vermeden annesine nasıl koştuğunu, anneciğin de onu nasıl yalamaya başladığını görseydiniz, ağlardınız. Çok duygusal bir sahne yaşanıyordu ve ben aptallaşmış şekilde... Neyse!

Hemen uzaklaştılar tabii, Miniş, arkasına bile bakmadı. Ben de daha sonra hiç geçmedim arka tarafa; geçemedim zaten. 

Hangisine hüzünleneyim, üzüleyim bilemedim. İstemeden, bilmeden onları ayırdığıma mı, birbirlerine ulaşmak için onları nasıl miyavlattığıma mı, o duygusal kavuşma sahnesine mi, Miniş' imin gittiğine mi, bilemedim. 

Bu yazıya başlarken Minik evdeydi ve ben minicik bir şeyin yan odada olmasının, onu istediğim an kucaklayacağımı bilmenin verdiği mutlulukla yazmaya başlamıştım. Masal oldu. 

O minicik şey, annesini sıcağa, yemeğe tercih etmişti. İşin en kayda değer yanı, buydu bence!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın, ama ne anlatıcam size.... (Part 4)

 

Bu bölümde de tek gecelik aşkımın fotoğrafları sad.pngsmile.png

 

 

1551580_585871074818086_137704022_n.jpg

 

Banyo sonrası ödülü...

 

 

1501700_585872011484659_1124950544_n.jpg

 

Sıcacıktı

 

 

1524839_585872381484622_1678781753_n.jpg

 

Onu bilemiyorum, ama ben mutluydum.

 

 

1460945_585872394817954_702093749_n.jpg

 

Bebeğim benim...

 

 

1521953_585872561484604_484365837_n.jpg

 

'' Allahallah, ne ki bu? ''

 

1530509_585872791484581_2057758114_n.jpg

 

'' Daha önce hiç yemedim, ama tadını beğendim, doğrusu! ''

 

 

1526128_585873278151199_1169729385_n.jpg

 

'' Kucakta olmak da güzelmişşş! ''

 

 

554524_585873094817884_1826723238_n.jpg

 

'' Bu kardeş, bana bişiii yapar mı acabaa? ''

 

 

1482898_585873408151186_269119557_n.jpg

 

'' Benim bir annem vardı amaaa... ''

 

 

1524886_585873401484520_1790806000_n.jpg

 

'' İnsan sevgisi de güzelmiş aslında, ama... ''

 

Dedi vee gitti!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.