Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tanrı Egoisttir...


Hitman92

Önerilen İletiler

ayrıca sizin dediğiniz dünyaya gelmeme hakkı diye bişiy olmaz çünkü insan dünyaya gelmeden varolmaz dünyaya geldiği andan itibaren varolur ve insanın varolması ona yapılmış bir kötülük değldir aksine iyiliktir.

İnsan dünyaya gelmeden var olmaz, dünyaya geldiği andan itibaren var olur ise, bu dediğiniz, aynı zamanda, aynı insan dünyadan gitmeden yok olmaz, dünyadan gittiği andan itibaren yok olur anlamına da gelir. E, o zaman zaten ölümden sonra işkencenin, vahşiliğin falan anlamı kalmamış olması gerekir size göre. Öyle değil mi, raif bey ?

 

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Egoisti bilmem ama bence Tanrı Ateisttir. Çünkü Tanrının bir yaratıcısı olmadığına göre kendi kendine var olmuş oluyor. Zaten kendinden başka tanrı da yokmuş. Hem olsa tanrı tek olmamış ve ayrıca bizim tanrımızı yaratan tanrı daha üst seviyede bir tanrı olmuş olurdu. Tabi bizim tanrı kendi yaratıcı tanrısını yok etmediyse. Görünen o ki bizim tanrımız Ateist ve kendinin yaratıldığına inanmıyor.

Efendim, benim merak ettiğim; bu konuyu zaman domeninde düşünmenizin dayanağı nedir ? Zaman hep var mıydı ki deterministik düşünülebilinsin ? Zamanın başlangıcı eksi sonsuz mudur ?

 

 

 

Saygılar sunarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zamanın durması enerji dönüşümlerinin ve hareketin yokluğu anlamındadır. Her şeyin durağan olduğu andan itibaren zamandan bahsedilemez ve ölçülebilirliği de kalmaz. Zaman var ise akıyor ve devinim mevcut demektir.

 

Tanrı kavramına ulaşmadaki temel nokta, etrafımızda gördüğümüz tüm düzen ve sistemlerin kendiliğinden oluşamayacağı sebebiyle bir yaratıcıya gereksinim duyulmasıdır. İnsan bu kendiliğinden oluşması imkansız düzenin bir yaratıcı tarafından yaratılması gerektiği sonucuna varır da paradoksal olarak bunca düzeni yaratan yaratıcının da bir yaratana ihtiyaç duyacağını kabullenmez ve kendiliğinden ortaya çıktığını, başı sonu olmadığını ve tek olduğunu düşünür. Oysa ki, bu bir çelişkidir. Çünkü tanrı ve dahil olduğu düzenin, bizimkinden çok daha karmaşık olması sebebiyle kendiliğinden olması çok daha zordur ve tanrıyı kabul etmemize yol açan mantığımıza göre tanrının da bir üst yaratıcıya ihtiyacı daha büyük olur ve hayli hayli kabulü gerekir. Ne var ki dini kitaplardaki ana çelişkiye göre tanrı tektir ve tanrının bir yaratıcısı yoktur. O halde tanrımız ateisttir ve kendiliğinden oluştuğunu söylemektedir. Muhtemelen doğal çevresinde kendiliğinden evrimleşmiş olmalıdır.

 

Düzenin kendiliğinden oluşamayıp bir yaratıcıya ihtiyaç duyulması inançlıları tanrıya götüren ana düşünce olduğuna göre, bu aynı düşünce mantığı onları tanrının da ve hatta o tanrının da sonsuza değin bir yaratıcısı olduğu sonucuna ulaştırmalıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazi insanlara göre tanrı kendiliğinden vardır ve varlığı asla sorgulanamaz halbuki tanrınında bir varoluş sebebi olması gerek işte bence bu evreni vareden saf enerjinin varlık sebebidir buda cernde araştırılıyor.

 

bana arkadaşlar boş yere savunmalar yapmayın dini direk doğru kabuletmek ve onu savunmaya çalışmak yanlıştır ilk önce din doğrumudur değilmidir diye ona şüpheyle yaklaşılır ve üzerinde düşünülür ondan sonra doğru olup olmadığına kanaat getirildiğinde savunma yapılır bilimsel bakış açısı budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben diyorumki insanın hayatını başkalarının hakkını yemeden istediği gibi yaşama hakkı vardır değilmi yani özgürlüğü işte bu yüzdendirki kimsenin hayatına karışma hakkı kimsenin yoktur ve hiç kimse insanlığın dışına çıkamaz siz bana şunu diyorsunuz allah insanlığın dışına çıkıp vahşice dediğini yapmayanlara işkence yapabilir insan hakkı çiğneye bilir siz insan hakkı yiyen ve insanlara işkence yapan birine saygı duyarmısınız ben duymam ama din allahı adil yani kimsenin hakkını yemeyen ve tamamen insanlcıl göstermekte ama allah vahşice dediğini yapmayanlara işkence yapmakta insanların hayatını istedikleri gibi yaşama hakkını görmezden gelmektedir bu manada inanç saçmadır.

 

 

ayrıca sizin dediğiniz dünyaya gelmeme hakkı diye bişiy olmaz çünkü insan dünyaya gelmeden varolmaz dünyaya geldiği andan itibaren varolur ve insanın varolması ona yapılmış bir kötülük değldir aksine iyiliktir.

 

Sayın raif insan hayatta sınırsız güce, sınırsız özgürlüğe mi sahip efendim?İnsanın insana karşı olan birlikte yaşamasından, toplum olmasından dolayı ortaya çıkan kanuni, ahlaki sorumluluklarıyla inançla ilgili inanılan bir Yaratıcının bize karşı sorumluluğu olabileceğini, bize karşı sorumlu olması, bizim hakkımızı gasbedemez düşüncesi üzerinden nasıl değerlendirebilirsiniz?

 

Allah dediğini yapmayanlara karşı bir ceza verecekse ne diyebiliriz?Hayır, bir yaratıcı varsa insanlara kesinlikle karışmamalı, ,insanlar istediği gibi yaşamalı, sadece dünyada dünya kanunlarına karşı sorumlu olmalı gibi bir mantığın mantıkla ilgisi yok efendim...İster bir yaratıcıya inanın ister inanmayın yaşadığımız dünya cennet değil değil mi efendim, yani kötülüğün, acının, hüznün olmadığı bir yer değil.Şimdi bu sistemi kim kurguladıysa, yaptıysa bizi de acı çeken,üzülen, kötülük yapan, kötülüğe maruz kalan, ölümlü canlılar olarak var etmiş.Ben bu şekilde bir düzeni doğru bulmasam bile ben evrene, yaratıcıya itiraz etsem bile bu düzeni böyle kuranın kendinden başka kime sorumluluğu var ki, sırf bu düzen böyle diye bu düzenin yaratıcısına saygı duymamak, bir de bu alemde yaptıklarımızdan dolayı bizi nasıl cezalandırır demek faydasız, anlamsız bir düşünce.

 

Dünyaya gelmiş olmak herhangi bir temelde iyiliktir veya kötülüktür kavramları üzerinden değerlendirilemeyecek kadar felsefeyi de zorlayan bir konudur bana göre.İnsanın dünyaya gelmiş olması hangi kötü duruma karşılık iyilik olarak değerlendirilebilir ve size göre bu iyiliği yapan kimdir Sayın raif bostan?Bu mantıkla bakarsak size göre iyilikle kötülük arasında bir tercih yapmak zorunda kalan ve bizi var ederek tercihini iyilikten yana yapan bir güç var o halde?Bu güç yaptıklarından dolayı kime karşı sorumlu peki?

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zamanın durması enerji dönüşümlerinin ve hareketin yokluğu anlamındadır. Her şeyin durağan olduğu andan itibaren zamandan bahsedilemez ve ölçülebilirliği de kalmaz. Zaman var ise akıyor ve devinim mevcut demektir.

 

Tanrı kavramına ulaşmadaki temel nokta, etrafımızda gördüğümüz tüm düzen ve sistemlerin kendiliğinden oluşamayacağı sebebiyle bir yaratıcıya gereksinim duyulmasıdır. İnsan bu kendiliğinden oluşması imkansız düzenin bir yaratıcı tarafından yaratılması gerektiği sonucuna varır da paradoksal olarak bunca düzeni yaratan yaratıcının da bir yaratana ihtiyaç duyacağını kabullenmez ve kendiliğinden ortaya çıktığını, başı sonu olmadığını ve tek olduğunu düşünür. Oysa ki, bu bir çelişkidir. Çünkü tanrı ve dahil olduğu düzenin, bizimkinden çok daha karmaşık olması sebebiyle kendiliğinden olması çok daha zordur ve tanrıyı kabul etmemize yol açan mantığımıza göre tanrının da bir üst yaratıcıya ihtiyacı daha büyük olur ve hayli hayli kabulü gerekir. Ne var ki dini kitaplardaki ana çelişkiye göre tanrı tektir ve tanrının bir yaratıcısı yoktur. O halde tanrımız ateisttir ve kendiliğinden oluştuğunu söylemektedir. Muhtemelen doğal çevresinde kendiliğinden evrimleşmiş olmalıdır.

 

Düzenin kendiliğinden oluşamayıp bir yaratıcıya ihtiyaç duyulması inançlıları tanrıya götüren ana düşünce olduğuna göre, bu aynı düşünce mantığı onları tanrının da ve hatta o tanrının da sonsuza değin bir yaratıcısı olduğu sonucuna ulaştırmalıdır.

 

Sayın Zuhurat, kendi gerçekliğimizden ve evrenin gerçekliğinden hareketle felsefi temelde düşünce sınırımızın son noktasına kadar gittiğimizde yani Tanrıyı da var eden başka bir güç onuda var eden başka bir güç olmalı şeklinde akıl yürüttüğümüzde hangi sonuca varmamız lazım?Bu evrendeki enerjinin başlangıcını, varlığının sebebini nasıl, ne şekilde açıklayabiliriz?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Zuhurat, kendi gerçekliğimizden ve evrenin gerçekliğinden hareketle felsefi temelde düşünce sınırımızın son noktasına kadar gittiğimizde yani Tanrıyı da var eden başka bir güç onuda var eden başka bir güç olmalı şeklinde akıl yürüttüğümüzde hangi sonuca varmamız lazım?Bu evrendeki enerjinin başlangıcını, varlığının sebebini nasıl, ne şekilde açıklayabiliriz?

 

Muhabbetle...

Tek tanrılı değil, çok tanrılı sistemin mantığa daha yakın olduğu sonucuna varmalıyız. Çünkü tanrının yaratıcısı varsa artık tek değil, çok tanrılı sistemden bahsediyoruz demektir.

 

Bu evrendeki enerjinin başlangıcını din yoluyla açıklamaya kalkarsak; bir üst evrende var olan bir tanrının kendine göre daha mikro ölçekteki evrenimizi, tasarlayarak ya da tasarlamayarak ilk devinimi vererek başlattığı sonucuna ulaşabiliriz. Fakat bu takdirde daha karmaşık olan ve tanrının da dahil olduğu evrenin başlangıcı sorunuyla karşılaşırız ki, bu yine bizi sonsuz yaratılışlara götürür. Asla bir sona da ulaşamaz. Bu sebeple dinin bu kısırdöngüyü aşamayacağını ve "Sıfır" noktasını açıklayamayacağını anlarız.

 

Bu evrendeki enerjinin başlangıcını bilim yoluyla açıklamaya kalkarsak; devinimin olmadığı bir halden devinimin nasıl ve hangi etkiyle start aldığı noktasında tıkanırız. Evrenimizin sürekli genişleyen evren olduğunun anlaşılmasıyla birlikte, bir önceki evrenin kendi üzerine kapanarak bigbang için yeterli enerji düzey ve sıkışıklığına yol açtığı kapalı evren modeli rafa kalkmıştır. Açık olan evrenimizde ilk patlama için bir araya gelecek enerji birikiminin, ait olduğumuz daha üst bir evren devinimi sayesinde gerçekleştiği ve bir üst evrene sahip olduğumuz anlaşılmaktadır. Bu üst evrenin kapalı evren olması durumunda, döngüsel çökmeler ve patlamalar şeklinde evrenimizin ilk enerji durumunu izahı mümkündür. Fakat ölçme metodlarındaki yetersizlik sebebiyle bir üst evren belirlenememekte ve varlığı ölçülememektedir. Bu nedenden dolayı üst evrenin varlığı kozmolojik bir gereksinim olmakla birlikte kanıtlanamamaktadır. Ama en azından bilimin bu noktada evrenimizin başlangıcı için geçerli bir çözümü vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tek tanrılı değil, çok tanrılı sistemin mantığa daha yakın olduğu sonucuna varmalıyız. Çünkü tanrının yaratıcısı varsa artık tek değil, çok tanrılı sistemden bahsediyoruz demektir.

 

Bu evrendeki enerjinin başlangıcını din yoluyla açıklamaya kalkarsak; bir üst evrende var olan bir tanrının kendine göre daha mikro ölçekteki evrenimizi, tasarlayarak ya da tasarlamayarak ilk devinimi vererek başlattığı sonucuna ulaşabiliriz. Fakat bu takdirde daha karmaşık olan ve tanrının da dahil olduğu evrenin başlangıcı sorunuyla karşılaşırız ki, bu yine bizi sonsuz yaratılışlara götürür. Asla bir sona da ulaşamaz. Bu sebeple dinin bu kısırdöngüyü aşamayacağını ve "Sıfır" noktasını açıklayamayacağını anlarız.

 

Bu evrendeki enerjinin başlangıcını bilim yoluyla açıklamaya kalkarsak; devinimin olmadığı bir halden devinimin nasıl ve hangi etkiyle start aldığı noktasında tıkanırız. Evrenimizin sürekli genişleyen evren olduğunun anlaşılmasıyla birlikte, bir önceki evrenin kendi üzerine kapanarak bigbang için yeterli enerji düzey ve sıkışıklığına yol açtığı kapalı evren modeli rafa kalkmıştır. Açık olan evrenimizde ilk patlama için bir araya gelecek enerji birikiminin, ait olduğumuz daha üst bir evren devinimi sayesinde gerçekleştiği ve bir üst evrene sahip olduğumuz anlaşılmaktadır. Bu üst evrenin kapalı evren olması durumunda, döngüsel çökmeler ve patlamalar şeklinde evrenimizin ilk enerji durumunu izahı mümkündür. Fakat ölçme metodlarındaki yetersizlik sebebiyle bir üst evren belirlenememekte ve varlığı ölçülememektedir. Bu nedenden dolayı üst evrenin varlığı kozmolojik bir gereksinim olmakla birlikte kanıtlanamamaktadır. Ama en azından bilimin bu noktada evrenimizin başlangıcı için geçerli bir çözümü vardır.

 

Sayın Zuhurat bildiğim kadarıyla bilimin de gidebildiği nokta ''Bigbang Teorisiyle'' açıklananmaya çalışılan ''sıfır'' noktası, evrenin sıfır noktasından ötesiyle alakalı bilimsel bir teori, bilimsel bir yeni kapsayıcı düşünce hala ileri sürülmüş değil bildiğim kadarıyla, eğer varsa ''Bigbang Teorisi'' nin de ötesine geçen ''Sıfır' noktasından ötesini açıklayan veya evrenin Büyük Patlama dışında farklı bir oluşumla meydana geldiğini söyleyen teori açıklarsanız sevinirim.

 

Evrenimizin oluşumunun başlangıcı belirlenebilmiş mi ki bu oluşumun da içinde olduğu bir üst kapalı evren belirlenebilsin?Evreni oluşturan güce ister Tanrı diyelim isterseniz başka bir isin verelim, bu güç gücünü nerden almıştır sorusunu ötelediğimizde verebileceğimiz, durabileceğimiz hiçbir nokta yoktur.Ya bir noktada bu gücün kendiliğinden var olduğunu kabul edecek bir sıfır noktası bulacağız ya da sonsuza giden birbirini oluşturan üst güçlerle, üst evrenlerle bu ötelemenin bir türlü sonunu bulamayacak bunun da açıklamasını yapamayacağız.

 

Bu evrenin bir üst evren içinde olması gereksiniminin bilimsel dayanağı nedir efendim?Evet evrenimizin genişlediği kanıtlandı, geriye götürdüğünüzde de ''Sıfır'' noktasına ulaşıyorsunuz, başlangıca.Başlangıca güç veren nedir efendim, kendi gücü kendiliğinden mi vardır, dış bir güç mü bu devinimi başlatmıştır?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düzenin kendiliğinden oluşamayıp bir yaratıcıya ihtiyaç duyulması inançlıları tanrıya götüren ana düşünce olduğuna göre, bu aynı düşünce mantığı onları tanrının da ve hatta o tanrının da sonsuza değin bir yaratıcısı olduğu sonucuna ulaştırmalıdır.

Efendim, inançlıları Tanrıya götüren ana düşüncenin yanında, bir de '' yan düşünce '' vardır. O daa; '' Tanrının zamandan bağımsız, zamanın dışında '' olduğudur. Bu iki düşünceyi kendi bütünselliği içinde değerlendirirsek, Tanrının da bir yaratıcısı olması gerekliliği düşüncesi temelsiz kalır.

 

Çünkü; zamanın oku, neden-sonuç ilişkisi ile bağlantılıdır ve neden-sonuç ilişkisi de zamanla anlamlıdır.

 

Öte yandan, din ile bilimi karıştırmanın bir anlamı olmadığı gibi, Tanrının fizik yasalarına tabi veya bu yasalarla eli kolu bağlı olması gerektiği düşüncesinin bir temeli de yoktur.

 

Çünkü, dinlerin anlattığı Tanrı kavramı, '' Metafizik '', yani; '' Fizik Ötesi '' ile ilgilidir. Yani; Tanrı kavramı bilimle açıklanabilir olsa, zaten dine din denmezdi. Dini din yapan, onu inanç boyutunda tutan metafizik yanı değil midir ?

 

Yok, illaki ben bilimi kullanarak dinleri ve Tanrıyı yanlışlamak istiyorum derseniz bu da mümkün değildir. Çünkü, düşüncenize temel olan, neden-sonuç ilişkisini anlamlı kılan zamanın, ışık hızında durması gerektiği konusu bir yana, neden-sonuç ilişkisinin insandan bağımsız, objektif olarak geçerli olduğu da henüz kanıtlanamamıştır.

 

 

 

Saygılar sunarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efendim, inançlıları Tanrıya götüren ana düşüncenin yanında, bir de '' yan düşünce '' vardır. O daa; '' Tanrının zamandan bağımsız, zamanın dışında '' olduğudur. Bu iki düşünceyi kendi bütünselliği içinde değerlendirirsek, Tanrının da bir yaratıcısı olması gerekliliği düşüncesi temelsiz kalır.

 

Çünkü; zamanın oku, neden-sonuç ilişkisi ile bağlantılıdır ve neden-sonuç ilişkisi de zamanla anlamlıdır.

 

Öte yandan, din ile bilimi karıştırmanın bir anlamı olmadığı gibi, Tanrının fizik yasalarına tabi veya bu yasalarla eli kolu bağlı olması gerektiği düşüncesinin bir temeli de yoktur.

 

Çünkü, dinlerin anlattığı Tanrı kavramı, '' Metafizik '', yani; '' Fizik Ötesi '' ile ilgilidir. Yani; Tanrı kavramı bilimle açıklanabilir olsa, zaten dine din denmezdi. Dini din yapan, onu inanç boyutunda tutan metafizik yanı değil midir ?

 

Yok, illaki ben bilimi kullanarak dinleri ve Tanrıyı yanlışlamak istiyorum derseniz bu da mümkün değildir. Çünkü, düşüncenize temel olan, neden-sonuç ilişkisini anlamlı kılan zamanın, ışık hızında durması gerektiği konusu bir yana, neden-sonuç ilişkisinin insandan bağımsız, objektif olarak geçerli olduğu da henüz kanıtlanamamıştır.

 

 

 

Saygılar sunarım

Konu varlık ve yokluk meselesi. Tanrı var derseniz, var olan bir şeyin ya hep olageldiğini kabul edersiniz ya da var edildiğini. Tanrı evrenimiz gibi karmaşık bir düzenin yaratıcısı olduğuna göre çok daha karmaşık bir düzende var olmalıdır. Ya da tanrı = evren anlayışında isek en az evren kadar karmaşıktır. Tanrının tekliği tek tanrılı dinlerde sabittir. Kendi sözleri ile tanrı tekliğini bildirmiştir.

 

Tanrı için zaman dışı demek, tanrının zamanı oluşturan enerji devinimleri de etkileyemeyeceği anlamına gelir. Çünkü müdahelesi onun zamana dahil olması anlamına gelir. Tanrı da zamanın parçası olur. Şu zamanda ve şu mekandaki tanrı müdahelesinden söz edilebilir hale gelir. Zamanın dışında demek tanrıya evrenimize müdahele etmemesini gerekliliğini getirir, yoksa zamana ve mekana dahil olur. O halde hep olagelen bir tanrı zaman dışı olabilir ama evrenimize müdahil olamaz ve evrenimiz tanrıdan müstesnalaşır, aralarında etkileşim olmaz.

Eğer zamana dahil bir tanrı var ise var edilmiş ya da var olmuştur ki bu halde de tanrılar silsilesinin bir parçası olur ve tanrının yaratıcısı veya kendiliğinden oluşagelen bir sistemin varlığı söz konusu olur. Bu her iki durumda da tanrı zamana bağıldır ve bir ara kademeden öte bir anlama sahip değildir.

 

Yani sizinde dediğiniz gibi neden-sonuç ilişkisi zamanla anlamlıdır ve zamana tabi olmayan bir tanrı ne neden, ne de sonuç olabilir. Bu sebeple de evrenimizde zamana tabi olmayan bir tanrının yaratıcılığı söz konusu olamaz. Ancak zamana tabi tanrı yaratıcı olabilir. Ama o zaman da onun yaratıcıları gerekliliği ortaya çıkar. Evrenimize müdahil olabilecek tanrının varlığının tek yolu var edilmesi ya da oluşmasıdır.

 

Metafiziğin evrenimiz üzerinde etkili olabilmesi için fizik ile kesişme gap-junctionları olması ve teması gerekir. Yoksa metafizik faraziyattan ileri gitmez. Metafiziğin varlığına ikna olmanız bu temas noktalarına şahitlik ve kayıtlamak ile mümkün olur. Bu noktalar kanıtlanamadığında nedene bağlı olmayan inanç ortaya çıkar. Diğer tabiri ile boş inanç ya da hurafe. Metafiziğin varlığı evrenimiz yasalarına ya da işleyişine etkileri ile gösterilmedikçe temelsiz, bu inanca sahip olmak ise sebepsiz kalacaktır.

 

Kanıtlanamayan şeylerin bir masaldan öte anlamı yoktur. Bir farkla, bir dinin aksine, bir masalın gerçek olmadığı bilincine sahibizdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Zuhurat bildiğim kadarıyla bilimin de gidebildiği nokta ''Bigbang Teorisiyle'' açıklananmaya çalışılan ''sıfır'' noktası, evrenin sıfır noktasından ötesiyle alakalı bilimsel bir teori, bilimsel bir yeni kapsayıcı düşünce hala ileri sürülmüş değil bildiğim kadarıyla, eğer varsa ''Bigbang Teorisi'' nin de ötesine geçen ''Sıfır' noktasından ötesini açıklayan veya evrenin Büyük Patlama dışında farklı bir oluşumla meydana geldiğini söyleyen teori açıklarsanız sevinirim.

 

Evrenimizin oluşumunun başlangıcı belirlenebilmiş mi ki bu oluşumun da içinde olduğu bir üst kapalı evren belirlenebilsin?Evreni oluşturan güce ister Tanrı diyelim isterseniz başka bir isin verelim, bu güç gücünü nerden almıştır sorusunu ötelediğimizde verebileceğimiz, durabileceğimiz hiçbir nokta yoktur.Ya bir noktada bu gücün kendiliğinden var olduğunu kabul edecek bir sıfır noktası bulacağız ya da sonsuza giden birbirini oluşturan üst güçlerle, üst evrenlerle bu ötelemenin bir türlü sonunu bulamayacak bunun da açıklamasını yapamayacağız.

 

Bu evrenin bir üst evren içinde olması gereksiniminin bilimsel dayanağı nedir efendim?Evet evrenimizin genişlediği kanıtlandı, geriye götürdüğünüzde de ''Sıfır'' noktasına ulaşıyorsunuz, başlangıca.Başlangıca güç veren nedir efendim, kendi gücü kendiliğinden mi vardır, dış bir güç mü bu devinimi başlatmıştır?

 

Muhabbetle...

Kapalı evren dediğimiz modelde evren içe çöker ve yaterince enerji dar bir alanda biriktiğinde tekrardan bigbang patlamasının tetikçisi olur. Bu patlama bir noktada durur ve tekrar içe çökmeye başlar. Bu tür kapalı evrenlerde bigbangin sebebi bir önceki evrenin ölüm anıdır.

 

Fakat ne var ki evrenimiz açıktır ve genişlemeye devam edecektir. Bu durumda daha önce üzerine kapanan bir evrenin tetikçiliği söz konusu değildir. Bilimsel olarak bu durumda bir üst evrende bu patlamaya yol açacak bir olay gerekliliği doğar. Bu üst evren, kapalı bir evren ise yine aynı kısır döngünün devamı mümkün olur. Her evren bir sonrakini tetikler.

 

Evrenimiz ölçümleyebildiğimiz sınırlarla çerçevelidir. Bir üst evrenin parçasıysak da evrenimiz tümden aynı şekilde etkilenir, fakat bu dış referans noktasını gözlemleyemediğimiz için hissedemeyiz. Bir örnek vermek gerekirse evrende sadece dünyamızın ve bir hızının olduğunu farz edelim. Dünyadaki tüm olaylar hızımızın olmaması halinden farksız olacaktır. Ta ki yıldız gibi bir referans noktası gözlemleyinceye kadar. Ancak ondan sonra dünyanın hızı ve yönünden bahsedebiliriz. Aynı şekilde tüm evrenimizi aynı oranda etkileyen bir dış çekim alanından bu dış sisteme ait bir referans noktası tespit etmedikçe haberdar olmamız imkansızdır.

 

Kapalı evrenlerde bir kürenin yüzeyinde hareket edersiniz ve bir başlangıç aramanız size sonuç vermeyecektir. Çünkü bir başlangıç ve buna gerek de yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın raif insan hayatta sınırsız güce, sınırsız özgürlüğe mi sahip efendim?İnsanın insana karşı olan birlikte yaşamasından, toplum olmasından dolayı ortaya çıkan kanuni, ahlaki sorumluluklarıyla inançla ilgili inanılan bir Yaratıcının bize .

.

.

.

 

Muhabbetle...

arkadaşım insan başkaların hakkını çiğnemediği sürece hayatını istediği gibi yaşama hakkına sahiptir dolayısıyla ona kimse karışamaz.ben evrenin sistemi yanlıştır demiyorum cennet cehennem kavramları ve din insan haklarına aykırıdır diyorum ve dinin açıkladığı insancıl davranma merhamet adalet gibi kavramlara zıt olduğunu ifade ediyorum çünkü hiç kimse insanlığın dışına çıkamaz çıkarsa zalim olur insan haklarını çiğnemiş olur nasıl hırsılık yapmak kötüyse ve o kişi kötüleniyorsa işkence yapan zulmeden kişide kötülenmeli ve o savunulmamalıdır ama siz yine allah işkence yapabilir diyorsunuz ben işkence yapsam doğru olurmu bu adalete terstir değilmi işte allah yaratıcı dahi olsa kimseye işkence yapma hakkına sahip değildir kimse kimseye benim dediğimi yapacaksı yoksa sana işkence yaparım diyemez bu yaratıcı dahi olsa böyledir çünkü insanın hayatını b aşkalarının hakkını yemeden istediği gibi yaşama hakkı vardır kimse o insana karışamaz ve ona kendi isteklerini yapmadı diye işkence yapamaz yapan kişi allah bile olsa yanlış yapıyor demektir ve asla bunun savunulacak bir tarafı yoktur nasılki ben bir kişiye dediğimi yapmadı diye işkence yaptığımda savunulacak bir tarafım yoksa bunu allahyta yapsa bu savunulamaz çünkü kimse insanlığın dışına çıkamaz bu insan haklarına aykırı olur ve bu inanç dinin öğütlediği insanlık kurallarına aykırıdır hem insanlığı öğütleyeceksin hem insanlık dışı davranacaksın yani saçmalık diz boyu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kapalı evren dediğimiz modelde evren içe çöker ve yaterince enerji dar bir alanda biriktiğinde tekrardan bigbang patlamasının tetikçisi olur. Bu patlama bir noktada durur ve tekrar içe çökmeye başlar. Bu tür kapalı evrenlerde bigbangin .

.

 

.

 

.

 

Kapalı evrenlerde bir kürenin yüzeyinde hareket edersiniz ve bir başlangıç aramanız size sonuç vermeyecektir. Çünkü bir başlangıç ve buna gerek de yoktur.

allahın varoluşunun sebebi vardır oda evrenin yapı taşı olan enerjinin varlığının sebebidir biz enerjinin varlık sebebini araştırırsak onu buluruz bu konuda teoriniz varsa paylaşın saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kapalı evren dediğimiz modelde evren içe çöker ve yaterince enerji dar bir alanda biriktiğinde tekrardan bigbang patlamasının tetikçisi olur. Bu patlama bir noktada durur ve tekrar içe çökmeye başlar. Bu tür kapalı evrenlerde bigbangin sebebi bir önceki evrenin ölüm anıdır.

 

Fakat ne var ki evrenimiz açıktır ve genişlemeye devam edecektir. Bu durumda daha önce üzerine kapanan bir evrenin tetikçiliği söz konusu değildir. Bilimsel olarak bu durumda bir üst evrende bu patlamaya yol açacak bir olay gerekliliği doğar. Bu üst evren, kapalı bir evren ise yine aynı kısır döngünün devamı mümkün olur. Her evren bir sonrakini tetikler.

 

Evrenimiz ölçümleyebildiğimiz sınırlarla çerçevelidir. Bir üst evrenin parçasıysak da evrenimiz tümden aynı şekilde etkilenir, fakat bu dış referans noktasını gözlemleyemediğimiz için hissedemeyiz. Bir örnek vermek gerekirse evrende sadece dünyamızın ve bir hızının olduğunu farz edelim. Dünyadaki tüm olaylar hızımızın olmaması halinden farksız olacaktır. Ta ki yıldız gibi bir referans noktası gözlemleyinceye kadar. Ancak ondan sonra dünyanın hızı ve yönünden bahsedebiliriz. Aynı şekilde tüm evrenimizi aynı oranda etkileyen bir dış çekim alanından bu dış sisteme ait bir referans noktası tespit etmedikçe haberdar olmamız imkansızdır.

 

Kapalı evrenlerde bir kürenin yüzeyinde hareket edersiniz ve bir başlangıç aramanız size sonuç vermeyecektir. Çünkü bir başlangıç ve buna gerek de yoktur.

 

Sayın Zuhurat evrendeki enerjinin bir başlangıcının olması, bu başlangıçtaki gücün kendiliğinden ebedi olması veya olmaması hususunda aklımızın ve bilimin ortaya koyduğu sonuçların sınırlılığı, yetersizliği ortada.Bu şu anlama gelmiyor evreni anlamak için akla, bilime başvurmayalım, inanç temelli kabulde bulunalım.Lakin şu da bir gerçek ki evrenle birlikte insan denen biz canlılar da bu güç tarafından var edilmiş ve evrendeki bu güç bizim varlığımızın, bize verdiği aklın, evrendeki tüm sistemin tek kaynağı, evrenin bilinci yani mantıken, yanılıyor muyum?Sizce evrendeki bu bilinç bizi niçin var etmiş olabilir,bize kendisini niçin düşündürtüyor, neyi bulmamızı istiyor olabilir?Bu evrenin farkında olan, bu evrenle alakalı düşünce üreten görünürde sadece biz insanlar varız.Bütün evreni kaplayan bu bilinç bizi var ederken ne düşünmüş olabilir sizce?Bilinci olmayan bir evrenin amaçsızca oluşturduğu canlılar mıyız?Bir bilincin bir amaç için var ettiği canlılar mıyız, fikriniz nedir?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Zuhurat evrendeki enerjinin bir başlangıcının olması, bu başlangıçtaki gücün kendiliğinden ebedi olması veya olmaması hususunda aklımızın ve bilimin ortaya koyduğu sonuçların sınırlılığı, yetersizliği ortada.Bu şu anlama gelmiyor evreni anlamak için akla, bilime başvurmayalım, inanç temelli kabulde bulunalım.Lakin şu da bir gerçek ki evrenle birlikte insan denen biz canlılar da bu güç tarafından var edilmiş ve evrendeki bu güç bizim varlığımızın, bize verdiği aklın, evrendeki tüm sistemin tek kaynağı, evrenin bilinci yani mantıken, yanılıyor muyum?Sizce evrendeki bu bilinç bizi niçin var etmiş olabilir,bize kendisini niçin düşündürtüyor, neyi bulmamızı istiyor olabilir?Bu evrenin farkında olan, bu evrenle alakalı düşünce üreten görünürde sadece biz insanlar varız.Bütün evreni kaplayan bu bilinç bizi var ederken ne düşünmüş olabilir sizce?Bilinci olmayan bir evrenin amaçsızca oluşturduğu canlılar mıyız?Bir bilincin bir amaç için var ettiği canlılar mıyız, fikriniz nedir?

Bahsettiğiniz gücün tek kaynak olduğu belirsizdir. Pek çok farklı etmenin bileşeni olabilir mevcudiyetimiz. Örneğin bir ürünü imal eden fabrikada sayısız farklı uzman, kendi konularında katkıda bulunarak bir bütünü oluştururlar. Karmaşık ürünler multidisipliner imeceyle ortaya çıkar. Arabayı mühendis, kaportacı, motorcu, lastikçi, desinatör, elektrikçi gibi pek çok kişinin ortak çalışması ortaya çıkarır. Karmaşık olaylarda bütün olaya hakim tek bir kişinin tek başına tüm süreci yürüteceği fikri absürdleşir. Başarı genellikle tek başına kişilerin değil bir ekibindir (Bir elin nesi var, iki elin sesi var misali). Örneğin dünyadaki tüm telekominikasyonun bir kişi tarafından kontrol edildiği mi, yoksa pek çok farklı göreve sahip kişinin oluşturduğu geniş bir ekip tarafından mı kontrolde tutulduğu akla yatkın gelir? Eski çok tanrılı dinlerde bu ekip anlayışı görülürken, tek tanrılı dinlerde bu iş tek bir tanrıya kalır. Keza vücudumuzda bilinç nerededir? Beyin diyebilirsiniz. Beyin organize olmuş her biri farklı göreve sahip sayısız hücreden oluşur. İşbirliği yapan hücresel bir ekip söz konusudur. Fakat yine de beyin hücreleri bağışıklık sistemimizden pek de haberdar değildir. Bağışıklığın bilinci beyinde değildir, timüs bezindedir. Vücut bir sistemler bütünüdür. Her şeye hakim tek bir bilinç ise yoktur. Her altbilinç kendi konusuna özgüdür.

 

Bu arada bilinç farkındalıktır. Evrenin bilincinden bahsettiğinizde, böyle bir bilincin olup olmadığı belirsizdir. Evrenin bizi farkında olarak yarattığına dair ortada bir kanıt yoktur. Evren hiç bir şeyi bulmamızı istemiyor olabilir. Absürdizm denen başını Kierkegaard ve Camus'un çektiği felsefi yaklaşımı incelemenizi tavsiye ederim.

Absürdizm`e göre insanlar tarih boyunca yaşamlarında bir anlam bulmaya çalışmışlardır. Fakat bu dünyayla ilgili akla uygun bir cevap bulmak mümkün olmayacağından bu arayış kaçınılmaz olarak faydasız olacaktır. Sonunda ise insanları iki yoldan birine seçmeye itecektir: "Hayatın anlamsız olduğu sonucu" ya da "Tanrı`ya inanmak, bir dine yapışmak" . Fakat yukardaki argüman tekrar uygulanabilir: "Tanrı`nın amacı nedir?" Kierkegaard, Tanrı`nın bilinebilir mantıklı bir amacının olmadığına inanır, absürtü Tanrı`da da bulur.

 

İntihar etmek hayatın saçmalığına karşı "uğraşmaya değmez" demektir ve rasyonel bir tepki gibi görülebilir. Fakat birçok insana göre bu bir çözüm değildir, ölüm absürtü ortadan kaldırmaz, absürt ile bağlantıyı koparır sadece. Albert Camus, Sisifos Söyleni`de intiharın faydalı bir çözüm olmadığını söyler, çünkü hayat bütünüyle absürt ise onunla savaşmanın yolu aradaki bağı sürdürmekten geçer. Eğer bilinç yaşamıyorsa ki absürtü trajik yapan Sisifos`un taşın düşeceğinin farkında olmasıdır, akıl ve absürt arasındaki etkileşim var olmayacaktır. Ölüm ise bunu ortadan kaldırır ve ölümde de bir anlam yoktur, kısacası intihar insanın nihai yazgısını hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Camus, asıl isyanın yaşarken absürte baş kaldırmak olduğunu söyler.

 

Vikipedi

 

Ortada bir bilincin olduğu muğlak olduğuna göre, varlığımız sebepsiz de olabilir. Bir bilincin olduğunu ya da olmadığını mevcut bilgisizliğimizle iddia etmek, fanatik bir maç taraftarlığından öte anlam taşımaz. Ben bu maçta gözlemci sıfatıyla 4. hakem olmayı tercih ediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bahsettiğiniz gücün tek kaynak olduğu belirsizdir. Pek çok farklı etmenin bileşeni olabilir mevcudiyetimiz. Örneğin bir ürünü imal eden fabrikada sayısız farklı uzman, kendi konularında katkıda

 

Bu arada bilinç farkındalıktır. Evrenin bilincinden bahsettiğinizde, böyle bir bilincin olup olmadığı belirsizdir. Evrenin bizi farkında olarak yarattığına dair ortada bir kanıt yoktur. Evren hiç bir şeyi bulmamızı istemiyor olabilir. Absürdizm denen başını Kierkegaard ve Camus'un çektiği felsefi yaklaşımı incelemenizi tavsiye ederim.

 

 

Ortada bir bilincin olduğu muğlak olduğuna göre, varlığımız sebepsiz de olabilir. Bir bilincin olduğunu ya da olmadığını mevcut bilgisizliğimizle iddia etmek, fanatik bir maç taraftarlığından öte anlam taşımaz. Ben bu maçta gözlemci sıfatıyla 4. hakem olmayı tercih ediyorum.

 

Bizdeki evreni anlama bilincinin kaynağı ne ki?Bizdeki evrenin var oluşunun sebebini, sorgulama, merak duygusunun sebebi ne ola ki?Evrendeki bu kadar yasanın bizim dünyada olmamızın, dünyaya geliyor yaşıyor ve gidiyor olmamızın sebebi ne?Bilinçsiz bir evren bizim gibi kendisini sorgulatan bir canlıyı niye var eder ki?Evrende bilinç yoksa bizde de yoktur ve yaşamın hiçbir amacı yoktur o halde?

 

Muhabbetle...

 

 

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizdeki evreni anlama bilincinin kaynağı ne ki?Bizdeki evrenin var oluşunun sebebini, sorgulama, merak duygusunun sebebi ne ola ki?Evrendeki bu kadar yasanın bizim dünyada olmamızın, dünyaya geliyor yaşıyor ve gidiyor olmamızın sebebi ne?Bilinçsiz bir evren bizim gibi kendisini sorgulatan bir canlıyı niye var eder ki?Evrende bilinç yoksa bizde de yoktur ve yaşamın hiçbir amacı yoktur o halde?

 

Muhabbetle...

bilim gözle görülen yani somut olan şeyleri inceler allahın varlığı hakkında somut bişiy yoktur ama felsefi olarak bu kadar komplike bir yapının insan kendiliğinden oluşamayacağını düşünebilir ve yaratıcı olacağı kanısına varabilir ama bunun birmi birden fazlamı ve nasıl bir yaratık olduğunu bilemez çünkü onun gözle görmemiş yani elle tutulur bir bilgisi yoktur işte bu yüzden allahın varlığı felsefi olarak mümkün gözüksede birmi birden fazlamı ve nasıl bir canlı olduğu belli değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizdeki evreni anlama bilincinin kaynağı ne ki?Bizdeki evrenin var oluşunun sebebini, sorgulama, merak duygusunun sebebi ne ola ki?Evrendeki bu kadar yasanın bizim dünyada olmamızın, dünyaya geliyor yaşıyor ve gidiyor olmamızın sebebi ne?Bilinçsiz bir evren bizim gibi kendisini sorgulatan bir canlıyı niye var eder ki?Evrende bilinç yoksa bizde de yoktur ve yaşamın hiçbir amacı yoktur o halde?

 

Muhabbetle...

İnsandaki merak duygusu, bir kedininkinden çok da farklı değil. Meraklı bir canlının etrafından haberdar olacağı ve yaşam şansını arttıracağı (başını fazla derde sokmazsa tabi) kesindir. İnsandan kat kat büyük olan fillerin beyni çok daha büyük bir bilgi barındırır, ancak bu bilgi çok geniş alanlara ait haritalama tarzı bilgidir. İnsan ellerini kullanabilme ve konuşabilme becerisine de aynı anda sahip olduğundan edindiği bilgileri birbirine aktarabilmekte, hemcinslerinin fikrini de öğrenebilmektedir. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran ana özelliklerden biri toplumsal bilgi birikimine de ulaşabilmesidir. Fazla bilgiyle hayvanlardan çok daha üst düzey konuları merak etmekte, sayısız bilim dalını ve keşifleri ortaya çıkarmaktadır. Sayısız merak konusundan biri de doğal olarak kendi oluşumudur.

 

Bu kadar yasanın, bizim dünyada olmamızın, dünyaya geliyor yaşıyor olmamızın bir özel bir sebebi olmak zorunda değil, diğer her şeyin sebebi gibi genel bir varoluştan doğan sürecin bir kısmından ibaret olabiliriz. O evreni ve kendi varlığını sorgulayan canlı kendiliğinden özel bir sebep olmaksızın ortaya çıkmış olabilir. İlla bir amaç için imal edilmiş olması gerekmez. Aynı soruyu bilinçsiz şiddet kullanan bir insanın, bilinçli bilgi dolu birini öldürdüğü evren tarafından niye var edildiği şeklinde de sorabilirsiniz. Evrenimizde her şey zannedildiği ölçüde muhteşem ve mükemmel değil ne de olsa.

 

Yaşamın hiçbir amacı elbette olmayabilir. Kim bilir belki de vardır. Bunu bilmemiz mümkün değil. Ama yeterli bilimsel bilgiye sahip olmadan kendiliğinden olamaz demek, tanrı yoktur demekle eş derecede kişisel düzeyde temennilerdir. Gerçeğe ulaşacak bilgi birikimimiz henüz oluşmamıştır. Tanrının varlığı ve yokluğunu da kanıtlayacak olan sadece bilimdir. Bize düşen ise beklemek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu varlık ve yokluk meselesi. Tanrı var derseniz, var olan bir şeyin ya hep olageldiğini kabul edersiniz ya da var edildiğini. Tanrı evrenimiz gibi karmaşık bir düzenin yaratıcısı olduğuna göre çok daha karmaşık bir düzende var olmalıdır. Ya da tanrı = evren anlayışında isek en az evren kadar karmaşıktır. Tanrının tekliği tek tanrılı dinlerde sabittir. Kendi sözleri ile tanrı tekliğini bildirmiştir.

 

Tanrı için zaman dışı demek, tanrının zamanı oluşturan enerji devinimleri de etkileyemeyeceği anlamına gelir. Çünkü müdahelesi onun zamana dahil olması anlamına gelir. Tanrı da zamanın parçası olur. Şu zamanda ve şu mekandaki tanrı müdahelesinden söz edilebilir hale gelir. Zamanın dışında demek tanrıya evrenimize müdahele etmemesini gerekliliğini getirir, yoksa zamana ve mekana dahil olur. O halde hep olagelen bir tanrı zaman dışı olabilir ama evrenimize müdahil olamaz ve evrenimiz tanrıdan müstesnalaşır, aralarında etkileşim olmaz.

 

Eğer zamana dahil bir tanrı var ise var edilmiş ya da var olmuştur ki bu halde de tanrılar silsilesinin bir parçası olur ve tanrının yaratıcısı veya kendiliğinden oluşagelen bir sistemin varlığı söz konusu olur. Bu her iki durumda da tanrı zamana bağıldır ve bir ara kademeden öte bir anlama sahip değildir.

 

Yani sizinde dediğiniz gibi neden-sonuç ilişkisi zamanla anlamlıdır ve zamana tabi olmayan bir tanrı ne neden, ne de sonuç olabilir. Bu sebeple de evrenimizde zamana tabi olmayan bir tanrının yaratıcılığı söz konusu olamaz. Ancak zamana tabi tanrı yaratıcı olabilir. Ama o zaman da onun yaratıcıları gerekliliği ortaya çıkar. Evrenimize müdahil olabilecek tanrının varlığının tek yolu var edilmesi ya da oluşmasıdır.

 

Yani sizinde dediğiniz gibi neden-sonuç ilişkisi zamanla anlamlıdır ve zamana tabi olmayan bir tanrı ne neden, ne de sonuç olabilir. Bu sebeple de evrenimizde zamana tabi olmayan bir tanrının yaratıcılığı söz konusu olamaz. Ancak zamana tabi tanrı yaratıcı olabilir. Ama o zaman da onun yaratıcıları gerekliliği ortaya çıkar. Evrenimize müdahil olabilecek tanrının varlığının tek yolu var edilmesi ya da oluşmasıdır.

Efendim, siz diyorsunuz ki, mesela; üç boyutta yaşayan bir varlık, iki boyuttta yaşayan bir varlığa iki boyutlardan her ikisinde birden müdahale edebiliyorsa, o da o boyutlardan her ikisine de tabidir demektir. O zaman aynı mantık, bu 3 boyutlu varlığa müdahale edebilen 4 boyutlu bir varlık için de söz konusu ise dediğiniz tabii ki mantıklı olur.

 

Ancak, bu 4 boyutlu varlık, bu boyutları kendisi oluşturdu ise, yok etme veya arada duraksatma, savsatma şansı da var demektir. Dolayısıyla, tabi olması keyfiyete bağlı 4.boyut yani '' Zaman '' sebebiyle, böyle bir varlığı oluşturan bir başka varlık olması gerekliliği kendiliğinden geçersiz olur.

 

O nedenle, dinlerin '' herşeyi yapmaya gücü yeter '' şeklinde tanımladığı Tanrı'nın, zamana bağlı kalması, kendi yarattığı yasalarla elinin kolunun bağlı olması gerekliliği nedeniyle başka bir Tanrı tarafından yaratılmış olması zorunluluğu da geçersiz olur.

 

Kaldı ki, bilinen bilimsel bilgilere dayanarak konuyu ele alacaksak, ışık hızına erişen bir varlık için zamanın duracağı, ışık hızının üstünde neden-sonuç ilişkilerinin tersine döneceği, Planck altı ölçekte her şeyin birbirine karışacağı da bilinen teorik bilimsel gerçeklerdir. Bununla birlikte, bilinen doğa yasalarının '' Tanrı'nın tüm yasaları '' olup olmadığı da belirsizdir.

 

Bu noktada, yine bilinen bilimsel bilgilere dayanarak konuyu ele alacaksak, daha önce söz ettiğim neden-sonuç ilişkilerinin determinizme uygun gerçekleşip gerçekleşmediği konusu da önem kazanır. Eğer, insandan bağımsız objektif bir determinizmden bahsedemeyeceksek, ne Tanrı'nın yaratıcılığı, ne de Tanrı'yı yaratan başka bir Yaratıcının varlığının mümkünatı kalır. :)

 

 

 

Metafiziğin evrenimiz üzerinde etkili olabilmesi için fizik ile kesişme gap-junctionları olması ve teması gerekir. Yoksa metafizik faraziyattan ileri gitmez. Metafiziğin varlığına ikna olmanız bu temas noktalarına şahitlik ve kayıtlamak ile mümkün olur. Bu noktalar kanıtlanamadığında nedene bağlı olmayan inanç ortaya çıkar. Diğer tabiri ile boş inanç ya da hurafe. Metafiziğin varlığı evrenimiz yasalarına ya da işleyişine etkileri ile gösterilmedikçe temelsiz, bu inanca sahip olmak ise sebepsiz kalacaktır.

 

Kanıtlanamayan şeylerin bir masaldan öte anlamı yoktur. Bir farkla, bir dinin aksine, bir masalın gerçek olmadığı bilincine sahibizdir.

Metafizik kanıtlanabilse, zaten adı Metafizik değil, doğrudan '' Fizik '' olurdu. Daha önce de söylediğim gibi, dine Metafizik alanında bir varsayımdır dersek, bu varsayımın bilimsel olarak kanıtlanamaması, zaten dini din yapan başlıca unsurdur.

 

Bu arada, sizin bakış açınızdan önemi olmamasına, dini inançlarla, inanç anlamında aralarında bir fark bulunmamasına rağmen belirtmek isterim ki, hurafe kavramı dinsel bir kavramdır:

 

'' Hurafe (Arapça: خرافة), dinin aslında bulunmayan, birtakım yollarla sonradan dine sokulan ve dinî inançmış gibi kabul edilen söz, fiil ve davranışların tümüdür.[1] Olağan davranışları etkilemek ve tabiat düzenini değiştirmek için yapılan büyüler, üfürükçülük ve yatırlardan medet ummak, muska ve nazarlıklarla değişim yaratmak gibi örnekleri mevcuttur.

 

Hurafelerin büyük bir kısmı dinle ilgilidir. İnanç alanına girdikleri için bilimsel olarak bir yorum yapmak imkânsızdır. Ancak çok bilinen "dünya düzdür" hurafesine bile rastlanmaktadır. Hurafelerin birçoğu çocuksu inanışlardır. Dinin temel inançlarıyla çeliştiğinde hurafecilik küfre kadar gidebilir. Töredir diye yapılan eylemlerde bile hurafe görülebilir. Gelenek ve göreneklerle karışmış hurafeler olabilir. ''

 

Kaynak: Wikipedia

 

 

 

Saygılar sunarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsandaki merak duygusu, bir kedininkinden çok da farklı değil. Meraklı bir canlının etrafından haberdar olacağı ve yaşam şansını arttıracağı (başını fazla derde sokmazsa tabi) kesindir. İnsandan kat kat büyük olan fillerin beyni çok daha büyük bir bilgi barındırır, ancak bu bilgi çok geniş alanlara ait haritalama tarzı bilgidir. İnsan ellerini kullanabilme ve konuşabilme becerisine de aynı anda sahip olduğundan edindiği bilgileri birbirine aktarabilmekte, hemcinslerinin fikrini de öğrenebilmektedir. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran ana özelliklerden biri toplumsal bilgi birikimine de ulaşabilmesidir. Fazla bilgiyle hayvanlardan çok daha üst düzey konuları merak etmekte, sayısız bilim dalını ve keşifleri ortaya çıkarmaktadır. Sayısız merak konusundan biri de doğal olarak kendi oluşumudur.

 

Bu kadar yasanın, bizim dünyada olmamızın, dünyaya geliyor yaşıyor olmamızın bir özel bir sebebi olmak zorunda değil, diğer her şeyin sebebi gibi genel bir varoluştan doğan sürecin bir kısmından ibaret olabiliriz. O evreni ve kendi varlığını sorgulayan canlı kendiliğinden özel bir sebep olmaksızın ortaya çıkmış olabilir. İlla bir amaç için imal edilmiş olması gerekmez. Aynı soruyu bilinçsiz şiddet kullanan bir insanın, bilinçli bilgi dolu birini öldürdüğü evren tarafından niye var edildiği şeklinde de sorabilirsiniz. Evrenimizde her şey zannedildiği ölçüde muhteşem ve mükemmel değil ne de olsa.

 

Yaşamın hiçbir amacı elbette olmayabilir. Kim bilir belki de vardır. Bunu bilmemiz mümkün değil. Ama yeterli bilimsel bilgiye sahip olmadan kendiliğinden olamaz demek, tanrı yoktur demekle eş derecede kişisel düzeyde temennilerdir. Gerçeğe ulaşacak bilgi birikimimiz henüz oluşmamıştır. Tanrının varlığı ve yokluğunu da kanıtlayacak olan sadece bilimdir. Bize düşen ise beklemek.

 

Merak konusunda insanlarla diğer canlıları aynı düzeyde görmüyorum, görmek de epey bir zorlama olur.Hayvanlardaki merak duygusu, hayvanlara kendi varlığını,niye var olduğunu, evrenin var oluş sebebini, sorgulatan, gizemli olan her konuya karşı öğrenme,onun gerçekliğini bulma, yeni bilgi üretme, var olanla yetinmeme bilincinin bir parçası mı efendim?Bir hayvan sınırlı merakının farkında bir bilince sahip midir, değildir.Hayvanlara baktığımızda kendi var oluşlarının farkında olmadan, kendi var oluş gerekleri çerçevesinde hayatlarına yine farkında olmadan devam ederler.Ama insan tamamıyla varlığının,everenin varlığının sebebini anlama merakı, sorgulaması bilinci yönüyle çok farklı bir canlıdır.Bir söz vardı söyleyeni hatırlamıyorum:''Yok olduğunda dünyaya zarar vermeyecek tek canlı türü insandır.'' Yaşadığımız dünyayı şekillendiren, şekillendirirken kendi halinde düzenli işleyen sisteme zarar veren, sistemi, bozan tek canlı biziz.Bu bağlamda dünyada yerimiz diğer canlılardan çok farklı görünüyor.Sanki dünya belli bir sistem üzerine var edilmiş, biz de bu sisteme dahil edilmişiz ve bu sistemi bilinciyle etkileyebilen tek canlı biziz.

 

Ayrıca niçin Mars'ta, jüpiter'de, Venüs'te bilumum bildiğimiz bütün gezegenlerde dünyada olduğu gibi canlının yaşamasına elverişli bir yapı yok?Neden dünyadaki yaşamın sürebilmesi için sistemimize Güneş gibi bir yıldız canlılığımızı devam ettirecek şekilde mükemmel bir planla, düzenle çalışıyor?İnsan sadece bunları, bu sistemdeki en küçük ayrıntının bile mevcut düzenin dışında değişmesi halinde bütün canlılığı, sistemi yok edeceğini düşündüğünde bize verilen basit akılla bile bu sistemin bir bilinci olmalı ki bu kadar karmaşık bir yapının bu planını yapan bir bilincin olması gerektiğini düşünüyor.Bu bilincin asıl amacı nedir ve bu bilinç nedir sorusunun cevabını alabilmiş değiliz.Ben evrenin bilinçli bir yapıda olduğu kanısındayım.

 

Düşünsenize binlerce sperm hücresi bir yumurtayı döllemek, canlının temelini atmak için emir verilmiş gibi hareket ediyor.Bu hücreye bu işi yaptıran, bunu yapması gerektiğini söyleyen bir bilincin olmadığını düşünmek çok da akıllıca değil.Neden dünyayı kaplayan, bizim var olmamız için hizmet eden olmadığında yok olacağımız bir atmosfer var örneğin?Bu yapıyı oluşturan bir üst bilinci düşünmemek elde değil.

 

Bu everenin bir parçası olduğumuza göre ve bizde de bu evreni sorgulayan bir akıl varsa ve yine bu evreni biz var etmedikse bizim aklımızdan, bizim bilincimizden daha öte bizim aklımızın, bizim bilincimizin kaynağı olan bir bilinç olmalı mantıken.Biz düşünebiliyorsak bizi düşündürten bir evren var içinde olduğumuz.Biz evrenin farkındayız ve anlamaya çalışıyoruz, bize farkında olma, anlama yetisini veren ama bunun farkında olmayan bir üst bilinçten ya da böyle bir bilincin olmama ihtimalinin daha yüksek olasılık olması düşüncesinden bahsetmek çelişkidir.

 

Ben varım diyorsam bana var detirten başka bir üst bilinç daha olmalı ki ben varım diyebileyim.Yoksa ben de kendimin farkında olmazdım.Düşünüyorum öyleyse varım.Hayvanlar düşünemiyor düşünemedikleri için de varlıklarının farkında değiller ve yoklar, biz var olduklarının farkındayız.Ben farkındaysam benim farkımda olmamı sağlayan bir farkında olan olmalı, evrenin farkında olan...

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşım fuzuli evet bu sistem kendiliğinden oluşamayacakkadar karmaşık ama felsefi olarak yani mantiken düşündüğümüzde bir yaratıcı olması gerek ama bu yaratıcı birmi birden fazlamı ve nasıl bir canlı olduğunu onu görmediğiz için bilmiyoruz sadece akıl yürüterek böyle bir yaratıcının yada yaratıcıların olabileceğini düşünebiliriz daha ötesine geçemiyoruz çünkü bilim allahı bulup buna bir açıklı getirmiş değil yani kise allahı görmüş değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Kimse Allahaı göremez.. :D ben Allahı gördüm deyipte ölen,ben Allahı gördüm deyipte yaşayan hiç kimse yok.. :D

 

 

İnsanı inceleyin,insanı araştırın,insanı analiz edin..bu insanda siz olun.. :D Kndini bilen olun.. :D

 

Allah olmasaydı insan bulunmazdı,İnsan olmasaydı Allah bilinmezdi.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah belki vardır belki de yoktur.Ama kesin bildiğim bir şey varsa dinlerde ve kutsal kitaplarda anlatılan özelliklere haiz bir tanrı yok-tur.Koskoca kainatı yaratan bir Allah Ahzab süresindeki bir ayette şöyle demez.'İsteyen kadın kendini peygambere mehirsiz olarak hediye edebilir.' demez.Eğer diğer ayetlerde belirtildiği gibi çok merhametli ve çok şevkatli ve affedici ve yumuşak olduğu söylenen Allah dünyanın her tarafında vahşice insanlar katledilirken bu zulümu görmeyip de o 'ey peygamberin hanımları O'nu sakın üzmeyin' diye ayet göndermezdi.Tanık olduğum bir olayı örnek vereyim. 7 yaşındaki masum bir kızcağız beyin tümörü nedeniyle korkunç acılar çekip öldü.Anne-babası ve kardeşlerinin çektiği acıyı tasavvur edemezsiniz.Merhametine sığınıp bir yıl boyunca gece gündüz dua ettikleri ve yalvarıp yakardıkları ve bana dua edin diyen Allah bir saniye dahi kızın acısını dindirmedi.Allah kullarına kaldıramayacakları yük yüklemez diye bir ayet var.Gerçekle hiç bağdaşmadığını çok gördüm.Allah babaların çocukları için ettikleri duayı kabul eder diye hadis var.Hiçbir duanın kabul edilmediğini edecek bir makam da olmadığını hep gördüm ve eminim.Dua eden kendi söyler kendi dinler .belki biraz teselli olur ama sonuç asla değişmez.Eğer bir yerlerde tanrı varsa bile dünya ile veya insanlarla asla alakadar olmamamaktadır.Zerre kadar da ilgilenmemektedir.Uzun zaman tüm kalbiyle körü körüne inanıp ibadetini yapan ve uzun yıllar dua edip sonra aslında orada kimsenin olmadığını öğrenip derin bir hayal kırıklığı yaşayan biri olarak ve çok sevdiği biriyle birlikte tüm inançlarını yitiren biri olarak söyleyeceklerim bunlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

tanrı egoistmidir evet egoisttir çünkü egosu olmayan tek canlı bile olamazda ondan egosuz canlı olmaz dolayısıyla allahta egoisttir peki onun egosu nasıldır onun egosu bence cansıkıntısını gidermek için eğlenmeye dayalıdır işte allah inanca göre bizi yaratmadan önce yanlızdı ve bence cansıkıntısından tüm evreni yarattı ve bence en büyük egoistliği dindedir allah islam inancı gibi saçma bir inancı insanlara aşıladı ve kendisine koşulsuz bağlanacak köle istedi bu bence tam bir egoistliktir cansıkıntısından evreni yaratması iyi bir egoistlik ama bu din zırvalığı bencil bir egoistlik.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

''O'' egoisttir..bencildir..cimridir.. aynı zamanda cömerttir..kötü yada iyidir..Tanrıda olsa ZIT olanlarıyla anlaşılabilir..bu tarif İNSAN içinde aynıdır..Tanrı dendiğinde İnsan,ı düşünebilirsek bir çok soru cevaplanır..:)

 

Tanrı kendini anlatmaz..olması gereken İnsanı anlatır..bizi kandırıyorlar,Tanrı şöyle yada böyledir diye..:) anlatılan İNSAN,dır..anlatanda yine İNSAN..:)

 

Gerisi YALAN..:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.