Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AhmetSecerden Yazılar


ahmetsecer

Önerilen İletiler

Atatürk’ün dinimizle ilgili bilinmeyen sözleri

 

Bugüne kadar Atatürk’ün dindar yönü hiç dile getirilmedi. Oysa Atatürk her fırsatta Kuran okutmak için hafızları çağıran, Allah’tan güç bulduğunu söyleyen, peygamberimize övgüler yağdıran biriydi. Kuran’ın insanlar tarafından anlaşılarak okunması için ilk tefsirini Elmalı Hamdi’ye o yaptırmıştı. Oldukça iyi Kuran bilgisine sahipti, sürekli yanına hocaları çağırtıp sorular sorardı. Atatürk’ün dindar yönünün dışında bildiğiniz gibi vasiyeti de bizlerden saklanıyor. Atatürk vasiyetinde İslam ülkelerinin birleşeceğini gördüğünü, hatta bu devletlerden her birinin bu birliğe başkanlık edebileceğini söylemiş. Fakat Türk halkının bu vasiyeti öğrenmeye henüz hazır olmadığı söylenerek vasiyet kapatıldı ve böyle bir vasiyetin olmadığı söylemleri yayıldı.

 

Atatürk’ün samimi bir dindar olduğunu şu aşağıda bildirdiğim sözlerinden ve kendisine yakın kişilerin sözlerinden rahatlıkla anlayabilirsiniz. Kendisi ölmeden çok kısa bir süre önce Türk halkını peygamberin yolunu izlemeye davet etmiştir. Herkesin bu sözleri bilmeye hakkı var diye düşünüyorum:

 

Atatürk’ün samimi dindar olduğunu gösteren sözleri

 

**Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

 

**Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.

 

**Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra TBMM’ye teşekkür konuşmasını şu şekilde bitiriyor:

 

Ancak böylelikle ve Allah’ın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri iyi bir biçimde yapabileceğimi umarım.

 

**"Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, sf. 66)

 

**"Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, sf.4)

 

**Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam`ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı.

 

**Bazı kimseler çağdaş olmayı kafir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslamların kafirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız.

 

**Tanrı, dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın varlık ve bolluk içinde olsun diye yaratmıştır. En çok derecede yararlanabilmek için de bugün evrenden esirgediği zekayı, aklı insanlara vermiştir.

 

**Ezan ve Kuran`ı Türklerden başka hiçbir Müslüman ulus bu kadar güzel okuyamaz.

 

**Kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslam`ın mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hiristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. `Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu bir hatadır. Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır.

 

**`Beyler, hiçbir ulus, yabancıların inanç ve geleneklerine ulusumuzdan çok uygun davranmamıştır. Üstelik denilebilir ki başka dinlerden olanların dinine ve ulusuna saygılı olan tek ulus bizim ulusumuzdur. Bizim dinimiz ulusumuza hakir, miskin ve aşağı olmayı öğütlemez.

 

**Atatürk Hafız Yaşar`ı sever ve çok beğenirdi. Bazı zamanlar `Hafızı çağırın` derdi. Salonda Hafız Yaşar`ın makamı ile okuduğu Kuran-ı Kerim surelerini huşu ile dinlerken gözlerinden yaş aktığına ve bu gözyaşlarını, beyaz keten mendili ile sildiğine şahit olunmuştur. Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok tesirinde kalırdı ve de `Hey büyük Allah’ım... Kuran`a inanmayan káfirdir, bize nasıl yol gösteriyor? Bunları tüm dünyaya okutmalıyız` diye söylenirdi. Sonra o an yanındakilere `Okurken ruhum coşuyor, size de oluyor mu?` diye sorardı ama o anlarda gözleri hafifçe dalar ve kızarırdı.

 

**Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Allah`a değil mi? Ben de Allah`a sığınıyorum.

 

Uhud Savaşı`nın planını çizdikten sonra İnönü`ye dönerek şöyle devam etmiştir `Bir komutan olarak bak bakalım bundan daha mükemmel bir savaş yapabilir miydin?` `...Hz. Muhammed`in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim...` Yakın arkadaşlarından Hafız Yaşar Okur, Atatürk`ün Peygamber Efendimiz`den her zaman büyük takdirlerle bahsettiğini ve O`nun yaşadığı yıllar için hep `Hz. Peygamber`in zaman-ı saadetlerinde...` şeklinde saygı ifadeleri kullandığını aktarmıştır. O yoklukta ve mahrumiyette, o cehalette, yoktan var ederek bir devlet kurmak kolay iş değildir ama Hz. Muhammed o zoru başarmıştır.

 

**Hz. Muhammed`in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar.

 

**Atatürk`ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor: İnanışı samimiydi. Allah`a inanıyordu. Öyle ‘Allah` derdi ki yalnız kalınca, O`nun gibi kimse diyemez. Herkes çekilip yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine `Allah` derdi. Böyle güzel ‘Allah` diyen adam yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 230
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Atatürk’ün dinimizle ilgili bilinmeyen sözleri

 

Bugüne kadar Atatürk’ün dindar yönü hiç dile getirilmedi. Oysa Atatürk her fırsatta Kuran okutmak için hafızları çağıran, Allah’tan güç bulduğunu söyleyen, peygamberimize övgüler yağdıran biriydi. Kuran’ın insanlar tarafından anlaşılarak okunması için ilk tefsirini Elmalı Hamdi’ye o yaptırmıştı. Oldukça iyi Kuran bilgisine sahipti, sürekli yanına hocaları çağırtıp sorular sorardı. Atatürk’ün dindar yönünün dışında bildiğiniz gibi vasiyeti de bizlerden saklanıyor. Atatürk vasiyetinde İslam ülkelerinin birleşeceğini gördüğünü, hatta bu devletlerden her birinin bu birliğe başkanlık edebileceğini söylemiş. Fakat Türk halkının bu vasiyeti öğrenmeye henüz hazır olmadığı söylenerek vasiyet kapatıldı ve böyle bir vasiyetin olmadığı söylemleri yayıldı.

*

**

***

 

Atatürk'ün izinde olan bir Orduya her türlü yakistirmayi yapip sonra da Atatürk'ün dindarligindan bahsetmeniz bile bir takiyyedir. "Beton Mustafa" sözü kimlerin sözüdür onu da lütfen aciklayin da arkadaslar birlikte okuyalim.

 

Bizler Atatürk'cüler Atatürk'ü yeteri kadar taniyoruz, tereciye tere satmayin lütfen.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz. Mehdi’nin tüm çıkış alametleri gerçekleştiğine göre insanlar neden hala inanmak istemiyorlar?

 

 

Peygamberimizin adeta görmüş gibi bildirdiği Hz. Mehdi’nin tüm çıkış alametleri arka arkaya gerçekleşmiştir. Peygamberimiz bir hadisinde Hz. Mehdi’nin geliş tarihini çok açık bir şekilde bildirmiştir: "İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi (a.s.)'nin yanında toplanacaklardır." Şu anda Hicri 1430 yılındayız ve söylenen bütün alametler gerçekleşti. Fakat buna rağmen insanlar hala Hz. Mehdi’nin geldiğine inanmak istemiyorlar, bütün bu gereçkleşen alametleri görmezden geliyorlar. Şimdi güneş bir kere doğup tüm dünyayı ışıl ışıl aydınlattıysa “hayır güneş doğmadı, her yer kapkaranlık” demenin bir alemi var mı? Böyle davranan insanlar sadece kendilerini kandırmış olmuyorlar mı?

 

İşte Hz. Mehdi’nin gelmiş olduğunu gösteren ve ard arda gerçekleşen alametlerden bazıları:

 

1.İran-Irak Savaşı: (1980 Yılında )

 

İlgili Hadis: "Şevval ayında ayaklanma Zilkade'de harb konuşmaları, Zilhicce'de ise harb vaki olacak."(Kıyamet Alametleri, s. 166)

 

2. Afganistan’ın İşgali: (1979)

 

İlgili Hadis: "Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah'ı hakkıyla bilen insanlar vardır. Onlar ahir zaman Hz. Mehdi (a.s.)'sinin yardımcılarıdır."(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 59)

 

3. Fırat’ın Suyunun Kesilmesi: Bugün Fırat Nehri’nin; üzerine barajlar kurularak suyu kesilmiş ve ilgili hadis gerçekleşmiştir:

 

İlgili Hadis: "Fırat Nehri'nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın."(Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)(Riyazü's Salihin, 3/332)

 

4. Üst Üste Güneş Ve Ay Tutulmalarının Olması : (1981-1982)

 

İlgili Hadis: "Hz. Mehdi (a.s.) için 2 alamet vardır ki... Bunun birincisi, Ramazan'ın birinci gecesi Ay'ın ikincisi de ortasında Güneş'in tutulmasıdır."(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)

 

5. Bir Ordunun Çölde Kaybolması: Amerika’nın 2003 yılında Irak’ı işgal etmesinin ardından Irak ordusunun Cumhuriyet Muhafızları olarak bilinen 60 bin kişilik bölümü ve Fedailer olarak bilinen yaklaşık 15 bin kişilik askeri kaybolmuştur. Gazeteler “MUHAFIZLARA NE OLDU? SADDAM CUNTASI KAYIP, SADDAM’IN UÇAKLARI KUMLARDAN ÇIKARILDI.” gibi haberlerle bu olağandışı durumu haber yapmışlardır.

 

İlgili Hadis: ...Kendisine bir ordu gönderilecek. Bunlar yerin bir çölünde iken yere batırılacaklardır.(Müslim'den; Geleceğin Tarihi 4, s.31)

 

6. Yönü Doğudan Batıya Doğru Bir Kuyruklu Yıldızın Çıkması: - 1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında "Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamız'ın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak ışıklı bir yıldızdır.

 

İlgili Hadisler: O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)

 

O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)

 

7. Kabe Baskını ve Kabede Kan Akıtılması: 1979 yılında Hac sırasında Kabe’de büyük bir katliam olmuştur. Olayın meydana geliş tarihi Hicri 1400 yılının ilk günüdür. Bu sırada 30 kişi hayatını kaybetmiştir. Peygamberimiz hadiste; “Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkacağı yıl” Kabe’de böyle önemli bir olayın olacağından bahsetmektedir.

 

İlgili Hadis: "Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler... Hep birlikte Beyt-i Şerif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak."

(Kıyamet Alametleri, s. 168-169)

 

8. Boynuzu andıran iki uçlu bir yıldızın çıkması: Bu kuyruklu yıldız 24 Şubat 2009 yılında dünyaya en yakın noktadan geçen Lulin kuyruklu yıldızıdır.

 

İlgili Hadis: "Vaad edilen Mehdi (a.s.)'nin zuhur mukaddimeleri olan Abbasi Melik Horasan'a vardığı zaman, ŞARK TARAFINDA İKİ DİŞLİ MÜNEVVER BİR BOYNUZ ÇIKAR."İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 381. Mektup, s.1184

 

Burada sadece Hz. Mehdi’nin çıkış alametlerinden gerçekleşenlerin çok az bir kısmına yer verdim. Bu şekilde tam hadislerde bildirildiği şekilde gerçekleşen 100’e yakın alamet vardır. Fakat insanlar hala bu alametlerin gerçekleştiğini ısrarla görmezden geliyorlar. Bazıları da bütün bu alametlerin tekrar gerçekleşmesini bekliyor. Bütün bu alametlerin tekrar gerçekleşmesini beklemek akla ve mantığa kesinlikle uygun değildir. Bütün bu alametlerin gerçekleşmesi Hz. Mehdi’nin gelmiş olduğunu anlamak ve inanmak için yeterlidir. Üstelik Hz. Mehdi’ye inanmama konusunda bu kadar ısrarlı olmanın da hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Hz. Mehdi insanları Allah’a yöneltecek, tüm dünyaya müthiş bir bolluk ve bereket getirecek insandır ve onun döneminde yaşayan her insan onun adaletinden ve eşsiz merhametinden razı olacaklardır.

 

Hz. Mehdi bendendir, yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi, ONU DOĞRULUK VE ADALETLE DOLDURUR. (Süneni-i Ebu Davud, 5/93)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Reenkarnasyon hayali ve sapkın bir inançtır

 

Günümüzde bazı insanlar, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, insaniyetsizlikten, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını arıyorlar. Ancak bu arayışları sırasında ardındaki sapkın inanışları bilmeden mistik ve gizemli bir hava oluşturularak kendilerine sunulan bazı sapkın inanışlara da yöneliyorlar. Bu sapkın inanışlardan biri de karma felsefesine dayanan reenkarnasyon.

 

Hint felsefelerinde Karma kavramı, bir " sebep-sonuç kanunu" olarak bilinmektedir. Bu nedenle Karma' ya inanan biri, öldükten sonra gerçekleşecek olan sözde yeni hayatındaki başarılarının, mevkisinin veya hayat şeklinin bir önceki hayatındaki davranışlarına ve ahlakına bağlı olduğuna inanır. Karma' nın temelinde ise, insanın ölümden sonra dünyaya tekrar başka bir bedenle geldiği ve bu ölüp dirilmenin sürekli devam ettiği anlamına gelen reenkarnasyon inancı bulunmaktadır.

 

Reenkarnasyonda ahiret inancı yoktur; bunun yerine sürekli ölüp, tekrar dünya hayatında aynı ruhla, fakat yeni bir bedenle dirilme inancı vardır. Ancak bu, Allah' ın Kuran' da bildirdiği hükümler ile çelişen, batıl ve sapkın bir inançtır.

 

Sözgelimi, bu sapkın felsefede, bugün zengin veya başarılı olan bir kişinin, geçmiş hayatında iyi bir insan olduğu için, bu hayatında zenginlikle ödüllendirildiği düşünülür. Aynı şekilde fakir, sakat ya da başarısız olan bir kişinin geçmiş hayatında kötülükler yaptığı ve bunun karşılığını şimdiki hayatında bu şekilde aldığı iddia edilir. Hatta bu batıl iddiaya göre, insan yaptığı kötülüğe göre bir sonraki yaşamında bir bitki veya bir hayvan görünümünde de olabilmektedir. Hem Karma, hem Karma'nın temelini oluşturan reenkarnasyon inancı, hem de Karma inancına sahip olan Hinduizm, Budizm gibi felsefelerin içerdiği birçok batıl inanış, insan aklına, mantığına, vicdanına ve fıtratına aykırıdır. Bu nedenle de, söz konusu felsefelerin içerdiği kanun ve uygulamaların insanlara güzel ahlak, toplumlara da gerçek anlamda huzur, güven ve mutluluk getirmesi mümkün değildir. Bu inançların yaygın olduğu -hatta milli din olarak kabul edildiği- ülkelerdeki yaşam koşulları ve adaletsizlikler bunun en açık örneklerindendir.

 

Kuran' da en çok tekrarlanan konulardan biri, ölümle dünya hayatının sona erdiği ve dünya hayatında işlenen amellerin karşılığının ahirette alınacağıdır. Bu gerçek bir ayette şöyle bildirilmektedir:

 

" Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir." (Al-i İmran Suresi, 185)

 

Ayette bildirilen kıyamet günü ve ecirlerin eksiksizce ödeneceği gerçeğinin yanı sıra reenkarnasyon iddiasını geçersiz kılan ve Kuran' da bildirilen başka bir konu ise öldükten sonra dünyaya geri dönülmesini engelleyen bir sınır (berzah) olduğunun bildirilmesidir:

 

" Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. " "Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır." (Müminun Suresi, 99-100)

 

Ayetlerdeki ifadeler reenkarnasyon inancının ne denli sapkın ve hayali bir inanç olduğunun birer delilidir. Yüce Rabbimiz, kullarına ecir kazanabilmeleri için dünya hayatını bir kez nasip etmiş ve bu dünyadaki hayatlarını ölümle sonlandıracağını açıkça bildirmiştir.

 

Reenkarnasyon hiçbir ilahi kaynağa dayanmayan batıl bir inançtır. Ancak sadece Hint felsefelerinde değil, dünyanın bazı bölgelerinde reenkarnasyona inanan, daha doğrusu reenkarnasyonun doğru olmasını isteyen insanlar bulunmaktadır. Bunun nedeni, dine inanmayan, ahiretin varlığını inkar eden, ölümden sonra yok olmaktan veya sonsuza kadar cehennemde kalmaktan korkan insanların, reenkarnasyonu, bu korkularını yenmek için bir çıkar yol olarak görmeleridir. Çünkü, reenkarnasyon inancının temelinde de ölümden korkmamak gerektiği ve insanın yeniden doğuşlarla arzularına ulaşabileceği yönünde gerçek dışı bir telkin yatmaktadır.

 

Oysa Kuran' da ölümün ve dirilişin bir kez olduğu bildirilmektedir. Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre cennetle ödüllendirilir veya cehennemle azaplandırılır. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri Kuran'da çok açık olarak bildirilmektedir:

 

"Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler." (Enbiya Suresi, 95)

 

Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre sonsuza kadar cennette veya cehennemde kalmayı hak eder. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri, Kuran' da çok açık olarak bildirilmektedir.

 

Unutulmamalıdır ki; her insan sadece bir kez ölecektir ve bu ölümünden sonra, Allah' ın takdiri olarak sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı başlayacaktır. Allah her insanı dünyada yaptığı iyilik veya kötülüklere göre, cennetle ödüllendirecek veya cehennemle cezalandıracaktır. Allah, sonsuz adalet sahibi, sonsuz merhametli ve şefkatli olandır ve herkese yaptığının karşılığını eksiksiz olarak verendir.

 

Ölümden veya cehenneme gitme ihtimalinden korkarak, reenkarnasyon gibi batıl inançlarda teselli aramak ise, hiç şüphesiz insana çok büyük bir yıkım getirir. Akıl ve vicdan sahibi bir insan, bu yönde bir korkusu varsa, cehennem azabından kurtulup cenneti umabilmek için samimi bir kalple Allah'a yönelmeli, her an Allah'ı zikretmeli ve insanlar için tek hidayet rehberi olan Kuran'a uymalıdır. Sonsuz huzuru arayanlar için tek kurtuluş budur. Kuran'da bu önemli gerçek şu şekilde bildirilmiştir:

 

"Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabb' inden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur." (Duhan Suresi, 56- 57)

 

"Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç Şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler." (Enbiya Suresi, 95)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölüm herkesin karşılaşacağı kesin gerçektir, her insan bir gün mutlaka Allah'ın huzurunda durup hesap verecektir. Benim işim insanlara tebliğ yapmak ve onlara doğruları aktarmak, Kuran ayetlerini hatırlatmak, benim işim bu.

 

Yani misyonerlik demek istiyorsunuz.

 

Peki Malatya'da bogazlari kesilerek vahsice katledilen misyonerlerin günahi neydi,onlari vahsice katledenlere Allah'tan vahiy'mi gelmisti yoksa?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dinine bağlı bir insan olduğunu düşünmüyorum..Ama islamiyete ya da ALLAH(C.C.)veya HZ.MUHAMMED (S.A.V.) saygısız davrandığını kötülediğini de düşünmüyorum..Sonuçta bu toprakları savunan ecdat'larımız ALLAH ALLAH nidalarıyla kahramanca düşmanın üstüne koşmuştur.. Heralde Atatürk dinsiz veya dine düşman olsaydı istiklal marşımızda şu dörtlüğü beğenmediğini de dile getirirdi..

 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

saygılar....ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dinine bağlı bir insan olduğunu düşünmüyorum..Ama islamiyete ya da ALLAH(C.C.)veya HZ.MUHAMMED (S.A.V.) saygısız davrandığını kötülediğini de düşünmüyorum..Sonuçta bu toprakları savunan ecdat'larımız ALLAH ALLAH nidalarıyla kahramanca düşmanın üstüne koşmuştur.. Heralde Atatürk dinsiz veya dine düşman olsaydı istiklal marşımızda şu dörtlüğü beğenmediğini de dile getirirdi..

 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

saygılar....ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD....

 

Insanlar iplemi baglaniyor dinine bu dinine baglanma olayini cözemedim o kadar cesit baglanmalar var ki?

 

Baglanma deyince ne anliyorsun biraz izahat edebilirmisin?.. Kisaca sunu da izahat edebilirsin siz nasil baglandiniz kimler bagladi..

 

Besikten de basliyabilirsiniz..

 

Birde.. Mezhebe baglanma olayi var midir yok mudur?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanlar iplemi baglaniyor dinine bu dinine baglanma olayini cözemedim o kadar cesit baglanmalar var ki?

 

Baglanma deyince ne anliyorsun biraz izahat edebilirmisin?.. Kisaca sunu da izahat edebilirsin siz nasil baglandiniz kimler bagladi..

 

Besikten de basliyabilirsiniz..

 

Birde.. Mezhebe baglanma olayi var midir yok mudur?

Arkadaşım bağlanma orda mecazi anlam içermektedir.. birileri birilerini iple,halatla veya leyim teliyle bağlamıyor..ALLAH(C.C.) bağlanmak,onun yoluna bağlanmak..

Açıklama:ALLAH(C.C.) sonsuz sevgi saygı duymak,yasaklarından uzak durmak,ondan saygı dolu korkmak ve birçok örnek..

Kuran'da bildirilen "... Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi." (Enbiya Suresi, 90) ayetiyle de Hz. Zekeriya ve eşinin Yüce ALLAH(C.C.)'a karşı olan saygı dolu bağlılıkları tüm mü'minlere örnek gösterilmiştir.

Beşiğe kadar inmeye gerek yok çünkü ben son 10-15 yıl öncesine kadar dinimi tam anlamıyla yaşamıyordum..ben dini bütün bi ailede yetişmedim.. neyse burda yaşantımı anlatacak değilim YÜCE ALLAH(C.C.)'a şükürler olsun kendim okuyarak araştırarak aklımı kullanarak doğru yolu buldum..

Yani birileri beni bağlanmam için ikna etmedi yada iple bir yerimde düğüm atmadı..hee bana ilham veren kişiler olmuştur..

mezhep olayına gelince ben tek gerçek bilirim kardeşim

"Ben şahadet ederim ki ALLAH(C.C.)'dan başka ilah yoktur ve ben şehadet ederim ki Hz. MUHAMMED(S.A.V.) O'nun kulu ve Resulüdür." Kuran-ı kerim en büyük mucize bizim için tek yol gösterici Kur'an-ı Kerim, insanları ilim ve irfana, ibretle bakıp düşünmeye çağırır. Gaflet içinde yaşamaktan insanları engeller. İnsanlara, Yüce Allah'ın hikmet ve kudretini gösteren büyük eserlerine bakmalarını öğütler.

Saygılar....ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanlari,dinine bagli veya dinine bagli degil diye kategorize etmek eger inancli birisi iseniz yanlistir ve de Allahin isine karismaktir. Allahin emirleri nelerdir. Eger bunu sadece namaza, oruca, hacca, zekata bagliyorsaniz bu da yanlistir. Allahin emri Kuranin icinde olan ne varsa onlardir. Yani namaz kilmayani dinine bagli degil diye gösterirken, devletini yikmak icin dünkü isgalcilerle isbirligi yapmak ne oluyor? Dimi bunu da irdelememiz lazimdir.

 

Cemaatler, tarikatlar dis görünüste hep zikir ve ibadetle mesgullerdir. Insanlarda öyle bilirler. Peki bir cemaat seyhinin kontrolündeki medyada, Türk milletinin ordusuna atilan iftiralari dine bagli olmanin neresine sigdiracagiz. Zaman ve Taraf ikisi de cemaat gazetesidir. Ve ikisi de, bu ülkenin kurucusuna, sehitlerine ve silahli kuvvetlerine karsi vicdan ve de ahlakdan yoksun ve en önemlisi müslümanliga yakismayacak sekilde saldiriyorlar. Bu mudur Allaha baglilik veya dine baglilik. Bu gazetelerde yazi yazan gayri müslim isimlere orduya hakaret etme yetkisini taniyan bu cemaatler ALLAHA MI YOKSA ABD'ye mi baglidirlar. Bence bunlalrin dinle imanla uzaktan yakindan ilgisi yoktur. Vicdani olmayanin dini de olmaz imani da.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrimcilerin iddia ettiği milyonlarca ara fosil nerede?

 

 

1859 yılında Charles Darwin, son derece ilkel olanaklarla ve yoğun hayal gücünü kullanarak evrim teorisini ortaya attı. Bu teoriye göre doğada yaşam tesadüfler sonucu tek hücreli canlılarla başlıyor, canlı türlerinde yine tesadüflerle oluşan bir takım değişiklikler, yeni canlı türlerini meydana getiriyor ve bu şekilde virüslerden insana kadar bütün türlerin birbirlerinden yavaş yavaş evrimleşerek ortaya çıktıkları öne sürülüyordu.

 

Darwin’in bu köhne teorisine göre doğada milyonlarca ara fosil bulunması gerekmektedir. Kanatları yarı gelişmiş kuşlar, yarı kuş yarı dinazor canlılar, yarı balık yarı sürüngen, tek gözlü, tek kulaklı, organlarının yerleri değişmiş milyonlarca canlı bu şekilde fosilleşmiş olmalıydı. Oysa yerin altından çıkarılan milyonlarca fosile baktığımızda hepsi şu anda yaşayan mükemmel canlılar ile tamamen aynıdır ve hiçbir değişikliğe uğramamışlardır! 150 milyon yıl önce yaşayan bir böcek fosili günümüzde yaşayan canlısıyla tamamen aynı, yine milyonlarca yıl önce yaşamış kuşlar, sinekler, kurtlar, bitkiler günümüz canlılarıyla tamamen aynıdır. Darwin gelişen bilim sayesinde ara geçiş canlılarının fosillerinin bir gün bulunacağını ümit ediyordu, oysa zannettiği gibi olmadı. Gelişen bilim sayesinde bulunan milyonlarca yıllık fosiller günümüzde yaşayan canlı örnekleriyle aynı olup kesinlikle yaratılışı ispat ediyordu. Bilim geliştikçe bu zırva teorinin tutunacak dalı kalmadığından evrimcilerden arka arkaya itiraflar dökülmeye başladı:

 

Dünyadaki en kıdemli kuşbilimci Darwinist Prof. Alan Feduccia dinozordan kuşa evrimleşme masalı hakkında şunları söyler:

 

"25 sene boyunca kuşların kafataslarını inceledim ve dinozorlarla aralarında hiçbir benzerlik görmüyorum. Kuşların dört ayaklılardan evrimleştiği teorisi, paleontoloji alanında 20. yüzyılın en büyük utancı olacaktır."1

 

Dinazorların kuşa dönüşme yalanı ile ilgili gelen başka bir itiraf:

 

Bu kadar büyük iki ayağı, kısaltılmış ön ayakları ve ağır bir kuyruğu olan bir canlının evrimleşerek uçması biyofizik açıdan imkansızdır.2

 

Darwin Türlerin Kökeni adlı kitabında ara fosillerle ilgili kaygılarını şu şekilde dile getirmiştir:

 

Eğer birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gösterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır.3

 

Evrimciler yıllarca tüm dünyayı ellerinde milyonlarca ara fosil olduğunu söyleyerek kandırdılar ama tek bir ara fosil bile bulamadılar. Ellerinde bulunan birkaç farklı canlının fosilini kesip, yapıştırarak ara fosil gibi göstermeye çalıştılar. Eğer söyledikleri gibi milyonlarca ara fosil bulmuş olsalar hiç kuşkum yok ki tüm dünyada bunları sergileyip, insanların görmesi için özel müzeler kurarlardı.

 

150 yıldan beri süren kazılarla yüzde 99'u açığa çıkarılmış olan fosil kayıtları canlı türlerinin yüz milyonlarca yıldır en küçük bir DEĞİŞİKLİK GEÇİRMEDİĞİNİ belgelemiştir. Bugüne kadar bilim adamlarının sınıflandırdıkları 250.000 türe ait tam 100 milyon fosil içinde evrimi destekleyebilecek bir tek örnek bile bulunmamaktadır. Dolayısıyla kusursuz ve kompleks organlara, mükemmel savunma tekniklerine, müthiş sosyal yaşamlara sahip olan canlılar evrim geçirmemiş yaratılmışlardır.

 

Bu yazıma yaratılışı ispat eden fosillerden bir kısmıyla oluşturduğum resimleri ekleyeceğim ve fosillerin nasıl hiç değişmediğini ve yaratılışı ispat ettiğini göstereceğim.

 

 

1. New Scientist, 1 Şubat 1997, s. 28

 

2. A. Gibbons, "New Feathered Fossil Brings Dinosaurs and Birds Closer", Science, no. 274, 1996, ss. 720-721.

 

3. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Reenkarnasyon hayali ve sapkın bir inançtır

 

Günümüzde bazı insanlar, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, insaniyetsizlikten, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını arıyorlar. Ancak bu arayışları sırasında ardındaki sapkın inanışları bilmeden mistik ve gizemli bir hava oluşturularak kendilerine sunulan bazı sapkın inanışlara da yöneliyorlar. Bu sapkın inanışlardan biri de karma felsefesine dayanan reenkarnasyon.

 

Hint felsefelerinde Karma kavramı, bir " sebep-sonuç kanunu" olarak bilinmektedir. Bu nedenle Karma' ya inanan biri, öldükten sonra gerçekleşecek olan sözde yeni hayatındaki başarılarının, mevkisinin veya hayat şeklinin bir önceki hayatındaki davranışlarına ve ahlakına bağlı olduğuna inanır. Karma' nın temelinde ise, insanın ölümden sonra dünyaya tekrar başka bir bedenle geldiği ve bu ölüp dirilmenin sürekli devam ettiği anlamına gelen reenkarnasyon inancı bulunmaktadır.

 

Reenkarnasyonda ahiret inancı yoktur; bunun yerine sürekli ölüp, tekrar dünya hayatında aynı ruhla, fakat yeni bir bedenle dirilme inancı vardır. Ancak bu, Allah' ın Kuran' da bildirdiği hükümler ile çelişen, batıl ve sapkın bir inançtır.

 

Sözgelimi, bu sapkın felsefede, bugün zengin veya başarılı olan bir kişinin, geçmiş hayatında iyi bir insan olduğu için, bu hayatında zenginlikle ödüllendirildiği düşünülür. Aynı şekilde fakir, sakat ya da başarısız olan bir kişinin geçmiş hayatında kötülükler yaptığı ve bunun karşılığını şimdiki hayatında bu şekilde aldığı iddia edilir. Hatta bu batıl iddiaya göre, insan yaptığı kötülüğe göre bir sonraki yaşamında bir bitki veya bir hayvan görünümünde de olabilmektedir. Hem Karma, hem Karma'nın temelini oluşturan reenkarnasyon inancı, hem de Karma inancına sahip olan Hinduizm, Budizm gibi felsefelerin içerdiği birçok batıl inanış, insan aklına, mantığına, vicdanına ve fıtratına aykırıdır. Bu nedenle de, söz konusu felsefelerin içerdiği kanun ve uygulamaların insanlara güzel ahlak, toplumlara da gerçek anlamda huzur, güven ve mutluluk getirmesi mümkün değildir. Bu inançların yaygın olduğu -hatta milli din olarak kabul edildiği- ülkelerdeki yaşam koşulları ve adaletsizlikler bunun en açık örneklerindendir.

 

Kuran' da en çok tekrarlanan konulardan biri, ölümle dünya hayatının sona erdiği ve dünya hayatında işlenen amellerin karşılığının ahirette alınacağıdır. Bu gerçek bir ayette şöyle bildirilmektedir:

 

" Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir." (Al-i İmran Suresi, 185)

 

Ayette bildirilen kıyamet günü ve ecirlerin eksiksizce ödeneceği gerçeğinin yanı sıra reenkarnasyon iddiasını geçersiz kılan ve Kuran' da bildirilen başka bir konu ise öldükten sonra dünyaya geri dönülmesini engelleyen bir sınır (berzah) olduğunun bildirilmesidir:

 

" Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. " "Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır." (Müminun Suresi, 99-100)

 

Ayetlerdeki ifadeler reenkarnasyon inancının ne denli sapkın ve hayali bir inanç olduğunun birer delilidir. Yüce Rabbimiz, kullarına ecir kazanabilmeleri için dünya hayatını bir kez nasip etmiş ve bu dünyadaki hayatlarını ölümle sonlandıracağını açıkça bildirmiştir.

 

Reenkarnasyon hiçbir ilahi kaynağa dayanmayan batıl bir inançtır. Ancak sadece Hint felsefelerinde değil, dünyanın bazı bölgelerinde reenkarnasyona inanan, daha doğrusu reenkarnasyonun doğru olmasını isteyen insanlar bulunmaktadır. Bunun nedeni, dine inanmayan, ahiretin varlığını inkar eden, ölümden sonra yok olmaktan veya sonsuza kadar cehennemde kalmaktan korkan insanların, reenkarnasyonu, bu korkularını yenmek için bir çıkar yol olarak görmeleridir. Çünkü, reenkarnasyon inancının temelinde de ölümden korkmamak gerektiği ve insanın yeniden doğuşlarla arzularına ulaşabileceği yönünde gerçek dışı bir telkin yatmaktadır.

 

Oysa Kuran' da ölümün ve dirilişin bir kez olduğu bildirilmektedir. Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre cennetle ödüllendirilir veya cehennemle azaplandırılır. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri Kuran'da çok açık olarak bildirilmektedir:

 

"Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler." (Enbiya Suresi, 95)

 

Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre sonsuza kadar cennette veya cehennemde kalmayı hak eder. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri, Kuran' da çok açık olarak bildirilmektedir.

 

Unutulmamalıdır ki; her insan sadece bir kez ölecektir ve bu ölümünden sonra, Allah' ın takdiri olarak sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı başlayacaktır. Allah her insanı dünyada yaptığı iyilik veya kötülüklere göre, cennetle ödüllendirecek veya cehennemle cezalandıracaktır. Allah, sonsuz adalet sahibi, sonsuz merhametli ve şefkatli olandır ve herkese yaptığının karşılığını eksiksiz olarak verendir.

 

Ölümden veya cehenneme gitme ihtimalinden korkarak, reenkarnasyon gibi batıl inançlarda teselli aramak ise, hiç şüphesiz insana çok büyük bir yıkım getirir. Akıl ve vicdan sahibi bir insan, bu yönde bir korkusu varsa, cehennem azabından kurtulup cenneti umabilmek için samimi bir kalple Allah'a yönelmeli, her an Allah'ı zikretmeli ve insanlar için tek hidayet rehberi olan Kuran'a uymalıdır. Sonsuz huzuru arayanlar için tek kurtuluş budur. Kuran'da bu önemli gerçek şu şekilde bildirilmiştir:

 

"Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabb' inden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur." (Duhan Suresi, 56- 57)

 

"Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç Şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler." (Enbiya Suresi, 95)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İNCİL'DE FARAKLİT KELİMESİNİN GEÇTİĞİ YERLER

FARAKLİT’İN KELİME ANLAMI: YARDIMCI, HAKİKAT RUHU, TESELLİCİ

 

Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi gözetirsiniz. Ben de Allah’a yalvaracağım ve O size başka bir “Faraklit” gönderecektir. (Yuhanna, 14:15-16)

 

 

Faraklit, öyle bir hakikat ruhudur ki, Rab onu benim ismimle gönderecektir. O size her şeyi öğretecek ve benim size söylediklerimi de tekrar hatırlatacaktır. (Yuhanna, 14:26)

 

 

Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz. (Yuhanna, 15:26-27)

 

 

Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem O’nu gönderirim. (Yuhanna, 16:7)

 

Faraklit geldiğinde bütün alemi hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder. (Yuhanna, 16:8)

 

 

Günah için, çünkü bana iman etmezler. Salah için, çünkü Allah’a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm için, çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o hakikat Ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecektir, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. (Yuhanna, 16:9-13)

 

 

Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor. Bende asla onun nesnesi yoktur. (Yuhanna, 14:30)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aleviler Hz. Muhammed’e bağlıdır

 

Alevi Dedesi Yücel: “Biz, tek bir canız, Aleviler Hz. Muhammed'e (SAS) bağlıdır. Bizi ayıran şartlardır. Alışkanlıklarımızın mahkûmuyuz. Hiçbir nesil Hz. Muhammetsiz olmaz. Biz, tek bir canız. İslam bilim dinidir. Aleviler Hz. Muhammed'e (SAS) bağlıdır." dedi.

 

Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü tarafından 'Dedelerin Dilinden Alevilik' konulu panel düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen panelde konuşan Alevi Dedesi, İstanbul Alevi Bektaşi Derneği'nde görevli Araştırmacı Ali Yücel, yeni doğan bir çocuğun mezhebini seçme hakkı olmadığına dikkat çekti.

 

Yücel, 'Bizi ayıran şartlardır. Alışkanlıklarımızın mahkûmuyuz. Hiçbir nesil Hz. Muhammedsiz olmaz. Biz, tek bir canız. İslam bilim dinidir. Aleviler Hz. Muhammed'e (SAS) bağlıdır. Bizler ayrıyı, gayrıyı yaptık. Hahamı, papazı, imamı bizler ayrı gayrı yaptık. Gerçek alevi kini nefreti, şehveti bilmez." diye konuştu.

 

Sayın Yücel’in bildirdiği gibi biz tek bir canız. Aleviler, Sünni’ler, Caferi’ler, Şii’ler, hepimiz ahiret kardeşiyiz. Hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz, hepimiz peygamberlerimizi, Hz. Muhammed’i, Hz. Ali’yi canımız gibi seviyoruz. Bugüne kadar Müslümanlar arasında yaşanan mezhep ayrılıkları ve düşmanlık tamamen yersiz ve son derece anlamsızdır. Bir Müslüman diğer Müslüman’a nasıl başka mezhepten olduğu için kin ve nefret duyabilir? Önemli olan samimiyettir, Kuran’a uymaktır ve Kuran’ın bize indirdiği hükümlere göre daima birlik olmaktır. Bir Müslüman’ın Müslüman kardeşini sevmesi, koruması ve kollaması farzdır. Hz. Mehdi döneminde bütün mezhepler kalkacak ve tüm Müslümanlar birleşecektir. Bunu başaracak ve Müslümanlar arasında barışı ve huzuru sağlayacak tek kişi Hz. Mehdi’dir. Müslümanlar Hz. Mehdi’yi tüm heybetiyle ve ihtişamıyla karşılarında gördüklerinde hangi mezhepten olurlarsa olsunlar hemen ona biat edecekler ve her sözünü tam anlamıyla emir kabul ederek yerine getireceklerdir.Hz. Mehdi’nin Müslümanlar arasında ayrılıkları kaldıracağı, kargaşaya ve mücadeleye son vereceği şu hadisle bildirilmiştir:

 

Naim b. Hammad ve Ebu Naim, Mekhul vesilesiyle Hz. Ali’den tahric ettiler. Dedi ki: Dedim “Ya Resulullah (sav) Hz. Mehdi bizden Al-i Muhammed’den mi, yoksa bizden değil mi?” Buyurdu ki: Hayır, bilakis Bizdendir. Allah bu dini nasıl bizimle başlatmışsa O’nunla sona erdirecektir. Ve onlar Bizimle nasıl şirk’ten kurtulmuşlarsa, Onunla da fitneden kurtulacaklardır. Allah Bizimle, insanları nasıl müşrikçe düşmanlıktan kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, Hz. Mehdi ile fitne adavetinden (kin, buğz, garez ve düşmanlıktan) kurtaracak ve kardeş yapacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Samimi inanan bir insanın imtihanı ölene kadar durmaksızın devam eder

 

Bir Müslüman Allah yolunda mücadele ederken tahmin edemeyeceğiniz kadar zorluklarla karşılaşabilir. Bu uğurda tüm malını bırakır, ailesinden ayrılır, hapse atılır, akıl hastanesine atılır, hakkında durmaksızın davalar açılır ama o asla hak yoldan dönmez. Sait Nursi’de dinimizi her ne pahasına olursa olsun tebliğ ederken, en zor şartlara göğüs gererken hapse atılmadı mı, akıl hastanesinde tutulmadı mı? Kışın en soğuk gecelerinde yaşlı ve hasta olduğu halde buz gibi hapiste yıllarca kalmadı mı? Allah dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak Müslümanların karşılaşacağı pek çok zorlu olay yaratabilir. Ancak unutulmamalıdır ki Allah’ın yarattığı her şey hayırlıdır. Dolayısıyla bu imtihanın içinde bir hikmet üzerine yaratılan her şey de mükemmel olarak yaratılmıştır. İmtihan Müslüman’ın şerefidir, gururudur. Onu cennette en üst mertebelere taşır.

 

Müslümanlara karşı, inkâr edenler tarafından kurulan tuzaklar ve hileli düzenler de, işte bu imtihanın gereği olarak yaratılır. Bu tuzaklar, kimi zaman yaratıldığı anda hemen bozulmayabilir; tuzakların bozulması ve gerçeklerin ortaya çıkması belirli bir zaman alabilir. Müminin sorumluluğu, süresi ne olursa olsun her imtihana hoşnutlukla ve sevinçle güzel bir sabır göstermek ve Allah’a tevekkül etmektir.

 

Müminlere karşı kurulan hileli düzen ve tuzaklar Müslümanların imtihanının bir parçasıdır. Allah’ın yarattığı mükemmel kader içerisinde müminler çeşitli zorluklarla karşılaşırlar ve buna Allah’tan razı olarak hoşnutlukla sabrederler. Allah’ın Kuran’da bahsettiği ve peygamberlerimizin sınandığı pek çok imtihanda olduğu gibi, müminlere karşı kurulan çeşitli düzen ve tuzaklar da Allah’ın dilemesiyle çok detaylı olarak yaratılmaktadır. Bu detaylı yaratılışa baktığımızda kimi zaman bu tuzakların hemen bozulmadığını; belirli bir sure devam ettiğini ve ancak Allah’ın takdir ettiği süre geldiğinde ortadan kalktığını görürüz.

 

Fakat müminin yaşadığı imtihan ve zorlukların kısalığı veya uzunluğu müminin inancı, ahlakı ve tavrı açısından hiçbir şeyi değiştirmez. Müminlere kurulan her tuzak, her hileli düzen, iman edenlerin güzel bir ahlak ile sabretmeleri ve Allah’tan, bu durumun en hayırlı şekilde sonuçlanmasını isteyerek imtihanın gereğini yapmaları gereken bir olaydır. Çünkü müminler Allah’ın “düzen kurucuların hayırlısı" olduğunu bilirler Kuran’da bu gerçek müminlere şöyle bildirilmiştir:

 

Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)

 

Allah hayrı ve şerri de yaratandır. İnsan için şer gibi gözüken bir durum, Allah’ın Kuran ayetinde bildirdiği gibi aslında tamamiyle hayırdır. Hayır gibi gözüken bir durum da, bazen bir insan için şer olabilir. Bunun ilmi yalnızca Allah Katında'dır. Bu sebeple iman edenlerin sorumluluğu, her türlü imtihana karşı güzel bir sabırla sabretmek ve Allah’ın razı olacağı en güzel tavrı göstermektir.

 

Allah Kuran’da, kendilerine kurulan tuzaklara karşı sabır gösteren peygamberlerimizden ve müminlerden örnekler vermiştir. Bu örneklere baktığımızda, gerçek müminlerin her türlü imtihana karşı güzel bir sabırla sabrettiklerini ve imtihan ne kadar sürerse sürsün Allah için güzel davranışlarda bulunmaya devam ettiklerini görürüz. Örneğin Allah Kuran’ın Hz. Yusuf kıssasında, inkar edenlerin, Hz. Yusuf’un suçsuz olduğunu bilmelerine rağmen ona hileli bir düzen kurduklarını ve onu zindana attırdıklarını bildirmektedir:

 

"Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı". (Yusuf Suresi, 35)

 

Hz. Yusuf zindanda kaldığı sure içinde hak dini ve güzel ahlakı tebliğ etmeye devam etmiş, insanlara Allah’ın birliğini ve Allah’a şirk koşmamak gerektiğini anlatmıştır. Allah Kuran’da Hz. Yusuf’un nice yıllar zindanda kaldığını şöyle bildirmektedir:

 

"… Fakat şeytan efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı." (Yusuf Suresi, 42)

 

Allah’ın takdiri olan zaman geldiğinde ise, Allah Hz. Yusuf’u zindandan çıkarmış, kendisine ihanet edenlerin hileli düzenlerini başarıya ulaştırmadığını insanlara bildirmiştir. Dönemin hükümdarını vesile ederek Hz. Yusuf’u hazineler üzerine yönetici kılmıştır. Allah böyle bir imtihanın ardından Hz. Yusuf’a güç ve imkan (iktidar) vermiştir:

 

"İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf’a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır’da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız. Ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır." (Yusuf Suresi, 56-57)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün sizlerle Hz. Mehdi'yi gördüğünüzde rahatlıkla tanıyabilmeniz için ilgili hadisleri bildirmek istiyorum:

 

Sağ Bacağında Siyah Bir İz Vardır

 

(Hz. Mehdi'nin) Sağ bacağında SİYAH BİR İZ VARDIR.

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 251)

 

Alnında Bir Ben Vardır

 

Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: "Ey Ebu Muhammed! Kaim'in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. BAŞINDA BİR BEN ve bir iz vardır ve iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. Sol kürek kemiğinin sol alt tarafında bir yaprak vardır, tıpkı mersin yaprağı gibi.

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 253)

 

Alnında Bir İz (Yara İzi) Vardır

 

 

Humrân bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'a şöyle arzettim: ... ALNINDA İZ VARDIR, yüzünde ise ben.

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252)

 

Humran bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'a: ... ALNINDA İZ VARDIR, yüzü güzellerin evladıdır. (Yani yüzü güzeldir)... "

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252-253)

 

 

Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: "Ey Ebu Muhammed! Kaim'in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. BAŞINDA bir ben ve BİR İZ VARDIR...

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 253)

 

 

Çekik Gözlüdür

 

Humrân bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'a şöyle arzettim: ... Hz. Mehdi'nin GÖZLERİ ÇEKİKTİR, ...

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252)

 

Sırtında Yaprak Şeklinde Bir Ben Vardır

 

Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: "... iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. SOL KÜREK KEMİĞİNİN SOL ALT TARAFINDAN BİR YAPRAK VARDIR, tıpkı mersin yaprağı gibi."

 

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 253)

 

 

Burada kastedilen, yaprak gibi kenarları olan ben, ten rengi olacağı, fakat zeminden yüksekte kenarlıklı bir ben olduğu ve yapısıyla yaprağı andıran, solmuş yaprak renginde bir ben olacağı anlaşılmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk İslam Birliği Kurulduğunda Hiç Kan Akıtılmayacak

 

Türk İslam Birliği, kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak anlatıldığı üzere, Kuran ahlakını temel alan dolayısıyla her düşünceden, her inançtan, her milletten insana karşı şefkatle ve anlayışla yaklaşan, herkesin hakkını koruyan, herkesi rahat ettiren bir huzur ve barış birliği olacaktır. Türk İslam Birliği tüm çatışmalara, terör eylemlerine, anarşiye tam anlamıyla son verecek, Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla tüm fitneler sona erecektir. Bu güzel birliğin tesis edilmesiyle Museviler ve Hıristiyanlar da güvenlik içinde ibadet edebilecekleri, diledikleri gibi ticaretlerini yapacakları, istedikleri yerde istedikleri gibi yerleşebilecekleri, kendilerini tam anlamıyla güvende hissedecekleri bir ortama kavuşacaklardır. Türk İslam Birliği'nin kuruluşu da tek damla kan dökülmeden, Müslümanların sevgiyle biraraya gelmesiyle, şefkatle, güzel sözle, akılcı ve hikmetli anlatımlarla dostluğun yaygınlaşmasıyla gerçekleşecektir.

 

Türk İslam Birliği'nin kurulduğu dönemde tüm çatışmaların sona ereceği, tüm silahların susacağı, insanların barış ve sevgi içinde yaşayacakları Peygamber Efendimiz (sav)'in de müjdelediği bir gerçektir. Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi (as) döneminde yeryüzünde hiç kan dökülmeyeceğini bildirmiştir. Hz. Mehdi (as)'ın zuhur ettiği ve Türk İslam Birliği'nin kurulduğu dönemde, yeryüzünü kaplayacak olan barış, adalet, güzellik, huzur ve güven hadislerde şu şekilde haber verilmiştir:

 

İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'nin çevresinde toplanırlar. (Hz. Mehdi (a.s.)) Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. Dünya, adeta asrı saadet devrine geri döner. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29 ve 48)

 

Hz. Mehdi (as), Peygamber (sav)’in yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, KAN DA AKITILMAYACAKTIR. (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, Kıyamet Alametleri, s. 163)

 

(Hz. Mehdi (a.s.)) Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, NE DE BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 44)

 

Ona (Hz. Mehdi (as)'ye) biat edenler, (Kabe civarındaki) rükun ve makam arasında biat ederler. Uyuyanı uyandırmaz, ASLA KAN DÖKMEZLER. (El-Heytemî, El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

 

Bu (Emir) de (Hz. Hz. Mehdi (a.s.)) insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAKTIR. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/348)

 

Zulüm ve fıskla dolu olan DÜNYA, O (HZ. MEHDİ (A.S.)) GELDİKTEN SONRA ADALETLE DOLUP TAŞACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

 

HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN ZAMANINDA ADALET O KADAR BOL OLACAK Kİ, zorla alınan her mal sahibine geri iade edilecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

 

ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN) ADALETİ HER YERİ KAPLAYACAK ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. Hatta birisinden, mala ihtiyacı olan kim varsa çağırmasını söyleyecek, o kişi emrini yerine getirdiğinde, sadece bir kişi gelecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

 

Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt'imden bir zatı (Hz. Mehdi (a.s.)'yi) gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, O YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAK. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

 

Hz. Mehdi (a.s.) bendendir, yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi, ONU DOĞRULUK VE ADALETLE DOLDURUR. (Süneni-i Ebu Davud, 5/93)

 

Kap su ile dolduğu gibi YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR. Hiçbir kimse arasında bir DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR. VE BÜTÜN DÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR, HASETLEŞMELER MUHAKKAK KAYBOLUP GİDECEKTİR. (Sahih-i Müslim, 1/136)

 

... Cenab-ı Hak İslamı nasıl Bizimle başlatmışsa O'nunla (Hz. Mehdi (a.s.) ile) sona erdirecektir. Nasıl, Bizimle onlar aralarındaki ŞİRK VE ADAVETTEN (HUSUMET VE DÜŞMANLIKTAN) KURTULMUŞ VE KALPLERİNE ÜLFET (DOSTLUK) VE MUHABBET (SEVGİ) YERLEŞMİŞSE, (HZ. MEHDİ (A.S.) GELİŞİ İLE) YİNE ÖYLE OLACAKTIR. (Ahir Zaman Mehdisi'nin Alametleri, Celalettin Suyuti, s. 20)

 

... ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)) DÖNEMİNDE İYİ İNSANLARIN İYİLİĞİ ARTAR, KÖTÜLERE KARŞI BİLE İYİLİK YAPILIR. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Görmüşler Dayı görmüşler...

Tanımlanmaya çalışılan mehdi namı diğer H.Y.

HY'ninlbiselerini çıkarıp nasıl görmüşler orasını bilemem ama...

Benim tahminim erkek olmayan müritlerden gelmiştir bu tüyolar.

Bir ihtimal de sayın mehdi aynaya bakıp tanımlamış olabilir kendini...

 

Geçenlerde izlediğim filmlerden birinde bu izlerin aynısını denize giren birinde görmüştüm.

Acaba sayın mehdi olabilir mi kendisi diye düşünüyorum şimdi. Aklım karıştı vallahi...

Yanındaki erkeğin elini tutmuş sahil yolunda geziyorlardı. O bayan mehdi olabilir mi?

 

Anlıyorum tamam. Hadi oradan cahil diyeceksin, kadından mehdi olmuyor muydu ne.?

 

Aman neyse geldiğinde göreceğiz artık...

Hoş gelmiş, sefalar getirmiş ola....

 

Sağ olasın sevgili Ahmet bilgiler için. Ama Dayının sorusunu da yabana atmamak gerek.

Cevaplarsan daha çok bilgi sahibi ve sana minnettar oluruz diye düşünmekteyim smile.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz. Mehdi ile ilgili tüm bu detayları peygamberimiz Hz. Muhammed hadislerle bildirmiştir. Eğer hadisleri incelerseniz

bütün bu detayları görebilirsiniz. Hazreti Mehdi ile ilgili sitelerde bütün detaylar mevcut. Ayrıca dini konularda espri

yapılmaması gerektiğini öenmle bildirmek isterim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz. Mehdi ile ilgili tüm bu detayları peygamberimiz Hz. Muhammed hadislerle bildirmiştir. Eğer hadisleri incelerseniz

bütün bu detayları görebilirsiniz. Hazreti Mehdi ile ilgili sitelerde bütün detaylar mevcut. Ayrıca dini konularda espri

yapılmaması gerektiğini öenmle bildirmek isterim.

Olurmu canim Hazreti Ömer bile ben kadinin acigini severim demis. Galiba Cübbeli hocayi seyretmiyorsun ne espriler patlatiyor.

 

Tavsiye ederim biraz seyret acilirsin.

 

Hz.Mehdi´nin kisaca tekrar Türkce tarifini verebilirmisin...

 

Nefsiyle yasayanlar baska,

 

kalbiyle yasayanlar baskadir.

 

kalbiyle yasayanlarla Rabbiyle yasayanlar da baska olur.

 

Sems- Tebrizi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayatın akışını kolaylaştıran yaşamı güzel kılan bilgileri veren mehdidir..varmı böyle birisi..bu birisi babamızda olabilir hastahanedeki doktorda hemşirede yolu sorduğun trafik poliside.. :D

 

Fakat bu gezegendeki yaşamı ıskalayıp, ÖTEki dünyayı kolay ve güzel kılarım diyorsa kişi sahtekarın ta kendisi.. :D ne mehdisi.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cübbeli Ahmet Hocanın dinimizi espri ile anlatması tam anlamıyla tarif edilemeyecek kadar büyük bir hatadır.

Dinimiz espri ile anlatılamaz. O dinimizi anlatırken karşısında inanmayanlar kahkahalarla gülüyorlardı hatırlarsanız.

Dinimizi alaya alanlar ahirette bunun hesabını çok şiddetli bir şekilde verecekler. Cübbeli ile ilgili yazdığım yazıları burada paylaşacağım

Okuyup düşüncelerimi öğrenebilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cüppeli Ahmet Hoca’nın ciddiyetsiz üslubu ve samimiyetsiz açıklamaları

 

Cübbeli Ahmet Hoca Teke Tek programına çıktıktan sonra yazdığım yazıları sizlerle paylaşmak istiyorum. Forumdaki bir arkadaşın Cübbeli ile ilgili

yorumunun ardından bu yazılarımı okumanızı ve Cübbeli'nin yanlışlarını görmenizi istiyorum.

 

İki haftadır Türkiye Cüppeli Ahmet Hoca’nın Teke Tek programına konuk olmasından dolayı sarsılıyor. Dün akşam yine Cüppeli Ahmet Hoca sahnedeydi. Bir yanında tek kelime konuşmadan gülmekten katılan Murat Bardakçı diğer yanında anlamsız sorular soran Fatih Altaylı. Cüppeli’nin dinimizi anlatırken kullandığı üslup ne kadar saygıdan uzak verdiği bilgiler ne kadar yanlış. Programın can alıcı cümlesi şu oldu, Fatih Altaylı dönüp Cüppeli’ye ‘Sizde bizden biriymişsiniz’ dedi. Evet gerçekten de dini bu kadar yanlış anlatan, hadisleri yanlış yorumlayan, ayetleri esprilerle yorumlayan bir insan için en doğru söylenecek sözlerden biri bu olsa gerek…

 

Geçen programda hatırlarsınız, Cüppeli cemaatine vaaz vermekten yorulduğunu, camideki kalabalıktan bunaldığını o yüzden tatile çıktığını söylüyordu. Gerçek bir Müslüman nasıl dini anlatırken yorulur ve bunalır? Şu anda Filistin’de, Afganistan’da, Çin’de sürekli Müslümanlar öldürülüyor. Bütün Müslümanlar Cüppeli zihniyetinde olsa bu zavallı çocuklar, kadınlar ve masum insanlar için kim çaba gösterecek? Herkes topluca jet skiye binmeye gitse, dünya umurlarında olmasa bu Müslümanların hali ne olur hiç düşündünüz mü? Allah ayetinde Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (NİSA SURESİ / 75)

 

Cüppeli Ahmet Hoca yine programda cemaatine katılanlardan asla para ve yardım talep etmediğini, böyle bir durumda cemaatindeki insanların dinden çıktıklarını, namazı bıraktıklarını söyledi. Görüyor musunuz Cüppeli nasıl Müslümanlar yetiştirmiş? Mesela bir Müslüman zor durumdayken diğerinden yardım istiyor, o ise kesinlikle yardım etmediği gibi daha da üstelersen namazı da cemaatide bırakıyor ve Cüppeli bunu gayet normal karşılıyor. Tabii ki normal karşılayacak. Kendisi havuzlu villalarda otururken, yazın jet skide gezerken tabii ki cemaatinin de bu kafada olması gayet normal. Hâlbuki Allah Kuran’da yoksullara yardım etmeyi, infak etmeyi söylüyor, dünya hayatını değil sadece ahiret hayatını üstün tutmayı söylüyor. Müslüman dünya malına düşkün olmuyor, tam aksine bunu Allah yolunda harcıyor. Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. (NİSA SURESİ / 39)

 

Cüppeli tam 3 saate yakın konuştu, üç saat boyunca bu kadar hikmetsiz konuşan birini görmedim. Öncelikle hadisleri ayet olarak söylüyor, hadis bilgisi doğru değil. Peygamberimiz ümmetin ömrü Hicri 1500’ü geçmeyecek diyor. Peygamberimize göre ahir zamandayız ve çok az bir dönem kaldı, Cüppeli ise daha 300 yıl var diyor. Peygamberimiz Hz. Mehdi’yi tüm özelliklerine kadar anlatıyor, İslam’ı hakim edecek diyor, Cüppeli hepsini red ediyor. Kendisi bütün bunlara inandığı gibi halkı da kandırıp çok yanlış yönlendiriyor. Ahir zamandan, Hz. Mehdi’den, İslam’ın hakim olacağından hiç bahsetmiyor.

 

Berzenci Hazretleri Hicri 1500’lü yıllar içinde kıyametin kopmasının beklendiğini; BU ÜMMETIN ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİN BEŞ YÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR... ifadesiyle açıklamış.

 

Bu hadisler toplu olarak değerlendirildiğinde, Dünya’nın ömrünün 7000 yıl olduğu Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar bu ömrün, 5600 yılının geçtiği ve ümmetin ömrünün 1500’ü geçmeyeceği açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Ümmetin ömrü 1500’ü geçmeyeceğine göre hicri 1400-1500 arasındaki 100 yıllık dönemde Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhur edip İslam ahlakının dünya üzerinde hakim olmasına vesile olacağı son derece açıktır.

 

Dünkü sohbetinde yine Cüppeli ‘insanlar ne günah işlerlerse işlesinler iman ederlerse bütün günahları silinir’ diyor. İnsanları tamamen samimiyetsizliğe itiyor. Allah Kuran’da günah işleyip samimi tövbe eden bir daha o günaha yaklaşmayan kullarının günahlarını affedeceğini söylüyor. Yapıp yapıp ölürken tövbe edenlerin değil. Cüppeli’yi dinleyen samimiyetsizlerde nasılolsa affedileceğiz, her türlü günahı işleyebiliriz düşüncesine kapılıyorlar. Peki Allah’ın adaletini, her amelin yazıldığını, insanın söylediği tek bir sözün bile hesabını vereceğini hiç mi düşünmüyorlar? Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azab hazırlamışızdır. (NİSA SURESİ /18)

 

Cüppeli tam üç saat boyunca espri üstüne espri yaptı, yanındakilerle katılarak bütün program boyunca güldüler. Şimdi soruyorum size bizim dinimiz nasıl espri konusu olabilir? Anlatılan konularda katılarak gülünecek ne var? Allah Kuran’da cenneti, cehennemi anlatırken ve diğer bütün konuları anlatırken son derece ciddi bir ifade kullanılır. Sonsuza kadar sürecek cehennem espri ile anlatılır mı? Böyle hikmetsiz ve alaycı bir anlatım hangi insanın kalbinde Allah korkusunu uyandırır? Hangi insanı samimi Allah’a ve dine yöneltir? Tam tersine dini bilmeyen insanlarda tamamen samimiyetsiz bir bakış açısının gelişmesine yol açar.

 

Cüppeli konuştukça sürekli alaycı sorular ve gülüşmeler devam etti. Halbuki ahiret ve ölüm çok yakın. Bu programı seyreden herkes, orada o soruları soranlar da Allah’ın karşısında tek başına hesap vermek üzere duracaklar. O gün emin olun hiç kimsenin yüzünde öyle alaycı bir gülümseme olmayacak, hiç kimse öyle koltuğuna yayılmış bir rahatlıkta olmayacak, hiç kimse dünyada olduğu gibi kendine aşırı güvenmeyecek. Orada Allah’ın karşısında dururken başını öne eğip dünyadaki tüm samimiyetsizliğini itiraf edecek, o gün hiç de gülünecek ve alay edilecek bir konu olmadığını çok iyi anlayacak, o gün dünyadayken alaya aldığı şeyin kendisini kuşattığını ve cehennemden çıkmanın asla mümkün olmadığını anlayacak…

 

Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu. (RUM SURESİ / 10)

 

"Bunun nedeni şudur: Çünkü siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı." Böylece ne ordan (ateşten) çıkarılırlar, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir. (CASİYE SURESİ / 35)

 

Bir insanı dinlerken bu ister hoca olsun, ister bir başkası bütün söylediklerini Kuran’la değerlendirin, aksi takdirde eğer inanırsanız ve güvenirseniz siz de onun yolundan gidersiniz ve sonuçta çok ama çok pişman olursunuz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cüppeli Ahmet Hoca insanları nasıl yanıltıyor?

 

Biliyorsunuz tüm Türkiye Cüppeli Ahmet Hoca’nın açıklamalarını dinliyor, Cüppeli’nin cemaati de oldukça kalabalık, sürekli yüzlerce kişiye vaazlar veriyor. Peki Cüppeli’nin bu kadar insanı karşısına toplayıp dini konuları anlatırken ne kadar yanlış ifadeler kullandığını ve halkı nasıl yanlış yönlendirdiğini biliyor musunuz? Televizyonda onu seyredenlerin bu kişiye inanmalarının ne kadar büyük tehlike olduğunu görebiliyor musunuz?

 

Bu kişi birkaç yüz kişiye değil binlerce kişiye dinimizi anlatıyor ve bu kişiye inananlar da dinimizde olmayan bilgileri gerçekmiş gibi dinliyorlar. Cüppeli’nin ne kadar yanıldığını anlamak için onun ifadelerine karşılık Kurandaki ayetlere ve peygamberimizin hadislerine bakmamız gerekir. Ayetler ve hadislere baktığınızda Cüppeli’nin yanılgılarını çok daha iyi görebilirsiniz. Bugün size Cüpepli’nin yanılgılarının bir kısmından örnekler vermek istiyorum:

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Cübbeli Ahmet Hoca'ya göre Cebrail (a.s.), Mikail (a.s.) ve 46 bin melek Hz. Mehdi'nin yanında açıkca görülecektir ve Hz. Mehdi'ye tank, top, bomba hiçbir şey etki etmeyecektir.

 

Hadis’le Cevap: HAZRETİ CEBRAİL (A.S) VE HAZRETİ MİKAİL (A.S), KIRK ALTI BİN (46, 000) MELEK İmam Mehdi'nin YARDIMCILARI VE YOLDAŞLARI arasında olacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar -Ahmet ibn-i Haceri Mekki (Heytemi) (Beklenen Mehdi'nin Alametleri sayfa 31, sayfa 47) Halbuki hadisi şeriflere göre Deccal Hz. Mehdi'ye işkence edecektir, hapsedecektir. Hz. Mehdi çok çile ve zorluklarla karşılaşacak, bu yüzden ona tabii olan insanların sayısı çok az olacaktır. (Ehli Bedir sayısında yani 313 kişi civarında.) Cübbeli Ahmet'in izahlarıyla hadisi şeriflerin anlattığı olaylar çelişiyor.

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Cüppeli konuşmalarında Hz. Mehdi bu yüzyılda çıkmayacağını iddia ediyor.

 

Hadis’le Cevap: Fırat'ın suyunun barajla kesilmesi, Afganistan'ın, Azarbaycan'ın, Irak'ın işgali, müslümanlara zulüm uygulanması, Kabe'nin işgali, Ramazan ayında 15 gün arayla ay ve güneş tutulmalarının olması, bir kuyruklu yıldız çıkması, 2. bir kuyruklu yıldız çıkması (İmam Rabbani Hazretlerinin bildirdiği yıldız), bu yıldızın batıdan doğuya doğru hareket etmesi, iki uçlu ve parlak olması ve bu kuyruklu yıldızın çıkışından önce yağmurların kesilmesi, Bağdat'ın alevler içinde kalması, Bağdat'ın yıkılması, Irak'ın para biriminini kaldırılması, Irak'ın yeniden yapılanması, İran-Irak arasında savaş olması, hayat pahalılığının artması, ekonomik kriz, binaların yükselmesi, zinaların artması gibi yüzlerce alamet Hicri 1400'den sonra 30 yıl içinde hemen hepsi gerçekleşti. Bütün bu alametler Hz. Mehdi’nin çıkış alametleridir ve hadislerde bildirilmiştir.

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Cüppeli konuşmalarında Hz. Mehdi’nin çıkmayacağını, ümmetin ömrünün daha çok uzun olduğunu, kıyametinde kopmasına daha çok vakit olduğunu iddia ediyor.

 

Hadis’le Cevap: ... YAHUT, DÖRT, BEŞ HATTA ON YIL, YÜZÜN İLK YILLARINDAN SAYILIR. BUNA GÖRE; MEHDİ'NİN, YÜZÜNCÜ YILDAN, YEDİ, DOKUZ VEYA OTUZ SENE EVVEL ÇIKMASI, ONUN YÜZÜNCÜ YILIN BAŞINDA ÇIKACAĞINI ÖNLEYEMEZ. BU MÜDDETTEN SONRAYA KALSA, YİNE DURUM AYNI OLUR. (Kıyamet Alametleri, müellif: Medineli Allâme Muhammed b. Resul el-Hüseynî el-Berzencî, Pamuk Yayıncılık, İstanbul 2002 sf. 301)

 

Bu açıklamadan anladığımız şu: Mehdi 1400'de çıkacak fakat açıkça belli olması yani İslamiyet'in hakim olması epey bir süre alacak.

 

Şeyh Nazım Adil El Hakkani Hazretleri "BİZİM BULUNDUĞUMUZ ASIR; MEHDİ ALEYHİSSELAMIN ASRIDIR" buyurmuşlardır.(http://www.osmanli.de/pdf_yazilar/sn_amerika_islam_olacaktir.pdf)

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Cüppeli konuşmalarında Mehdi'nin Mehdi olduğunu anlamak için bir meleğin ona açıkca ve alenen "Bu Mehdi'dir, buna uyunuz" demesi gerektiğini söylüyor. "Yoksa inanmam" diyor.

 

Hadis’le Cevap: (Hz. Mehdi (a.s.)) Peygamberimiz (sav)'in adımlarını izleyecek. KENDİSİNE GÖRÜNMEDEN ONA YARDIMCI OLAN BİR MELEK OLACAK. Bitkini canlandıracak ve zayıfa yardımcı olacak. Şeyh Muhiddin Arabi, Fütuhatül Makiyye, Bölüm 366) Hadisteki "KENDİSİNE GÖRÜNMEDEN ONA YARDIMCI OLAN BİR MELEK OLACAK" ifadesi bu konuyu zaten net bir şekilde açıklıyor.

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Cübbeli Ahmet Hoca bu yüzyılda İslam'ın hakim olmayacağını söylüyor.

 

Ayetle Cevap: Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi - 55. ayet) Bu yüzyılda Allah’ın izniyle İslamiyet'in dünyaya hakim olacağını bu Ayet-i Kerime çok açık ve net şekilde anlatıyor.

 

Cüppeli’nin Açıklaması: Tüm İslam alemi Hz. Mehdi’nin geliş alametlerini heyecanla izlerken Cüppeli bütün bu alametlerin gerçekleştiğini ve peygamberimizin hadislerini görmezden geliyor.

 

Hadis’le Cevap: MEHDİ'NİN ZUHUR ZAMANI YAKINDIR. ONUN ZUHUR ZAMANI OLAN YÜZ (ASIR) BAŞINA GELİNCEYE KADAR NİCE MEBDE'LER (BAŞLANGIÇ ALAMETLERİ) VE MUKADDİMELER (ÖN ALAMETLER) ZUHUR EDECEKTİR...

 

MEHDİ DAHA BÜYÜKTÜR. Onun sebebi ile, İslam'a ve Müslümanlara büyük takviye gelecektir. Onun velayetinin dahi, zahir ve batın büyük tasarrufu vardır. Nice harika hallerin ve kerametlerin sahibi olacaktır. ONUN ZAMANINDA, NİCE HAYRET VEREN HALLER ZUHUR EDECEKTİR. ... Onun vücudunun zuhurundan evvel, adet harici HARİKA HALLER MEYDANA GELECEKTİR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 2. cilt, 381. Mektup, s. 1184-1186)

 

İmam Rabbani Hazretleri'nin Peygamber Efendimiz (sav)'den aktardığı bu hadisi şerifteki harika olaylar Hicri 1400 senesinden beri bugüne kadarki 30 yıllık sürede gerçekten de mucizevi şekilde "tesbih taneleri gibi" birbirini izleyerek gerçekleşmiştir.

 

Açıkça görebileceğiniz gibi peygamberimizin hadisleri Cüppeli Ahmet Hoca’nın yanılgılarını çok net bir şekilde ortaya çıkarıyor. İslam dünyaya hakim olunca, Hz. Mehdi ve Hz. İsa tüm güzellikleriyle, güçlü imanlarıyla ortaya çıktıklarında Cüppeli Ahmet Hoca bu açıklamalarını nasıl izah edecek? Bu kadar insanı yanlış yönlendirmesini nasıl açıklayacak? Aşağıda bildirdiğim Hz. Mehdi ile ilgili sitede yüzlerce hadis var, Cüppeli bu hadislerin hepsini görmezden geliyor. 2014 ve 2021 arasında Allah’ın izniyle İslam bütün dünyaya hakim olacak ve müslümanların bir manevi lideri olacak. İşte bu lider peygamberimizin tüm ayrıntılarıyla bildirdiği Hz. Mehdi’dir.

 

Cüppeli Ahmet Hoca’nın yanılgılarını sizlere hadislerle ve ayetlerle aktarmaya devam edeceğim. Söylediğim gibi Cüppeli’yi dinleyen herkesin önce Kuran’a ve peygamberimizin hadislerine bakmaları gerekir. Aksi taktirde gözlerinin önünde duran gerçekleri göremeyip, doğru olmayan bilgilere inanabilirler. Bu yüzden yazılarımı takip ederseniz sizlere doğru bilgileri aktarmaya devam edeceğim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cübbeli Ahmet Hoca’nın programı o kadar seyredildi ki dün akşam tekrarı yayınlandı. Bu kişi binlerce kişiyi son derece yanlış yönlendiriyor. Bu yüzdenaçıklamalarına Kuran’la ve hadisle cevap vermek, insanlara doğru bilgileri aktarmak çok önemli. İnsanlar onun aktardığı yanlış bilgilere uymaları durumunda hiç ummadıkları bir sonla karşılaşabilirler. Bu yüzden açıklamalarının ne kadar yanlış olduğunu ayetlerle ve hadislerle sizlere aktarmaya devam edeceğim.

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın Samimiyetsiz İfadeleri

 

Öncelikle Cübbeli Ahmet Hoca yetmiş milyon insanın önüne dinimizi anlatmak için çıkıyor, fakat o kadar hikmetsiz konuşuyor ki, insanlarda hiçbir etki uyandırmıyor. Bütün insanların her türlü günahı işleyip sonra tövbe ettiklerinde cennete gireceklerini söylüyor. Bu açıklama karşında Fatih Altaylı hemen ‘Hocam böyle şey olur mu, bir insan bütün hayatını İslam’a göre yaşayacak, tüm ibadetlerini yapacak, diğeri hiçbir şey yapmadan nasıl cennete girecek?’ diye tabii ki soruyor. Oysa Allah Kuran’da samimi yapılan tövbeyi kabul edeceğini söylüyor. Samimi iman eden bir kişi ısrarla aynı hataları yapmaya devam etmiyor. Bütün hayatını günah içinde geçirip sonra ölüm anında tövbe etmekle ilgili Allah ayetinde şu şekilde bildiriyor:

 

Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azab hazırlamışızdır. (NİSA SURESİ / 18)

 

Sonra gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir. (NAHL SURESİ / 119)

 

Gördünüz mü Cübbeli insanları nasıl yanlış yönlendiriyor? Dinimizi bilmeyen kişiler Cübbeli’yi dinlediklerinde her türlü kötülüğü, haksızlığı yapıp tüm hayatlarını dinden uzak geçirip ölürken tövbe ettiklerinde bağışlanacaklarını düşünecekler. Oysa Allah ayetinde sadece bilgisizlik nedeniyle yapılan bir hatadan sonra hemen tövbe edilmesini ve bir daha o hataya dönülmemesini bildiriyor.

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın İbadetlerle İlgili Samimiyetsiz İfadeleri

 

Cübbeli programda namaz ile ilgili aslında uyumak istediğini sadece cehennem korkusundan namaza kalktığını söyledi. Hâlbuki samimi iman eden bir insan ibadetlerde zorlanır mı? İman eden bir insan Allah’a aşka şevkle ibadet eder. Namaz vakti yatağından büyük bir istekle şevkle kalkar. Hiçbir şey onu ibadetinden alıkoyamaz. Bütün ibadetler büyük bir Allah sevgisiyle, aşkla sevgiyle yapılır. Namazda Allah tüm isimleriyle yüceltilir, Müslüman namazda Allah’a olan sevgisini, O’nun yüceliğini, O’na ne kadar bağlı olduğunu ifade eder. Namaz bir Müslüman için en kıymetli anlardan biridir. Allah ile baş başa kaldığı O’na sevgisini ve bağlılığını ifade ettiği andır. Şimdi böyle güzel bir ibadet zorla ve istemeyerek yapılabilir mi? İbadetlere karşı isteksiz olan bir insan kendisinin samimi olduğunu nasıl iddia edebilir? Allah namaza münafıkların üşenerek kalktıklarını bildirir:

 

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (NİSA SURESİ / 142)

 

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (BAKARA SURESİ / 177)

 

Yine Cübbeli cemaatinde onu dinlemeye gelen insanların birbirlerinden yardım ve para isterlerse hemen namazı bıraktıklarını söylemişti. Daha üstelerlerse cemaate de gelmediklerini söylemişti. Şimdi soruyorum size bu nasıl samimiyet? Müslümanlıkta yardımlaşma var, infak var. Allah Kuran’da insanlara sevdikleri şeylerden infak etmelerini öğütler. Gerçek samimi Müslüman dünyadan tamamen geçmiştir. Dünya malına düşkün olmaz, ahireti ister, Allah rızası için yaşar. Kendisinden para ve yardım istenen bir insan nasıl namazı bırakır? Ve bu sanki doğal bir şeymiş gibi nasıl anlatılır? Allah Kuran’da infak edecek bir şey bulamayan Müslümanların samimiyetini örnek verir, şimdi aradaki farkı görebiliyor musunuz?

 

Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur. (TEVBE SURESİ / 92)

 

Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (AL-İ İMRAN SURESİ / 92)

 

Cübbeli sohbetinde Allah’ı zikreden bir insanın hemen uykusunun geleceğini söylüyor ve üstelik uyku problemi olanlara zikretmeyi öğütlüyor. Şimdi buradaki samimiyetsizliği de görebiliyor musunuz? Samimi bir Müslüman Allah’ı şevkle, sevgiyle anar, her yerde Allah’ın ayetlerini görür. Allah’ı sürekli anmak ve yüceltmek ister. Ayetler okunduğunda kalbinde müthiş bir etki oluşur. Şimdi samimi iman eden bir insanın ruh hali ve coşkusu nerde, burada tarif edilen miskin, ibadetleri şevksiz yapan, infak et dendiğinde namazı bırakan bir insanın ruh hali nerde? İşte Cübbeli’nin yetiştirdiği insanlara aşıladığı samimiyet anlayışı bu işte.

 

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (AL-İ İMRAN SURESİ / 191)

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın Saygısız İfadeler Karşısındaki Samimiyetsiz Tavrı

 

Her şeyden önce samimi iman eden bir Müslüman son derece şahsiyetlidir. İman eden bir insan aklıyla, ahlakıyla, bilgisiyle, Kuran’a olan titizliğiyle, konuşmasındaki hikmetle çok üstündür.Dolayısıyla iman etmeyen insanlardan tamamen ayrılır. Böyle samimi bir Müslüman herhangi bir ortama girdiğinde insanlar o kişiye karşı doğal olarak saygı duyarlar, sözlerini dinlerler ve konuşmasındaki hikmetten de son derece etkilenirler. Böyle bir kişinin yanında asla saygıya uymayan bir ifade kullanamazsınız. Asla alaya kaçan bir söz söyleyemezsiniz. Şimdi peygamberimizin şahsiyetini düşünün. Peygamberimizin yanında bir insan asla ağzına gelen soruyu soramaz, böyle katılarak gülemez. Peygamberimiz saygısızlığa ve düzeysizliğe asla izin vermez.

 

Peki ya bu programda yaşananlar? Cübbeli dinimizle ilgili bir konu anlatıyor karşısındaki ‘Bu sahtekârlık değil mi, bu mantıksız değil mi, öyle olmayıp böyle olsa daha akılcı değil mi’ diye son derece saygısız bir üslup kullanabiliyor. Bu soruları soran kişi tüm kainatı çok yüksek bir akılla yaratan Allah’ın ayetlerini ve hikmetini bir türlü kavrayamadığı için böyle saygısız sorular sorabiliyor. Cübbeli de bu soruları gülerek karşısındaki insanlara yaranmaya çalışarak cevaplıyor. Bir insan nasıl Allah’ın hükümlerini yargılayabilir? Zaten tüm kainatı yaratan Allah’ın karşısında küçücük bir beyne sahip. Bir an için durup ben anlayamıyorum diye düşünmüyor, kendinden son derece emin. Bir de orada dinimiz anlatılıyor, sürekli katılarak gülmeler, sırıtmalar, saygısız ifadeler. Şimdi bir samimi bir Müslüman böyle bir ortamda oturabilir mi? Böyle alaycı bir ortamda oturursa onlardan ne farkı kalır?

 

(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. (BAKARA SURESİ / 15)

 

O, size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (NİSA SURESİ / 140)

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın Hz. Mehdi’nin Gelişi İle İlgili Yanılgıları

 

Cübbeli Ahmet Hoca konuşmalarında Hz.Mehdi’nin bu yüzyılda gelmeyeceğini, önümüzdeki yüzyıllarda geleceğini söylüyor. Oysa bu yüzyılda arka arkaya zuhur etmiş çok sayıda Hz. Mehdi'nin geliş alameti var. Cübbeli Ahmet Hoca ileri ki yüzyıllarda bu alametlerin tekrar mı belli bir zaman içinde arka arkaya zuhur edeceğini düşünüyor?

 

Yani Cübbeli'ye göre tekrar mı İran-Irak Savaşı olacak, tekrar mı Irak işgal edilecek, Bağdat alevlerle yok edilecek, Irak'lıların parası kalmayacak, Irak yeniden yapılacak, Irak ordusu kaybolacak, Irak üçe bölünecek, tekrar mı Afganistan işgal edilecek, tekrar mı Azerbaycak işgal edilecek, tekrar mı 1000 yılda bir gelen ve batıdan-doğuya giden çift kuyruklu yıldız geçecek, tekrar mı Fırat'ın suyu kesilecek, tekrar mı Kabe'ye baskın yapılacak ve Kabe'den kan akıtılacak, tekrar mı uzayda insan eli biçiminde bir görüntü oluşacak, tekrar mı Ramazan ayında ard arda ay ve güneş tutulmaları olacak, tekrar mı Şam ve Mısır melikleri öldürülecek, tekrar mı doğu tarafından bir ateş görülecek?

 

Oysa bütün bu alametler peygamberimizin söylediği gibi ard arda gerçekleşmiştir. Oysa birtakım kişiler bütün bu alametlerin çıkmış olmasına rağmen ısrarla Hz. Mehdi gelmecek diye iddia etmeye devam ediyorlar.

 

"İSTİKBAL-I DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ (Hz. Mehdi (a.s.)'nin gelişini) ASIRLARINDA KARİB (yakın) ZANNETMİŞLER." (Sözler, s. 31)

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın Kıyamet Vakti İlgili Yanılgıları

 

Cübbeli Ahmet Hoca kıyametin yüzyıllar sonra kopacağını söylüyor. Halbuki hadislerde ümmetin ömrünün 1500 seneyi geçmeyeceği bildiriliyor. Dolayısıyla ahir zamandayız, peygamberimizin hadislerine göre Hz. Mehdi geldi ve çalışmalarına başladı. Hz. İsa’nın gelişi ve Hz. Mehdi ile İslam’ı hakim etmesi çok yakında gerçekleşecek. Daha sonra insanlarda büyük bir bozulma yaşanacak ve kıyamet bundan sonra kopacak.

 

İbni Abd-il Hamid, Tefsir'inde diyor ki; Muhammed b. Fadl, Hammad b. Zeyd'den, O da Yahya b. Atik'deen O da Muhammed b. Sirin'den, O da müslüman olmuş kitab ehli birisinden rivayet ettiler ki: Allah, gökleri ve yerleri altı günde yaratmıştır. Rabbimin yanında bir gün, sizin dünya hayatında saydığınız bin yıl gibidir. Ve dünyanın eveli altı gündür, yedinci günde kıyamet kopacaktır. Altı gün gitmiştir ve siz yedinci gündesiniz.

 

Ümmetin ömrünün 1500 seneyi geçmeyeceği bu Hadis-i şeriften çok açık anlaşılıyor. Said Nursi Hazretleri Hicri 1545'de kıyamet kopabilir derken demek ki bu Hadis-i şeriflere dayanarak söylemiş.

 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın binlerce insana yaptığı konuşmalarında daha çok fazla yanlış, Kuran’a ve hadislere uymayan ifadeler var. Söylediğim gibi bütün bu yanlışların herkes tarafından mutlaka bilinmesi gerekiyor. İnsanları yanlış yönlendirmek, onlara doğru olmayan bilgileri aktarmak, onları samimiyetsizliğe itmek çok büyük sorumluluktur. Her samimi Müslüman’ın böyle bir durumda vicdanıyla hak olan bilgileri insanlara mutlaka anlatması ve açıklaması gerekir. Bu yüzden bu konuda sizlere yazmaya devam edeceğim. Anlattığım konuları daha iyi anlamak için Cübbeli ile ilgili yazdığım diğer yazılarımı da okumanızı tavsiye ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.