Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Fıkıh usülcüerı denılen metodolojıstlerın tümünün ortak kabulü Kurandakı emırlerın vücup gereklılık ,farzıyet göstermedıgı yönündedır.vücup ıfadeetmeye emır kıpının kullanılmıs olması kafı degıldır.Gereklılık ıfade etmesı baska yollarla (karınelerle)gösterılmıs olmasına baglıdır.Gereklılık ıle edep ayrı seylerdır bunları bırbırıne karıstırırsanız Kuranı corba yapar ıste böyle yorumlardan kurallar cıkarırsınız.

 

Amma iddialı bir laf daha...

 

El Bennya gelınce o kadar kaynagın ıcersınde bula bula Bennayı bulabıldınız yalanlayacak dıgerlerınıde kaynak noksanlıgından cevaplıyamadınız

 

Demişsiniz.

1. si kaynak; kitap ismi, yer, sayfa gösterilerek verilir. Bunların hiçbiri yoktu yazdıklarınızda. İkincisi tartışmamıza konu yazınızda belirttiğiniz 4 kaynak vardı.

 

Bunlardan biri İmam Malik'ti, ki biz burada Maliki Mezhebinin başörtüsü konusundaki tavrını gösterdik. Belirttiğinizle esamasi dahi okunmuyor ve tamamen yanlış bir anlamayla hareket ettiğinizi gösteriyor.

 

İkincisi;Hasan El Benna'nın kardeşi idi ki; onun da yeterli islam ilminden noksan olduğunu ve Çalışma Ekonomisi Profesörü olduğunu belirterek es geçtik.

 

Üçüncüsü: El Cassas'ın Ahkam'ül Kur'an Tefsirinde açıklama olduğunu belirtmiştiniz. Ben, tam metni istedim. Henüz metin gelmedi.

Dördüncüsü: Sait Bin Cübeyr'in saçların haram değil mekruh olduğuna dair sözü idi. Kaç tane kaynakmış. 4 tane. Pekiyi ben kaç tanesine cevap vermişim. 2 tanesine. Eeee, siz de kalkıp kendi son iki kaynağınızın sözlerinin nerelerde geçtiğini bize gösterin de biz de hayhay, en azından iddianızı destekleyen 100'lerce olmasa da iki tane "YORUM" varmış diyelim değil mi?

 

Yerim sizin kaynağınızı ben...

 

Cevap vermek lüzumunu hissetmiyorum ancak cevap vermezsem tartışmayı izleyenler fikri ve bu dengesizce (tartışanlar arasındaki dengesizlikten/orantısızlıktan bahsediyorum) tartışma yüzünden yanlış anlamalar yaşayabileceği için kes/e/miyorum.

 

Nasip olursa belki yarın Ahkam'ül Kur'an tefsirine ulaşacağım...Yanlış hatırlamıyorsam İqra islam ansiklopedisinde vardı...

 

Haaa, bir de son olarak Politika, farkettin mi yaptığın alıntıda başıörtülü olmanın daha edeplice olduğunu belirtiyorsun.

tercıhe baglı tavır,edep tavrı olur.

İki şık arasında kalındığında hangisi daha edeplice ise onu tercih etmek edep tavrıdır. En azından artık başörtüsü hakkında zanni bir delil olduğunu kabul ediyorsun. En azından diyorum zira kati bir delil var ortada...Güzel yakında evet varmış ama bana kalırsa örtülmese de olur noktasına geleceksiniz.

 

Allah'ın hidayeti yakındır...

Gönderi tarihi:

Nekadarda carpıtmadan yanasınız hayretkı ne hayret.

Siz basörtüsünü Allahın emrı olarak verdınız yanı Allaha sırk kostunuz bende bunu düzelltim bunun yanlısı nerde.Emırle tercıh aynı seymıdır,yoksa sımdı kelıme oyunlarınamı basvurduk.

Allahın kesın emrı olmayan bırseyı var diye ıddıa edeceksınız,sonrada aha bak kabul ettınız dıye tamamen zıt bır görüse sahıp cıkmaya calısacaksınız.

Ben sıze derımkı saplantılardan kurtulun ve bu konularda gercek fıkıhcıların yazdıklarını okumaya calısın ıste o zaman aradıgınız kaynaklarda kavusmus olursunuz.

 

 

saygılarla

Gönderi tarihi:

---http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?yid=&makale=%DDslam%26%2339%3Ba+G%F6re+Kad%FDn+D%F6v%FClebilir+mi%3F+(10)&id=1728---

 

 

Ayyy, ne *********..Kaynak tabi gösterilemez. Kendisi yazmamış ki...Ben de kaç gündür uğraşıyorum...

 

Ehh, kaynağınız belli olduğuna göre; Kaynağın kaynağında bu konuda icma yoktur denilirken sadece 2 kişinin tavrı esas alınıyor. Hatta, yine o kaynakta bunlardan böyle bir bilgi olduğu tartışmalıdır denebilirse de deniyor. Yani ümmetin tamamına yakını böyle anlamış, böyle uyguluyor (ki geleneğe de uygunluktan bahsediliyor) ama 2 kişi, hatta kendilerinden böyle bir bilgi ulaştığı tartışmalı 2 kişi icmaı bozuyor deniyor. Komikliğe bakın.

 

Haaaa, bu arada Said Bin Cübeyr'in de "tâbiun ( sahabe kuşağından sonraki kuşak ) devri müfessirlerinin en ünlülerinden biri olan Said b. Cübeyr ( ölm. 95/713 ) göre de saçların açılması haram değil, sadece mekruhtur." dediği rivayet ediliyor. Sahabeden sonraki kuşaktan. Eh en azından mekruh denilmiş. Mekruhun da ne olduğunu az buçuk herkes biliyor. Hoş görülmeyen, istenilmeyen. Burda hangisi hoş görülmüyor başın ve göğsün açılması mı? Her ne ise; mekruh ile haram arasında fark var. En azından mekruh olduğunu kabul ediyorsunuz galiba.

 

Sünnetten kanıt olmadığı bildirilmiş; Bu konuda kaynak belirtilmiyor sünnetten kanıt olmadığına dair. Ancak; bizzat ben iki tane hadis yazdım daha önce.

 

Sonunda nereye dönülüyor biliyor musunuz? Said Bin Cübeyr'in onaylamadığı bir konuda icma vardır demek mümkün değildir'e...Eee, be arkadaşım; bizzat kendiniz Said Bin Cübeyr ve İmam Malik'in bu konuda söyledikleri hakkında

B u görüşlerin gerçekten Said'e ve İmam Malik'e ait olup olmadığı tartışılabilir dernirse, o zaman şu ve bu konuda icma'ın olup olmadığı da tartışılabilir demek gerekir.
siz değil misiniz...Bir konuda icma olmadığı böyle mi ispatlanır. Bu mudur yani sizin fıkıh bilginiz. Bu konuda icma olmadığı aksi yönde hüküm verenlere bakılarak gösterilir. Aksi yönde hüküm veren bir tek Cassas vardır diyebilirsiniz ancak kaç yılında vermiş o hükmü. (Tam metni hala görmedim bakacağım) iyice baktınız mı?

 

Yine aynı yere bakarak Nur 31. açıkça çıkan tek emrin göğüslerin kapatılması olduğu söylenilmiş. Arkadaşım adama sormazlar mı? O ayet bir bütün, siz nasıl olup da ayetin aynı cümle içerisinde geçen "görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar;" budur. Siz ayetin yarısını alıp da işte bu haram şu kısmı mekruhturu nasıl diyorsunuz.

 

Haa, bir delil daha var. Neymiş; birkaç defa tekrarmış. Hayır, Kur'an'da bazı yasaklar tek bir defa tekrar edilse dahi yasaktır ve haramdır. Ancak, başörtüsüyle ilgili hem ayrıntılı bir düzenleme vardır ve hem de daha da ileri giderek dışarı çıkarken dış elbise adında bir de elbise vardır. İbni Teymiyye'nin yaptığı yoruma mesnet ayette budur. (Ahzab 59)

 

Haaa, bu arada M.Günay Sıddıkoğlu ayetleri yorumlarken bolca atıfta bulunduğu Yaşar Nuri Hoca'nın Kur'an Mealinde de "Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. " ...

 

Yaşar Nuri Öztürk, her ne kadar türban rahibe giysisidir diyorsa da başörtüsü hakkında böyle bir yorumu yok. Demek ki; başörtüsüne o da tam olarak birşey demiyor diyemiyor. Ehh, biz de bir ara sormamış mıydık...

Türbanını çıkartanlar başörtüsü ile girebilecek midir girmek istedikleri yere
...

 

Eeeee, şimdi ne oldu. İlk önce Kur'an-ı Kerim'in Nur Suresi 31. ayettinde başörtüsü geçmiyordu diyordunuz. Şimdi geçiyor ama takmayanlar mekruh işlemiş olur diyorsunuz. Haa, bunu yaparken nereden hareket ediyorsunuz. Tamamen M.Günay Sıddıkoğlu adında birinin makalesinden. Bakıyorum, kim bu M.Günay Sıddıkoğlu diye...İsminin başında herhangi bir ünvan da yok. Her ne ise; saçmalığın daniskası böyle birşeydir işte...

 

Bunun adına da tartışma diyoruz ha...Biri bir yerlerde gördüğü bir yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan cümlelerinin arasına yerleştiriyor, kendinimiş gibi sunuyor. Ve aksi ispatlandığında bizi her defasında demogoji, laf ebeliği ile suçluyor...Bunun adı da tartışma oluyor haa...

Gönderi tarihi:

Bakın arkadasım ben o bahsettıgınız kısının adınıda bılmem varsa kıtaplarınıda okumamısımdır siz artık fantazi dökmeye basladınız kendı kendınize Kurana eklemelr yapıp yorumluyor sonrada kaynak nerde falan fılan ******. Kuranda basörtüsü yoktur siz var diyorsunuz sizin Kuranınızda var demekki!

Kuran tefsırı cocuk oyuncagı degıldır,her arapca bilen Kuranı tefsır etmeye kalkarsa iste o tefsirlerden Türbanda cıkar carsafta cıkar.Sunu önce iyi koyun aklınıza,bundan 1400 yıl önce yasamıs olan ınsanların kendılerıne özgü kıyafetlerı vardı.ve bu kıyafetler tüm dünya kadınlarında asagı yukarı aynı tarz kıyafetlerdı,yanı ya sıyah carsaf Iranlı ve Katolık kadınların giydigi kıyafetler,ya Arapların kendılerıne özgü kıyafetleri.Bu kıyafetlerın ıcınde özel olarak bir basörtüsü yoktur kıyafet tüm olarak vücudu kaplar.Baslarınızın örtülerıyle gögüslerınızı kapatın derken bu örtü herhangı bır örtüdür,yabancı erkeklerın görmemesı gögüslerın kapatılması olayı,neden gögüsler?cünkü Islamda yanı dınde sac zınet degıldır bu Kuran ayetının saptırılmıs versıyonudur boyun ve gögüs zinettir ve Kurandakı ayet yani o hep türbana veya basörtüsüne atfettiginiz ayetin özü budur.Eger Allah kadınların baslarının örtülmesını emretseydı carıye ve sütten kesılmıs kadınlarında baslarının örtülmesını emrederdı,Allah bizden olanlar olmayanlar diye ayetinde ayırım yapmamıstır.Ayetın carpıtıldıgı suradan kesın kı ayet kadınların baslarını kapatırken baska bır kesım kadının basını kapatma geregını göstermıyor böyle vahim bır sey olabılırmı.Carıye kadın kadın sayılmıyormu Islamda?Namazda bile kadınların baslarını örtmeleri emredılmemıstır eger yabancı erkek yoksa cıvarda.

Ibn-i Tevmiyye sizin icin büyük bir fıkıhcı olabılır benım ıcın degıl,benım ıcın gecerlı olan Kurandakı ISLAMDIR Ibn-i Tevmiyyenın Islamı degıl.

Gelenekleri Allahın emri diye ınsanlara dayatmanı sonucu olarak ülkede yıllardır terörle atbası gıden bır türban sorunu yasanmaktadır.Allahın emirlerini ülke menfaatlerinin üzerine cıkacak sekilde ve inatla carpıtmanın adı bence IRTICADIR.

 

saygılarla

Gönderi tarihi:

Güncel bir haber... Cumhurbaşkanı mızın atadığı rektörün uygulaması!

 

Açıkça, yine türban rantı ufukta görünmekte! Ne derler "Kavilli döğüş".

 

* * *

 

Üniversiteye girişte başörtüsü imzası !

 

Boğaziçi Üniversitesi, kampüslere giren türbanlılardan imza alıyor.. Neden mi?

 

 

Boğaziçi Üniversitesi'nin akademik yılı, türban gerginliğiyle başladı. Daha önce türbanlı öğrencilerin girebildiği üniversitede yeni rektör Prof. Dr. Kadri Özçaldıran tarafından hazırlanan "Başörtülü girdiğim takdirde tüm hukuki sonuçları önceden kabul ediyorum" yazısını imzalayan öğrenciler türbanla içeri alınırken, imzalamayanlar kampusa sokulmadı.

 

Bazı erkek öğrencilerin de destek verdiği türbanlı öğrenciler, daha sonra topluca engellemeye rağmen üniversiteye girdi. Bu sırada kısa süreli bir arbede yaşandı. Öğrenciler daha sonra rektörlük binasına yürüdü. Önceki yıllarda üniversitelerinde başörtüsü ile ilgili bir problem yaşamadıklarını belirten öğrenciler, "Şaşkınlık içindeyiz" diye konuştu.

 

Sabah

Gönderi tarihi:
Bakın arkadasım ben o bahsettıgınız kısının adınıda bılmem varsa kıtaplarınıda okumamısımdır siz artık fantazi dökmeye basladınız kendı kendınize Kurana eklemelr yapıp yorumluyor sonrada kaynak nerde falan fılan ******. Kuranda basörtüsü yoktur siz var diyorsunuz sizin Kuranınızda var demekki!

Kuran tefsırı cocuk oyuncagı degıldır,her arapca bilen Kuranı tefsır etmeye kalkarsa iste o tefsirlerden Türbanda cıkar carsafta cıkar.Sunu önce iyi koyun aklınıza,bundan 1400 yıl önce yasamıs olan ınsanların kendılerıne özgü kıyafetlerı vardı.ve bu kıyafetler tüm dünya kadınlarında asagı yukarı aynı tarz kıyafetlerdı,yanı ya sıyah carsaf Iranlı ve Katolık kadınların giydigi kıyafetler,ya Arapların kendılerıne özgü kıyafetleri.Bu kıyafetlerın ıcınde özel olarak bir basörtüsü yoktur kıyafet tüm olarak vücudu kaplar.Baslarınızın örtülerıyle gögüslerınızı kapatın derken bu örtü herhangı bır örtüdür,yabancı erkeklerın görmemesı gögüslerın kapatılması olayı,neden gögüsler?cünkü Islamda yanı dınde sac zınet degıldır bu Kuran ayetının saptırılmıs versıyonudur boyun ve gögüs zinettir ve Kurandakı ayet yani o hep türbana veya basörtüsüne atfettiginiz ayetin özü budur.Eger Allah kadınların baslarının örtülmesını emretseydı carıye ve sütten kesılmıs kadınlarında baslarının örtülmesını emrederdı,Allah bizden olanlar olmayanlar diye ayetinde ayırım yapmamıstır.Ayetın carpıtıldıgı suradan kesın kı ayet kadınların baslarını kapatırken baska bır kesım kadının basını kapatma geregını göstermıyor böyle vahim bır sey olabılırmı.Carıye kadın kadın sayılmıyormu Islamda?Namazda bile kadınların baslarını örtmeleri emredılmemıstır eger yabancı erkek yoksa cıvarda.

Ibn-i Tevmiyye sizin icin büyük bir fıkıhcı olabılır benım ıcın degıl,benım ıcın gecerlı olan Kurandakı ISLAMDIR Ibn-i Tevmiyyenın Islamı degıl.

Gelenekleri Allahın emri diye ınsanlara dayatmanı sonucu olarak ülkede yıllardır terörle atbası gıden bır türban sorunu yasanmaktadır.Allahın emirlerini ülke menfaatlerinin üzerine cıkacak sekilde ve inatla carpıtmanın adı bence IRTICADIR.

 

saygılarla

 

İslam'a Göre Kadın Dövülebilir mi? (10)

 

 

Fıkıh usülcüleri dediğimiz metodolojistlerin tümünün ortak kabulü, Kur'an'daki bütün emirlerin vücup ( gereklilik, farziyet ) ifade etmediği merkezindedir. Bunun da ötesinde, vücup ifade etmeye, emir kipinin kullanılmış olması yetmez, o kipin farziyet ( gereklilik ) anlamında bağlayıcılık ifade ettiğinin başka yollarla ( karînelerle ) gösterilmiş olması gerekir.

 

Kur'an'da kulanılan emir kiplerinin hangi anlamları ifade ettikleri fıkıh ve tefsir usülcüleri tarafından uzun uzun anlatılmaktadır. On ila onbeş arası anlamdan söz edilmiştir. Fahreddin Râzî ( ölm. 606/1209 ), fıkıh usülüne ilişkin eseri el-Mahsül'deki Kur'an'daki emir kipinin on beş anlam ifade ettiğini, bunlardan sadece birinin vücup olduğunu bildirmektedir. Aynı zamanda bir usülcü olan İmam Gazali, metodolojiye ilişkin ünlü eseri el-Müstasfa'nın 'emir' kavramını ela alan bölümünde (bk. 1/737-777; 2/5-35) Kur'an'daki emir kiplerinin fıkıh açısından durumunu incelerken şu noktaların altını çizmektedir:

İmam Şâfiî, emrin temelde iki anlam ifade ettiğini söylemiştir: Vücup ( gereklilik, farziyet ), nedp ( edep ve terbiye tavrı ) Emir kipinin vücup ifade etmesi sırf emir kipinin kullanılmasıyla gerçekleşmez, başka karinelere ihtiyaç vardır. Bu karinelerin başta geleni, emir kipiyle bildirilen hususun aksini yapanların hesap ve ceza ile tehdit edilmeleridir.

 

Gazali burada ' emrin yerine getirilmemesinin isyan anlamı ' ifade etmesinden söz ediyor. (bk. 1/763 ) Yani emir kipi kulanılarak bildirilen bir husus, eğer vücup ise ( aksini yapmak haram işlemek ise ) o emri çiğınemenin Allah'a isyan olduğunun Kur'an'da ayrıca bildirilmesi gerekir. Gazali'ye göre, emrin bir kaç kez tekrarı da vücup ifade etmenin kanıtlarından biridir. Eğer bu iki özellik yoksa emrin nedb ( mendupluk, edep ve terbiye tavrı ) ifade ettiği kabul edilir. Ve Gazali ekliyor: " Ümmetin nedbe hamlettiği emirler, çoğunluktadır. " ( Müstasfa, 1/773 ) Yani ümmetin genel kabulü emrin nedp ifade ettiği merkezindedir. Gazali'ye göre, emrin vücup veya nedb ifade ettiği hususunda tartışma çıkarsa 'tevaküf'( hüküm vermekten kaçınıp beklemek ) esas alınır. ( Y.N.Öztürk/189 )

 

Gerek Gazali'nin gerekse diğer usülcülerin emir kavramı ile ilgili bu anlayış ve kabulleri dikkate aalındığında Nûr suresi 31'deki emrin, başı örtmek anlamında vücup ifade ettiğini söylemek mümkün değildir. Çünkü ne o emri terk edene hesap ve ceza tehdidi vardır ne de emrin defalarca tekrarı. O halde, emri, Prof. Dr.Yunus Vehbi Yavuz gibi ' nedb ' kabul edip " Örtürme sünnettir " diyenler olabileceği gibi, Gazali'nin koyduğu ölçüyü işleterek hüküm vermeyenler de olabilecektir. Bunun ötesine geçilemediği içindir ki, geleneksel kabul, örtünmeyi, köle, hür tüm kadınlar için farz görememiş, sadece hür kadınları bağlayan bir sosyal konum göstergesi olarak değerlendirmiştir.

 

Nur 31. ayette vücup ifade eden bir emir vardır ve o da göğsün kapıtılmasıdır. Başın-saçların kapatılmasına ilişkin bir emrin o ayetten çıkarılması zorlama ile bile mümkün olmaz. Sünnetten de buna kanıt yoktur. Hanefi fıkhının ve fıkhi tefsirin öncülerinden biri saayılan el Cassas ( ölm. 370/980 ) Ahkamü'l Kur'an adlı tefsirinde Nur 31. ayeti açıklarken oradaki örtünme emrinin ' göğüs ve boyunları örtmeyi ' amaçladığını bildirmektedir. Cassas şöyle diyor: " Bu ayetten anlaşılır ki kadının göğsü ve boynu avrettir, yabancı erkeklerin görmesi caiz olmaz." ( Cassas; Ahkamü'l Kur'an, 3/461 ) Cassas'ın aynı yerde bildirdiğine göre, tâbiun ( sahabe kuşağından sonraki kuşak ) devri müfessirlerinin en ünlülerinden biri olan Said b. Cübeyr ( ölm. 95/713 ) göre de saçların açılması haram değil, sadece mekruhtur.

 

Demek oluyor ki, baaşın kapatılması yönünde bir icma'nın varlığından söz etmek de tutarlıdır. Said b. Cübeyr gibi bir zatın onaylamadığı bir görüşe, icma demek mümkün olmaz. Namazda setr-i avretin ( örtülmesi gereken yerleri örtmenin ) sadece sünnet olduğunu söyleyen İmam Mâlik'i ( ölm. 179/795 ) de Said b. Cübeyr'in yanına koymak gerekir. Peki, bu durumda icma' nerededir?B u görüşlerin gerçekten Said'e ve İmam Malik'e ait olup olmadığı tartışılabilir dernirse, o zaman şu ve bu konuda icma'ın olup olmadığı da tartışılabilir demek gerekir. Bu durumda da söz varacağı yere varır: Onun-bunun dediğini, deyip demediğini teftiş yerine Kur'an'a bakıp çözümü orada bulalım! ( Y.N.Öztürk/191 )

 

Böyle bakıldığında, söylenecek şeyin şu olduğu kanısına varıyoruz: Vücubun, başın örtülmesine bağlanması geleneksel kabullere çok uyugun bir yorum olduğu için tutulmuş ve kurallaşmıştır. Nur 31'den açıkca çıkan tek emir, göğüslerin kapatılmasıdır.. Ayette geçen ' zînet:süs ' tâbirinin kadının vücudu olarak değerlendirip el ve yüz dışında ( bazı kabullere göre yüz de dahildir ) tüm vücudun 'avret' olduğunu ve kapatılması gerektiğini söylemek bir saptırmadır.

 

Kadının vücudunun ' zinet ' olarak düşünülmesine dayanak olacak hiç bir Kur'an ayeti yoktur. Bunlar, egemen anlayışın hesabına uygun geldiği için dinleştirilmiş yorumlardır. İsteyen, din adına bu yorumları elbette ki izler, ama başkalarının bunları din yapmasını isteyemez. Din, tanrısal kitap Kur'andakidir. ( Y.N.Öztürk/191 )

 

Şunu da unutmamak zorundrayız: Abdest, vücudun açık havaya mâruz bölgelerine uygulanır. Eller-kollar, yüz, ayaklar ve baş bu organlardır ve abdest bu organlara uygulanan bir temizlik hareketidir. Asrısaadet'te, abdesti, kadın-erkek herkes toplu halde aynı yerde, hatta aynı kaptan alabilmekteydi. Bunun, örtünme emrinden önce olduğu, sonradan kaldırıldığı yolunda en küçük bir beyan yoktur. Olsaydı, özellikle kadını baskı altıında tutmak isteyenler, bunu ananda kayıtlara geçirirlerdi. Bu sünnet olgusu da, Nur 31'deki emrin nedb ifade ettiği yolunda şaşmaz bir kanıttır....

 

Özdemir İnce'nin 5 Mart 2008 tarihli yazısı tam bu noktada, çok önem taşıyan bir yazı olarak öne çıkıyor.

 

Müslüman Kardeşler örgütünün kurucusu Hasan el Benna'nın kardeşi , İslam âlimi Cemal el- Benna'dan " Kadın korunması gereken değerli bir varlıktır. Örtünme ve hicap bu hazineyi güvence altına alan bir mücevher kutusudur." Söylemi hakkında görüş soruluyor. Cemal el Benna'nın yanıtı şöyle:

 

" Kadının başını örtmesi gerektiğine dair hiçbir yerde yazılmış tek satır yoktur. İleri sürülen tek talep, kadının göğsünü örtmesinden ibarettir. Ne varki örtü çok eski bir gelenek. Gelenekler ise dinden güçlü. Geleneği devam ettirebilmek adına din kisvesi kullanılıyor. Kur'an'dan böyle kadın düşmanı yorumlar çıkaranlar öncelikle iktidarla ilgilidir. Bu bir iktidar meselesidir. " ( Y.N.Öztürk/192 )

 

Makalemizin açık metni şurada dursun. Ve yukarda kırmızıyla gösterdiğim yerlerin ilgisini de göstereceğim ancak şu an çok fazla vaktim yok öğleyin görüşürüz.

Gönderi tarihi:
Tabıun devrı müfessırlerınden Saıd b.Cübeyr sacların acılması haram degıl mekruhtur demıstır.Hanefı fıkhının öncülerınden sayılan El Cassas Ahkam-ül Kuran adlı tefsırınde Nur 31.ayetı acıklarken oradakı örtünme emrını*kadının gögsü ve boynu avrettır yabancı erkeklerın görmesı caız olmaz*dıyerek acıklamıstır.

Müslüman kardesler örgütünün kurucusu Hasan el Bennanın kardesı Islam alımı Cemal el Benna söyle dıyor:*Kadın korunması gereklı bır varlıktır,örtünme ve hıcap bu hazıneyı güvencealtına alan bır mücevher kutusudur.

 

Kadının basını örtmesı gerektıgıne daır hıcbır yerde yazılmıs tek satır yoktur.Ilerı sürülen talep kadının gögsünü örtmesınden ıbarettır.Ne varkı örtü cok eskı bır gelenek.Gelenekler ıse dınden güclü.Gelenegı devam ettırebılmek adına dın kısvesı kullanılıyor.Kurandan böyle kadın düsmanı yorumları cıkaranlar öncelıkle ıktıdarla ılgılıdır.Bu bır ıktıdar meselesıdır.*dıyerek kadının basını ambalajlamanın asıl nedenınıde anlatmıs oluyor.Daha yüzlerce fıkıh adamı Islam alımı ısımler b as örtmeyle ılgılı gereklı acıklamaları yapmıs ve sacın bır telıne 70 yıl cehennem azabı dıye bır seıyın olmadıgını söylemıslerdır.

 

Halk arasında sıkmabas olarak bılınen bu kapatma Islam ıle degıl Talmut musevılıgı ve Pavlus hrıstıyanlıgı ıle acıklanabılecek bır tavırdır.Bır rahıbe kıyafetıdır yanı cagdas bır kıyafet degıldır,Islam adına bır hrıstıyanlastırma egılımıdır.

 

Fıkıh usülcüerı denılen metodolojıstlerın tümünün ortak kabulü Kurandakı emırlerın vücup gereklılık ,farzıyet göstermedıgı yönündedır.vücup ıfadeetmeye emır kıpının kullanılmıs olması kafı degıldır.Gereklılık ıfade etmesı baska yollarla (karınelerle)gösterılmıs olmasına baglıdır.Gereklılık ıle edep ayrı seylerdır bunları bırbırıne karıstırırsanız Kuranı corba yapar ıste böyle yorumlardan kurallar cıkarırsınız.

son olarak Nur 31.*bası örtün veya hımarlarınızı baslarınıza örtün*seklınde bır emır getırmemektedır.Kesın delalet gşgsün örtülmesındedır.bunun basörtüsü ıle yapılıyor olması basın örtülmesı ıcın ancak *zanni*bır delalete vücut verırkı bunun sonucu vücup degıl tercıhe baglı tavır,edep tavrı olur.

 

Bu yazılar tamamen Politika'nın yazılarıdır.

 

Şu aşağıdakiler de ilgili makalenin ilgili kısımları...

 

TARTIŞMAYA ESAS MAKALE

 

Nur 31. ayette vücup ifade eden bir emir vardır ve o da göğsün kapıtılmasıdır. Başın-saçların kapatılmasına ilişkin bir emrin o ayetten çıkarılması zorlama ile bile mümkün olmaz. Sünnetten de buna kanıt yoktur. Hanefi fıkhının ve fıkhi tefsirin öncülerinden biri saayılan el Cassas ( ölm. 370/980 ) Ahkamü'l Kur'an adlı tefsirinde Nur 31. ayeti açıklarken oradaki örtünme emrinin ' göğüs ve boyunları örtmeyi ' amaçladığını bildirmektedir. Cassas şöyle diyor: " Bu ayetten anlaşılır ki kadının göğsü ve boynu avrettir, yabancı erkeklerin görmesi caiz olmaz." ( Cassas; Ahkamü'l Kur'an, 3/461 ) Cassas'ın aynı yerde bildirdiğine göre, tâbiun ( sahabe kuşağından sonraki kuşak ) devri müfessirlerinin en ünlülerinden biri olan Said b. Cübeyr ( ölm. 95/713 ) göre de saçların açılması haram değil, sadece mekruhtur.

 

Namazda setr-i avretin ( örtülmesi gereken yerleri örtmenin ) sadece sünnet olduğunu söyleyen İmam Mâlik'i ( ölm. 179/795 ) de Said b. Cübeyr'in yanına koymak gerekir.

 

başın örtülmesine bağlanması geleneksel kabullere çok uyugun bir yorum olduğu için tutulmuş ve kurallaşmıştır. Nur 31'den açıkca çıkan tek emir, göğüslerin kapatılmasıdır..

 

Müslüman Kardeşler örgütünün kurucusu Hasan el Benna'nın kardeşi , İslam âlimi Cemal el- Benna'dan: " Kadının başını örtmesi gerektiğine dair hiçbir yerde yazılmış tek satır yoktur. İleri sürülen tek talep, kadının göğsünü örtmesinden ibarettir. Ne varki örtü çok eski bir gelenek. Gelenekler ise dinden güçlü. Geleneği devam ettirebilmek adına din kisvesi kullanılıyor. Kur'an'dan böyle kadın düşmanı yorumlar çıkaranlar öncelikle iktidarla ilgilidir. Bu bir iktidar meselesidir. " ( Y.N.Öztürk/192 ) (EH BU METİN ÖZDEMİR İNCE'DEN ALINIRSA ÇALIŞMA EKONOMİSİ PROFESÖRÜ İLE İSLAM ALİMİ TABİKİ KARIŞIR)

 

Fıkıh usülcüleri dediğimiz metodolojistlerin tümünün ortak kabulü, Kur'an'daki bütün emirlerin vücup ( gereklilik, farziyet ) ifade etmediği merkezindedir. Bunun da ötesinde, vücup ifade etmeye, emir kipinin kullanılmış olması yetmez, o kipin farziyet ( gereklilik ) anlamında bağlayıcılık ifade ettiğinin başka yollarla ( karînelerle ) gösterilmiş olması gerekir.

Vücup ( gereklilik, farziyet ), nedp ( edep ve terbiye tavrı ) Emir kipinin vücup ifade etmesi sırf emir kipinin kullanılmasıyla gerçekleşmez, başka karinelere ihtiyaç vardır. Bu karinelerin başta geleni, emir kipiyle bildirilen hususun aksini yapanların hesap ve ceza ile tehdit edilmeleridir.

 

Yukardaki iki metin arasındaki 7 farkı bulacaklara Motorola C 117 cep telefonu hediyedir. Tabii, ikinci el. Bulabilirsem.

 

Pekiyi biz bu iki metni neden bir araya getirdik.

Bakın arkadasım ben o bahsettıgınız kısının adınıda bılmem varsa kıtaplarınıda okumamısımdır siz artık fantazi dökmeye basladınız kendı kendınize Kurana eklemelr yapıp yorumluyor sonrada kaynak nerde falan fılan
Yukarda tam metnini ondan sonra da ilgili yerlerini verdiğim makaleyi hiç okumadığını söyleyen tanımam etmem diyen biri olduğu için. Kimdir bu; Politika....

 

Hadi tamam bunları ilk defa sen söyledin ve M.bilmem KİM'de senden kopya çekip o makaleyi yazdı diyelim. İyi de o makale 2004 yılında yazılmış...Haybinkunduz...Haybin google...Sen ne biçim bir meretsin yahu...

 

Bu arada Cassas'ın Ahkâm'ul Kur'an Tefsirinde geçen ifadenin tam metnini dün bir arkadaş bana göndermişti. Bu tefsir makalede geçen bilgiyi aynen içeriyor. Said Bin Cübeyr'in de söylediği (kesin delil yok) bir söz var diyerek bir metin gösteriyor. Ancak;

Cassas ayeti bu şekilde tefsir etmiştir.Zira Cassas'a göre Nur/31 bu anlama geliyordu.Saçların örtünmesi veta başın kapatılması hakkında bir malumat belirtmemiş bu ayeti tefsir ederken.
benim de üzerinde önemle durduğum gibi o arkadaşım da bunun üzerine eğiliyor. Sadece Said Bin Cübeyr'in sözünü söylemiş ancak kendisi bir yorumda bulunmamıştır. Veya başın açık olup olmamasının yorumunu yapmamıştır.

 

Hasılı arada sırada doğrular da çıkmıyor değil...Selamlar...Aramızdaki fark budur işte Politika...

 

Umarım neden çırpındığımızı birileri anlamıştır...aslında din anlamında kendi bilgilerini sorgulasalar ne iyi olurdu!

 

HAKİKATEN NE İYİ OLURDU DEĞİL Mİ!?

Gönderi tarihi:

Neyı ıspat ettınız ne yapmaya calıstınız bılmiyorum ama benım yazdıklarımı aha bak bırısıde aynen böyle yazmıs ondan aldın demekle ne yapamaya calsıtınız tam bır bilmece.Yoksa alıntı yapmak etık dısımıdır sızce? yoksa siz hic alıntı yapmadanmı yazıyorsunuz tüm yazılarınızı.Size bır fırsat verıp arastırmanıza yardımcı oldumsa bu sizi neden bu kadar heyecanlandırdı.Bakın siz bile saglıklı bır kaynak gösteremiyor ve ondan bundan alıntılar yapıyorsunuz.Ibn-ı Tevmıyyeyı bana methedıyordunuz ne oldu neden devamını getıremedınız yoksa onun Islam alımlerı tarafından afaroz edıldıgı haberınımı aldınız.

Ben davamdan vazgecmedım.türbanın Kuranda yerı yoktur sizin Kuranınızda varsa onu bilemem ama gördügüm kadarıyla var.Kadınlara örtünme emri eskıden Arap kadınlarının acık sacık gezmelerının önüne gecılmesı ıcın verılmıstır.Bu emırlerın ıcersınde saclarınızı örtün diyede bir emır yoktur.Sizin din adamlarınız ıcın var olabılır ama bizim din adamlarımız ıcın yok.Hem ne kadar ayıp bısey bır kısım dın adamı yok der dıgerlerı var der bu bir tartısma konususur kavga konusu degıldır.Yanı sizin zevkınıze uyuyor dıye sizin kabul ettıgınız din adamlarının sözlerını ayet olarak alacak halımız yok.

Bence tartısırken karsıdakı ınsanların görüslerıne saygı ıcersınde muhalefet edılır yok buradan aldın şuradan aldın diye davranışlar olgun ınsanlara yakısmaz.

 

saygılarla

Gönderi tarihi:
Neyı ıspat ettınız ne yapmaya calıstınız bılmiyorum ama benım yazdıklarımı aha bak bırısıde aynen böyle yazmıs ondan aldın demekle ne yapamaya calsıtınız tam bır bilmece.Yoksa alıntı yapmak etık dısımıdır sızce? yoksa siz hic alıntı yapmadanmı yazıyorsunuz tüm yazılarınızı.Size bır fırsat verıp arastırmanıza yardımcı oldumsa bu sizi neden bu kadar heyecanlandırdı.Bakın siz bile saglıklı bır kaynak gösteremiyor ve ondan bundan alıntılar yapıyorsunuz.Ibn-ı Tevmıyyeyı bana methedıyordunuz ne oldu neden devamını getıremedınız yoksa onun Islam alımlerı tarafından afaroz edıldıgı haberınımı aldınız.

Ben davamdan vazgecmedım.türbanın Kuranda yerı yoktur sizin Kuranınızda varsa onu bilemem ama gördügüm kadarıyla var.Kadınlara örtünme emri eskıden Arap kadınlarının acık sacık gezmelerının önüne gecılmesı ıcın verılmıstır.Bu emırlerın ıcersınde saclarınızı örtün diyede bir emır yoktur.Sizin din adamlarınız ıcın var olabılır ama bizim din adamlarımız ıcın yok.Hem ne kadar ayıp bısey bır kısım dın adamı yok der dıgerlerı var der bu bir tartısma konususur kavga konusu degıldır.Yanı sizin zevkınıze uyuyor dıye sizin kabul ettıgınız din adamlarının sözlerını ayet olarak alacak halımız yok.

Bence tartısırken karsıdakı ınsanların görüslerıne saygı ıcersınde muhalefet edılır yok buradan aldın şuradan aldın diye davranışlar olgun ınsanlara yakısmaz.

 

saygılarla

 

Sağlıklı kaynak gösteremedin denmiş. Biz yeterli kaynağı gösterdik, ki kaynak alıntı yapılan yerdir. Ben, alıntı yaptığım yeri gösterdim. Siz ise yazdıklarınızın bırakın alıntı olduğunu belirtmek; bu metinleri bir makaleden alıp yazılarınızın arasına yerleştirdiğinizi söylediğimde

Bakın arkadasım ben o bahsettıgınız kısının adınıda bılmem varsa kıtaplarınıda okumamısımdır siz artık fantazi dökmeye basladınız kendı kendınize Kurana eklemelr yapıp yorumluyor sonrada kaynak nerde falan fılan *
dediniz.

 

Tabiki; dini bilgim tefsircilik seviyesine ulaşamaz. Ben, Arapça'da bilmiyorum. Bu noktada kendilerine itibar ettiğim insanların yazdıklarına bakıyorum ve o yazılanları foruma taşıdığımda nereden aldığımı en ince ayrıntısına kadar belirtiyorum. İbni Teymiyye hakkında yeterli malumatı size zaten verdim. Ve hatta dedim ki; İbni Teymiyye'nin bahse konu yorumu yapmasına neden olan Ahzab Suresi 59. ayettir dedim. İbni Teymiyye'nin Selefi görüşlerini çok katı/çok tutucu şekilde yorumlayan Vehhabilikle ilgili de olumsuz bir cümle serdettim. İbni Teymiyye'yi size niye methedeyim. Siz kötülemeye kalktınız bilgisizce; ben de başkaları bu bilgisizliğe dahlolmasın diye gerekli açıklamayı yaptım o kadar. Keşke İbni Teymiyye'nin tırnağının ucu olabilsek. Düşünceleri uğruna ölüme korkmadan yürüyen bu inanılmaz şahsiyet hakkında önce bir takım şeyleri öğrenin ondan sonra tartışırız.

 

Türbanın Kur'an da yeri yoktur demişsiniz. Ben var demedim ki; Ben; başı örtmek Kur'an'ın emridir diyorum. Bunu türbanla yapanlar sadece aynı emri farklı bir tarzla yerine getiriyorlar o kadar. Kur'an başın örtülmesini emretmiş ve aynı örtü ile göğüslerin kapatılmasını. Siz, isterseniz kafanızın önünden bir puşi bağlayıp yapın bu işi isterseniz entarinizin uzun kısmını dolayıp bu beni ilgilendirmez.

 

Denmiş ki; tartışırken karşıdaki insanın görüşlerine saygı içerisinde...Bu söylediğiniz kişinin kendi görüşleri ile alakaladır. Kendi görüşleri değilse en azından bunların şöyle şöyle söyledikleri var ben onlara itibar ediyorum dediğinde saygı içerisinde tartışılır. Başkasının görüşlerini çalıp da kendisininmiş gibi sunmaya ve bu özellikle kendisine belirtildiği halde hala yok ben o makaleyi falan bilmem tanımam dendiğinde ortaya apayrı bir durum çıkar...Bunun adı Yalanla tartışmaktır. Yalanla tartışmak ise insanı saygı konusunda pek de uygun konuma sürüklemez..

 

 

Bekir ne demiş...

Eeeee, şimdi ne oldu. İlk önce Kur'an-ı Kerim'in Nur Suresi 31. ayettinde başörtüsü geçmiyordu diyordunuz. Şimdi geçiyor ama takmayanlar mekruh işlemiş olur diyorsunuz. Haa, bunu yaparken nereden hareket ediyorsunuz. Tamamen M.Günay Sıddıkoğlu adında birinin makalesinden. Bakıyorum, kim bu M.Günay Sıddıkoğlu diye...İsminin başında herhangi bir ünvan da yok. Her ne ise; saçmalığın daniskası böyle birşeydir işte...

 

Bunun adına da tartışma diyoruz ha...Biri bir yerlerde gördüğü bir yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan cümlelerinin arasına yerleştiriyor, kendinimiş gibi sunuyor. Ve aksi ispatlandığında bizi her defasında demogoji, laf ebeliği ile suçluyor...Bunun adı da tartışma oluyor haa...

 

 

Politika ne demiş...

Bakın arkadasım ben o bahsettıgınız kısının adınıda bılmem varsa kıtaplarınıda okumamısımdır siz artık fantazi dökmeye basladınız kendı kendınize Kurana eklemelr yapıp yorumluyor sonrada kaynak nerde falan fılan *

 

Biz bütün iddialara tek tek cevap verdik; hatta öyle ki;Cassas'ın Tefsirini bulup evet haklıymışınız onda bahsi geçen şekilde bir hüküm varmış dahi dedik. Cevap veremeyenler, kıvırmaya çalışanlar kimdir belli oluyor. Ben, bu rez.illiği niye mi ortaya koymaya çalışıyorum. Yukarda bir yerlerde bir arkadaşın orta kısmını almadan kırmızı ile büyüterek verdiğim metni var. Ondan ufak bir cevap bekliyordum ama nafile...Ondan da cevap gelmedi...Senden zaten bir beklentim yok...

 

Haaa, araştırmaya sizin teşvikinizle başlamadım. Siz, sadece yazdığınız (doğruluğu sıfır olan) bir metin yüzünden sinirlerimi debreştirdiniz o kadar.

 

Yorummuş...Başörtüsü farz değilmiş. Bula bula 4 tane kanıt bulmuşunuz. Onun iki tanesi hakkında delil yok, başörtüsün farz olmadığına dair. Bir tanesi Çalışma Ekonomisi Profesörü. Biri kimdi yahu...Ondan sonra da Başörtüsünün farz olduğunun ve zorunlu olduğunu söyleyen siz ve birkaç tane kişinin yorumudur diyorsunuz. Yukarı bakıyorum da Başörtüsün farz olmadığını söyleyen kaç kişiymiş diyorum. Bizimkisi yorum sizinkisi hakikat oluyor ha... :stuart: İcmanın olduğu yerde onun dışına çıkanlar yorumdur...Ehh, onun dışına çıkmak için de böyle çalışma ekonomisi profesörü olmak şarttır...

 

Hadi iyi günler...

Gönderi tarihi:

Ben eger 1400 yıl önce yasamıs bırısının sözünü foruma tasımıssam bu benım sözüm zaten olamaz ve bunun ıcınde benden kaynak beklemenız yersızdır.Kaynak tüm Islamı bılımlerdır yanı ıllede su kıtaptan aldım dememde gerekmez.Acın ınternetı bakın onlarca sıte var dın üzerıne okuyun okuyabıldıgınız kadar.

Ben yazılarımın hepsınde gerektıgınde kaynak adını vermısımdır.Baskalarının yazılarını alıp kemdıme mal etme alıskanlıgım pek yoktur.Eger ıletılerımı ıncelersenız alıntı yaptıgım yerlerıde verdıgımı görürsünüz.Eger ben Cübeyr adını yazıma almıssam bu benım sözüm olamaz.Ayrıca sıze kaynakta belırrtım,kaynak o kısının ısmıdır bu bence cok önemlıdır.

 

 

saygılarla

Gönderi tarihi:
Ben eger 1400 yıl önce yasamıs bırısının sözünü foruma tasımıssam bu benım sözüm zaten olamaz ve bunun ıcınde benden kaynak beklemenız yersızdır.Kaynak tüm Islamı bılımlerdır yanı ıllede su kıtaptan aldım dememde gerekmez.Acın ınternetı bakın onlarca sıte var dın üzerıne okuyun okuyabıldıgınız kadar.

Ben yazılarımın hepsınde gerektıgınde kaynak adını vermısımdır.Baskalarının yazılarını alıp kemdıme mal etme alıskanlıgım pek yoktur.Eger ıletılerımı ıncelersenız alıntı yaptıgım yerlerıde verdıgımı görürsünüz.Eger ben Cübeyr adını yazıma almıssam bu benım sözüm olamaz.Ayrıca sıze kaynakta belırrtım,kaynak o kısının ısmıdır bu bence cok önemlıdır.

 

 

saygılarla

 

:P :P

 

B) B) B)

 

:D :D :D :D

 

Sanırım yeter ha...1.400 yıl evvel yaşamış birinin bahsini ettiğiniz sözü yok. Evet şu kitaptan aldım demeniz şarttır. Veya internetteki şu siteden aldım demeniz şarttır. Pek yoktur diyorsunuz burada tam da onu yaptınız. Kaynak o kişinin ismi değildir. Kaynak o kişinin ismini kendi kitabına, makalesine alan kişinin kitabı veya makalesidir. Hatta o kişi dahi tutup bu ifadenin nerede, hangi kitapta geçtiğini belirtmektedir...

 

Yeter yeter...Bundan sonrası iyice traji-komik oldu...Gülecek hal bile kalmadı...Bir daha yalan/la dolanla savunma yapmaya kalkmayın...

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin “iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması” istemiyle açtığı davada, “9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddelerini, Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddelerini gözeterek” iptal etmiş ve yürürlüğünü durdurmuştu.

 

Hatırlarsınız.

 

 

Gerekçeli karar açıklandı:

 

“Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

 

Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini dolaylı bir biçimde değiştiren ve işlevsizleştiren bu düzenleme Anayasa'nın 4. maddesinde ifade edilen değiştirme ve değişiklik teklif etme yasağına aykırı olduğundan, Anayasa'nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen teklif koşulunun yerine getirilmiş olduğu kabul edilemez.”

 

denildi.

 

Yine hatırlarsınız;

 

Bu değişikliği öneren hükümet, Anayasa Mahkemesi'nden de "laiklik karşıtı odak olmak ile" taçlandırıldı.

 

Türban sizce hala sorun mu?

Sorun ise bu sorun neye karşı?

İnancınıza mı karşı?

Anayasanıza mı karşı?

İnsan haklarınıza mı karşı?

Hakkınızı savunduğunuzu sanarken Anayasa'mıza karşı suç olduğunu bilerek mi söyleyeceksiniz?

Adalet, hak, hukuk, Ergenekon, örgütlü oluşum, insan hakları edebiyatı yapanları davet ediyorum öncelikle.

Söyleyin, dökün içinizdekileri.

Bilelim, kimin kim olduğunu, kimin neyin peşinde olduğunu daha iyi tanıyalım.

"Dert olan konu" nedir?

Net cevaplar ile lütfen.

Gönderi tarihi:

Arkadaşalar yakın tarihe kadar Türkiyenin gündeminde başörtüsü yada Türban her ne ise varmıydı?

 

Bunu kim neden ve ne amaçla taşıdı da ülkenin bir numaralı sorunu haline getirmeye ve gelmesi içinde sürekli kaşımaya çalışmakta?

 

Yakın tarihe bugünkü savunduğunu söyleyen sıradan insanlar o zamanlar bu sorundan haberleri yokmuydu da birden insan hakkına sarıldı yoksa bu konu buna indirgenerek bir takım islami özlemler içinde olan grupların kışkırtmasıylamı sorun haline geldi yada getirtildi.

 

Bunları çok iyi gözlemlemede ve savunduklarımızın bir insan hakkımı yoksa bu grupların çıkar ilişkilerine mi hizmet ediyor bunu tekrar gözden geçirmekte fayda var. Bu düşüncede fikirlerinizi bekliyorum.

 

Örnek İBDACe denen islami örgütün temel sloganı şudur,

 

"Türban yasağı kalkacak Zulum Bitecek" bunlar yakın tarihte böyle başladı.......

Gönderi tarihi:

'Türban düzenlemeleri laikliğe takılır...

Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. İşte o kararda ön çıkan başlıklar.. Türbana serbestlik getirecek Anayasa değişikliğinin iptaliyle ilgili gerekçeli karar belli oldu. Ana gerekçe laiklik ilkesine aykırılık ve cumhuriyet ilkelerinden sapma olarak gösterildi. Mahkeme Meclis'e 4. maddeyi hatırlatarak "sınırı aşma" uyarısı yaptı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Sacid Adalı katılmadı ve karşı oy verdi.fft16_mf121296.Jpeg

BAŞKALARININ HAKLARINI İHLAL

 

Anayasa Mahkemesinin, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin iptaline ilişkin gerekçeli kararında, "Düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır'' denildi.

 

BASKI ARACINA DÖNÜŞME OLASILIĞI

 

''Bireysel bir tercih ve özgürlük kullanımı olsa da kullanılan dinsel simgenin tüm öğrencilerin bulunmak zorunda olduğu dersliklerde veya laboratuvar ortamlarında, farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunmaktadır''

 

TEMEL HEDEF DİNİ AMAÇLI ÖRTÜNME

 

5735 sayılı Kanun'un genel gerekçesi, 1. ve 2. maddelerin gerekçeleri, Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul görüşmelerinde yapılan açıklamalar incelendiğinde; temel hedefin, ''bir kamu hizmeti niteliği bulunan yükseköğrenim hakkını kullananlar yönünden dini amaçlı örtünme serbestisi tanınması olduğunun anlaşıldığı'' vurgulandı.

 

DAYATMA YÖNTEM OLARAK BENİMSENDİ

 

''Dava dilekçesinde belirtilen hususların dışında, Meclis görüşmelerinde, dava konusu kuralların, üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim haklarını kullanamayan öğrencilerin sorunlarını çözme olasılığını barındırsa bile, toplumdaki kaygıların giderilmediği ve güvence taleplerine sessiz kalındığı, demokratik uzlaşma yolları dışlanarak meydan okumanın veya dayatmanın yöntem olarak benimsendiği gerekçeleriyle eleştirildiği tutanaklardan anlaşılmaktadır''

 

REFAH VE FAZİLET KARARLARI

 

Anayasa Mahkemesinin 7 Mart 1989 günlü kararıyla ''dini inanç gereği başörtüsü takılmasına izin veren bir düzenlemenin başkalarının hak ve özgürlükleri, dinin araçsallaştırılması ve kamu düzeni bakımından Anayasa'ya aykırı bulunduğu'' anımsatılan gerekçeli kararda, ''dinsel kaynaklı düzenlemelerle girişimlerin Anayasa karşısında geçerli olamayacağını'' belirten Anayasa Mahkemesinin 9 Nisan 1991 günlü kararları ile 16 Ocak 1998 günlü Refah Partisi kararı ve 22 Haziran 2001 günlü Fazilet Partisi kararında bu hususların yinelendiğine işaret edildi. Gerekçeli kararda, Danıştayın içtihatlarının da benzer yönde geliştiği vurgulandı.

 

TEKLİF DAHİ EDİLEMEZ MADDELERİNE AYKIRI

Buna dayalı olarak da ''Anayasa değişikliğine ilişkin tekliflerin her şeyden önce Anayasa'nın Başlangıç bölümü ile 1. ve 2. maddelerinde yer alan ilkelerde en küçük bir sapmayı veya değişikliği öngöremeyecekleri, değişikliklerin sözü geçen ilkelerin tümünü veya herhangi birisini hedef alması durumunda teklif edilemeyecekleri ve yasama meclislerince kabul edilemeyecekleri, teklif edilmeleri ve kabul edilmeleri durumunda ise Anayasa'nın 9. maddesinde belirtilen biçim koşullarına aykırı olacağı''nın belirtildiği hatırlatıldı.

 

ANAYASA MECLİS'TEN ÖNCE

 

Anayasa'nın 148. maddesinde öngörülen teklif ve oylama çoğunluğuna uyulmaksızın gerçekleştirilecek bir Anayasa değişikliği hukuken geçerli olamayacağı gibi, değiştirilmesi teklif edilemeyecek bir Anayasa kuralına yönelik değişiklik teklifi yasama organının yetkisi kapsamında bulunmadığından, yetkisiz olduğu bir alanda yasama faaliyetine hukuksal geçerlilik tanımak da mümkün değildir.

 

MECLİS'E ÇİZİLEN SINIRLAR AŞILMAMALI

 

''Bu durumda Anayasa'nın 4. maddesi dahil olmak üzere her bir maddede yapılacak değişikliklerin siyasal düzende değişikliklere ve kurucu iktidarın yarattığı anayasal düzende dönüşümlere yol açması mümkündür. O halde Anayasa'nın diğer maddelerinde yapılacak değişikliklerle Anayasa'nın 4. maddesinin yasama organı için çizdiği sınırların aşılma olasılığı göz ardı edilemez.

 

ANAYASA'YA UYGUN OLMALI

Dolayısıyla Anayasa'nın ilk üç maddesinde değişiklik öngören veya Anayasa'nın sair maddelerinde yapılan değişikliklerle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak aynı sonucu doğuran herhangi bir yasama tasarrufunun da hukuksal geçerlilik kazanması mümkün olmadığından, bu doğrultudaki tekliflerin sayısal yönden Anayasa'ya uygun olması tasarrufun geçersizliğine engel oluşturmayacaktır.

 

Açıklanan nedenlerle, Anayasa Mahkemesinin, 5735 sayılı Kanun'un 1. ve 2. maddelerinin Anayasa'ya uygunluğunu inceleyebileceğinin ve söz konusu maddelerin Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerini değiştiren hükümlerinin Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen niteliklerine aykırı olup olmadığı, aykırı olduğuna karar vermesi halinde bu hükümleri Anayasa'nın 4. maddesindeki değiştirme yasağına aykırılık nedeniyle iptal edebileceğinin kabulü gerekir.''

 

_______________________________________

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDaki...p;b=&ver=05

Gönderi tarihi:

anayasa mahkemesinin bu gerekçeli kararından da gördüğümüz gibi türbanın üniversitede ve diğer kamu alanlarından serbest kalması laiklik ilkesine ayırkırıdır. bu kararın artık kesin hükmü söz konusu olduğu ve tekrardan böyle bir düzenleme yapılması söz konusu olmayacağından bir daha bu konuları tartışmayacağız..

türban ile ilgili düzenleme ancak anayasanın değiştirilemez ilkelerinin değiştirilmesi durumunda söz konusu olacaktır..o zaman buradan da şuna varırırz :

bundan sonra türbanı serbest bırakacağını söyleyecek parti ve politikacılar, laiklik ilkesine aykırı olması sebebiyle anayasanın değiştirilemez ilkelerine muhalefet etmiş olacaklardır..peki anayasanın değiştirilemez ilkelerine muhalefetin cezası nedir !!??

Gönderi tarihi:

Şimdi sorun,sıkıntı,ayrılık gayrılık kalmadı değil mi?Gönüller rahat vicdalar huzurlu daha da bir kenetlenme daha da bir sevgi ortamı olacak artık.Ne yapıldı kanserli bölgenin üstü örtüldü hastalık giderildi kimin açısından doktor açısından.Bundan sonra güllük gülistanlık gönüller,yüzler yaşadığımız yerler.Millet daha da bir güven duymaya başlar artık hukuk sistemimize,daha çok sahip çıkar devlet denen kesimin zihniyetine.Kutuplaşmalar yerle yeksan olur bundan sonra, hep beraberiz bundan sonra her yolda ama şu başörtüsünden bir kurtulmak lazım tehlike arzetmemek için.Biz bu anlayışla daha çok sorun çözdüğümüzü zanneder çözdüğümüz zannettiğimiz sorunları daha sonra daha büyük olarak daha çok görür daha birçok sorun çözeriz.

 

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Hakkınızı savunduğunuzu sanarken Anayasa'mıza karşı suç olduğunu bilerek mi söyleyeceksiniz

 

Anayasaya karşı suç

Anayasa suçu

Anayasal suç

Anayasanın suçu

Anayasanın hakkı

hakkının anayasası

hakkının anayasanın hakkından gelmesi

 

Hasılı; verilen kararın anayasamıza karşı suçla alakası yoktur. İptalin de anayasamıza göre suç olması ile alakası yoktur. Sadece verilen karar Anayasa'ya aykırıdır denilmiştir. O kadar...Hakkın savunulması anayasaya göre suç değildir olmaz/olamaz. TCK'ya göre de suç değildir. Hakkın savunulmasını sadece şu anda anayasa korumamaktadır.

 

Pekiyi verilen kararın alınma yöntemi Anayasaya aykırı ise...Ne demiştik bir tarihte...Bir karar isterse oybirliği ile alınsın bu doğru olmayabilir demiştik. Nitekim bir tarihte Abraham Lincoln'den bir sözü alıntılamıştık (bugünleri hiç düşün/e/memiştim ama) 5 hayır 1 evet, evetler kabul edilmiştir demiştik.

 

Anayasa Mahkemesi tamamen bir evhamla karar veriyor. Tamamen siyasal bir aktör gibi karar veriyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin büyük çoğunluğu bizzat anayasayı çiğnemiştir.

 

Karşı oy gerekçeleri iyice okumayı gerektirir.

 

Bundan sonra Meclis hangi Anayasa maddesini değiştirirse değiştirsin Meclisin üstündeki Demokles'in kılıcı olarak Anayasa Mahkemesinin bu kararı sallanacaktır. Artık tek güç Anayasa Mahkemesidir ve kuvvetler ayrılığı yok olmuştur. Tek kuvvetin üstünlüğü vardır.

 

Hem inancımıza hem de haklarımıza karşı. İnancın/haklarla birleştiği noktalar çoktur. Bir mahkemenin karar vermesi olayı hukuka uygun hale getirmez bazen. Hukuk ilerleyen bir süreçtir. Mahkemenin yapısı değiştiğinde, hatta dönem değiştiğinde karar da değişebilir. Bu bizzat mahkemenin kendi tarihinde böyle olmuştur. Bu sürecin yeniden başlayacağına eminim. Baskı ve zulüm altında olanlar yılmayacak ve birgün bu haklarını elde edecektirler. Diğerleri de o kadar uğraşa rağmen başörtülüler ile başı açıklar arasında bir savaş çıkaramadıkları için kendilerini yiyip tüketecektirler. Başıörtülü ile başıaçık kızlarımız sokaklarda nasıl elele dolaşıyorsa birgün o üniversitelerde de dolaşacaktırlar.

 

Bu kararın hukuki olmadığını bu kararı verenler bildiği gibi bu kararın alınmasına sevinenlerde biliyorlar. Ancak, böylesi kararlar ters tepiyor ve halk cevabını sandıkta veriyor. Bu karar da AKP'nin ekmeğine yağ sürecek bir karar olarak bir yerlerde duracak artık. Anayasa Mahkemesi üyelerinin bu kararı verirken ne kadar zorlandıklarını düşünüyorum da...Ama artık önemi yok...367 kararını veren de bu anayasa mahkemesiydi bu kararı veren de onlar...Hukuka olan saygıyı ilk önce hakimler korumalıdır. Hakimler bu saygıyı verdikleri kararlarla ayakta tutarlar.

 

Neyse; artık karar hakkında ne desek boş...Yeni bir Anayasa değişikliği beklemekten başkaca yol da yok...Yeni değişiklik Anayasa Mahkemesinin Anayasa maddelerini inceleme yetkisini ortadan kaldırmak ve (nihayetinde sadece şekil bakımından denetleme yetkisinin verilmesi de aslında Anayasa değişikliklerini inceleme demek manasına geliyordu ama artık şekil-esas komple karıştı) Anayasa Mahkemesinin oluşum şeklini, iptal kararı verme usulünü değiştirmek şarttır.

Gönderi tarihi:

hic dikkatinizi cektimi icinde oldugumuz senenin basından beri kimse anayasa değişikliginden bahsetmiyordu.. hatta yeni hazırlanan anayasa bile sanki hic hazırlanmamıs gibi hasır altı edildi medyanın gündeminden dusuruldu... ama simdi yani bugun anayasa mahkemesi türban konusunda kararını acıkladıktan sonra yeni anayasa tartısmaları yavas yavas baslatıldı.. hatta internet ortamında sözde bazı tarafsız gencler!!! bunlar özellikle akpli değiliz biz kimseden yana değiliz diyen gencler öncülük ediyorlar bu duruma, hic dikkat ettinizmi akp iktidara geldiginden beri onu en cok destekleyenlerin ilk sözü neydi?

-Biz akpli değiliz ama....

 

bu genclerde simdi bu sözle baslayıp darbeci anaysadan kurtulmak icin bir harekete önculuk ediyorlar.. neden simdi? neden bir ay önce değil? neden altı ay önce yada bes sene önce değil de neden simdi?

 

ne tuhaf bende akpli değilim ilk günden beri akpnin her icraatının bu ülkenin birebir zararına oldugunu dusunenlerdenim ve nasıl oluyorsa ben 2001 den beri tek bir akp hareketini dogru goremedim.. bu kadarmı at gözlügü takmıs kafasını kuma gömmüş biriyim ben? neden akpnin sözde bazı icraatlarının samimiyetine güvenemiyorum benim sorunum ne? mesela basit bir soru takılıyor kafama ve bu soruya cevap vermesi gerekenler cevaptan baska her sözu kullanıyorlar karsımda...

 

neden simdi yeni anayasa diye tutturdular? mesela basit bir soru daha kafamda..mahkemelerin aldıgı her karara saygılıyız diyen sayın basbakan neden hosuna gitmeyen her karardan sonra cıkıp hosnutsuzlugunu dile getirip mahkemelere yuklenir? her anlamda hükümete baglı bir hakim bir yargıc nasıl olurda hükümetin hosnut olmadıgı konularda bagımsız karar verebilir?

 

yasalar bizzat birilerni karsısına dikilmiştir ve bir karar vermitir.. neden buna saygı duymak yerine bu yasaları değiştirelim yoluna gideriz? tamam hadi diyelimki bu dogru yol..her basa gelen hukumet işine gelmeyen yasaları değiştirsin.. bunun adı ne kadar demokrasi olur? anayasa mahkemesinin yetkilerini elinden alalım, cumhurbaskanın yetkilerini elinden alalım, tüm yetkiyi meclise verelim.. meclis dediğimiz milletvekillerini oldugu yani halkın temsil edildigi merci.. simdi bir kişi bana cıkıp lutfen soylesin hukumet yada muhalefet hangi partinin milletvekili cıkıp temsil ettigi halkın cıkarlarını gözönüne alıp parti liderini sözünden dısarı cıkabilir? yani bir kişi gosterin bana sayın erdoganın izni olmadan cıkısın tek bir kousma yapsın yada sayın erdoganın istemi dısında oy versin bir yasa icin.. yada baykalın sözü dısına cıksın? işte bu durumdayken meclisimiz siz kalkıp anayasa mahkemesinin elindeki yetkileri almaktan bahsediyorsunuz... o zaman bana su sorunun cevabını verin..

-bir parti liderinin padisah olmasının önüne kim nasıl gecebilir?

 

Durmak yok Yola Devam...!!!

Gönderi tarihi:

Bugün değil,daha öncesinde de hazırlanan sonrada nedense gün ışığına çıkarılmadan güme giden bir yeni anayasa varken de;bizler sustuk yada susturulduk.

 

AKP,emin olun ki herşeyi ile dürüst değil;Türbana hayır diyen hukuk;AKP 'nin kapanmasına hayır dediği an ''hukuk'' oldu.

 

Bunları görmek için taraf olmaya gerek yok!

Gönderi tarihi:

işte bu soruların arından suraya geliyoruz.. mademki demokrasiyle yonetiliyoruz mademki demokratik bir toplumuz halkın dedigi olmalı...

işte o zaman halk karar vermeli..

belkide bu halk artık demokrasiyle değil meşrutiyetle yonetilmek istiyordur.. hadi bunu refaranduma sunalım...!!!

ama önce anasyaa mahkemesini elindeki yetkileri alalım.. cunku onumuzde tek engel o kaldı.. sonra milli guvenlik kurlu yetkilerini kısıtlayalım hatta kaldıralım cunku ab de hicbir ulkede boyle bir kurum yok.. hadi bunları yaptıktan sonra refaranduma gidip demokrasiyi oylayalım.. bakalım halkın ne kadarı simdiki gibi yonetilmek istiyor ne kadar tek adam tarafından yönetilmek istiyor....

 

yıllardan beri bizim anlatmaya calıstıgmız isaret ettigmiz tehlike budur.... sürüklenmemiz istenilen yer burasıdır ve biz simdi onun eşiğinde duruyoruz... bu ülkenin bagımsızlıgını birlik ve butunlugunu tartısıyoruz.. ve bir cogumuz neye karsı oldugunu bilmeden bunu yapıyor... yazık.. umarım bir gun akılları baslarına geldiginde hersey icin cok gec olmaz.....

Gönderi tarihi:

tarih....

neden tarihi tarafsız bir sekilde okuyup dusunemiyoruz?

mesela cumhuriyetin ilanında onceki bize sunulan alternatifleri kac kişi biliyor?

hangi alternatif o zaman neden bizim icin iyi değildi? neden digerlerini değilde cumhuriyeti sectik?

neden bunları okumak anlamaya calısmak kimsenin işine gelmiyor? biz simdi 85 yıl sonra aynı soruların cevaplarını tartısıp duruyoruz?

bazıları 85 yıl önce ugradıkları hezimetin intikamını almayamı calısıyor?

insanlar 85 yıl once neler oldugunu anlatın... onumuzde hangi secenekler vardı ve biz neyi neden sectik bunu anlatın... 85 yıl sonra bugun neyi tartısıyoruz bunu anlatın...

biliyorum 85 yıl once oalnar burdaki bazı arkadaslarımızın hic hosuna gitmedi.. onların sahip oldugu zihniyetteki diger arkadaslarında hosuna gitmiyor.. onlara tek bir önerim var...

 

bir zahmet rica ediyorum istedikleri kadar onyargılı olabilirler bir zahmet bir kac dakika ayırıp 1930-1940 arasında almanyanın icinden gectigi süreci arastırsınlar... sadece biraz okusunlar..

 

bence aradaki tek fark bıyık boylarıdır.... okuyun lutfen sonra aradaki farkları tartısabiliriz...

Gönderi tarihi:

Benim için demokrasi özeldir;ama hangi demokrasi?

 

Araç ve yöntemleriyle;halkın olan ve halkı buluşturan bir demokrasi...

 

Ben referanduma hayır derim;bu yasağa karşı olsamda...

 

Referandum;bilinçli bir toplumu gerektirir;biz daha bunu başaramadık.

 

Ayrıca demokrasinin gereğidir denetim mekanizmaları;bunları ve yetkilerini de yanlış alanlarda heba etmek devletin hukuksal yıkımı olur!

Gönderi tarihi:

Benim cevabımdan hemen sonra bir cevap verilmiş. AKP'li olmayan gençler paralelinde...

 

Geçen yıl ilk defa oy kullandığımı söylemiştim. Daha önceki yıllar kullanmadım zira bir defa oy kullandığınızda artık verdiğiniz oyun gerekçesini uydurmak zorunda olursunuz mantığına inandım.

 

Pekiyi geçen yıl bu mantığa inandığım halde niye oy verdim bir partiye. Bunun nedeni çok basitti. Topyekün karşı duruşa karşı kendi bireysel tepkim. 367 kararıydı o oyu kullanmamdaki amaç.

 

Ben, o karar nedeniyle oy kullandım ve bunun dışında da oy kullanmadım. Hala da oy verenlerin gerekçelerini uydurmak/var etmek/ortadan kaldırmamak için çaba sarf ettiklerini ve edeceklerini düşünürüm.

 

Bu açıklamayı yaptıktan sonra; Niye önceki Anayasa değişikliği ortadan kalktı diye soruluyor. Bunun çeşitli nedenleri olabilir belki Cumhurbaşkanının AKP'li biri olması hele biraz bekleyelim mantığını harekete geçirmiş olabilir. Ancak o süreçten önce de kaç madde olduğunu hatırlamıyorum madde değişmişti. Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili olarak uzun yıllardır zaten yürütülen bir tartışma var.

 

Mevcut Anayasa'yı küll halinde kaldırmayı öngören değişiklik paketi ortaya başkaca sorunlar çıktığı için de kaldırılmış olabilir. Hatırlarsanız; CHP, kapatılma davası süren bir partinin Anayasayı değiştirmesinin meşru olmayacağını söylüyordu. Terör bunalımı da engellemiş olabilir. Bunun nedeni nedir tam olarak bilmiyoruz ama en azından Anayasanın değiştirilmesi yönünde türban kararından önce bir çalışma olduğunu biliyoruz. Küll halinde değiştiremezsiniz diyenlerin bir savunması daha vardı Asli Kurucu İktidar değilsiniz diye...

 

Bu anayasadan kurtulmak için hemen herkes daha önceden beridir mücadele veriyor. Neden şimdi veya 6 ay önce değil sorusu; bir dikkat veya bilgisizlik sorusudur. Veya kasıtlı bir sorudur. Bu sorunun cevabının bilinmediğini kimse söyleyemez.

 

Hatta bu tartışmalar daha önceki Cumhurbaşkanının yetkileri dolayımında da tartışılmış ve hem rektör atama hem de Anayasa Mahkemesi üyelerini atamadaki şeklinin sakatlığına değinilerek en azından bu seçim şeklinin değiştirilmesi paralelinde tartışmalar alevlenmişti.

 

Gerek Adalet Bakanının gerekse Başbakan'ın; Mahkemelerin kararlarına saygılıyız gibi cümleleri sakattır. Bunu söylediğinizde her karara karşı saygılı olmak durumunda kalırsınız kaldı ki hükümet olarak sizin yapacağınız şey karara saygılı olmak değildir kararın gereğini yerine getirmektir. Ben daha önce söylemiştim. Karara saygı duyulmaz. Hem karara nasıl saygı duyulur böyle saçmalık olur mu? O zaman adama derler bu ne perhiz ne lahana turşusu. Ben ise; açıkça hukuka aykırı gördüğüm tüm kararları eleştirebilirim zira nihayetinde karara saygı duymam. Her kararın da hukuki olduğunu düşünmem. Yasal olan hukuki olmayabilir de diyorum. Hatta daha ileri gidiyorum ve Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu türbanla ilgili karar bırakın hukuki olmaya yasal bile değildir diyorum.

 

Dönüp dönüp; bir parti liderinin önüne nasıl geçilir sorusuna geliyor. Yine bu forumda şunu söyledim bir zamanlar...İyi ki tarihte bir Hitler örneği çıkmış yoksa ne yaparmışsınız? Bir de halka güvenilmiyormuş. Yahu; madem güvenemiyorsunuz oy kullanmasın. Referandum için oy kullanamaz ama 5 yıl için (artık 4 yıl-yerel yönetimler hala 5 yıl) her kanunu çıkarma yetkisini verecek adamları seçebilirsiniz diyorsunuz. Hadi buyurun burdan yakın. Referandumda güvenemediğiniz adamlara Meclis seçimleri için nasıl güveniyorsunuz. Haaa, Anayasa Mahkemesi var değil mi? Pekiyi o Anayasa Mahkemesinin üyelerini Abdullah GÜL seçtikten sonra ne olacak. İş karıştı değil mi?

 

Bakın; şu anki Anayasa Mahkemesine üye seçimi çok sakat. Üye sayısı ve karar sayıları çok sakat. Çok değil 5 yıl sonra üye şeması tamamen değişebilir bu ise; o Hitler örneğine daha fazla yaklaştırabilir bizi...Ha, bir şey daha söyleyeyim. Bu kadar korku iyi değildir o korkular Hitler'i doğurmuştur. Normal ortamlarda demokrasi bağrından Hitler örneğini çıkarmaz. Ortam gerilip işler çığırından çıktığında bahsini ettiğimiz insanlar çıkabilir. 367 Kararını vermeseydi tartıştığımız mahkeme AKP bırakn %47 oy almayı %30 alabilecek miydi sorulur...

 

Şimdi tarih okumamızı salık verenler bunları bir düşünsünler...(ha bu arada tarih hemen her taraftır-onun tarafsız okunması çok zordur)

Gönderi tarihi:

Yasasin,YASAMA,YÜRÜTME ve YARGI.

Demokrasinin olmazsa olmazlaridir bunlar,dikta isteyenler demokrat olamazlar.Cikarim varsa yargi iyidir yoksa yargi meclisin üstündemi görüsü demokrasiyle bagdasmayan bir görüstür.Her istenen hak verilecek diye bir yasami mevcuttur.Devlet kendini korumak icin mekanizmalara sahiptir.Haklar ancak yeri ve sirasi geldiginde verilir.Bu kaide dünyanin hertaafinda gecerlidir,kimse bedava hikaye yazmasin.Demokrasilerde kuvvetler ayriligi ilkesi kesinlikle uygulanmadikca gercek demokrasiden bahsedilemez.Bugün Anayasa mahkemesine karsi olanlar siyasi iktidarin kayitsiz sartsiz egemen olmasinida savunuyorlar demektir ki bunun adina demokrasi degil olsa olsa dikta denir.Kuvvetler ayriligi siyasi iktidarin paylasilmasi demektir.Sayisal cogunluga güvenip anayasanin temel ilkelerini yikmaya calismakla demokrasinin uzaktan yakindan bir ilgisi olamaz.

*Ünlü Fransiz düsünürü Tocqueville demokrasi ile ilgili olarak söyle yaziyor:'En büyük karmasa demokrasi ve demokrat hükümet sözcüklerini kullanma biciminden dogmaktadir.Bu sözcükler tanimlanip tanimlar üzerinde bir anlasmaya varilmadikca halk,icinden cikilmaz bir fikir karmasasi yasayacaktir.******

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Öncelikle herkes şunun farkında olmalı,bizler eleştiri getirdiğimiz ölçüde özgür bireyleriz;özgür olmak haklı olmak değildir;ne zaman ki eleştiri de tarafları zorlamaya başlarsak o zaman haklıyız.Yani tamamen madalyonun iki yüzünü de görmekle ilgilidir haklı olmak.

 

AKP veya herhangi siyasi bir parti;siyasi irademiz ve tercihlerimiz...

 

Madem tartışmalarımızın seyri,yeni ve sivil olan bir anayasa beklentisi...O zaman AKP den başlayalım siyasi irademizi sorgulamaya...

 

AKP,%47 gibi bir oranla iktidar bayrağını büyük bir zaferle taşıyor;rahatsız olalım yada olmayalım.Gerçek bu!

 

Halkın büyük bir kısmı onu tercih etmişir.

 

Ve bence bugün olacak bir seçimde de bu çok değişmeyecek.

 

Neden AKP,

 

Denildiği gibi sadece bir ton kömüre satılan oylar mı bu zaferi getiren neden!

 

ya da

 

bilincsiz olarak nitelenen :excl: bir halkın iradesi mi....?

 

ya da

 

...........................................................................?

 

kendimizi kandırmayalım,dönüp bir kez etrafımızda olup bitenlere bakalım.

 

ne istiyor bu halk,nerede bu halk,neyi hakkediyor bu halk...?

 

sanılmasın AKP benim için özel bir parti?

 

değil!

 

sanılmasın ki yaptıkları özel işlerimi kolaylaştıran etkenleri kendisinde barındırıyor(bir arkadaşımız beni bu şekilde sorgulamıştı da)

 

değil!

 

AKP,dünün siyasi olan çıkmazlarını bugüne taşıyan bir gelenek,

 

AKP,muhalif olamayanların iktidara taşıdığı siyasi anlayış...

 

yazmaya devam ettikçe sertleşen bir uslüp ile karşınızda nefrete dönüşebilirim.Bu nefreti yazarken,sadece AKP ile devam etmem işte;

 

Bu ülkeyi kaç yıldır kimler yönetiyor;kimler vardı parlemantoda...?

 

CHP ne yaptı,DSP ne yaptı,Refah Partisi ne yaptı...?

 

Hiçbirşey!

 

Kocaman bir sıfırdı bu ülke adına yaptıkları.

 

AKP bu ülke için ne yaptı?

 

Öncekiler ne yaptıysa...kimbilir belki de onlardan bir adım ötedeydi yaptıkları ile...

 

Geçtim darbeleri,geçtim tüm hukuksuzlukları,geçtim bitmeyen irtica naralarını,geçtim bölünecek bölünecek diye şahlananları...

 

Geçtim,kendimden ve kendimin olan tüm değerlerden...

 

Geçtim de yine soruyorum?

 

AKP'ye oy verenleri bir ton kömür ile suçlayanlara...

 

AKP mi suçlu yoksa insanlarımızı bir ton kömüre mecbur bırakanlar mı,insanlarımızı uyutanlar mı?

 

......

 

......

 

Alanlarda ''sivil bir anayasa''diyen AKP,bugün sivil olan anayasanın neresinde?

 

Bence binlerce kilometre ötesinde!

 

Düşünün;demokratik,laik olan bir ülke...

 

Düşünün;darbelerin anayasası ile var olan bir ülke...

 

Düşünün;ne büyük çelişki

 

ya da boşverin!

 

düşünmek bu ülkede para etmiyor!

 

Terör,küresel mali kriz vs ile açıklanmayacak bir geri adımdır bu ertelemeler;sahi bizim ülkemizde verilen tüm sözler alanlarda kalır...

 

şak şak şak...işte sorunumuz...

 

.....

 

.....

 

Referandum olmamalı dedim;demeye devam edeceğim.Bizler nasıl bir tolumuz,önce bunu iyi analiz etmek gerek.

 

Maalesef çok duyarlı,bilinçli,olayları sağlam yorumlayan bir toplum değiliz.

 

İzlediklerimiz,takip ettiklerimiz,örnek aldıklarımız bize bunu net gösteriyor.

 

Bunun suçlusu bizmiyiz;tabi ki hayır!

 

Bizi bu karanlığa itenler,bize bunu reva görenler...

 

....

 

....

 

Demokrasi dedik değil mi?

 

Atina ile halk denilen,ortaçağ ile yenik düşen ve sonrasında birey karşısında devleti koruyan!

 

Demokrasi dedik değil mi?

 

Demokrasi halk ise,demokrasi araç ve yöntemleriyle iradem ise...kusura bakmayın;bu ülke demokrasiden nasibini alamadı.

 

....

 

....

 

Denetim mekanizmaları olmalı,evet Sevgili Politika...

 

Olmalı da onlar nerede durması gerektiğini çok iyi bilmeli;

 

Hukuk ise ölçüt;gece yarısı muhtıraları değil;sadece hukuk olmalıdır bize hesap soran!

 

....

 

....

 

Diyeceğim o;türban yasağı vicdani değildir.

 

Ama bunu derken bile siyaset çamuruna bürünmüş tüm korkuları görür gibiyim;susmak mı yaraşır korkuya rağmen yoksa haykırmak mı kendi gerçeklerini?

 

Ben bitiremedim yazdıklarımı,buyrun siz tamamlayın...

 

YASAMA-YÜRÜTME-YARGI...GÜÇLER AYRILIĞI...SADECE ÜTOPYALAŞTIRILAN...

 

 

 

 

 

 

 

 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.