Φ Baumann Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2005 (Zoe’ydi adı ismim Tanya dedi onlara Tanya; Bursa cezaevinde karşımda resmin Bursa cezaevinde, belki duymamışsındır bile Bursa’nın ismini Bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir. Bursa cezaevinde karşımda resmin sene 1941 değil artık, sene 1945 Moskova kapılarında değil artık Berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler bizimkiler bütün namuslu dünyanınkiler ... Tanya; senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi seni astılar memleketini sevdiğin için ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim ama ben yaşıyorum ama sen öldün sen çoktan dünyada yoksun zaten ne kadar az kaldın orada on sekiz senecik ... doyamadın güneşin sıcaklığına bile ... Tanya; sen asılan partizan, ben hapiste şair sen kızım, sen yoldaşım resmin üstüne eğiliyor başım kaşların incecik, gözlerin badem gibi renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler. bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de ... Tanya; saçların ne kadar kısa kesilmiş oğlum memet’inkinden farkı yok alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi rahatlık ve rüya veriyor insanın içine. yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz, henüz çocuk boynu boynun henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan. ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan süsünü sevsinler mini mini kadın. arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine; _Tanya senin yaşında bir kızım var. _Tanya kız kardeşim senin yaşında _Tanya senin yaşında sevdiğim kız bizim memleket sıcaktır bizde kızlar tez kadınlaşır .. _Tanya senin yaşında kızlarla okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız Tanya; sen öldün ne kadar namuslu insan öldü ve öldürülmekte ama ben, söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana ama ben yedi yıldır kavgada hayatımı tehlikeye koymadan hapiste de olsa da yaşıyorum) sabah oldu tanya’yı giydirdiler ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu iç etmişlerdi onları torbasını giydirdiler torbada benzin şişelesi, kibrit, kurşun, tuz, şeker .... şişelesi boynuna astılar torbasını verdiler sırtına göğsüne bir de yazı yazdılar “partizan” köyün meydanına kuruldu darağacı atlılar çekmiş kılıcı halka olmuş piyade askeri zorla seyre getirdiler köylüleri iki sandık üst üste iki makarna sandığı sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır urganın ucunda ilmik partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına partizan kolları bağlı arkadan durdu urganın altında dimdik .. nazlı boynuna ilmiği geçirdiler bir subay fotoğrafa meraklı bir subay elinde makine; kodak bir subay resim alacak Tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden “ _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür. soluk aldırmayın faşistlere yakın, yıkın, öldürün ....” bir alman vurdu ağzına partizanın genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan fakat askerlere dönüp devam etti partizan: “_ biz iki yüz milyonuz iki yüz milyon asılır mı? gidebilirim ben ama bizimkiler gelecekler teslim olun vakit varken ...” kolhozlular kan ağlıyorlardı, cellat çekti ipi boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan ve hayata seslendi insan “_ kardeşler hoşça kalın kardeşler kavga sonuna kadar duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler ...” cellat bir tekme attı makarna sandıklarına sandıklar yuvarlandılar ve Tanya sallandı ipin ucunda ... Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Sen Sen esirliğim ve hürriyetimsin Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin, Sen memleketimsin. Sen ela gözlerinde yeşil hareler, Sen büyük,güzel ve muzaffer, Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 zilan yoldaş senin çıplak bedeninde kurşunlar dönüşür çiçeğe onurun bir dağ gibi direnir düşmanın soysuzluğuna duyduk senin çıplak bedeninden yükselen çağlayan sesini diyodun ki anam babam halkım dünyanın tüm halkları ve siz türk kardeşlerim örtün beni barikatlarda sokaklarda okullarda ve sevdalarda direnen onurunuzla örtün beni dağ çiçekleriyle kanımla suladığım toprağımla ulusumuzun emeğimizin ve insanlığın onuruyla örtün beni kardeşlerim ben türküm arabım irlandalı yahudi kızılderili kürdüm ben yakın beni salın küllerimi ağrı doruklarından anadolu'ya soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği geleceğe taşıyın beni örtün beni sevgılerle Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ : SAAT 21-22 ŞİİRLERİ Ne güzel şey hatırlamak seni : ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni : bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti : kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair, hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek : filânca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine : bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni : ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... NAZIM HİKMET Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha olumlu düşünüyorum Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. (18 Şubat 1945) NAZIM HİKMET En güzel deniz: Henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk: Henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: Henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: Henüz söylememiş olduğum sözdür. NAZIM HİKMET Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 Ayip degil Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Nazim Hikmet RAN bir zamanlar ban bu siiri gönderen can dostum güzel insana gelsin... sana söz bi daha polemiklere molemiklere girmicem Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Kemal Tahir'e Mektup «Malatya» diyorum, senin çatık kaşlarından başka bir şey gelmiyor aklıma. Bursa'da kaplıcalar Amasya'da elma Diyarbakır'da karpuz ve akrep. fakat senin oranın, Malatya'nın nesi meşhurdur, yemişlerinden ve böceklerinden hangisi, suyu mu, havası mı? Düşün ki hapisanesi hakkında bile fikrim yok. Yalnız : bir oda, bir tek penceresi var : çok yüksek olan tavana yakın. Sen ordasın dar ve uzun bir kavanozda küçük bir balık gibi... Teşbihim hoşuna gitmeyebilir. Hele bu günlerde kendini kafeste arslana benzetiyorsundur. Haklısın Kemal Tahir, emin ol ben de öyle, muhakkak ki arslanız, şaka etmiyorum hattâ daha dehşetli bir şey : insanız... Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan, malum... Lâkin demir kafesle kavanoz bahsinde iş değişmiyor, ikisi de bir, hele bu günlerde... - Bunu içerde rahat ve masun yatan bilir - ... Hele bu günlerde, Sarıyerli Emin Beyin fıkralarına gülmek, sevgili kitapların ve domatesin lezzeti, tahtakurularına rağmen uyku - günde üç tatlı kaşığı Adonille de olsa - ve Tahir'in oğlu Kemal hattâ mektup gelmesi senden ve hattâ ses duymak, dokunmak, görebilmek havanın ışığını, karıma olan aşkımdan başka nefsimin herhangi bir rahatlığını affedemiyorum... ****ı-hassasiyet? Değil. Döğüşememek, bir mavzer kurşunu kadar olsun bilfiil doğrudan doğruya... Ancak kavgada vurulan acı duymaz ve kavga edebilmek hürriyetidir en mühimi hürriyetlerin. İçerim yanıyor, Kemal, dışarım serin... Anlıyorsun ya, zaten ettiğim lâf bizim lâflarımızın herhangi biri : çok konuşulmuş, ve konuşulmakta olan... Şimdi kim bilir kaç yerde, kaç insan, dizlerinde âtıl ve çaresiz yatan ellerine küfredip acıyarak bu lâfları ediyor... Anlıyorsun ya, zarar yok, ben anlatacağım yine!... Elden hiçbir şey gelmediği zaman konuşup anlatmanın alçak tesellisi? Belki evet, belki hayır... Hayır öyle değil. Hangi teselli bırak be dinini seversen bırak... Bu, düpedüz, başın önde, olduğun yerde dolanarak kükremek, böğürüp bağırmak, Kemal... Nazım Hikmet Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 DOĞUM Anası bir oğlancık doğurdu bana; kaşsız, sarı bir oğlan, masmavi kundağında yatan bir nur topu, üç kilo ağırlığında. Benim oğlan dünyaya geldiği zaman, çocuklar doğdu Korede, sarı ay çiçeğine benziyorlardı. Makartır kesti onları, gittiler ana sütüne bile doymadan Benim oğlan dünyaya geldiği zaman, çocuklar doğdu Yunan zindanlarında, babaları kurşuna dizilmiş. Bu dünyada ilk görülecek şey diye demir parmaklığı gördüler. Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu Anadoluda, mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi. Bitlendiler doğar doğmaz kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden. Benim oğlan benim yaşıma bastığı zaman, ben bu dünyada olmıyacağım, ama harikulâde bir beşik olacak dünya, siyah, beyaz, sarı bütün çocukları sallıyan mavi atlas döşekli bir beşik ------------------------------------------ MÜNEVVER'İN DOĞUM GÜNÜ Yapraklara dallara, yeşillere, allara, nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara. Yaprak dala, al yeşile yaraşır, gayrı bundan böyle vermem seni ellere... Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 Ahmet Kaya Şarkıları - Oy Havar Yangınlar ***** fakları Korku cığlıkları Ve irin selleri aç yırtıcılar Suyu zehir bıçaklar ortasındasın Bir cana bir başa kalmışsın vay vay Pasatsız duldasız üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim leylim Cellat nişangahlar aynasındasın Oy sevmişem ben seni Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu He canim Çiçek dağı kıtlık kıran Gül açmaz çağla dökmez Vurur çakmaktaşı kayalarıyla Küfrünü medetsiz Munzur Şahmurat suyu kan akar Ve ben şairim... Namus işçisiyim yani Yürek işçisi Korkusuz pazarlıksız Kül elenmemiş Ne salkım bir bakış Resmin çekeyim Ne kinsiz bir rüzgar Mısra dökeyim Oy sevmişem ben seni! Ve sen daha demincek Yıllarda geçse demincek Bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm Ömrümüm sebebi ustam, sevgilim Yaram derine gitmiş Fitil tutmaz bilirim Ama hesap dağlarladır Umut dağlarla Düşün uzay cağında bir ayağımız Ham carık kıl çorapta olsa da biri Düşün olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda Atıp bir kıyıya bir zamanı Yarının çocukları gülleri için Herbirinin ayva tüyü için çilleri için Koymuş postasını Görmüş restini He canım Sen getir üstünü Oy Havar Muhammed, İsa aşkına Yattığım ranza aşkına Deeey dağları un eder ferhadın gürzü Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan ter içinde asi He desem koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni! Müzik : Ahmet Kaya Şiir : Ahmed Arif Alıntı
Φ EmiLY_pandora Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2006 KÜLÜMÜN İÇİNDE KÜLÜN Ben senden önce ölmek isterim İyisi mi, beni yaktırırsın Odanda ocağın üstüne korsun İçinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, Şeffaf, beyaz camdan olsun Ki içinde beni görebilesin... Fedakarlığımı anlıyorsun; Vazgeçtim toprak olmaktan, Vazgeçtim çiçek olmaktan Senin yanında olabilmek için. Ve toz oluyorum, yaşıyorum yanında senin Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız Külümün içinde külün, Ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun Bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar O kadar karışacağız ki birbirimize, Atıldığımız çöplükte bile Zerrelerimiz yanyana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek Bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse Sapında muhakkak iki çiçek açacak; Biri sen, biri de ben. NAZIM HİKMET RAN Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2006 mavi gözlü dev,minnacik kadin ve hanimelleri o mavi gözlü bir devdi, minnacık bir kadın sevdi, kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev, bir dev gibi seviyordu dev, ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. o mavi gözlü bir devdi. minnacık bir kadın sevdi. mini minnacıktı kadın. rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. ve elveda ! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliiii hanımeli açan eve. şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan ev.. nazim hikmet ran Alıntı
Φ aki Gönderi tarihi: 7 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 7 Mart , 2006 uzun seneler önce kızarkadasıma verdiğim bi gazete küpürüydü bu can dündar'ın yazısı.. bilmiyorum hala saklıyor mu? nette karsıma cıkınca o geldi aklıma... Özellikle koyu renkli olan yerleri uzun süre hafızamda tutmustum... PİRAYE'YE MEKTUPLAR Nazım Hikmet'in hayatı bu tezin ispatıdır adeta... Nazım'ın hep uzağındaki kadınları sevdiği söylenebilir. Piraye ile 1935'te evlendi. Ertesi yıl tutuklanarak içeri girdi. "Adını kol saatinin kayışına tırnağıyla yazdığı" bu kadınla 1950'de çıkana kadar yazıştılar. 17 yıllık ilişkileri boyunca yazılan 581 mektubu Piraye Hanım'ın oğlu Memet Fuat yayınladı geçenlerde... Nazım, karısına şöyle yazıyordu: "Seni nasıl seviyorum biliyor musun? Ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse, balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi, Lenin'in inkılâbı ve inkılâbın Marx'ı sevdiği kadar, velhasıl seni Nazım Hikmet'in Hatice Zekiye Pirayende Piraye'yi sevmesi gibi seviyorum." O mektuplardan birinde Nazım, "Çıkarsam ve sana kavuşursam, bu öyle dayanılmaz bir saadet olacak ki, gebereceğim diye korkuyorum" diyordu. Oysa öyle olmadı. Taze bir ekmek hayaliyle yıllar yılı aç yaşayan biri, hasretle dişlediği somunun dördüncü diliminde ne hissederse onu hissetti Nazım; ot yağmura, ayna ışığa kavuştuğunda ne olursa, o oldu. Alışıldı. Sarhoş şaraptan bıktı, şarap kadehten taştı, inkılâp Marx'ı aştı. Aşk bitti ve ayrıldılar. Nazım yeni bir aşktaydı çoktan... 1949'da Bursa cezaevinde dayısının kızı Münevver'e tutulmuştu. Boşandığı 1951 yılında Münevver'den bir oğlu oldu. Yeniden içeri alınacağını hissedince, "7 tepeli şehrinde bırakıp gonca gülünü" yurtdışına kaçtı. Vatandaşlıktan çıkarıldı ve yeniden başladı hasret mektupları... Bu kez mektupların üzerinde Münevver'in adresi yazılıydı: Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli Belini sarmayalı Gözünün içinde durmayalı Aklının aydınlığına sorular sormayalı Dokunmayalı sıcaklığına karnının Yüz yıldır bekliyor beni Bir şehirde bir kadın Aynı daldaydık, aynı daldaydık Aynı daldan düşüp ayrıldık Aramızda yüz yıllık zaman Yol yüz yıllık Sonra yüz yıldır bekleyen o kadın, oğlunu sırtlayıp çıkageldi bir gün; yüz yıllık yolu aşarak... Lâkin hasret bitince bitti aşk. Nazım yeni bir aşktaydı çünkü... 1959'da Vera ile evlendi. 1963'te öldü. CAN DÜNDAR Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 11 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2006 Dünyanın En Tuhaf Mahluku Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, - demeğe de dilim varmıyor ama - kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! Şair : Nazım Hikmet Ran Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 14 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2006 SEN YOKTUN... Kar kesti yolu Sen yoktun. Oturdum karşına dizüstü Seyrettim yüzünü Gözlerim kapalı. Gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor Sen yoktun. Karşında duvara dayanmıştım Konuştum konuştum konuştum Ağzımı açmadım. Sen yoktun, Ellerimle dokundum sana Ellerim yüzümdeydi. Nazım Hikmet Ran 1 Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 İyimserlik Şiirler yazarım basılmaz basılacaklar ama Bir mektup beklerim müjdeli belki de öldüğüm gün gelir mutlaka gelir ama Ne devlet ne para insanın emrinde dünya belki yüz yıl sonra olsun mutlaka bu böyle olacak ama Şair : Nazım Hikmet Ran Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2006 Çekilmez Bir Adam Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi O gün çalışıyorum Sonra birde bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Yine her seferki gibi haksızım Sebep yok olması da imkansız Bu yaptığım iş ayıp rezalet Fakat elimde değil Seni kıskanıyorum Beni affet. 1 Alıntı
Φ @smin.@smin Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2012 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2012 Küçük Kızım Su'ya Bir derin uykudaydım ölümün içinden Açtım ki gözlerimi Bir suyun gölgesi gibi Kendisi adeta bir suyun Ayakucunda sen oturuyorsun Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum! Nazım Hikmet Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 İnsan, Ya hayrandır sana, ya düşman... Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun Ya bir dakika bile çıkmazsın akıldan... Nazım Hikmet Ran Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Özlemin azı çoğu olmaz ! ağırdır işte.. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan,için rahat olsun... - Nazım Hikmet Ran- 1 Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2012 Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2012 Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, şiirler yazdın.. "Peki o ne yaptı?" deme! Herkes kendinden sorumludur aşkta... Nazım Hikmet Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2012 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2012 .. Teyzemin adı Sare Kendisi mini mini bir fare Girdiği kalpleri etmektedir pare pare İnci dişli sırma saçlı güler yüzlü şen kız Teyzemin gözleri mavi sema gibi Genç mi ihtiyar mı muamma gibi Güler yüzlü inci dişli sırma saçlı şen kız Nâzım Hikmet .. Alıntı
Φ saintaclaus Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2012 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2012 Akın var akın, güneşe akın Güneşi zaptedeceğiz Güneşin zaptı yakın... Alıntı
Co-Admin Ω Smyrna Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2012 Co-Admin Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2012 İnsan denizin olmadığı yerde, Umut adına Martı olmalı... Nazım Hikmet Ran Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2013 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2013 Nazım Hikmet'in ölümünün 50. yıldönümü..Saygı ve sevgi ile.. "Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.Safları sıklaştırın çocuklar,bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır." Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.