Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AhmetSecerden Yazılar


ahmetsecer

Önerilen İletiler

Bir dine ait olduğunu KABUL etmek o din,in, emir ve yasaklarına uymak kişisel bir tercihtir.. :)

 

Bu kabul(inanç)tercihi olan din bu gezegendeki yaşam içinmi..yoksa ÖTE,si içinmi..bu çok önemli aslında.. :)

 

Allah yada Tanrı veyahut,ta Akıllı Tasarımcı olarak bir Mutlak Varlığı bu gezegende algılamak ise oldukça farklı..ÖTEde görüşülmeden önce burada görüşüp tanışılmalı..hatta samimiyet kurulmalı..yüz göz olacak kadar ileriye bile götürebiliriz bu ilişkiyi..öyle hale gelirizki..o mutlak varlık ile aramızda hiç bir şey kalmaz..ne peygamber ne kitap ne melek ne cin nede şeytan..ne cennet nede cehennem.. :) ne cemaat ne tarikat ne ibadet ne cami ne kilise nede havra kalmaz arada..ne kalır kala kala..SEVGİ..AŞK..öyle demiş bir efendi abi..Ey Tanrım,sanırım aramızda AŞK,tan başka bir şey yok..Tanrı yüz vermese yüz göz olabilirmiydi Tanrısıyla bir kimse..buda CESARET işiymiş meğerse.. :)

 

İçinizde VAR olan sevginizi keşfedin ve paylaşmayı becerin..çünki o sevgi senin VAR oluş nedenin..Ana Babanın sevgisi senin içindeki sevginin tohumu..iki sevgi dolu kabın taşarak başka bir kapta toplanmasından başka bir şey değilsin.. :)

 

Tanrının 99 sıfatının toplandığı YÜZ sadece İNSAN,da var..yani YÜZ,üncü adı YÜZ,üncü esması İNSAN YÜZ,ü..99 ve YÜZ.. :D

 

dayı KENDİNE anlatıyordu,yazıylada kayıt altına aldı..sözüm kişilere yada kişiye değildir ona göre.. :) alınmasın kimse..buda dayının kabulü işte.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 230
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bakın şimdi sayın politika, çok farklı dilden konuşuyoruz. O yüzden anlaşmamız olası değil. .

.

.

.

Bu önem sadece sizin kafanızın içinde... Bence sıfırdan öte bir anlam ve önemi yok...

 

Ben sizin inanip inanmamanizla ilgilenmiyorum,gerek te duymuyorum buna ama en azindan inananlar icin neyin gecerli olup olmadigi konusunda biraz daha kisisel görüslerinizden farkli bilgilere sahip olmaniz gerekir.Yoksa kimsenin kimseye ne akil verme yetkisi yoktur.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

alınmasın kimse

Dayı, senin sözlerinden alınma yok... İçin rahat olsun. Ben senin ne demek istediğini bilirim. Fakat tabii ki bilmek ile kabul etmek arasında fark var.

 

...inananlar icin neyin gecerli olup olmadigi konusunda biraz daha kisisel görüslerinizden farkli bilgilere sahip olmaniz gerekir.

Buna itirazım yok ve bu bilgilere sahip olmaya çalışırım zaten. Yani örnekleme yaptığımız şirk konusunu ele alırsak, insanlar bu kavramı nasıl tanımlayıp nasıl bir inanç oluşturuyorlar bu kavram hakkında diye tabii ki araştırma yaparım ve bu kavrama başkalarının yükledikleri anlamları bilirim.

 

Bilmediğiniz bir kavrama karşı çıkamazsınız, bu konuda mutabıkız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

sn.demirefe.. :)

 

Kendini bilip,kabul etmeyen HAYAL aleminde.. :)

 

İnsan bir tek şeyi bilecek..KENDİNİ.. :)

 

Bunun dışında bildikleri, kişiye kendini bildirecek bilgilerin temeli..temel bilgilileri.. :)

 

Bilmelerin, Bilgilerin BİLGESİ, kişinin KENDİSİ..inkar edemez hiç kimse kendini.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dayı, kendini bilmenin hiç kolay olduğunu sanmıyorum. Çabamız bu tabii, ama hiç kolay değil.

 

Eğer satranç oynuyorsan, sana açılışı hangi hamle ile yapmayı tercih edersin diye sorsam, pek fazla seçeneğin yoktur. Sence bu hamlene ben ne yanıt veririm, tahmin et desem de öyle...

 

Başlangıç hamlelerinde belirsizlik çok azdır. Ama oynanmış bitmiş bir oyun görsek, şahın biri mat olmuş, bırakıp gitmişler. Şahı kıpırdatmayan taşlardan hangisinin son hamleyi yaptığını sorsam da olasılık azdır. Ondan önceki hamle de çok karmaşık olmayabilir.

 

Ama son hamleden yola çıkıp ilk hamleyi tahmin etmek tek kelimeyle imkansızdır. Bu, 64 kareli bir düzlemde, sadece altı çeşidi olan sadece 32 taşla oynanan bir oyun.

 

Evreni ve insanı artık sen düşün, son hamle insan, ona göre...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece piyon nitelik ve isim değiştirebilir..diğerleri neyse o dur..bu piyonda İnsandır..VEZİR olur..hareket serbestisini kazanır her yöne.. :) (çok anlamam satrançtan :D )

 

Kendini bilmek..kendisiyle YÜZleşebilmek..kendini tanımak..kendi öfkesinden kendi sekanetine(sakinliğine)sığınabilmek..zaten sığınılabilecek tek liman kişinin kendi SAKİN limanıdır.. :)

 

Herkesi aldatmak ve sadece kendisini aldatamamak,kendisine yalan söyleyememek..ne kadar zordur bilirim.. :D

 

Herkesle konuşup kendisiyle konuşamamak ve bunun farkında olmamak.. :D herkesle tanışıp kendisiyle tanışmayı ıskalamak.. :D

 

sn.demirefe..24 saatlik olasılıkların tümünü hesaplayarak en doğru tercihi yapabilecek bir tek kişi varmıdır gezegende.. :D var diyorsan Tanrıdır o işte.. :D

 

Satranç örneğin oldukça güzeldi..teşekkür ederim.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Taha Akyol’un Programında Hz. Mehdi Gelmeyecek Diye Çırpınanlar!

 

 

Dün akşam seyrettiniz mi bilmiyorum ama Taha Akyol’un sunduğu Eğrisi Doğrusu isimli programda tartışılan konu Hz. Mehdi’ydi. Taha Akyol katılan konuklara Hz. Mehdi’nin gelip gelmeyeceğini, bazı insanların Hz. Mehdi olduğunu söyleyerek insanları kandırdığını sordu. Katılan konuklarda kesinlikle bu yüzyılda Hz. Mehdi’nin gelmeyeceğini, bu konuda hiç sahih hadis olmadığını, Kuran’da Hz. Mehdi’ye bakan hiç ayet olmadığını söylediler. Bunun üzerine programı seyreden halktan sorular yağmaya başladı ve sorular karşısında konuklar renkten renge girmeye başladılar.

 

Öncelikle peygamberimizin dünyanın 7000 yıllık ömrü olduğunu ve 5600 yılının geçtiği, bizim son 1400 yılda olduğumuz soruldu. Hz. Mehdi’nin gelişi için zaten çok az bir zaman kaldığı dile getirildi. Konukların bu konuda hiç bilgisi yoktu. Daha sonra birçok İslam aliminin (Suyuti, Buhari, Tırmizi gibi) Hz. Mehdi’den bahsettiği bildirildi, konuklar bunu da inkar ettiler. Tabii onların inkâr etmesi yüzlerce sahih hadis olduğu gerçeğini değiştirmez. Hz. Mehdi’yi inkâr eden İslam âlimi var mı sorusuna da hiçbir cevap veremediler. İslam’ın hakim olacağı konusuna korkularından hiç girmediler.

 

Bu tür programlar halkın Hz. Mehdi hakkında ne kadar bilinçlendiğini gösteriyor. İslam âlimleri Hz. Mehdi ile ilgili o kadar çok bilgi vermişler, peygamberimiz Hz. Mehdi’yi o kadar detaylı anlatmıştır ki, bir insan hakkında bu kadar detay olması son derece şaşırtıcıdır. Katılan konukların haberi yoksa bu siteden bütün İslam âlimlerinin Hz. Mehdi ile ilgili görüşlerini okuyabilirler. Hz. Mehdi ayrıca Tevrat’ta ve İncil’de de çok detaylı tarif edilmektedir. Kuran’da Nur Suresi 55 ayetinde İslam hâkimiyeti müjdelenir. İslam’ı tüm dünyaya hâkim edecek kişi Hz. Mehdi ve Hz. İsa’dır.

 

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

 

Taha Akyol, Hz. Mehdi ile ilgili program yapacaksa gerçekten bu konu hakkında çok bilgili, Kuran’a ve hadislere hâkim kişileri programa çıkartmalı diye düşünüyorum. Çünkü bu şekilde olduğu takdirde halk çok daha bilgili olduğundan program eğitici olmaktan oldukça uzak olup tam tersine insanlara çok yanlış bilgiler aktarılan bir programa dönüşüyor. En azından programa katılan konuklara tavsiye ettiğim siteyi ziyaret ederek bilgilerini arttırmalarını tavsiye ediyorum. Ayrıca Taha Akyol da bu siteyi ziyaret edip hadisleri incelerse gerçekleri göreceğini düşünüyorum. Halkımızın Hz. Mehdi konusunda bu kadar bilinçli olduğunu görmenin de son derece sevindirici olduğunu eklemek istiyorum…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sözü edilen tv programı türü çabalar, hep "ılımlı İslam" projesinin adımlarıdır. Adamlar babalarının hayrına bu çabaları göstermiyorlar. Amaçları daha geniş kitlelere İslam dinini mantıklı, akılcı bir din olarak yutturup taraftar artırmak ve iktidarlarını pekiştirmek. Zaten hep bunu yapmadılar mı, şirin görünmedikleri, kandırmadıkları bir kesim kalmadı! Oy uğruna yapmadıkları hokkabazlık kalmadı!

 

Sözümona, sözde "ılımlı" diye yutturdukları dini iktidarlarını kaybetmesinler de, Mehdi'ye inanılıp inanılmadığı filan hiç umurlarında değil. İster inansın, ister inanmasın. Yeter ki oyunu kendilerine versin. İnananın da oyunu sömürür, inanmayanın da sömürürler.

 

Biliyorlar ki mehdiye, hadislere filan inananların oyları nasılsa çantada keklik, ehveni şer deyip nasılsa oylarını yine verecekler. Bundan kuşkuları yok. O oyları kaybetme diye bir korkuları yok. Dogmatik zihinlerin öte taraf korkusundan bir yere kayamayacağını biliyorlar. Asıl amaçları, dini şirin gösterip berikilerin oylarını da çekmek.

 

Eski paslı tüfek bazı yazarlara bile "tanrıya inanmam ama caminin önünden geçerken beni çeken bir şeyler hissettim" türü inanç istismarı yaptırıp milleti "hadi az daha destek verelim, hidayete erdi erecek, sevap olur yazık" diye damarından yakalamadılar mı?

 

Bu dogmatik zihinle daha çoook yemler zokalar mideye iner...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrimcilerin son ileri sürdüğü şok edici iddiayı duydunuz mu? Evrimci yayınlar şimdi yeni bir spekülasyonla çalkalanıyor. Evrimcilerin tek bir serçe parmak fosilinden çizdikleri ilginç görünümlü bir canlı resmi manşetten yayınlanıyor. Evrimciler şimdi büyük bir şevkle kendi hayali çizimlerini tüm dünyaya üçüncü bir tür olarak tanıtıyorlar. Dergiler ve gazetelerde evrimcileri desteklemek adına “Bilinmeyen Bir İnsansı”, “Büyük Keşif, Ne Neandertal ne Homo sapiens”, “İnsanlık Tarihini Yeniden Yazacak Gelişme”... gibi çarpıcı başlıklarla halkı etkilemeye çalışıyorlar.

 

Evrimcilerin yayınladıkları resme bakınca nasıl olup da bir serçe parmağından böyle maymunsu bir yaratığa ulaştıklarına şaşırıp kalıyorsunuz. Bu nasıl bir hayal gücüdür? Nasıl çalışan hayali bir mekanizmadır? Bir gün biri yolda bir serçe parmak bulsa sonra da onun resmini çizse bu ne kadar inandırıcı olabilir? Ama hayali çizimler konusunda bildiğiniz gibi evrimcilerin üzerine yoktur. Tek bir domuz dişi bulan evrimciler hayali bir Nebraska adamı tasarlayıp onun ailesini bile çizmişler ve sonra da manşetten bu hayali resimleri yayınlayıp sanki büyük bir buluş yapmış gibi tüm dünyayı etkilemeye çalışmışlardı.

 

Darwinistlerin bu yeni “üçüncü tür” iddiasını ortaya atmalarının nedeni yaklaşık 40.000 yıllık bir serçe parmağı fosilinin Asya’da, Altay Dağlarında bir Sibirya mağarasında bulunmasıdır. Evrimciler bu fosilin Afrika’dan Asya’ya gelmiş olduğunu iddia ediyorlar. Yaptıkları mitokondriyel DNA analizleri sonucunda bu canlı farklı bir türden gelmiş gözüküyormuş! Evrimcilerin Afrika’dan Asya’ya göç hikayesine uymadığından da üçüncü bir insan türü olarak adlandırıyorlarmış. Söylediğim gibi tek bir serçe parmağından evrimcilerin böyle mantıksız iddialar ortaya atmaları son derece şaşırtıcıdır. Fosili bulunan canlının DNA’sı hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bu yüzden canlının neye benzediği, nasıl göründüğü, yüz hatları, anatomik yapısı, iskelet yapısı, kas yapısı, ailesi! Hiç bir şekilde çizilemez. Çizilen resim sadece çizen kişinin hayal gücünden ibarettir. Evrimcilerin bu iddiaları bilimsel terimlerle süslemeleri de hiçbir işe yaramaz. Evrimcilerin iddia ettiği gibi mtDNA (mitokondriyel DNA) analizleriyle bir canlının genetik bilgisine veya fiziksel özelliklerine ulaşabilmek mümkün değildir.

 

Şimdi yaratılışçılar olarak hep birlikte başka bir hayali senaryo bekliyoruz. Fakat bu seferkinin daha heyecan verici ve inandırıcı planlanmasını rica ediyoruz. Çünkü bu tarz senaryolar çok komik oluyor. Dawkins’in son ortaya attığı “uzaylılar yaptı” senaryosu da hayal gücü açısından fena değildi ve son derece eğlendiriciydi. Biraz daha hayal gücü geniş kişilerle çalışmalarını tavsiye etmekten başka bir şey kalmıyor bize diyorum ve yaratılışı kabul etmemek adına yapılan bu çırpınmalara gülüp geçiyorum…

Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. (Hadid Suresi, 4)

 

O Allah ki, yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran’da bahsedilen Hz. Hızır ahir zamanda Hz. Mehdi’ye yardım edecektir. Hz. Hızır insan görünümünde de eşya görünümünde de olabilir. Şu anda kendisi Hz. Mehdi’ye yardım etmek üzere görevdedir. Hz. Hızır Allah tarafından İslam’ın hâkim olması için Hz. Mehdi’ye ve Hz. İsa’ya yardım etmek üzere görevlidir. Hz. Hızır zamana ve mekâna bağlı değildir. Her dönemde yaşar. Hz. Musa kıssasında Hz. Musa’ya yardım eden kişidir. Hz. Hızır kıssasında Hz. Musa’nın onunla birlikte yola çıktığı ve onun yaptıklarına çok şaşırdığından ve karşı çıktığından bahsedilir. Hz. Hızır yolda giderlerken bir gemiyi delmiş, bir çocuğu öldürmüştür. Daha sonra bir duvarı inşa etmiştir ve hepsinin hikmetini Hz. Musa’ya tek tek açıklamıştır. Hz. Hızır’ın her yaptığı işte bir hikmet vardır, çünkü Allah’ın ilhamıyla hareket eder. Olağanüstü yeteneklere sahip olan Hz. Hızır günümüzde de görevdedir ve yenilmesi mümkün değildir. Bugün kendisiyle ilgili birkaç sırrı sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Hz. Hızır duvarcı ustasıdır

 

"Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular." (Kehf Suresi, 77) Aynı zamanda bu duvar Hz. Süleyman'ın Mescidinin duvarıdır. Ona da işaret ediyor. Ki bildiğiniz gibi bu duvar yeniden inşa edilecektir. Mehdi tarafından Süleyman'ın Mescidi yeniden imar edilecektir. Rivayetlerde de belirtilmiştir. Ama bu ayette Hz. Hızır'ın bir özelliğini görüyoruz. "Hemen onu inşa etti". Duvarcı ustası, ne demektir? Mehdi aynı zamanda bütün masonlara da hâkim olacaktır. Yani hepsinin iman etmesine vesile olacaktır. Hepsinin Müslüman olmasına sebep olacak ve bütün duvarcı ustalarını da kendine tabi edecektir. Onlar yüzyıllardan beri, binlerce yıldan beri, binlerce yıldan beri Adonay'ı bekliyorlar. Onların lideri Adonay’dır. Yani onların efsanelerine göre Adon'dur onların lideri. Binlerce yıldan beri bekliyorlar."Hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin". Hâlbuki Hz. Hızır bu işi Allah rızası için yapıyor. Bir hikmetle yapıyor ve ücret almadan yapıyor, Mehdi’nin de özelliği hiçbir ücret istememesidir.

 

Hz. Hızır'dan kimler, neden korkarlar?

 

Şimdi. Hz. Hızır 'dan insanlar neden korkuyorlar biliyor musunuz? Kuran’a tabi olan Müslüman Hz. Hızır'dan korkmaz, Allah'tan korkar, Kuran'a göre hareket eder; dolayısıyla ölçüp tartarak hareket edeceği için ve şeriata göre davranacağı için, belirli şeyleri yapamaz. Fakat Hızır herhangi bir dine bağlı değildir. Dolayısıyla Kuran'a da bağlı değil, İncil'e bağlı değil, Tevrat'a bağlı değildir. Allah'tan ona özel bir şeriat indirilmiştir, ona bağlıdır. Mesela Hızır bir şey yapıyor, Kuran'a göre olmaması gereken bir şey yapıyor, ama yapıyor. Kuran'a göre kesinlikle olmaz, ama o kendi şeriatına göre olur. Kuran’da Hz. Hızır kıssasında Hızır’ın yaptığı ve Hz. Musa’nın şaşırdığı ve karşı çıktığı üç olaydan bahsediliyor.

 

Onun için insanlar bazen Hz. Hızır'ı çok acımasız buluyorlar. Akıl almaz derecede acımasız buluyorlar. Ve nerede, ne zaman, ne yapacağını bilmedikleri için ve nerde ne zaman neye karşılık vereceklerini bilmedikleri için ve hiçbir zaman için tespit edemedikleri için Hz. Hızır’ı, bundan çekiniyorlar. Tutulması, alıkonması, yakalanması mümkün olmayan bir insandır Hz. Hızır. Ne zaman nerede çıkacağı ortaya belli olmaz; ne zaman nerede aniden kaybolacağı da belli olmaz. Ve Kuran'a da tabi değildir, kendi şeriatına tabidir. Kendi şeriatına göre doğru bulduğunu da yapar, yaptığında da karşısındakini perişan eder. Ve hiçbir şekilde de karşıdaki kişi karşı koyamaz.

 

Hızır'ın da bunu yaparken ölçüsü şudur; Hz. Hızır Allah'ın veli kullarına zarar gelmesine izin vermez. Buna çok titizdir, bununla görevlendirilmiştir. İyileri korur, kötüleri de etkisiz hale getirir. Dine, İslam'a zarar vereceğinden emin olduğu kişileri etkisiz hale getirir. Ya da bir cismi de etkisiz hale getirir; bir şey yapamayacak hale getirir. Müslüman'ın da sürekli yolunu açar, mesela Mehdi’nin, Hz. İsa’nın yolunu açar. Deccal'in en çok korktuğu şey Hızır'dır. Deccal, Mehdi’den korkmaz, Hz. İsa'dan da korkmaz ama Hızır'ı gördü mü kanı iliği çekilir. Hızır'ı tanır bilir. Mehdi çok şefkatli, merhametlidir ve mazlumdur. Kuran'a çok titizdir. Ondan bir zarar gelmeyeceğini bilirler. Ama Mehdi ile uğraşanları, Hz. İsa ile uğraşanları, Hz. Hızır düşman bilir. Gizli, açık mutlaka tespit eder. Hz. Hızır ile ilgili bilinmeyen sırları sizlere anlatmaya devam edeceğim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz. Mehdi’nin son çıkış alameti hapsedilmek olacak

 

Hz. Mehdi’nin son çıkış alameti ne olacak biliyor musunuz: hapsedilmek. Hz. Mehdi inkâr edenlerin tüm tuzaklarından kurtulacak ve büyük bir şevkle yıllarca İslam’ı tüm dünyaya yaymaya devam edecektir. Büyük mücadelesinde kendisine sadece 313 talebesi inanacak ve bu ihlâslı insanlar tüm zorluklara direnerek asla onun yanından ayrılmayacaklardır. Bu gençler tıpkı peygamberimiz döneminde olduğu gibi iman ettikleri için aileleri ve toplum tarafından dışlanacaklar, çirkin iftiralara maruz kalacaklardır. Hz. Mehdi’de düşmanları tarafından şehit edilmek, sürülmek ve hapsedilmek istenecek bu uğurda her yöntem denenecektir. Hz. Mehdi’nin son çıkış alameti tüm suçsuzluğuna ve masumiyetine rağmen hapsedilmesi olacaktır. Mehdi hapsedilecek ve bu sebeple insanların gözünden uzun bir süre kaybolacaktır. Bu onun çıkışındaki EN BÜYÜK ve SON alamet olacaktır.

 

Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali'den rivayet edildi: MEHDİ 2 KEZ İNSANLARIN GÖZÜNDEN KAYBOLACAKTIR. Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek... Bu hadis, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur. Bu hadis ile, Mehdi'nin 2 kez insanlardan ayrı kalacağı bildirilmiştir. Yani insanların gözünden uzak bir konumda olacaktır. Bu kaybolmaların birincisi kısa, ikincisi ise daha uzun olacaktır.

 

-İ MUHAMMED'İN KAİM'İNİN (HZ. MEHDİ'NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)

 

-İ MUHAMMED'İN KAİM'İNİN (HZ. MEHDİ'NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)

 

"Bu kıyamın sahibinin (Hz. Mehdinin) iki gaybeti vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: Öldü. Bazıları diyecek ki: Öldürüldü. Bazıları diyecek ki: Gitti...(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)

 

Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi'ye bu yüzden "GAİB", yani "kaybolan hapsedilen, hapsedilmek suretiyle insanların gözünden kaybolan" demiştir. Bu yüzden Hz. Mehdi'nin lakabı ve isimlerinden biri "GAİB"dir.

 

Hz. Mehdi’nin suçsuz yere hapsedilmesi onun suçsuz olduğunu bilen tüm halkın gözleri önünde gerçekleşecektir. Hz. Yusuf’da masumiyetinin çok iyi bilinmesine rağmen halkın gözü önünde hapsedilip yıllarca zindanda tutulmuştur. Zindandan çıkınca da tüm hazinelerin başına getirilip vezir olmuştur. Haksız yere hapsedilmesi Hz. Mehdi’nin şerefidir ve şanını yüceltecektir. Tüm dünyaya İslam’ı yaymasına Hz. İsa ile birlikte tüm ihtişamıyla halkın karşısına tekrar çıkmasına kimse engel olamayacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

 

Öldüğünüzde her şeyinizi arkanızda bırakıp gideceksiniz…

 

Bundan yaklaşık on yıl önce çok yakın bir akrabamın ölüm haberi sabah çalan bir telefonla geldi. Dışarıdayken kalp krizi geçirip vefat etmişti. Duyduğumda bir daha o kişiyi hiç göremeyeceğimi, onun için dünya hayatının tamamen bittiğini düşünmüştüm. Önce o gün üzerine giydiği kıyafetleri geldi, ardından arabasının anahtarını getirdiler. Marka kıyafetlerine ve arabasına çok değer verirdi, hepsini arkasında bırakarak tek bir şey bile almadan ahirete gitti. Eşyalarını bir bir yakınlara, yoksullara dağıttılar. Kimi de on yıl geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi duruyor. İnsan ölüyor ve her şeyini arkasında bırakıyor, o çok değer verdiği eşyalar yıllarca hiç bozulmadan öylece kalıyor…

 

 

 

Ölümünden birkaç gün sonra işyerine gittiğimde masasında birçok kağıtlar görmüştüm, birikmiş birçok iş yığılmıştı. Kendi eliyle yazdığı defterlere baktım. Daha birçok planı olduğu çok belliydi, çünkü daha 55 yaşındaydı. O gün kalp krizi geçirip öleceği aklından bile geçmiyordu. Söylediğim gibi işini, evini, ailesini, arabasını kısaca her şeyini bir günde, hem de hiç hesap etmediği günde bırakıp Allah’ın huzuruna hesap vermeye çıktı ve o gün onun için sonsuz ahret hayatı başladı. Kısacık ömrü bitmişti işte…

 

O, kulları üzerinde kahredici (kahhar) olandır. Size koruyucular gönderiyor. Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, elçilerimiz onun 'hayatına son verirler.' Onlar (bu işte, ne eksik ne fazla) kusur etmezler. (En'am Suresi, 61)

 

Ölüm gibi, kanser gibi, bir evladın yitirilmesi gibi büyük olaylar insanın gaflet içinde geçirdiği yaşamında bir anda silkinerek uyanması gibidir. İman eden insanlar ölümün yakınlığını ve dünyanın geçiciliğini zaten sürekli düşünürler. Bu yüzden ani ölümler, hastalıklar ve diğer imtihanlar onları Allah’a yaklaştırır ve tevekkülle karşılarlar. Ama iman etmeyenler için ölümle aniden karşılaşmak adeta büyük bir şok etkisi yapar. İnsanlar bir anda dünyanın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu görürler. Bunca hırsın, mücadelenin ardından edinilen tüm malın, mülkün, ailenin, çocukların nasıl bir anda bırakılıp gidildiğini görürler. Bir süre düşünürler ama sonra hemen yine dünyaya dalıp oyalanmaya, kendilerini kandırmaya devam ederler. Hâlbuki onlar şuurunda değilken ölüm onları da hiç beklemedikleri bir anda yakalayacak, hiç hesap etmedikleri bir gün onlarda hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkacaklar.

 

Bütün bunları anlatmamın nedeni bu yazımı okuyan kişilerin bir an için durup düşünmelerini sağlamak, “ben ne için yaratıldım” “bu dünyada her şeyi bırakıp gideceksem neden ahiret için yaşamayayım?” “bu dünya hayatına kapılıp daha sonra hüsrana uğrayanlardan olmayayım” demeleri içindir. Vicdanı açık olanlar mutlaka kalplerinde bir uyanış hissedeceklerdir…

 

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kutlu Doğum programında farklı bir Ertuğrul Özkök …

 

Biliyorsunuz Kutlu Doğum Haftası’nın Haliç Kongre Merkezi’ndeki açılış programı oldukça ses getirdi. CHP Lideri Deniz Baykal’ın katılımı toplantıyı ilginç bir yönde gündeme getirdi. Ama Deniz Baykal’ın dışında toplantıda daha ilginç bir ziyaretçi vardı. Toplantının en ilginç ziyaretçisi TRT Haber’in salondan yaptığı canlı yayına kısa bir süreliğine katıldı. TRT Haber’de yayınlanan Büyüteç Programı, toplantı salonundan canlı yayında ekrana geldi. Yayın devam ederken Ertuğrul Özkök bir anda programa katıldı. Özkök’ün de Kutlu Doğum Haftası etkinliğini ziyarete geldiği böylece ortaya çıktı.

 

Özkök’ü En Çok Etkileyen Ayet:

 

Özkök, hem Kutlu Doğum hem de dinle ilgili çok ilginç yorumlar buldu. Kutlu Doğum etkinliklerini daha önce bilmediğini ama giderek büyüyerek toplumsal bir olay haline geldiğini söyleyen Ertuğrul Özkök, “anlamak için geldim” dedi. Etkinliğin açılışında okunan Kur’an ayetlerinden etkilendiğini söyleyen Özkök, not aldığı bir ayeti de okudu. Özkök canlı yayında şöyle konuştu:

 

“Çok etkilendim, okunan Kur’an ve ayetler çok güzeldi hepsini not aldım. Özellikle Ali İmran Suresi 104. ayeti beni çok etkiledi; ‘Sizden hayra çağıran iyiliği emreden ve kötülüklerden men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır’ Toplumun gerildiği bir dönemde o ayetin orada okunması hoşuma gitti.”

 

Büyüteç Programının sunucusu Özkök’e “Daha dindar bir toplum mu oluyoruz, yoksa dindarların hayatın içine girdiği bir toplum mu oluyoruz?” sorusunu yöneltti. Özkök, bu tartışmalardan artık çok yorulduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

 

“Samimi kanaatim, Türkiye’de çeşitli topluluklar var. Laiklik hassasiyeti olanlar, inançlarını yerine getirme endişesi olanlar var. İki korkuyu da anlamaya çalışmak lazım. Türk toplumunda çoğu insanın inançlı olduğunu düşünüyorum. Babaannemin saçını görmedim ben 10 yıl aynı odada yattım. Annemin başında bir örtü vardı ama çıkardı. Kız kardeşlerimin başı açık. Ama fotoğraflara baktığımda anneannemin çarşaflı olduğunu görüyorum. Buradaki salona baktım toplantıdakilerin 3’te 2’nin kadın olduğunu gördüm. Kadınların buraya gelmesi önemli şeyler.

 

Son 10 Yılda Özkök’te En Çok Gelişen Duygu:

 

Özkök, programın diğer konuklarıyla Hz. Muhammet üzerine sohbet ederken, kendisiyle ilgili ilginç bir saptama yaparak şöyle konuştu:

 

“Son 10 yılda kendi içimde en çok gelişen duygu “şükretme duygusu” Yaşın ilerlemesiyle alakalı olduğunu zannetmiyorum. Ama hayatın güzel şeylerini gençken görmeyiz. Ben hepimiz sonradan görmeyiz diye bir kavram attım ortaya. Toplum olarak zenginleştikçe ilerledikçe bazı şeyleri görüyoruz. 30’lu 40’lı yaşlardan itibaren bir noktaya geliyor ve bazı şeylerin farkına varıyoruz. Sonradan görmelik insanda şükretme duygusunu geliştiriyor. Öncesini gördüğümüz için karşılaştırma imkânı oluyor.”

 

Kur’an okunurken orada Atatürk portresi, türk bayrağı, istiklal marşı, saygı duruşu, salonun 3’te 2’si kadın. Bunlar olumlu şeyler. Kimse kimseye baskı yapmıyor duygusunu samimi olarak hissettiğimiz zaman gerisi kolay.

 

Öncelikle Özkök’e yönelilen “daha dindar bir toplum mu oluyoruz” sorusuna “kesinlikle” diye cevap verebiliriz. 1970’lerden günümüze doğru gelirseniz Türk milletinin giderek çok daha dindarlaştığını görürsünüz. Türkiye’de evrim teorisine inananların sayısı %95’ten %5’e düşmüştür. Artık Türkiye’de kime sorsanız Allah’ın varlığını, kainatın Allah tarafından yaratıldığını kabul ettiklerini görürsünüz, oysa bu söylediğim gibi yıllar önce böyle değildi, son derece materyalist ve ateist düşünce hâkimdi. Ama Türkiye’de sol giderek etkisini yitirdi. Burada tabii önemli olan her iki tarafında birbirine saygı göstermesi, insanların özgür iradeleriyle, hiçbir baskı olmadan dinimizi anlamaları ve Allah’a yönelmesiydi.

 

Başka bir röportajda Ertuğrul Özkök “artık Kuran’ı anlıyorum” diyor. Kendisine daha önce verilen Kuran meallerini anlamakta zorluk çektiğini ama şimdi okuduğu meallerden çok iyi anladığını ve ayetlerden çok etkilendiğini dile getiriyor. Bende herkese Ali Bulaç’ın Kuran mealini okumalarını tavsiye ederim, bu meal son derece açık ve anlaşılırdır.

 

Her zaman söylüyorum, Türkiye’de çok olumlu ve güzel gelişmeler yaşanıyor. Hem Deniz Baykal’ın hem de Ertuğrul Özkök’ün yaptığı açıklamalar insanları çok etkiledi. Kutlu doğum haftasının bir bereketi olarak bu gelişmelerin insanlarda çok güzel bir etki oluşturduğunu düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kutlu Doğum programında farklı bir Ertuğrul Özkök …

.

.

.

Her zaman söylüyorum, Türkiye’de çok olumlu ve güzel gelişmeler yaşanıyor. Hem Deniz Baykal’ın hem de Ertuğrul Özkök’ün yaptığı açıklamalar insanları çok etkiledi. Kutlu doğum haftasının bir bereketi olarak bu gelişmelerin insanlarda çok güzel bir etki oluşturduğunu düşünüyorum.

 

Ben hala Mehdi ile ilgili ayeti bekliyorum ama siz bunu unutturmaya calisiyorsunuz.Ispat edemediginiz bir iddiayi ne Peygambere ne de Allah'a mal etmeye hakkiniz yoktur.Olmayan birseyi varmis gibi göstermekse Allah'i yalanci cikarmaktir.

 

Evet Mehdi ile ilgili ayeti lütfen gönderinde tüm forumdakiler okuyup ögrensinler.Yok öyle kivirmak.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sansürsüz Programında evrimciler yine çırpınıp durdular!

 

Dün akşam yayınlanan Sansürsüz programını seyrettiniz mi bilmiyorum ama eğer seyretmediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. Bu programları kaçırmamanız çok önemli, çünkü her program evrimcilerin nasıl çaresizlik içinde kıvrandıklarını çok açık bir şekilde gösteriyor, hiçbir soruya doğru dürüst cevap veremiyorlar. Bizde koltuklarımıza oturup 21. Yüzyıl bilimi karşısında yenik düşen evrimcilerin geçirdiği hezeyanları keyifle izliyoruz. Evrimciler Yiğit Bulut’un “12 yaşındaki çocuğa evrimi anlatmak isteseniz nasıl anlatırsınız” sorusuna tam kırk dakika hiçbir cevap veremediler, lafı ağızlarında geveleyip durdular. Tek bir açıklama bile alamayan, evrimcilerin hikmetsiz konuşmalarından hiçbir şey anlamayan Yiğit Bulut da boş yere yanıt almak için çırpınıp durdu. Oysa evrimciler bu yüzyılda o kadar çok konuda köşeye sıkıştılar ki tabii ki cevap vermek yerine sürekli demagoji yapma yöntemleri deniyorlar.

 

Aslında evrimcileri o programın ilk dakikasında susturmak çok kolaydı. Tek bir protein bile tesadüfle olamıyor, 300 milyon fosil yaratılışı ispat ediyor, tek bir ara geçiş formu yok! Eğer ara geçiş formu varsa yaratılışçılar 10 trilyon veriyorlar, neden gidip almıyorsunuz? Dawkins neden yaratılışçılarla karşı karşıya gelmekten çekiniyor? Yurtdışındaki gazetelerde çarşaf çarşaf Dawkins tartışmaya davet ediliyor ama sürekli kaçıyor, eğer kendinize güveniyorsanız neden yaratılışçıların karşısına çıkmıyorsunuz? Neden teoriyi ortaya atan Darwin bile “neden ara geçiş formu bulamıyoruz, neden yer altında çok sayıda ara geçiş formu yok?” diye sorarken hatta “şu anda tek düşündüğüm intihar etmek üzere olduğum” diye çırpınırken siz hala teoriyi ayakta tutmaya çalışıyorsunuz? Tek bir proteinin oluşması için başka bir protein gerekiyor, o zaman canlılık nasıl tesadüfen oluşabilir? gibi daha yüzlerce soru ile evrimciler darmadağın edilebilirdi. Bu sorular sorulamasa da evrimcilerin hiçbir doyurucu açıklama yapamamaları aslında kendilerinin de bu teorinin ne kadar çarpık bir teori olduğunu bilinçaltında bildiklerini gösteriyordu.

 

Evrimcilere programda sorulacak çok önemli bir konu daha vardı. Evrimciler “biz bilim adamıyız, biz keşfederiz!” diye övünüp duruyorlar. Sen sadece beyninin içinde yaşayan bir insansın. Dışarıda ses yok, ışık yok, dışarısı kapkaranlık. Sen beyninin içinde küçücük bir yerde apaydınlık bir dünya seyrediyorsun. Üstelik beyninin içinde bu görüntüleri gören bir göz, sesleri duyan bir kulak var ama etten ve kemikten değil. Sen sadece bu monitörde sana gösterilen görüntülerle muhatapsın, asla o monitörün başından kalkamıyorsun. Beynine giden elektrik sinyali koptuğunda olduğun yerde kalakalıyorsun. Şimdi bu kadar aciz bir konumdayken, sadece Allah’ın sana gösterdiği görüntülerle muhatapken neyin biliminden ve bilim adamı olmaktan bahsediyorsun? Sen ancak Allah’ın sana ilham ettiği şeyi keşfedebiliyorsun, O’nun sana öğrettiklerini araştırabiliyorsun. Eğer gerçekten bilim adamı olmak istiyorsan o görüntünün dışına çıkman lazım, sadece beyninin içinde oluşan görüntüleri değil dış dünyanın aslına ulaşman lazım ama bunu yapacak gücün yok, çünkü böyle yaratılmışsın. Dış dünyada madde tamamen saydam, bunu bilim adamları kabul ediyorlar. Dış dünyadan beynimize gelen görüntülerin elektrik sinyalleriyle beynimizin kapkaranlık bir bölgesinde apaydınlık şekilde oluştuğunu da biliyorlar ama hala büyüklenebiliyorlar.

 

Söylediğim gibi evrimciler artık iyice köşeye sıkıştılar. Bütün bu sorulara verecek tek bir cevapları dahi yok. Kendi beyinlerinin içinde gördükleri görüntüler karşısında çırpınıp duruyorlar, daha dış dünyanın aslına asla ulaşamayacaklarının farkında bile değiller. Onları seyretmenin en eğlenceli yanlarından biri de bu işte… Bu programların hiçbirini kaçırmamanızı tavsiye ederim, tarihi yenilişin programları bunlar, evrimcilerin nasıl köşeye sıkıştıklarının tüm dünyaya sergilendiği programlar bunlar….

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fetih Suresi'nin 28. ayeti ahir zamana ve Hz. Mehdi'ye işaret etmektedir

 

Kİ O, ELÇİLERİNİ HİDAYETLE VE HAK DİN İLE, DİĞER BÜTÜN DİNLERE KARŞI ÜSTÜN KILMAK İÇİN GÖNDERDİ. ŞAHİD OLARAK ALLAH YETER.(FETİH SURESİ, 28)

 

 

1. Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile...

 

Fetih Suresi’nde yer alan ayetin bu bölümünde Allah insanları uyarıp korkutsunlar diye gönderdiği elçilerinden bahsetmektedir. Ayette Allah peygamberlerini, müceddidlerini, velilerini, evliyalarını, hidayet önderlerini doğru ve hak olan hükümlerle ve razı olduğu hak dini insanlara tebliğ etmek için gönderdiğini bildirmektedir.

 

Hz. Mehdi (a.s.) da Ahir zamanın en büyük hidayet önderidir. Ahir zamanın en büyük müçtehidi (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi), en büyük müceddidi (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyen, yenileyici), en büyük mürşidi (doğru yolu gösteren kişi) ve kutb-u azamıdır.1(yani Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan olup zamanın en büyük mürşididir)

 

Ayrıca ayetin bu bölümünde Allah elçilerini hidayetle gönderdiğini bildirmektedir. Bilindiği gibi Mehdi kelimesi hidayete eren, hidayete vesile olan anlamını taşımaktadır. Bu nedenle ayet Hz. Mehdi (a.s.)’a yani Ahir zamanın en büyük hidayet önderine de işaret etmektedir. . Allah'ın izniyle, Ahir zamanda insanların hidayetine vesile olacak olan Mehdi (a.s.), İslam dinini tüm bidatlerden2 temizleyecek ve Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde olduğu gibi dinin İslam ahlakına tam uygun şekilde yaşanmasına vesile olacaktır.3

 

2. ... diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.

 

İnsanlık tarihinde din ahlakının hakimiyeti sadece Hz. Zülkarneyn (a.s.) ve Hz. Süleyman (a.s.) dönemlerinde yaşanmıştır. Onlardan sonra içinde bulunduğumuz Ahir zamana kadar yeryüzünde dinin böyle bir hakimiyet dönemi bir daha yaşanmamıştır. Allah'ın Peygamberimiz (s.a.v.)’e bildirdiği haberlere göre yeryüzünde dünya çapında bir din hakimiyeti son olarak Ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur edeceği hicri 1400 itibariyle Allah onun eliyle tüm inkarcı felsefeleri fikren yerle bir edecek, insanların akın akın İslam dinine girmelerine, Allah'a iman etmelerine, güzel ahlakın dünya çapında yaşanmasına vesile olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle tek hak din olan İslam yeryüzünde hakim hale gelecek, Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulu ardından tüm Hıristiyanlar topluca İslam dinine gireceklerdir.

 

Yine birçok Yahudi Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle Müslüman olacaktır. Bu çağda insanlar akın akın Allah’ın hak dinine yönelerek Müslüman olacaklardır. İslam dini diğer tüm dinlere üstün gelecek ve dünya çapında bir hakimiyet devri yaşanacaktır.

 

 

1.Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette EN BÜYÜK BİR MÜÇTEHİD (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) hem EN BÜYÜK BİR MÜCEDDİD (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyen, yenileyici), hem HAKİM, hem MEHDİ hem MÜRŞİD (doğru yolu gösteren kişi) hem KUTB-U AZAM (Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan, zamanın en büyük mürşidi) olarak BİR ZAT-I NURANİYİ (nurlu bir zatı) GÖNDERECEK ve O ZAT da, EHL-İ BEYT-İ NEBEVİDEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) OLACAKTIR. (Mektubat, s. 411-412)

2. Resulullah'ın (s.a.a) her yaptığını o da (Hz. Mehdi (a.s.) da) yapacaktır; Resulullah (s.a.a) cahiliyet temellerini yıktığı gibi o da Hz. Mehdi (a.s.) da) önceki temelleri yıkacaktır. O (Hz. Mehdi (a.s.)), İslam 'ı yeniden baştan alacaktır. (Mikyalu’l Mekarim, c.1, s.5)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Topraktan yaşama, birkaç adım sonra da mezara…

 

Hiç televizyonda podyuma çıkan mankenleri izlediniz mi? Yüzlerinde son derece donuk ve anlamsız bir ifade ile bir yerden aniden çıkıp çok kısa bir süre podyumda yürüyüp sonra aniden kayboluyorlar. Tıpkı topraktan çıkıp çok kısa bir süre yaşayıp tekrar toprağa dönme gibi… Ömürleri gerçekten kısacık, sanki bir göz çarpması gibi. Bir bakıyorsunuz çok güzel ve gençler, bir bakıyorsunuz yaşlanıp ölmüşler ve toprağın altına girmişler. Kendince çok havalı ve çok güzel olan hiç kimse bu döngüden asla kurtulamıyor, zamanı uzatmak istese onu da başaramıyor. Bir anda yaşlanıp çöküyor, acizleşiyor, unutuluyor ve sonunda da ardında hiçbir iz bırakmadan ölüp gidiyor. Bir sonraki nesil bir önceki neslin adını sanını bile hatırlamıyor, hepsi unutuyor, ardında hiçbir iz bırakmadan kaybolup gidiyor…

 

İşte dünya hayatı tıpkı podyumda atılan birkaç adım gibi, çok ama çok kısa. Görmek istiyorsunuz, yakalamaya çalışıyorsunuz, ama bir bakıyorsunuz avuçlarınızdan kayıp gitmiş. O podyumda yürüyen milyonlarca manken şu anda toprağın altında sessizce yatıyorlar. O güzel bedenlerinden, yüzlerinden, gözlerinden, harika saçlarından eser bile kalmamış. Mezarların altı tamamen sessiz, çıt bile çıkmıyor. O podyumlarda yaşanan debdebeden, kahkahalardan, sevinç çığlıklarından eser bile yok. Mezarın altında ne parfüm kokusu var, ne kola takılan Chanel çantalar var, ne marka saatler, gözlükler var, hiçbirşey ama hiçbirşey yok, sadece uzun ve düzgün kemikler var o kadar. Dünyada sahip oldukları hiçbir şey de yok, ne Miami’de kaldıkları oteller, ne sabahlara kadar eğlendikleri partiler, ne sahip oldukları spor arabalar, ne de yüzlerce çift marka ayakkabılar. Sadece ama sadece derin bir sessizlik ve tek başına mezarda yatan küçücük bir torbaya sarılı kemikler var o kadar…

 

Gördüğü her görüntünün sonunu düşünmeyen insan adeta bir hayal dünyasında yaşıyor demektir. Baktığı anda dış dünyayı pespembe görür. Güzel insanlar, müthiş bir zenginlik, harika vücutlar, marka kıyafetler… Kendince bunlara özenir, sahip olamadığı için yakınır ve hayatı boyunca bunlara sahip olmak için didinip durur. Kimi de kendi bedenini beğenmez, güzel vücutlu insanları kıskanır, hayatı boyunca eziklik duyar. Peki ya sonunda ne olur? Sonunda herkes aynı mezara ve aynı toprağın altına girer. Bütün güzellikler bir anda kaybolup gider. Bu yüzden gördüğünüz her görüntünün sonunu mutlaka düşünün. Gördüğünüz olağanüstü güzel bir yüz, harika bir ses, mükemmel bir beden bir gün mutlaka yok olup gidecektir. Allah her gün binlerce insanı toprağın altına geri gönderir ve geriye onlardan hiçbir şey kalmaz. Bu yüzden gerçek değerli olan insanın yalnızca takvasıdır, geriye yalnızca Allah için yaptıkları ve salih amelleri kalır. Onun dışında şu dünyada yaşayan milyarlarca insan çok kısa ömürlerini tüketip bir daha asla dönmemek üzere toprağa girecektir. Şu anda hayatta olmalarının nedeni kendileri için belirlenen ölüm gününü ve saatini beklemeleridir…

 

Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 26)

 

İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir. (Nur Suresi, 39)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fetih Suresi'nin 28. ayeti ahir zamana ve Hz. Mehdi'ye işaret etmektedir

 

Kİ O, ELÇİLERİNİ HİDAYETLE VE HAK DİN İLE, DİĞER BÜTÜN DİNLERE KARŞI ÜSTÜN KILMAK İÇİN GÖNDERDİ. ŞAHİD OLARAK ALLAH YETER.(FETİH SURESİ, 28)

.

.

.

Mehdi (a.s.)), İslam 'ı yeniden baştan alacaktır. (Mikyalu’l Mekarim, c.1, s.5)

Îste ayetleri böyle carpitarak kendi kafaniza göre yorumlayarak Islam dininin icine ettiniz.O ayetin neresinde Mehdiden bahsediliyor.Elciler gönderdik dmek mehdi anlaminami geliyor sizin alfabenizde.

 

Insanlardan utanmayanlarin Allahtan korkmalari beklenemez.Eger hala Kuran tahrif edilmiyor diyen varsa yukardaki carpitmayi okuyabilir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üstad, Risale-i Nur Külliyatı'nda 63 defa Hz. Mehdi'nin bir şahıs olduğunu ve bir insan olarak geleceğini ifade etmiştir.

 

SAİD NURSİ’NİN, HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN BİR ŞAHSI MANEVİ DEĞİL “ŞAHIS” OLDUĞU YÖNÜNDEKİ AÇIKLAMALARI:

 

1. Dördüncü Sualinizin Meâli: Âhirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm Deccalı öldürdükten sonra, insanlar ekseriyetle din-i hakka girerler. Halbuki, rivayetlerde gelmiştir ki, "Yeryüzünde Allah Allah diyenler bulundukça kıyamet kopmaz." (Müslim, 1: 131; 4:2268; Müsned, 3:107, 201, 268; Kenzü’l-ummal,14:227, 228.) Böyle umumiyetle imana geldikten sonra nasıl umumiyetle küfre giderler?

 

Elcevap: Hadis-i sahihte rivayet edilen, "Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın geleceğini ve şeriat-i İslâmiye ile amel edeceğini, Deccalı öldüreceğini" (Buhari, 4205; Müslim, 1: 136; Fethü’- Kebir, 2:335.2) imanı zayıf olanlar istib’ad ediyorlar. Onun hakikati izah edilse, hiç istib’ad yeri kalmaz. Şöyle ki: O hadisin ve Süfyan ve Mehdî hakkındaki hadislerin ifade ettikleri mânâ budur ki: Âhirzamanda, dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak:

 

Birincisi: Nifak perdesi altında risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr edecek, Süfyan namında müthiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. ONA KARŞI ÂL-İ BEYT-İ NEBEVÎNİN SİLSİLE-İ NURANÎSİNE BAĞLANAN, EHL-İ VELAYET VE EHL-İ KEMALİN BAŞINA GEÇECEK ÂL-İ BEYTTEN MUHAMMED MEHDİ (1. İFADE) İSMİNDE BİR ZÂT-I NURANÎ (2. TEKRAR), o Süfyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi (münafıklık akımını) öldürüp dağıtacaktır.

 

İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, Ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zâbitan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşî bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir gûnâ hâkimiyet verir. Öyle de, Allah’ı inkâr eden o cereyan efradları, birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispritizma ve manyetizmanın hâdisâtı nevinden müthiş harikalara mazhar olan Deccal ise, daha ileri gidip, cebbârâne surî hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilân eder. Bir sineğe mağlûp olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın ulûhiyet dâvâ etmesi ne derece ahmakçasına bir maskaralık olduğu malûmdur.

 

İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır. (Nisa Suresi’nin 156-159. Ayetleri)

 

Evet, her vakit semâvattan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’ eden (Hazret-i Cibril’in Dıhye suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı, İsâ dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsâ, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset giydirip dünyaya göndermek, o Hakîmin hikmetinden uzak değil. Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için vaad etmiş ve vaad ettiği için elbette gönderecek. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u imanla onu tanır. Yoksa, bedâhet derecesinde herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, sf. 59-61)

 

 

 

2. Saidu’n-Nursî imzalı "Tekbirâtü’l-Huccac fî Arafat" başlıklı mektupta, "Nurun ehemmiyetli bir kısım şakirtleri pek musırrâne olarak âhirzamanda gelen âl-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar. Sen de onların fikirlerini musırrâne kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Bu bir tezattır. Hallini isteriz" diye sormaları sebebiyle, onlara cevap olmak üzere, BUNDAN SONRA GELECEK MEHDÎ-İ RESULÜN (3. TEKRAR), temsil ettiği kudsî cemaatin şahs-ı mânevîsinin üç vazifesi olduğu, bunların imanı kurtarmak, hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) ünvanıyla şeâir-i İslâmiyeyi ihyâ etmek ve inkılâbât-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur’âniyenin ve şeriat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) kanunlarının bir derece tâdile uğramasıyla O ZÂT (4. TEKRAR), bu vazife-i uzmâyı yapmaya çalışır. Nur şakirtleri birinci vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur’da gördüklerinden, ikinci, üçüncü vazifeleri de, buna nisbeten ikinci, üçüncü derecededir diye, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevi mehdi telâkki ediyorlar. Bir kısmı, o şahs-ı mânevînin bir mümessili olan bîçare tercümanını zannettiklerinden, bazan o ismi ona da veriyorlar. Hattâ, evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nur’u aynı o âhirzamanın hidâyet edicisi olduğu, bu tahkikatla teville anlaşılır diyorlar. İki noktada bir iltibas var; tevil lâzımdır.

 

Birincisi: âhirde iki vazife, gerçi hakikat noktasında birinci vazife derecesinde değiller. Fakat hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) ve ittihad-ı İslâm avamda ve ehl-i siyasette, hususan bu asrın efkârında o birinci vazifeden bin derece geniş görünüyor. Gerçi her asırda hidayet edici bir nevi mehdî ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması itibarıyla, ÂHİRZAMANIN BÜYÜK MEHDÎSİ (5. TEKRAR), ünvanını almamışlar.

 

İkincisi: ÂHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI (6. TEKRAR), ÂL-İ BEYT'TEN OLACAK. Gerçi mânen ben Hazret-i Ali’nin (r.a.) bir veled-i mânevîsi hükmündeyim. Ondan hakikat dersini aldım. Ve âl-i Muhammed (a.s.m.) bir mânâda hakikî Nur şakirtlerine şâmil olmasından, ben de âl-i Beytten sayılabilirim. Fakat Nurun mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet, şahsî makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nurda ihlâsı bozmamak için uhrevî makamat dahi bana verilse, bırakmaya kendimi mecbur bilirim diye, yarı muvafakat şeklinde bir cevap verilmekte ve bu mehdîlik teklifi açık ve kesin olarak reddedilmemektedir. (Şualar, sf. 381, 382)

 

 

3. Aziz, sıddık kardeşlerim,

 

Evvela: Nurun ehemmiyetli ve çok hayırlı bir şakirdi, çokların namına benden sordu ki: "Nurun halis ve ehemmiyetli bir kısım şakirtleri, pek musırrane olarak, ahir zamanda gelen Al-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar ve o kadar çekindiğin halde onlar ısrar ediyorlar. Sen de bu kadar musırrane onların fikirlerini kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Elbette onların elinde bir hakikat ve kat i bir hüccet var ve sen de bir hikmet ve hakikate binaen onlara muvafakat etmiyorsun. Bu ise bir tezattır, herhalde hallini istiyoruz."

 

Ben de bu zatın temsil ettiği çok mesaillere cevaben derim ki: O has Nurcuların ellerinde bir hakikat var. Fakat iki cihette bir tabir ve tevil lazım.

 

BİRİNCİSİ : Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin şahs-ı manevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

Birincisi : Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.

 

Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, HAZRET-İ MEHDİNİN (7. TEKRAR) , o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek.

 

O ZÂT (8. TEKRAR), o taifenin uzun tedkikatı (o topluluğun uzun araştırmaları, incelemeleri) ile yazdıkları eseri KENDİNE (9. TEKRAR) hazır bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği (dayandığı) kuvvet ve manevî ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd (dayanışma) sıfatlarına tam sahib olan bir kısım şakirdlerdir (öğrencilerdir). Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar. (Emirdağ Lâhikası-1, sf. 266-267)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üstadiniz Allahin ayetlerini kendisi icin gönderdiginden bahsetmis o zaman sizin icin peygamber Muhammed degil SAIDI KÜRDIDIR.Cünkü peygamber Mehdi diye bir sacmaliktan bahsetmemistir.Üstadinizin ne kadar dine vakif oldugu ortada degilmi.Insanlari Allahi ve onun peygamberini birakip üstad denilen meczuplarla aldatmayi hüner sayiyor ve müslümanliktan bahsediyorsunuz.

 

Allahinm ayetlerini bir kackinin carpitmalari ile insanlara aktarmaktan vazgecin.Kuranda Mehdi diye bir kavram bir anlam yoktur.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurani Kerim'de Mehdi tanimlamasina uyan tek bir ayet yoktur.Peygamber'e mal edilmeye calisilan hadislerin hepsi uydurma ve Israiliyattan Islama aktarilan batil inanclardir.Peygamber Kuran disi konusmamis hadisleri Kuran'in özünden disari cikmamistir.Kuranda olmayan bir seyi Kurana yüklemek Allah'a ortaklik kosmaktir yani kafirliktir.Bugün Islam dünyasinda milyonlarca safsata peygamber'in hadisleri adi altinda insanlara siringa ediliyor ve Islam dini din olmaktan cikarilip o dine paralel bir Muahmmediye dini yaratiliyor.Insanlar Allah'la degil peygamberle ve onun adina uydurulan hadislerle aldatiliyor.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kafanızdaki yanlış Müslüman inancını yıkın

 

İnsanların kafalarında çok yanlış bir Müslüman kavramı var. Müslüman bir lokma ekmek yer, bir hırka giyer, ibadetlerini yapıp köşesine çekilir, hiçbir şeye karışmaz, sade döşenmiş vasat bir evde oturur, yeni teknolojilerden hiç haberi yoktur, televizyon seyretmez, müzik dinlemez, Amerika’dan Avrupa’dan, yurt dışındaki olaylardan hiç haberi yoktur, sadece işine gidip gelir, ev sohbetlerinde akrabalarıyla oturup konuşur, öyle kendi içinde bir yaşam sürer. İşte birçok insanın kafasında olan ama çok da yanlış olan Müslüman tanımı bu. Bu İslam’ın çok yanlış tanıtılmasından kaynaklanıyor, bazı kesimler bu “bir lokma ekmek, bir hırka” “Müslüman aç yaşar, sürekli acı çeker, ne kadar ıstırap çekerse o kadar sevap kazanır” “peygamberimizde açlıktan karnına taş bağlardı” gibi son derece yanlış ve Kuran’da hiç yeri olmayan mantıkların geliştirmişler bunu da topluma aktarmışlardır.

 

Hâlbuki Kuran’da yer alan samimi Müslüman tarifi bu tarif edilenle taban tabana zıttır. Öncelikle samimi inanan bir insan dünyanın en akıllı insanıdır. Son derece yüksek bir ahlaka sahiptir, çok asildir. Gördüğünüz en modern, en ileri görüşlü, en saygıdeğer, çok kültürlü insandır. Kuran’a uymak, nefsi eğitmek, Allah rızası için yaşamak, ölümün ve ahiretin yakınlığını bilerek yaşamak insana çok büyük bir akıl olarak döner. Böyle bir insan karşılaştığı her olayda Kuran’la düşünür ve Kuran’la hareket eder. Çok samimi olan bu insanın sezgileri de çok güçlü olur, karşısındaki insanları çok derin tahlil eder, olayların çok farklı yönlerini tespit edebilir. Şuuru sürekli açıktır, vicdanı çok açıktır, değişik tehlikelere karşı sürekli tedbir alır. Hayatının her anında Allah’ın rızasını kazanmak için müthiş bir gayret içindedir. Gaflete kapılmaz, rehavete düşmez, hiçbir anını boş geçirmez. Sürekli İslam’ı yaymak için çaba gösterir, tebliğ yapar. Bütün bunları yaparken de her an çok güzel bir ahlak gösterir, son derece tevazuludur ve hoş görülüdür.

 

Allah Kuran’da muhteşem bir zenginliğe sahip olan Hz. Süleyman’ı örnek verir. Hz. Süleyman müthiş bir teknolojiyle zemini su gibi gözüken bir saray yaptırmıştır. Kuran’da yer alan Hz. Süleyman kıssası bir müslümanın hayatının nasıl olması gerektiğini bize anlatır. Müslüman en güzel evlerde oturur, en güzel giyecekleri giyer, en temiz yiyecekleri yer, en güzel arabalara biner. Son teknolojilerin hepsinden haberdardır, hepsini kullanır. Bu dünyada her şeyin en güzeline Müslümanlar layıktır. Müslüman bütün bu güzelliklerden Allah’ın bir nimeti olduğunu bilerek faydalanır, hepsi içinde Allah’a tek tek şükreder. Ateistleri ve materyalistleri en çok kızdıran da budur. Onlar çok zengin, son derece modern, hem çok güzel, hem de çok asil bir müslümanla karşılaştıklarında inanamayacağınız kadar haset ederler. Çünkü onlara göre bütün bu nimetlere kendileri sahip olmalı Müslüman ise bir lokma ekmekle, bir hırkayla yaşamalıdır. Oysa Kuran’da Allah peygamberimizi de çok zengin yaşattığını bizlere bildirmiştir, peygamberimizin için söylenen “aç yaşıyordu” ifadelerinin hiçbiri doğru değildir.

 

Ve seni yol bilmez iken, 'doğru yola yöneltip iletmedi mi? (Duha Suresi, 7)

 

Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi? (Duha Suresi, 8)

 

Kuran’da Hz. Süleyman’ın muhteşem zenginliğinden bahsedilir, Hz. Süleyman bütün bu malları mülkleri Allah sevgisiyle sevmiştir. Müslümanları ateistlerden ayıran en önemli özelliklerden biri dünya hayatına nefsani olarak bağlanmamaları, her nimeti Allah rızası için sevmeleri, aslının ahirette olduğunu bilmeleridir. Ayrıca gerçek samimi Müslümanlar tüm mallarını, mülklerini Allah yolunda harcarlar, yığıp biriktirmezler, sürekli infak ederler. Onlar infak ettikçe de Allah mallarını arttırır, üzerlerine sürekli bereket yağdırır. İşte Kuran’da tarif edilen Müslüman böyledir, son derece akıllı, güzel, bakımlı, tertemiz, her şeyin en güzeline ve en iyisine layık son derece asil bir insandır.

 

Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) Hiç kimsenin kafasında böyle bir müslüman imajı olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. Bu imaj olsa olsa Mormon tarikatı imajı olabilir.

 

Komik şeyler söyleyip hepimizi güldürmeyin. Müslümanlığın böyle olmadığını hepimiz tabii ki çok çok iyi biliyoruz, böyle Mormon müslümanlığı izlenimi olduğunu da nerden çıkarıyorsunuz? Merak buyurmayın, müslümanları böyle filan zannediyor değiliz, hiç merak buyurmayın.

 

Kafanızda sorun icat edip, o sorunu yine kendi kafanızda çözüp bir iş yaptığınızı zannetmeyin. Kafanızı kaldırıp bir bakın, dünyada neler oluyor diye...

 

Muhammed karnına açlıktan taş bağladı mı bağlamadı mı bilmem. Ama Mekkeliler boykot uyguladığında açlıkla karşı karşıya kalmışlardı. Belki o zaman bağlamıştır. Yani öyle nefsini terbiye etmek için filan değil, zorunluluktan.

 

"Ateistleri ve materyalistleri en çok kızdıran da budur. Onlar çok zengin, son derece modern, hem çok güzel, hem de çok asil bir müslümanla karşılaştıklarında inanamayacağınız kadar haset ederler." (alıntı)

:lol: :lol: :lol:

Kim etmez yahu? Hem de kime etmez? İsterse müslüman olmasın, Budist, Şintoist olsun. Bunun müslümanlıkla ne alakası var? Müslümanım diye, Afrika'da insanlar yiyecek ekmek, içecek temiz su bulamazken Rolls Royce limuzinlerden pırlantalı ayakkabılarla mı inip altın kaplama saraylara gireceksin? Bunu mu müslüman vicdanına layık görüyorsun?

 

Bu kadar çelişkili ve anlamsız bir yorum daha okumamıştım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranda olmayan bir seyi Kurana mal edenlere müslüman denmesi bile ser'en caiz degildir.Üstad böyle dedi üstad söyle yazdi demek delil degildir.Delil Kurandir.Kimmis üstad,bir zamanlarin Kürtcüsü Said-Kürdi degilmi?Seyh Said isyaninda onunla birlikte olamadigina üzülen aglayan adam degil mi?Allah Kurani benim icin gönderdi diyen adam degil mi?Bu adamin müslümanligi ancak onu müslüman sananlar icin gecerlidir,gercek müslümanlar icin degil.Kurani birakip,Israiliyattan Islama sokulmus binlerce sahte söz peygambere mal edilmektedir.Yüzlerce Mehdi hadisine karsi tek bir ayet gösterilememesi,zora kalinca "aha bu ayet Mehdi anlamina gelir"denmesi acik bir delil degilmidir?Birakin artik saf insanlari aldatmayi.Düsün insanlarin yakasindan.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.