Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Bir defa adını doğru koyalım.. Türban değil.. Çünkü türban başka bir şey ve yüz yıllardır var.. Nedir türban?.. Bir Hint dini inanışı Sih (Sikh) erkeklerinin baş bağlama şekli.. Dikkat buyurun erkeklerinin. Kadınlarının değil. Sih kadınları, bizim sıkmabaşı andıran çift örtü ile kaparlar başlarını.. İçte saçlarını saran sıkı örtü, dışta, bizim Anadolu usulü bağlanmış ikinci örtü. Boyna dolanmış, sıkılmış değil, boyunda gevşek düğümlenmiş.. Yüzyılın başlarında, o zaman dünya modasını yöneten Paris, Sih erkeklerinin serpuşunu stilize ederek bir kadın başlığı yaptı, adına da "Tulip/ Lale"den türeyen Türban dediler. Paris sosyetesi türbanlandı. Türkiye o zamanlar, Fransa'yı yakından izliyordu. Türban İstanbul sosyetesine de geldi. Ankara da sevdi. Üst düzey yönetici ve bürokrat hanımları kullanmaya başladılar. Türban Köşk'e de çıktı. Mevhibe Hanımı zarif türbanı ile hatırlıyorum. Köşk davetlerine katılan türbanlı hanımları da.. O Paris modası türbanın herhangi bir dinle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bir kadın başı olarak, Sih de değildi çünkü.. Bizde, yakında Köşk'e çıkması beklenen ve kim ne derse desin ülkeyi karıştıran siyasal İslam simgesi örtünün adı, sıkmabaş.. Mucidi Şule Yüksel Şenler adlı ünlü kadın yazar.. Çıkış noktası, Ege adalarındaki Ortodoks Yunan kadınlarının başlarından esinlenen, Lübnan kökenli küçük bir İslam tarikatının baş örtüsü.. Şule Yüksel görüşleriyle birlikte başlığını da yaydı. Giderek belirli bir tarikatın simgesi oldu. Siyasete girdi. Erbakan'ın Milli Görüşçü kadınlarının üniformasına dönüştü.. Sıkmabaş üzerine giydikleri yere kadar uzanan mantolar, ya da cübbeler, siz adını ne koyarsanız koyun, renkleri ile tarikat, cemaat farklarını belirlediler.. Yeşil, gri, pembe ve saire.. Sıkmabaş yayılırken, manto ve cübbeler önce kısalmaya, sonra tümden yok olmaya başladılar.. Çünkü artık sebep dini tarikat ve cemaat mensubiyeti değildi. Sıkmabaşlıların yaş ortalaması düştü.. İyice gençleştiler.. Ve günün birinde sıkmabaş genç kızlar arasında, bir dini inancın ötesinde, bir moda, tam tersine, bir dikkat çekme, kendine baktırma yöntemi olarak kullanılmaya başlandı. Bakınız, dini örtünmenin sebebi belli.. Erkeğin dikkatini çekmemek, onu tahrikten kaçınmak, kadınlığını mümkün olduğu kadar saklamak için örtüneceksin.. Kadın saçı bile cinsel öge kabul edildiğinden, onun da örtülmesi gerek.. Şimdi soruyorum.. Ayakta Gucci papuçlar, elde Ralph Loren çanta, daracık belde markası 40 metreden okunan Dona Caran kemerli bir genç kızın kafasındaki parlak, ışıltılı Hermes eşarp nasıl bir örtünme, dikkatten kaçma olur söyler misiniz?.. Buna bir de yüzdeki pahalı ve abartılı makyajı, alttaki daracık pantolon ve üstündeki rengârenk bluz veya ceketi ekleyin.. Hemen her gün Ortaköy'de Ertekin'de oturuyoruz.. Önümüzden yüzlerce, hele tatil günüyse binlerce insan geçiyor.. Minilisi var.. Beli bir karış çıplak olanı var. Pantolon diye tayt giymiş, nerdeyse çıplak havasında dolaşanı var.. Ama millet bunlara alıştı. Bakmıyor bile.. En çok dikkat çekenler, bu üzerinde her parlak rengi taşıyan Hermes eşarplı teenagerlar.. Yani lise üniversite çağındaki kızlar.. Onlara bakılıyor, onlar yanlardakine işaret ediliyor.. Neden?.. Çünkü bugün için onlar farklı ve yeni!.. Moda da bu değil mi zaten.. Farklı ve yeni olarak dikkati çekmek.. Okuyoruz.. Hayrünnisa Hanım'ın başlıklarını modacı Atıl Kutoğlu hazırlayacakmış. Sebep dinsel inançsa, modacı elinin ne işi var, First Lady'nin başında?.. Çünkü, kadın ve moda at başı gitmiş, tarih boyu.. Amacı fark yaratmak ve dikkat çekmek olan bir genç kızın, kadının dini sebeplerle örtündüğüne inanabilir misiniz?.. Bugün Hermes eşarplarını takıp, Bağdat Caddesi, Ortaköy, Bebek, Nişantaşı'nda piyasaya koşan genç kızların durumu bu..Peki ya, eşler?.. Üst düzey siyasetçiler, yöneticiler ve bürokrat eşleri neden sıkmabaşlı?.. Çünkü gerçek.. Eşi sıkmabaşlı olmak, günümüzde yükselmenin önemli sebeplerinden biri.. Meclis'e girmenin de hatta.. AKP'de en önemli tercih sebebi, kimse inkâr etmesin. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'nı eşinin sıkmabaşına borçlu.. Köksal Toptan Meclis Başkanı olunca, "Artık Köşk'e de sıkmabaşlı çıksın" denmedi mi?.. Söyleyin denmedi mi?.. Peki ama "Sıkmabaş bir siyasal simgedir. Gamalı haç gibidir. Sorun örtünmekse bin yıllık Anadolu kadını gibi baş örtüsü kullansana" kıyametlerine rağmen, Emine ve Hayrünnisa hanımlardan da işte bu teenagerlara kadar niye ısrarla Hermes markalı sıkmabaşta direniliyor?. İşte en önemli noktaya geldik.. Çünkü klasik baş örtüsü, köylü kadınların, kenar mahallelilerin, eve ve işe gelen hizmetçi sınıfının başlığı kabul ediliyor... Onlardan ayrılmak, farklı olmak gerek ki, gören karıştırmasın.. Hele de markalı sıkmabaş, kentli, üst sosyal sınıf, sosyetik kadın başlığı.. Farkı hemen ortaya koyuyor ve "Ben kent soylu, okumuş ve ekonomik üst sınıftanım. Beni köylüler, kenar mahalleliler ve domestiklerle karıştırmayın" anlamına geliyor. Yani sıkmabaş, baş örtülülerle sınıf farkının simgesi aslında, Siyasal İslamın sembolü olmanın da ötesinde.. Anlatabildim mi?.. diyor sayın HINCAL ULAŞ..... Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 12 Eylül 1980 askeri darbesini izleyen yıllarda dinci yazar ve düşünür kardeşlerimiz, açık oturumlarda, panellerde, köşe yazılarında hep bir gerçeği dile getiriyorlardı: "Biz iktidara gelince kadınların başlarını örtmesi için yasa çıkartmayacağız, halkın baskısı kadınların başlarını örttürecek." *** "Halk" dedikleri, tabii erkekler, babalar, ağabeyler, kocalar. Tam bir erkek egemenliği. Tam bir feodal baskı. *** Sorun sadece feodalite olsa, pazar ekonomisinin gelişmesiyle aşılır . Sorun sadece köylülük olsa, tarımın makineleşmesiyle çözülür . Sorun sadece gecekondu kültürü olsa, kentlileşmeyle o da halledilir . Hatta sorun sadece din ve mezhep olsa, çağdaşlaşmayla onun bile üstesinden gelinir . Ama sorun siyasal ! Yukarıdaki bütün öğeler, gelenek, görenek, inanç ve din adıyla, siyaset şemsiyesi altında bütünleştiriliyor . Bu nedenle de aşılamıyor. Annelerimizin, anneanne ve babaannelerimizin başörtüsü, türbana, sıkmabaşa, tesettüre dönüştürülüp siyaset sofrasında meze yapılınca sorun çözülemiyor. *** "Türban, sıkmabaş, tesettür inancımdır" diyenlere sormak gerek: "Dünyada milyonlarca başı açık Müslüman kadın yaşıyor, onlar dinsiz mi, inançsız mı?" Türbanı, sıkmabaşı, tesettürü, din adına, inanç uğruna savunanlar bu sorunun yanıtını veremiyorlar . Çünkü bu bir inanç sorunu değil, bir siyasal simge sorunu . *** Sıkmabaşı, özgürlük uğruna savunanlara sormak gerek: "Kendisini inançlı bir Müslüman olarak tanımlayan kadınların başları açık gezme özgürlüğü yok mu?" Buna da yanıt veremiyorlar, çünkü temelde biliyorlar ki, sorun bir özgürlük ya da inanç sorunu değil, siyasal bir sorun . *** Sıkmabaşı, türbanı siyasal bir simge olarak kullanan, inançları siyaseten istismar eden görüş, laikliğin korunması için sıkmabaşın kamu alanında yasaklanması gündeme gelince, dışarıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'ne, içeride Danıştay 'a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın ağzından "Efendi bu senin işin değil, konuyu ulemaya (din bilginlerine) sor" diye eleştiri yöneltiyor. *** Türbanı, sıkmabaşı bir siyasal simge olarak kullanan, inançları siyasal alanda istismar eden bu siyasal görüşün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan 'ın veya işaret edeceği bir kişinin Çankaya'ya çıkması, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğini zedeleyecektir. *** Çankaya'ya böyle bir kişinin çıkması, anayasa açısından bir sivil darbe değil de nedir? Birde böyle baksak soruna.. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 HEP BERABER CIGLIK ATALIM ,,hep beraber çığlık atalım Tanrı zeusun dilsiz oğlu varmış ..ama onda diğer çocuklarda olmayan bir özellik varmış ..geleceği önceden hissetme yeteneği varmış ..(geleceği önceden görme değil -kahinlik değil )..olayları erken değerlendirip , hemen sonuç tahmini yapabiliyormuş .. . . . - -enerji sıkıntısı , ve enerji özelleşmeleri ile ilgili sıkıntı büyüdü ..,,bölücülerin şehit etiği asker sayımız , savaşta kaybedilecek rakamları geçti ..dost ve müttefik denilen abd. bölünmüş türkiye haritası hazırlamış vee ulu orta dünyaya göstermeye başladı ...türkiyede ermeni-kürt-rum azınlıklar var denilerek , ulusal bütünlğümüz ile oynanıyor ... --tanrının oğlunun çığlığından daha keskin çığlık atıyorum yıllardır ... --bu tür vurdum-duymazlıklar ,ülkemizi parçalanmaya götürür ..bizi şeriat yanlısı siyasetlerin yöneteceği ortama götürür diyorum ...çığlık atıyorum... hep beraber çığlık atalım ...tanrının oğlundan bile fazla ,,.. Askerlerimizi bile onlar teslim ediyor.,,,hersey vatan icin hep beraber çığlık atalım HEP BERABER CIGLIK ATALIM . ......................................... Bir defa adını doğru koyalım.. Türban değil.. Çünkü türban başka bir şey ve yüz yıllardır var.. Nedir türban?.. Bir Hint dini inanışı Sih (Sikh) erkeklerinin baş bağlama şekli.. Dikkat buyurun erkeklerinin. Kadınlarının değil. Sih kadınları, bizim sıkmabaşı andıran çift örtü ile kaparlar başlarını.. İçte saçlarını saran sıkı örtü, dışta, bizim Anadolu usulü bağlanmış ikinci örtü. Boyna dolanmış, sıkılmış değil, boyunda gevşek düğümlenmiş.. . . . Meclis'e girmenin de hatta.. AKP'de en önemli tercih sebebi, kimse inkâr etmesin. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'nı eşinin sıkmabaşına borçlu.. Köksal Toptan Meclis Başkanı olunca, "Artık Köşk'e de sıkmabaşlı çıksın" denmedi mi?.. Söyleyin denmedi mi?.. Peki ama "Sıkmabaş bir siyasal simgedir. Gamalı haç gibidir. Sorun örtünmekse bin yıllık Anadolu kadını gibi baş örtüsü kullansana" kıyametlerine rağmen, Emine ve Hayrünnisa hanımlardan da işte bu teenagerlara kadar niye ısrarla Hermes markalı sıkmabaşta direniliyor?. İşte en önemli noktaya geldik.. Çünkü klasik baş örtüsü, köylü kadınların, kenar mahallelilerin, eve ve işe gelen hizmetçi sınıfının başlığı kabul ediliyor... Onlardan ayrılmak, farklı olmak gerek ki, gören karıştırmasın.. Hele de markalı sıkmabaş, kentli, üst sosyal sınıf, sosyetik kadın başlığı.. Farkı hemen ortaya koyuyor ve "Ben kent soylu, okumuş ve ekonomik üst sınıftanım. Beni köylüler, kenar mahalleliler ve domestiklerle karıştırmayın" anlamına geliyor. Yani sıkmabaş, baş örtülülerle sınıf farkının simgesi aslında, Siyasal İslamın sembolü olmanın da ötesinde.. Anlatabildim mi?.. diyor sayın HINCAL ULAŞ..... 12 Eylül 1980 askeri darbesini izleyen yıllarda dinci yazar ve düşünür kardeşlerimiz, açık oturumlarda, panellerde, köşe yazılarında hep bir gerçeği dile getiriyorlardı: "Biz iktidara gelince kadınların başlarını örtmesi için yasa çıkartmayacağız, halkın baskısı kadınların başlarını örttürecek." . . . Sıkmabaşı, türbanı siyasal bir simge olarak kullanan, inançları siyaseten istismar eden görüş, laikliğin korunması için sıkmabaşın kamu alanında yasaklanması gündeme gelince, dışarıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'ne, içeride Danıştay 'a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın ağzından "Efendi bu senin işin değil, konuyu ulemaya (din bilginlerine) sor" diye eleştiri yöneltiyor. *** Türbanı, sıkmabaşı bir siyasal simge olarak kullanan, inançları siyasal alanda istismar eden bu siyasal görüşün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan 'ın veya işaret edeceği bir kişinin Çankaya'ya çıkması, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğini zedeleyecektir. *** Çankaya'ya böyle bir kişinin çıkması, anayasa açısından bir sivil darbe değil de nedir? Birde böyle baksak soruna.. Teşekkürler arkadaşlar... Teşekkürler... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 "Hadi çığlık atalım..." burayı çığlık almış götürmüş yaa ne bu böyle çığlıktan geçilmiyo Boşver arkadaşım magazin gibi bişey bu insanlar vazgeçemiyor... Dediğim dedik çaldığım düdük bunların söylemleri... Değil çığlık atmak kulaklarına ses sistemleri kursan boşa... Takacaklar bu türbanı, din sanacaklar yaptıklarını, eleştirenleri sorgulayanları anlamak ne kelime yorulmadan muhalefet olacaklar, farkında olmadan da siyasete maşa olacaklar ama görebilecekler mi dersiniz??? Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Sıkmabaş, özgürlüğün simgesi mi? "ÜLKEMİZ için hayırlı olsun" diyelim ama hazırlanan AKP Anayasası daha şimdiden, sert eleştirileri de beraberinde getirdi. Türkiye’nin yapısını değiştirecek olan anayasa taslağı üst düzeyde tartışılıyor, fakat halkın bununla ilgilendiği bile yok... Anayasa-babayasa kimsenin umurunda değil! İktidar partisi yandaşlarının şımarıklığı artıyor... Maçlarda şakşakçılık yapan amigolar gibi bunlar da gürültü edip duruyor. Gerçek dertler, sorunlar ve bunlara getirilmesi gereken çözüm yolları konuşulmuyor hiç... Başbakan’ın talimatıyla bir anayasa taslağı hazırlanıyor. Aklı başında hukukçular "Anayasalar böyle yapılmaz. Anayasaları, yalnız bu iş için seçilmiş kurucu meclisler yapar. Bugün hazırlanan anayasa taslağına, sonradan yapılacak halk oylaması da meşruiyet kazandırmaz" diyor ama dinleyen kim? Ülkeyi oligarşik (bir ekipten olanların hükümet gücünü elinde tuttuğu) bir yapıya döndürme çabaları artıyor. * * * Türkiye, çağdaş eğitimi, kız çocuklarının okula gönderilmesini değil, "sıkmabaş türbanı" tartışıyor, bunun "kıyafet serbestliği" adı altında anayasaya sokulmasına çalışılıyor. Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı’na ve gazetelere gönderdikleri binlerce mesajla "İmdat" diyerek yardım isteyen 180 bin işsiz öğretmenin çığlığına aldırış eden yok. Varsa yoksa, özgürlüğün simgesi olarak gösterilen "sıkmabaş". İktidar, seçim galibiyetinin yarattığı güven duygusu içinde, kendi ideolojisine uyan bir yapılanma çabası içinde... Kişilikleri, görüşleri ve özlemleri belli olan "profesör" unvanlı altı kişilik bir heyete yeni anayasayı hazırlama görevi verildi. Türkiye’de başka hukukçu mu yok? Hayır, bu heyetin, AKP’nin milli görüşüne uygun şekilde bir taslak hazırladığı anlaşılıyor! AKP Anayasası’nın "birey özgürlüğü" adı altında gericiliği serbest bırakıp, Türkiye’yi karanlık bir ortaçağ ülkesi haline getirmesinden kuşku duyanlar artıyor. Bu kuşkuları gidermek için hiçbir şey yapılmaması da ayrı bir kuşku yaratıyor. * * * "Sıkmabaş" anayasaya sokulmaya çalışılırken, önemli sorunlar rafa kaldırılmış gibi... İç ve dış borç yükü hızla artıyor. Cari açık (döviz açığı) her geçen gün büyüyor. (İlk 7 ayda 21,8 milyar dolar.) Bütçemiz açık veriyor. (İlk 8 ayda 8,4 milyar dolar.) Dünya piyasalarındaki çalkalanma, Türk ekonomisini de ciddi şekilde tehdit ediyor. Toplum, kaderine razı olmuş, boynunu kasap bıçağına sessizce uzatan kurbanlıklar gibi... Yoksulluk sınırı olarak nitelendirilen, dört kişilik ailenin gıda, barınma, giyim, ulaşım gibi, bir aylık zorunlu harcamalarının tutarı 2000 YTL düzeyine gelmiş... Yani, dört kişilik bir ailenin aylık geliri 2000 YTL’den az ise o aile yoksul sayılıyor. Türkiye’de 17 milyon aile var. 12 milyona yakın ailenin aylık gelirinin 2000 YTL’nin altında olduğu belirtiliyor... Bu hesaba göre ülkenin yaklaşık yüzde 70’i yoksul! Bu durumla ilgilenilmiyor, Türkiye’nin en büyük sorunu olarak "sıkmabaş türban" gösteriliyor. Bu uğurda anayasa bile değiştiriliyor. Ne yapalım? Helal olsun, ülke türbanla dolsun! * * * Bu da günümüzü hicveden anonim bir dörtlük: Hocamız var, hacımız var, Sıkmabaşlı bacımız var, Biz çok yiğit bir milletiz, Uçan kuşa borcumuz var. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 <u><b>TÜRBAN SERBEST KALIRSA, TÜRBANSIZLARA AHLAKSIZ GÖZÜYLE BAKILACAK...</b></u><br /><br />Erkeklerin türbansız kızları daha kolay elde edilebilir korkusu olan Kongar'ın tartışılacak açıklamaları: <br /><br />Son iki yıldır "yüzleşmek" teması üzerinden tarihi ve toplumu irdeleyen Prof. Emre Kongar, önce "Tarihimizle Yüzleşmek" adlı çalışmasıyla, resmi ve gayrıresmi tarihin bilgilerini tekrar yorumladı. Şimdi de "Demokrasimizle Yüzleşmek" kitabıyla, (Remzi Kitabevi), "gerçek demokrasi" ile "yutturmaca demokrasi" arasındaki farkı irdeliyor. Adı, "demokrasi" olan bu sistemin feodal, dinci, bölücü, liderler oligarşisine doğru yöneldiğini belirtiyor. <br /><br />Kongar, "Demokrasimizle Yüzleşmek"te, "tarikat destekli erkek egemen feodal kültürün bir eleştirisi"ni yapıyor. <br /><br />Okuyucusunu demokrasimizle yüzleşmeye davet ediyor. Onun satırlarında, kinaye yok, ima yok. Sözünü sakınmıyor. Kongar'ın katılmadığınız tespitleri olabilir, hatta birçok tespitini çok da sert bulabilirsiniz ama onda takiye yok. Onun derdi ikiyüzlülük; dermanını da söylüyor: "Yüzleşmek". <br /><br />Kitabınıza "Adına demokrasi dediğimiz bu çok partili rejimin bizi nereye götürdüğüne bakmak gerekir" diye başlıyorsunuz. Çok partili rejim, bizi nereye götürürse götürsün, başka bir rejim var önümüzde? <br /><br />Kuşkusuz başka bir rejim yok. Demokrasiye inanan birisi olarak çok partili rejim diye vurgulamamın nedeni, rejimin şekil koşullarını yerine getirip demokrasinin içeriğini yozlaştırmış olmamız. Ben çok partili rejim denilen şeyi küçümsüyorum aslında; çok partili demokrasi diye yutturuluyor bu yozlaşmış rejim. Sürekli olarak yağma, liderler oligarşisi çıkıyor. Şimdilerde İslamcılık, şeriatçılık ve etnik bölücülük çıkıyor. <br /><br />"Biz halk olarak, seçmenler olarak figüran rolündeyiz" diyorsunuz. Bu halka güvensizlik değil mi? <br /><br />"Biz" diyorum. Kendimi de katıyorum. Politikacılar ve liderler aracılığıyla yönlendiriliyoruz, aldatılıyoruz. <br /><br />Cumhuriyet tarihinin, Osmanlı feodal kalıntıları ile Atatürk devrimleri arasındaki mücadelenin tarihi olduğunu söylüyorsunuz. Türkiye'de artık bir emek-sermaye çelişkisi yok mu? <br />Bunlar iç içe geçmiş iki çelişkidir. Emek-sermaye çelişkisini çözmek için demokrasiye ihtiyacımız var. Şu anda dinci kurallar baskısı, etnik bölünme söz konusu. Emek-sermaye çelişkisi ikinci planda. Ancak ben TÜSİAD'ı destekliyorum. Hiç olmazsa laikliğe vurgu yapıyor. Buna da şükrediyoruz. <br /><br />"İkinci Cumhuriyetçiler'in eleştirileri doğru, faturayı kestikleri yer yanlış" <br /><br />Türkiye'nin yozlaşmış feodal kültürün pençesine girdiğini söylüyorsunuz. Feodal kültür bu ölçüde etkin mi? Artık kapitalist kültür egemen değil mi?<br /><br />Hayır, keşke öyle olsa... Keşke kapitalizmin getirdiği özgür işçi, bilinçli kentli olsa... Türkiye'nin en büyük sorunu, feodal kültürden kurtulamamış olması... Buna tarikat desteği eklendi, feodal kültür betonarme gibi oldu. <br />Erkek egemenliği var, dogmatizm var. Çoğunluk baskısı var. Demokrasi bu demek değil. Bunu çok korkutucu buluyorum. Din, iman, ezan, bayrak, Kuran, gidiyoruz... Aslında, gittik bile belki... Türkiye bitti gibi... Demokrasi değil, yalan rüzgarı. Ben bile zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Dincilik ve etnik bölücülük, demokrasi gibi sunuluyor. Ha faşizm ha şeriatçılık! <br /><br />"Demokrasinin yozlaştırılmasında siyasi partiler birinci dereceden sorumludur", "Çok partili rejimde yozlaşma arttı"... Bütün bu tespitler, demokrasiye karşı bir eleştiri gibi algılanıyor. Yozlaşıyor diye demokrasi ve partiler olmayacak mı? Bu tespitler darbeciliğe yarayabilir. <br />Büyük saptırma burada. Partiler olacak ama yozlaşmayı, Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirerek engelleyeceğiz. Partilere üye olacağız. Kemikleşmiş liderlere karşı mücadele edeceğiz. Seçim sisteminin, örneğin yüzde 10 barajının değişmesi için mücadele edeceğiz. Bugünkü rejimde hırsızlığı, tarikatçılığı, bölücülüğü eleştirenlere darbeci diyenler demagogdur. Asıl darbeci, bölücü, jakoben, tepeden inmeci onlar. <br /><br />"İkinci Cumhuriyetçi'ler de eleştiriyor... <br />'İkinci Cumhuriyetçi'lerin rejime yönelttikleri eleştirilerin büyük kısmı doğrudur. Sistem tamamen yozlaşmış durumda. Onların hatası, bu yozlaşmayı Atatürk dönemine, tek parti dönemine fatura etmeleridir. Çifte standartları var. "Çok partili düzende şu kadar baraj yapıldı, şu kadar fabrika kuruldu. Bunu sağ iktidarlar yaptı" diyorlar. Ancak yine aynı insanlar aynı dönem için "Türkiye'de ceberrut devlet var, insan hakları yok" diyor. Bunun sorumlusu kim? Tek parti dönemi, barajları yapanlar değil. <br /><br />"Olumlu gelişmeler sağ iktidarlara, aynı dönemdeki olumsuz gelişmeler ise başkalarına fatura ediliyor" diyorsunuz... <br />Evet, bu bir cehalet olamaz. Kötü niyet. O barajı yapan kimse, insan haklarını neden getirmedi? Getirseydi. Atatürk mü suçlu bundan? Başarılar sağ iktidarların, gelişmemiş demokrasi ise tek partinin suçu. Kim geçirdi Türkiye'yi çok partili rejime? İsmet Paşa. <br /><br />"10 yıl sonra ordu da 'dinci oligarşi' tarafından ele geçirilecektir" <br /><br />"İsmet Paşa isteseydi tek partiden çok partili rejime geçmezdi" diyorsunuz. Çok iradeci bir yaklaşım değil mi? <br /><br />Evet, isteseydi geçmezdi. İspanya'da Franco, Portekiz'de Salazar geçmedi. ABD, İsmet Paşa'nın anti komünist bir diktatör olmasını, ne olduğu belirsiz, değişen iktidarlara tercih ederdi. Amerika, hangi ülkeye demokrasiye geçişi dayatmış da İsmet Paşa'ya da dayatacaktı? Allah rızası için güldürmesinler beni! <br /><br />Siz, "dinciler"in Anayasa Mahkemesi'ni ele geçirmek isteyeceğini yazmışsınız. Siz kitabı yazdıktan sonra, eşi türbanlı bir üye mahkeme başkanı oldu... Anayasa Mahkemesi ele mi geçirildi? <br /><br />Türkiye'deki bütün kurumlar dinci oligarşi tarafından ele geçiriliyor. Bir bakarsınız, "Türkiye'nin yüzde 99'u Müslüman, o halde miras hukuku da İslam kurallarına göre olmalı" diyen bir Anayasa Mahkememiz de olur. Haşim Kılıç'ın başkanlığı da bu süreçte bir aşamadır. <br /><br />"Dinci olgarşi"sadece orduyu mu ele geçiremedi? <br />Şimdilik. Hiçbir toplumun ordusunun, genel oluşum, eğitim ve eğilimlerden kendini koruması mümkün değildir. Bir ölçüde ordu bunun dışında, ama, bir 10 yıl daha verin, ordu da dinci oligarşinin eline geçecektir. Çok fazla sürmez. <br /><br />"Türban İslam'ın şartı gibi sunuluyor" <br /><br />Türban üniversitelerde serbest bırakılırsa, kızlarımı okula göndermeye korkarım diyorsunuz. Gerçekten göndermez misiniz? <br /><br />Gerçekten göndermem. Çünkü, türban bir dini inancın ifadesi değil ki! Türban, erkek egemen feodal kültürün bir baskısı. Analar, babalar, kardeşler, arkadaşlar, sevgililer bunu bastırıyor. Üniversitede türban serbest bırakıldığında, dinci olan ve hatta olmayan erkekler, türbansız kızları, daha kolay elde edilebilir, rahatsız edilebilir diye görecek. Hatta dinciler, türbansızlara dinsiz, ahlaksız, günahkar diye bakıp, öyle davranacak. <br /><br />Böyle bir ortama ben kızlarımı nasıl yollarım? Ahlaksız diye alnına yafta yapıştırmakla, türbansız okula yollamak aynı anlama gelecek. "Türban dinin, ahlaklı olmanın gereğidir, türban takan sokakta şöyle davranır, ciklet çiğnemez" gibi sunumlar yapılıyor. Türban öyle bir simge hale getirildi ki, sanırsınız namaz kılmak gibi İslam'ın bir şartı... Ailemin, kızlarımın güvenliği her şeyden önemli. Yollamam. <br /><br />Sizin dinci oligarşi dedikleriniz değişemez mi? <br />İkinci Cumhuriyetçiler AKP'ye oynuyor, iddiaları AKP'nin demokrasiyi benimsediği. Bu da bir olasılık ama çok zayıf bir olasılık. Ancak bugünkü çizgilerine bakılınca demokrasinin aleyhine bir gidişleri var. <br /><br />"Cumhuriyet bitmedi, demokrasi savaşı kaybedilmedi" <br /><br />Siz laik bir kişisiniz ama ahlaki vurgunuz İslamcılardan neredeyse daha fazla. Toplumu analiz ederken çok sık "yozlaşma", "ikiyüzlülük", "pişkin bir toplum olduk" vb. terimler kullanıyorsunuz. Neredeyse, size "dindar laik" diyeceğim. <br />Teşhis doğru ama terminolojinize itirazım var. Dinci, dindar laik değil, ahlakçıyım. Ahlakçılığımın dincilikle bir ilgisi yok. Dinciler şekle bağlılar. Ben demokrasi ahlakından yanayım. <br /><br />"Uçurumun tam kenarındayız. Aşağısı karanlık. Aşağıda kan ve gözyaşı var. Birbirini gırtlaklayan, çarmıha gerilen, kazığa oturtulan, yakılan, işkence edilen insanların çığlıkları yukarı ulaşıyor." Siz, dünyevi birisiniz ama bir Müslüman da cehennemi böyle tarif edebilirdi... <br />Evet, ben de kutsal kitapların yaptığı cehennem tarifini yapıyorum. Benim demokrasi ahlakı dediğim şey, gerçek din bilginlerinin İslam ahlakı dediği şeyle bire bir çakışır. Elmalı Hamdi'nin ahlak anlayışıyla benimki çakışır. Ancak, sahtekar dinci politikacıların ahlak anlayışıyla çakışmaz. <br /><br />Gül'le yeni bir cumhuriyete mi geçtik? Cumhuriyet bitti mi? <br /><br />AKP'nin ikinci defa iktidara gelmesi, Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi, Türkiye'deki laik rejimin dinci bir rejime doğru kaymasında büyük bir aşamadır. Ama ne cumhuriyet bitmiştir ne de demokrasi savaşı kaybedilmiştir. <br /><br />Siz laik bir kişisiniz ama ahlaki vurgunuz İslamcılardan neredeyse daha fazla. Toplumu analiz ederken çok sık "yozlaşma", "ikiyüzlülük", "pişkin bir toplum olduk" vb. terimler kullanıyorsunuz. Neredeyse, size "dindar laik" diyeceğim. <br /><br />Teşhis doğru ama terminolojinize itirazım var. Dinci, dindar laik değil, ahlakçıyım. Ahlakçılığımın dincilikle bir ilgisi yok. Dinciler şekle bağlılar. Ben demokrasi ahlakından yanayım. <br /><br />"Uçurumun tam kenarındayız. Aşağısı karanlık. Aşağıda kan ve gözyaşı var. Birbirini gırtlaklayan, çarmıha gerilen, kazığa oturtulan, yakılan, işkence edilen insanların çığlıkları yukarı ulaşıyor." Siz, dünyevi birisiniz ama bir Müslüman da cehennemi böyle tarif edebilirdi... <br />Evet, ben de kutsal kitapların yaptığı cehennem tarifini yapıyorum. Benim demokrasi ahlakı dediğim şey, gerçek din bilginlerinin İslam ahlakı dediği şeyle bire bir çakışır. Elmalı Hamdi'nin ahlak anlayışıyla benimki çakışır. Ancak, sahtekar dinci politikacıların ahlak anlayışıyla çakışmaz. <br /> Kaynak: Emre Kongar / 11 11 07 / Vatan Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 İran’ın kötülük listesi 13 Kasım 2007 İran polisi, suça karşı önlemlerini sertleştirip sıkılaştırırken, kötülük listesi yayınladı. Cumhuri İslami gazetesinde yayınlanan kötülük listesinde, kadınların makyaj yapması ve İslam’a uygun giyinmemeleri de yer alıyor. Nisan ayında başlayan yasa dışı kişi ve eylemlere, özellikle de kadın giyimine yönelik darbe operasyonu sürerken, dini lider Ali Hamaney’in geçtiğimiz hafta içinde yaptığı önlemlerin sıkılaştırılması talimatının ardından yayınlanan listede, polis tarafından takip edilecek ahlaka aykırı ve yasa dışı davranışlar sıralandı. Cinsiyet belirtilmeyen listede, şu unsurlar bulunuyor: Zorbalar, çeteciler Uyuşturucu madde tacirleri ve kullanıcıları Makyaj ve İslam’a aykırı giyim Rapçılar ve satanistler. Listede, İslam’a aykırı giyim ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Buna göre, vücudu saran, şeffaf giysiler, kısa pantolon ve altına çizme, kısa palto, şapka giymek kesinlikle yasak. Baş ve boyun sıkıca örtülecek ve saç asla görünmeyecek. Başörtüsü kısa olmayacak. Listede, Batı tarzı giyim de yasaklar arasında bulunuyor. Ayrıca evlerde çekilen ahlaka aykırı videolarla, evlerde gizlice yapılan doğumgünü kutlamaları ve partiler de yasak davranışlar arasında sayılıyor. ........................ Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Prof. Dr. Emre Kongar... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Prof. Dr. Emre Kongar... Zaten şimdiden bu şekilde bakılmıyor mu? Türban takanlar inançlı türban takmayanları inançsız olarak nitelemekte şimdiden. Bunu forum tartışmalarında sezmek zor değil... Saygılar Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2007 Prof. Dr. Emre Kongar... Helal olsun bizlere iranin elindeki unvani aldik bir Türbanla!!! Artik devrim ihracatci´si olduk ,,, Haydi Akp gaz ver !!,, irani solladik!... cennet göründü. frankfurt Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 bakın arkadaşlar bu ülkede hiç kimse başındaki örtüye türban demez. başörtüsü, yazma vb. der ama türban demez. bu yüzyıllarca böyle.. neden birileri türban demekde ısrarlı? ve türban sorunu demekde ısrar ediyor? çünkü türban diyenlerin başörtüsü ile alakaları yok. türban kelimesini sadece belli bir zihniyete sahip olanlar kullanıyor. bu bir yabancılaştırma ameliyesidir. önce yabancılaştırıyorlar sonra savaş ilan ediyorlar. aynen müslümana 'irticacı' dedikleri gibi aynen İslama 'irtica' dedikleri gibi. önce yabancılaştır sonra savaş.. diyorlar ki '' biz başörtüsüne karşı degiliz, bizim karşı oldugumuz siyasal bir sembol haline getirilen Türbadır''. önce türbanlaştır sonra karşı ol, tabi yerseniz. madem böyle söylüyorla o zaman sorun bakalım bunlara; madem türban dediginiz şeye karşısınız, o zaman bu ülkede 'türban' dediginiz baglama biçiminden başka başını kapatan yok mu? neden okullara hep türbanlılar gitmek istiyorda başörtülüler okula gitmiyor. türbanı yasak ettiginiz yerlere ne hikmetse hep türbanlılar girmeye çalışıyor, hiç başörtüsü baglayan yokmu bu ülkede? diye sormazlarmı adama... tabi bunların hepsi bir aldatmaca . yasak olan her türlü İslami baş örtmedir. bu ülkede başörtüsüne -sen istersen türban de- karşı olanın İslam ve Müslümanlarla bir derdi vardır arkadaş, bunu bilir bunu söylerim İslam ve degerlerine açıktan karşı olamayınca bu tür aldatmacalara ve yabancılaştırmalara tevessül ediyorlar. bu yasagın hukukla, anayasayla da bir alakası yok, bu tamamen güçlünün hukukudur, eger hukuksa. çünkü hiç bir insani hak hukuk maskesi altında yasaklanamaz. bu hukuksal bir sorun sorun degildir ki hukukla çözebilesin. bu bir zihniyet meselesidir. Alıntı
Φ ezber_bozan Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 çok fazla kalıplaştırma var baş örtüsü gericiliğin simgesi haline getirilmeye çalışılmış baş örtülü ********,gericidir,bölücüdür filan denmiş (leyla zana türbanlı mı?) kemalist olduğu düşünülen mesajlar verilmiş vs. bazıları olayı çığırtkanlıkla halledilmiş gibi göstersede yorum yapan elemanlar süleyman demirel hesabı çok konuşmuşlar ama boş konuşmuşlar sorulması ve cevaplanması gereken sorular var öncelikle türban bir sorun mu? bir kaynak (sonar araştırma) yaptığı ankette türban sorunu varmıdır? nedir? gibisinden bi araştırma içine girmiş oran ne diye sorucak olursanız %1.7'si vardır demiş (aynı kaynak 3 kasım öncesinde RTE ve Akp için %45 üstü oy alır demişti yani anket güvenilir) ve başka bir açı bu sorun kimin sorunu ? başörtüsü taktığı için okula alınmayan resmii kurum ve kuruluşlarda çalıştırılmayan cüzzamlı muamelesi gösterilen başörtülü bayanlarımızın mı ? yoksa rejimini tehlikede gören özde veya sözde kemalistlerin mi ? bu konu üzerine konuşucak olursak kemalist gruplar azınlık olarak kalmakda bunu her dönem Başörtüsü sorunun çözeceğiz söylemiyle iktidara gelen partilerden rahatça anlıyabiliyoruz peki belirtildiği gibi başörtüsü bir siyasi simgemidir ? Bence başörtüsü, türban, sarık vs. siyasi simge olarak dahi takılabilmelidir. Siyasi simge takılamiyacağını kim tayin ediyor? Bilakis bir insanın siyasi tarafını belli etmesi onun medeni, cesur ve aydın bir insan olduğunu, iki yüzlü olmadığını gösterir. Bu simge bir ülkücü için koyu takım elbise ve hilâl şekli sarkık bıyık, komünist için yeşil parka ve ağzın içine doğru uzamış bıyık, bir başkası için yakaya iliştirilmiş bir Atatürk rozeti de olabilir. Kaldı ki, bugün başörtüsü yasağı sebebiyle başını açanlar dini ve siyasi görüşlerinden vazgeçmemekte, bilakis yasakçılara karşı kin beslemektedirler. artık insanları yasaklarla koyunlaştırma ezberinden vaz geçilmelidir çünkü koyunlaştırılmaya,tekdüzeliğe mahkum edilmeye çalışılan insanımız kuzulaşmak yerine gittikçe kurtlaşmaktadırlar ve bunu her seçimde sandık başında tokat gibi birilerinin suratına indirmektedirler kemalist azınlık sığındığı atatürkçülük kalkanın delinmesini istemiyorsa söylediklerimi şapkasını önüne koyup düşünmelidir düşündükden sonra şapkayı tekrar başına taksın malum modernleşme hareketi Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 bakın arkadaşlar bu ülkede hiç kimse başındaki örtüye türban demez.başörtüsü, yazma vb. der ama türban demez. bu yüzyıllarca böyle.. neden birileri türban demekde ısrarlı? ve türban sorunu demekde ısrar ediyor? çünkü türban diyenlerin başörtüsü ile alakaları yok. türban kelimesini sadece belli bir zihniyete sahip olanlar kullanıyor. bu bir yabancılaştırma ameliyesidir. önce yabancılaştırıyorlar sonra savaş ilan ediyorlar. aynen müslümana 'irticacı' dedikleri gibi aynen İslama 'irtica' dedikleri gibi. önce yabancılaştır sonra savaş.. diyorlar ki '' biz başörtüsüne karşı degiliz, bizim karşı oldugumuz siyasal bir sembol haline getirilen Türbadır''. önce türbanlaştır sonra karşı ol, tabi yerseniz. madem böyle söylüyorla o zaman sorun bakalım bunlara; madem türban dediginiz şeye karşısınız, o zaman bu ülkede 'türban' dediginiz baglama biçiminden başka başını kapatan yok mu? neden okullara hep türbanlılar gitmek istiyorda başörtülüler okula gitmiyor. türbanı yasak ettiginiz yerlere ne hikmetse hep türbanlılar girmeye çalışıyor, hiç başörtüsü baglayan yokmu bu ülkede? diye sormazlarmı adama... tabi bunların hepsi bir aldatmaca . yasak olan her türlü İslami baş örtmedir. bu ülkede başörtüsüne -sen istersen türban de- karşı olanın İslam ve Müslümanlarla bir derdi vardır arkadaş, bunu bilir bunu söylerim İslam ve degerlerine açıktan karşı olamayınca bu tür aldatmacalara ve yabancılaştırmalara tevessül ediyorlar. bu yasagın hukukla, anayasayla da bir alakası yok, bu tamamen güçlünün hukukudur, eger hukuksa. çünkü hiç bir insani hak hukuk maskesi altında yasaklanamaz. bu hukuksal bir sorun sorun degildir ki hukukla çözebilesin. bu bir zihniyet meselesidir. Ne diyebilirim.. Bu şartlanmışlıkların sen ve senin gibilerin suçu yok... Ne yapılabilir?.. Çünkü öyle yetiştirilmiş olmanın sonucu bütün bu düşünceler... Bez parçası arkasına sığınıp dinsel bir olgu kuran dar kalıpçı kırıntıları... Kadını bu bezlere sarmalayan feodal zihniyetin uygarlığa tepkisinden de öte bir reflekseten başka birşey değil... Dünya gülüyor, dünya... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Türban basörtüsü yazma cember vs vs,bunlar nedir?Bunlar müslümanliktan önce bile olan giysilerdir,bunlari tutup müslüman giysisi yapip ciktilar ortaya,aynen salvar,takke,tespih sakal vs vs gibi.Müslümanligi kilik kiyafette aramak ancak kalplerinde Allahin A adi olmayanlarin isgüzarligidir.Allah örtünün emrini vermistir,bu kulla Allahin arasindaki bir sorundur artik.bunu dayatmalarla kadinlara mecbur tutmak ise Allaha ortaklik kosmaktir.Allah dinde zorlama yoktur diyor,bu kavramin icine kadinlarin giyim kusamida dahildir.Bir erkek hangi hakla kadinin giyim kusamina müdahale edebilir.Edemez ama bizim gibi toplumlarda din erkege göre ayarlanmistir.Kadina taninmayan haklarin hemen hepsi erkege verilmistir,yanlis anlasilmasin bu hakki veren Allah degildir bu hakki veren kadinlarin saclarinin bir teli göründügünde 50 yil cehennemde yanacak diyen zihniyettir.Yani yobaz kesimidir.Yani dinle alakasi olmayanlardir. Ben herzaman yazdim yine yaziyorum,bu ülkede basi kapali olanlara saldirilmadi,baslarindaki örtüler zorla cekilip alinmadi ama bu ülkede basi acik olanlara müslümanlar tarafindan saldirilar oldu,müslümanlar diyorum bilerek diyorum,cünkü gercek bir müslüman insana saygi duyar,eger duymuyorsa,onu basi acik diye yargiliyorsa bence o müslüman degildir.iste bu nedenle müslümanlar saldirdi diyorum.Üniversite kapilarinda türban kavgasi verenler okuma amacli kisiler degillerdi,onlar degisik dinci ve tarikat örgütlerine bagli militanlardi.Militan olduklarini anlamak icin fazla arastirmaya gerek yok,AKP nin gelisiyle üniversite kapilarinin bos kalmasi Cuma namazi sonrasi haykiranlarin ortadan yok olmasi bunlarin kimler olduklarini anlatmaya yeterlidir. Yobaz kesiminin 80 yildir bütün ugrasi Atatürk ilke ve inkilablarini yok etmek ülkeyi tekrar irtica karanligina sokmaktir.Sivrisinekler nasilki bir bataklik bulup üremeye baslarlarsa bunlarda üremek icin gerekli ortami bulmuslardir.Son 5 yilda bunlar 80 yildir elde edemedikleri imkanlari elde etmislerdir,ortam bunlarin üremesine müsait bir hale getirilmistir.Bunlara karsi bütün demokratik cevrelerin dik durmasi gerekir. saygilarla Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Ne diyebilirim..Bu şartlanmışlıkların sen ve senin gibilerin suçu yok... Ne yapılabilir?.. Çünkü öyle yetiştirilmiş olmanın sonucu bütün bu düşünceler... Bez parçası arkasına sığınıp dinsel bir olgu kuran dar kalıpçı kırıntıları... Kadını bu bezlere sarmalayan feodal zihniyetin uygarlığa tepkisinden de öte bir reflekseten başka birşey değil... Dünya gülüyor, dünya... ne yapılmalı kardeşim? sen ve senin gibiler istiyor diye birileri başınımı açsın? açık bir soru sorduk, neden bir cevap varme yoluna gitmiyorsunda slogan atıyorsunuz? türban siyasal olarak yasaksa, yasak kapsamına girmeyen başörtüyü söylersiniz olur biter. tabi varsa bir cevabın. nedir şartlanmışlık olan? bir hakkı mı savunmak? size ne, kim ne için başını kaparsa kapatır, sizi geren nedir mesela.. neden başkasının inancına karışıyorsunuz? en çagdaşının bile türlü türlü absürt inancı varken bırakında birileride başını kapatsın. dünya dedigin hangi dünya? ben bildigimi tekrar edeyim, bu yasak İslam ve degerleri ile sorunu olanların yasagı.... Alıntı
Misafir Yakisikli Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Arkadaslar bazen sizleri anlamakta gercekten cok zorluk cekiyorum neden turbani ve turban kullananlari bukadar yanlis yansitiyorsunuzki topluma eger birisi kendi hur iradesiyle birsey yapmak istiyorsa buna kimsenin karismaya hakki yok olmamalidirda birakalim artik bu baskiciligi.. Bugun hic bir kadina kimse zorla birsey yaptiramamaz kapanmak istiyorsa sirf kendi hur iradesiyle kapanir sen ben veya baskalari istiyor diye degil ama biz halen bunu anlamakta zorlaniyoruz neden korkuyoruz ki bir iran olmaktanmi ?? yoksa dinsiz damgasi yemektenmi ??? suanda her iki tarafta bir baski uygulamis olmuyor kapanmak istiyor orumcek kafali baskici kafa ezik diye suclanacak basini acacak bu defada baska turlu suclanacak birakin artik insanlari istedigi gibi ozgurce yasasin kimse sen veya ben istiyorum diye hayatini yonlendirmektenten vazgecsin Ayrica turban serbest birakilirsa yok turban takmayanlara kotu gozle bakilirmis sozlerinide birakin artik uzaydami yasiyoruz arkadaslar insanlar istedigi gibi hareket etmek istiyor artik yetmezmi insanlari bukadar ezdigimiz turban takmak istiyorsa turban taksin mayo giymek istiyorsa mayo giysin veya turbanin altina pantolon giymek istiyorsa onu giysin kimseyi elestirmek sana bana bize dusmez dusemezde her birey kendi kararini kendisi verir Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Bugun hic bir kadina kimse zorla birsey yaptiramamaz kapanmak istiyorsa sirf kendi hur iradesiyle kapanir sen ben veya baskalari istiyor diye degil ama biz halen bunu anlamakta zorlaniyoruz neden korkuyoruz ki bir iran olmaktanmi ?? Yakındır arkadaşım göreceksiniz baskıyı... Atatürk Cumhuriyeti yıkılmalıdır diyen insanlar cumhurbaşkanı, başbakan olmuş sen korkacak birşey olmadığını san... yakındır arkadaşım yakındır. Öyle akıllıca, öyle sinsice adım adım yaklaşıyorlar ki hedeflerine, görememenizi de normal karşılıyorum bu yüzden... Ayrica turban serbest birakilirsa yok turban takmayanlara kotu gozle bakilirmis sozlerinide birakin artik uzaydami yasiyoruz arkadaslar Diyorum ya nerde yaşadığımızı yakında göreceğiz... Geç olmaz umarım, pişman olmazsınız umarım... Ben onlardan değil de, sizin gibilerden korkuyorum işte. Bu adamların hedefi belli amaçları belli. Düşmanını tanırsın, tehlikeyi bilirsin önlemini alırsın. Ama bu zihniyetin önlemi nasıl alınır bilemiyorum... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 ne yapılmalı kardeşim? sen ve senin gibiler istiyor diye birileri başınımı açsın? açık bir soru sorduk, neden bir cevap varme yoluna gitmiyorsunda slogan atıyorsunuz? türban siyasal olarak yasaksa, yasak kapsamına girmeyen başörtüyü söylersiniz olur biter. tabi varsa bir cevabın. nedir şartlanmışlık olan? bir hakkı mı savunmak? size ne, kim ne için başını kaparsa kapatır, sizi geren nedir mesela.. neden başkasının inancına karışıyorsunuz? en çagdaşının bile türlü türlü absürt inancı varken bırakında birileride başını kapatsın. dünya dedigin hangi dünya? ben bildigimi tekrar edeyim, bu yasak İslam ve degerleri ile sorunu olanların yasagı.... O kadar caba gösteriyorum ki çapsız ve kapasitesiz bezlere sarılmak istenen düşüncelere muhatap olmamayı ama... Neylersin... Bak kadreşim... Biz demokrasi, bilim, aydınlanma ve toplumsal gelişme içerisinde geri kalmışlığı sergileyen ve bunu dinsel namus meselesi haline getirilmeye çalışılan ve iyi niyetli insanlarımızı kullanan bir zihniyetin aklını en iyi çalabilmek için BEZ PARÇASI imanı sloganlarıyla gemisini yürütenlerle mücadele ediyoruz... Ve benim annem 78 yaşında ve başı açık... Tam bir Atatürk Cumhuriyeti kadını ve müslüman... Birdaha size yazmama adına son olarak şunları belirtmek istiyorum "Demokrasi, çoğunluk ve özgürlük rejimidir; çoğunluk ibadet etmek, türban takmak istiyor, herkes bu özgürlük isteğine boyun eğsin, alışsın" diyorlar ki, farkında olmadan doğruymuş gibi dayatıyorlar insanlarımıza... Bu son derece yanlış ve tehlikeli bir görüş değilde nedir... Dolayısıyla çağdaş demokratik rejimlerin "olmazsa olmaz" iki temel kuralı bulunmaktadır: 1. Hukuka saygı ve bağlılık. 2. Laiklik. Başörtüsü, sıkmabaş, türban ve bilmen ne tür dinsel kıyafetler.... Bunlarla hiç bir yere varılamayacağını ve sadece bunlarla kelle taşıyan ve kullanılan bir birey olabileceğinizi unutmayın olurmu... Böyle bez parçalarıyla, dinsel giyimlerle saçma özgürlük ve buna hak olmaz, olamaz... Bunun mantıklı ve akla yatkın olması gerekir... Üstelik hak, bilimsel, gelişmeci, araştırmacı, aydınlanmacı, üretimden yana, gelişme içerisinde olan, barış amaçlı, toplumsal uzlaşmaya hizmet eden, bölücülükten ve şekilcilikten uzak, ülke misyonuna ters vs. vs. bir anlayış dışında düşünülemez... Dinin, ve dinsel sembollerin hiçbirinde bunları göremezsin... Yani bugün türban, yarın çarşaf, öbürgün burka ve daha ilerisi dinsel faşist bir yapıya bürünür... Çünkü dinin dibi yoktur.... Bir kere taviz verdinizmi... Gerisi tek tek gelecektir... Umarım anlaşılmıştır... Alıntı
Φ ezber_bozan Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 TÜrkiye İran olurmu ????? Türkiye İran olalı çok olmuş üstünden bayada bi zaman geçmiş benzer yönlerimiz İranda halk dinci baskıcı Yönetim istemiyo Türkiyede halk laik olduğunu iddaa edip dinine karışan yönetim istemiyo İranda brokratik Yönetimde Şii din uleması var Türkiyede brokratik Yönetimde Elit Kemalist! azınlık var ve her ülkedede özgürlüklere çeşitli sebelerle ket vurulmuş İran ve Türkiye birbirine ne kadar yakın ve birbirine ne kadar uzak !!! Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 O kadar caba gösteriyorum ki çapsız ve kapasitesiz bezlere sarılmak istenen düşüncelere muhatap olmamayı ama...Neylersin... Bak kadreşim... evet sevgili dostum; iyide kardeşim seni ne ilgilendirir başkasının ne giydigi sen aydınlanıyorsan aydınlan başkası seni neden ilgilendiriyor milyonlarca insanın hurafelere teslim oldugu bir aydınlama çagında !! bırakda kim ne giyerse giysin neden geriliyorsunuz, bu kin neden.. senin ya da nenenin başı açık olması neyi ifade eder, bir başkasıda kapatıyor.. etrafda bilimsellik maskedi altında örümcek fikirli bu kadar çok insan varken, ortalık laik hurafelerden geçilmezken, kime ne kimin kılık kıyafetinden. hukukda çogunluk hakkı, azınlık hakkı diye bir şey yoktur, çagdaş demokrasiden dem vuruyorsun ama bu net ayrımı geçiyorsun. hak çogunluga azınlıga bakmaz, hak tabiatı itibarı hakdır ve sayıya gelmez. slogan atmayı bırakalım ve işin özüne gelelim; dini inancı nedeniyle başını örtmek bir hak mı? yoksa degil mi? soruna ideolojik yaklaşırsan karşı kutbunu her daim yaratırsın. zorbaca baş açanlar zorbaca örtenlere zemin hazırlarlar, bu ikisinin tek ortak noktası zorbalıklarıdır. demokrasinin bırakın çagdaşını eskisi bile bu zorbalıkla bagdaşmaz, bu tür insanların demokrasiyi degil otoriteryan yönetimleri savunması gerekir- çünkü sırıtır- soruna evrensel insan hakları çerçevesinden bakalım. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 TÜrkiye İran olurmu ?????Türkiye İran olalı çok olmuş üstünden bayada bi zaman geçmiş benzer yönlerimiz İranda halk dinci baskıcı Yönetim istemiyo Türkiyede halk laik olduğunu iddaa edip dinine karışan yönetim istemiyo İranda brokratik Yönetimde Şii din uleması var Türkiyede brokratik Yönetimde Elit Kemalist! azınlık var ve her ülkedede özgürlüklere çeşitli sebelerle ket vurulmuş İran ve Türkiye birbirine ne kadar yakın ve birbirine ne kadar uzak !!! Hımmm... Şimdi bir bakalım.. İran Türkiye.. İşin aslı aslında iran modelini soft hale getirip bizlerin önüne tercih olarak konuluyor... Gereklimi bu... Bence asla... Neden mi?... Şimdi olaya güncel ve temel bakalım. Gencecik ve tüm müslüman ülkelerin önünde yıldız gibi parlayan Milli Demokratik Devrim gerçekleştirmiş bir Türkiye var... Başarı kazanacak mı?.. Yoksa Türkler dinci karşıdevrime teslim olacaklar mı?.. İyice bilinsin ki Milli Demokratik Devrim başarıya ulaşmadan Türkiye'de demokrasi bir hayaldir... Şimdi Anadolu üstüne oynanan oyun bu!.. Emperyalist bu oyunu iyi biliyor, Türkiye'yi parçalamak için dinciliği kullanıyor... Ama unutulmaması gereken bir geçek var... Amerikancı-dinci AKP iktidarının İslamcı karşıdevrimine karşı, Milli Demokratik Devrim bilinci ışıdığı gün, Türkiye, adını bir kez daha tarihe yazacaktır... Bu hiç ama hiç unutulmamaılı... (Öyle din kısvesi ve rehavetiyle olayları ezbere yorumlamak kolay tabiki... Ama aydın olmak, bilincine varmak ve çağın gerekliliğini ön planda tutarak proje üretmek ise bir o kadar zor.... Türk halkı zorların insanıdır...) Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Yahya Kemal, İttihat ve Terakki için ''İktidar Tekkesi'' dermiş. Çok güzel bir yakıştırma. Tekkeyi bekleyen çorbayı içer. Çorba kazanını, 1909'da Meşrutiyetin ilanıyla padişahın elinden çekip alan İttihatçılar, iyi-kötü 600 yıldır koca bir İslam milletini doyuran bu kazanın, 10 yılda altını üstüne getirdiler. Sonuna kadar kullanılan bir maşa; İttihat ve Terakki.. Bu maşayla tutulup atılmak istenen hep aynı: İslam ve Müslümanlar.. İrtica sözcügününde mucidi iş bu İttihatçılardı Aslan vatan kurtarıcıları!!! Bu İttihatçıların başlarından biri, galiba Mithat Paşa şöyle dermiş; '' Al-i Osman Al-i Mithat olsa ne olur''... İşte sözde vatan kurtaranların derdi, Tekkede ki çorba.. bugünkü uzantılarıda aynı, vatan vatan diye bagırdıklarına aldanmamak lazım.. bu ülkenin altını oymak için tüm degerlerine saldıran bir zihniyeti vazifeli addetmek lazım... Alıntı
Φ problem Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 ???SERDAR34 size???! ===600 yıldır koca islam milletini doyurduğunu söylediğiniz bu KAZAN, milleti daha iyi doyurabilmek için mi emperyalist devletlere teslim olmuş,bağımsızlıktan vazgeçmişti?Yani hala padişahın insiyatifine bırakılmış bir hayat mı istiyorsunuz?=== Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 ???SERDAR34 size???! ===600 yıldır koca islam milletini doyurduğunu söylediğiniz bu KAZAN, milleti daha iyi doyurabilmek için mi emperyalist devletlere teslim olmuş,bağımsızlıktan vazgeçmişti?Yani hala padişahın insiyatifine bırakılmış bir hayat mı istiyorsunuz?=== Bugün de aynı şeyleri yaşatmıyorlar mı? Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 ???SERDAR34 size???! ===600 yıldır koca islam milletini doyurduğunu söylediğiniz bu KAZAN, milleti daha iyi doyurabilmek için mi emperyalist devletlere teslim olmuş,bağımsızlıktan vazgeçmişti?Yani hala padişahın insiyatifine bırakılmış bir hayat mı istiyorsunuz?=== valla sen bu yazıyı padişahlık isteniyor diye anlamışsan.. benim buna cevap verecek vaktim olmaz, gereksiz yere ugraşmak istemem. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.