Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Çorum - Kargı

    KARGI Karadeniz Bölgesi’nde, Çorum İli’ne bağlı bir ilçe olan Kargı’nın, doğu ve güneydoğusunda Osmancık, güneyinde İskilip, batı ve kuzeybatısında Kastamonu, kuzeyinde de Sinop bulunmaktadır. Çorum’un kuzey kesiminde yer alan Kargı’nın orta ve doğusu Kızılırmak’ın kollarından Devrez Çayı vadileriyle yarılmıştır. İlçenin kuzeyini Ilgaz Dağı’nın doğu uzantıları, güneyini de Köroğlu Dağları engebelendirir. İlçede Kargı yaylası (1.922 m.), Çömlekçi Tepesi (1.948), Dursun Tepe (1.889 m.), Türbe Tepe (1.987 m.) gibi tepeler bulunmaktadır. Ayrıca, Kargı Yaylası, Abdullah Yaylası, Örencik Yaylası, Aksu Yaylası, Çobanlar Yaylası, Çatma Oluk, Kayhan Yaylası, Erkeç Yaylası, Mehmedülü Yaylası, Koru Yaylası, Karakise Yaylası, Mora Yaylası, Göl Yaylası, Örencik Yaylası, Tekkeşin Yaylası, Gölet Yaylası, Çetmi Yaylası, Yeşilköy Yaylası, Dereköy Yaylası , Pelitcik Yaylası, Yağcılar Yaylası, Doğulca Yaylası, Karaağaç yaylaları bulunmaktadır. İlçe topraklarına güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda giren Kızılırmak Kargı’nın güneybatısından doğuya yönelirken Devrez Çayı ile birleşir. Bu alanlarda küçük verimli ovalar meydana gelmiştir. Denizden 450 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 1.277 km2 olup, toplam nüfusu 22.558’dir. İle olan uzaklığı ise 116 km.dir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Akarsu kıyılarında başta çeltik olmak üzere sebze ve meyve üretimi yapılır. İlin en çok pirinç üreten ilçesidir. Ayrıca buğday, arpa, patates ve elma armut gibi meyveler yetiştirilir. İlçede küçükbaş hayvanlar, özellikle Ankara keçisi, kıl keçisi ve koyun beslenir ve ihraç edilir. İlçe topraklarında kireçtaşı, mermer ve traverten yatakları bulunmaktadır. Tarihçesi Kargı’nın Bizans döneminde kurulduğu sanılmaktadır. Ancak Strabon buranın Blaene isminde bir yerleşim olduğunu, Roma ve Bizans çağında da kullanıldığını belirtmiştir. Kargı’nın çevresinde Hitit dönemine ait kaya mezarlarının bulunuşu, Bizanslılardan önce burada bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir. Kargı beylikler ve Selçuklular döneminde gelişmiş, Osmanlılar zamanında da bunu sürdürmüştür. Söylentiye göre Yavuz Sultan Selim İran seferine çıkarken yol üzerindeki Hacı Hamza Kalesi’nde konaklamış ve Kızılırmak kenarında kargı (mızrak) yapımında kullanılan malzemeyi görmüş, bunlardan yararlanmış ve dönüşünde de buraya Kargı ismini vererek salnamede ilan etmiştir. Sultan IV.Murat İran seferi sırasında ordusunu burada konaklatmış, eşi Mihri Hatun’un burada ölmesi üzerine Kargı’ya gömerek, adına vakıf kurdurmuş ve kenti imar etmiştir. Bu nedenle de Kargı’da Mihri Hatun Camisi ve hamamı yapılmıştır. Bu Cami ve Hamam 1943 depreminde yıkılmış, sonra yeniden yapılmıştır. Cumhuriyet döneminin başlarına kadar bucak merkezi olan kasaba, 1936 yılında İlçe olmuş, önce Kastamonu’ya, 1953’ten sonra da Çorum’a bağlanmıştır. Kargı’da günümüze gelebilen eserler arasında; Mihri Hatun Camisi Oğuz Köyü Camisi Sinan Paşa Külliyesi Sinan Paşa Sıbyan Mektebi (Taş Mektep) Hacı Hamza Kalesi Sinan Paşa Hanı Kargı Sivil Mimari Örnekleri Mihri Hatun Hamamı bulunmaktadır.
  2. _asi_

    Çorum - Boğazköy Müzesi

    BOĞAZKÖY MÜZESİ Çorum Müzesi Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet üreten Boğazköy müzesi Çorum'un 82 km. güneybatısındaki Boğazkale İlçe Merkezinde yer almaktadır. 1906 yılında başlayan bilimsel kazı çalışmalarında açığa çıkan eserler İstanbul Arkeoloji ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzelerine götürülmüşlerdir. Kazı eserlerinin diğer müzelere gitmesini engellemek ve yerinde değerlendirmek, sergilenmesini sağlamak amacıyla Boğazköy' de bir müze kurulması düşünülmüş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Alman Arkeoloji Enstitüsünün işbirliği sonucunda yaptırılan yerel müze 12 Eylül 1966 yılında açılmıştır. Bu tarihten itibaren Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi müdürlüğü bünyesinde Boğazköy Müzesi Memurluğu olarak hizmet veren Boğazköy Müzesi, 1978 yılında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğünden ayrılarak müstakil müdürlük konumuna gelmiştir. 1985 yılında Çorum Müze Müdürlüğüne bağlanan Boğazköy müzesi bu yıldan itibaren Alacahöyük müzesi ile birlikte Çorum Müzesinin seksiyonu şeklinde yerel müze konumunda devam etmektedir. Hitit Dönemine ait eserlerin ağırlıklı olduğu müzede, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserlerde sergilenmektedir. Müzenin giriş holünde Hattusas ören yerlerini gösterir topoğrafik harita ile kronolojik bir tablo yer almaktadır. Aynı yerde kral kapıdaki mulaj (kopya) tanrı kabartması teşhir edilmektedir. Giriş holünden geçilen birinci salonda, kalkolitik, Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri çağına ait pişmiş toprak eserlerin sergilendiği vitrinler ile bu salondan büyük salona geçilen bölümde ise Yazılıkaya'dan getirilen tanrıça iştar kabartması yer almaktadır. ikinci salonda da; kronolojik olarak yapılan teşhir düzenlemesinde Asur Ticaret Kolonileri Çağı, ile Eski Hitit Dönemine ait büyük boy gaga ağızlı testiler ve bunların bulutlu durumlarını gösteren fotoğraflar yer almaktadır. Bu vitrinlerin devamında yer alan vitrinlerde ise eski Hitit ve İmparatorluk dönemine ait pişmiş toprak ve taş eserler, Frig dönemine ait boyalı seramik kapla, fibulalar, Roma Dönemine ait pişmiş toprak ve cam eserler, Bizans dönemine tarihlenen bir kiliseye ait bronz malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca müzede yer alan orta vitrinlerde yine Hitit dönemine ait çivi yazılı tabletler, mühür baskılı pişmiş toprak bullalar, silindir ve damga mühürler, bronz baltalar, iğneler, taşçılık aletleri ve kalıplar ile pandantifler ve kabartmalı seramik parçaları teşhir edilmektedir. Vitrin aralarında da büyük boy testiler ile kabartmalı artastadlar yer almaktadır. BOĞAZKÖY MÜZESİNDE : Arkeolojik : 12001 Etnoğrafik : 166 Sikke : 173 Toplam :12340 "Envanterlik Eser" bulunmaktadır.
  3. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    HATTUSA GENEL KROKİ
  4. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    YAZILIKAYA A ODASI Yazılıkaya Kaya Tapınağı, Aşağı Şehir'deki Büyük Tapınağın yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda kayalık bir yamaçta yer alır. Şehirdeki tapınak yapılarından farklı olarak burası, her iki kült odası (A ve B Odası) da üstü açık olan ve yüksekliği 12 metreye varan kayalıklarla çevrili bir açık hava tapınağıdır. En geç MÖ. 15. yüzyıldan itibaren kullanılan Yazılıkaya'da Hitit sanatçıları ancak MÖ. 13. yüzyılda kayaya uzun sıralar halinde tanrı ve tanrıça kabartmaları işlemişlerdir. Burası olasılıkla "Yeniyıl şenliği evi" dir. Hava tanrısına ait bu evde yeniyıl ve ilkbahar kutlamalarında tüm tanrılar bir araya geliyorlardı. Asıl kaya tapınağı, dışarıdan büyükçe bir yapı kompleksi ile ayrılır. Sadece duvarlarının temel ve kaideleri günümüze ulaşan yapının rekonstrüksyon çizimi burada da ahşap iskeletler ile desteklenen kerpiç duvarlı ve düz damlı yapıların bulunduğunu gösterir. Bu yapı kompleksinden geçip büyük A Odasına giriliyordu. Odanın her iki tarafında sürekli şeritler halinde, kireçtaşı kayaların oluşturduğu duvarlara işlenmiş kabartmalar görülür. Sol tarafta tanrılar, sağ tarafta ise tanrıçalar betimlenmişti. Hepsi bir yöne bakan figürler odanın arka duvarına doğru gidiyor gibi görünürler. Arka duvarda ana sahne işlenmiştir:Tanrılar ve tanrıçalar geçidinin önderleri olan en yüksek iki tanrı Hava Tanrısı ve Güneş Tanrıçası burada karşılaşmaktadırlar. Odanın sol tarafındaki tanrılar genellikle kısa etekli ve sivri başlıklıdır. Hepsi ucu yukarı dönük ayakkabı giyerler; yine tanrıların çoğu silah olarak orak biçimli ucu kıvrık kılıç ve omuzlarında bir topuz taşırlar. Odanın sağ tarafındaki tanrıçalar ise uzun pilili etek, ucu yukarı dönük ayakkabı giyip küpe takarlar. Tanrıçaların başlarında yüksek başlıklar vardır. Bireysel atribüler hemen hemen hiç yoktur. Bu tapınaktaki en büyük kabartma figür, ana sahnenin karşısındaki duvarda tanrıçalar geçidinin sonuna işlenmiştir. Burada bir tanrı değil, Büyük Kral IV. Tuhaliya'nın tasvir edilmesi önemlidir. Ana sahneye belirli bir uzaklıkta, ancak tam karşısında, adeta en yüksek tanrılara saygısını sunmak istercesine tasvir edilmiştir. Yazılıkaya Tapınağı'nın MÖ.13. yüzyılın ortalarında son şeklini almasından bu büyük kralın sorumlu olduğu görüşünü destekleyen etkenlerden biri, bu figürdür. Küçük B odası toprakla dolu olduğundan ve ancak 19. yüzyıl ortalarından sonra kazıldığından buradaki kabartmalar çok iyi koruna gelmiştir. Girişin sağındaki duvarda bir dizi Yeraltı Tanrısı kabartması bulunmaktadır: Gömlek, kemer, kısa etek ve ucu yukarı dönük ayakkabılı, birbirinin aynısı on iki tanrı figürü. Omuzlarında orak biçimli kılıç taşıyan figürlerin boynuzlu sivri başlıkları onların tanrı olduğunu gösterir. Karşıdaki duvarda bir kabartmada Tanrı Şarrumma Büyük Kral Tudhaliya'ya sarılarak ona kılavuzluk ediyor. İkinci bir tasvirde dikey duran bir kılıç görülür. Kılıcın kabzasını boynuzlu sivri tanrı başlığı takmış bir erkek başı oluşturur. Bu Yeraltı Tanrısı Nergal olmalıdır. Ayrıca, B odasında Büyük Kral IV. Tudhaliya'nın adını ve ünvanını içeren bir kartuş kabartma olarak bulunur. Bu odayı Büyük Kral II. Şupiluliuma'nın ölen babası IV. Tudhaliya anısına yaptırdığı ve buraya bir de heykelini diktirdiği düşünülüyor.
  5. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    YERKAPI - SFENKSLİ KAPI Yerkapı'nın havadan görünüşü Şehrin en güneyinde ve en yüksek noktasında Yerkapı bulunur. Batıdan Aslanlı Kapı'dan, doğuda Kral Kapı'dan geniş bir yay çizerek şehrin en yüksek kesimine ulaşan sur burada yapay olarak yığılmış toprak setin üzerinden geçer. Bu setin üstünde tam ortada sur Sfenksli Kapı ile kesintiye uğrar. Poternin Yerkapı'nın dışına açılan kapısı üstte Sfenksli Kapı Dar merdivenlerle Yerkapı'nın üstüne ulaşılır Yerkapı adını, Hattuşa'da bugün hala içine girilebilen tek poternden alır. Bu tünel yapay toprak set yığılmadan önce bindirme tekniğinde yapılmıştı: Bu teknikte uzun taş bloklar bir alttakinden biraz öne çıkarılarak üst üste koyulur; en üste ortaya ise kilit taşı olarak sivri bir blok yerleştirilir. Böylece sivri üçgen biçimli bir tonoz oluşturulur. Sfenksli Kapı'nın iç kapı doğu sfenksi Yığma toprak setin dış tarafındaki yüksekliği yaklaşık 35 metre, uzunluğu 250 metre ve tabandaki genişliği yaklaşık 80 metredir. Yamaç burada, şehre bakan taraftan farklı olarak özenli bir işçilikle taş döşeme ile kaplıdır. Döşemenin her iki yanında, setin üzerine çıkan dik merdivenler bulunur. Bu merdivenler, setin savunma amaçlı olmadığını açıkça göstermektedir. Zaten 35° lik bir eğime sahip bu döşemeyi, kondisyonu iyi savaşçıların koşarak çıkması hiç te zor değildi. Ayrıca düşman sura buradan değil, batı yada doğuya doğru birkaç metre ileriden hücum etmeyi yeğlerdi; çünkü surun bulunduğu set orada çok daha alçaktır. Taş döşeli bu setin daha çok şehrin, devletin ve/veya dinin gücünü ve büyüklüğünü vurgulayan temsili bir yapı olduğu anlaşılıyor. Güneyden gelen yolcular için üzerinde kuleli sur duvarı bulunan parlayan beyaz sırt, mutlaka uzaklardan seçilebilen bir "işaret" görevi görüyordu. Yerkapı setinin üzerinde ortada Sfenksli Kapı yer alır. Diğer büyük şehir kapıları gibi bu kapının iki yanında kuleler bulunmaz. Kapı bir kulenin içinden geçer. Sfenksli Kapı adını, kapı pervazlarında bulunan dört Sfenks'ten alır. Sfenksler aslan vücutlu, insan başlı karışık yaratıklardır. Hititler bu karışık yaratık tasvirini, sfenksin kral tasviri olarak görüldüğü Mısır'dan almış olabilirler. Ancak Hitit sfenkslerinin yumuşak yüz hatları, Mısır'dakilerin aksine dişi yaratıklar olarak tasvir edildiğini gösterir.
  6. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    YAMAÇ EVİ Büyük Tapınak'tan Büyükkale'deki kral sarayına doğru yükselen yamaç, en geç MÖ. 16. yy. da sur içine alınmış Hitit "eski şehrine" dahildi. Yamaçta kısmen kayaların arasına ve üzerine teraslar halinde inşa edilmiş yapılar bulunuyordu. Yamaç Evi denilen yapı anıtsal yapılardan biridir. İki katlı yapı anıtsal boyutlarından dolayı (32 x 36 m.) konut olarak değil, resmi işlevli bir yapı şeklinde yorumlanır. Rekonstrüksyonda ikinci katta varlığı kabul edilen 13 x 17 m. boyutlarındaki salon da bu yorumu doğrular. Alt katta ise depo odaları bulunuyordu. Bu odalardan birinde zengin bir çiviyazılı tablet arşivi ele geçti. Yamaç Evi, MÖ. 13. yy. sonlarında geçirdiği bir yangından sonra terk edilmiştir. Yamacın üst tarafında, arka kısımlarda yanmış kerpiç duvarlardan bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Yamaç Evi'nin rekonstrüksyonu (R. Naumann kaynak alınarak U. Betin)
  7. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    ASLANLI KAPI Aslanlı Kapı bugün Yukarı Şehrin güneybatı kesiminde güney surunun iki görkemli kapısından biri olan Aslanlı Kapı bulunur. Hattuşa'nın diğer büyük şehir kapılarında olduğu gibi bu kapının da asıl kapı odasının iki yanında 15 x 10 m. boyutlarında dörtgen planlı iki kulesi vardır. Büyük taş bloklardan oluşan pervazların bulunduğu bir iç ve bir dış kapı geçidi bulunur. Bu kapı geçitleri, dışı bronz saçla kaplı büyük ahşap kapılarla kapatılıyordu. Aslanlı Kapı'nın bilgisayarda yapılmış rekonstrüksyonu (H. Schriever) Kapı adını, dışta pervaz bloklarına işlenmiş iki aslan heykelinden alır (baş, göğüs, ön bacaklar). Ön Asya'da aslan koruma ve bezeme amacıyla sıklıkla kapılarda kullanılan bir motiftir. Hattuşa'da da bu kapı dışında çeşitli tapınakların girişinde ve kral sarayının kapılarında aslan heykelleri kullanılmıştır. Ağzı kükrermişçesine açık, dili dışarıda ve gözleri tehditkar bir şekilde açık aslanlar etkileyici görünüm verirler. Göz yuvaları beyaz kireç ve gözbebekleri koyu bir madde ile doldurulmak suretiyle belirtiliyordu. Bilgisayar rekonstrüksyonu kapının zamanında dışarıdan görünümü hakkında bir fikir verir. Burada Hitit kapı geçitlerinde sıkça kullanılan sivri kemerler de iyi görülebilir. Sağdaki kapı aslanının başının 1907 yılında çekilmiş bir fotoğrafı
  8. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    YENİCEKALE 30 no.lu tapınağın aşağısında, Aslanlı Kapı'nın yaklaşık 150 metre kuzey doğusunda bir kaya kütlesi üzerinde Yenicekale kompleksi yeralır. Burada doğal kaya kütlesinin üstü işlenerek, yanları da duvarla örülerek yapay bir düzlük oluşturulmuştur. Korunan yüksekliği 7 metre olan dış duvarın iki, üç tondan daha ağır taşlarına baktığımızda Hitit mühendislerine hayranlık duymamak elde değildir. Yaklaşık 25 x 28 metre ölçülerindeki kayalık düzlük üzerinde küçük bir sarnıç ile duvar temelleri kalıntıları günümüze gelmişse de, bunlar kompleksin işlevi hakkında fazla bilgi vermez. Sarıkale ile karşılaştırıldığında daha küçük olan Yenicekale'nin de, Hitit metinlerinde sözü geçen "kaya üstü yapılarından" biri mi olduğu fikri hemen akla gelir.
  9. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    HİYEROGLİFLİ ODA Doğu Yukarı Şehir'de, Güney Kale yakınlarında büyük kalker bloklardan inşa edilen iki büyük taş oda bulunmuş ve kısmen restore edilmiş. Doğu Yukarı Şehir'deki 2 no.lu Oda Tamamının rekonstrüksyonu mümkün olan 2. no.lu Oda'da mükemmel koruna gelmiş kabartmalar vardır. Arka duvarda uzun mantosu, ucu sivri ve yukarı kalkık ayakkabısı ve sol elindeki güç sembolü olan kıvrık değneği ile Güneş Tanrısı tasvir edilmiştir. Bu figürün Güneş Tanrısı olduğu başı üzerindeki kanatlı güneş kursundan anlaşılır. Sağ elinde biraz değiştirilmiş Mısır hayat sembolü Ankh tutan tanrı hayat verici özelliktedir. 2 no.lu Oda'nın arka duvarındaki Güneş Tanrısı kabartması Girişin solundaki kabartma, Hattuşa'nın bilinen en son kralı ve odayı inşa ettiren II.Şupiluliumadır. Kral burada kısa etekli, kemerinde kılıcı, sağ elinde mızrağı, sol omuzu üzerinde yayıyla savaşçı olarak gösterilmiştir. Ayağında ucu sivri, yukarı kıvrık ayakkabıları; başında tanrıların tipik başlığı - önde üç boynuzu bulunan sivri külah - taşır. Boynuzların önünde Luvi hiyeroglifi ile kralın ünvanı ve ismi yazılıdır. Burada Büyük Kral'ın kendisininin tanrılaştırılmış olarak tasvir ettirdiği düşünülüyor. Halbuki kral, karşı duvardaki yazıttan anlaşıldığı gibi hala hayatta ve aktiftir. 2 no.lu Oda'nın sağ yan duvarındaki Luvi hiyeroglifi yazıtı
  10. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    NİŞANTAŞ-KUZEY YAPI KOMPLEKSİ Nişantaş'taki Luvi hiyeroglifi yazıt Burası da Sarıkale, Yenicekale gibi üzerinde büyük bir yapı bulunan bir kaya bloğudur. Kaya bloğunun üzerinde kayaya işlenmiş temel yataklarından ve günümüze ulaşan tek tük taş bloktan duvarların doğrultusu saptanabilir. Kayalığın önündeki yıkıntının altında bir kapıya ait sfenkslerle bezeli bloklar bulundu. Bu bloklarda Yerkapı'daki Sfenksli Kapı'nın dış sfenksleri gibi yalnızca gövdenin ön kısmı işlenmişti. Göğüs üzerinde lülelerle son bulan saç tuvaleti veya başlık ve rozetlerden oluşan yüksek baş süslemesi iyi seçilebilir. Yukarı çıkan bir rampanın üst bitiminde yer alan bu kapı, sivri kemer biçimliydi. Kaya bloğunun üstünde yer alan yapı kompleksine buradan giriliyordu. Ne yazık ki kaya blokları üstündeki tüm yapılar gibi, bunun da işlevini bilmiyoruz. Yazıt: Bu kayalık adını Luvi hiyeroglifiyle yazılmış yazıttan alır. Yazıt 8,5 metre uzunluğunda ve 11 satırlıktır. Düzletilmiş kaya yüzeyine işlenmiş bu yazıt, zamanında 2 no.lu odadakiler gibi görünüyordu; ancak açıkta kaldıklarından iyice aşınmışlardır. Bu nedenle yazıtın içeriği tam olarak anlaşılamamıştır. Kesin olan, yazıtın Hattuşa'nın bilinen son Büyük Kralı II.Şupiluliuma' ya ait olduğudur. Büyük olasılıkla Büyük Kral, babasının anısına yaptırdığı bir anıttan (Yazılıkaya açık hava tapınağındaki B Odası); ayrıca ardından Kıbrıs'a çıkartma yaptığı deniz savaşının da aralarında bulunduğu diğer icraatlarından söz eder. Hititlerin Alaşiya adını verdikleri Kıbrıs, zengin bakır yatakları nedeniyle sık sık akınlara uğruyordu. Nişantaş'ın kuzeyinde, Büyükkale kral sarayının hemen önündeki alanda bazı resmi binalar bulunuyordu. Asfalt yolun batısında yer alan ve temelleri restorasyon geçirmiş "Kuzey Yapı Kompleksi"'nin arkasında, yamaçta "Batı Yapısı" yer alıyor. Batı Yapısı'nın yalnız bodrum katına ait birkaç duvar bulundu. Bu bodrum odalarında 3000'in üzerinde "bulla" adı verilen Hitit Büyük Kralları'nın ve memurlarının kil üzerine mühür baskısı bulundu. Bulla'lar belge yada malların resmileştirilmesini sağlıyordu: Bunlar ip yada deri sırımla bağlanıyor; buraya konan kil topağı üzerine mühür basılıyor. Yangın sonucu herşey yanıp kül olmuş, ancak ateşle pişip sertleşen kil bullalar günümüze kadar korunmuşlar. Nişantaş'taki Kuzey Yapı'nın temelleri Nişantaş'taki sağ kapı Sfenksi Büyük Kral IV.Tudhaliya'nın bulla üzerindeki mühür baskısı
  11. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    KRAL KAPI Kral Kapı'nın dıştan görünümü Büyük sur yayının doğu kesimindeki bu kapı, batıdaki Aslanlı Kapı'nın eşidir. Bu kapıda da iki kapı kulesi ve bunların arasında iki yüksek sivri kemer biçimli kapı geçidi görülür. Şehrin diğer kapılarından farklı bir özellik olarak kapı kabartma resmi bu kapıda şehre bakan iç tarafa resmedilmiştir. Kral Kapı büyüklüğü ve plan şeması bakımından Aslanlı Kapı'nın tam aynısıdır. Burada da kuleler yaklaşık 10 x 15 metre boyutlarındadır. Tabanda 3,25 metre genişliğindeki, sivri kemerli kapı geçitlerinin yüksekliği 5 metre kadar olmalıydı ve iki kanatlı büyük ahşap kapılarla kapatılıyorlardı. Ön sur yanından ilerleyerek kapı önüne ulaşan yolun dışa bakan yanına da kuleli bir duvar inşa edilmiştir. Böylece nöbetçiler hücum halindeki düşmanı iki yandan kıskaca alabiliyorlardı. Kral Kapı'daki kılıç ve balta taşıyan tanrı kabartması Düşmanı mümkün olduğunca asıl kapıdan uzak tutmak amaçlanıyordu; çünkü geçitler her ne kadar ağır ahşap kapılarla kapanıyorsa da koçbaşıyla kırarak ya da yangın çıkarmak suretiyle içeriye girmek mümkün olabilirdi. Kral Kapı'da kabartma bezeme kapının dışında değil, şehre bakan iç tarafındadır. Kısmen yarı plastikten de daha yüksek kabartma olarak işlenmiş bu figürde bir savaşçı silahlarıyla birlikte betimlenmiştir. Savaşçının boyu miğferinin ucundan ayak tabanına kadar 2,25 metredir. Savaşçı yalnızca zengin bezemeli, kısa bir etek giyer. Geniş kemerinde kabzası hilal biçimli, ucu yukarı dönük kısa bir kılıç takılıdır. Elinde görkemli bir balta tutar. Baltanın ağzı iyice geriye dönüktür ve ense kısmında diken gibi çıkıntılar bulunur. Savaşçının başında büyük yanaklıklı ve sorguçlu bir miğfer vardır. Uzun saçları omuz üzerinden aşağı dökülür. Miğferin ucundan başlayan şerit dirseğe kadar iner. Miğferin önünde kıvrık bir boynuz yer alır. Miğferdeki boynuzlar tanrı göstergesi olduğundan, kabartma bir tanrı tasviri olarak kabul edilir. Hava Tanrısı Teşub ile Güneş Tanrıçası Hebat'ın oğlu, aynı zamanda Büyük Kral IV. Tudhaliya'nın koruyucu tanrısı Şarrumma olabilir. IV. Tudhaliya burada kendi koruyucu tanrısı adına bir anıt diktirmiş olabilirdi.
  12. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    YUKARI ŞEHİR - TAPINAK MAHALLESİ Merkezi Tapınak Mahallesi'nin planı (tapınak 2-29) (Tapınak 5 ve 7 hariç) Yerkapı'nın hemen aşağısındaki düzlükte yer alan yapı temellerinin çoğu Hitit tapınaklarına aittir. MÖ. 14.-13. yüzyılda, güneydeki şehir suru inşa edildikten ve böylece gerekli koruma sağlandıktan sonra bu alan tam bir "kült mahallesi" haline getirildi. Şimdiye kadar Yukarı Şehir'de 30 tapınak tespit edilmiştir, ama daha başka tapınakların da bulunacağı düşünülebilir. Hitit metinlerinde "Hatti ülkesinin bin tanrısı"ndan söz edilmesi tesadüf değildir. Burada ifade edilen, Hititlerin yabancı şehir ve ülkelerin tanrılarını da benimsemeleri geleneğidir. Her yeni tanrı için bir tapınak inşa edilmese de taşların/kayaların, ağaçların, küçük korulukların, pınarların bu tanrıların tapınımına adanabileceğini Hitit metinlerinde buluyoruz. Tapınakların boyutları da çeşitlilik gösterir. 1200-1500 m? lik büyük tapınaklar yanında 400-600 m? lik küçük tapınaklar da vardır. Bazı tapınaklarda (4, 6 ve 26 no. lu tapınaklar) etrafı duvarla çevrili temenos (=kutsal alan) olarak yorumlanabilecek geniş alanlar görülür. Odaların büyüklüğü ve çokluğu, tapınakların aynı zamanda ekonomik bir merkez olmalarıyla açıklanabilir. Kendi toprakları ve personeli bulunan tapınaklar, hammadde ve besin maddelerinin işlenmesi ve depolanması amacı da güdüyorlardı. Adandığı tanrının ülkesinin elçiliği işlevini görmesi de mümkündü. Yukarı Şehir, Tapınak Mahallesinin hava fotoğrafı
  13. _asi_

    Çorum Hattuşa-Boğazkale

    1 NOLU TAPINAK VE DEPO ODALARI 1 no.lu tapınak, Aşağı Şehir'in merkezi Büyük Tapınak da denilen 1no. lu tapınak 65 x 42 m. boyutları ile Hattuşa şehrinin en büyük yapısıdır. Tüm çevresini saran depo odaları ile birlikte 14.500 m² lik bir alanı kaplamaktadır. Bu tapınak, İmparatorluk döneminde kullanıldı, ama belki daha erken bir dönemde inşa edilmiştir. Duvarların yaklaşık 1,5 metre yükseklikteki iyi işlenmiş kireçtaşı bloklardan oluşan kaide kesimleri günümüze ulaşmıştır. Blokların arasında 5 metre uzunluğa ve yaklaşık 20 ton ağırlığa ulaşanları da vardır. Şehrin tüm Hitit yapılarında olduğu gibi duvarların üst yapısı bugün Anadolu'nun bazı bölgelerinde hımış olarak adlandırılan, ahşap çerçevelerin sağlamlaştırdığı kerpiçten ibaret olduğundan günümüze ulaşmamıştır. Tapınak düz damlıydı; ahşap kirişlerle kapatılmış çatı, toprak örtüyle kaplı idi. Tapınak alanının üç ayrı bölümü: Ana tapınak binası (kırmızı), tapınak depoları (sarı), Güney Bölge ya da "İş evi" (yeşil) (W. Schirmer kaynak alınarak) Üstü açık avluyu yüksek duvarlar çevreler. Avlunun tabanı büyük yassı taşlarla döşeliydi. Bugünkü görünümü pek etkileyici olmasa da, yazılı kaynaklardan öğrendiğimize göre dini törenlerin büyük bölümü tapınak avlularında yapılıyordu. Biraz hayal gücü kullanılarak buradaki törenleri gözümüzde canlandırabiliriz: Renkli giysili bir kalabalık, bayraklar, standartlar, müzik ve tütsülerin doldurduğu bir atmosfer. Hitit çiviyazılı tabletlerinde bu tür ayinler ayrıntılı olarak anlatılır. Tapınağın kuzeybatı kısa kenarındaki direkli geçitin arkasında çeşitli ön odalardan geçerek, yalnızca ülkenin en büyük din adamları olan kral ve kraliçe ile sayılı birkaç rahibin girebildiği tapınağın en kutsal bölümüne ulaşılır. Burada iki kült odası bulunduğundan, bu tapınağın iki tanrıya adanmış olduğu düşünülür. Yapının büyüklüğü de gözönüne alındığında bu tapınağın ülkenin iki en büyük tanrısına, Hatti ülkesinin Fırtına Tanrısı ile Arinna'nın Güneş Tanrıçası'na adanmış olabileceği akla gelir. Tapınağın diğer odaları, belki kısmen diğer kült ayinleri içindi; ancak aynı zamanda bunlar rahiplerin odasıydı ve kült araç gereçleri de yine buralarda muhafaza ediliyordu. Bu mekanların kazıldıklarında tamamen boş oldukları görüldü. Tapınağın etrafını çevreleyen büyük depo kanatlarındaki 82 oda da pek buluntu vermedi. Çiviyazılı kil tablet Ancak kuzeybatıdaki depo odalarında, birkaçı bugün bile görülebilen toprağa gömülü büyük erzak küplerinden yüzlercesi bulundu. 1750 litreye kadar varan kapasiteleriyle bu dev küplerin içinde tahıl, baklagiller, yağ ve şarap gibi tapınağın erzağı saklanıyordu. Tapınağın öbür tarafındaki depo odalarında ise binlerce çiviyazılı kil tabletin olduğu bir arşiv kazıldı. Bu tabletler tahta raflar üzerine dizilmiş olmalıydılar. 1 no.lu Tapınağın depo odalarındaki büyük küpler
  14. _asi_

    Çorum - Bayat

    BAYAT İlçenin yüzölçümü 770 km², rakımı ise 625 metredir. Orta Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesinin kesim noktasında Köroğlu Dağlarının doğuya uzantısı ile İç Anadolu’ nun Orta Kızılırmak bölümünde yer alır. Çorum’a uzaklığı 83 kilometredir. Yılık ortalama yağış miktarı 445,2 mm.’dir. İlçedeki en önemli akarsu Karatepe ve Öbek Tepesinden çıkan kar suları ile beslenen kuzeyden güneye doğru 45 kilometrelik bir vadi oluşturan ve Kızılırmak’a dökülen Bayat çayıdır. İlçenin kuzeyinde 2013 metre yüksekliğinde Öbek Tepesinin yer aldığı Karatepe mevcuttur. Kuzeyden güneye doğru gidildikçe rakım küçülerek 500 metreye kadar düşmektedir. Bu nedenle ilçe kuzeyi dağlık, güneyi küme halinde tepelerin ve kısmen ovaların yer aldığı kırık,dalgalı ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir.İlçenin kuzeyinde yer alan dağlık ve ormanlık kesimde Karadeniz iklimi, güneyde ise, karasal iklim hüküm sürmektedir. İlçe iki iklim arasında geçiş bölgesinde yer almaktadır. Bu sebeple yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.Yağışlar düzenli olmayıp, en çok ilkbahar mevsiminde yağış almaktadır. İlçenin dağlık kesimi genelde çam ve meşe ormanı ile kaplıdır. Ovalık kesimde ise bozkırlar yer almaktadır. İlçenin ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünler buğday ve pirinçtir. Hayvancılık ilçe halkının başlıca geçim kaynağı olup, tiftik keçisi, koyun yetiştirilmektedir. İlçede un ve yem fabrikaları ile linyit kömür işletmesi vardır. İlçenin ekonomik yapısı coğrafi yapıya göre şekillenmiştir. İlçe kuzeyinde dağlık kesimde yer alan 18 köy halkı şehirlerde inşaat işçiliği, kısmen orman ürünleri, az da olsa tarım ve hayvancılık ile Linyit Kömür işletmesinde işçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadır. Ovalık kesimde yer alan köylerde ise halk, tarla tarımı ve hayvancılık yaparak geçimini sağlamaktadır. Bayat, tarihi m.ö 1.yüzyıla dayanan bir yerleşim birimidir.Şehrin kuzeydoğusunda ki kaya mezarlarının yakın roma döneminden kaldığı sanılmakla birlikte ilçe sınırları içerisinde bir çok yerde yakın roma medeniyetine ait para heykel ve mezarlara rastlanılmaktadır. Bayat merkez yerleşkesi Köken olarak Oğuzların Bayat boyundan gelenlerce kurulup geliştilen bir yerleşim alanıdır.1300 yıllarda Anadoluya giren giren ilk Türklerden olan Bayat boyu kuzey ırak hattından antep ve sivas üzerinden gelerek bozok yaylasına yerleşip 1500 lü yıllarda bu gün ki Bayat çayının açtığı geniş vadiye yerleşmilerdir 1956 yılına kadar iskilipe bağlı bir köy iken 1956 da belediye olmuş 1 nisan 1958 yılında da bakanlar kurulu kararı ile ilçe yapılıp merkez ilçe Çorum'a bağlanmıştır.1956 da belediye olduğunda ismi Alagöz olarak değiştirilmiş ilçe olduktan sonra Alagöz ismi tekrar Bayat olarak değiştirilmiştir.1967 yılında Bayat çayına yapılan köprü ile ilçeye Yatukcu köyü bağlanmıştır.2006 yılında Akseki be Pancarlık köylerinde yapılan refarandum ile bu köylerde merkez mahalle statüsü kazanarak bu gün ki Bayatı oluşturmuşlardır ilçe bir çok kez doğal afetlere tanıklık etmiştir 60 lı yıllarda heyalan ve sel felaketleri 70 yıllarda yangın 2005 ve 2006 yıllarında 2 büyük yangın felaketi yaşamıştır.
  15. _asi_

    Çorum - Alaca

    ALACA Orta Karadeniz Bölgesi’nde, Çorum İli’ne bağlı bir ilçe olan Alaca’nın kuzeyinde Merkez İlçe, batısında Sungurlu, doğusunda Ortaköy ilçesi ve Yozgat, güneyinde de yine Yozgat bulunmaktadır. İlçe topraklarının çok az bölümü de İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Orta Anadolu platolarına geçit oluşturan bir kesimde yer alan Alaca, Bozok platosunun uzantısı üzerindedir. Önemli bir yükseltinin bulunmadığı ilçe topraklarının tek düzlük alanı Hüseyinabad Ovası’dır. Hüseyinabat Ovası , güneyden Arapseyfi Vadisi ile Yozgat’a, kuzeyinden Hatap Vadisi ile de Çorum’a bağlanmıştır. Hüseyinabad Ovası’nda yer alan Alaca’nın, Karadeniz ile Akdeniz’i, Doğu Anadolu ile Batı Anadolu’yu birbirine bağlayan karayollarının kesiştiği çok önemli bir dört yol üzerinde kurulmuş olması nedeniyle önemi bir kat daha da arttırmaktadır. Alaca’nın jeolojik yapısı üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başında meydana gelen oluşumlardan meydana gelmiştir.Özellikle üçüncü zamanın kütlelerinden trakit, granit, bazalt ve andozit gibi kültelerinin yanı sıra tortul kültelerine de daha çok ilçenin kuzey kesimindeki köylerde rastlanmaktadır. Üçüncü zamanın sonu ile dördüncü zamanın başında meydana gelen yer yapısındaki yükselmeler sonucunda bazı yerlerde kırılmalar olmakta, bu fay hatları bulunan yerlerde sık sık depremler meydana gelmektedir. İlçenin güney batısında yüksekliği 1.425 m. olan Hırkababa (Hırababa) Dağları ve tepesi bulunmaktadır. Bu dağların eteklerinde meşe ormanları vardır. Buradaki Hırkababa Dağı, ismini en yüksek zirvesinde yattığı bilinen Hırababa Yatırı’ndan almıştır. Ovanın güney doğusunda Danlı Dağları bulunmaktadır. İlçenin kuzey doğusunda Çal Dağı ile Bozdağ yer almaktadır. Çal Dağları’nın en yüksek kısmına Çal Tepesi denilmektedir (1.700m.). İlçenin kuzeyindeki yüksek ve sarp kayalıkların, Hışır (Boğaziçi) Vadisi’nin etrafındaki dağların görünümü farklıdır. Alaca’nın bilinen belli başlı tepeleri ; Tutluca Köyü’nde bulunan Tutbaba Tepesi, ovadaki Yassıçal,Köyçalı,Demirçal Tepeleri, Boğaziçi (Hışır) Köyü’ndeki Beşiktepe’dir. Ayrıca Suludere Köyü’nde Deliktepe, Kuzukulak Tepe, Kale Tepe, Çomak Tepe; Dölderesi Köyü’nde Ayrının Tepe, İncebel Tepe, Tarla Tepe, Kabak Tepe, Ziyaret Tepe; Karatepe Köyü’nde Göğtepe, Garipçe Tepe,Kuş Tepe; Boğaziçi Köyü’nde Kayabaşı, Öksürük Kaya Tepesi, İnkaya Tepe, Mantar Tepe; Suludere Köyü’nde Mehmetbeyli Tepe, Bıtıraklı Tepe; Koyunoğlu Köyü’nde Katır Cılgası, Çal Tepe; Küçükdona Köyü’nde Pambukçal, , Kapaklıtaş ve Zindan Tepesi; Körpınar Köyü’nde Çerkezbakırın Tepesi; Kuyzkışla Köyü’nde Kule Tepesi; Kılavuz Köyü’nde Donbaba Tepesi; Geven Köyü’nde Kale Tepe gibi birçok tepe bulunmaktadır. Alaca’da derin vadilere rastlanmamakla beraber, kuzey ve güney kesimindeki dağlık ve tepelik alanlarda irili ufaklı vadiler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Küçükhırka Köyü’nde Kuyumcudere Vadisi, Büyükhırka Beldesi’nin Hırkababa Tepesi’nin doğusunda Büyükdere Vadisi, Çedederesi Köyünde Çededere Vadisi, Koçhisar Köyü’nde, Koçhisar Vadisi, Seyitnizam Köyü’nde, Seyitnizam Vadisi, Küçükdona Köyü’nde ise köyün doğusunda bulunan Küçükdona Vadisi, Büyüksöğütözü Köyü’nde, Söğütözü Vadisi’dir. Alaca’da bulunan bu vadilerin bir kısmına köyler, bir kısmına da barajlar ve göletler kurulmuştur. Alaca’nın en büyük, en derin ve en önemli vadisi ise Hışır (Boğaziçi) Vadisi’dir. İlçedeki diğer vadiler ise, Boğaziçi (Hışır) Vadisi, Kırgı Vadisi, Kayabüğet Vadisi, Fındıklı Vadisi, Mağara Vadisi, Çorak Vadisi, Ormaniçi Vadisi, Kale Vadisi, Karakaya Vadisi, Kavaközü Vadisi, Bazlambaç Vadisi, Boğaz Vadisi, Zindan Vadisi, Değirmenönü Vadisi, Dereyazıcı Vadisi, Seyidin Vadisi, Gerdekkaya Vadisi’dir. Alaca ilçesi sınırlarında bulunan dağların, tepelerin arasından gelen, aynı zamanda Hüseyinabat Ovası ve etrafındaki civar köylerin dere ve çayları ovada birleşerek Alaca Suyu’nu meydana getirir. Bu su, Hışır (Boğaziçi) Vadisi’nden geçerek 20. km.de Çorum Çat Suyu ile birleşir. Bunun dışında ilçede, Soğucak Deresi, Eymür Özü, Eski Köy Deresi, Gavur deresi, Çatalbaş Deresi, Büyük Öz Deresi, Fındıklı Deresi, Ballı Dere, Pazarlı Dere, Sapmaz Deresi; Aköz ve Çaraöz Çayları bulunmaktadır. Akören Köyü’nün doğusunda, 50.000 m2 lik bir alanda kendiliğinden oluşmuş küçük bir doğal göl bulunmaktadır. Alaca baraj ve gölet bakımından oldukça zengindir. Bu baraj ve göletler kuruldukları bölgedeki derelerden gelen akarsulardan, kışın yağan kar sularından ve zaman zaman yağan yağmur sularından beslenip dolmaktadır. Koçhisar Barajı, Alaca (Evci Barajı), Örükaya Göleti, Atatürk Göleti, Bozdoğan Göleti, Sincan Göleti, Geven Göleti, Sarısüleyman Göleti, Çatak Göleti, Soğucak Göleti, Gökören Göleti, Alacahöyük Göleti, Büyükdere Göleti ve Seyitnizam Göleti bunların başında gelmektedir. Yüzölçümü 1.375 km2 olup, toplam nüfusu 50.292’dir. İlçenin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Tarım alanında yetiştirilen en önemli ürünler buğday, arpa ve şeker pancarıdır. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilik de yapılmaktadır. Hayvancılıkta sığır, koyun keçi yetiştirilmektedir. Hititlerin önemli bir merkezi olduğundan ve Alacahöyük başta olmak üzere yörede arkeolojik kalıntı ve buluntuların oluşundan ötürü turizm yönünden ekonomisinde önemli derecede yer almaktadır. Alaca’nın 17 km. kuzeybatısında yer alan Alacahöyük yöredeki en önemli arkeolojik alan olup, aynı zamanda ilçenin eski tarihi hakkında bilgi vermektedir. Burası ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur. 1861 yılında ise G. Perrot Anadolu gezisi sırasında höyüğe gelmiş ve kapının sağ ve solundaki dört köşe kulenin planı ile orthostatlardan birini açığa çıkarmıştır. Perrot bu çalışmadan sonra bu kabartmaların Hitit dönemine ait olduğunu da ilk olarak ileri süren kişi olmuştur. W. Ramsey de Wilson ile birlikte 1881 yılında höyüğü inceleyerek birkaç yeni kabartmayı daha önce bilinenlere eklemişlerdir. 1893 yılında ise E. Chantre höyüğe gelmiş ve o da sfenkslerin arasındaki dört köşe dehlizi ve onun gerisindeki ikinci kapıyı ve kapının sövelerini ortaya çıkarmıştır. Daha sonra 1906 yılından beri Boğazköy’de çalışan H. Winckler, Makridi Bey ve İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Ethem Bey’in teklifi üzerine Höyük’te araştırma yapmaya karar vermişlerdir. Höyük’te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok’un gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1997 yılında Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından tekrar başlanmıştır.Yapılan araştırma ve kazılar sonucunda Alacahöyük’ün Kalkolitik Çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak iskâna sahne olan höyükte 4 kültür katı tespit edilmiştir. Tarihçesi Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nun Anadolu’daki egemenliğine son vermesiyle birlikte bu yörede karışıklıklar başlamıştır. Helenistik dönemde Alaca ile ilgili bilgilere kaynaklarda rastlanmamaktadır. MÖ.85’ten sonra Galatlar Roma’ya bağımlı olarak yörede bir süre hüküm sürmüşler, Çorum ve çevresinde yapılan kazılarda da Galatların İskilip, Bayat, Avkat, Boğazköy ve Eskiyapar çevresinde yaşadıklarını göstermiştir. Pontusların Romalılara yenilmesi sonucu Çorum ve çevresinin ile birlikte Alaca da Romalıların egemenliği altına girmiştir. Nitekim Alaca çevresinde; Alaca Höyük, Eskiyapar, Çikhasan-Pazarlı, Tutluca, Kabil Kalesi vb birçok ören yerlerinde Roma devri mezarlara, sikkelere, takılara, seramik parçalarına rastlanmakta olup, bu döneme ait eserler Çorum Müzesinde, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde ve Ankara Anadolu Medeniyetler Müzeleri’nde sergilenmektedir. Malazgirt Zaferinden (1071) sonra Alaca’ya Türkmen Boyları yerleşmiş, çevrede bazı dergâh ve yapılar olduğu kaynaklardan anlaşılmıştır. Örneğin Alaca’nın 18 km. kuzeybatısında Kalehisar-Demirli (Mahmudiye köyü) Behramşah Külliyesi ve bir Bektaşi dergâhı yapılmıştır. Daha sonra Eretna Beyliği burada hüküm sürmüş, daha sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Çorum’da gelişen Celali isyanları zaman zaman Alaca’ya da sıçramıştır. Şemseddin Sami’nin Kamüsü’l Âlam’da Alaca’yı “ Ankara İli’nin Yozgat Sancağına bağlı küçük bir kasaba” olarak tanımlamaktadır. Daha önceki yıllarda bucak olan ve Hüseyinabat olarak tanınan Alaca 1919’da ilçe yapılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra çevresindeki arkeolojik kalıntılardan ötürü Hüseyinabat yerine Alaca ismi buraya verilmiştir. Alaca ve çevresinin Hitit arkeolojisi yönünden önemli kalıntılarının yanı sıra günümüze gelen yapılarının başında; Hüseyin Gazi Türbesi Alaca Hüseyin Gazi Medresesi Kalehisar (Behramşah) Medresesi Alacahöyük Müzesi gelmektedir.
  16. _asi_

    Çorum-Alacahöyük

    ALACAHÖYÜK KAZILARI ESERLERİ
  17. _asi_

    Çorum-Alacahöyük

    ALACAHÖYÜK KAZILARI ESERLERİ
  18. _asi_

    Çorum-Alacahöyük

  19. _asi_

    Çorum tarihi

    ÇORUM OLAYLARI Çorum Katliami, Çorum'da 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen sağ-sol ayrımı temelinde, mezhep çatışması yüzünden Çorum ilinde ortaya çıkan kanlı olaylar. Ülkücülerin, Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesine saldirmasi üzerine, çogu Alevi olmak üzere 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar. Olaylar öncesi ortam Olaylardan hemen önce Çorum Emniyet Müdürü Hasan Uyar görevinden alınarak yerine Tunceli'de görev yapmış olan Nail Bozkurt atandı. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne MHP'li Fethi Katar getirildi. Çorum valiliğine Rafet Üçelli atandı. 40'a yakın polis memuru başka illere nakledildi. 1980 yılındaki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlama hazırlıkları sırasında kızların kıyafetleri bahane edilerek şu bildiri dağıtıldı: "Müslüman namusuna sahip çık" "19 Mayıs gösterileri adı altında yine namus bacılarımızın iffet ve hayasına haince saldıracak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçalıyor, içimize kan akıtılıyor." "Yine müslüman evlâdı kan ağlamaya kafir düzen tarafından soyularak, en müstehcen ve kepaze kılıkta teşhir edilecektir. Bin yıllık mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi? Kurtuluş Savaşında namusunu Yunan eli kirletmektense ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sızlamaz mı? Ey müslüman, düşün, süngüyle ama karnında çocuk çıkarken zihniyetle bu zihniyetin farkı ne? Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen müslüman sen de düşün... Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu hadis-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CİHAD edenlere..." "İslâmcı Gençlik Gün Sazak'ın öldürülmesi ve protestolar Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) önde gelen isimlerinden Gün Sazak'ın 27 Mayıs 1980'de solcular ve komünistler tarafından öldürüldüğü iddiası üzerine Çorum'da da gerginlik arttı. Alevi ve Sünni mahalleleri arasında barikatlar kuruldu ve sokağa çıkma yasağına karşın, çatışmalar oldu. Bu suikasti protesto etmek üzere ülkenin farklı yerlerinde eylem yapan MHP taraftarı ülkücülerin gösterileri şiddet olaylarına dönüştü. Sivas'ta 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’un en işlek caddesinde, çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan ülkücüler “kanımız alsa da zafer İslâmın, Kana kan, intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçtüler. Yürüyüşte cadde üstündeki çok sayıda dükkân zarar gördü. Aynı şekilde 29 Mayıs'ta yapılan gösteriler sırasında da çok sayıda ev ve iş yeri ateşe verildi. Çorum'daki gösteriler sırasında da TÖB-DER üyesi bir öğretmen ülkücüler tarafından öldürüldü, bir çok dükkân tahrip edildi. Kentin çevre il ve ilçelerle bağlantıları göstericiler tarafından kesildi. Alevilerin ve solcuların,saldırganlara silahla karşılık vermeye başlaması üzerine, olaylar çatışmaya dönüştü ve askeri birlikler bölgeye müdahale etti. Olayların başlaması Mayıs ayında yaşanan bu gerginlik askeri müdahaleye karşın devam etti. 30 Haziran'da MHP yanlısı bir işadamına ait bir otomobilden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) taraftarlarının ve diğer solcuların yoğun olduğu bölgelerde sivillerin üzerine ateş açıldı. 1 Temmuz sabahı da bazı mahallelerde ve SSK çevresinde halkı "cihata" çağıran bildiriler dağıtıldı. Aynı günün akşamında Emniyet Müdürü Hasan Uyar'ın emri üzerine, sol çevreden ve Alevi önde gelenleri arasından pek çok kişiyi gözaltına aldı. Aynı saatlerde Alevi mahallelerinde halkın üzerine ateş açıldı ve evler ateşe verildi. Bir çok insan rehin alınıp işkenceye maruz kaldı. Olaylar sırasında 4 kişi öldü. Ertesi gün kentin giriş çıkışlarını kontrol altına alan ülkücüler pazar için kente gelen Alevi köylülerin traktörlerini ve mallarını yakıp, işkence yaptılar. Cuma namazını kılmakta olan (4 Temmuz 1980) cemaat, Komünistler Alaeddin Camii'ne silah ve bombalarla saldırdılar gibi asılsız haberlerle kışkırtıldı.Halk, sokaklara dökülünce, olayın hazırlayıcıları eyleme geçerek evlere, iş yerlerine saldırdılar. Bunun sonucunda Ulu Camii yakınında bir işçi öldürüldü. Milönü Mahallesi girişinde bulunan Alaaddin Camii hoparlörlerinden "Allah Allah" sesleri yayınlanmaya başlayınca, yeniden saldırıya uğradığını düşünen mahalle halkı mahalle çıkışına doğru kaçmaya başladı. Bu kitlenin üzerine hem ülkücüler, hem de polis tarafından ateş açılması sonucu bir çok kişi öldü ya da yaralandı. Aynı zamanda TRT'nin akşam haberlerinde Çorum'daki olayların "Alaaddin Camii'ne ateş açılmasıyla başladığını" duyurması galeyanın devam etmesine yol açtı ve göstericilerin aslında Devletin içinden olduğunu gösterdi. 5 Temmuz'da solcuların yoğun bulunduğu Milönü Mahallesi'nde polis solculara karşı yeni tutuklamalar başlattı. Bir yandan da çevre kentlerden ve köylerden ülkücüler Çorum'da birikmeye başladılar. Olaylar sırasında Alevi mahallelerinden ülkücüler tarafından rehin alınan 10 kişi MHP il başkanı İsmail Taştan ve Çorum Ülkücü Gençlik Derneği başkanı Seydi Esenyel'in talimatlarıyla öldürüldü. Olaylar sırasında toplam 57 öldürülen insanın yanı sıra, iki yüzü aşkın kişi de ağır yaralandı. Üç yüze yakın bina tahrip edildi. Altı yüz kadar aile göçe zorlandı. Çorum olayları , Kahramanmaraş Olayları ile birlikte o yılların en büyük olaylarından biridir. Sünniler ile Aleviler arasında sokak çatışmaları başladı. Alevilerin konutları, iş yerleri kundaklanarak yakıldı; ölenler oldu. Olayların genişlemesi üzerine Samsun, Amasya ve Kayseri'den Çorum'a güvenlik güçleri ve askeri birlikler getirldi ve yeniden sokağa çıkma yasağı kondu. Olayların yatıştırılabildiği 10 Temmuz tarihine gelindiğinde resmi rakamlara göre 26 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda vatandaş yaralanmış, evler,iş yerleri yakılıp yıkıma uğramıştı. Kayıp ihbarlarının sayısı ise 100'ün üzerindeydi. Bu olaylardan sonra, Çorum'dan 600 kadar aile başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.
  20. _asi_

    Çorum tarihi

    Çorum il toprakları tarihi devirlerin en başından beri insan yerleşimine sahip olmuştur. Yanı zamanda kadim devirlerde kurulan ilk merkezi anadolu siyasi birliği ve devleti bu topraklardan çıkıp anadoluya hükmetmiştir. Kadim Hitit'lerin başkenti Hattuşaş Çorum ilindedir. Tarihi devirlere bakıldığında Alacahöyük, Hattuşaş, İskilip, Kuşsaray, Pazarlı, Eskiyapar, Büyükgülücek çevresinde yapılan arkeolojik kazılarda ve torpaküstü buluntularından anlaşılır ki Kalkolitik Devir ile İlk Tunç Devrine tarihlenen araç, gereç ve siahlar bulunmuştur. M.Ö. ? - M.Ö. 4000 - Kalkolitik Dönem M.Ö. 3000 - M.Ö. 2000 - İlk Tunç Çağı, (bu dönemden kalma İskilip'te bakır izabe ocağı (dökümhane) olduğu MTA tarafından bulunmuştur). M.Ö. 2000 - M.Ö. 1650 - Orta Tunç Çağı M.Ö. 3000? - M.Ö. 1650 - Hatti dönemi ve İskilip merkezinde Anadolunun ilk sağlık kültü olan Yivlik kayası ve suyu kenarındaki Asklepios'un kurulması M.Ö. 2000? - M.Ö. 1300 - Kaşkalar (İskilip ve kuzeyi) M.Ö. 1650 - M.Ö. 1460 - Hitit Krallığı M.Ö. 1460 - M.Ö. 1200 - Hitit İmparatorluğu M.Ö. 1200 - M.Ö. 700 Paflagon (Kızılırmak'ın batısı) M.Ö. 750 - M.Ö. 330 Frig M.Ö. 676 - İskit akınları M.Ö. 550 - M.Ö. 332 - Pers akınları (Kızılırmak'ın doğusu) M.Ö. 300 - M.Ö. 200 Galat egemenliği, iskilip Galatların ikinci krallık merkezi oldu. M.Ö. 323 - M.S. 170 - Kapadokya (Kızılırmak'ın doğusu) M.Ö. - M.S. - Pontus 175 - 395 - Roma İmparatorluğu 395 - 1071 - Bizans İmparatorluğu hükümdarlığı dönemi 3 Eylül 968 - Çorum, Amasya ve Kastamonu civarında deprem 1050 - Merkez üssü Amasya olan bir deprem 1074 - Çorum'un Bizans İmparatorluğu'nun elinden alınması. 1075 - Çorum'un Bizans'tan alındığı yıl yaşanan Danişmend depremi . 1080 - Türklerin (Danişmentliler Beyliği'nin) yöreye kalıcı olarak yerleşmeleri ve şimdiki Çorum şehrini kurmaları 1097 - 1101 - Haçlı ordusunun saldırısı 1109 - Danişmentlilerin yöreye tamamen egemen olmaları 1175 - Anadolu Selçukluları'nın eline geçti. 1240 - Babai ayaklanması 1240+ - İskilip; Ceceli Aşireti Cece oğullarından Yahya Bey’in idaresinde girer daha sonra Nureddin Caca aşiret beyi olur. 1257 - İskilip, Ulucami (Çarşı Camii) deprem nedeniyle yıkıldı ve yeniden yapıldı 1272 - Aslen İskilipli olan Kırşehir Emiri Caca Nureddin (Nureddin Cibril bin Caca) İskilip'e vakıf olarak medrese, camii ve hamam yaptırdığına dair vakfiyenamesini kaleme alır. İskilip kütüphanesininde yazılı tarih içinde ilk kuruluşuda bu vakfiyede yer alan medrese kitaplığına dayanır. 1283 - Mecitözü Elvan Çelebi Tekkesi açıldı. 1300 - iskilip ilçesi merkezli olarak bölge Germiyanoğullarının idaresine girdi. 1344 - İskilip ilçesi'nin batısında yer alan dağlık alanlar sınır olmak üzere bölge Eretna Beyliği'ne dahil oldu. 1352 - Mecitözü Elvan Çelebi Zaviyesi 1381 - Çorum havarisi Eretna devletinin el değiştirmesi sonucu Kadı Burhaneddin hükümranlığına dahil oldu. 1391 - Kısa bir süre için Osmanlı devleti hükümranlığına dahil oldu. 1392 - Kadı Burhaneddin, Şehzade Ertuğrul komutasındaki Osmanlı devleti ordusunu Çorum yakınlarında (Kırkdilim) yendi ve bu savaşta Yıldırım Beyazıd'ın taht varisi oğlu Ertuğrul öldü. 1398 - Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey tarafından Kadı Bürhaneddinin öldürülmesiyle birlikte Çorum ve havarisinin Osmanlı devleti hükümranlığına dahil olması. 1398 - Çorum, şimdiki Sivas şehirinin merkezi olduğu 'Rumiye-i Suğra' adını taşıyan Osmanlı eyaletine bağlı sancak merkezi oldu. 1409 - II. Bayezid zamanında olan deprem 40 gün devam etmiştir. 1416 - İskilip ilçesi, Çelebi Mehmed tarafından Osmanlı devletine kalıcı olarak dahil oldu. 1419 - Tekkeköy Abdalata Tekkesi 1423 - Çorum, şimdiki Amasya şehirinin merkezi olduğu eyalete bağlı sancak merkezi oldu. 1427 - Yörgüç Paşa, Osmancık ve Çorum'da asileri yenerek yeniden merkezi otoriteyi sağladı. 1428 - Osmancık, İmaret Camisi 1435 - Kara Yülük Osman Beyin iki oğlu Osmanlıya sığınırak önce Mecitözü şimdiki Elvançelebi beldesindeki Elvan Çelebi Dergahına gelirler bunu haber alan devrin padişahı II. Murad, Hasan ve Üveys adlı bu iki kardeşe ve ailelerine İskilipi Tımar olarak verir. 1436 - Yörgüç Paşa, İskilip şehirine Amasya'da kurulu vakfına irad/gelir edilmek üzere hamam yaptırdı. 1446 - Deprem, çok şiddetli olur ve halk arasında Danişmend Zelzelesi yahut Küçük Kıyamet denilir. 40 gün aralıklarla sürer . 1484 - Osmancık, Sultan II. Bayezıd Köprüsü 1512 - I. Selim'in tahta çıkışı esnasında Çorum yöresinde Alevi kalkışması. 1514 - Şiddetli depremde Çorum'un üçte biri yıkılırak harap olur. Bu deprem sonrasında halkın çoğunluğu Mısır'a göç etmek zorunda kalmıştır. 1543 - 30 kadar evi yıkan bir deprem . 1559 - Gülabibey Camii'nin de yıkıldığı ve şehire zarar ziyan veren bir deprem. 1560 - Çorum yöresinde medrese talebelerinin kalkışması. 1579 - Deprem, bu depremden halk çok mağdur oldu ve hububatdan alınan vergi o yıl alınmamıştır. 1582 - Yeşilırmak yöresinde yoğunlaşan ayaklanmaların sonucunda güpegündüz İskilip'in silahlı ayaklanmacılarca basılması. 1585 - Çorum ve Amasya depremi. 1591 - Çorum, şimdiki Ankara şehirinin merkezi olduğu eyalete bağlı sancak merkezi oldu. 1595 - Çorum, şimdiki Amasya şehirinin merkezi olduğu eyalete bağlı sancak merkezi oldu. 1601 - Celali kalkışmasının elebaşısı Karayazıcı'nın öldürülmesi. 1601 - 1610 - Büyük Kaçgunluk Devri devlet erkinin yörede tümden ortadan kalktığı bu dönemde; İskilip, Merzifon, Osmancık ve Gümüş yerleşimlerine Süleyman, Kara Ahmet ve Musa adındaki şefelerin önderliğinde suhte ve leventlerin baskınlar yaparak insanların mallarını ve erkek çocuklarını kaçırmışlardır. 1692 - Büyük bir deprem olmuştur, şehirler ve köyler harap olmuştur. 1729 - Çorum'da kuşluk vaktinde deprem oldu. Aynı gün altı kere deprem oldu, bir aydan fazla devam etti, İskilip ilçesi'nin bütün evleri harap oldu. 1730 - Şimdiki İskilip kütüphanesinin ikincil temeli olan; Hocazade, Şeyh Hasip ve Hacıbey kütüphaneleri kuruldu. 1730 - Dedesli ovasında yer alan alevi köylerinin ilk kez kurulması. 1734 - Şiddetli bir deprem oldu. 1754 - Kalınsaz adı ile (Sungurlu) Yozgat'a bağlı nahiye oldu. 1756 - Şimdiki Çorum İl kütüphanesinin çekirdeği ve başlangıcı kabul edilen Elhaç Ali Efendi bin Mahmut vakıf kütüphanesi açıldı. 1759 - Şiddetli bir deprem oldu. 1763 - Çorum'un Çapanoğlu Ahmed Paşa'ya arpalık olarak verilmesi. 1793 - Çorum depremi. 1794 - Kalınsaz (Sungurlu) nahiyesi Çorum'a bağlandı. 1800 - Deprem ve 600 kişi şehiri terk eder. Bu deprem ve sonrası çıkan yangınları sonucu yılgınlığa düşen halkın büyük bir çoğunluğu Mısır'a göç etmiştir. 1822 - İskilip, Terzi Bekir kütüphanesi kuruldu. 1824 - Deprem halk uzun süre çadırlarda ikamet etti. 1828 - İskilip içme suyunun bilinen temellerinden olan Hacı Ali çeşmelerinin vakıf olarak kurulması. 1841 - Çorum, Sivas eyaletinden alınıp Ankara eyaletine bağlı sancak merkezi. 1848 - İskilip Camii Kebir (Ulu Camii) kütüphanesi kuruldu. 1863 - Çorum, sancak merkezi kazaya çevrildi. 1864 - Çorum, Yozgat sancağına bağlı kaza olarak bağlandı. 1864 - Osmancık, Amasya sancağına bağlandı. 1866 - Kalınsaz, Budaközü (Sungurlu) adı ile kaza oldu. 1866 - Hacıköy (Mecitözü) kaza oldu. 1866 - İskilip, Amasya'dan alınarak Çankırı sancağına kaza olarak bağlandı. 1866 - Ruslar tarafından Kafkasyadan sürgün edilen Çerkezler İskilip'e geldi. 1871 - Mecitözü Rüşdiyyesi açıldı. 1872 - Çorum Rüşdiyyesi açıldı. 1872 - İskilip belediye teşkilatı kuruldu. 1875 - İskilip, Kastamonu Vilayetine bağlı. 1876 - Çorum belediye teşkilatı kuruldu. 1879 - İskilip ve Sungurlu'da Rüşdiyye okulları açıldı. 1890 - İskilip ilçesi, Amasya sancağına kaza olarak bağlandı. 1891 - Osmancık belediye teşkilatı kuruldu. 1894 - Çorum, Ankara vilayetine bağlı olarak yeniden sancak merkezi yapıldı ve İskilip, Osmancık ile Sungurlu kazaları Çorum Sancağına bağlandı. Çağımızdaki siyasi idarenin banisi oldu bu durum. Bu durum devirin Osmanlı paşası Yedi Sekiz Hasan Paşa'ın gayreti ile meydana gelir. 1895 - Çorum Hasan Paşa Kütüphanesi kuruldu. 1902 - Çorum İdadi mektebi faaliyete geçirildi. 1905 - Alaca belediye teşkilatı kuruldu. 1908 - İskilip merkezli büyük yıkıma yol açan deprem. 1911 - Kargı belediye teşkilatı kuruldu. 1914 - Çorum, yeni bir padişah salnamesi ile Ankara'ya bağlı sancak merkezi olur ve İskilip, Osmancık, Sungurlu, Mecitözü ile Alaca'da Çorum'a bağlı kılınır. 1919 - Hüseyinabad (Alaca) nahiyesi kaza yapıldı. 1920 - Çapanoğlu, Pontus ve Aynacıoğlu ayaklanmaları. Bu ayaklanmalar Çorum merkez ilçesinin doğu ve kuzeyinde etkili oldu. 1920 - Çerkez Ethem ve birliklerinin isyancıları yenmesi. 1921 - Çorum Türkiye Cumhuriyeti'nin müstakil sancak oldu. 1924 - Çorum Türkiye Cumhuriyeti'nin müstakil vilayeti oldu. 1924 - İskilip Halk kütüphanesi Caca Bey mescidi yanında ilk düzenli yerinde açılır. 1925 - İdadi Mektebi ortaokul yapıldı. 1925 - Yazılı tarih boyunca Kızılırmak üzerinde bilinen İskilip - Çorum arası ilk köprü ahşap olarak kullanıma açıldı. 1929 - Çorum Meteoroloji İstasyonu kuruldu. 1932 - Çorum'da modern un üretiminin başalngıcı olan Hatap Un Fabrikası üretime başladı. 1932 - Hüseyinabad kazasının adı Alaca olarak değiştirildi. 1932 - Çorum Kızılay Şubesi açıldı. 1939 - Merkez üssü Erzincan olan deprem Çorum ve havarisinde yıkıma neden oldu. 1941 - Alacahöyük Müzesi açıldı. 1943 - Çorum'da meydana gelen depremde 2554 ev yıkıldı ve 618 kişi öldü. 1945 - İskilip ilçesine tümü bağlı Dedesli Ovası köylerinin ırmağın doğu yakasında kalanlarının tümü Çorum merkez ilçeye dönemin valisinin ısrarıyla bağlanması. 1946 - Çorum'da ilk kez toprak sanayisi olarak Yıldız Kiremit ve Tuğla Fabrikası kuruldu. 1953 - Kastamonu ili ilçesi Kargı, Çorum iline dahil oldu. 1957 - Çorum Çimento Fabrikası faaliyete başladı. 1958 - Bayat belediye teşkilatı kuruldu. 1958 - İskilip ilçesinin nahiyesi olan Alagöz, Bayat adıyla ilçe olarak Çorum vilayetine dahil oldu. 1959 - Mecitözü ilçesinin nahiyesi olan Ortaköy ilçe olarak Çorum vilayetine dahil oldu. 1966 - Boğazköy Müzesi açıldı. 1966 - Çorum'da makina sanayisinin başlangıcı olan Çağıl Makina faaliyete başladı. 1968 - Çorum Müzesi açıldı. 1969 - Uğurludağ belediye teşkilatı kuruldu. 1973 - Çorum makina imalat sanayisinin öncülerinden olan Arsan Makina İmalat Tic. A.Ş. 1975 - İki yıllık yüksek okullar açıldı; Makina Meslek Yüksek Okulu ve Eğitim Enstitüsü. 1975 - Çorum Yem Fabrikası üretime girdi. 1976 - ÇOPİKAS A.Ş. kuruldu, kâğıt ve oluklu mukavva fabrikası üretime başladı. 1977 - Çorum Organize Sanayi Bölgesi işletmeye açıldı. 1977 - Çorum Süt Peynir ve Tereyağı Fabrikası üretime başladı. 1980 - Tarihe Çorum Olayları diye giren Alevi - Sunni kışkırtılmasında ölenler oldu ve Çorum merkez ilçede çok sayıda aile Çorum'dan göç etti. 1981 - Çorum'un ilk demir çelik dökümhanesi olan Kızılırmak Döküm Sanayii ve Ticaret A.Ş. açıldı. 1981 - Ayvaz Kale Kiremit Fabrikası işletmeye açıldı. 1981 - İlk kez Hitit Festivali düzenlendi (16 Eylül 1981). 1982 - İl genelindeki kiremit ve tuğla fabrikası sayısı 40 adete ulaştı. 1985 - Çorum makina imalat sanayisinin öncülerinden olan Altan Makina ve Çelik Döküm Ltd. Şti. faaliyete geçti. 1987 - Çorum'da döküm sektörüne yönelik makine modeli imalatı yapan ilk firma Çorum Özmakina Model ve Döküm San.Tic.Ltd.Şti. faaliyete başladı. 1987 - Çorum'un ilk yüksek evsaflı krom çelik dökümhanesi olan Duduoğlu Çelik Döküm Sanayii Ticaret A.Ş. faaliyete girdi. 1987 - Hayat şırınga, Hayat Tıbbi Aletler ve Oluklu Mukavva San. Ve Tic. A.Ş kuruldu. 1987 - İskilip ilçesinin bucağı olan Uğurludağ ilçe olarak Çorum iline dahil oldu. 1987 - Sungurlu ilçesinin bucağı olan Boğazkale ilçe olarak Çorum iline dahil oldu. 1990 - Osmancık ilçesinin bucağı olan Dodurga ilçe olarak Çorum iline dahil oldu. 1990 - Çorum merkez ilçesinin bucağı olan Laçin ilçe olarak Çorum iline dahil oldu. 1990 - İskilip ilçesinin kasabası olan Karaören adı değiştirilip Oğuzlar adıyla ilçe olarak Çorum iline dahil oldu. 1996 - 5.6 ve 5.4 şiddetinde peşpeşe iki deprem olur, can kaybı olmadı.
  21. _asi_

    Aksaray - Eskil

    ESKİL Aksaray İli'ne 67 km. uzaklıkta, Tuz Gölü'nün güneyinde yer alan Eskil, düz bir ova üzerine kurulmuştur. Aksaray- Konya Devlet Karayolunun 50. Km.de bulunan İlçeye bağlı Eşmekaya Kasabasından kuzeye doğru , Aksaray – Cihanbeyli yolunun 17. Km.de ve Tuz Gölü’ nün güneyinde Eskil İlçe Merkezi bulunmaktadır. Eskil’ de doğal su kaynakları, dağlar ve tepeler bulunmamaktadır. Doğal bitki örtüsü steplerdir. İlçe Merkezinin kuzeyinde Tuz Gölü'ne kadar olan saha bataklık ve sazlık durumundadır. İlçenin yüzölçümü 1.601 km2 , toplam nüfusu 28.952'dir.1990 yılında ilçe konumuna getirilmiştir. İlçe Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Halkın %90’ı tarımla, % 10’u ticaretle uğraşmaktadır. Tarım genellikle pancar ve hububat ekimi şeklindedir. Eskil'in tarihi ile ilgili kaynaklarda yer alan bilgiye göre; Eski İl olarak geçen Eskil’in ilk kurulduğu yer bugün Gavuröreni olarak bilinen ve İlçenin daha kuzeyinde, Tuz Gölünün yakınında bulunan alandır. Anadolu Selçuklu Hakimiyeti ile birlikte Sultan II. Kılıçarslan tarafından Eskil ve çevresine Türk boyları yerleştirilerek bölge Türkleştirilmiştir. Selçuklular zamanında Eskil’ in Karaman Vilayetine bağlı Esb-Keşan Kazalar grubuna merkezlik yaptığı bilinmektedir. İlçede, Ortakuyu, Köşk, Çukuryurt, Hacıeyvatlı (höyüklü), Mutlu, Culfa, Sarsak, Tosun yaylalarında höyükleri bulunmaktadır. Bizanslılardan kalma tiyatro yeri kalıntıları günümüzde de görülebilmektedir. Bağdat yolu olarak bilinen tarihi yolun taş döşeli kısımlarına bayram düğün mevkiinde rastlanmaktadır. Eşmekaya kasabasının "Erdoğdu" mevkinin de eski bir yerleşim yeri olduğunu buradaki yeraltı şehir kalıntıları göstermektedir. Ayrıca Ortakuyu Yaylasında Bizans dönemine ait olduğu sanılan tiyatronun kalıntıları ve Eskil merkezde Selçuklulara ait Ulu Cami bulunmaktadır.
  22. _asi_

    Aksaray - Gülağaç

    GÜLAĞAÇ İç Anadolu Bölgesi'nin orta kısmında, Aksaray İline bağlı bir ilçe olan Gülağaç, doğuda Nevşehir, güneydoğuda Niğde, güneyde Güzelyurt, doğu ve kuzeyde de Merkez ilçe ile çevrilidir. Deniz seviyesinden 1.170 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 346 km2, ; toplam nüfusu 26.874'tür. İlçenin yakınındaki Kızılkaya Köyü çevresinde yapılan araştırmalar Hititlerin bu bölgeye yerleştiğini göstermektedir. Bunun yanı sıra Mamusan Barajı nedeniyle 1991 yılında Aşıklı Höyük'te yapılan kurtarma kazıları yörenin MÖ.8000 yılında yerleşime sahne olduğunu göstermiştir. Aşıklı Höyük ilk kez E.Gordon tarafından 1963 yılında bulunmuş, 1964'te I.Todd tarafından burada geniş kapsamlı bir yüzey araştırması yapılmıştır. Melendiz suyu üzerinde kurulan Mamasun Baraj Gölü'nden ötürü bu yerleşim alanı sular altında kalacağından 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Ü*** Esin başkanlığında 1991 yılında kazılara başlanmıştır. Kazılar sonunda Neolitik Çağa ait üç tabaka ortaya çıkarılmış, buradaki konutların taş temelsiz kerpiçten, dörtgen plânlı 2 veya 3 odalı oldukları görülmüştür. Bu evlere girişler tavandan olup, duvarlar sıvalıdır. Ve her odada ocaklara rastlanmıştır. Ayrıca burada yassı baltalar, sapan taşları, biley taşları, çeşitli tür ve renkte taş boncuk gibi buluntuların yanısıra diğer sürtme taş aletler, havanlar, havan elleri, ezgi taşları, alt ve üst öğütme taşları ve az sayıda olmakla birlikte maltızlar ele geçmiştir. Çok sayıda bulunan hayvan kemiklerinden de burada yaşayanların geçimlerini avcılıkla sağladıklarını göstermiştir. Bütün bu kalıntı ve buluntular MÖ.10.000-9.000 yıllarında Aşıklı Höyüğün Orta Anadolu'da Neolitik Çağın önemli bir merkezi olduğunu göstermiştir. Eskiden merkez ilçeye bağlı iken, 1990 yılında 12 köy bir araya getirilerek Ağaçlı adı Gülağaç olarak değiştirilmiş ve ilçe konumuna getirilmiştir.Gülağaç belediyesi 1957'de kurulmuştur.
  23. _asi_

    Aksaray - Güzelyurt

    GÜZELYURT İç Anadolu Bölgesi'nde Aksaray İline bağlı bir ilçe olan Güzelyurt, doğusunda Niğde, güneyinde yine Niğde ili ile Merkez ilçe, batısında Merkez ilçe, kuzeyinde de Gülağaç ilçesi ile çevrilidir. Güzelyurt (Gelveri), Aksaray’ a 45km., Ihlara vadisine ise 15km.uzaklıktadır. Doğal konumu, XIX.yüzyıla ait mimarlık örnekleriyle Kapadokya merkezleri arasında seçkin bir yeri vardır. Güzelyurt'taki ilk yerleşimin Paleolitik çağlarda başladığı ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. Yöre Asur, Hitit, Med, per, Kapadokya Krallığı, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminde yerleşim alanı olmuştur. Güzelyurt (Gelveri) Kapadokya Bölgesinde yeraltı şehirleri, kayalara oyulmuş eserler, Bizans dönemi yapıları, kiliseler ve manastırları ile tanınmıştır. Tarihte ilk kez, Hıristiyanlığın yayılması için çalışan Nazianuslu Gregor adlı din adamının Güzelyurt’u önemli bir merkez haline getirmesiyle ismini duyurmuştur. Güzelyurt’ ta, Yüksek Kilise, Kızıl Kilise, Silvişli Kilise, Ahmatlı Kilise ve koç Kilisesi bulunmaktadır. Ayrıca 1891 tarihinde kilise olarak inşa edilen ve halen cami olarak kullanılan kitabeli bir yapı da Güzelyurt’ a ayrı bir özellik katmaktadır. Aksaray, Güzelyurt yolundan ulaşılan Belisırma bölgesinde X.-XIII.yüzyıla tarihlenen Bizans üslubunda fresklerle süslü kiliseler bulunmaktadır. İlçe sınırları içerisinde bulunan Selime, Ihlara vadisinin bitiminde yer almaktadır. Selime köyünde dik bir yamacın eteklerine yaslanmış peribacaları, bazilika tipindeki katedrali, köye adını veren ve Selçuklu Dönemi’ ne ait Selime Sultan Türbesi, kayaya oyulmuş kalesi ve kaya kiliseleri bulunmaktadır. Aksaray’a 40 km.uzaklıktaki Ihlara Vadisi de Hasandağı’ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler sonucu oluşmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen ’Potamus Kapadukus’ denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara’dan başlar, Selime’de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100 -150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır. Ihlara vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri olmuştur. Ihlara vadisi kiliselerindeki süslemeler VI.yüzyılda başlayarak XIII. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Eskiden Merkez ilçeye bağlı bir bucak iken 1989'da ilçe konumuna getirilmiştir. Güzelyurt Belediyesi 1916'da kurulmuştur. İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler şunlardır: Kaya Cami Ağaçaltı Kilisesi (Daniel Pantanassa) Pürenli Kilisesi Kokar Kilisesi Yılanlı Kilise Saint Georges (Kırkdamaltı) Kilisesi Sümbüllü Kilise Yüksek Kilise Ala Kilise Kızıl Kilise Aziz Gregorius Kilisesi (Kilise Cami) Aziz Anargiros (Bucak) Kilisesi Bahattin Samanlığı Kilisesi Çanlı Kilise Eğritaş Kilisesi Kale Manastırı Kilisesi Direkli Kilise Karagedik Kilisesi Selime Sultan Türbesi Ali Paşa Türbesi Baydı Hatun Türbesi Kaya Cami Güzelyurt ilçe merkezinde bulunan Kaya Camisi’nin büyük bir bölümü kayalar üzerine ve kayadan oyma olarak yapıldığından Kaya Camisi ismi ile anılmıştır. Caminin ilk yapımının XIV.yüzyılda olduğu sanılırsa da yapılan değişiklikler nedeniyle özelliğini yitirmiş, orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Bu caminin bulunduğu yerde bir kilisenin olduğu sanılmaktadır. Hıristiyanlığın yayılması için çalışan Nazianuslu Gregorius isimli din adamı Güzelyurt’u merkez haline getirmiş ve burada bir kilise yaptırmıştır. Kaya Camisi’nin iç mekan basit olup, bezeme yönünden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Üst örtüyü tonozlar meydana getirmiştir. Ağaçaltı Kilisesi (Daniel Pantanassa) İhlara Vadisi’nde, vadiye giriş merdivenlerinin güneyinde yer alan Ağaçaltı Kilisesi, Bizans sanatında kapalı haç plan düzenindeki kiliseler grubundandır. Haçın kolları beşik tonozlarla örtülmüştür. Kilisenin orta mekânı yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Girişin ekseninde apsit bulunmaktadır. Bu kilisenin IX.-XI. Yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır. İç mekan bezemeli ve İncil’den alınmış sahnelerle kaplıdır. Haçın kollarındaki tonozlarda bitkisel ve geometrik motifler egemendir. Burada gri ve sarı renklere ağırlık verilmiştir. İncil’den alınmış sahneler daha çok apsit duvarları ve kilisenin orta mekanında bulunmaktadır. Bunların başında İsa’nın doğumunun müjdelenmesi, Üç Müneccim Olayı, Mısır’a Kaçış, Vaftiz, Hz.Meryem’in Ölümü, Daniel’in aslanlar arasında bulunuşu, fresklerle tasvir edilmiştir. Ayrıca merkezi kubbede Hz.İsa’nın göğe yükselişi ve diğer azizlerin tasvirleri bulunmaktadır. Pürenli Kilisesi Ihlara’da kayalara oyularak yapılan bu kilise X.-XIII. Yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Kapalı Yunan haçı planında olup, kuzey nefin batısına mezarlar yerleştirilmiştir. Kilisenin içerisi fresklerle bezenmiştir. Bunların arasında Martirler, İsa’yı yargılayan mahkeme, peygamberlerin kehaneti, Beytüllahim’e Yolculuk, Kudüs’e Gidiş, İsa’nın Çarmıha Gerilmesi, İsa’nın Göğe Yükselişi, Aslanlar Arasında Daniel, Anastasis ve Son Akşam yemeği bulunmaktadır. Kokar Kilise Ihlara Vadisi’ndeki Kokar Kilise IX.-XI. Yüzyıllarda yapılmıştır.Tek nefli bir kilise olup, içerisine bugün yıkılmış olan apsidinden girilmektedir. Bizans döneminde kayaların iç kesimlerine doğru oyularak kilise genişletilmiştir. Kilisenin içerisinde mezar odaları da bulunmaktadır. Freskleri ile tanınmış ve bu freskler günümüze oldukça iyi durumda ulaşmıştır. Bu freskoların XI.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Bezemelerde gri rengin hakim olduğu görülmektedir. Üzeri tonozlarla örtülüdür. Orta mekana rastlayan tonozun üzerinde Hz.İsa’yı sembolize eden büyük bir haç motifi vardır. Bu motifin etrafı dört bölüme ayrılmış ve geometrik bezemelerle süslenmiştir. Burada İsa’nın doğumunun Müjdelenmesi, Mahşer Günü, İsa’dan Şefaat dilenmesi (Deesis), Kudüs’ü Ziyaret, İsa’nın Doğumu, Üç Müneccim, Vaftiz, Mısır’a Kaçış, Son Akşam Yemeği, İhanet, Çarmıha Gerilen İsa, İsa’nın Göğe Yükselişi tasvir edilmiştir. Ayrıca İsa’nın Vali Platus’un önündeki konumu ve diğer havariler freskler halinde burada görülmektedir. Yılanlı Kilise Ihlara’da bulunan Yılanlı Kilise’nin IX.-XI.yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır. Bizans sanatında önemli bir yeri olan haç planlı kiliseler grubundandır. Güneyindeki bir dehlizden kilisenin beşik tonozlu narteksine geçilir. Kilisenin üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiştir. Kuzey duvarının içerisine de keşiş mezarları yerleştirilmiştir. Batı duvarında Yılanların saldırısına uğramış dört günahkâr kadınla ilgili freskolardan ötürü Yılanlı Kilise ismi ile tanınmıştır. Burada dört kadın tasvir edilmekte olup, birinci sahnede freskler tahrip olduğundan ne anlatılmak istendiği anlaşılamamıştır. İkinci sahnede yılanlar çocuğunu emzirmeyen kadının göğsünden , üçüncü sahnede yalan söylediği için kadını ağzından, dördüncü de ise itaat etmediği ve söz dinlemediği için kadını kulağından ısırmaktadır. Yılanlı Kilise’nin freskoları IX.-XI.yüzyıl arasında yapılmıştır. Burada çarmıha gerilen İsa, Kudüs’e gidiş, Meryem’in gömülmesi, Ziyaret, Son Mahkeme, İoannes Prodromos, İoannes Chrysostomos, Çocuk İsa, Havariler, Yuhannes başta olmak üzere İncil’den alınma sahneler tasvir edilmiştir. Saint Georges (Kırkdamaltı) Kilisesi Belisırma’nın en yüksek boyutlu kiliselerinden olan Sain Georges Kilisesi, altıgen planlıdır. Kilisenin 1283-1295 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Grekçe bir kitabe iç mekanı çepeçevre dolanmaktadır. Kuzeybatıdaki niş üzerinde İmparator II.Andronikos’un hüküm sürdüğü dönemde (1283-1295) kilisenin dekore edildiği yazılıdır. Bunu imparatorun eşi yaptırmıştır. Kilisenin içerisi fresklerle bezenmiş olup, bunların başında Hıristiyan azizleri, Meryem’in Ölümü, İsa’nın doğumu gibi sahnelere yer verilmiştir. Bu dini sahneler arasında Selçuklu Sultanı II.Mesut’un tasvirine yer verilmiş olması oldukça ilginçtir. Sümbüllü Kilise Ihlara’daki Sümbüllü Kilise’nin bir manastıra ait olduğu sanılmaktadır. İki katlı olan kilise büyük bir kaya kütlesinin içerisine oyularak XI.-XII.yüzyıllarda yapılmıştır. Kilisenin kayalara oyulmuş ikinci kat cephesinde dört dikdörtgen sütun, iki kapı ve üç sağır pencere bulunmaktadır. Bütün bu giriş kompleksinin üzeri düz bir lento ile sınırlanmıştır. Bunun altındaki birinci kat tamamen mağara şeklinde olup, burada mimari bir uygulama yapılmamıştır. Kilise freskolarla bezenmiştir. İncil’den alınma sahneleri içeren kompozisyonlar XI.-XII. yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Mikail ile Cebrail arasında Meryem, İsa ve fırında üç İbrani genci ile azizlerin tasvirleri vardır. Ayrıca İsa’nın doğumunun müjdelenmesi, Meryem’in Ölümü (Koimesis) ve Aziz tasvirleri görülmektedir. Yüksek Kilise Güzelyurt ilçe merkezine 3 km. uzaklıkta yer alan bu kilisenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Doğal kayalar üzerine kesme taştan yapılmış olan kilise iki ayrı bölümden oluşmuştur. Bunlardan birinci bölüm ibadet mekanı, diğeri keşişlere ait bölümdür. Orta bölüm kule şeklinde yüksek olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Her cephede bulunan birer pencere ile aydınlatılmıştır. Keşişlere ait bölüm ise daha alçak olup, düz bir dam ile örtülmüştür. Yüksek Kilise Ala Kilise Ihlara Vadisi’nin doğu yamacında kayalara oyulmuş bir manastır kilisesidir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında yapılmıştır. Kayalara oyularak yuvarlak kemerli bir giriş, bunun yanında yine yuvarlak kemerli küçük girişler ile cephe dikdörtgen direkler ve sağır pencerelerle hareketlendirilmiştir. Kilise üç kubbenin örttüğü mekanlardan meydana gelmiştir. Duvarlar ve üst örtüsü freskolarla kaplı olmasına rağmen bunların büyük kısmı harap olmuştur. Bu freskoların kilisenin yapılışından sonra IX.yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Kilisede İncil’den alınmış çeşitli sahneler görülmektedir. Son Akşam yemeği, Üç İbrani Genci, Meryem’in Takdisi, Anastasis, İsa’nın Doğumu gibi sahneler bulunmaktadır. Kızıl Kilise Güzelyurt, Sivrihisar Köyü’nde bulunan Kızıl Kilise, kırmızı kesme taştan yapıldığı için bu isimle anılmıştır. V.-VI.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kapalı Yunan haçı planında yapılan kilisenin orta nefinde dört sütunun taşıdığı, yuvarlak kasnaklı oldukça uzun bir kubbe bulunmaktadır. Bunun dışında kalan haçın kolları tonozlarla örtülmüştür. İç mekan fresklerle kaplı olmasına rağmen bunların büyük çoğunluğu tahrip olmuştur. Görülebilen bölümlerde İncil’den alınan sahnelerle bezendiği anlaşılmaktadır. Aziz Gregorius Kilisesi (Kilise Cami) Güzelyurt ilçe merkezindeki Aziz Gregorius Kilisesi’nin, MS.385 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Kapalı Yunan haçı planındadır. İbadet mekanının ortasını sekiz köşeli kasnak üzerinde oturtulmuş yüksek bir kubbe örtmektedir. Haçın kollarının üzeri de tonozlu olup, dıştan çatılıdır. Çeşitli dönemlerde onarım görmüş ve özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Apsit dışa doğru çıkıntılı olup, üzeri yarım bir kubbe ile örtülmüştür. Osmanlı döneminde camiye çevrilmiş, çan kulesi minareye dönüştürülmüştür. Kilisenin bahçesinde bir de ayazması bulunmaktadır. Harap durumdaki bu yapı halen Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılmaktadır. Aziz Anargiros Kilisesi (Bucak Kilisesi) Güzelyurt ilçe merkezinde bulunan bu yapının yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, IX.-XII.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kayalara oyularak yapılan kilisenin ön cephesi daha sonra duvarlarla kapatılmıştır. Kapalı Yunan haçı planındadır. Kilise 1884 yılında onarılmış, içerisindeki freskler bu onarımdan sonra 1887’de yapılmıştır. Hristiyan aleminde önemi olan bu kilisede Aziz Anargios’un yortu günü olan 1 Kasım’da tören düzenlenmekte ve Vatikan’dan buraya gelen hacılar bulunmaktadır. Bahattin Samanlığı Kilisesi Belisırma Köyü’nde bulunan bu kilise X.-XI.yüzyılda yapılmıştır. Tek nefli üzeri tonoz örtülü ve apsitli bir kilisedir. Ayrıca yan duvarlarında kayalara oyulmuş hücreler bulunmaktadır. Kilisenin freskleri günümüze iyi bir durumda gelmiştir. Bunların başında İsa’nın yaşamı ile ilgili sahneler bulunmaktadır. Apsit yarım kubbesinde tahtta oturan İsa, Mikael, Cebrail, Petrus ve Paulus madalyonlar içerisinde tasvir edilmiştir. Kilisenin içerisindeki kemerde İsa ve Melekler görülmektedir. Başlıca freskleri arasında İsa’nın doğumunun müjdelenmesi, Üç Müneccim, Beytüllahim’e Yolculuk, İsa’nın Doğumu, Yusuf’un Rüyası, Mısır’a Kaçış, Romalı vali Petrus’un çocukları öldürmesi, Elizabeth’in Takibi, Takdim, Vaftiz, Lazarus’un diriltilmesi, Kudüs’e Giriş, Son Akşam Yemeği, İsa’nın çarmıha gerilmesi, Anastasis sahneleri gelmektedir. Çanlı Kilise Aksaray’a 11 km. uzaklıktaki Akhisar Köyü’nün 4 km. uzağındadır. Kilisenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kilise ana kaya üzerine düzgün kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. İlk yapılışında kare planlı tek mekandan ibaret olan kilisenin sonraki yıllarda batısına narteks, kuzeyine şapel ve ek binalar yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle ana mekan yükseltilmiş ve açık Yunan haçı planına dönüştürülmüştür. Kilisenin içerisi fresklerle süslenmiş olup, bu freskler tahrip edilmiştir. Eğritaş Kilisesi Ihlara Vadisi’nin batısında bulunmaktadır. IX.-XI.yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır. Vadideki en eski kiliselerden biri olan bu yapının doğusunda bulunan bir kitabeden Hz. Meryem’e ithaf edildiği anlaşılmaktadır. Tek nefli, üzeri beşik tonozla örtülü olan bu yapının batısında mezar odalarına bağlanan ayrı bir mekan bulunmaktadır. Kilisenin içerisi İncil’den alınma sahneleri içeren fresklerle bezenmiştir. Bunların başında İki Melek arasına oturan İsa, iki Melek ve altı piskopos arasındaki Meryem, Hz.Yusuf’un Rüyası, Mısır’a Kaçış, vaftiz, Kudüs’e Giriş sahneleri gelmektedir. Bu fresklerin yıpranmış olmasına rağmen boyalarının çok renkli ve canlı olduğu da dikkati çekmektedir. Kale Manastırı Kilisesi Selime’de bulunan bu kilise bir manastıra aittir. BU yapı Kapadokya’daki dini yapıların en büyüklerinden birisidir. Yapı topluluğu iki büyük avlunun etrafına yerleştirilmiştir. Avlunun kuzeyinde düz tavanlı uzun bir hol bulunmaktadır. Bunun batısında manastırda yaşayan keşişlerin toplandıkları salon günümüze iyi bir durumda ulaşabilmiştir. Ayrıca avlu içerisinde kilise, mezar odaları, depolar ve mutfaklar bulunmaktadır. Kendine özgü bir yapısı olan bu kilisenin batısındaki bir duvarda şiirsel bir kitabeye yer verilmiştir. Manastırın VIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kilise içerisindeki freskolar X.-XI.yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Burada İncil’den alınmış sahnelere yer verilmiştir. Bunların başında Hz.İsa’nın Göğe Yükselişi, Müjde, Üç Müneccim, Mısır’a Kaçış, Elizabeth’in İzlenmesi, Vaftiz, Meryem’in Mabede Takdimi ve Aziz tasvirleri gelmektedir. Direkli Kilise Belisırma’da bulunan Direkli Kilise IX.-XI.yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Kapalı Yunan haçı planındaki bu kilisenin merkezi kubbesini altı sütun taşımaktadır. Üç mihrabı bulunmaktadır. Ayrıca içerisinde keşişlerin yaşadığı odalar ve mezar odaları bulunmaktadır. Kilisenin içerisi iki sıra halinde İncil’den alınmış sahnelerle bezenmiştir. Bu freskoların yanı sıra azizlerin etrafında Grekçe kitabeler de bulunmaktadır. Karagedik Kilisesi Belisırma’da kayalar üzerinde bulunan bu kiliseye Saint Ermolaos ismi de yakıştırılmıştır. XI.yüzyılda yapılan bu kilise üzerine düşen kaya parçalarından zarar görmüştür. Plan olarak Çanlı Kilise’ye benzeyen bu yapı da kesme taşlardan yapılmıştır. Kapalı Yunan haçı planındaki yapının orta mekanında dört sütunun taşıdığı pandantifli yüksek bir kasnak üzerinde kubbe bulunmaktadır. İç mekandaki fresklerin büyük bir bölümü harap olmuştur. Yalnızca güneydoğudaki hücrelerden birisinde “George kralın huzurunda ve işkence çarkı” sahnesi, kemerlerde aziz tasvirleri görülmektedir. Bu fresklerde Bizans resim sanatının özellikleri görülmektedir. KIZIL KİLİSE MANASTIR VADİSİ
  24. _asi_

    Aksaray - Ortaköy

    ORTAKÖY İç Anadolu Bölgesi'nde Aksaray İli'ne 55 km. uzaklıkta yer alan Ortaköy, doğusunda Nevşehir İli'ne bağlı Gülşehir, batısında Aksaray İli'ne bağlı Ağaçören ilçesi, güneyinde Aksaray İli ve kuzeyinde Kırşehir İli ile çevrilidir. İlçenin güney kesiminde 2137 m. yüksekliğindeki Ekecek Dağı bulunmaktadır.Tuz Göl'üne ulaşan peçeneközü deresinin kolları ile Kızılırmak'ın kollarından Höşür ve Köşkerliöz dereleri gibi küçük akarsularla sulanır. Ayrıca sulama amacıyla yapılan barajlardan ötürü Höşür Deresi üzerindeki Bozkır ile Köşkerliöz deresi üzerinde Kültepe Baraj gölleri bulunmaktadır. Yüzölçümü 750 km² olup, denizden yüksekliği; 1140 m.’ dir. 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 58.873'tür. İlçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Buğday, arpa, şeker pancarı, pataes, soğan, elma ve üzüm yetiştirilmektedir. Az miktarda da çavdar ve armut yetiştirilir. yaygın bir biçimde koyun yetiştirilen ilçede, halıcılıktan da gelir sağlanmaktadır. Ortaköy ve çevresinde, bugüne kadar kapsamlı bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Aksaray ve çevre illerde yapılan (Acemhöyük, Alişar, Boğazköy) kazılarda elde edilen belgeler de buraların İlk Tunç Çağı’na uzanan tarihini ortaya çıkarmıştır. Ortaköy çevresindeki Kalehöyük, Koçhasan Höyüğü ve Muratlı höyük gibi birden fazla kültür katları bulunan yerleşim merkezleri burada Hititlerin egemen olduğuna işarettir. Hititlerden sonra (M.Ö. VII. yy.)’da Frig’ler hakim olmuş, M.Ö.V.yüzyılda Pers İstilası ile birlikte Pers yönetimine giren yöreye, Makedonya Kralı Büyük İskender’in Asya seferi sırasında, Makedonyalılar hakim olmuşlardır. M.Ö. 323’de B.İskender’in ölümü üzerine, Kapadokya Krallığı, M.Ö.XVII.yüzyılda Roma İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. Roma İmparatorluğunun 395’de ikiye bölünmesiyle Kapadokya yöresinde Bizans hakimiyeti başlamıştır. Ortaköy ve çevresinde bu dönemden kalan madeni paralar, pişirilmiş toprak kaplar, içme suyu şebekeleri, harçlı konut kalıntıları, mezarlar ve çeşitli maden işletmeleri vardır. Ozancık (Ersele), Sarıkaraman, Harmandalı, Gökkaya gibi köy ve kasabalarda bu eserlere sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca Ortaköy İlçe merkezine 20 km. mesafede Reşadiye köyünde Yunus Emre Türbesi bulunmaktadır. Türbenin bulunduğu tepe,halk tarafından ziyaret tepesi olarak isimlendirilmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya giren Büyük Selçuklu devleti komutanlarından Melik Ahmet Danişmend Gazi, Aksaray ve çevresini ele geçirmiştir. Konya’nın Anadolu Selçuklu başşehri olmasının (1116) ardından Anadolu Türk Birliği’ni sağlamaya çalışan II. Kılıçarslan, harabe halindeki Arkhelais kalıntıları üzerine Aksaray’ı kurdu. Azerbaycan’dan getirttiği Türkmen oymaklarının çevre köylere yerleşmeleri sağlandı. Danişmend’ liler ve Anadolu Selçukluları döneminde, doğudan Anadolu’ya gelen Türkler, hem Bizanslardan kalan konutlara hem de meralara yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır. Bunlardan biri de "Eyüp"tür. Ortaköy bu köyün kalıntıları üzerine kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti’nin son yıllarında, devletin birliği için çalışan büyük Türk mutasavvıf’ı Yunus Emre’nin türbesi Ortaköy’ ün Sarıkaraman kasabası yakınlarındaki Ziyaret Tepesindedir. (1243) Karadağ bozgunu ile Moğollar’ın Anadolu’ya yerleşmeleri sonucu Anadolu Selçuklu hükümdarlarının hiç bir etkisi kalmamıştı. Bu nedenle Ortaköy ve çevresi de Selçuklu Eratna oğulları, Kadı Burhaneddin ve Karamanoğulları arasında el değiştirdi. 1470’de İhsak Paşa’nın Şereflikoçhisar ve Aksaray çevresini Osmanlı hakimiyetine almasıyla birlikte, Ortaköy ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır.1477’de Karaman Eyaletine bağlı bir sancak merkezi iken 1957'yılında Aksaray'a bağlı bucak yapılmış, 1957'de de ilçe durumuna getirilmiştir. İlçede tarihi eser olarak, bir çok höyük, yeraltı şehri ve Yunus Emre Türbesi bulunmaktadır.
  25. _asi_

    Aksaray - Sarıyahşi

    SARIYAHŞİ İçanadolu Bölgesi'nde Aksaray İli'ne bağlı bir ilçe olan sarıyahşi, doğuda Kırşehir ili ve Ortaköy ilçesi, güneyde Ağaçören ilçesi, batı ve kuzeyde Ankara ili, kuzeydoğuda yine Kırşehir ili ile çevrilidir. Toplam nüfusu 12.120'dir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Buğday, Arpa, Nohut, Şekerpancarı, Domates, Biber, Salatalık, Patlıcan, Fasulye yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta ise küçük baş hayvan olarak koyun, birazda Hirfanlı Barajı gölü kıyılarında balık avcılığı yapılmaktadır. Sarıyahşi ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İbrahim Hakkı Konyalı, Sarıyahşi'nin XIII.yüzyıl ortaları ile XIV.yüzyıl başlarında kurulduğunu söylemektedir. Oymaklar önce şu an Kırşehir sınırları içindeki Rumkuş adlı mevkiden Sarıyahşi yaylasına yerleşmişlerdir. Sonrada bugünkü ilçenin bulunduğu yere yerleşerek burada Sarıyahşi köyünü kurmuşlardır. Sarıyahşi yedi örenin ortasına kurulmuştur. Taşlı Ören mevkiinde Grekçe yazılı bir mezar taşı bulunmuştur. Kurtuluş mahallesinde Selçuklu Caminin tamiri esnasında cami önünde mermerden yapılı bir aslan başı ve kiliselerde kullanılan uzun mermerler gibi bazı mimari parçalara rastlanmıştır. Yörede MÖ.323'de Büyük İskender İmparatorluğu, 632'de Bizans İmparatorluğu egemen olmuş, 1040 yılına kadar Bizans imparatorluğu hakimiyetini korumuştur. Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonra,1096'da Selçukluların egemenliğine girmiş, 1356 yılında Türk beyliklerinin kuruluşuna kadar Selçuklular hakimiyetini sürdürmüştür.1481 yılnda da Osmanlı topraklarına katılmıştır. Eskiden Şereflikoçhisar'a bağlı yedi köyün 1989'da bir araya getirilmesiyle ilçe yapılmıştır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.