Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Çok güzel toparlamışsın Hüseyin. Eline, kalemine sağlık.

 

 

Maalesef görüldüğü üzere yine Cyrano’ya göre ne felsefenin kaynağını ne de yeni fikirlerin kaynağını öğrenemedik.

 

Aynı soruyu bizler de bir başka şekilde sormuştuk ama çarpıtıldı.

 

Kimse ideolojisini ortaya koyarken, toplumla hiç alakası olmayan havadan şeyler sunmaz, sunamaz. Değil mi? Peki anlaşmazlık nerede?

 

Yani yoktan var olduklarınımı söylemek istiyorsun ideolojilerin sayın cyrano? Yoksa benmi yanlış anladım?

 

İdealistlerden yada utangaç bilimcilerden gelecek cevabı biliyoruz. Ama bekleyelim bakalım.

Gönderi tarihi:
Sayın Cyrano, bu topicte Bilimselci'nin İslamiyet'e karşı fikirlerini endirekt şekilde göğüslemeye çalışarak (dinler dönemlerinin toplumsal kültürü değildir) tartışmayı sürdürmeye ya da olmadığı yerlere götürmeye çalışmaktadır. Bu karmaşıklıkta birçok arkadaşımız da konuyu anlamakta zorluk çekiyor. İslamiyeti ortaya çıktığı dünyanın kültürel yaşamından, dini inançlarından ya da fikriyatından bağımsız bir yere oturtabilmemiz mümkün değildir. Kültür kelimesinin peşine takılarak ve (hepimizi de takarak) ideolojilerin/dinlerin kaynağı kültürler değildir önermesini önümüze koyuyor ve fakat bu kaynağın ne olduğu konusunda da bizi aydınlat(a)mıyor.

Yine okumak üzerine tavsiyede bulunacağım. Ve eğer yazdıklarım okunuyorsa ideolojilerin kaynağının felsefe olduğunu söylediğimin rahatlıkla görüleceğini söyleyeceğim. Ancak sanırım sadece duymak istediği ve kendi düşüncesine uygun cevap verilirse bunu cevap olarak kabul edecek arkadaşlar var.

 

 

 

 

Sayın Cyrano’ya göre biz filozofları ve onların ideolojilerini toplumsal kültür ve değer yargılarının bir ürünü olarak sunamayız. Özelde buraya İslamiyet’i koyun. Ve öyle okuyun. İslamiyet içine doğduğu toplumun kültüründen değer yargılarından "bağımsızdır. Eski toplumların hem eski Arap toplumu hem de Hristiyan Yahudi toplumlarının iyi ve kötülerinden alıntı değildir onun söyledikleri, orijinaldir. Gerçekten böyle midir bu? (Bakınız bu topicteki 1495 nolu iletim)

 

Peki kaynak nedir?

 

 

Şöyle bir sıralama yapalım:

İdeolojilerin kaynağı- felsefe felsefenin kaynağı-filozof merkezli olması (?) (İşte bu idealizmin felsefeye biçtiği kaynaktır.)

Belki yanlış anlaşılmıştır diyerek bu filozofların beynindeki yeni fikirlerin nasıl oluştuğunu soruyoruz. Ki buradan döneceğimiz yer maddi alemdir. Zira filozofun kafasında yeni felsefe kendiliğinden oluşmaz. Maddi kaynakları vardır.

 

Bir felsefenin kaynağı o felsefenin filozofunun görüşleri ve ürettikleridir. Bunu idealizmin felsefeye biçtiği kaynak olarak adlandırmak felsefe hakkında bilgisi olan herkesi idealist yapar. Yani cidden nasıl bir mantık yürüttüğünüzü anlamıyorum. Tabiki bir felsefenin kaynağı filozoftur. Felsefe dediğimiz şey filozofların öğretileriyle oluşmuş bir disiplindir.

 

Diyalektik Materyalizm dediğimiz felsefe. Bu okula bağlı filozofların düşüncelerinden ibarettir değil mi? Ve bundan oluşmaktadır. Metafizik felsefe bu okula bağlı filozofların görüşlerinden oluşmaktadır.

 

Hukuğun kaynağı hukuk adamları değildir. Çünkü hukuk adamları yokkende insanlar kendi aralarında hukuk kuralları oluşturmuşlardır. Ve hukukçular hukuğun oluşmasından sonra ortaya çıkmışlardır. Ve hukuk adamları olmasa yine hukuk olacaktır.

 

Ancak felsefe filozoflar tarafından oluşturulmuş bir disiplindir. Filozofları çıkarırsan felsefe diye birşey olmaz.

 

Ve ne demişim. O halde sizin varmak istediğiniz doğru soru hangisidir. Felsefede bilginin kaynağı nedir. Felsefede bilginin kaynağı ne olduğu sorusu felsefe tarafından halen cevabı bulunamayan ve ortaya asgari düzeyde birleşilmiş bir cevap konulamayan bir soru. Siz bana böyle bir soruda "cyrano senin şahsi fikrin nedir" diye soruyorsunuz. Benim böyle bir soruya şahsi cevap verebilmem için bir filozof olmam gerekir.

 

 

 

 

Maalesef görüldüğü üzere yine Cyrano’ya göre ne felsefenin kaynağını ne de yeni fikirlerin kaynağını öğrenemedik.

 

 

İşin kötüsü niyet okuyuculukla suçlanmak.

 

Fikrinizi öğrenemiyoruz ki???

 

 

:) gerçekten güleceğim. Sen felsefi bilginin kaynağını öğrenirsen dostum hiç vakit kaybetme felsefe dünyasına bunu sun. Ya da ilk bize söyleki. İlk öğrenenlerden olalım.

 

Yani nasıl bir yorum yapayım. Felsefe doğduğu günden beri cevabını bulamadığı "bilginin kaynağı nedir" sorusuna arkadaşımız benden cevap bekliyor. Ve cevap vermediğim içinde kaçamak güreştiğimi iddia ediyor. Ya beni bir filozof olarak görüyor bu yüzden iltifatı için teşekkür etmem gerekir. Ya da iş tartışma olsunda konu önemli değil şeklinde bir anlayışla karşı karşıyayız :)

 

 

 

Yoktan varolmuşlardır. Dünyanın yuvarlak olduğu fikri, Roma’da cumhuriyet fikri, yoktan varolmuştur. Tıpkı Hz. Muhammed’e gelen vahiyler gibi. Tekerleğe insanlığın hiç ihtiyacı yoktu ve adam yoktan var etti bu fikri, yerçekimi fikri Newton’un kafasında yoktan varoldu. Hatta listeyi uzatmak sanırım abartı olmaz: Yoktan varoldu dinler de ideolojiler de, bilim de insanlık da, madde de...

 

Dediğim gibi idealizm materyalizm tartışması var burada başka bir şey değil.

 

Öncelikle şu kadarını söyleyim, ben henüz materyalizmin m sini göremedim şu ana kadar bu tartışmada. Bunu kimseye malederek söylemiyorum. Ama ortada olan o.

 

ideolojilerin ve felsefelerin kaynağını insanların iyi/kötü algıları olarak sunmayı materyalizme dayandırmaya çalışmak, şöyle çok değil insanın bir kaç saniye düşünmesiyle anlamsızlığı çözülebilecek bir dayanak olur.

 

"Bilimsel Sosyalizm" denilen marksist toplumcu ideolojinin doğduğu dönemde ve öncesinde dünyanın hangi toplumunda özel mülkiyete karşı "kötü" şeklinde bir değer yargısı vardı? Hangi toplumda dinlere karşı "kötü" değer yargısı vardı? Hangi toplumda devlet aygıtına karşı "kötü" yargısı vardı? Hangi toplumda sınırlara karşı "kötü" yargısı vardı?

 

Oysa doğduğu dönemdeki ve öncesindeki toplumlarda marksist ideolojinin kötü olarak ortaya koyduğu kavramların hepsi iyi, güzel ve kutsal değerlerdi.

 

Bir ikincisi bir insan hem materyalist iddiasında olup. Hem toplumsal iyi/kötü yargılarını maddi kaynak olarak gösterebilir mi? Toplumsal iyi/kötü yargısına "insanlar için faydalı olanlara iyi denildi" şeklindeki bilimselci arkadaşın tespitini bir materyalist savunabilir mi?

 

Savaş, kölelik, aristokrasi insanoğlunun tarihi boyunca insanlığa en büyük zararları vermiş üç olgu neden var oldukları çağlar boyunca "iyi" olarak görüldü toplumların değer yargılarında.

 

Yok dostum burada idealizm - materyalizm tartışması falan yoktur. Her iki felsefeye de aykırı olan iddialara materyalizmden temel bulmaya çalışmak çabası vardır.

Gönderi tarihi:

:)Şu an açıkçası "felsefede bilginin kaynağı nedir" sorusunun cevabını Cyrano'dan bekleyen arkadaşlarla felsefe tartışmasına girdiğim için pişmanlık duymak üzereyim.

 

"Hadi Cyrano cevap versene nedir felsefede bilginin kaynağı? ne oldu cevap veremedin dimi" yok artık ya.

 

Binlerce yıldır Felsefenin üstünde tartıştığı ve cevap bulamadığı bir sorunun cevabını benden bekleyen arkadaşlara teveccühleri için teşekkür mü etsem tereddütüne de sahibim bunun yanında.

Gönderi tarihi:

Evet, türban simgedir!

 

Ben üniversitedeyken bıyıklıydım.

Bıyık sevdiğimden mi?

Hayır!

Yakıştığından?

Hayır!

Bıyıklıydım, çünkü bıyık yasaktı.

12 Eylül, YÖK aracılığıyla hem öğretim üyelerine, hem öğrencilere bıyığı yasaklamıştı.

Bize tıraş dersi verenlere öyle kolay lokma olmadığımızı göstermek, kesmemekte direnen hocalarımızı sahiplenmek için hemen hepimiz bıyıklıydık.

Bıyık bir simge miydi?

Evet!

Possa solcuyduk, sarkıksa sağcı, imam bıyığıysa İslamcı...

Ne zaman kestik?

Yasak kalktığı zaman...

* * *

Evet, türban da bir siyasal simgedir.

Demirel'in fötr'ü, Ecevit'in kasketi kadar "temsili bir simgedir."

Toplumsal iletişimin zayıf olduğu baskıcı toplumlarda herkes, simgeleri aracılığıyla konuşur birbiriyle...

Cem Uzan yolsuzlukla suçlandığı dönemde saflığı simgeleyen bembeyaz bir gömlekle çıkıyordu kitlelerin karşısına...

Baykal, Ecevit'e karşı gençliğini kanıtlamak için kot giyiyordu.

Meclis'te bir milletvekili "laiklik simgesi" kravatını beline bağlıyordu.

Çiller askerle dağa çıkarken oğlunun botunu giyiyordu.

Simgeler konuşuyordu.

* * *

Bu anlamda türbanın siyasal bir simge olduğunu tekrarlayıp durmanın bir yararı yok.

Onu simge olmaktan çıkaracak şey, ardındaki soruna çözüm bulmaktır.

"Arabistan'a gitsinler" demek çare değil.

Aynı ses 40 yıl önce de "Komünistler Moskova'ya" demişti. Bu, solcuları Moskova'ya göndermeye değil, gençleri kamplaştırıp sokaklara dökmeye yaradı.

"Türbanlılar Arabistan'a" çağrısı da aynı işe yarar.

Nitekim Erdoğan'ın "Sen git Arabistan'a" cevabıyla amaç hasıl olmuş, kamplar yerlerine kurulmuş, tribüne oynayanların gösterisi başlamıştır.

"Komünistler Moskova'ya gitsin", "Türbanlılar Arabistan'a",

"Kürtler Barzani'nin yanına..."

Sadece sürgün müdür, siyasetçinin üretebildiği çözüm?

* * *

Beni asıl şaşırtan, doğrudan kadınların canını yakan bir konunun sürekli erkekler arasında tartışılıp durması...

Baba baskısıyla örtünmeye zorlanan onlar...

Gönüllü örtündüyse de okul kapısında düşman gibi görünen onlar...

Türbanı çıkarıp peruk takmaya zorlanarak ikiyüzlülüğe itilen onlar...

Okuldan atılıp bu kez de koca baskısının koynuna atılan onlar...

"Örtün" ya da "Açıl" diye itilip horlanan, üzerlerinden siyaset yapılan onlar...

"Siz ne hissediyorsunuz?" diye hiç sorulmayan o kızlar, kadınlar, kendileri adına ya da kendilerine karşı konuşarak prim yapmaya çalışan erkeklerin malzemesi, pasif izleyicisi konumundalar.

* * *

Çözüm için ne Demirel'e ne Erdoğan'a ihtiyacımız var.

70 model kamplaşmalara, laf cambazlıklarına, ucuz polemiklere karnımız tok artık...

Kimsenin sürülmesine de razı değil gönlümüz...

Asıl ihtiyacımız olan şey "empati"...

Karşımızdakinin derdini, mesajını, kaygısını anlayabilmek...

Hayata bir de onun penceresinden bakabilmek...

Herkesin birbirine saygı içinde, özgürce var olabileceği ortak bir yaşam için çözümler üretebilmek....

Siyasetin işidir bu...

Yapabilen büyür, yapamayan gider: Suudi Arabistan'a değil; tarihin çöplüğüne... (Alıntıdır....Can Dündar)

Gönderi tarihi:
Yok dostum burada idealizm - materyalizm tartışması falan yoktur. Her iki felsefeye de aykırı olan iddialara materyalizmden temel bulmaya çalışmak çabası vardır.

 

Konu başlığı da, ayrıntıları da idealistlerle (inançlılar) tartışılıyor. Ve idealister de inançlarından kopamayarak, gerek TÜRBAN konusuna gerekse de ayrıntılarından olan "bilginin kaynağı"na yine inançlarınca cevap veriyorlar.

 

İşte son örneği:

 

Diyalektik Materyalizm dediğimiz felsefe. Bu okula bağlı filozofların düşüncelerinden ibarettir değil mi? Ve bundan oluşmaktadır.

 

Bir felsefenin kaynağı o felsefenin filozofunun görüşleri ve ürettikleridir.

 

Bu yanlışları biz değil felsefe disiplini cevaplasın:

 

"Felsefi düşünce, insanın evren içinde varlıkları merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir."

 

:)Şu an açıkçası "felsefede bilginin kaynağı nedir" sorusunun cevabını Cyrano'dan bekleyen arkadaşlarla felsefe tartışmasına girdiğim için pişmanlık duymak üzereyim.

 

Zaten öyle olması da gerekir.

Gönderi tarihi:

Türban Irtica nin bayragidir bu bayrak cok uzundur üzerine hersey yazabilirsiniz??? bunu bilen Emperyalist bati dünyasi, Turkiye uzerindeki senoryosunu bu bayragi alarak yola cikmistir ülkemizde bu bayrak varmidir o bayrak olmasa bile okadar uzun olmasa bile Irtica vardir. Emperyalizim yolsuzlugu, yoksullugu, bölücülügü ve irticayi butunlestirerek bize sunmustur. Emperyalist bati, Turkiye uzerindeki senaryosunu cok onceden yazmisdir Kimlerin hangi isi yapacagini daha onceden programlamistir Simdi burda Turkiyedeki is birlikcileri kimler AKP mi CHP mi, yoksa Fetullahci diyologcularmi, yazili ve gorsel medyadakilermi, yoksa emperyalizmin ve Turkiyedeki is birlikcilerinin paralari ile beslenen sivil toplum orgutlerimi...

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
Konu başlığı da, ayrıntıları da idealistlerle (inançlılar) tartışılıyor. Ve idealister de inançlarından kopamayarak, gerek TÜRBAN konusuna gerekse de ayrıntılarından olan "bilginin kaynağı"na yine inançlarınca cevap veriyorlar.

 

Bu konu başlığında taraflar, inançlılar ve inançsızlar olarak ayrılmıyor. Türbanın üniversitelerde serbest olmasını savunan inançsızlarda var. Yasak olmasını savunan inançlılarda var.

 

"ben inançsızım o halde mutlaka doğrusunu ben biliyorumdur ve mutlaka söylediklerim tamamen bilimseldir" "şu kişi inançlıdır o halde mutlaka bilim dışıdır ve yanlıştır" şeklinde ki mantığın ne kadar yanlış olduğunu. En azından şu an bu tartışmaya aktif olarak katılanlar arasından oldukça kati örneklerle görmüş olanlar var. Onlar kendilerini biliyorlar.

 

Bilimsellik iddiasında olan bir insanın dönüp dolaşıp ikide bir benim yazdıklarımı dinin inancım üzerinden değerlendirmeye , böyle yansıtmaya, ve saflaşma yaratmaya çabalamasını esefle karşılıyorum.

 

 

Bu yanlışları biz değil felsefe disiplini cevaplasın:

"Felsefi düşünce, insanın evren içinde varlıkları merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir."

 

Keşke biraz daha wikipedia okusaydın. En azından kavramlarla ilgili bölümünüde.

 

"Diyalektik Materyalizm dediğimiz felsefe. Bu okula bağlı filozofların düşüncelerinden ibarettir değil mi? Ve bundan oluşmaktadır.

 

Bir felsefenin kaynağı o felsefenin filozofunun görüşleri ve ürettikleridir"

 

Şu cümlelerin nesine itiraz edilmektedir. Ve yapılan alıntının bu cümlelerle ne gibi bir çelişkisi vardır? İşte bunu anlamak imkansız.

 

Bilimsel düşünce herşeyden önce doğru sorular sormaktan başlar.

 

Bir felsefenin kaynağı nedir? O felsefeyi kuran, geliştiren filozofların görüşleri, düşünceler, çalışmaları. Buna itiraz ediliyorsa buna yanlış deniliyorsa açıkça yazılsın. Neyine itiraz ediliyor, ve neresi yanlış. Sadece wikipedia'dan alıntı yaparak felsefe tartışılmaz.

 

Sizin mensubu olduğunuz diyalektik materyalizmin kaynakları nedir? Diyalektikçi, materyalist, diyalektik materyalist filozofların görüşleri. Diyalektik materyalizmden , saydığım felsefe okullarına sahip filozofların görüşlerini çıkar geriye hiçbirşey kalmaz.

 

Peki filozofların bilgisinin yani felsefi bilginin kaynağı nedir? Felsefe kurulduğu günden beri bu sorunun cevabını aramaktadır.

Gönderi tarihi:
Bu konu başlığında taraflar, inançlılar ve inançsızlar olarak ayrılmıyor. Türbanın üniversitelerde serbest olmasını savunan inançsızlarda var. Yasak olmasını savunan inançlılarda var.

 

Doğrusun birazcık daha açayım o halde. Türban konusunun ilahi olduğuna inanan masalcılar, hem ilahi olmadığını savunan hem de Arap kültüründen vazgeçemeyen ortayolcu utangaçlar da var.

 

"ben inançsızım o halde mutlaka doğrusunu ben biliyorumdur ve mutlaka söylediklerim tamamen bilimseldir" "şu kişi inançlıdır o halde mutlaka bilim dışıdır ve yanlıştır" şeklinde ki mantığın ne kadar yanlış olduğunu. En azından şu an bu tartışmaya aktif olarak katılanlar arasından oldukça kati örneklerle görmüş olanlar var. Onlar kendilerini biliyorlar.

 

Masallarla yola çıkan kim olursa olsun yanılırlar.

 

Bilimsellik iddiasında olan bir insanın dönüp dolaşıp ikide bir benim yazdıklarımı dinin inancım üzerinden değerlendirmeye , böyle yansıtmaya, ve saflaşma yaratmaya çabalamasını esefle karşılıyorum.

 

Görünen köy kılavuz istemez. Türban konusunda da, bilgi konusunda bilimden ayrılıp idealistçe açıklamalar yapmayı. Dahası, bir toplum kültürüne ait dayatmalara arka çıkarak bilimsel, aydın gözükmeyi, ben esefle karşılıyorum.

 

Keşke biraz daha wikipedia okusaydın. En azından kavramlarla ilgili bölümünüde.

 

"Diyalektik Materyalizm dediğimiz felsefe. Bu okula bağlı filozofların düşüncelerinden ibarettir değil mi? Ve bundan oluşmaktadır.

 

Bir felsefenin kaynağı o felsefenin filozofunun görüşleri ve ürettikleridir"

 

Kesinlikle yanlış bir görüş. Diyalektik materyalizme ait görüşleri Markstan önceki filozoflar başlatmıştır. Materyalist felsefe ise tarihseldir.

 

Sizin mensubu olduğunuz diyalektik materyalizmin kaynakları nedir? Diyalektikçi, materyalist, diyalektik materyalist filozofların görüşleri. Diyalektik materyalizmden , saydığım felsefe okullarına sahip filozofların görüşlerini çıkar geriye hiçbirşey kalmaz.

 

Peki filozofların bilgisinin yani felsefi bilginin kaynağı nedir? Felsefe kurulduğu günden beri bu sorunun cevabını aramaktadır.

 

Bunları tekrarlamaktan usandım. Benim önem verdiğim diyalektik materyalist görüşünde, senin önem verdiğin idealist metafizik görüşünde, görüşlerinin ayrılığını belirten filozofların felsefelerinin de kaynağı doğa ve insanların üretim ilişkileridir.

Gönderi tarihi:
Doğrusun birazcık daha açayım o halde. Türban konusunun ilahi olduğuna inanan masalcılar, hem ilahi olmadığını savunan hem de Arap kültüründen vazgeçemeyen ortayolcu utangaçlar da var.

 

Birazcık daha oku bence. İnsanların yazdıklarını, onların inançları üzerinden yargılarla değerlendirmek yerine. Bahsettiğin tartışmayı ve insanların yazdıklarını oku.

 

Bu tartışmada, hem türbanın ilahi bir emir olmadığını hemde yasak olması gerektiğini savunanlarda. İlahi bir emir olmadığını, ama insanların bireysel özgürlüğü açısından serbest olması gerektiğini savunanda. İlahi bir emir olduğunu ama laiklik ilkesi gereği yasak olmasını savunanda. İlahi bir emir olduğu için serbest olması gerektiğini savunanda var.

 

Ki bu arkadaşımız gerek bu forumda gerekse ülkedeki tartışmayıda nasıl saflaştırmış. Yani sanki türbanın üniversitelerde serbest mi yasak mı olması tartışması türbanın ilahi bir emir olup olmaması üzerinden yürüyor. Türbanın üniversitelerde yasak olması gerektiğini savunanların dayanak noktası "ilahi bir emir değildir", serbest olmasını savunanların dayanak noktasıda "hayır ilahi bir emirdir" şeklinde sanki.

 

 

Masallarla yola çıkan kim olursa olsun yanılırlar.

 

Biz gericiliğin çok çeşidini gördük. Hemde oldukça fazla.

 

 

 

Görünen köy kılavuz istemez. Türban konusunda da, bilgi konusunda bilimden ayrılıp idealistçe açıklamalar yapmayı. Dahası, bir toplum kültürüne ait dayatmalara arka çıkarak bilimsel, aydın gözükmeyi, ben esefle karşılıyorum.

 

Bende kafasında inananlar ve inanmayanlar diye saflar oluşturup herkes için bu kafasındaki ayrım üzerinden yargılar oluşturmayı esefle karşılıyorum. Bu arkadaşımız daha Cyrano'nun türban tartışmasında ne dediğini dahi okumamış. Ama kafasındaki kamplaşmaya göre Cyrano dini inanca sahip olduğu için kesin öyle yaklaşıyordur.

 

Diyorum ya ne fena "ben dine karşıyım o halde mutlaka bilimselim" sanrısına kapılıp, karşısındakiler içinde tam aksi yargı yürütmek.

 

 

Kesinlikle yanlış bir görüş. Diyalektik materyalizme ait görüşleri Markstan önceki filozoflar başlatmıştır. Materyalist felsefe ise tarihseldir.

 

Yok ben artık emin oldum. Bilimselci arkadaşımız bu tartışmada yazılanları okumuyor. Tartıştığı kişilerin yazdıklarınıda okumuyor.

 

şu yazıma ;

 

Bir felsefenin kaynağı nedir? O felsefeyi kuran, geliştiren filozofların görüşleri, düşünceler, çalışmaları. Buna itiraz ediliyorsa buna yanlış deniliyorsa açıkça yazılsın. Neyine itiraz ediliyor, ve neresi yanlış. Sadece wikipedia'dan alıntı yaparak felsefe tartışılmaz.

 

Sizin mensubu olduğunuz diyalektik materyalizmin kaynakları nedir? Diyalektikçi, materyalist, diyalektik materyalist FİLOZOFLARın görüşleri. Diyalektik materyalizmden , saydığım felsefe okullarına sahip filozofların görüşlerini çıkar geriye hiçbirşey kalmaz.

 

Şöyle cevap veriyor ;

 

Kesinlikle yanlış bir görüş. Diyalektik materyalizme ait görüşleri Markstan önceki filozoflar başlatmıştır. Materyalist felsefe ise tarihseldir.

 

Şimdi okuyan bir insan şu paragrafta diyalektik materyalizmin kaynakları olarak diyalektikçi, materyalist, diyalektik materyalist filozofların verildiğini rahatça görür. Zira okuma yazma bilen herkesin rahatça anlıyabileceği bir şekilde diyalektikçi, materyalist, diyalektik materyalist FİLOZOFLARın görüşleri denmektedir.

 

 

Artı yine yanlış bir iddia sunuyor ortaya. Markstan önce diyalektikçi filozoflar vardır. Materyalist filozoflar vardır. Ama Diyalektik Materyalizm Marx'la birlikte doğmuş bir felsefi akımdır. Karl Marx ve Engels kendilerinden önceki diyalektikçi ve materyalist filozofların görüşlerini geliştirmiş ve Diyalektik Materyalist felsefeyi kurmuşlardır. Kendi ifadeleriyle "sandalyeyi ayakları üstüne çevirerek"Marx'tan önceki filozoflar "diyalektik materyalizm" e ait görüşleri başlatmamıştır. Diyalektik Materyalizmin kurulurken yeniden yorumladığı ancak var olan halleriyle karşı çıktığı ve eleştirisini yaptığı görüşleri başlatmışlardır.

 

Marx'tan önceki filozoflar diyalektik ve materyalizme ait görüşleri birbirinden ayrı ve bağımsız olarak başlatmışlardır. Yani Marx'tan önce "diyalektik materyalizm" yoktur.

 

Biz açık ve net olarak diyalektik materyalizmin kayankaları olarak, Diyalektikçi (en ünlüsü Hegel) materyalist (en ünlüsü Feuerbach) ve diyalektik materyalist ( marx ve Engels) filozofların görüşleri çalışmaları olduğunu söylemişiz. Yahu bir diyalektik materyalist bunun nesine itiraz eder. Ve nesini "kesinlikle yanlış bir görüş" olarak görür.

 

Dini reddediyor olmak insanı bir anda felsefe bilgisine sahip yapmaz. Önce felsefe okumak gerekli. Herşeye alıntı yaparak itiraz etmek kolaydır. Ama buda insanı bir anda bilgi sahibi yapmaz.

 

 

 

Bunları tekrarlamaktan usandım. Benim önem verdiğim diyalektik materyalist görüşünde, senin önem verdiğin idealist metafizik görüşünde, görüşlerinin ayrılığını belirten filozofların felsefelerinin de kaynağı doğa ve insanların üretim ilişkileridir.

 

Birincisi ben idealist metafizikçi değilim. Bir ikincisi bir insan hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı bir felsefeye kendini nasıl bağlı düşünüyor onuda anlamadım işte.

 

Şuysa mantık " ya ben dini reddediyorum zaten. O halde tamam ben diyalektik materyalizmi biliyorumdur ve diyalektik materyalistimdir" bu mantık futbol takımı taraftarlığından öteye gitmez.

 

Bende diyalektik materyalizme ait ABC seviyesindeki bilgilere dahi, bir yandan diyalektik materyalist olunduğu iddiasıyla karşı çıkılmasından usandım.

Gönderi tarihi:

İyiler/kötüler olarak insanlar zaten saflara ayrılmışlardır. Ben ayırmasam bile zaten bunlar vardır. İyiler/kötüler için referansım kendi kişisel yargılarım değil, insan haklarına ve yaşamına verilen EVRENSEL değerlerdir.

 

İnsanları inançlara göre ayırdığım konu ise; inançlar zaten insanları “sizden değildir” diyerek ayırmışlardır. Bunu ben yapmadım. Buna kesin karşıyım üstelik. Ama ayrılmış olsalar da diğer insanlara dayatmadıkları, sadece kendisinde kaldıkları sürece inanca karşı değilimdir. Buna herkesi temin ederim. Annemin babamın da inancı var. Karşı çıkmam.

 

Karşı olduğum ise, insanların inandıkları masallarla, başka bölgelerden ithal sosyal anlayışla diğer insanlara baskı yapmaları veya bu baskıya destek olmaları. Bu konuda da referansım yine genel kabul değerlerdir.

 

Fikirsel öğretiler ne olursa olsun, zincir halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bir yerden, bir kişiden, bir okuldan veya bir tarihten başladığını söylemek YANLIŞTIR. Filizlenmeleri insan oluşumuyla başlar. Gelişirler ve dönemin fikir adamları tarafaından bir sistematiğe bağlanırlar. Ama son değildir. Bilimsel olarak gelişmeye devam ederler. Bu; felsefede de, ideolojide de, dinde de, Marksizmde de veya herhangi bir öğretide de hep aynıdır. Aksini söylemek, gelişimin diyalektik yapısını bilmemektir.

 

Tartışmalarda bu konularda kaynak gösterildiğinde, “işte bu da benim görüşümü doğrulayan karşı kaynak”, yanlış olduğu söylenildiğinde de, karşı kaynak göstererek yanlış olmadığı vurgulanmalı.

 

Karşı olanlar “bilmiyor” la, yanlışlar söylendiğinde de “anlamıyor” la suçlanmamalı. Tartışma artık bu şekle sokulduğunda ise bırakmak en mantıklı olanı. Zira bir faydası olmuyor.

 

Tartışmalarda karşı taraf için olumsuz ithamlara ağırlık verilmemeli. Hedef kişi değil kişilerin savundukları olmalı. Kaynak gösterdiğinde,“alıntı yapıyor” la itham edilmemeli.

 

Ben böyle tartışma stilini sevmediğimden, söylemek istediklerimin özetini yaptım. Bu kez tartışmayı bana söz hakkı doğmuş olsa da kesin sonlandırmak istiyorum.

 

Yukarda belirttiklerim benim doğrularımdır. Yanlış gören diğer arkadaşlarla kişiyi hedef almamak kaydıyla tartışırım. Tartışmada kişi değil konu hedef alınmalıdır. Bu, benim bu gibi tartışmalardan edindiğim izlenimimdir.

Gönderi tarihi:
İyiler/kötüler olarak insanlar zaten saflara ayrılmışlardır. Ben ayırmasam bile zaten bunlar vardır. İyiler/kötüler için referansım kendi kişisel yargılarım değil, insan haklarına ve yaşamına verilen EVRENSEL değerlerdir.

 

İnsanları inançlara göre ayırdığım konu ise; inançlar zaten insanları “sizden değildir” diyerek ayırmışlardır. Bunu ben yapmadım. Buna kesin karşıyım üstelik. Ama ayrılmış olsalar da diğer insanlara dayatmadıkları, sadece kendisinde kaldıkları sürece inanca karşı değilimdir. Buna herkesi temin ederim. Annemin babamın da inancı var. Karşı çıkmam.

 

Karşı olduğum ise, insanların inandıkları masallarla, başka bölgelerden ithal sosyal anlayışla diğer insanlara baskı yapmaları veya bu baskıya destek olmaları. Bu konuda da referansım yine genel kabul değerlerdir.

 

Şimdi bu satırların sahibi arkadaşımız bir ileti öncesinde ;

 

"Görünen köy kılavuz istemez. Türban konusunda da, bilgi konusunda bilimden ayrılıp idealistçe açıklamalar yapmayı. Dahası, bir toplum kültürüne ait dayatmalara arka çıkarak bilimsel, aydın gözükmeyi, ben esefle karşılıyorum."

"

İşin özü tartıştığı kişiye "ya sen inançlısın böyle olduğun sürece bilimsel bakamazsın vs" ithamlarını yöneltme. Açıkçası ben genel olarak konuşuyorum bu forumda bunu çok gördüm.

 

Fikirsel öğretiler ne olursa olsun, zincir halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bir yerden, bir kişiden, bir okuldan veya bir tarihten başladığını söylemek YANLIŞTIR. Filizlenmeleri insan oluşumuyla başlar. Gelişirler ve dönemin fikir adamları tarafaından bir sistematiğe bağlanırlar. Ama son değildir. Bilimsel olarak gelişmeye devam ederler. Bu; felsefede de, ideolojide de, dinde de, Marksizmde de veya herhangi bir öğretide de hep aynıdır. Aksini söylemek, gelişimin diyalektik yapısını bilmemektir.

 

Bana göre bu artık işin zorlaması yani. Bir şekilde karşı çıkmış olmak sadece. Yani bu arkadaşımızın mantığıyla dünyada marksist yoktur, marksizm yoktur. Zira Marksizm denilen ideolojinin felsefi yönüne verilen isim Diyalektik Materyalizm, siyasal yönüne verilen isim Bilimsel Sosyalizm.

 

Oysa bilimselci arkadaşımızın ortaya koyduğu eleştiriye göre. Ne bilimsel sosyalizm ne de diyalektik materyalizm için kurucu olarak marks ve engelsi, milad olarakta onları almak yanlıştır.

 

Şimdi arkadaşımızın sıkça başvurduğu kaynaktan alıntı yapalım. Kaynak arkadaşımız için şüphesiz muteber olduğu için.

 

Marksizm ;Marksizm, " bilimsel sosyalizm" olarak bilinen ideolojinin kurucu isimlerinden Karl Marx'ın görüşlerini temel alan öğretinin genel adı.

Marksizm bir öğreti olarak siyasal, ekonomik ve felsefi bir bütünlük içerir

 

Diyalektik materyalizm: (diğer adları: eytişimsel maddecilik, eytişimsel özdekçilik). Marksist felsefenin adlandırılma biçimi ya da Marksizmin felsefi öğretisi.

 

Kurucu isimler:Marks ve Engels

 

Wikipedia.

 

ve "Bir yerden, bir kişiden, bir okuldan veya bir tarihten başladığını söylemek YANLIŞTIR" önermesini düşünelim.

 

Şimd bu tanımlara arkadaşımızın paragrafındaki şekilde itiraz etmek sadece itiraz etmek dışında nedir ki? Biz Marksizm için tabiki Marks'ı milad olarak alacağız. Marks'ı Engels'i ve onların öğretilerini. Çünkü Marksizm başka düşünce sistematiklerinin devamı değil, yeni bir disiplindir. Onun kendisinden önceki filozofların görüşlerinden yararlanması, kendi kurduğu ideolojinin bağımsız sistematiğe sahip bir ideoloji olduğu gerçeğini değiştirmez.

 

 

 

Tartışmalarda bu konularda kaynak gösterildiğinde, “işte bu da benim görüşümü doğrulayan karşı kaynak”, yanlış olduğu söylenildiğinde de, karşı kaynak göstererek yanlış olmadığı vurgulanmalı.

 

Karşı olanlar “bilmiyor” la, yanlışlar söylendiğinde de “anlamıyor” la suçlanmamalı. Tartışma artık bu şekle sokulduğunda ise bırakmak en mantıklı olanı. Zira bir faydası olmuyor.

 

Tartışmalarda karşı taraf için olumsuz ithamlara ağırlık verilmemeli. Hedef kişi değil kişilerin savundukları olmalı. Kaynak gösterdiğinde,“alıntı yapıyor” la itham edilmemeli.

 

Şimdi kimse kusura bakmayacak. Hiç kimse. "Bilmemek" hakarette değildir. Kişiselleştirmede değildir. Ben diyalektik materyalist olduğunu iddia eden bir kişinin. Altını çizerek söylüyorum diyalektik materyalizmin ABC seviyesindeki tanımlarına şiddetle muhalefet etmesini sadece bilmemekle açıklarım.

 

Ki bu en iyi olasılıktır. İkinci bir olaslılık vardır. Yazılanları yazan kişiye göre değerlendirmek ve ne olursa olsun karşı çıkmak. O nuda tartıştığım kimselere yakıştıramadığım için kullanmam.

Gönderi tarihi:
Şimdi bu satırların sahibi arkadaşımız bir ileti öncesinde ;

 

"Görünen köy kılavuz istemez. Türban konusunda da, bilgi konusunda bilimden ayrılıp idealistçe açıklamalar yapmayı. Dahası, bir toplum kültürüne ait dayatmalara arka çıkarak bilimsel, aydın gözükmeyi, ben esefle karşılıyorum."

"

:clover:

Sayin 'CYRANO' herzaman bilimsel yazan arkadasimizin bugün yazdiklari evet bende saskinlikla bakiyorum cok kisa sert aciklamayla cevap verecek olursam bu cagda Mahalle kültürüde degil mahalle dedikosunu kültür diye önümüze sürmesi.. EVRENSEL KÜLTÜRLERLE BOGUSAN DÜNYAMIZDA bu anlayis inanilir gibi degil bizler dinsel dedikodu dünyamiza geri dönmeye calisiyoruz... ileri ülkelerde artik mahalle dedikosuda kalmamistir eee bizimkiler daha Annem böyle üflemisti duygusalligi icinde onu önümüze kitap diye almaya calisiyoruz :lol:

 

 

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
herzaman bilimsel yazan arkadasimizin bugün yazdiklari evet bende saskinlikla bakiyorum cok kisa sert aciklamayla cevap verecek olursam bu cagda Mahalle kültürüde degil mahalle dedikosunu kültür diye önümüze sürmesi.. EVRENSEL KÜLTÜRLERLE BOGUSAN DÜNYAMIZDA bu anlayis inanilir gibi degil bizler dinsel dedikodu dünyamiza geri dönmeye calisiyoruz...

 

1-Her zaman bilimsel yazan arkadaşınızın bugün yazdığının bilimsel olmayışını nerden çıkardın? Doğru olabilirmi? "Tümden gelim"ilkesini yalanlamış oluyorsun.

2-Marksizmin temelini oluşturan "emeğin değeri" gerçeği insanlıkla başlamış ve son olarak Marks bir sistematiğe oturmuştur demekmi mahalle kültürü oluyor? Tıpkı bilim gibi...

3- Madem tartışmak istiyorsun. Benim, bilimsel bulmadığın alıntımı buraya koyman gerekirdi. Aksi ise iddian havada ve boş kalır öyle değilmi?

 

Bir önceki tartıştığım arkadaşın sözlerimi çarpıtarak tekrarlattırmasından, kişiye yönelik tartışma üslübundan dolayı tartışmayı sürdürmek istemedim. Doğru bulmadığın bir konu ve görüşüm varsa kişileri hiç karıştırmadan buyur tartışalım. Sadece Teorimi alıntıla ve şunun için yanlıştır de. Kesinlikle kişiliğime ait bir atıfta bulunmadan. Anlaştıkmı?

 

"EVRENSEL KÜLTÜRLERLE BOGUSAN DÜNYAMIZDA bu anlayis inanilir gibi degil bizler dinsel dedikodu dünyamiza geri dönmeye calisiyoruz..."

 

Mesela bu deyişini biraz daha açarak başlayabilirsin. Başlığa da uygun olur.

Gönderi tarihi:
1-Her zaman bilimsel yazan arkadaşınızın bugün yazdığının bilimsel olmayışını nerden çıkardın? Doğru olabilirmi? "Tümden gelim"ilkesini yalanlamış oluyorsun.

2-Marksizmin temelini oluşturan "emeğin değeri" gerçeği insanlıkla başlamış ve son olarak Marks bir sistematiğe oturmuştur demekmi mahalle kültürü oluyor? Tıpkı bilim gibi...

3- Madem tartışmak istiyorsun. Benim, bilimsel bulmadığın alıntımı buraya koyman gerekirdi. Aksi ise iddian havada ve boş kalır öyle değilmi?

 

Bir önceki tartıştığım arkadaşın sözlerimi çarpıtarak tekrarlattırmasından, kişiye yönelik tartışma üslübundan dolayı tartışmayı sürdürmek istemedim. Doğru bulmadığın bir konu ve görüşüm varsa kişileri hiç karıştırmadan buyur tartışalım. Sadece Teorimi alıntıla ve şunun için yanlıştır de. Kesinlikle kişiliğime ait bir atıfta bulunmadan. Anlaştıkmı?

 

 

 

Mesela bu deyişini biraz daha açarak başlayabilirsin. Başlığa da uygun olur.

Arkadasim Kimi acıklamalarını, kesinlikle tabiiki saskinlikla okudum " tabiiki kalemi saglam herzaman severek okudugum bir arkadasin aydinlama devrimlerin bir anda arkasina gecmesi,, bu tepkimi ikigündür takip ettigim konuya yansitmam gerekirdi demekki bu tepki bu sekilde yansimasi gerekiyormus vede yansimis bilincli bir kisi karsisinda bunu ayip olarak görmüyor bilakis toplumu akılcılıktan, bilimsel bilgiden uzak Aile ortami Mahalle ortami gibi kavramlarla kendi düs dünyalarının karanlıklarına cekmek isteyenlere, hala ülkemizde olmasi birde bunu bilimselci arkadaslarin katilmasi tabiiki üzücü??? simdi bilimsellige birde simdi Marksizmin temelini oluşturan "emeğin değeri" gerçeği insanlıkla başlamış ve son olarak Marks bir sistematiğe oturmuştur demekmi mahalle kültürü oluyor? Tıpkı bilim gibi...,, diyerek buna dayandirman buda hayret verici....tartismaya gelince tabiiki tartisiriz arkadasim ben tartismayi sadece okuyarak takip ettigim konuya verdigim tepkiyle icine katilacaksam katilirimda arkadasim sorun degil!!! sadece bunu bir kacamak olarak algilama foruma daima ben yarim gün olarak katilabiliyorum is hayatimin geregi kaldigimiz yerden herzaman devam ederiz... bugün yarim günümü tamamlamak üzereyim saygilarla görüsmek üzere

 

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
Arkadasim Kimi acıklamalarını, kesinlikle tabiiki saskinlikla okudum " tabiiki kalemi saglam herzaman severek okudugum bir arkadasin aydinlama devrimlerin bir anda arkasina gecmesi,, bu tepkimi ikigündür takip ettigim konuya yansitmam gerekirdi demekki bu tepki bu sekilde yansimasi gerekiyormus vede yansimis bilincli bir kisi karsisinda bunu ayip olarak görmüyor bilakis toplumu akılcılıktan, bilimsel bilgiden uzak Aile ortami Mahalle ortami gibi kavramlarla kendi düs dünyalarının karanlıklarına cekmek isteyenlere, hala ülkemizde olmasi birde bunu bilimselci arkadaslarin katilmasi tabiiki üzücü??? simdi bilimsellige birde simdi Marksizmin temelini oluşturan "emeğin değeri" gerçeği insanlıkla başlamış ve son olarak Marks bir sistematiğe oturmuştur demekmi mahalle kültürü oluyor? Tıpkı bilim gibi...,, diyerek buna dayandirman buda hayret verici....tartismaya gelince tabiiki tartisiriz arkadasim ben tartismayi sadece okuyarak takip ettigim konuya verdigim tepkiyle icine katilacaksam katilirimda arkadasim sorun degil!!! sadece bunu bir kacamak olarak algilama foruma daima ben yarim gün olarak katilabiliyorum is hayatimin geregi kaldigimiz yerden herzaman devam ederiz... bugün yarim günümü tamamlamak üzereyim saygilarla görüsmek üzere

 

 

:shuriken:

 

Hala yanlış bulduğun teorimi alıntılamamışsın? Bu kadar zormu? Çokmu vakit istiyor?

Gönderi tarihi:
Hala yanlış bulduğun teorimi alıntılamamışsın? Bu kadar zormu. Çokmu vakit istiyor?

ortada teori yokki hurafe var arkadasim, genel yansimasina bakarsan benimde verdigim tepkide ortada tekrar yazilari gözden gecirirsen ne demek istedigimi anliyacaginiza umarim..

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
ortada teori yokki hurafe var arkadasim, genel yansimasina bakarsan benimde verdigim tepkide ortada tekrar yazilari gözden gecirirsen ne demek istedigimi anliyacaginiza umarim..

 

:shuriken:

 

Genel yansımayı bırakta "hurafe" olarak nitelediğin yazımı alıntıla. 4 Kişi tartıştık 3 kişi aynı görüşteyiz. "Genel yansıma" ispatız boş olmuyormu?

 

Bu kadar zaman içinde alıntı yapıp "şu görüşün şu nedenle yanlıştır" diyebilirdin. Tabiiki kaynak göstererek. Yok bunu yapmayacaksan yapamayacağım demelisin.

Gönderi tarihi:
Genel yansımayı bırakta "hurafe" olarak nitelediğin yazımı alıntıla. 4 Kişi tartıştık 3 kişi aynı görüşteyiz. "Genel yansıma" ispatız boş olmuyormu?

 

Bu kadar zaman içinde alıntı yapıp "şu görüşün şu nedenle yanlıştır" diyebilirdin. Tabiiki kaynak göstererek. Yok bunu yapmayacaksan yapamayacağım demelisin.

ya arkadasim bu yeni tartisma seklimi sen -Marksizm den örnek veriyorsun diyalektik yasasindan bahsediyorsun dört yasasindan biri olan nitel birikimi atliyorsun burda bir birikim olmus bizde nitel sicrama yapmisiz yazilarinizin boslugunu,, kimlere hizmet ettigini vurgulamaya calismisiz cokmu zor anlamasi???

 

 

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:

Ben yapayım hurafe listesi.

 

İdeolojilerin kaynağı toplumsal iyi/kötülerdir.

 

İdeolojiler çıkar gruplarının başka gruplara hakim olması için çıkmıştır.

 

iyi/kötü lerden den soyut bilgi geliştirilemez.

 

Engels ve Marks özel mülkiyetin kaldırılması gerektiği fikrini, toplumun değer yargılarından almıştır.

 

gibi.

 

***

Gönderi tarihi:

Gerçekten bu saatten sonra bizim diyalektik materyalizmin, metafiziğin, bilinemezciliğin yada diğer felsefe okullarının ilkelerini değiştirmek ve yeniden yorumlamak gibi bir misyonumuz yok. Ancak tabi "felsefi bilginin kaynağı nedir" sorusunun cevabını benden bekleyen ve hatta bu soruya cevap vermediğim için beni ayıplayan arkadaşlar kendilerinde böyle bir misyon bulabilir. Şahsen ben bulamıyorum.

 

Görüyorumki diyalektik materyalizm giriş seviyesindeki bilgileri (kendi ilkeleri ve kendi söylediklerini) zerresine, virgülüne dokunmadan yazıyorum. Ve diyalektik materyalizm iddiasında olan insanlardan şiddetli muhalefet görüyorum Onuda geçtim zerresine virgülüne dokunmadan aktardığım tanımlar "idealist fikirler" oluyor.

 

Şimdi tabiki burada iki olasılık vardır.

 

A- kişi diyalektik materyalizmi bilmiyordur.

 

B- Yazılan ve öne sürülen görüşün önemi yoktur. sadece bir şekilde muhalefet etmek için okunuyordur.

 

....

 

 

Karl Marx, ideolojisini oluştururken üç olguya karşı çıkmıştır ve üç olguyu insanlığın düşmanı olarak görmüştür.

 

Din, Devlet, Özel Mülkiyet.

 

Karl Marx'ın ideolojisinin tüm öğretileri bu üç olgu merkezlidir. Sömürünün kaynağı olarak bu üç olguyu gösterir. İnsanlığın kurtuluşu için bu üç olgunun ortadan kalkması gerektiğini iddia eder. Sosyalist ihtillalle özel mülkiyetin, kültürel devrimle dinin. Nihai hedef olarakta devlet makinesinin eriyerek ortadan kaldırılmasıdır hedefleri marksizmin.

 

Devlet, din ve özel mülkiyet kurumlarının "kötü" olarak görüldüğü hiçbir toplum olmamıştır. Her toplumda devlet aygıtı ve ona eşdeğer kurumlar iyi ve kutsal kabul edilmiştir. Ha keza din. Özel Mülkiyet kurumsallaştığı günden beri insanlar tarafından iyi olarak değerlendirilmiş bir kurumdur. Ve onlar için iyi hep daha fazla özel mülkiyet kazandıracak, ya da özel mülkiyetle onları ödüllendirecek davranışlar ve kurumlar olmuştur.

 

Arkadaşlar bu üç olgu, gerek Marx'ın yaşadığı toplum gerek o çağın gereksede ondan önceki çağların şüphesiz "iyi" ve "kutsal" olan olgulardır. şimdi en temel mantıkla Marx ideolojisini toplumların iyi ve kötülerini kriter alarak geliştirmiş olabilir mi?

Gönderi tarihi:

Amerika'yı Christoph Colomb keşfetti ifadesine. Kıtaların keşfi Colomb'tan çok önce başlamıştır. İnsanoğlunun merak duygusuyla gelişmiştir, İnsanlığın ilk salı yapmasıyla başlamıştır gibi ifadelerle itiraz etmekten farksızdır Marksizme milad olarak Marks'ı almaya itiraz etmek. Colomb'un Cenova'da eğitim almış olması, gemisini içilerin inşa etmiş olması. Tayfasının, kaptanın olması. Amerika'yı Colomb'un keşfettiği gerçeğini değiştirmiyor zira. O'nun bir gemici ve bir kaşif olurken deneyimlerinden ve bilgilerinden kaynak olarak yararlandığı eski kaşifler ve gemicilerde Amerika'yı onun keşfettiği gerçeğini değiştirmiyor.

 

Colomb'un Amerika'yı keşfetmesi gibi. Marks'ta "eşitsizliğin formülü" nü bulmuştur. Bu formülü çıkarmış ve ortadan kaldıracak yöntemleri geliştirmiştir. Elbetteki Marksizme milad olarak Marks'ı alacağız.

 

Sudan bahanelerle buna itiraz etmek. Dediğim gibi itiraz olsunda nasıl olsun mantığı olabilir.

Gönderi tarihi:

arkadaşlar alakasız alanlara kaymış

laf lafı açar demişler ama..

dünyanın hiç bir yüksek okulunda yasak olmayan bir şey, herhangi birşey olabilir bu, bizde yasaksa, bu üstünde durulmayı gerektiren bir konu demekdir.

aslında sorun çok basit; dünyanın hiç bir ünüversitesinde yasak olmayan başörtüsü müslüman oldugu söylenen türkiye yasak.

bu size de anormal bir durum olarak görünmüyor mu?

müslüman oldugu söylenenden kasıt, hani yüzde verilir ya onu kast ettim.

örtünmeye karşı bu yasak, birde müslüman ülkede neden acaba?

Gönderi tarihi:
arkadaşlar alakasız alanlara kaymış

laf lafı açar demişler ama..

dünyanın hiç bir yüksek okulunda yasak olmayan bir şey, herhangi birşey olabilir bu, bizde yasaksa, bu üstünde durulmayı gerektiren bir konu demekdir.

aslında sorun çok basit; dünyanın hiç bir ünüversitesinde yasak olmayan başörtüsü müslüman oldugu söylenen türkiye yasak.

bu size de anormal bir durum olarak görünmüyor mu?

müslüman oldugu söylenenden kasıt, hani yüzde verilir ya onu kast ettim.

örtünmeye karşı bu yasak, birde müslüman ülkede neden acaba?

Türkiye'de basörtüsü yasak degil arkadasim, karistirmayalim. Sadece belirli yerlerde mesela kamuda ve üniversitelerde kural geregi yasak. Birde malesef o basit dedigimiz basörtüsü bazi cumhuriyet düsmani kesimlerin siyasi malzemesi oldu. ve sunu size sormak iserim, bir hakim, ögretmen, vali ve benzeri kamu görevlileri mesleklerini baslari acik yapacaklarina göre ve gene basörtülü kizlarimiz bu kurali bastan bildiklerine göre bu dayatma ne anlama geliyor? Bu gün basörtülü üniversite isterler yarin gene basörtülü olarak kamuda calismak isteyecekler ve hattaa acikca bunu ifade ediyorlar da. Diger günde illada seriat diyecekler. Elma ile armutu karistirmaya devam isterseniz.

Gönderi tarihi:
Türkiye'de basörtüsü yasak degil arkadasim, karistirmayalim. Sadece belirli yerlerde mesela kamuda ve üniversitelerde kural geregi yasak. Birde malesef o basit dedigimiz basörtüsü bazi cumhuriyet düsmani kesimlerin siyasi malzemesi oldu. ve sunu size sormak iserim, bir hakim, ögretmen, vali ve benzeri kamu görevlileri mesleklerini baslari acik yapacaklarina göre ve gene basörtülü kizlarimiz bu kurali bastan bildiklerine göre bu dayatma ne anlama geliyor? Bu gün basörtülü üniversite isterler yarin gene basörtülü olarak kamuda calismak isteyecekler ve hattaa acikca bunu ifade ediyorlar da. Diger günde illada seriat diyecekler. Elma ile armutu karistirmaya devam isterseniz.

 

bende onu ifade ettim

dünyanın hiç bir ünüversitesinde yasak degil..müslüman türkiyede yasak..elma veya armut, durum bu, yani önce ne oldugumuzu bilmemiz lazım.

 

dayatmayı başörtülüler yapıyor demişsiniz.

 

ne dayatması bu pardon?

Gönderi tarihi:
bende onu ifade ettim

dünyanın hiç bir ünüversitesinde yasak degil..müslüman türkiyede yasak..elma veya armut, durum bu, yani önce ne oldugumuzu bilmemiz lazım.

 

dayatmayı başörtülüler yapıyor demişsiniz.

 

ne dayatması bu pardon?

illada basörtüsüyle girecegiz dayatmasini kastettim. Neden özel hayatta yasak degilde üniversitede yasak?? Basörtülü polis de olamiyor, neden bunu kabulleniyorlar anlamak zor? Daha benzeri örnekleri cogaltabiliriz. Isimize gelince kabullenecegiz, yoksa hak hukuk diyecegiz. Celiskilerle dolu bir durum. Türkiye'de cumhuriyet kuruldugundan beri durum aynisiydi ve nedense siyasi islamin ortaya cikisina kadar kimse bundan rahatsiz degildi. Yoksa o dönemin insanlari gercek müslüman degillermiydi??? Sayalim isterseniz daha degisik celiskileri.....

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.