Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...


DİPNOT

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 252
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

"Sadece Avrupa Komisyonu´nun aldığı kararları uygulaması, uyum yasalarının aynın uygulanması bile AK Parti´nin kapatılması için yeterli bir gerekçedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

367 SABİH AK PARTİ'NİN UYKUSUNU YİNE KAÇIRACAK:

YENİ PARTİ DE KAPATILIR!

spacer.gifspacer.gifspacer.gifkanadoglu02.jpg

Hulki Cevizoğlu’nun ART’de (Avrasya TV) gerçekleştirdiği ilk Ceviz Kabuğu programına Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu açıklamalarıyla damgasını vurdu. İşte Kanadoğlu'nun çarpıcı açıklamaları...spacer.gif

  • Kapatılan partinin üyesi o dönem Meclis’e giremez
  • Klonlama formülünün tutacağını sanmıyorum
  • İyimaya’nın teklifi bile tek başına kapatma nedeni!
  • Kapatılma durumunda Gül’ün de istifası gerekir
     
    Usta Gazeteci Hulki Cevizoğlu, Kanaltürk’ten ayrıldıktan sonra ART’deki (Avrasya TV) ilk Ceviz Kabuğu programını gerçekleştirdi. ART’deki ilk Ceviz Kabuğu’nun konuğu Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu birbirinden önemli ve olay yaratacak yeni açıklamalar yaptı. Sabih Kanadoğlu, AKP’lilerin kuracakları yeni parti için de “kapatılma tehlikesi” olduğunu açıkladı. Kanadoğlu, “Kapatma gerçekleşirse bu partinin üyeleri yeni bir parti kuramazlar. Kurarlarsa kapatılır. Anayasa kapatılır diyor çünkü. Kapatılan partinin üyeleri 23. dönem meclisinde kesinlikle tekrar yer alamazlar. Bu dönem sona erer 24. dönem başlar o zaman tekrar Meclis’e gelebilirler. Bu nedenle klonlama olayının tutacağını sanmıyorum” dedi. Kanadoğlu, AKP milletvekili ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın, “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını askıya alalım” önerisinin de “tek başına kapatma nedeni” olduğunu açıkladı. Kanadoğlu şöyle konuştu: “İyimaya’nın teklifi 184 oyla kabul edilir ve yasalaşırsa, bu girişim bile tek başına kapatma nedeni olur.”

    AKP kendisini feshetse de dava kapanmaz!
    Siyasetçinin eline güç geçirince kendini çekiç, vatandaşı çivi gördüğünü söyleyen Cevizoğlu’na, Başsavcı Kanadoğlu, şunları söyledi: “Sıkışınca anayasayı değiştirmek hiçbir hukuk devletinde görülecek şey değil. Hukuk dışı yol aramak çok ciddi rejim krizi doğurur. Eğer siz, dinin siyasete alet edilmesini önleyemiyorsanız, demokrasi ve özgürlük anlayışınız sadece türbanla sınırlıysa, bir demokrasinin olmazsa olmazı saydamlığı bir kenara bırakıyorsanız, dokunulmazlıkları sınırlandırmıyorsanız, parti içi demokrasi sağlayamıyorsanız, genel başkanlık sultasının cumhurbaşkanı atamaya kadar varacak biçimde gelişmesini engelleyemiyorsanız, yargı bağımsızlığını sağlayamıyorsanız, değil genel seçim 6 ayda bir seçim yapsanız hiçbir faydası olmaz.” AKP’nin kendini feshetmesi halinde de davanın düşmeyeceğini belirten Kanadoğlu, “Hem hüküm var hem de hukukun kendine yüklediği sorumluluktan kaçmak mümkün değildir. Feshederek bundan kurtulamaz” dedi. Anayasanın oy vereni de oy verdiği partiyi de herkesi bağladığını belirten Sabih Kanadoğlu, AKP’nin kapatılması halinde yeni bir parti ile geri dönmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Basında ve kamuoyunda “klonlama” olarak tanımlanan olayın geçerli olmayacağını düşündüğünü söyleyen Kanadoğlu, “Bu şekilde bir parti açılırsa kapatılır çünkü Anayasa açılamaz diyor” dedi.

    AKP’nin önündeki tek yol erken seçim
    Kanadoğlu, “AKP’nin şu an önündeki tek yol erken bir genel seçimdir. Ara seçim değil genel seçim” diye konuştu. Kanadoğlu, AKP’nin, “Yüzde 43 oy oranım var. Ne istersem yaparım!” şeklindeki tavrını ve her olayda bunu öne sürmesini eleştirdi. Demokrasi rejiminin çoğunluk değil çoğulculuk rejimi olduğunu hatırlatan Başsavcı, “Ben Anayasadan tarafım. 16,5 milyon oy, o partiye Anayasa dışına çıkması, istediğini yapması, yasaları dinlememesi için verilmedi. Evet, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama millet bu yetkisini Anayasa’nın kendisine verdiği yetkili organlar eliyle kullanır. Yani, yasama yürütme ve yargı. Bunların da yetkileri Anayasada belirtilmiştir ve hiçbirinin birbirine üstünlüğü yoktur” dedi. TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın üçüncü yol arayışlarına ve alternatif olarak senato teklifine de değinen Sabih Kanadoğlu, Toptan’ın bu çıkışlarını, “Hiç gerek yokken o partinin zorlamasıyla, tarafsızlığını bir kenara koyarak gündeme getirdiği bir öneridir” şeklinde değerlendirdi.

    AKP kapatılırsa Cumhurbaşkanı istifa etmeli!
    Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, AKP’nin kapatılması durumunda Cumhurbaşkanı’nın görevinin sonlandırılacağına dair Anayasa’da bir hüküm olmadığını söyledi. Kanadoğlu, “Anayasa’da böyle bir hüküm yok, çünkü hiçbir Anayasa bir kişinin üzerine yemin ettiği konularda ona ters eylem ve beyanda bulunacağını düşünmez. Onun için önlem almaz. AKP’nin kapatılması halinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görevine devam edebilir. Ancak, laik cumhuriyeti koruyacağına namus ve şerefi üzerine yemin etmiş birinin laik devlet cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı olduğu kanıtlanırsa demokrasi etiği istifa etmesini gerektirir. O kurumun yıpratılmaması lazım.” Kanadoğlu Cumhurbaşkanının yargılanması konusunda ise görüşlerini şöyle açıkladı: “Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı yok... Cumhurbaşkanının görev sırasında ve görev dışında kişisel suçları şeklinde iki tür suçu akla gelebilir. Görevi sırasında vatana ihanet dışında yargılanamaz. Vatana ihanet diye bir suç yoktur Anayasa’da ama Meclis bir konuyu vatana ihanet kabul edebilir. Kişisel suçlarından ve önceden işlediği suçlar hakkında da dokunulmazlığı yoktur. ’Dosya kayboldu’nun menşeinde de vardır. Cumhuriyet başsavcılığının bu davayı açması ve görülmesi lazım. Dünyanın hiçbir gerçek demokrasisinde adı belirli suçlarla anılan kişinin cumhurbaşkanı olması düşünülemez. Sırtında böyle bir yük varken cumhurbaşkanı seçilmek hiçbir demokraside akla gelecek şey değil.”
     
    ‘Velev ki simge’nin anlamı

    “Atatürk’ü sevmiyorum” ile netleşti
    Hulki Cevizoğlu, bunca hukuk ve siyasi sözün ya da uyarının arasında insanların aklında AKP’li Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, “Dindar Cumhurbaşkanı seçmemizi istemiyorlar” sözünün kaldığını söyledi. Hulki Cevizoğlu’nun dikkat çektiği bu konuya Sabih Kanadoğlu dinin siyasete alet edilmesinin demokrasiye zarar verdiğini belirterek şunları söyledi: “Laik bir cumhuriyette bu sözlerin anlamı dinin siyasete alet edildiğidir. Dinin siyasete alet edildiği yerlerde demokrasi zaten yeşermez, yürümez Parti kapanır ya da kapanmaz. Asıl sorun dinin siyasete alet edilmesinin önlenmesidir. Din kullanılarak belli bir yönde oy vermeye yönlendirilmesi asıl sorun. Üç kuruşluk çıkar için İslâmiyet’i kullanırsanız Kur’an zaten bunu lanetlemiş.” Kanadoğlu, sömürge altında olduğunda dinini bugünkünden daha iyi yaşayacağını iddia edenleri ise, “Biz kurtuluş savaşında bu tiplerden kurtulduğumuzu sanıyorduk. ’Sömürge halinde kalıp dinimi yaşarım’diyorlar. İslamiyet bunu reddeden bir dindir. Bunlar mensup oldukları dinin bu özgürlüğünü bile kavrayamamış” diyerek eleştirdi. Sabih Kanadoğlu Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumu, “Yaşadığım, anımsadığım en zor günler. Daha önce böyle bir kepazelik görmedim” tanımladı.
     
    Babacan’la da bu işin çivisi çıktı
    Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Avrupa Komisyonu’nda, “Türkiye’de Müslümanlar baskı altında” şeklindeki konuşmasının sert biçimde eleştirildiği Ceviz Kabuğu’nda Sabih Kanadoğlu, “Kimsenin dininin bir yere gittiği yok. Bugün bu ülkenin Bakanı gidip orada Müslümanlar baskı altında diyorsa bu işin çivisi çıkmıştır. Böyle bir Bakana sahip olduğumuz için ülke olarak fevkalade üzülmemiz lazım. Ayağa kalkmamız, protesto etmemiz lazım. Böyle bir şey olabilir mi? Demokrasi işlemediği için bu konuda tecrübesi olmadan bu işin başına getirilen bir kişi bunu nasıl söylüyor? Halka hesap vermek mecburiyetindedir bu kişi” diye konuştu. Kanadoğlu, Fatih Altaylı’nın programında sarfedilen “Humeyni’yi seviyorum, Atatürk’ü sevmiyorum” sözlerinin “Velev ki simge olsun’85” lafının ne anlama geldiğinin açık bir biçimde ortaya çıkmasını sağladığını söyledi. Hulki Cevizoğlu da Dışişleri Bakanı’nın bu sözleri ve Fatih Altaylı’nın programında Atatürk’ü sevmediğini söyleyen şahıs hakkında şunları söyledi: “Yeniçağ Gazetesi yazarı Sabahatin Önkibar’ın ifadesiyle, seccade serecek kadar yeri vatan olarak görüyorlar. Ama bu yeni bir şey değil neden şaşırıyoruz? Seçimden önce Atatürk’e hakaret edenlerden milletvekili bakan olanlar var.”
     
    Yüzde 66 “erken seçim”
    Ceviz Kabuğu’nda kısa mesaj yoluyla düzenlenen ankette izleyicilere “Siyasi krizden çıkmak için erken seçim gerekli mi?” sorusu soruldu. Ankete katılanların yüzde 66’sı “evet” derken yüzde 34’ü de “hayır” dedi.
     
    Ankara’yı karıştıran yemeğin sırrı
    Sabih Kanadoğlu, Emekli Washington Büyükelçisi ve Asam Başkanı Faruk Loğoğlu’nun 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer onuruna evinde verdiği yemeğin basında yanlış yorumlarla ve gereğinden fazla yer aldığını söyledi. Kanadoğlu, Cevizoğlu’nun, “Yeni bir parti kurma toplantısı mı idi?” ve “Tavla da oynadınız mı?” sorularına şu karşılığı verdi: “Yemekte konuşulduğu söylenen hiçbir şey konuşulmadı. Aile ya da dost meclisinde ne konuşulursa o konuşuldu. Yemek daveti 20 gün önce yazılı olarak geldi. Anayasa Mahkemesi kararını kutlama yemeği değildi. Böyle bir yorum özel hayata müdahaledir. Dost yemeğine ayrı bir anlam vermek çirkindir. Yemek yaklaşık 3 saat sürdü. Tavla oynayacak kadar samimiyet yoktu.”
     
    Yeniçağ
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olmak ya da Olmamak

 

 

İDEOLOJİ VE YALAN

 

Üç önemli makamda oturan üç kişi; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.

 

Üçü de son günlerde, bir zaman yaptıklarını veya söylediklerini bir zaman sonra inkâr etme yoluna gitmeleriyle gündeme geldiler. Ortada çok önemli bir ideolojik sorun bulunuyor. Karşımızda Ortaçağ ideolojisi bulunmaktadır.

 

Önce neler söylendi ve nasıl inkar edildi, ona bakalım:

 

 

 

ABDULLAH GÜL

 

Abdulah Gül, 2003 Mayıs ayında Vatan Gazetesi'nden Sedat Sertoğlu ile görüştü. Bu görüşmede ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma üzerinde mutabakata vardıklarını açıkladı. Sedat Sertoğlu bu görüşmeyi gazetesinde 24 Mayıs 2003 günü yayınladı.

 

Aydınlık gazetesinden Özer Çetinkaya, bu görüşmeden iki ay sonra Abdullah Gül'e anlaşmayı sordu. Gül, iki ay önce söylediklerini inkar etti.

 

İşçi Partisi olayın üzerine gitti. Doğu Perinçek defalarca konuyu gündeme getirdi, basın toplantıları yaptı. Gül, bütün bu iddialar karşısında susmayı tercih etti.

 

Aydınlık dergisi son olarak Hasan Bögün'ün Kukla Devlet'i konu alan haberinde gizli anlaşmaya bir gönderme yaptı. Bunun üzerine Abdullah Gül adına Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığından bir tekzip gönderildi Dergi'ye. Tekzip'te özetle, böyle bir gizli anlaşmanın olmadığı, ABD ile sadece insani yardım konularında anlaşma yapıldığı söylenmektedir.

 

Aydınlık Dergisi bu hafta bayilerde olan sayısında konuyu geniş olarak ele aldı. Söz konusu "Gizli Anlaşma"yı tekrar yayınladı. Anlaşma imzalandıktan sonra geçen 5 yıl içinde AKP'nin nasıl Gizli Aanlaşmaya uygun hareket ettiğini kanıtlarıyla ortaya koydu.

 

Abdullah Gül'ün gazetelerde yer alan "ABD ile birlikte hareket ediyoruz ve Ortadoğu'daki bütün rejimler değişecek" şeklindeki sözlerinin haber kupürleri de Aydınlıkta yer alıyor.

 

Yani ortada bir yalan var.

 

 

 

RECEP TAYYİP ERDOĞAN

 

Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya, AKP İddanamesi'nde; Recep Tayip Erdoğan'ın Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık görevi üstlendiğini, Büyük Ortadoğu Projesinin ise Müslüman ülkelere "Ilımlı İslam" rejimleri gerçekleştirmeyi amaçlayan bir Amerikan projesi olduğunu yazmıştı.

 

AKP adına Recep Tayip Erdoğan imzasıyla Anayasa Mahkemesine sunulan ön savunmada; Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık gibi bir görevin söz konusu olmadığı, Erdoğan'ın BOP'ta değil "Medeniyetler İttifakı" projesinde eşbaşkanlık görevini üstlendiği yazıldı. Ve Başsavcının BOP ile Medeniyetler İttifakını birbirine karıştırdığı iddia edildi

 

Başsavcı, bunun üzerine Esas Hakkındaki Mütaala'sında, herhangi bir karıştırmanın olmadığını, Tayip Erdoğan'ın Türkiye'nin de parçalanmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık görevini üstlendiğini kanıtlarıyla ortaya koydu.

 

Recep Tayip Erdoğan, bizim tespit ettiğimiz kadarıyla ilk kez 15 Şubat 2004 akşamı Kanal D ekranında Fatih Altaylı'nın Teke Tek Programında, Büyük Ortadoğu Projesi'ni savundu ve 'Diyarbakır'ı bu Proje içinde bir merkez yapacaklarını' açıkladı.

 

Ondan sonra tam 31 ayrı yerde yaptığı konuşmalarda övünerek BOP içindeki eşbaşkanlık görevini açıkladı. Bunların hemen hemen hepsi kameraların karşısında gerçekleşti. Bazıları AKP'nin internet sitesinde duruyor.

 

Ve Tayip Erdoğan Anayasa Mahkemesi'ne verdiği, altında imzası olan Savunma'da, "Ben BOP'ta değil Medeniyetler ittifakında eşbaşkanım diyor.

 

Yani yalan söylüyor.

 

 

 

HAŞİM KILIÇ

 

Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanına. Salih Mirzabeyoğlu'nun liderliğini yaptığı şeriatçı İBDA-C örgütünün 1975 -1977 yılları arasında yayınlanan yayın organı "Gölge" Dergisinin Ankara temsilcisi olduğu ortaya çıktı.

 

Adı Dergi'nin künyesinde, bir sayısında H. Kılıç, diğer sayılarında Haşim Kılıç olarak açıkça yazılı.

 

Haşim Kılıç'ın adı, Salih Mirzabeyoğlu'nun 1991 yılında yayınlanan anı-romanı "Tilki Günlüğü"nde, beş ayrı yerde Sayıştay'daki görevi zikredilerek geçmektedir. Demek ki Haşim Kılıç söz konusu grupla 1980'li yılların sonuna kadar ilişkilerini sürdürdü.

 

Salih Mirzabeyoğlu'nun arkadaşlarının çıkardığı Baran dergisinin 1 Mayıs 2008 tarihli sayısında Avukat Ahmet Arslan tarafından kaleme alınan makalede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, 1975 1977 yıllarında yayınlanan "Gölge" dergisinin Ankara temsilcisi olduğunu yazıldı.

 

Kanıtlar ortada. Ama Haşim Kılıç yaptığı açıklamada 'söz konusu dergi ve grupla hiçbir ilişkisinin olmadığını' açıkladı.

 

Yani yalan söyledi

 

 

 

ORTADAKİ GERÇEK

 

Ortaçağ ideolojisi yalanı mücadelenin bir aracı olarak görür. Takiyye, olduğundan başka görünmek, yani yalan söylemek düşmana karşı mücadelede, meşru mücadele silahıdır.

 

Ele aldığımız üç olayda kime yalan söylenmektedir? Türk halkına. Bu da normaldir. Çünkü Ortaçağ ideolojisine sahip kişi, kendi ideolojisinden olmayanı düşman olarak görür.

 

Tayip Erdoğanlar, Abdullah Güller ve Haşim Kılıçlar kendilerinden olmayanı düşman olarak görme eğilimindedirler.

 

Onun için "yalan"ı vicdanlarında meşrulaştırmakta ve kullanmaktadırlar.

 

Üç örneğin ortaya koyduğu gerçek budur.M.Gültekin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

> Sayın Erdoğan,

 

Bu bir teşekkür mektubudur. İktidarınızın sonuna geldik, sizin için çok Verimli, çok besleyiciydi ama en yakın arkadaşlarınızdan Sayın Bülent Arınç'ın kelimeleriyle "Ne yazık ki bitiyor, yani keşke ikinci defa seçebilme imkanımız olabilseydi. Ama bitiyor." O yüzden size bir teşekkür mektubu yazmak istiyorum.

 

Öncelikle size çok teşekkür ederim. Yaptıklarınız yüzünden Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin en büyük mitinglerinin kahramanı olduğunuz için...

 

Milyonları size duydukları öfkede birleştirip sokaklara döktüğünüz, bu vesileyle 4,5 yılda aşınan Türkiye'nin imajını Batı basınında cilaladığınız> için...

 

Size en içten teşekkürü borç bilirim... Türkiye'nin her yerinde, her köyünde Milyonlarca eve bayrak asılmasını, o bayrakların aylardır asılı kalmasını sağladığınız için...

 

Milyonların size duydukları derin kinin intikamını çatışmada, kavgada değil de Türk bayrağında bulmasına yol açtığınız, yeni kıyafetleri gibi En yaldızlısı, en cafcaflısını borçluyum...

 

Türk kadınını alyans sattırma pahasına kazanımlarına sahip çıkmak için meydanlara çıkardığı için...

 

Oğlunuza da teşekkür etmeliyim... Yüzde 9'dan aldığınız işsizliği yüzde 11,4'e çıkarmanıza rağmen bu ülkede hala alınteriyle gemi alınabileceğini ispatladığı, gençliğe umut verdiği için...

 

Ya bakanlarınız.. .Hiç onları atlar mıyım? Teşekkürlerimi sunuyorum onlara DA...Yumurta fabrikalarıyla. ..Harem selamlık yemek yedirdikleri Aileleriyle. ..Kaçak villalarıyla. ..

 

Türkiye' yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet eden eşleriyle...Hakları nda verilen gensoru önergelerine yaptıkları ucuz savunmalarıyla. ..

 

Milleti isyan ettirip, Uyuyan devi uyandırdıkları için...

 

Bir teşekkür de kankalarınıza. ..Mesela size her fırsatta destek veren> Amerika Birleşik Devletleri'ne ....

 

Irak'taki politikalarıyla Büyük Ortadoğu> Projesi'nin iç yüzünü bize gösterdiği için ....Ve elbette Avrupa> Birliği'ne... Unutulmaya yüz tutmuş imtiyaz kelimesini dilimize tekrar kazandırdığı, "Ver Kurtul"culara, ne kadar versek de kurtulamayacağı mızı gösterdiği için...

 

Mesleki teşekkürü de unutmamalıyım. 40 kişiyi 4 sene önce bir anda işten ayrılmak zorunda bırakıp, 1 sene evde işsiz oturtup, sonra Kanaltürk'ün kurulmasına neden olduğunuz için... Bizi "Bir şey yapmalı" diyenlerin sesi yaptığınız için... Kanaltürk'ü istemeyerek de olsa tarihe geçirdiğiniz için...

 

Bir de Kanaltürk adına özür borçluyum size... Medyayı dört koldan kuşatıp, Tek sesli hale tam getirmişken, planlarınızı bozup, milyonların "satılmış Medya" diye bağırmasına yol açtığımız için..

 

Evet Sayın Erdoğan, Sayın kelimesine kattığınız yeni anlamlar nedeniyle gönül rahatlığıyla sayın DA diyebiliyorum size artık. "Dağ dağa kavuşur da bunlar kavuşmaz" Dediklerimiz sayenizde buluştu... Daha da buluşacak, buluşmayanlar da sandıkta birleşecek siz böyle devam ettikçe...

 

Dediğim gibi , sizin için çok verimli, çok besleyici bir dört buçuk yıldı. Ama iktidarınızın sonuna geldik... En yakın arkadaşlarınızdan Sayın Bülent Arınç'ın kelimeleriyle "Ne yazık ki bitiyor, yani keşke ikinci defa> seçebilme imkanımız olabilseydi. Ama bitiyor."

 

Çünkü takiye filan vız geliyor, uyandık sayenizde!!! Melike İlgün

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

250620080141159257536_3.jpg

akp'yi savunan tek Adam

 

'AKP kapatılırsa Hindistan’a kaçarım'

 

Kısa bir süre önce “Muhafazakar eşcinselim” diyerek olay yaratan Cemil İpekçi, kapatma davası süren AKP’yi savundu

 

“Bence AKP kesinlikle kötü bir parti değil. 60 yıllık hayatım boyunca Özal’dan sonra gördüğüm en iyi hükümet. Bu partiye hep gerici deniyor. Gericilik ne yaptılar bilmiyorum ama Türkiye’ye hiç ileri bir parti gelmediki. AKP işçilere ve Alevilere indi. Belediyeleri çok iyi çalışıyor. Bence şu anda Türkiye için daha iyi bir parti yok. Tansu Çiller zamanında 1 gecede kaç iş yeri kapandı.”

 

İpekçi, AKP’nin kapatılma davası hakkında ise “Şu dönem çok kötü olur. Zaten herkes bu dava yüzünden bütün işleri askıya aldı. Yurt dışıyla bütün iş bağlantılarımız kesilir. Ekonomik açıdan Türkiye’ye çok zarar verir. Benimde artık krizlerle uğraşacak gücüm kalmadı. Bütün işlerim kapatma davası yüzünden iptal oldu. AKP kapatılırsa .Hindistan’da yaşarım. Doğduğumdan beri olan bu siyasi belirsizlikler yüzünden neler çektik. Bu kaosu gençlerimize yaşatmaya hakkımız yok. Dış güdümlü bir bölünmeyi hak etmiyoruz.” dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizler AKP yi sevmiyor olabilirsiniz.Nitekim bende yaptıklarını onaylamıyorum.Sizler kendinizi tehlikede hissedebilirsiniz.Nitekim çoğu zaman bende de bu haller yaşanır.AKP AKP AKP veya başka bir parti.Arkadaşlar sizler nasıl bir ülkede yaşamak istiyorsunuz?Önce buna cevap arayın.Sorun benim için AKP değil;sorun herhengi bir iktidarın benim için önceliği hiç değil;sorun hala tökezleyen bir DEMOKRASİ!!!!!!!!!Kaç yıldır daha biz ne olduğumuza kara veremedik.Burası LAİK SOSYAL VE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE diyenler nerde peki?Hangi demokrasi partileri kapatır;onun seçmenlerini yok sayar.Hangi demokrasi anayasayı,yargıyı böylesine belirsizleştirir.AKP kapatılmamalı çünkü bu yolda çok bedel ödendi artık başka bedel ödemek istemiyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizler AKP yi sevmiyor olabilirsiniz.Nitekim bende yaptıklarını onaylamıyorum.Sizler kendinizi tehlikede hissedebilirsiniz.Nitekim çoğu zaman bende de bu haller yaşanır.AKP AKP AKP veya başka bir parti.Arkadaşlar sizler nasıl bir ülkede yaşamak istiyorsunuz?Önce buna cevap arayın.Sorun benim için AKP değil;sorun herhengi bir iktidarın benim için önceliği hiç değil;sorun hala tökezleyen bir DEMOKRASİ!!!!!!!!!Kaç yıldır daha biz ne olduğumuza kara veremedik.Burası LAİK SOSYAL VE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE diyenler nerde peki?Hangi demokrasi partileri kapatır;onun seçmenlerini yok sayar.Hangi demokrasi anayasayı,yargıyı böylesine belirsizleştirir.AKP kapatılmamalı çünkü bu yolda çok bedel ödendi artık başka bedel ödemek istemiyoruz.

Dagdaki teröristin secmenide var ne yapacagiz simdi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..............hala tökezleyen bir DEMOKRASİ!!!!!!!!!Kaç yıldır daha biz ne olduğumuza kara veremedik.Burası LAİK SOSYAL VE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE diyenler nerde peki?Hangi demokrasi partileri kapatır;onun seçmenlerini yok sayar.Hangi demokrasi anayasayı,yargıyı böylesine belirsizleştirir.AKP kapatılmamalı çünkü bu yolda çok bedel ödendi artık başka bedel ödemek istemiyoruz.

 

:)

Hangi demokratik ülkede "DEMOKRASİ" ülkeyi yıkmak adına kullanılır?

 

Demokrasi vaazları verecek insanlar öncelikle demokrasinin tanımını ve onu kullanmayı öğrensin önce!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dagdaki teröristin secmenide var ne yapacagiz simdi?

Sayın Efendi Türkler sizi saygı sınırlarını zorlamamaya davet ediyorum.İşte siz sadece kendi düşüncelerinize takılıp kalan onlarca kişilerden hatta o kitlelerden yalnızca birisinz.Ha madem bu kadar sizi rahatsız ediyor bu durum o zaman neden insanlar onlara daha bu hakkı tanıyor bunu sorgulayın.Ve lütfen konuya biraz daha nesnel ve kişisel bilgileriniz katarak yaklaşın.Bu ifadenizi bağırarak değil;kelimelerinizin arasına yedirerek verseydiniz inanın beni ikna ederdiniz veya en azından ben sizi dinlerdim.Ha galiba siz demokrasiyi değil tiranlığı seçenlerdensiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hangi demokratik ülkede "DEMOKRASİ" ülkeyi yıkmak adına kullanılır?

 

Demokrasi vaazları verecek insanlar öncelikle demokrasinin tanımını ve onu kullanmayı öğrensin önce!

 

 

Ülkeyi yıkma adına öyle mi?Demokrasi vaazı vermiyorum niyetim de yok.Ama sizler demokrasi dersi alırsanız bu makbule geçer.Tamam sayın Yarasa farzedin ben domokrasi nedir bilmiyorum.Ve sizden DEMOKRASİNİN ne olduğunu öğrenmek istiyorum.Ve eğer bana bu bilgileri verecekseniz bende demokrasiyi anlamaya çalışırım yok eğer 1 2 laf kalabalığı ile konuyu geçiştiriseniz sizin en azından benim kadar sizin deyiminizle demokrasi dersi almaya ihtiyacınız vardır.Bekliyorum arkadaşım nedir DEMOKRASİ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizler AKP yi sevmiyor olabilirsiniz.Nitekim bende yaptıklarını onaylamıyorum.Sizler kendinizi tehlikede hissedebilirsiniz.Nitekim çoğu zaman bende

soralim nelerini onaylamiyorsunuz sayin 'mavi olmayan gökyüzü' ,, savunmadiginiz kisiyi neden savunuyorsunuz demokrasi adinami? yoksa özel mesleginizlemi ilgili?

 

 

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkeyi yıkma adına öyle mi?Demokrasi vaazı vermiyorum niyetim de yok.Ama sizler demokrasi dersi alırsanız bu makbule geçer.Tamam sayın Yarasa farzedin ben domokrasi nedir bilmiyorum.Ve sizden DEMOKRASİNİN ne olduğunu öğrenmek istiyorum.Ve eğer bana bu bilgileri verecekseniz bende demokrasiyi anlamaya çalışırım yok eğer 1 2 laf kalabalığı ile konuyu geçiştiriseniz sizin en azından benim kadar sizin deyiminizle demokrasi dersi almaya ihtiyacınız vardır.Bekliyorum arkadaşım nedir DEMOKRASİ?

 

 

Sayın mavi olmayan gökyüzü;

 

Demokrasi konusundaki lafım sadece sizi hedef alan bir söylem değildi. Bu ülkede DEMOKRASİ lafını en çok kullananlar ve demokrasi istiyoruz diyenler, demokrasi lafının ardına gizlenerek kendi hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan AKP ve DTP ile bunların yandaşlarıdır. Ne demokrasisi ne?

 

:)

 

Demokrasi ne midir?

Oy çoğunluğu ile iktidara gelip bu dağları ben yarattım tavırlarına bürünmektir.

İşine geldiği zaman kullanılabilecek mükemmel bir alettir. DUR denildiğinde "ama demokrasiii olmalııı" diye ağlamak için mükemmel bir bahanedir.

Bölücü söylemleri meşrulaştırmak için bulumaz bir alettir.

 

İşte demokrasi isteyenlerin demokrasiden anladığı budur! Ve son zamanlarda "HANİ BU ÜLKEDE DEMOKRASİ" diyenler hep bunlardır. Ne kadar ilginç değil mi???

 

Var mı aksini iddia eden?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

soralim nelerini onaylamiyorsunuz sayin 'mavi olmayan gökyüzü' ,, savunmadiginiz kisiyi neden savunuyorsunuz demokrasi adinami? yoksa özel mesleginizlemi ilgili?

 

 

 

:shuriken:

 

Ben kimi savundum ya!AKP yi savunduğuma dair bir cümlemi gösterin.Demokrasi adına desem inanır mısınız?Akp benim için kesinlikle farklı değil;SİYASİ AHLAKTAN YOKSUN DİĞER PARTİLERDEN.Özel mesleği biraz açarsanız sevinirim;nitekim ben şu an bu kadrolaşma sayesinde bir yerlere gelmiş(bu veya o parti)insanlarla yaşadığım sorunlar yüzünden oldukça sıkıntı çekiyorum.Eğer bu ise kastınız;arkadaşım ben aç kalmaya,canımdan çok sevdiklerimi yitirmeye razı olurum ama özel işlerim için birilerine dilenmeye razı olmam'

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DEMOKRASİ Kavramı

Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca, demokratia yani demos, halk zümresi, ahali + yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe ye, Fransızca dan démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, politik partiler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler.

Biçimsel uygulanması:

- Doğrudan demokrasi

Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler.

- Temsili demokrasi

Üye veya vatandaşların, seçtikleri temsilciler tarafından temsil edildiği sistemdir. Temsilciler, bir bölgeyi veya bütünü temsil edebilirler. Temsili demokrasiler veya halk oylaması gibi, bazı doğrudan demokrasi elementlerini bünyelerinde barındırabilirler. Günümüz de parlamenter sistemle yönetilen devletlerinin birçoğu, temsili demokrasiye örnek teşkil ederler.

 

Kısaca, demokrasinin tarihsel gelişimi:

Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu.

Yunan da, uygulanan “Demokrasi” doğrudan temsil ediliyordu. Sitede yaşayan birkaç bin kişi, demokratik haklardan yararlanıyordu. Emekçiler her türlü demokratik haklardan yoksundular. Daha sonraki yüz yılarda, demokrasi yerine oligarşi devletler, Roma İmparatorluğu olduğu gibi diktatörlükler, Doğu devletlerinde olduğu gibi despotluklar oluşmuştu.

 

“Batı Demokrasisi” 1789 Fransız Devrimiyle başlar . Bunun diğer bir adı da, burjuva demokrasidir. İlk kez aristokrasinin egemenliğine son veren burjuvazi “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” sloganıyla ortaya çıktı. Burjuva iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra, “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” şiarı unutuldu. Burjuva diktatörlüğü doğdu. Bu tamamıyla ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlı bir politik sonuçtu.

Gerçek anlamada demokrasi, ancak 1848 de ilk işçi sınıfı örgütlenip politik yaşama aktif katılmasıyla Avrupa da ve ABD de demokrasinin gelişip, yaygınlaştığını görüyoruz. Başta örgütlü işçi sınıfı ve diğer emekçi halk demokratik hak ve özgürlükler için amansız bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda; sekiz saatlik iş günü, sendikalaşma hakkı, seçme hakkı, eşit işe eşit ücret, siyasi parti kurma hakkı... benzer bir çok demokratik, sosyal haklar elde ettiler. 19.yy ikinci yarısından sonra, ilk Sosyal Demokrat partiler(Marksist partiler) örgütlenmeye başladılar. 19. yy. ikinci yarısı, Avrupa da demokratik mücadelenin utkularıyla doludur. Bu ne demektir? Ne zamanki sanayi devrimi oldu. Bunun sonucunda örgütlü bir işçi sınıfı doğdu. Bu sınıf kendi demokratik ve ekonomik hakları için, sürekli bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda bir çok demokratik ve sosyal haklar kazanıldı. Hiçbir hak verilmemiştir. Her hak alınmış, bunlar içinde Avrupa Halkı bedel ödemiştir. “Demokrasiyi” hak etmiştir.

Genellikle, I. Dünya Savaşından sonra, Avrupa da demokratik haklar genişlemeye başlar. İşçi sınıfı partileri olan sosyal demokrat ve komünist partileri bir çok ülkede örgütlendiler.Yeni dönemin en ilerici hareketi, Rusya da1917 Ekim Devrimiydi. Komünistlerin öncülüğünde, halk iktidarı kurulur. Bu tarihten sonra, dünyada artık burjuva demokrasisinden farklı “sosyalist demokrasi” düşüncesi gelişmeye başlar. Bu yeni anlayışla, işçi sınıfı ve emekçi halk, Batı Avrupa ülkelerinde yeni demokratik hak ve özgürlükler elde ederek toplumsal ilerlemenin lokomotifi oldu.

Başlangıçta, toplumdaki sınıfların varlığı kabul edilerek, uzlaşmacı demokratik bir politik sistem kurulmaya çalışıldı. Daha sonra, klasik Marksist yaklaşım bu uzlaşma kültürünü, belli bir dönemden sonra (1924 ten) terk etti. Bu büyük bir hataydı, toplumların farklı sosyal sınıflardan oluşması bir sosyal ve tarihsel gerçeklikti. Sosyal sınıfların oluşmasının, yedi sekiz bin yıllık geçmişi vardı. Bunları aniden yok olması, onların yok sayılması toplumsal gerçeğe aykırı bir politikaydı. Uzlaşma yerine “sınıf diktatörlüğü” savunuldu. Bu politik anlayış, sosyalist demokrasiyi dışladı. Yine 20. yy. başında, bazı sosyal demokrat partiler, ve komünist partiler sınıf uzlaşmasını savunarak, sosyal ilerlemeye olumlu bir katkı sağlamışlardı. Daha sonra, bu politikanın terk edilip, “sınıf diktatörlüğü” savunulması bir çok sorunu beraberinde getirdi. Savunulan sosyalist demokrasi gerçekleşmedi.

 

Diğer yandan, I. Dünya Savaşından başlayarak, bazı SDP sosyal uzlaşma politikasını sosyal şovenizme indirgeyip, savaşın emperyalist sınıfsal özünü görmemezlikten geldiler. Bu sosyalist hareket içinde ikinci büyük yanlışlık oldu. Bu sağ ve sol sapma (solun kendi içindeki sapması) anlayış, demokratik gelişmeyi durduran politik bir etken oldu. Bu politikayı izleyen yıllarda 20.yy. ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerinde demokratik özgürlükler ve ekonomik haklar diktatörlüklerin kurulmasıyla büyük darbeler aldı. Her ne kadar Komünist partiler buna karşı çıktılarsa da; İtalya da Faşizmin, Almanya da Nazizmin, İspanya da Farnko faşizmin önüne geçemediler. Bu gerici politikayı takiben...

 

1939 II. Savaşı başlamasıyla, Dünya da yeni bir politik felaket başladı. Savaşla birlikte seksen yılda, elde edilen demokratik haklardan geriye gidildi. Savaş yıllarında sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı.

 

1945 te Nazilerin yenilgisiyle Demokrasi yeniden gelişmeye başlar. Batı Avrupa ülkelerinde, işçi sınıfı partileri ya iktidara ortak oldular veya güçlü demokratik muhalefetler oluşturdular. II. Dünya Savaşından sonra, Avrupa ülkelerinde halkın aktif politikaya katılımı sağlandı. Her düşüncede siyasi partiler (sadece, faşist partiler yasalarca yasaktır), sendikalar, meslek odaları, gençlik, çevre ve kadın örgütleri günlük yaşama aktif katılarak, demokratik sosyal haklar genişlemesini sağladılar. Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın değişik coğrafyalarında demokratik ve özgürlük hareketleri başladı. Hindistan, Pakistan bağımsızlığını elde etti. Çin de, halk devrimi oldu. Afrika, Asya , Latin Amerika da ulusal kurtuluş hareketleri dönemi başladı. Ondan sonra, Kuzey Afrika ülkelerinde, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır ve Marako bağımsızlığına kavuşur.

 

Savaştan sonra, Avrupa da, halk yaygınca farklı düzeylerde günlük politikaya katılmasıyla ; parasız sağlık, parasız eğitim, genel işsizlik sigortası, kadın hakları, seçme ve seçilme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence insanlık suçu olarak kabul edilir. Avrupa ülkelerinde, demokratik anayasalar yazılır ve bu anayasalara uygun yasalar kabul edilir. Böylece “hukuk devleti” ilkesi benimsenir. Yerel yönetimler eliyle, merkezi yönetimin bir çok görevi yerel yönetimlere devredilir. Demokratik denetim mekanizması işlemeye başlar. Devletin her türlü görevleri denetim altına alınır. Halk kendi temsilcilerini özgürce seçer. Her türlü yetki ve denetim halkın demokratik yollarla seçtiği temsilcilerine verilir. “Hiçbir kişi ve kurum yasalardan olmayan yetkiyi kullanmaz,” ilkesi her kurum için vazgeçilmez olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam uygulanır. Yasama, yürütme ve yargının dışında başka bir kuvvet kabul edilmez. Her kurumun, yetkisi yaslarla belirlenir. Hukuk un üstünlüğü ilkesi benimsenir.

 

Bu yukarda verdiğim bazı örneklerle demokratik bir kültür gelişir. Bu kültürün içinde; hoşgörü, önyargıdan arınmış bir anlayış, yasalara saygı, kişi haklarına saygı, din ve vicdan özgürlüğü. Bir çok AB ülkesinde din ve devlet işleri birbirinden kesinkes ayrılır.

 

Toplumlar farklı sınıflardan, değişik kültürlerden, ayrı inançlardan oluşur. Bu toplumların; ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliği olarak kabul edilir. Politika ancak bu tarihsel ve sosyal gerçeğine uygun olursa, vatandaşlar (insanlar) mutlu olur. Toplumun gerçeğine uygun örgütlenen devletler daha sağlam ve sağlıklı olacağı vurgusu yapılır. Demokratik ülkelerde, devlet topluma hizmet için vardır. İnsanlar tek başına, tüm sorunlarını çözemezler. Ancak, devlet benzeri büyük örgütlenmelerle insanların her tülü sorunları çözülür. Demokratik devletin diğer önemli bir işlevi de, toplumsal iş bölümünü düzenlemek ve örgütlemektir.

 

1945-1989 yılları arasında, AB (EU) ülkelerinde, bu yukarda saydığımız politika ve hizmetlerin önemli bir bölümü kendi iç politikalarında kısmen uyguladılar. Böylece “gelişmiş bir Avrupa demokrasi” kavramı kabul edildi. Bu politika iç politikada kısmen geçerli oldu. Uluslar arası politikalarda ise, Avrupa sermayesi gericiliğini sürdürdü. Ülkelerinde “ilerici” olmalarının en büyük etkeni, halkın örgütlü olması ve Avrupa Halkının demokratik baskısı sonucunda olmuştur. Avrupa halkı, 160 yıldır örgütlü bir demokratik bir savaşımın vermektedir. Bu savaşımın bir çok demokratik kazanımı oldu. Bu süreç, Avrupa ülkelerinde kısmı bir demokratik kültür ve alışkanlığın yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi.

 

Türkiye ve benzeri ülkelerde bu demokratik kültür ve alışkanlık yok. Bu kapitalizmin gelişmesinin çok sonra olduğu ülkelerde, halkın demokratik bir kazanımı yok. Halkın ezici çoğunluğu, hala bir çok işi devlet bürokrasisinden beklemektedir. “Devlet baba nerede ?” anlayışı oldukça yaygındır. Diğer bir deyişle, Türkiye benzeri ülkelerde halkın politikaya aktif katılımı yoktur. Pasif edilgen bir “kulluk” anlayışı egemen. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, daha etken, politikaya aktif müdahale eden bir vatandaşlık anlayışı, kültürü var. Gelişmiş kapitalizmle az gelişmiş kapitalizm arasında en büyük politik kültür anlayışı budur. Birinde etken politika, gelişmemiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde edilgen, tabi olma anlayışı egemen.

 

Çağdaş ilerici bir demokratik anlayış ve bunun karşılaştığı sorunlar:

 

İnsanlar toplum biçiminde, yaşamaya başladığı andan itibaren, daha mutlu ve daha özgür bir toplum için düşünce üretmişler. Bu ideal amaç uğrunda, on bin yıldan bu yana durmadan savaşım vermektedirler. Kimileri “Özgürlük” ve “Mutluluk” değişken olduğunu savunsalar da, on bin yıllık süreçte insanlar bazı somut değerler yaratmış olduğunun farkındalar. Daha güzel, özgür bir toplumda insanları daha mutlu olacağı kaçınılmazlığını, zorda olsa, insanlar kavramış. İnsanoğlunun bu politik savaşımı zor ve uzunda olsa; köleci, feodal ve özel mülkiyet diktatörlüklerine karşı çok önemli demokratik kazanımlar elde etmiştir. (Demokrasinin gelişmesine tarihsel süreci bölümünde kısaca değinmiştik.)

Toplumlar farklı sınıf, grup, kültür ve inançlardan oluşmaktadır. Bunların farklı ekonomik, politik ve değişik dünya görüşleri(ideolojileri) olması da, çok doğal. Toplumların farklı olması, onların birbiriyle sürekli kavgalı olmaları gerektirmez. Toplumların tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun politikaların oluşması, toplumun uyumu bakımından zorlu olur.

 

“Çoğulcu, farklı olma” bir gerçeklik. Farklılık sadece toplumla sınırlı değil, doğada, bilimde farklı çoğulculuk evrensel bir kuraldır. Bunu yok saymak, farklılığı hesaba katmadan yapılacak her tür iş, hesap, politika, eylemde yanlış ve sakat olur. Toplumlar sadece bundan acı çekerler.

Toplumun farklı olmasının yanında, birde değişme ve gelişme özellikleri var. İlkel toplumdan başlamak üzere, onu izleyen bin yıllarda küçük site devletleri, daha sonra köleci devletler. Köleci imparatorlukların yıkılmasıyla, ortaya çıkan feodal devletler ve sanayi devrimiyle gelişen kapitalizmin doğurduğu burjuva toplumları ve bunun karşıtı olan sosyalist toplum, bu sosyal ilerlemenin en somut değişen örneklerini vermektedir. Bu da, bize şunu gösteriyor, hiçbir devlet kalıcı değil. Politik erklerin kalıcı olmadığını sosyal tarih boyunca, bunun binlerce örneğine tanık oluyoruz. Demokratik bir sistem, ancak bu tarihsel gerçeklik içinde ele alınarak bir anlam kazanır. Toplumlar farklı ve değişkendirler. Tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklik , burada insanlara uzlaşmayı dayatıyor. Birlikte var olma. “Tarihten ders almak”, bir anlamıyla bu tarihsel ve sosyal gerçekliği kabul etmektir. Sosyal ve tarihsel geçekliğe uyumlu politikalar oluşturmak kaçınılmazlığını görmektir. Demokrasi ancak, bu uzlaşma anlayışı ve kültürü içinde bir yere oturtula bilinir. Bu anlayış, aynı zamanda demokrasinin bilimsel temelini oluşturur.

 

1950 de başlayan Soğuk Savaş, demokratik gelişmenin ve toplumsal ilerlemenin önüne en büyük bir engel oldu. Bu süreçte, Türkiye dahil bir çok ülkede açık ve yarı açık diktatörlükler kuruldu. Her tür demokratik taleplerin önüne, gerçekçi olmayan “Komünizm Tehlikesi” gerici politik anlayışı geliştirildi. 1975 oralarında, ABD ve SB arasında bir yumuşama yaşandı. Bu süreçte, dünyada yeniden demokratik gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün.

 

Yine ülkemizde bu süreç, 12 Eylül 1980 de sona erer. Bir askeri diktatörlük süreci başlar. Bu baskıcı süreç, fiilen on yıl devam etti. Yirmi altı yıldır da, politikası ve ideolojisi devam etmektedir.

 

Yine 20.yy on yılında, başta SB ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde, bir gerici süreç başladı. Bu ülkedeki halkların kazandığı demokratik haklar, elinden alınır. “Dünya Sosyalist Sistemi” sosyalist bürokratlar eliyle tasfiye edildi. Bu politik gericilik, “Komünizm yıkılması” olarak ilan edildi. Bu doğru bir tespit değildi. Komünizmin alfabesinden haberi olanlar bilirler ki, devletin olduğu bir yerde komünizm den konuşmak sadece bir cahillik. Yıkılan olan komünizm değildi, yıkılan bürokratik diktatörlüklerdi. Nitekim, eski parti şefleri bir gün sonra kapitalist patronlar olmalarını, nasıl açıklayacağız?

 

SB ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, “Dünya ya demokrasi, barış ve özgürlük geleceğini” ilan ettiler. Bu büyük bir yalandı. Sermayenin egemen olduğu Yeni Dünya Düzeninde(YDD) barış, demokrasi ve özgürlüklerin olması, ham bir yalandı. Kısa sürede, dünyanın tam 42 yerinde, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar yaşandı. Salgın hastalıklar baş gösterdi, politik terör yayıldı, doğal afetler, yoksulluk, işsizlik ve sosyal bunalımlar had safhaya vardı. Sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, buralarda büyük bir adaletsizlik ve bunu takiben ahlaki bir çöküntü yaşandı.

 

1980 sonundan sonra, 1970 sonuna dek Batı Avrupa da bugünkü AB (EU) ülkelerinde gelişen demokratik hak ve özgürlükler gerilemeye başladı. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık artı. Bu sosyal ve politik gerilemeyle eş zamanlı olarak işsizlik, yoksulluk ve sosyal sorunlar yirmi yıl öncesine oranla beş misli arttı. Burjuva demokrasisi sınıfta kaldı. Bundan 218 yıl önce ilan ettiği “Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik” gerçekleşmedi. Diğer bir tarihsel gerçeklikle, sekiz bin yıllık sömürü düzenleri 21. yy da artık iflas etmiş olduğu tüm dünyada kanıtlandı. Var olan YDD sistemleri; demokrasi, özgürlük, barış ve mutluluk getiremezler. Sistemin varlığı, adaletsizlik, savaş ve milyarların mutsuzluğu, yoksulluğu üzerine kurulmuştur. Buların en son somut “eserleri” Irak! Dünya da ve ülkelerde, demokrasi ve özgürlükleri getirecek başka güçler ve sömürüyü ret eden politik güçlerdir. Doğa ve insanlık ancak, mevcut sistemlerin dışında kurtulur. Yeni demokratik bir anlayışa her ülkenin ve dünyanın büyük ihtiyacı var. Ya bunu insanlar kavrar veya yaşamın sonuna doğru hızla hep birlikte gideceğiz.

 

AB (EU) yeni bir politikanın başlangıcı için, ilerici politik bir merkez olabilir. Bunun koşulu var. Bugünkü politikasıyla olanaklı değil. AB politikası içinde, Avrupa’nın işçi sınıfı partileri, demokratik örgütler, çevresel örgütler aktif yer almaları gerekir. Bugünkü “birlik” sadece, sermayenin ve emperyalist tekellerin biriliğidir. Bunlar da kendi aralarında, haklara karşı her düzeyde çoktan birlikte hareket etmektedirler.Bunların gümrük birlikleri, uluslar arası sermaye ortaklıkları var, her türlü sıcak para hareketleri, ortak askeri birlikleri var... bu son NATO toplantısında, bir kez daha kanıtlandı. Üye devletler, “Terör ve İran a” karşı ortak hareket edeceklerini ilan ettiler. Her şeyden önce, dünya çapında paranın ideolojik birliği var.

 

Bu var olan kötülüklere karşı; tıpkı 1848 de olduğu gibi, “yeni bir hayaletin dünya üstünde dolaşması” gerekir. Yoksa, insanlara ve doğaya yazık olacak. Demokrasi yeni politik güçlerle kazanılması olanaklı. Daha ileri bir demokratik bir sistem, var olanın dışında olacak. Dünya barışı, sermaye egemenliğinin dışında olanaklı. Barışçı bir dünyaya herkesin ihtiyacı var. Doğa ve insan ancak yeni farklı bir politikayla kurtulur.

Demokrasi ancak şu temel ilkelere saygı gösterilirse kurulur ve yaygınlaşır:

- Katılımcılık:

Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı.

- Hukukun Üstünlüğü:

Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı.

- Denetim:

Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi.

- Uzlaşma Kültürü:

Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs).

Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar.

- Fırsat eşitliği:

İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.

- Laiklik :

İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli.

 

- Bilime saygı:

Doğruluğu kanıtlanmış, doğal v sosyal yasalara saygı. Bilimsel sonuçların halkın bilgisine sunulması.

- İnsan sağlığına ve doğaya saygı:

Üretim ve hizmetlerin yerine getirilmesinde; insan sağlığına ters, canlı yaşamı tehdit eden, zararlı olan ve doğayı tahrip eden hiç üretim ve “hizmete” izin verilmemeli. Yer altı ve yerüstü kaynakların toplumun ortak malı olarak kabul edilmesi.

 

 

“Bir ülke toprak ise, insanlar bitki. Demokrasi ise, güneş ve yağmurdur. Bitkinin gelişmesi, gürleşmesi, derinlere kök salması, meyve vermesi ancak güneş ve yağmurla olanaklı. İnsanin gelişmesi özgürleşmesi, kültürlü olması, mutlu olması ancak demokrasiyle olanaklı. Buda ancak mevcut “Batı demokrasisini” aşan, ilerici bir demokrasiyle olur.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın mavi olmayan gökyüzü;

 

Demokrasi konusundaki lafım sadece sizi hedef alan bir söylem değildi. Bu ülkede DEMOKRASİ lafını en çok kullananlar ve demokrasi istiyoruz diyenler, demokrasi lafının ardına gizlenerek kendi hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan AKP ve DTP ile bunların yandaşlarıdır. Ne demokrasisi ne?

 

:)

 

Demokrasi ne midir?

Oy çoğunluğu ile iktidara gelip bu dağları ben yarattım tavırlarına bürünmektir.

İşine geldiği zaman kullanılabilecek mükemmel bir alettir. DUR denildiğinde "ama demokrasiii olmalııı" diye ağlamak için mükemmel bir bahanedir.

Bölücü söylemleri meşrulaştırmak için bulumaz bir alettir.

 

İşte demokrasi isteyenlerin demokrasiden anladığı budur! Ve son zamanlarda "HANİ BU ÜLKEDE DEMOKRASİ" diyenler hep bunlardır. Ne kadar ilginç değil mi???

 

Var mı aksini iddia eden?

Peki var mı bir alternatifiniz demokrasiye karşı?Ayrıca bundan bizler de şikayetçiyiz.Zaten biz eksik olan demokrasi tamamlansın diye AKP KAPATILMASIN diyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın mavi olmayan gökyüzü;

 

Demokrasi konusundaki lafım sadece sizi hedef alan bir söylem değildi. Bu ülkede DEMOKRASİ lafını en çok kullananlar ve demokrasi istiyoruz diyenler, demokrasi lafının ardına gizlenerek kendi hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan AKP ve DTP ile bunların yandaşlarıdır. Ne demokrasisi ne?

 

:)

 

Demokrasi ne midir?

Oy çoğunluğu ile iktidara gelip bu dağları ben yarattım tavırlarına bürünmektir.

İşine geldiği zaman kullanılabilecek mükemmel bir alettir. DUR denildiğinde "ama demokrasiii olmalııı" diye ağlamak için mükemmel bir bahanedir.

Bölücü söylemleri meşrulaştırmak için bulumaz bir alettir.

 

İşte demokrasi isteyenlerin demokrasiden anladığı budur! Ve son zamanlarda "HANİ BU ÜLKEDE DEMOKRASİ" diyenler hep bunlardır. Ne kadar ilginç değil mi???

 

Var mı aksini iddia eden?

:clover:

.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllenmeyi önerir.... öyle degilmi sayin 'YARASA' iste birileri bu tebesirle ülkemizin üzerinde dolasiyor, birileride yazboz tahtasi(kalas) tutuyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki var mı bir alternatifiniz demokrasiye karşı?Ayrıca bundan bizler de şikayetçiyiz.Zaten biz eksik olan demokrasi tamamlansın diye AKP KAPATILMASIN diyoruz.

 

 

Alternatiflerden birisi:

 

Bu ülke demokrasiyi öğrenene kadar, "demokrasi"yi kullanıp ülkeyi bölmeye, yıkmaya çalışan antidemokratik zihniyetleri yok edene kadar antidemokratik olmak... Nasıl ama? ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:clover:

.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllenmeyi önerir.... öyle degilmi sayin 'YARASA' iste birileri bu tebesirle ülkemizin üzerinde dolasiyor

 

Adamlarda kafa var ve oturup düşünüyorlar.

 

- Yahu yok mu bu ülkeleri topla tüfekle işgal etmeden sömürmenin,****** ******* daha kolay bi yolu?

- Var tabii ki var. Ekonomik olarak bağımlı hale getir, kültürünü yozlaştır, insanlar düşünmesin diye elinden geleni yap...

- Daha etkili bir şey yok mu?

- Olmaz mı? Tabii ki var: Dinleri var, türbanları var...

- Başka?

- Herhangi bir milletin sorununu yaratabiliriz... Hepsi milliyetçidir...

- Ee ne duruyoruz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Bir ülke toprak ise, insanlar bitki. Demokrasi ise, güneş ve yağmurdur. Bitkinin gelişmesi, gürleşmesi, derinlere kök salması, meyve vermesi ancak güneş ve yağmurla olanaklı. İnsanin gelişmesi özgürleşmesi, kültürlü olması, mutlu olması ancak demokrasiyle olanaklı. Buda ancak mevcut “Batı demokrasisini” aşan, ilerici bir demokrasiyle olur.”

oldukça güzel düşünceler!İlerici olan demokrasi katılım ve uzlaşmanın büyük oranda yer aldığı demokrasidir!

 

Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.

diye tanımlıyorsak demokrasiyi o zaman hiçbir şekilde ''Dağdaki....''şeklinde bir cümle kurmayacağız ki ileri olan demokraside temsiliyet sorunumuzu çözelim.

 

- Doğrudan demokrasi

Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler.

bizde uygulanan demokrasi biçimidir;doğrudan demokrasiler temsiliyete göre daha sağlamlaştırıcıdır!

 

Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu.

bizde bunun için demokrasi diyoruz ya!Özel işimiz için değil!İnsanları daha doğrusu insanı yok sayan hiçbir yönetim adil değildir ve değerli arkadaşım çoban,***** denilerek yok sayılan oylarda adil olmayan bir yönetime özlemdir.

 

Katılımcılık:

Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı.

- Hukukun Üstünlüğü:

Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı.

- Denetim:

Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi.

- Uzlaşma Kültürü:

Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs).

Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar.

- Fırsat eşitliği:

İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.

- Laiklik :

İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli.

 

burada yazılanlara ve iletinize çok teşekkür ederim;ve şimdi soruyorum size AKP dahilinde yapılan tartışmaları genel anlamda bu bilgiler doğrultusunda neden kapatılmalı veya kapatılmamamlı ve demokrasiye artı,eksileriyle açıklar mısınız?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Alternatiflerden birisi:

 

Bu ülke demokrasiyi öğrenene kadar, "demokrasi"yi kullanıp ülkeyi bölmeye, yıkmaya çalışan antidemokratik zihniyetleri yok edene kadar antidemokratik olmak... Nasıl ama? ;)

 

Bu bir alternetif değil;en azından kastımız yönetim biçimi ve değer oldukça!Yalnız ''demokrasi''ninde belirli sınırları vardır zaten!Tamam demokrasiye karşı antidemokrasi diyelim;peki bu bizi demokrasiye ne kadar yakın kılar!Ülkeyi bölüp yıkmaya çalışan zihniyete de açıklık getiri misin?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adamlarda kafa var ve oturup düşünüyorlar.

 

- Yahu yok mu bu ülkeleri topla tüfekle işgal etmeden sömürmenin, kukla etmenin daha kolay bi yolu?

- Var tabii ki var. Ekonomik olarak bağımlı hale getir, kültürünü yozlaştır, insanlar düşünmesin diye elinden geleni yap...

- Daha etkili bir şey yok mu?

- Olmaz mı? Tabii ki var: Dinleri var, türbanları var...

- Başka?

- Herhangi bir milletin sorununu yaratabiliriz... Hepsi milliyetçidir...

- Ee ne duruyoruz?

bu isler nuskayla basladi ooo gelir saglam, sonra is büyüdü cami acma maratonu basladi on cami parasi toplandi bir cami acildi gerisi cukka oda yetmedi caminin üstü alti tezgah oldu,, en azindan her camin altinda bir bakkal dükkani ,, simdi o bakkali meclise tasidilar ,,Türkish e pazar,, babalar gibi pazarliyorlar... göstere göstere!

 

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

burada yazılanlara ve iletinize çok teşekkür ederim;ve şimdi soruyorum size AKP dahilinde yapılan tartışmaları genel anlamda bu bilgiler doğrultusunda neden kapatılmalı veya kapatılmamamlı ve demokrasiye artı,eksileriyle açıklar mısınız?

.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllemeyi önerir....

 

İste özetin özeti bu!

 

Demokrasi bilime dayanmak zorunda, oysaki bazılarının sandıgı gibi bilimle din örtüsmez, ayrısır!

Ancak bunu anlamak/kavramak sanıldıgı kadar kolay degildir sevgili 'mavi olmayan gökyüzü' bazen bir ömür harcamak gerekir, bazıları icin bir ömür de yetmez!

 

bir cumhurbaskanin secilmesinde yasanan olay bile demokrasinin T sini bilip yorumlayan insan icin yeterlidir! lütfen bunuda ac deme?

 

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllemeyi önerir....

 

İste özetin özeti bu!

 

Demokrasi bilime dayanmak zorunda, oysaki bazılarının sandıgı gibi bilimle din örtüsmez, ayrısır!

Ancak bunu anlamak/kavramak sanıldıgı kadar kolay degildir sevgili 'mavi olmayan gökyüzü' bazen bir ömür harcamak gerekir, bazıları icin bir ömür de yetmez!

 

bir cumhurbaskanin secilmesinde yasanan olay bile demokrasinin T sini bilip yorumlayan insan icin yeterlidir! lütfen bunuda ac deme?

 

 

:shuriken:

 

Şimdi sevgili ''Efendi Türkler'' bir cumhurbaşkanın seçilememesi,muhtıralar....tam siyasetin merkezinde kendi kendine yenilen kısırdöngüler!Haklısınız o dönem ne kadar da antidemokratik olduğumuzu fazlasıyla bize gösterdi.Ama bunun aktörü seçmenler değil;siyasi arenada yer alanlardır.CHP gibi sol bir parti bile DARBE çığlığı atıyor!Din ve bilim;tabi ki oldğundan fazla ayrılıklar taşır.Zaten konumuz din değil!Demokrasi anlayışında dine anlam vercek de değilim.Galiba dini AKP bağlamında kullandınız;zaten bu din AKP nin dini değil;din adil olmayı,emeği görmeyi de öğretir insana...Maalesef iktidarımız bunu da beceremedi.Tabi bunu da ekleyeyim;

 

''Durmak yok yola devam'' nidalarıyla taçlanan bir AKP,ne tarafta olduğu belli olmayan bir CHP,''301''hastalığının bir vakay-i örneği MHP ve kendi içnde bile ne yapacağını karar veremeyen bir DTP...ve diğerleri mbenim için demokraside ölçüt değildir;ölçütüm aynı topraklarda yaşayan;farklı siyasi görüş ve farklı renklere rağmen uzlşı ve katılım ile kendi içerisinde ki sorunları halledecek olan İNSANdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllemeyi önerir....

 

İste özetin özeti bu!Demokrasi bilime dayanmak zorunda, oysaki bazılarının sandıgı gibi bilimle din örtüsmez, ayrısır!

Ancak bunu anlamak/kavramak sanıldıgı kadar kolay degildir sevgili 'mavi olmayan gökyüzü' bazen bir ömür harcamak gerekir, bazıları icin bir ömür de yetmez!

 

bir cumhurbaskanin secilmesinde yasanan olay bile demokrasinin T sini bilip yorumlayan insan icin yeterlidir! lütfen bunuda ac deme?

 

 

:shuriken:

 

Sayın Efendi Türkler ben yanlış anlamışım dini aydınlattığınız için müteşekkirim.Kırmızıyla gösterdiğiniz cümleyi ben es geçmişim örneğin.Bir çok Müslüman da es geçmiş gördüğüm kadarıyla.Biz sorgulayan,anlamaya çalışan,demokrsi şudur,laiklik budur,bilim şudur diyenlere hemencecik inananlardan değiliz.Siz bu düşüncelerinizi ancak sorgulamayan inançlı ve inançsızlara kabul ettirebilirsiniz.Bir de şu kraldan çok kralcılığımız yok mu söylenecek laf yok.Yıllardır bilim dünyasına bir katkıda bulunmadık ama başkalarının bulduklarını onlar adına onlardan daha hararetli savunmak ve biz bulmuşuz gibi kullanmak ancak bizim gibi kendini kandıran memleketlerde mümkün.Bak bunu anlamak da çoğu zaman mümkün olmuyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.