Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2012 Melekut: -Semavî ya da Ethereal: -Esir ya da gaib âlem/gayb âlemi. Âlem-i Gayb: """""""""""""""" -Zâhir duygularımızla bilinemeyen ve ervah ve meleklere, cinlere mahsus olan âlem. -Mâzi ve müstakbeldeki mahlukatın mânevi hayatlarının âlemi. ** Her şeyin bâtını zâhirinden daha âli, daha kâmil, daha lâtif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi; hayatça daha kavi, şuurca daha tamdır. Ve zâhirde görünen hayat, şuur, kemâl vesaire ancak bâtından zâhire süzülen zaif bir tereşşuhdur. Yoksa bâtın câmid, meyyit olup da ilim ve hayatı dışarıya vermiş olduğuna zehaba ihtimâl yoktur. Evet karnın "miden", evinden; cildin, gömleğinden; ve kuvve-i hâfızan, senin kitabından nakş ve intizamca daha yüksek ve daha gariptir. Binâenaleyh, âlem-i melekut, âlem-i şehâdetten; âlem-i gayb, dünya ve âhiretten daha âli ve daha yüksektir. Maalesef nefs-i emmare, hevâ-i nefs ile baktığı için zâhiri hayatlı, ünsiyetli bir perde gibi meyyit ve zulmetli ve vahşetli zannettiği bâtın üstüne serilmiş olduğunu görüyor. M.N.) .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2012 Algılama olayında beynin öğrendikleri genellikle dış dünya ya da vücudun başka yerleri ile ilgilidir. Bu nedenle gördüğümüz şeyler bize dışımızda gibi geliyor, oysa görme işlemiyle ilgili nöronlar kafamızın içinde. Birçok kişiye bu çok tuhaf geliyor. Dünya, vücutlarının dışında, ama bir başka anlamda, dünyaya ilişkin bildikleri tamamıyla kafalarının içinde. Vücudunuz için de bu böyle. Ona ilişkin bildikleriniz, kafanıza bitişik yerlerde değil, kafanızın içinde! Doğal olarak kafatasını açıp belli bir nöronun gönderdiği işaretlere bakarken, o nöronun yerini biliyoruz, oysa üzerinde çalıştığımız beyin bu bilgiden yoksun. Bu da normal olarak niçin algılarımızın ve düşüncelerimizin tam olarak kafamızın neresinde yer aldığını bilemediğimizi açıklıyor. Ateşlemeleriyle bu bilgiyi temsil edebilecek nöronlar yok ki! Aristotales'in bu süreçlerin kalpte yer aldığına inandığını anımsayınız. Çünki kalbin nerede olduğunu biliyor ve aşık olmak gibi ussal süreçlerin etkisiyle davranışındaki değişimleri gözlemleyebiliyordu. Bunu insan beynindeki nöronlar için özel aygıtlar kullanmadan yapamayız. Francis Crick Tubitak .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2012 "kutsal ruhlar! ölümlü maddelerin içine giriniz; yeni bi hayata başlayacaksınız. işte hayatın tüm kaderleri.. özgürce seçiniz; sonra seçiminizden caysanız da kabul edilmez. kötü çıkarsa bundan Tanrı'yı sorumlu tutmaya kalkmayınız.." .. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Aldım bağrıma bastım cancazım... 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 .. yeni ve zor boyut yolculuğunuzda.. yaradan yardımcınız olsun.. ..da.. iskelede üç çifte emrinizdedir.. ha rad-abad; ha sa'd-abad.. ikisinin de gittiği yol.. ve umarım.. aynı menzile ulaşır.. dilerim.. .. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Sizi seviyorum.. yolumu da seviyorum.. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 teveccühünüzdür efendim.. alâka karşılıklıdır.. teşekkür ederim örtmenim.. artıkın bana iyi bi not verirsiniz.. umarım.. Alıntı
Φ alamet-i farika Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 zamanında gençlerbirliğinden istedilerdi kürek takımına de annem göndermediydi, henüz genç olduğumu düşünmediğinden, zamanında 4 tercihle girdiydim öys sınavına aklım fikrim istanbulda, anarşik olmaktaydı zamanında bi çekirge yetiştirdiydim şimdi boyu uzundur benden muhtemel, şimdi biri 0,75 biri 1,25 oldu göz ayarım bozuldu acaba adımı mı değiştirsem? 1 Alıntı
Admin ™ Admin Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Admin Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 zamanında gençlerbirliğinden istedilerdi kürek takımına de annem göndermediydi, henüz genç olduğumu düşünmediğinden, zamanında 4 tercihle girdiydim öys sınavına aklım fikrim istanbulda, anarşik olmaktaydı zamanında bi çekirge yetiştirdiydim şimdi boyu uzundur benden muhtemel, şimdi biri 0,75 biri 1,25 oldu göz ayarım bozuldu acaba adımı mı değiştirsem? Viva Zapata Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 canım ustam gelmiş benim.. oy oy perişan mı oldum nedir.. ellerinden öperim benim canım gurum.. her şeyim.. kalbimin en mutena köşesi.. yok hocam.. sen uzun boylusun halâ.. çekirgen ise git gide daha bi çekti.. ufaldı.. bu terler ustamın karşısında olmaktandır.. affola.. bebek nasıl.. yeni nesil.. minik ve esas çekirge.. o hep sıhhatli ve hiper-aktif olsun.. çekirgen.. en bi aşıkın.. birinci duacın.. öbür yanın.. hoş geldin.. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2012 .. DÜNYA BENİM FİKRİMDİR.. SCHOPENHAUER Felsefe yüksek bir dağ yoludur.. Issız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir.. Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; ****alları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz.. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf, serin dağ havasındadır ve güneşi görür. Oysa aşağıdaki herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır. *** En büyük bilgelik, içinde bulunduğumuz şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır. Çünkü tek gerçek budur ve başka her şey düşüncenin bir oyunudur. Ama en büyük budalalığımızın da bu oldugunu söyleyebiliz. Çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan ve de içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez. *** İleriyi önceden görebilseydik, çocukların ölüme değil, fakat hayata mahkûm olan, ama henüz cezalarının ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar bilinçsiz ve masum mahkûmlar olduğunu görebilirdik. Yine de her insan ileri yaşlarda: "Bugün kötü ve her gün daha da kötüleşecek, ta ki en kötüsü olana kadar," denilebilecek bir hayat durumuna ulaşmak ister. *** Her şey dinin yanında: vahiy, kehanetler, hükümetin koruması, en yüksek değer ve tanınmışlık.. Ve hepsinden de öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görülmelerini sağlamalar şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık.. *** Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu kılar.. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli geniş ise o denli sık kendimizi azap içinde ya da ürkütülmüş duyumsarız.. Çünkü bu sınırlı alanla birlikte kaygılar, ürkünç şeyler, istekler de çoğalır ve büyür. *** Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker.. Nihai olarak zafer ölümün olacaktır. Çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi. *** En tesadüfü bile uzak bir yoldan gelen gerekli olandır.. *** Nasıl gemide giderken ilerlememiz kıyıdaki nesnelerin geri çekilmesiyle, dolayısıyla da küçülmesiyle kendini belli ediyorsa, ihtiyarlamamız da büyük yaşlardaki insanların bize genç görünmeleriyle kendini belli eder. *** Büyük hayat düşünün.. Öznesinin bir olduğunu ve görüngülerin tüm çeşitliliğinin zamana ve mekâna bağlı olduğunu kendimize hatırlatırsak, o devasa düsünceye olan korkumuz azalacaktır. Hepsi kocaman bir rüya ve onu her bir yaratık görür; Ama hayatındaki bütün karakterler de onunla birlike o rüyayı görür. *** Başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık. *** Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor. Arthur Schopenhauer .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2012 http://youtu.be/GdZ2JXCCSOI maî kitabın betimsel kreşendosu kaçınılması imkânsız olanın karşısında enterne belli bi sona doğru büyük denizde dolanmaktayım avucumda gemim kanal rotası belirlenmiş iknada koaksiyel güvertede günlük işlerimi yapmaktayım bu gün belki bi piyes yazarım ya da küçük bi melodi mırıldanırım özgün ve belki bi konuda karar veririm olabildiğimce özgür kuytuda isis ile buluşurum çalıbülbüllerinin ülkesi üretim ünitelerinde limana palamarlandığımızda akşam düşünce leylâk bahçesine pembe-beyaz çiçeklerinde beklerim serafimleri ürperir içim ve aniden uğursuz bi çığ yuvarlanır eflâtun bi toz getirir ve tozun ardında rhea çıkar gelir zuhalin mehtabından sekizden tüm umursamazlığıyla saçlarında yitirdiğim deniz feneri .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2012 .. IXTLAN YOLCULUĞU.. "Dostunu yakaladığın zaman ne oldu, don Genaro?" Diye sordum. "Olanca gücümle ona sarıldım," dedi don Genaro bir anlık bir tereddütten sonra. Düşüncelerini toparlamaya çalışır gibi bir hali vardı. "O şekilde cereyan edeceğini asla tahmin edemezdim," diye sürdürdü. "Öyle bir şeydi ki, öyle, öyle, öyle..Vallahi anlatılır gibi değil ki. Onu yakalamamla dönmeye başlamamız bir oldu. Dost beni fırıldak gibi çeviriyordu, ama onu bırakmadım hiç. Havada öyle bir hızla dönmekteydik ki artık hiç bir şey göremez olmuştum. Her şey sisli görünüyordu. Dönmemiz sürdü, sürdü, sürdü. Birden tekrar yerde durmakta olduğumu hissettim. Kendime şöyle bir baktım Dost beni öldürmemişti. Her bir yanım sağlamdı. Kendimdim ben! Başardığımı anlamıştım. Nihayet benim de bir dostum olmuştu. Sevinçle zıplamaya başladım. Ne güzel duyguydu o! Ne görkemli bir duyguydu!." *** "Sonra, neredeyim diye etrafıma bakındım. Hiç bilmediğim bir yerdeydim. Dost beni havaya kaldırmış ve dönmeye başladığımız yerden uzakta bir yere fırlatıp atmıştı. Yönümü bulmaya çalıştım. Evimin doğu istikametinde bir yerlerde olmam gerek diye düşünerek, o yöne doğru ilerledim. Vakit daha erkendi. Dostla karşılaşmamız pek uzun sürmemişti. Çok geçmeden bir patika buldum ve birkaç adamla kadının bana doğru gelmekte olduklarını gördüm. Kızılderiliydiler. Çevremi sarıp nereye gitmekte olduğumu sordular. Ben de: "Yurduma, Ixtlan'a gidiyorum," dedim onlara. "Kayboldun mu?" diye sordu birisi. "Evet," diye yanıtladım onu. "Niçin? Ama Ixtlan o yönde değil. Tam tersi yönde. Biz de oraya gidiyoruz," dedi bir başkası. "Sen de katıl bize!" Dedi hepsi birden. "Yiyeceğimiz de var." "Sonra ne oldu?" Diye sordum. "Onlara katıldın mı?" "Hayır, katılmadım," dedi don Genaro. "Zira onlar gerçek değildi. Onları görür görmez anlamıştım bunu. Seslerinde, özellikle onlara katılmamı isterkenki dostça davranışlarında onları ele veren bir şey vardı. Onlardan kaçmaya başladım. Arkamdan çağırıp döneyim diye yalvardılar. O tekinsiz yalvarışları giderek artıyordu, ama koşmayı sürdürüp onlardan kaçtım." "Kimdi onlar?" Diye sordum. "İnsanlar!" diye yanıt verdi don Genaro uzatmaksızın. "Ama gerçek insan değildiler." "Hayalet gibi, yani," diye açıkladı don Juan. "Görüntüden ibaret." *** "Bir süre yürüdükten sonra," diye sürdürdü don Genaro, "kendime güvenim arttı. Ixtlan'ın benim gittiğim istikamette olduğunu biliyordum. Sonra yolda, bana doğru iki adamın geldiğini gördüm. Onlar da Mazatec Kızılderililerine benziyorlardı. Yakacak odun yüklü bir eşekleri vardı. Yanımdan geçerken, 'Merhaba,' diye mırıldandılar. 'Merhaba!' Diyerek yoluma devam ettim. Benimle pek ilgilenmemişler, yanımdan geçip gitmişlerdi. Adımlarımı yavaşlatarak şöyle bir dönüp onlara baktım. Benimle ilgilenmeksizin yollarına devam etmekteydiler. Gerçek insana benziyorlardı. Arkalarından koşarak bağırdım, 'Durun, durun!.' "Eşeklerinin iki yanına geçip, sanki yükünü korur gibi durdular. 'Bu dağlarda kayboldum.' dedim onlara. 'Ixtlan'a nasıl gidilir?' Gitmekte oldukları istikameti gösterdiler. 'Sen oradan çok uzaktasın,' dedi içlerinden biri. 'Dağların öte tarafında kalır orası. Dört beş günde varabilirsin oraya.' Sonra dönüp yola revan oldular. Onların gerçekten Kızılderili olduklarını sezmiştim, onlara katılmama izin vermelerini istedim. Bir süre yol aldıktan sonra adamdan biri torbasından biraz yiyecek çıkardı ve bana da sundu. Yerimde donup kalmıştım. Yiyeceğini sunuş biçimi bana son derece yabansı gelmişti. Bedenim korku hissine kapıldı, öyle ki irkilip kaçmaya başladım. İkisi de onlarla birlikte gitmezsem dağlarda ölüp kalacağımı söylediler ve onlara katılmam için dil döktüler. Onların dil döküşleri de bana pek tekinsiz gelmişti, onun için koşarak onlardan uzaklaştım.." *** "Yürümeye devam ettim. Artık gerçekten Ixtlan yolunda olduğumu ve o hayaletlerin beni yolumdan çevirmeye çalıştıklarını anlamıştım." "Sonra sekiz kişiye daha rasladım; benim kararımdan dönmeyeceğimi anlamış olmalılardı. Yolun kenarında durup, yakaran gözlerle bana baktılar. Çoğu bir söz dahi etmemişti; ancak, aralarındaki kadınlar daha cüretkâr davranıp bana yalvardılar. Hatta kimileri pazarda satmaya götürdükleri yiyeceklerle öbür eşyalarını bile, saf köylü satıcılar gibi önüme serdiler. Ama hiç birine bakmadım ve yoluma devam ettim.." "Akşama doğru aşina olduğum bir vadiye ulaştım. Sanki daha önce orada bulunmuştum. Ama o takdirde oranın Ixtlan'ın güney yöresi olması lâzımdı. Hatırlayabileceğim daha başka işaretler arayıp kendimi yönlendirmeye çalışıyordum ki, keçilerini güden bir Kızılderili oğlan gördüm. Aslında o çocuk bana babamın iki keçisini güden kendimi anımsatmıştı.." "Onu bir süre izledim; çocuk benim küçükken yaptığım gibi kendi kendine konuşmaktaydı, sonra keçileriyle konuşmaya başladı. Keçi gütmekten anladığım için onun bu işi gayet iyi bir şekilde yaptığını görmekteydim. İşinin ehliydi çocuk. Keçileri şımartmıyor, ama onlara gaddarca da davranmıyordu." "Ona seslenmeye karar verdim. Yüksek sesle onu çağırınca çocuk yerinden fırlayıp kayalık bir yere kaçtı ve kayaların ardından beni gözetlemeye başladı. Her an tabanları yağlamaya hazır gibi görünüyordu. O çocuğu sevmiştim. Korkarak kaçmıştı ama keçilerini benden ırak tutmayı da pekâlâ başarmıştı.." "Onunla uzun bir süre konuştum; yolumu kaybettiğimi ve Ixtlan'a nasıl gideceğimi bilemediğimi söyledim. Bulunduğumuz yerin neresi olduğunu sordum, o da oranın beni aradığım yer olduğunu söyledi. Bu yanıtı beni çok mutlu kılmıştı. Demek ki artık yurdumdaydım ve dostun tüm gövdemi göz açıp kapayana dek onca uzak yerlere nasıl taşımış olduğunu hayretle düşündüm." "Çocuğa teşekkür ederek yürümeye başladım. Çocuk saklandığı yerden çıkarak keçilerini daha önce dikkatimi çekmemiş olan başka bir keçiyoluna doğru güttü. O keçiyolu vadiye doğru uzanmaktaydı. Çocuğa gene seslendim ama bu sefer kaçmadı. Ona doğru yürüdüm; ona epeyce yaklaştığım zaman çocuk koşarak çalıların arasına gizlendi. Kendisini öyle iyi kolladığı için onu övdüm ve ona kimi sorular sordum. "Bu keçiyolu nereye çıkar?" diye sordum. "Aşağıya," dedi çocuk. "Nerede oturuyorsun?" "Aşağıda," "Orada çok ev var mı?" "Hayır, bir ev var," "Öbür evler nerede?" Çocuk, o yaştaki oğlanlara özgü bir kayıtsızlıkla parmağını öbür tarafa doğru uzattı. "Dursana," dedim ona. "Çok yorgunum ve açım. Beni ailene götürüver." "Ailem yok ki benim," dedi çocuk ve bu beni oldukça sarstı. Niçin, bilmiyorum, ama sesi beni duraksatmıştı. Duraksadığımı gören çocuk durdu ve bana doğru döndü. "Bizim evde kimse yok," dedi. "Amcam gitti, karısı da tarlada. Evde yiyecek çok. Bol. Benimle gel!" "Epey üzülmüştüm. O çocuk ta bir hayaletti. Sesinin tonuyla istekliliği onu ele vermişti. Bütün hayaletler peşimdeydi demek; ama benim korktuğum yoktu. Dostla karşılaşmanın sersemletici etkisi hâlâ devam etmekteydi. Dosta da hayaletlere de kızmak istiyordum, ama bir türlü eskisi gibi öfkelenemiyordum, o yüzden vazgeçtim ben de. Sonra kendimi üzüntüye kaptırmak istedim, zira o küçük oğlanı sevmiştim, ama üzülmek te gelmedi elimden, onun için ondan da vazgeçtim." "Birden bir dostum olduğunu ve hayaletlarin bana hiç bir şey yapamayacakları geldi aklıma. Keçiyolunda çocuğu izledim. Öbür hayaletler de derhal ortaya çıkıp beni uçurumdan aşağıya yuvarlamaya çalıştılar, ama benim istencim onlardan daha güçlüydü. Onlar bunu hissetmiş olacaklar ki, beni taciz etmekten vazgeçtiler. Çok geçmeden, sadece yolumun üzerinde durmakla yetindiler; zaman zaman kimileri üzerime doğru atlıyordu ama onları istencimle durdurabiliyordum. Sonra hepsi de beni taciz etmekten vazgeçtiler." Don Genaro uzun süre sessiz kaldı. Don Juan bana bakmaktaydı. "Ondan sonra ne oldu, Don Genaro?" Diye sordum. "Yürümeye devam ettim." dedi düpedüz.. CARLOS CASTENADA Don Juan Öğretileri .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2012 .. MULHOLLAND DROVER / VALHALLA'NIN ÇOBANI.. Writer: David Lynch Director: David Lynch Stars: Naomi Watts, Laura Harring 2001-ABD PART: THE COWBOY -Kovboy! -N'aber? -Senden n'aber? -Güzel bir akşam. -Evet. -Tüm bu yolu benimle görüşmeye şehir merkezindeki o güzel otelden geldiğin için teşekkür etmek isterim. -Önemli değil. Aklından neler geçiyor? -Güzel, işte hemen asıl konuya geçmek isteyen bir adam. Sadede gelmek için çok istekli gibisin ha? -Her neyse.. -Bir insanın tavrı.. bir insanın tavrı, yaptıkları, gelecekteki hayatına yön verir. Bu hemfikir olduğun bir şey mi? -Elbette. -Şimdi; duymak istediğim şeyin bu olduğunu düşündüğün için mi, yoksa söylediklerim hakkında düşünüp, gerçekten doğru olduğuna inandığın için mi böyle cevapladın? -Söylediklerine katılıyorum. Gerçekten. -Ne söyledim? -"Bir insanın yaptıkları, büyük ölçüde hayatının kaderini tayin eder," dedin. -Aynı fikirde olduğuna göre, rahat bir hayatı umursamayan bir kişi olmalısın. -Nasıl yani? -Peki, bir saniye dur ve bunun hakkında düşün. Bunu benim için yapabilir misin? -Tamam, düşünüyorum. -Hayır, düşünmüyorsun! Ukala olmakla o kadar meşgulsün ki.. düşünmüyorsun! Şimdi senden ukalalığını bir yana bırakıp düşünmeni istiyorum. Bunu benim için deneyebilir misin? -Bak.. Bu konuşma nereye gidiyor? Benden ne yapmamı istiyorsun? -Bazen bir at arabası olur hani.. Bir at arabasının kaç sürücüsü vardır? -Bir. -O zaman, diyelim ki bu at arabasını ben sürüyorum, ve eğer sen de tavrını düzeltirsen benimle birlikte sürebilirsin. -Tamam. -Yarın işe geri dönmeni istiyorum. Nasıl olsa filmin kadın başrol oyuncusunu yeniden seçecektin. Seçmelerde bir sürü kız olacak. Bugün, önceden sana gösterilen kızı gördüğünde şöyle diyeceksin: "İşte kızımız bu!" Diğer oyuncular kalabilir, bu sana kalmış, ama başroldeki kız sana kalamaz.. Ve şimdi; Eğer işi doğru yaparsan; beni bir kez daha göreceksin. Fakat işi yanlış yaparsan; beni iki kez daha göreceksin. İyi geceler.. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2012 ŞEKİL VE MADDE Bay K, bazı eşyaları çok tuhaf bir yönden aksettiren bir tabloyu seyrediyordu. Şöyle dedi: "Bazı sanatçılar dünyeyı gözden geçirirken çoğu filozoflar gibidirler. Şekil için girişilen çabada madde kaybolur. Bir zamanlar bir bahçıvanın yanında çalışırdım. Bana bir bahçe makası vermiş ve bir defne ağacını budamamı emretmişti. Ağaç bir saksının içinde büyütülmüştü. Ve bayram dolayısı ile yöneticilere verilecekti. Bir küre şeklini alması gerekli idi. Hemen yabanî uzantıların kesimine başlamıştım. Fakat bütün uğraşlarım boşa gidiyor, hedefime ulaşamıyordum. Her seferinde o yanını bu yanını uçurup duruyordum. Nihayet bir küre şeklini aldığı zaman da çok ufak olmuştu. Sukûtu hayale uğrayan bahçıvan: 'Güzel, küre meydanda ama defne nereye gitti?' demişti.." Bertold Brecht .. 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2012 .. KİRPİLER Soğuk bir kış günü, bir araya toplanmış olan kirpiler, birbirlerinin sıcaklığından istifade etmek düşüncesiyle birbirlerine sokulurlar. Ne yazık ki kısa bir süre sonra dikenlerinin batmasiyle bir arada duramayacaklarını esefle fark ederler. Fakat amansız soğuğun tesiriyle yeniden birbirlerine yaklaştıklarında bir önceki sıkıntının tekrar başladığını görerek aynı şekilde birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarını, adeta bir top gibi oraya buraya fırladıklarını fark ederek, birbirlerini bir daha rahatsız edemiyecekleri bir mesafe bulurlar. Nihayet bulabildikleri, birlikte oturabilmelerini mümkün kılan mesafe; Nezaket ve inceliktir. Bertold Brecht .. 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2012 .. İNSANIN KENDİ KENDİSİNE YARDIM ETMESİ Tu-su, Me-ti'ye karşılaştığı ruhsal bunalımlardan söz ediyor ve büyük bir gezi yapmak istediğini söylüyordu. Me-ti, ona şu öyküyü anlattı: Mİ-ir, kendini iyi hissetmiyordu. Peşpeşe kadın arkadaşını, uğraşını ve dinini değiştirdi. Bütün bunları yaptıktan sonra kendini daha hasta hissedince, bir dünya turu yaptı. Bu geziden döndüğünde eskiden olduğundan çok daha hastaydı. Yatağa yatıp sonunu beklemeye başladı.. Ama tam bu sırada-ki iç savaş vardı- askerlerin evin arkasında gizlenen birkaç işçiyi öldürmek için attıkları bir bomba, evini tutuşturdu. Büyük bir öfkeyle yerinden fırlayan Mi-ir, işçilerle birlikte yangını söndürdü ve askerlerin peşine düştü. İlerki yıllarda da kötü durumlara son veren iç savaşa katıldı. O günlerde Mi-ir'in kendini ruhen iyi hissettiğini söylediğini hiç duyan olmadı; bunun nedeni kuşkusuz kimsenin ona; NASIL OLDUĞUNU SORMAMASIYDI.. me-ti'nin özdeyişler kitabı Bertold Brecht .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2012 .. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ maarrî hakkında araştırma yapıldığında bir çok bilgi bulunabilinir. burada, O'nun doğru bulduğu, inandığı fikirler ile bazı kabullerini aktarmak istiyorum. ** tur dağına çıkarak, orada musa peygamber ile konuştuğu din kitaplarında anlatılan Allah'a karşı; "sen musa ile konuşmuşsun. o pepe bir adamdı, iyi söz söyliyemezdi. ersen benimle konuş.." sözleri ile bağırmış ve tabiatile cevap alamayınca; "var olsaydın cevap verirdin, fakat yoksun. benim de çağırışım beyhudedir.." demiştir.. ... evliliğe karşı idi. cinayet sayıyordu. evlenmedi.. bu konu ile ilgili olarak ve vasiyeti üzerine, mezar taşına şu söz yazıldı; "ben, babamın cinayetinin mahsulüyüm. kendim bu cinayeti bir başkasına işlemedim!." ... "şaşarım kisra'ya, ümmetine ve inek sidiği ile yüzlerini yıkamalarına. şaşarım yahudilere ki kan akıtılmasını ve yanık et kokusunu seven bir ilâha taparlar. şaşarım hıristiyanlara ki işkence altına konulmuş ve hiç bir taraftan yardım görmeden diri diri asılmış bir Allah'a inanırlar. şaşarım müslümanlara ki çakıltaşı atmak ve bir kaya parçasını (hacer-i esved) öpmek için uzak memleketlerden mekke'ye gelirler. bunlar ne acib itikadlardır? bütün ben-i beşer, hakikati görmek yolunda kör müdürler?." ... "bana diyorsun ki birçok müddet mezarda yattıktan sonra tekrar dirileceğim ve yine diyorsun ki o zaman bir bahçede sâkin olacağım, nefis yemekler yiyeceğim, nefis şarab'lar içeceğim, karagözlü hûriler ve dilber gulman'lar arasında bulunacağım. fakat zavallı adam, dimağına nasıl bir derd yapıştı ki böyle deli saçmaları söylüyorsun?." ... "hıristiyanlar şaşırdı. müslümanlar doğru yolu bulamadı. yahudiler hayrete düştü. mecusiler dalâlette kaldı. neticede insanlar ikiye ayrılmış oldu: biri akıllılar ki; dinsizlerdir. biri dindarlar ki: akılsızlardır.." .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2012 .. otantiğinden/karşılıklı bağıntılı/dahi Vâizi bilinen/ bi "V for V-azife"/zor-koşulu-9; evvelinden işlenmiş suçlardan hasta/konik-ram kitabından muhtemel/bi esrarengiz yorumcunun omuz olması düşünülebilinirmiydi/onun ve sekiz sessiz gözlemcinin/sonunda üç embriyo transfer oldu/zaten sistem mühendisinin de orijin görevi buydu/önce kopyasını al/then novel çevreler aç /çanak-yalayıcı asalak hekimlere ilaç yazdırma/ onlar tuzaklar içeren ve seri kopyalama işlemine yönelik harcama yaparlar/seri trap transferlerini resmi olarak tamamladı/after deyimcil yasalara sığındı/dış dengeleyici unsurlar/totem figürler ile.. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 .. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Hıristiyan, pazarı, milletinin bir bayramı olarak kabul etmiştir. Biz de, Cumayı kabul etmiş bulunuyoruz. Ey Yahudi, senin de Cumartesin var. İnsanlar, hakikatte, geçenlerle-gelenlerden ibarettir. Nasıl ki yerden bitenler de, birbiri ardınca yetişir. Eğer insan, din meselesini bir düşünecek olursa, hakikati deviren bir haberle karşılaşır; kendisinde de bir iç sıkıntısı başgösterir. Acaba hakikaten dünyada şüphe sıkıntısını gidermiş, Tanrısına bütün yüreğinden bağlanmış kimse var mıdır?.. ... Ey yıldızlar, sizler gökte pek eski zamandan beri varsınız. Sizler alimlerde, müdekkıklarda nice nice fikirler, bilgiler uyandırdınız. Evet, siz müneccime, varlıkların bir ölümü, sonu olduğunu da anlattınız. Fakat şu tekrar dirilme keyfiyetini de söyler misiniz?.. .. Tesbih çek, namaz kıl, Mekke'yi ziyaret ve orada tavaf et. Mübarek yerlerde, yahut Kabe'nin etrafında istersen, yedi değil yetmiş defa dolaş; sen yine Allah adamı -dindar- değilsin. Bir kimse ki hırsa, doymazlığa kapılır, nefsini tutamaz, o insanın asıl dinden haberi yok demektir; o dinin cahilidir. Bilemem Rey şehrinin kadısı mı yapdığı yolsuzluklardan dolayı daha günahkar, daha suçludur, yoksa sevgilisi hakkında şiir söyleyen şair mi?!.. Nice fakıhların alimleri vardır ki şaşkınlık, sapkınlık içinde yuvarlanırlar, sonra da sözlerini hep gökten inmiş kitaba -Kur'ana- dayarlar. Sizin Kur'an okuyanınız , onu nağmelerle okuyarak şarkı söylemek hevesindedir. Nasıl oluyor da tepenize belalar, musibetler yağmıyor; nasıl oluyor da altınıza yer sarsıntıları uğramıyor!.. Ortada bir şeyler dolaşıyor. Din, küfür -dinsizlik- rivayet edilen türlü türlü haberler, ortaya çıkarılan Kur'an, Tevrat, İncil.. Her nesilde din olarak tanınan bir takım saçmalıklar vardır. Hakikat yolunu gören acaba bir nesil çıkmış mıdır?.. Fazilet sahibi olanlar, daima küçük görülürler. Bayağı kimseler ise, hürmet ve tazim görürler. Bize dediniz ki: Derin bilici bir yaradanımız vardır. Biz de: Evet, doğru söylüyorsunuz; biz de öyle diyoruz dedik. Siz, onun ne zamanı, ne de mekanı vardır; o bunlardan münezzehtir diyorsunuz. Bu öyle esrarlı, anlaşılmaz bir sözdür ki bunun manası, bizlerde akıl, anlayış yok demekdir. Maarri Divandan Seçmeler A. Seni Yurtman İnsel Kitabevi-İstanbul, Ankara Cad. 109 1942 .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 .. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Müneccimle doktor dediler ki: "Cesedler haşrolmayacak, tekrar dirilmeyecektir." Ben de onlara dedim ki: "Efendiler, durunuz. Eğer sizin dedikleriniz doğru çıkarsa, ben bir şey kaybetmem. Ama ya benim dediğim doğru çıkarsa, sizin vay olur halinize. Ben namaza başlamadan elbisemi temizledim. Ya siz cesedinizde -onun kalıpladığı ruhunuzda taharet var mı?." .. 1 Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2012 Tesbih çek, namaz kıl, Mekke'yi ziyaret ve orada tavaf et.. . . o insanın asıl dinden haberi yok demektir; o dinin cahilidir. Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme. Mevlana 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2012 .. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Biz insanların azgınları, büyüklerinin korkusundan dindar gözüktüler. Günün birinde o büyük, üzerlerinden çekilince, onların dindarlığı da beraber çekildi, gitti. Esasen bozuk, çürük olan bir derinin üzerine misk sürmekten fayda gelir mi? Misk onu ıslah eder mi? Gülüyoruz. Fakat bu gülüşümüz, hakikatte, bir yüzsüzlüktür. Bu dünya evlâdına yakışan ağlamakdır. Feleğin darbeleri bizi kırıp geçiriyor, kırılan bir cam gibi bir daha birleşip pekişmemize imkân yoktur. Eğer Aristo'nun dediği gibi, ölenler tekrar dirileceklerse, felek onları bir araya toplayamaz. Bence; şu mahluklar iki türlüdür. Onlar beyaz ile siyah ayrılmışlardır. Ham oğulları olan zenciler, bir suçlarının cezası olarak kararmış değillerdir. Bu Yaradan'ın koyduğu bir kanun icabının neticesidir. Eğer gökte , yukarıda mahluklar yoksa, yeryüzünde veya altında da melekler yoktur. Madem ki burada vardır; orada da olmalıdır. Akla danışacak olursan, sana geçmişlerden hiç bir şey göstermez, bildirmez; yalnız onların gelip geçtiklerini söyler. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2012 .. MAARRÎ - EBÛL'ULÂ Senin bir başkasının bir akçelik hakkını yiyişin; kılamadığın bir namazın, orucunu tutamadığın bir günün günahından daha büyük bir suçtur. Eğer benim dini vazifemde bir gün kusur edişimin başkası ile bir ilişiği, başkalarına bir zararı yoksa, ben o suçumun suç sayılmayacağını umabilirim. Anlarsın ya?. ** Kadıncağızım; -Sanal ikinci şahıs- Sen Tanrı'dan iyilikler iste. Eğer çok derin düşünürsen muzdarip olur, üzülürsün. Benim inancım, yıldızların ebedi oldukları ya da hiç fani olmayacakları değildir. Mezhebimce - Kanımca- alemin eksikliğine de inanıyorum. ** Ey şehir taciri! Hiç insaf etmeyerek, alış-verişinde türlü türlü yalanlar uydurursan, hile ediyorsan, sen, dağdaki yol kesicilerden şikayet edemezsin. Çünkü sen, çarşıda nice kimselerin haklarını kese-geliyorsun.. .. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.