-
İçerik Sayısı
2.917 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
_asi_ tarafından postalanan herşey
-
Borabay Gölü Borabay Gölü Amasya'ya 63 km uzaklıkta ve 2061 metre yükseklikte Akdağ üzerinde, Borabay köyünün 2 km yukarısında yer alır. Ormanlık alan içinde bungalov tipi evler, piknik alanları, doğa yürüyüşü ve dinlenme imkanlarıyla Borabay Gölü yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeker. Sahilde suya ayaklarını uzatarak yemek yiyebilmeleri ve piknik yapabilmeleri için, su içinde piknik masalarında oturup dinlenmek hayli keyifli. Dileyenler orman içindeki masalarda da oturabilir. Borabay’da restoran ve büfe ziyaretçilere hizmet veriyor. Gölün içinde aynalı sazan ve yayın balığı var. Gezinizden keyif almak için balık da tutmanıza da izin veriliyor. Pırıl pırıl parlayan Borabay Gölü’nün çevresinde 8-10 türlü ağaç, yüzeyinde de yansımaları hayli ilgi çekici.
-
FERHAT SU KANALI Geç Hellenistik - Erken Roma dönemine ait olan bu kanal, antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak üzere, kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar örülerek ve arazi eğimine uygun, terazi sistemine göre yapılmıştır. "Ferhat Su Kanalı" adı da verilen bu kanallar, 6 km uzunluğundadır. Kanalın, Ferhatarası mevkiinde, karayoluna paralel olan yaklaşık 2 km uzunluğundaki bölümü dışarıdan kolayca izlenebilmektedir. Ferhat dağının eteklerinde bulunmasından dolayı, ünlü halk hikayesi Ferhat ile Şirin'e atıfta bulunulmuştur Efsaneye göre Ferhat, Persler döneminde yaşamış ünlü bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu'nun kız kardeşi Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, Sultan'a haber salarak Şirin'i istetir. Sultan, kız kardeşini vermek istemez. Ferhat'ı oyalamak için Elma Dağı'nı delip şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat, sevdanın verdiği aşkla dağları delmeye başlar. Mehmene Banu, dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek, Şirin'in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde tuttuğu külüngü havaya atar, düşen külünk Ferhat'ın başına isabet eder ver Ferhat orada ölür. Ferhat'ın acı haberini alan Şirin korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir.Ferhat'ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan aşağı yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi, can verdikleri kayalıklarda yan yana gömerler. Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş. Tam birbirlerine kavuşmak üzereyken, mezarların ortasında bir kara çalı peyda olur, iki gülün kavuşmalarını engellermiş.
-
AYNALI MAĞARA Amasya çevre yolunun Samsun yönünden sağa ayrılan Ziyaret Beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km. uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9.8 m. Yüksekliği 13 m. dir. Dış cepheden bakıldığı zaman usta bir taş işçiliği ile yapıldığı görülebilir. Mağaranın tamamı parlatılmıştır. Buraya "Aynalı Mağara" denmesinin nedeni de, güneş vurduğu zaman mağaranın cephesinin parlamasıdır. Büyük bir ihtimalle burası, mezar olarak değil de yerleşim ve ibadet amacıyla oyulmuşdur. Nitekim, mağaranın içinin çok geniş olması ve duvarlarda yer alan renkli resimler ve mağaranın alınlığında yazan "Büyük Rahip Tes" yazısı bu düşünceyi destekler. Mağaranın içinde, biri dikdörtgen, diğeri kare biçiminde iki oda vardır. Dikdörtgen olanı asıl mezar odasıdır. Kare şeklindeki odada ise, XI.yüzyılda. Bizanslılar tarafında yapıldığı tahmin edilen renkli duvar resimleri bulunmaktadır. Tonoz kısmında altısı sağda, altısı solda olmak üzere on iki havari tasvirleri vardır. Kuzey ve güney duvarlarında ise bir takım kadınlı erkekli figürler bulunmaktadır. Doğu cephesinde ise Hz. İsa, Hz. Meryem ve Iohannes’ten oluşan Deisis kompozisyonu görülmektedir. Hz. İsa’nın on iki havarisinden birinin, Hıristiyanlığı bu mağarada yaydığı söylenmektedir.
-
Sultan II. Bayezid Külliyesi SULTAN II. BAYEZİD KULLİYESİ (1482-86) Amasya valisi Şehzade Ahmed gözetiminde, 1482-1486 yıları arasında, babası II. Bayezid adına yaptırılmıştır. Cami,medrese, imaret, şadırvan ve çeşmeden meydana gelmektedir. Caminin mimarı Şemseddin Ahmed'dir, İki büyük kubbe ile örtülü olan caminin mihrap, minber ve taç kapısı beyaz mermerden özenli bir biçimde yapılmıştır. Eser, Osmanlı mimarisinin tipik örneklerinden biridir. SULTAN II. BAYEZİD KULLİYESİ HAKKINDA II. Bayezid Amasya'da valilik yaparken, Cem Sultan'ın saltanatı ele geçirme çabalarından haberdar olur. Şehzade'nin huzursuz olduğunu gören Amasya'nın ileri gelenlerinden bazıları, saltanata kendisinin geçeceğini müjdeler ve Amasya'ya cami, medrese ve imarethane inşasını rica ederler. Sultan Bayezid bundan çok duygulanır ve tahta çıkışının hemen ardından istenen yapıları Amasya'ya inşa ettirir. Dört tarafı da kagir (taş ve tuğladan yapılmış) bir duvar ile çevrili olan külliyenin avlusunu çevreleyen surda, ikisi güneyde, ikisi kuzeyde, birer tane de doğu ve batıda olmak üzere toplam altı kapı bulunmaktadır. Külliyenin kuzey tarafı tamamen ırmağa bakmaktadır. Bahçede, 400-500 yıllık anıt ağaçlar bulunmaktadır. Külliyeyi çevreleyen 120 x 160 m boyutlarındaki avlu içinde, ortada cami, caminin sağ (batı) tarafında büyük bir medrese, sol (doğu) tarafında bir imarethane ve kiler vardır. Avlunun güneydoğu köşesinde türbe (II.Bayezid'in şehzadesi Ahmed'in oğlu Osman Çelebi), kuzey ve güneydoğusunda birer şadırvan, caminin kuzeybatısında da muvakkithane bulunmaktadır. CAMİ 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekanlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir.Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekan ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekanlardan ibarettir. Ters T plan tipiyle yapılmış olan caminin iç ölçüleri 29.97m x 30.53m; dış ölçüleri ise 45.44 x 42.95m'dir. Caminin ana mekanı, kıble ekseni üzerinde, birbirinden büyük bir kemerle ayrılan, kare biçimli iki bölümden oluşur. Bunların üstü birer kubbeyle örtülüdür. Binanın sağ, sol ve cümle (ana) kapıları olmak üzere üç girişi vardır. MEDRESE Avlunun batı duvarına bitişik olarak inşa edilmiş olan medresenin yapım tarihi 1486'dır. Sultaniye olarak da bilinen II. Bayezid Medresesi 1922'den beri Amasya İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Evliya Çelebi, 17. yy'da Amasyada bulunan 10 medreseden en süslü ve en bakımlısının Sultaniye Medresesi olduğunu söyler. Bina "U" planında inşa edilmiştir. Binanın doğu, batı ve kuzey cephelerinde, talebe hücreleri sıralanmıştır. Dershane, binanın güney tarafında yer alır ve yayvan bir kubbe ile örtülmektedir. Medrese avlusunun ortasında bir şadırvan bulunur. İMARET VE TABHANE (MİSAFİRHANE) İmaret ve tabhaneler, fakirlere, yoksullara ve yolculara bedava yemek verildiği ve korunup barındırıldığı yerlerdir. Evliya Çelebi II. Bayezid Külliyesi'nin imarethanesinde her gün fakirlere bol ve kusursuz yemeklerin verildiğini yazar. Bina "L" plan tipinde inşa edilmiştir. Dış ölçüleri, 42,05 ve 41,35m'dir. Bütün bina köfeki taşından yapılmıştır. Bugün, esas fonksiyonuna uygun olarak Amasya Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın aşevi olarak faaliyet göstermektedir. "OKUMUN DÜŞTÜĞÜ YERE CAMİ..." Sultan II: Bayzezid, Amasya'da valiliği sırasında hat hocası ve sevdiği arkadaşı Şeyh Hamdullah Efendi ile Meşk Kayası'nda sohbet ederken "Bir gün tahta geçer isem, Amasya'ya cami yaptırmayı arzu ediyorum" der ve Şeyh Hamdullah'a, şehrin neresine bir cami yaptırmanın daha doğru olacağını sorar. Şeyh Hamdullah yayını gerip bırakır: "Okumun düştüğü yer daha uygundur" der. II. Bayezid 1481'de tahta geçer ve bir yıl sonra da Şeyh Hamdullah'a verdiği sözü yerine getirir.
-
Amasya Sivil Mimari Örnekleri Amasya Evleri Amasya’da sivil mimari örneklerinin çok azı restore edilmiştir. Bunun dışında kalan bakımı ve onarımı yapılmayan evlerin ömürlerinin az olduğu bilinmektedir.Bunun için de koruma amaçlı imar planlarının yapılması, evlerin bakım ve onarımını Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İl Özel İdaresi ve konu ile ilgili Mimarlar Odaları üstlenmelidir. Amasya evlerinin Türk sivil mimarisinde önemli bir yeri vardır ve yalnızca sit alanı ilan etmekle, onarım yapılmadan kamulaştırılması ile de bir çözüme gidilmeyeceği açıktır. Amasya’nın mimari yapısını Selçuklu ve Osmanlı ağırlıklı yapılar oluşturmaktadır. Buradaki evlerin plan ve cephe anlayışı Kastamonu, Safranbolu, Bursa, Edirne gibi illerdeki evlerle benzerlikleri bulunmaktadır. Ayrıca eski Osmanlı toprakları olan Filibe, Mostar, Petric, Arvatalan gibi Balkan kentlerinde de bunlara benzer örneklerle karşılaşılmaktadır. Amasya evleri çoğunlukla iki katlı, çatılı, cumbalı, bazen sokak boyunca çıkmalı, üçlü pencere sistemli evlerdir. Bu evler vadinin güney yamacı boyunca arazi meyline uyum sağlayarak yayılmışlardır. Bazıları da Yeşilırmak kıyısında uzanan surlar üzerinde yan yana dizilmiş ve çıkmaları ile de ilginç bir görünüm ortaya koymuşlardır. Ancak, Amasya’daki 1915 yangını evlerin bir kısmının yanmasına ve Amasya’nın mimari dokusunun zarar görmesine neden olmuştur. Bunun ardından 1939 Erzincan depremi, zaman zaman Yeşilırmak’ın taşması bu yok oluşu hızlandırmıştır. XX.yüzyılın ikinci yarısında bütün Türkiye’de görüldüğü gibi modern şehircilik akımının olumsuz etkileri de eski Amasya evlerinin yok olmasına neden olmuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Amasya’nın en az etkilenen yeri Hatuniye Mahallesi, Sofular Mahallesi, Köprü Sokağı ile Yalıboyu olmuştur. Buradaki Hazeranlar Konağı Ziya Paşa’nın Amasya Mutasarrıflığı zamanında Defterdarlık görevi yapan Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmış, yakın tarihlerde de Kültür Bakanlığı’nca restore edilerek Müze konumuna getirilmiştir. Amasya evleri çoğunlukla yan yana, bitişik nizamda yapılmış olup, haremlik ve selamlık olmak üzere düzenlenmiştir. Bodrum katları üzerinde bir veya iki katlı olan bu evlerin şahnişleri, üç yöne açık pencereleri ve cumbaları ile dikkat çeken bir görünümdedirler. Bu evlerin çoğu avlulu ve bahçeli olup, genellikle bu bahçeler harem ve selamlık arasında yer almakta, ocaklar ve su kuyuları da burada bulunmaktadır. Evlerin ikinci katları cumbalıdır. Burada simetrik bir plan düzenine önem verilmiştir. Roma surları üzerine yapılan evlerde ise desteklerle evlerin ikinci katları Yeşilırmak’a doğru taşırılmış ve böylece daha geniş bir mekan elde edilmiştir. Amasya evlerinde taş temeller üzerine kerpic ve hımış yapı teknikleri uygulanmıştır. Evlerin içerisinde bağımsız bir yıkanma yerine (gusülhane) rastlanmamakta, bunun için odalarda yüklüklerde bu gereksinim giderilmektedir. Evlerin içerisine ocak, şerbetlik (çiçeklik), dolap, raf ve sedirler mutlak surette yerleştirilmiştir. Amasya evlerinin ikinci katlarındaki odalarda daha fazla pencereye yer verilmiş ve bu pencereler mimaride giyotin pencere denilen şekilde üçlü gruplar halinde düzenlenmiştir. Bunların önlerine de ahşap kafesler yerleştirilmiştir. Evlerin mimari düzeninde merkezi sofalar ve bunlara açılan odalar önceliklidir.Plan tiplerinde katlar arasında farklılıklar dikkati çekmektedir. Bu nedenle aynı plan tarzı katlarda uygulanmamıştır. Örneğin sofalar bazen ortada, bazen köşede yer alır ve evi boydan boya ikiye ayırır. Evlerin içleri ahşap, ahşap üzerine yapılmış kalem işleri, alçı ve madeni bezemelerle süslenmiştir. Özellikle tavanlar, kapılar, dolap kapakları, pencere kafesleri, merdiven korkulukları, konsollar ve saçak silmelerinde yaygın biçimde ahşap süsleme uygulanmıştır. Amasya evlerinin üzerlerini örten çatı kırma ve beşik çatı olmak üzere iki ayrı grupta toplanmıştır. Bunlarda kırma çatı evin her yüzüne doğru inen, yüzeyleri olan çatı tipidir. Beşik çatı ise daha çok beşik örtüsü biçiminde olup, iki yüzeylidir. Bunların üzerleri oluklu alaturka kiremitlerle örtülüdür. Amasya’da evlerinin dışında XX.yüzyılda yapılmış taş ve tuğla yapılara da rastlanmaktadır. Özellikle bunlar Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan Kamu kuruluşu binalarıdır. Ulusal Türk mimarisinin örneklerinden olan bu yapılar da korunması gereken eserler arasındadır. Amasya evlerinden günümüze gelebilen ve en iyi korunmuş evler arasında; Hazeranlar Konağı, Hacı İlyas Evi, Sofular Mahallesi’ndeki evler, Yörgüç Paşa Konağı, Yalıboyu’ndaki evler bulunmaktadır. Bu arada Amasya’da Hatuniye Mahallesi’ndeki bazı evler 1968’de restore edilerek pansiyon olarak kullanılmaktadır.
-
Amasya Kalesi Amasya kalesi, Amasya il merkezinin kuzeyini kaplayan Harşena Dağı üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir. Amasya Kalesi’nin üzerinde inşa edildiği kaya , denizden 700. Yeşilırmak’tan ise 300 m. yüksekte bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre kaleyi ilk defa Pontus Kralı Mithridates tarafından yaptırılmıştır. Bazılarına göre ise; Kumandan Karsan veya Harsana yaptırdığı için Harşana / Harşena ismini almış olabileceği söylenmektedir. Amasya Kalesi, bir çok kez el değiştirmiş ve tahrip olmuştur. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde saldırıya uğrayan Amasya Kalesi, yüzyıllar içinde yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiştir. Roma ve Pontuslular arasında geçen çarpışmalar sırasında önemli oranda tahrip gören Harşena Kalesi 1075’te Türklerin Amasya’yı fethetmesiyle birlikte önemli oranda onarım görmüştür. XVIII. yüzyıla kadar kullanılan Kale, bu yüzyıldan sonra askeri önemini kaybetmiştir. Kalenin önemli tepe noktası kesme, sur duvarları moloz taşlardan yapılmış olup, Yeşilırmak’ın kıyısına kadar 8 müdafaa kademesine sahiptir. Kalede Cilanbolu denilen ve kalenin orta yerinde giriş kapısının hizasında yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında dehliz vardır. Kalede sarnıçlar, su depoları, eteklerinde Osmanlı dönemine ait hamam kalıntıları ve kayaya oyulmuş Pontus Kral Mezarları bulunmaktadır. Kalenin sur duvarlarının çoğunluğu ayakta kalmıştır. Bugünkü Amasya şehrinin kuzeyini kaplayan kale, İçeri Şehir (Hatuniye Mahallesi), Kızlar Sarayı ve Yukarı Kale (Harşena) olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Yeşilırmak Nehri kıyısı boyunca, İstasyon Köprüsü ile Hükümet köprüsü arasında uzanan yaklaşık 800 m.lik bir alanı kaplayan Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kuzeyinden yükselen antik sur duvarları üzerinde Amasya evleri, hamamlar ve camiler inşa edilmiştir. Aşağı Kale olarak da adlandırılan bu bölüme Alçak Köprü’den, İstasyon Köprüsü’nden, Sultan Bayezid Camii karşısında bulunan Mağdenüs Köprüsü’nden ve Hükümet Köprüsü’nden girilebilmektedir.Kızlar Sarayı demiryolu ile İçeri Şehir’den (Hatuniye Mahallesi) ayrılmıştır. İç Kale Enderun Kalesi olarak da bilinir. Bu iç kaleyi, Pontus Kralı Mithridates M.Ö. 250 dolaylarında yaptırmıştır. Sarayın bulunduğu teraslar güzel ve temiz bir görünümdeki destek duvarlarından başka günümüze gelebilen bir kalıntısı yoktur.Sarayın XVI.yüzyıla kadar kullanıldığı bazı kaynaklardan öğrenilmektedir. Sarayın dış bölümünün taştan, iç kısmının tuğla ve ahşaptan olduğunu sanılmaktadır. 1146’da iç kaleyi onartan Selçuklu Sultanı I. Mesud Amasya’yı merkez yapıp İç Kale’de cami, medrese, hamam ve saray yaptırmış, ölünceye kadar da burada oturmuştur. Kızlar Sarayı Kızlar Sarayı, İç kalenin üzerinde bulunan mağaraların altındadır. Sinop mutasarrıfı İsfendiyar Bey’in torunu Doğrak Hatun Amasya’ya geldiği zaman, Selçuk Sarayına giremeyince, Kızlar Sarayı yaptırılmıştır. Bu sarayın yapımından sonra İsfendiyar Beyleri, çevrede yaptıkları fetih ve savunmalarda Amasya’yı bir üs gibi kullanmışlar ve Kızlar Sarayında ikamet etmişlerdir. Kızlar Sarayı, 150 yıldan uzun bir süre Osmanlı şehzadelerine, hatunlarına ve valilerine mekan olmuştur. 1852 yılına kadar faal bir biçimde hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra Amasya ayânına terk edilmiştir. Daha sonra ise kendi kaderine bırakılmıştır. Bugün tamamen harap durumdadır. Cilanbolu Kuyusu Amasya kalesinde çok sayıda dehliz ve su kuyuları bulunmaktadır. Bu kuyuların en ünlüsü Cilanbolu diye isimlendirilen yerdir. Cilanbolu kuyusu, Harşena kalesinin orta yerinde, büyük kapının hizasında bulunan yüksek yerde, güneyden kuzeye doğru gitmektedir. Yüz elli kadar basamakla aşağıya inilir. Daha aşağılarda tahribat sonucu merdivenler kaybolmuştur. Kuyunun girişi geniş ve yuvarlaktır. Önce kagir olarak başlayan kuyu, daha aşağılarda kayaların oyulması biçiminde devam etmektedir.
-
CAMİLER Çilehane Camisi (Merkez) Çilehane Mahallesi’nde Pirler Parkı karşısındadır.Camiyi Çelebi Mehmed’in emirlerinden Yakup Paşa 1413’te yaptırmıştır. 1939 depreminden büyük zarar görmüş, 1964 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından onartılmıştır. Duvarları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Tekke ve cami olarak iki bölümden oluşmaktadır. Batı kapısından girilince, sağda cami ve çile odaları; solda ise Aşağı Pirler Türbesi ve Halveti Tekkesi bulunur. Caminin kuzeybatı köşesindeki tuğla ve taş karışımı silindirik gövdeli minaresi tek şerefelidir. Cami ve Tekkeyi büyük bir kubbe örtmektedir. Yörgüç Paşa Camisi (Gümüşhacıköy) Gümüşhacıköy’ün 15 km. güneybatısında, Gökmedrese Mahallesi’nde Yeşilırmak kenarındadır. Amasya Beylerbeyi Yörgüç Paşa tarafından 1429’da yaptırılmıştır. Önce ahşap iken, sonradan kagir olarak yapılan cami 1939 depreminden sonra 1946’da yeniden onarılmıştır. Dikdörtgen plânlı cami üç bölümlüdür. Üç kubbeyle örtülü orta bölüm dört kalın ayağı birleştiren kemerlerle taşınmaktadır. Yan mekanlı cami plan şemasına göre inşa edilmiştir. Eserin dış duvarları kesme taştandır. Duvarlarda ve pencere kemerlerinde yer yer kırmızı ve beyaz mermer kullanılmak suretiyle yapıya cazip bir görünüş kazandırılmıştır. Plan şemasındaki ilginç bir özellik de son cemaat yerinin caminin ana mekanına dahil edilmiş olmasıdır. Ulu camiler tipindeki Yörgüç paşa camisi üst örtüsü açısından da ilgi çekici yapıdır. Gümüşlü Camisi (Merkez) Yavuz Selim Meydanındadır. Gümüşlü Camii’nin ilk yapılışı İlhanlıların Amasya’ya hakim oldukları döneme rastlar. Ahşap çatılı camiyi 1326’da Tâceddin Mahmud Çelebi yaptırmıştır. Geçirdiği depremlerden sonra bir kaç kez onarım görmüştür. Kare planlı cami kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri ahşap direklidir. Beden duvarları üzerinde mekanı örten kubbeyi dış etkenlerden korumak amacı ile kiremitli bir çatı yapılmıştır. Caminin kuzey batı köşesinde kesme taş kaide üzerinde silindirik minaresi yükselir.Giriş kapısı üzerinde dört satırlık yapım yazıtı bulunmaktadır. Hatuniye Camisi (Merkez) Hatuniye Mahallesinde, Yeşilırmak’ın sol kıyısındadır. Şehzade Ahmet’in annesi, II.Beyazıt’ın eşi Bülbül Hatun (Ö.1515) tarafından yaptırılmıştır. Cami dikdörtgen plâna göre yapılmıştır. Orta kısımda bulunan iki payenin duvarlarla birleştirilmesi sonucunda, iç mekan altı bölüme ayrılmıştır. Yan yana iki kubbenin örttüğü orta bölüm, yanlara göre daha büyük ve daha yüksektir. Yanlar ise çapraz tonozla örtülüdür. Son cemaat yerinin de üzeri beş kubbe ile örtülüdür. Moloz taştan yapılmış olan beden duvarlarının sadece kuzey cephesi farklı bir görünüşe sahiptir.Tuğladan yapılmış olan minaresi tek şerefelidir. Mehmet Paşa Cami (Merkez) Mehmet paşa Mahallesi’nde, Pirinççi Caddesindedir.1486 yılında II.Beyazıd’ın oğlu Şehzade Ahmed’in lalası Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yazıtı 1494 tarihlidir. Cami, Ters "T" planlıdır. Kuzey cephesinde, yedi sütun tarafından desteklenen ve altı adet kubbe ile örtülü olan bir son cemaat yeri vardır. Sade mimarisinin aksine, mermerden yapılmış olan minberi, Türk mermer işçiliğinin en nadide örneklerinden biridir. Minber kıvrak dal ve yaprak motifleri ile süslenmiştir Yay kemerli giriş kapısı, soldan üçüncü kubbe bölümünde yer almakta olup, üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Ağaç oymacılığının en güzel örneklerinden biri olan kapısı, Amasya Müzesindedir. Sağdan üçüncü kubbe önünde tek şerefeli minaresi yükselmektedir. Caminin kare plânlı mekanını sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Kubbe içi kalem işi motif ve yazılarla süslenmiştir. Son cemaat yeri boyunca uzanan sağda iki küçük kubbeli odaların tabhane veya imarethaneye ait olduğu sanılmaktadır. Abide Hatun Camisi (Merzifon) Merzifon’un 2 km. doğusundaki Bahçekent Köyü’nde bir tepe üzerinde yer almaktadır. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Annesi Abide Hatun tarafından XVII.yüzyılın başında yaptırılmıştır. Moloz taştan yapılan cami dikdörtgen plânlıdır. Giriş kapısının kanatları geometrik motifler ve oymalarla süslenmiştir. Ahşap üzerine kalem işi tekniği ile yapılmış uygulamaların en güzel örneklerini burada görmek mümkündür. Minaresi tek şerefelidir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi (Merzifon) Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’ndedir. Merzifon’un en büyük camisi olup, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından 1667’de yaptırılmıştır. Dikdörtgen plânlı ve kesme taştandır. İbadet mekanı iki kısımdan meydana gelmiştir.Tek kubbeli olan bölüm caminin asıl ibadet yeridir. Kuzeydeki kubbe ağırlığını üç kemer ve iki paye taşımaktadır. Böylece kuzey duvarı geriye alınarak ibadet mekanı uzunlamasına genişletilmiştir. Payeler arasında kalan bölümlerden, orta bölüm yarım kubbeli büyük bir niş haline getirilmiştir. Yanları da küçük kubbelerle örtülerek asıl ibadet mekanı ile birleştirilmiştir. Orta bölümdeki nişin yüksekliği yanlara göre daha fazla tutulmuş ve böylece caminin iç mekanı değişik bir görünüm kazanmıştır. Asıl ibadet mekanının üzerini örten büyük kubbe köşe tromplarının üzerine oturmaktadır. Kubbe sekizgen kasnağın üzerinde olup, köşelerde dört küçük kubbe tarafından desteklenmektedir. Kubbe ve çevresi XIX.yüzyıl özelliğindeki kalem işleri ile süslenmiştir. Mihrap ve minber sadedir. Giriş kapısının iki yanındaki kapılarla üst kata, kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Kuzeydeki eski son cemaat yeri, cami ile birlikte yapılmamış sonradan ilave edilmiştir. Bugünkü ibadet mekanına orijinal son cemaat yeri eklenmiştir. İç mekanı aydınlatan pencerelerin yuvarlak kemerli olmalarına rağmen duvardaki izlerden orijinal yapımında bu pencerelerin sivri kemerli oldukları anlaşılmaktadır. Camiyi üç sıra pencere aydınlatmaktadır. Sofular Camisi (Merzifon) Merzifon’da Sofular Mahallesi’ndedir. XVI.yüzyılda Beylerbeyi Abdullah paşa tarafından yaptırılan cami Onun adı ile de anılmaktadır. Son yıllarda onarım görmüştür. Son cemaat yeriyle birlikte dikdörtgen plânlıdır. Kare planlı olan ibadet mekânının içi kalem işleri ile süslü büyük bir kubbe örtmektedir. Duvarları yontma taş ve tuğladandır. Kuzeydeki son cemaat yeri 4 köşeli 4 sütun üzerine 3 kubbeyle örtülüdür. Kemerleri kırmızı beyaz taştan yapılmıştır. Giriş kapısı yay kemerlidir. Tuğladan tek şerefeli bir minaresi bulunan caminin avlusunda altıgen plânlı türbede Abdullah paşa gömülüdür. Kuzeybatı köşedeki çeşme, camiden sonra yapılmıştır. Taceddin İbrahim Camisi (Merzifon) Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’ndedir. Gazi Mahbub Camisi olarak da bilinen Cami XV.yüzyılda yapılmıştır. Caminin duvarları yontma taştan yapılmış, kuzey cephesindeki giriş kapısı üzerinde bulunan üç konsolun buradaki sundurmayı taşıdığı sanılmaktadır. Kare planlı, küçük bir mescittir. İbadet mekanında doğu ve batı duvarları iki büğyük kemerle enine genişletilmiştir. İbadet mekanının üzerini örten kubbe stalaktitli pandantiflere dayanmaktadır. Mihrap nişi mukarnaslı olup, tümü ile dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır. Rumi ve palmet motifleri ile bezenmiştir. Caminin minaresi kesme taştandır. Minaresinin şerefeden yukarısı 1941 depreminde yıkılmıştır. Mescidin alt katı arazi meyilinden faydalanılarak bir ahıra ayrılmıştır. Bu da mescidin bitişiğinde bulunan hana ait olduğunu göstermektedir. Yine alt kattaki ikinci bir yapı da dört kemerli baldakin kubbeli bir şadırvan ve çeşmeler bulunmaktadır. Bu şadırvana arazi meyilinden ötürü çukur şadırvan ismi verilmiştir. Alaca Minare Mescidi (Merzifon) Merzifon’da Hacı Süleyman Mahallesi’ndedir. 1501 yılında yapılmıştır. Moloz taştan ve dikdörtgen pl3anlıdır. Kuzeydeki son cemaat yeri tek sütunlu olup, yan duvarlar üzerine iki sivri kemerli ve iki kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinin batı köşesinde, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinin yazıları silinmiştir. Bozacı Cami (Merzifon) Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’nde Ekin pazarındadır. XVII.yüzyılda yapılmıştır. Kesme taştan yapılan caminin kuzeydeki son cemaat yeri, 4 sütun üzerine 3 kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısı basık yay kemerlidir. Camiyi, yüksek sekizgen kasnaklı kiremitli bir kubbe örter. Tek şerefeli minaresi caminin güneybatısındadır. Çay Camisi (Merzifon) Merzifon’da Hacı Bal Mahallesi’ndedir. XVIII.yüzyılda Aşçı Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyin Ağanın adı ile de anılmaktadır. Avlu kapısı üzerindeki yazıtından 1772 yılında onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Son onarımı ise 1947’de yapılmıştır. Kesme taştan ve dikdörtgen plânlıdır. Çatısı kiremit örtülüdür. Son cemaat yeri iki sivri tuğla kemerli olup, iki kubbe ile örtülüdür. Yay kemerli giriş kapısı üzerindeki yazıt siliktir. Minaresi tek şerefeli olan caminin tavanı yıldız ve baklava biçimli geometrik motifler ve aşı boya nakışlarla süslenmiştir. Mihrap lale motifleriyle, minber de geometrik geçme motiflerle bezenmiştir. Çelebi Mehmed Camisi (Merzifon) Merzifon’da Cumhuriyet Caddesi’ndeki cami, 1411’de Osmanlı Sultanı I.Çelebi Mehmed’in oğlu II.Murad’ın emriyle yaptırılmıştır. Medreseönü Camisi olarak da bilinmektedir. Birkaç kez onarım görmüştür. Üç kapısı bulunan caminin doğu kapısının kanatları ağaç işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Onarım yazıtı kuzey kapısı üzerindedir. Son cemaat yeri, sonradan yapılmıştır. İki sıra direkler üzerine oturan ahşap tavanı, kiremitli bir çatıyla örtülmüştür. Caminin yanında Çelebi Mehmed Medresesi bulunmaktadır. Hacı Hasan Camisi (Merzifon) Merzifon’da hacı hasan Mahallesi’nde, Doğan Sokaktadır. 1714 yılında ahşap, 1871’de de kâgir olarak yapılmıştır. Caminin altıgen ve baklava motiflerle süslü ahşap tavanı da bu onarım sırasında yapılmıştır. Kuzeydeki son cemaat yeri ahşap bir bölmeyle camiden ayrılmıştır. Sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmaktadır. Ahşap tavan iki yönde dörder ahşap direkle desteklenmiştir. Köprülü Mehmed Paşa Camisi (Gümüşhacıköy) Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1660 yılında yaptırılmıştır. 1939 depreminde yıkılmış, 1948’de yeniden yaptırılmıştır. Dikdörtgen plânlı olan cami moloz taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri kapalı olup, ahşap tavanlıdır. Tek şerefeli minaresi sağda bulunmaktadır. Caminin içi kalem işleri ile süslenmiştir. Camiyi sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmekte ve köşelerinde küçük kuleler bulunmaktadır. Pir Mehmed Çelebi Camisi (Merkez) XV.-XVI.yüzyılda yapıldığı sanılan cami Yavuz Selim alanındadır. Pazar ve Murat Camisi adları ile de tanınmaktadır. Son yıllarda onarım geçirmiştir. Moloz taştan yapılan caminin, tuğladan üç kemerli, ortada aynalı tonoz, yanlarda birer kubbeyle örtülü son cemaat yerinin kemer formları son onarımda bozulmuştur. Orta bölüm Bursa kemerlidir. Kemerlerin üzerinde cephe boyunca uzanan dikdörtgen panonun içi tuğla motiflerle süslenmiştir. Kare plânlı ibadet mekânını sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Kalın gövdeli, tek şerefeli minaresi caminin kuzeybatı köşesindedir. Saraçhane Camisi (Merkez) Ziya paşa Bulvarındaki Camiyi 1372’de Amasya Emiri Şadgeldi Paşa yaptırmıştır. İlk adı Şadgeldi Paşa Camisi idi.Eskiden caminin çevresinde bulunan saraç dükkânları nedeniyle I.Mehmet zamanında şimdiki ismini almıştır. Birçok onarım geçirmiş olup, son onarımı 1951’de yapılmıştır. Doğu ve güneydoğu duvarları kesme taştan, diğer duvarları moloz taştandır. Cami ilk yapıldığında kare plânlı ve bir kubbesi bulunuyordu. Sonraki yıllarda yapılan onarım sırasında, batı duvarı açılıp büyük bir kemer konularak tek kubbeli bir bölüm daha eklenmiştir. İlk yapıya göre kuzeybatı köşesinde bulunan tek şerefeli minare böylece iki kubbe arasında kalmıştır. Kubbeler kiremitle kaplıdır. İç duvarlar ise kalem işleri ile süslenmiştir. Sofular Camisi (Merkez) Sofular Mahallesi’nde, Beşikdüzü Caddesindeki cami Abdullah Paşa Camisi olarak da anılmaktadır.Cami, Sultan II. Bayezid’ın Beylerbeyi Abdullah Paşa tarafından 1502 yılında darülhadis olarak yaptırılmıştır. Köşelerde kesme taş kullanılarak, moloz taştan yapılmış olan caminin, yay kemerli giriş kapısı üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Girişte kare biçimli tonoz örtülü mekanın sağ ve solunda yine tonoz örtülü ikişer oda yer almaktadır. Buradan merdivenlerle biraz yüksek zemine sahip kare planlı tek kubbeli esas ibadet mekanına girilir. Camiyi yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Şamlar Camisi (Merkez) Yeşilırmak’ın kuzey yakasında, Şamlar Mahallesinde yer alan camiye Ağa Camisi ve Ayasağa Camisi de denmektedir. Camiyi ilk kez Danişmendli Melik Gazi yaptırmıştır. Yıkılınca 1495’te Kapıağası Ayas Ağa yeniden yaptırmıştır. Kare plânlı ve tek kubbeli olan Cami, moloz taştan yapılmıştır. Kuzeydeki son cemaat yeri 3 bölümlüdür. Yanlarda birer kubbe ve ortada aynalı bir tonozla örtülüdür. Son cemaat yerinin solunda taş şerefeli tuğla minaresi bulunmaktadır. Pencereleri sivri, giriş kapısı basık yay kemerlidir. Kuzeydeki avlusunu üç yönde çeviren U plânlı bir medrese vardır. Medresenin kuzeydoğu bitişiğinde ise sıbyan mektebi vardır. Hızır Paşa Camisi (Merkez) Amasya tren istasyonunun kuzeyindeki tepede yer alan camiyi, XIV.yüzyılda Yörgüç Paşa’nın kardeşi Hayrüddin Hızır Paşa yaptırmıştır. Düz ahşap tavanlı, zaviyeli camilerin önemli örneklerindendir. Moloz taştan yapılmıştır. Eğimli bir alanda olduğundan güney duvarı ile bir platform oluşturulmuştur. Kuzey cephesi, tepenin yamacı ile birleştiğinden caminin girişi doğudadır. Ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır. Caminin güney duvarında çeşme, batısında ise kare plânlı, moloz taştan yapılmış kubbeli küçük bir hamam bulunmaktadır. Kilâri Selim Ağa Camisi (Merkez) Pazar Caddesi üzerinde bulunan Cami, 1483’te Kilâri (saray kilercisi) Selim Ağa tarafından yaptırılmıştır. Depremlerden zarar gören cami bir çok kez onarım geçirmiştir. Kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak 3 sütun üzerine 2 kubbeli ve sivri kemerli olan son cemaat yerinde tuğla ve taş birlikte kullanılmıştır. Sağ taraftaki minaresi tek şerefelidir. Küçük yay kemerli olan giriş kapısı üzerinde üç satırlık yapımına ait yazıt bulunmaktadır. Kare plânlı camiyi sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Fethiye Camisi (Merkez) Kuba Dede Camisi olarak da anılan Fethiye Camisi, Fethiye Mahallesi’nde, fethiye Sokağı’ndadır. Bizans İmparatoru Phocas’ın kızı Helena, VII. yüzyılın ilk yarısında buraya bir kilise yaptırmıştır. 1116 yılında Ankara’dan Amasya valiliğine getirilen Danişmedli Fetih Gazi, kiliseyi camiye çevirterek kendi adını vermiştir.1884’te İncezade Hacı Arif’in yaptırdığı onarımda camiye bir minare eklendiği yazıtından anlaşılmaktadır. 1939 depreminde büyük hasar görmüş ve yeniden yapılmıştır. 1956 yılında tekrar onarılarak ve ibadete açılmıştır.Caminin bodrumundaki 4 mumya (Amasya Valisi İzzeddin Mehmed Pervane, eşi, oğlu ve kızının mumyaları) 1982’de Amasya Müzesine konmuştur. Beyazıt Paşa Camisi (Merkez) Kentin kuzeydoğusunda, Kuş Köprüsü yanındaki Beyazıt Paşa Camisi’ni Amasya Emiri Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır. Ters T plan şemasın sahip, zaviyeli camilerdendir. Son cemaat yerini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, en belirgin özelliklerindendir. Son cemaat yerinin üzeri üçgen bingilerle sekizgen bir kaide üzerine oturan 5 kubbe ile örtülüdür.
-
Bayezid Camisi Ziya Paşa Bulvarında, yeşilırmak’ın güney kıyısındadır. Osmanlı Sultanı II.Beyazıt tarafından 26 yıl valilik yaptığı Amasya’ya armağan olarak 1482-1486 arasında Mimar Şemseddin Ahmet’e yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden biridir. 1957’de depremden yıkılan son cemaat yeri ve kubbeleri 1591’de onarılmış, 1651’deki depremde yıkılan bölümleri de 1669’da Merzifonlu İbrahim Ağa ile Ahmed Paşazade Hacı Ali Ağa tarafından onartılmıştır. Yapı kesme taştan olup, ters T plânlıdır. Kuzeydeki son cemaat yeri, 6 yeşil mermer yuvarlak sütun üzerine oturan 5 sivri kemerin taşıdığı 5 kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerindeki pencere üstleri mavi beyaz çini panolarla süslenmiştir. Buranın iki ucunda yükselen tek şerefeli iki minaresinden soldakinin gövdesi dikine yivli, sağdakinin gövdesi ise zikzak taş dekorludur. Mukarnaslı giriş kapısı üzerindeki 3 satırlık mermer yazıtını hattat Şeyh Hamdullah (1436-1517) yazmıştır. Yapının plânı büyük bir kemerle ayrılan iki kare mekânla, doğu ve batı yanlarda üçer kubbeli yan mekânlardan oluşur. Orta mekânı sekizgen kasnaklarında 16’şar pencere bulunan iki büyük kubbe örter. Kubbelerden biri son cemaat yeri ile yanlarda dörder köşeli iki ayak üzerine, ikincisi iki ayak üzerindeki yüksek kemerlerle üçgenler oluşturur. Kubbe içi ve pencere kemerlerinin üzeri zengin kalem işleri ile süslenmiştir. Beyaz ve kırmızı mermerlerden yapılmış olan mihrap üzerinde Ayet-el Kürsî yazılıdır. Mermer minberin pabuçluklarını 5 kare pano süslemektedir. Avlu ortasında yer alan 12 kenarlı şadırvan, 12 sütunun taşıdığı, 12 yüzlü sivri piramit bir çatıyla örtülüdür. Türidizade Hacı Ali Ağa 1738’de halkın sıcak su ile abdest almalarını sağlamak amacıyla özel bir düzenek yaptırmış ve bağının gelirini buraya vakfetmiştir. Caminin batı yönünde U plânlı Beyazıt Medresesi vardır. Avlunun batı duvarına bitişik olarak inşa edilmiş olan medresenin yapım tarihi 1486’dır. Sultaniye olarak da bilinen II. Bayezid Medresesi 1922’den beri Amasya İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Evliya Çelebi, XVII.yüzyılda Amasya’da bulunan 10 medreseden en süslü ve en bakımlısının Sultaniye Medresesi olduğundan söz etmiştir. Binanın doğu, batı ve kuzey cephelerinde, talebe hücreleri sıralanmıştır. Dershane, binanın güney tarafında yer alır ve yayvan bir kubbe ile örtülüdür.
-
Amasya Gökmedrese Camii Amasya’nın batısında, yer alan camiyi Amasya Beylerbeyi Emir Seyfeddin Torumtay 1266-1267’de yaptırmıştır. Cami, medrese ve mezar odası ile kapalı bir külliye şeklindedir. Caminin yanında bulunan kümbet, mavi renkte çinilerle süslendiğinden Gökmedrese adını almıştır. Sadece kesme taş mimarisi olgun nispetleri ve süslemeleri bakımından Anadolu’da eyvan biçimli portali olan bir camidir. Türbe tuğla ve tek renkli koyu yeşil çinilerden meydana gelmiş zikzak motiflidir. Cami Anadolu Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. XIX.yüzyılda onarım gören Cami, 1926-1977 yılları arasında Amasya Müzesi olarak kullanılmıştır. Dikdörtgen plânlı, kesme taştan kalın duvarlıdır. Hem cami hem de medrese olarak kullanılmıştır. Kapısında II.Abdülhamid’in yaptırdığı onarım yazıtı bulunmaktadır. Ağaç işçiliğinin güzel bir örneği olan kapısı günümüzde Amasya Müzesinde sergilenmektedir. Çevresi geometrik motiflerle süslü ana kapının iki yanındaki pencereler Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Pencereler zengin mukarnaslarla yukarı doğru daralmaktadır. İki sırada dörderden 8 kalın ayakla mihraba dik 3 bölüme ayrılan mekân sivri kemerler üzerine oturan kubbe ve tonozlarla örtülüdür. Girişte soldaki üç sandukadan biri Torumtay’ın soyundan gelen Necip Bey’e aittir. Mihrap yarım silindirik biçimiyle basit bir görünümdedir. Medreseye bitişik, kuzeydoğudaki türbe, mimarisi ve süslemeleriyle Selçuklu sanatını yansıtmaktadır. Kesme taştan yapılmıştır. Kare plan üzerine, sekizgen yüksek kasnaklı, yıldız piramidal, tuğla bir külahla örtülüdür. Torumtay’ın türbesi caminin karşısındadır.
-
Büyük Ağa Medresesi Sultan II. Bayezid'ın Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir. Her kenarda üçer adet, tonozlu revakların gerisinde bulunan kubbeli odalarda güney kenarında daha büyük ve yüksek kümbet ve örtülü mekana yarım kubbelerin bağlanması ile meydana gelen (I) planlı dershane, yapının esasını teşkil eder. Duvarlarında üç sıra tuğla arasında moloz taş kullanılmış, giriş daha yüksek tutularak silmelerle yumuşatılmıştır. Avluda köşeli sade başlıklar sütunlar üzerine oturtulmuş, dengeli revak kemerleri ve duvar üzerindeki plastik Bursa Kemeri uygulaması iç mimariye cazibe kazandırmıştır. Dershane önündeki revak kubbesi iç orijinal mukarnas dolgu ile bezenmiştir.
-
Burmalı Minare Cami Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin II. Keyhüsrev zamanında, Veziri Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf Bey tarafından 1237-1247 yılları arasıdan yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak, Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Caminin bitişiğinde Ferruh Bey’in mezarı bulunduğu için, camiyi yaptıranın da Ferruh Bey olduğu tahmin edilmektedir. Damadı İzzeddin Mehmed Pervane Bey de 1300 yılında vakıflarını tanzim etmiştir. Deprem ve yangınlarda zarar gören cami birkaç kez onarım görmüştür. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, minaresinin ahşap ve isminin de Mahkeme Camisi olduğundan söz etmiştir. 1730 yılındaki büyük yangında, yanan caminin ahşap minaresi, bu defa taştan burmalı olarak yapılmış ve cami de ismini minaresinin şeklinden almıştır. 1939 depreminde de büyük zarar gören cami 1958 yılında onarım geçirmiştir. Dikdörtgen planındaki cami, Anadolu Selçuklularının ilerlemiş kubbeli cami tipindedir. Kuzey cephesine göre sağda minare, sol köşede ise türbe yer almaktadır. Türbe "Cumudar" adıyla da bilinmektedir. Camiyi batı ve doğu cephelerinde dörder pencere aydınlatmaktadır. Caminin esas yapısı, Selçuklu mimari üslubunu taşımakla birlikte burmalı minare daha çok Osmanlı özelliği göstermektedir. XVII.yüzyılın başlarında yapılmıştır. Caminin ibadet mekanı kıble duvarına dikey, iki sıra örülerek meydana getirilmiş tek taşıyıcı ayak ile üç sahana ayrılmıştır. her sahan üç bölüm olmak üzere, tüm mekân 9 bölümlüdür. Bölümleri birbirinden ayıran payeler birbirine sivri kemerlerle bağlıdır. Orta nefteki bölümlerin üzeri kubbelerle örtülü olmasına karşılık yan neflerden kıble duvarına yakın birer bölüm çapraz, diğerleri beşik tonozla örtülüdür. Caminin kuzey cephesi süslemelerle bezelidir. Caminin kuzeydoğusundaki Türbe, kare kaide üzerine sekizgen planlıdır. Kare kaideden sekizgene geçmek için köşeler üçgen şekilde kesilmiştir. Kesme taştan yapılmış olup, diğer mezar anıtları gibi iki katlıdır. Birinci kattaki oda, bir süre kütüphane olarak kullanılmıştır. Zemindeki mahzen bölümünde ise, günümüzde Amasya Müzesi’nde sergilenen, Şehzade Cumudar’ın mumyası bulunmakta idi. Bundan dolayı bu türbeye "Cumudar Türbesi" de denmektedir. Ancak, türbe, Ferruh Bey’e ait olup, türbede Ferruh Bey ile oğlu Yusuf Bey gömülüdür. Türbenin doğu, batı ve kuzey kısmında birer pencere yer almaktadır. Batı yönündeki pencere oldukça süslemelidir.
-
Amasya Bimarhanesi (Darüşşifası) Yakutiye Mahallesi’nde, ana cadde üzerinde bulunan bu yapının medrese olduğu da iddia edilmiştir. Ancak yapıldığından günümüze kadar geçen süre içerisinde Bimarhane olarak tanınmıştır. Bu yapıyı Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra Amasya’nın İlhanlı hakimiyeti döneminde, İlhanlı Hükümdarı Olcayto Mehmet Hüdabende ve eşi İlduş (Yıldız) Hatun adına köleleri Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yıllarında yaptırılmıştır. Anadolu’da buna benzer örneklere Sultaniye’de, Sivas ve Divriği Darüşşifalarında rastlanmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan Darüşşifalar (Bimarhane), diğer sosyal ve tıbbi yapılardan farklıdır. Bunlarda akıl hastalarının müzik ve su sesi ile iyileştirilmesi öncelik kazanmıştır. Amasya Bimarhanesi de bunun bir örneğidir. Amasyalı bir hekim olan Sabuncuoğlu Şerafeddin bu Darüşşifada 14 yıl hekimlik yapmıştır. Burada “Cerrahiye-i al Haniye” isimli tıbbi minyatürlerle süslü bir kitap yazarak dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet’e sunmuştur. Bimarhane, revaklı avlusu, iki eyvanı ile Klasik Selçuklu medrese planının bir benzeridir. Amasya Darüşşifası (Bimarhane) dikdörtgen planlı olup, giriş cephesi diğer cephelere göre daha farklı olup, Selçuklu medreselerinde olduğu gibi abidevi görünüşlüdür. Klasik Selçuklu yapılarının tüm özelliklerini taşıyan Darüşşifanın özelliklerinden biri de girişin kilit taşında bağdaş kurmuş bir insan figürünün işlenmiş oluşudur. Girişin iki yanında pencere nişleri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli girişin üzeri mukarnaslı, sivri kemerli olarak devam eder. İki yanlar üçer şerit halinde geometrik şekillerle bezenmiştir. Buradaki taş oymalar son derece ince yapılmış olup, kıvrık dal, yaprak motifleri portali süsleyen geometrik bezemeyi tamamlamaktadır. Portalin köşelerinde silindirik kulelerle cephe daha belirginleşmiş, ilk kez Sivas’ta görülen palmet ve Rumiler burada da karşımıza çıkmıştır. Darüşşifanın duvarları kesme taşlarla örülmüştür. Darüşşifa’nın giriş eyvanının iki yanında iki tonozlu bölüm olup, buradan avluya geçilmektedir. Girişin tam karşısında giriş eyvanından daha büyük olan beşik tonozlu dershane eyvanı bulunmaktadır. Yan bölümlerde üçer silindirik sütun ve dört sivri kemerli revakların arkasında beşik tonozlu dikdörtgen hücreler yer almaktadır. Ayrıca dershane eyvanının iki yanındaki beşik tonozlu köşe hücreleri birer kapı ile avluya açılmaktadır. XIX.yüzyılda Bimarhane önemini yitirmiş, ipekböceği kozacılarının yeri olmuş, sonra da Amasyalı esnaf burayı depo olarak kullanmıştır. Erzincan depreminden sonra (1939) harap olmuş, 1945 yılında dış cephesi, 1992-1997 yıllarında tümü ile restore edilmiştir. Yapı 1999 yılından sonra Belediye Konservatuarı olarak kullanılmaktadır.
-
Amasya Medreseleri Kapı Ağası Medresesi (Merkez) Şamlar Mahallesi’nde Beyzıt Camisi’nin karşısındadır. Halk arasında Büyük Ağa Medresesi olarak da tanınmaktadır. Medreseyi II.Beyazıt’ın Kapı Ağası Abdülmûinoğlu Hüseyin Ağa 1488’de yaptırmıştır. Osmanlı medrese mimarisinde benzerine çok az rastlanan sekizgen plân tipindeki medrese olup, son yıllarda onarılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir. Duvarları moloz taş ve tuğla hatıllıdır. Medreseye kuzeybatı köşesindeki büyük yay kemerli bir kapıdan girilmektedir. Sekizgen plânlı avlunun her kenarında dörder sütun üzerine sivri Bursa Kemeri revaklarla çevrilmiştir. Bunların arkasında 20 medrese hücresiyle bir dershane vardır. Dershane aynı zamanda mescit olarak kullanılır ve üzeri büyük bir kubbe ile örtülüdür. Torumtay Medresesi (Gök Medrese) (Merkez) Gök Medrese mahallesi’nde Torumtay Türbesi’nin ve Camisi’nin içerisinde olup, 1267’de Amasya Valisi Seyfeddin Torumtay tarafından yaptırılmıştır. Medrese cami avlusunun iç tarafında, kuzey ve batı yönünde taştan yapılmış küçük odalardan ibarettir. Dershanesi doğuda olup altıgen plânlıdır. Burası açık yakut gibi yeşil taşlarla süslü olduğundan Gök Medrese diye de vakfıyesinde bahsedilmiştir. Bu medresenin dershanesi sonraki yıllarda Torumtay’ların türbesine dönüşmüştür. Amasya’nın ünlü ulemalarından Gıyasüddin Mahmud-ı Garmini Ömer Efendi, Halil Efendi, Es-Şeyh Mustafa Efendi, Ahmed Niyazi Efendi bu medresede ders vermişlerdir. Kâşifiye Medresesi (Merkez) Amasya’da yapılan ikinci medrese Şamice Mahallesi’nde Halifed Gazi Türbesi’nin bitişiğindedir. Medreseyi I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Emir Mücahit el Mübarüziddin Halifed Alp İbn-i Tulî yaptırmıştır. Kapı üzerindeki kitabesinde 1235 tarihinde medresenin yapılmasının emir tarafından emredildiği yazılıdır. Ancak kitabede 1235 tarihi yazılı olmasına rağmen vakfiyesinde 1225 tarihinde yapıldığı yazılıdır. Yapılmasındaki amaç Fahreddin Ali bin Muhammed el Buhari ve öğrencilerine öğrenim görmeleri için bir mekân sağlamaktır. Medresenin günümüze ön cephesi ile temellerine ait taşlar gelebilmiştir.Ayrıca bu yapının altında bir Bizans kilisesi olduğu da iddia edilmiştir. Medreseden türbeye bitişik olan ön cepheye ait kalıntılar günümüze gelebilmiştir. Medrese depremlerden zarar görmüş, mütevellileri tarafından onartılmıştır. Şamlar Medresesi (Merkez) Yeşilırmak’ın kuzey yakasında Şamlar Mahallesi’nde Şamlar Camisi’nin kuzeyindedir. Kapı Ağası Ayas Ağa tarafından yaptırılmıştır. Şamlar Camisi’nin son cemaat yerinin uzantısında yer alıp, moloz taştan yapılmıştır. Dershanesi olmayan medresenin avlusunda on bir sütunun taşıdığı 13 kubbe ile örtülü revaklar bulunmakta, bunların arkasında da 17 öğrenci hücresi bulunmaktadır. Ayrıca medresenin kuzeydoğusuna da beşik tonozla örtülü bir sıbyan mektebi eklenmiştir. Tıgrakya Medresesi (Merkez) Amasya Mehmet Paşa Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kenarında olup, Nureddin Tıgrak tarafından 1234’te yaptırılmıştır. İlk yapımında mescit olarak düşünülmüş, sonradan medreseye çevrilmiştir. Çelebi Mehmed Medresesi (Merzifon) Merzifon’da Camii Cedid Mahallesi’nde Çelebi Mehmet Camisi’nin yanında I.Çelebi Mehmed tarafından 1415’te yaptırılmıştır. Medresenin mimarı Ebu Bekir İbn Muhammed İbn Hamza-tül Müşeymiş’tir. Halk arasında Sultaniye Medresesi ismi ile de tanınan bu medrese 1419’da Emin Onuroğlu Ali Bey tarafından onarılmıştır. Selçuklu medrese mimarisindeki 4 eyvanlı plân tipinde olup, kare plânlıdır. Dershane bölümü eyvanların dışında çıkıntı oluşturmuştur. Kesme taştan medresenin giriş kapısı üzerindeki saat kulesini 1866’da Amasya mutasarrıfı Ziya Paşa yaptırmıştır. Giriş kapısı ve eyvanlar arasında 20 medrese odası sıralanmıştır. Avluyu çeviren 12 kare ayak kırmızı beyaz taşlarla yapılmış sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Eyvanın arkasındaki odalar kubbelidir. Haliliye Medresesi (Gümüşhacıköy) Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Beldesi merkezinde bulunan eser Çelebi Sultan Mehmed’in Beylerbeyi Halil Paşa tarafından 1413 de yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, moloz taştan, kapalı avlulu bir medresedir. Avluyu ahşap ve sivri kemerli düz tavanlı revaklar çevirir. Medresenin her yüzünde ortaya gelecek yere birer dershane yapılmış, köşelere de 12 medrese odası eklenmiştir. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır. Darülhadis Medresesi (Merkez) Amasya’nın Pirinççi Mahallesi’nde dere kenarında, Hacı Hamza Efendi Camisi’nin hizasındadır. Kadı Şeydi Ali’nin oğlu El-Hac Osman Çelebi tarafından 1527’de Darülhadis olarak yaptırılmıştır. İlk önce ahşap olarak yapılan bu medrese 1602’de çıkan yangında yandığından, Osman Çelebi’nin torunu Ayşe Hatun tarafından 1609’da yeniden yaptırılmış ve mütevelliliğini oğlu Şaban Ağa’ya vermiştir. Dağrakiye Medresesi (Merkez) Yeşilırmak’ın kenarında, Mehmet Paşa Camisi’nin kuzeybatısındadır. Amasya Valisi Emir Nureddin Dağrak tarafından 1224’te mescit olarak yaptırıldığı kapı kitabesinden anlaşılmaktadır. Medrese 1875’te Yeşilırmak’ın taşması sonucu yıkılmış ancak, 1891’de Canikli Mehmed Efendi tarafından yenilenmiştir. Sultan Beyazıt Medresesi (Merkez) Amasya Ziya paşa Bulvarı’nda Beyazıt Camisi’nin batısında olup, II.Beyazıt tarafından 1486’da yaptırılmıştır. Kesme taştan olan bu medrese U plânlı olup, avlunun etrafını kubbeli revaklar ve bunların arkasındaki dershane hücreleri çevirmektedir. Revakların ucunda, giriş kapısının karşısındaki dershane sekiz kasnaklı bir kubbe ile örtülü ve kare plânlıdır. Medresenin ilk müderrisliğini Şeyhülislam Amasyalı Cemalîzade Zembilî Ali Efendi yapmıştır. Daha sonra devrin alimlerinden Çorumlu Ahmed Efendi, Mütevellizade Ahmed Efendi, ünlü hattat Kâtipzade es-Seyyid Ahmed Kemal Efendi burada ders vermişlerdir. Günümüzde Amasya İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Halifed Gazi Medresesi (Merkez) Amasya’da yapılan ikinci medrese Şamice Mahallesi’nde Halifed Gazi Türbesi’nin bitişiğindedir. Medreseyi I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Emir Mücahit el Mübarüziddin Halifed Alp İbn-i Tulî yaptırmıştır. Kapı üzerindeki kitabesinde 1235 tarihinde medresenin yapılmasının emir tarafından emredildiği yazılıdır. Ancak kitabede 1235 tarihi yazılı olmasına rağmen vakfiyesinde 1225 tarihinde yapıldığı yazılıdır. Yapılmasındaki amaç Fahreddin Ali bin Muhammed el Buhari ve öğrencilerine öğrenim görmeleri için bir mekân sağlamaktır. Medresenin günümüze ön cephesi ile temellerine ait taşlar gelebilmiştir.Ayrıca bu yapının altında bir Bizans kilisesi olduğu da iddia edilmiştir. Medreseden türbeye bitişik olan ön cepheye ait kalıntılar günümüze gelebilmiştir. Medrese depremlerden zarar görmüş, mütevellileri tarafından onartılmıştır.
-
Amasya Kral Mezarları Helenistik dönemde, Amasya’yı İÖ.333’den İÖ.26’ya kadar başkent olarak kullanan Pontus Krallarına ait olan Kral kaya Mezarları, Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılmıştır. Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve merdivenler bulunmaktadır. Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar olduğu bilinmekle birlikte bunlardan sadece birkaç tanesi günümüze gelebilmiştir. Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekicidir. Bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı bulunmaktadır. Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktadadırlar. Kral Kaya Mezarlarının en büyüğü, galeri ve merdivenlerle çıkılan, batı yönündeki en son mezardır. Bu mağaranın yüksekliği 15m, genişliği 8m, derinliği ise 6m’dir. Mezar odasına girişi, diğer mezarlardaki kapılardan daha yüksektir. "Büyük Kral Mezarı" olarak da adlandırılan mağara, cephe itibariyle pek çok tahribata uğramıştır. Kızlar Sarayı üzerinde yer alan üçlü kral mezarı birbirine çok yakın oyulmuştur. En solda yer alan mezar, ortadaki mezar sahibini gölgede bırakmak amacıyla ön plana çıkarılmıştır. Kızlar Sarayı’nın alt kısmında ve Demiryolu tünelinin hemen üzerinde bulunan mezar da, diğerleri gibi, blok kaya oyularak yapılmıştır. Diğer kaya mezarlarından farklı olarak, etrafı oyulmamıştır. Ayrıca mezar odasına çıkmayı kolaylaştıracak taş merdivenler de yapılmamıştır. Mezar odasının sağ ve sol kenarlarında yapılan sütunlar daha sonra kırılmıştır. Mağaraların bütününde görülen kapaksız, 2-3 metre arasında değişen yükseklikte, kapıya benzeyen girişler, bu mağaraların ortak özelliğidir. Mağaraların etrafı geniş biçimde boş bırakılmasının amacı da, bazı mezarların tavaf edilmesi, bazılarında da kayalardan sızan suların hava ile temasını ve mezar odasının korunmasını sağlamaktır. Kral Kaya Mezarları bazı dönemlerde hapishane ve cezalandırma mekanı olarak da kullanılmışlardı. Örneğin VI. Mithridates, kendisi ile yapılan barış görüşmelerinde zorluk çıkaran Romalı elçileri, Demiryolu geçidinin hemen üzerinde yer alan mezara hapsetmiştir. 1075’te Amasya’yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki Pontus devrinden kalma gömüleri kaldırtmış. Yine o dönemde, Hıristiyan keşişlerin bu mağaralarda inzivaya çekildikleri bilinmektedir.
-
Hamamlar Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri anıtsal mimari eserlerinden olan ve çoğunun faaliyetini sürdürdüğü hamamlar, İlimiz Merkezi ve İlçelerinde örnekleri oldukça fazladır. Mustafa Bey Hamamı (Merkez) Amasya Mehmet Paşa Mahallesi’nde, Mehmet Paşa Camisi’nin arkasında bulunan Mustafa bey Hamamı Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı üzeri kubbeli hamamın soğukluk kısmı duvarlarında nişler bulunmaktadır. Burası da kare planlıdır. Sıcaklık iki bölümden meydana gelmiş olup, birinci bölüm dört kenarında, dört büyük nişi olan merkezi kubbeli ve haçvari eyvanlıdır. Sıcaklığın ikinci bölümü halvet hücrelerinden meydana gelmiştir. Burasının da üzeri dört kollu haçlarla desteklenen merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Hamamın arkasında sarnıç ve külhan yer almaktadır. Kumacık Hamamı (Merkez) Amasya Beyazıt Paşa Mahallesi’nde bulunan Kumacık Hamamını Küçük Kapı Ağası Ayazağa 1494 yılında yaptırmıştır. Aynı zamanda bu hamam Küçükağa Cami ve Medresesinin vakfındandır. Hamamın kuzey yönündeki soyunmalık kısmına basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Bunun önünde küçük bir de sundurmalık bulunmaktadır. Soyunmalık kare planlı olup, üzeri sekizgen yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın altında Türk üçgenlerinden oluşan bir friz bulunmaktadır. Soyunmalıktan ılıklığa ve sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kare planlı olup, köşelerde halvet hücreleri olup, üzeri dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün sağında üzeri yıldız tonozlu bir mekan, solunda da yine tonozlu tuvaletler yer almaktadır. Külhan kısmı sıcaklığa bitişiktir. Hamamın bütünü üstten kiremitli bir çatı ile örtülüdür. Büyük Hamam (Gümüşhacıköy) Gümüşhacıköy’de Köprülü Mehmet Paşa tarafından, külliye ile birlikte 1658 yılında Büyük Hamam da yaptırılmıştır. Hamamın kare planlı soyunmalık kısmının üzerini köşe tromplarının yardımı ile büyük bir kubbe örtmektedir. Buradan geçilen soğukluk dikdörtgen planlı olup, üzeri beşik bir tonozla örtülmüştür. Sıcaklık kenarlardaki nişlerle genişletilmiş, kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Bunun bitişiğinde iki halvet hücresi bulunmaktadır. Kara Mustafa Paşa Hamamı (Merzifon) Merzifon’un Hacı Bal Mahallesi’nde bulunan Kara Mustafa Paşa Hamamı, kara Mustafa Paşa Külliyesinin bir bölümüdür. Kitabesinden öğrenildiğine göre Kara Mustafa Paşa tarafından 1678 yılında yaptırılmıştır. Birbiri içerisine geçmiş bölümlerden meydana gelen hamamın düzgün bir planı bulunmamaktadır. Soyunmalık kısmı uzun dikdörtgen bir plan gösterir, soyunmalığın birinci bölümünün üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. İkinci ve üçüncü bölümlerin üzeri ayna tonozludur. Bunun arkasında sekizgen planlı sıcaklık bulunmaktadır. Dört kenarında dört eyvanlı nişler ile bu nişlerin köşelerinde halvet hücrelerinin bulunduğu sıcaklığın üzeri de sekizgen planlı merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Soyunmalığa girişin sağında ayrı hücreler halinde helalar bulunmaktadır. Çifte Hamam (Merzifon) Merzifon Hacı Süleyman Mahallesi’nde bulunan Çifte Hamamı 1388 yılında Sultan II.Murat yaptırmıştır. Kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere çifte hamam plan düzenindedir. Her iki bölümde de soyunmalık kâgir duvarlı, ahşap tavanlıdır. Batı yönünden dar bir kapı ile geçilen soğukluğun üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Kemerlerle üç bölüme ayrılan soğukluğun iki yanındaki büyük kemerlerle dikdörtgen konuma getirilen sıcaklık yer almaktadır. Hamamın iki halvet hücresi ile bir de külhanı bulunmaktadır. Tuz Pazarı Hamamı (Merzifon) Merzifon Gazi Muvaffak Mahallesi’nde bulunan Tuz Pazarı Hamamı, Kara Mustafa Paşa tarafından 1677 yılında yaptırılmıştır. Hamamın yanındaki meydanda tuz pazarı bulunduğu ötürü bu isimle tanınmıştır. Kesme taştan yapılmış olan hamamın duvarları arasında üçer sıra tuğla kullanılmış ve böylece dış mimariye hareketlilik kazandırılmıştır. Hamamın kuzey yönündeki kesme taştan giriş kapısı bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı soyunmalık kısmı sekizgen kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe dıştan oluklu kiremitle kaplanmıştır. Kare plandan kubbeye trompların yardımı ile geçilmiştir. Merkezi kubbenin dışında kalan alanlar aynalı tonozlarla örtülüdür. Ayrıca tromplar arasında her duvarda kaş kemerler bulunmaktadır. Böylece soğukluk iki kemerle üç bölüme ayrılmıştır. Sıcaklık kısmı kare planlı olup, bunun da üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık dört eyvanla genişletilmiş ve dört köşesine de dört halvet hücresi yerleştirilmiştir.
-
Amasya Köprüleri Alçak Köprü (Merkez) Amasya il merkezinde Roma döneminden günümüze kalan tek köprüdür. Tamamı kesme taştan yapılmıştır. Zamanla ırmak seviyesinin yükselmesi ve ırmak yatağının dolması nedeniyle yüksekliğini kaybetmiş, bu nedenle halk arasında "Alçak Köprü" olarak anılmaya başlamıştır. 1855 yılına kadar bu köprüden yararlanılmıştır. Köprünün tehlike oluşturduğunu düşünen Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa, taş köprünün üzerine ahşaptan ve on bir ayaklı bir başka köprü kurdurmuştur. 1881 yılında bu ahşap köprünün sel nedeniyle yıkılmasından sonra, o dönemin Amasya mutasarrıfı (vali) Atıf Bey, kullanılmayan kilise taşlarından yararlanarak üstteki ikinci köprüyü yeniden yaptırmıştır. Köprü, 1965 yılında beton ve demir bağlantılar ile güçlendirilerek yenilenmiştir. İltekin (Çağlayan Köprüsü) Amasya il merkezine 5 km uzakta, Eryatağı sapağında yer alan İltekin Köprüsü, 1076 yılında Danişmend emirlerinden İltekin Gazi tarafından, daha önce orada bulunan bir köprü temel alınarak yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemde, Amasya’nın kuşatılması için gerekli olan askeri gücün ulaşımını kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Tamamı kesme taşlardan olan köprü, 6 yuvarlak kemer üzerine oturtulmuştur. 1984 yılında, aslına uygun olarak restore edilmiştir. Kunç Köprü (Hundi Köprüsü) (Merkez) Selçuklu Hükümdarı Sultan Mesud’un kızı Hundi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Beyazıtpaşa ile Şamlar mahallelerini birbirine bağlayan köprü, tamamen kesme taştan oluşur. Tipik bir Selçuklu eseri özelliği taşımaktadır. Üç büyük ayak üzerindeki geniş kemer açıklığı en büyük özelliğidir. Hundi Köprüsü zamanla halk ağzında "Kundi" son olarak da "Kunç" biçimini almıştır. İstasyon (Meydan) Köprüsü Ziya Paşa bulvarının bitiminde yer alan Köprü, ilk olarak Amasya Emiri Şadgeldi Paşa (1360-1382) zamanında yapılmıştır. 1824 yılındaki ırmak taşkınında büyük zarar gören köprü, 1828’de yenilenmiştir. 1940 yılında yeniden büyük bir onarımdan geçmiştir. Helkıs (Hükümet) Köprüsü (Merzifon) İlk olarak, iç kalenin Helkis Kapısı civarında yapılmış ahşap bir köprüydü. Yapılış tarihi kesin bilinmemekle birlikte, Roma döneminden itibaren kullanıldığı sanılmaktadır. Osmanlılar tarafından onarılmış ve uzun süre kullanılmıştır. 1938 yılında vali Talat Öncel ahşap köprüyü yıktırıp 1940 yılında beton olarak yeniden yaptırmıştır. Köprü, Halk tarafından "Hükümet Köprüsü" olarak anılmaktadır. Mağdenüz Köprüsü (Merkez) Mağdenüs Köprüsü, Sultan Bayezit Camisi önündedir. Mevlevi Tacibeyzade Sadi Çelebi’nin kızı Fatma Hatun tarafından 1485 yılında yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak büyük bir ihtimalle, Roma Dönemi öncesinde yaptırılmış olmalıdır. Çünkü geçmişte iç kaleye açılan kapılardan biri bu köprü ile bağlantılıdır. Ahşap bir köprü olduğu için bir çok kez sel sularına maruz kalmış ve zarar görmüştür. 1968 yılında meydana gelen ırmak taşkınında sele kapılarak yıkılmış, yerine beton ayaklı ve demir gövdeli yeni bir köprü yapılmıştır. Halk tarafından Maydonoz ve Madenüs Köprüsü olarak anılmaktadır.
-
Amasya Saat Kuleleri Merzifon Saat Kulesi (Merzifon) Merzifon ilçe merkezindeki saat kulesi, Çelebi Sultan Mehmet’in emri ile Mehmet Memişoğlu Ebubekir tarafından yapılmıştır. Bu saat kulesi Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa tarafından yenilenmiştir. Çelebi Mehmet Medresesinin giriş kapısı üzerinde yer alan saat kulesi tuğladan yapılmış silindirik gövdelidir. Bu gövde üç çember ile daha hareketli bir görünüm kazandırılmıştır. Minareyi andıran kulenin köşeleri prizma şeklinde olup, her yüzüne yuvarlak kadranlı birer saat yerleştirilmiştir. Üzeri kubbe ile örtülü olan saat kulesinin çanının sesinsin iyi duyulabilmesi için her yöne yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Eski Saat Kulesi (Merkez) Amasya’nın eski ahşap Nerkis Köprüsü önünde bulunuyordu. Bu kuleyi Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa 1865 yılında yaptırmıştır. Bu kule 75 yıl çalışmış, 1939 Erzincan depreminde Amasya’daki minarelerin yıkılmasına rağmen ayakta kalmıştır. Hükümet Köprüsü’nün yapımını engellediği gerekçesi ile 1940 yılında Nerkis Köprüsü ile birlikte yıktırılmıştır. Eski Saat Kulesi, yuvarlak minareyi andıran bir biçimde beyaz badanalı idi. Üst kısmına dikdörtgen prizma içerisinde doğu, batı ve güneye bakacak biçimde saatler yerleştirilmişti. Saatlerin bulunduğu yönlere parmaklıklı bir bölüm eklenmiş ve burası da bayrak çekmek için kullanılmıştır. Yeni Saat Kulesi (Merkez) AKTAV Vakfı’nın ve Valilik ile Belediyenin ortaklaşa çalışmaları sonucunda, Eski Saat Kulesinin yeniden yapılması için çalışmalara başlanmıştır. Eski Saat Kulesinin fotoğraflarına dayanılarak Amasya’da bugünkü yeni saat kulesi yapılmış ve 2002’de de kullanıma açılmıştır. Amerikan Koleji Saat Kulesi (Merzifon) Merzifon Amerikan Koleji’nin çatısı üzerinde 1919 yılında yaptırılmıştır. Kolejin yanındaki üç katlı binanın çatısı üzerinden kare kesitli olarak oturtulmuştur. Bu saat kulesinin üzeri pramidal külahlıdır. Dört cephesine yuvarlak saat kadranları yerleştirilmiştir.
-
Bedestenler Amasya Bedesteni Sultan II. Bayezıd’in Kapı Ağalarından Hüseyin Ağa tarafından 1483 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı şehirciliğinin belli başlı merkezlerde meydana getirdiği sistemin bir tekrarı niteliğinde olup, orijinal ölçülerine göre orta boy bir bedestendir. Orijinalinde altı kubbeli bir yapı olup emsallerinden büyük olduğundan emsalleri arasında bir çeşitleme olarak görülmektedir. Plan şemasına göre ortada iki büyük ayağın taşıdığı kemerlerle altı kubbeli, dört kapılı, doğusunda arastaya açılan diğer cephelerde kemerli dükkanlarla desteklenmiş bir yapı iken 1970’li yıllarda kuzeydeki iki kubbeli mekanı, özel idare iş hanı yapımı sırasında ortadan kaldırılmış ve onarımlar sonucu bu günkü dört kubbesi ile ayakta kalabilmiştir. Merzifon Bedesteni Merzifon ilçe merkezinde, Gazi Mahbup Mahallesi’ndedir. Kara Mustafa Paşa Cami’nin hemen doğusunda yer alır. Dikdörtgen planlıdır. Kara Mustafa Paşa Vakfından olup 17. yüzyılda yapılmıştır. İç mekanda kalın payeleri birleştiren büyük sivri kemerler, dokuz adet kubbeden oluşan üst örtüyü taşımaktadır. Dıştan yapı; bir sıra kesme taş, üç sıra tuğladan oluşan beden duvarlarına sahiptir. Ancak her cephenin orta kesiminde kesme taştan dışa doğru çıkıntı yapmış tonoz örtülü dört adet giriş kapısı mevcuttur. Bu kapılar arasında Bedesteni çevreleyen arasta bulunmaktadır. Üst örtüsü dıştan hemen her bedestende olduğu gibi sekizgen kasnaklı kirpi saçaklı kubbelerle örtülüdür. XVII. yüzyılda Kara Mustafa Paşa ile altın yıllarını yaşayan Merzifon’un o dönemlerde şehrin çekirdeğini teşkil eden yapılardan birisi olan bedesten, bugün de ticari hayatın odak noktası konumundadır. Gümüşhacıköy Bedesteni İlçe merkezinde, Köprülü Camii'nin güneyinde yer alır. Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1660 yılında kendi adına camiinin külliyesi olarak yaptırılmıştır. Doğu-batı yönünde ince uzun dikdörtgen planlıdır. Dört kapılı yapının özellikle meydana bakan kapısı diğerlerine göre daha özenli olup üzerine 1900 yılında Yanyalı Mustafa Paşa’nın oğlu Ali Rıza Bey tarafından saat kulesi ilave edilmiştir. Arada uzun dikdörtgen iki yanına sıralanmış beşik tonoz örtülü dükkanlardan oluşmaktadır. Avluya bakan cepheler her bölümü oluşturan yüksek sivri kemerler ve bunların aralarındaki payandalarla süslüdür.Üst kısımda cephe boyunca payandaların çevresini de dolaşarak uzanan derin silmeler iç mekana ayrı bir görünüm ve hareket kazandırmıştır. Zamanla yapılan restorasyonlar sonucu kısmen değişikliğe uğrayan bedestenin giriş kapılarındaki kırmızı-beyaz kemer örgüsü dikkat çekmekte olup yapıya ayrıca renk katmıştır.1900’lerde yapılan saat kulesinin yıkılması üzerine yerine bugünkü kulelerin yapıldığı bilinmektedir.
-
Amasya Hanları Taş Han (Merkez) Dere Mahallesi’nde bulunan Taş Hanı, Amasya Mutasarrıfı Ruhtavan Hacı Mehmet Paşa tarafından Mimar Mehmet Kalfa’ya 1758 yılında yaptırılmıştır. İki katlı olan Taş han’ın beden duvarları kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı hanın iç avlusu duvarlarla çevrilmiştir. Batı cephesindeki giriş kapısı hanın duvarlarından ileriye doğru çıkıntı oluşturmaktadır. Hanın kapısı üzerinde ince uzun bir dikdörtgen içerisinde 2 satırlık yapım kitabesi yer almaktadır. Kemerin kilit taşı ile kitabenin orta kısmında da bir rozet yerleştirilmiştir. Portalin her iki tarafında da tonozlu dükkanlar sıralanmıştır. Hanın iç avlusu hafif sivri kemerlerle çevrilmiş, bunların üzerine de ikinci kat yerleştirilmiştir. Günümüzde bu han oldukça harap durumdadır. Taş Han (Merzifon) Merzifon Gazi Mahbup Mahallesi’nde Kara Mustafa Paşa Camisi’nin yanında bulunan bedestenin karşısındaki Taş Han’ın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Ancak yapı üslubundan tipik bir Osmanlı şehir hanı görünümünde olup XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Taş Han dikdörtgen planlı olup, güney cephesinde yuvarlak kemerli büyük bir kapısı bulunmaktadır. İki katlı olan hanın alt katında sivri kemerli dükkanlar sıralanmıştır. Hanın alt ve üst katları bütün cepheyi boydan boya kat eden silmeli bir friz ile ayrılmıştır. Birinci katı oluşturan dükkanların üzerindeki duvarlar üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş kullanılarak yapılmıştır. Pencerelerin üzerlerinde de sivri kemerli alınlıklar yer almıştır. Hanın iç kısmı tamamen kesme taştan olup, revaklıdır. Orta kısımda yer alan avlunun kuzey cephesinde sivri kemerli, kesme taş payeli revaklar ve bunların arkasında da taş konsollar üzerinde dışa doğru çıkıntı yapan odalar bulunmaktadır. Bu odaların altında ise ahırlar vardır. Hanın doğu ve batı yönlerinde, zemindeki beşer oda avluya açılmaktadır. Hanın ikinci katı doğu ve batı cephelerindeki kesme taş payelerin taşıdığı tuğla kemerli revaklar yapılmış olup, bunların da üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Boydan boya avluya bakan bu revakların arkasında da pencereli kubbeli odalar sıralanmıştır. Hanın kuzey ve güney kenarlarındaki revakların avluya bakan yüzlerinde de kemerlerin içleri taş duvarlarla örülmüştür. Buraya dışa doğru çıkıntı yapan kuş köşkleri yerleştirilmiştir. Hanın kuzey cephesinde revakların önüne yapılmış iki küçük çeşme bulunmaktadır. Ezine Pazar Hanı Amasya-Tokat karayolunun 35. km.sinde yol kenarındadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat ‘ın hanımı Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. İç kısmı kemerli üç bölümden olup tonoz örtülüdür. Osmanlılar zamanında onarım görmüştür.
-
Amasya Türbeleri Halifet Gazi Türbesi (Merkez) Amasya’nın batısındaki Şamice Mahallesi’nde, Amasya Valilerinden Danişmendli Emir Mücahit el Mübarizüddin Halifet Alp İbn Tûli için 1226’da yaptırılmıştır. Son yıllarda onarılan türbe, kesme taştan kare plân üzerine sekizgen cepheli kule şeklinde yapılmıştır. Kümbet, kare planındaki bir kaide üzerinde, sekizgen bir plan biçiminde yükselir. Çatısı da sekizgendir. Diğer Selçuklu mezar anıtlarında olduğu gibi, burada da kümbete bir kaç basamaklı bir merdivenle çıkılır. Sekizgen odanın üstü bir kubbe ile örtülüdür. Odanın doğusundaki merdivenle, beşik tonozlu kare planlı mahzene inilir. Türbe içerisinde 0,90 x 2.15 m. ölçüsünde mermer bir sanduka vardır. Sandukanın güneye bakan yönüne de kıvrık boynuzlu birer koş başı yerleştirilmiştir. Ayrıca bu iki koç figürü arasına, defne yapraklarından yapılmış bir girlandı taşıyan üç adet erkek figürü ile iki kanatlı melek başı görülmektedir. Bu figürlerin Antik Çağlardan alındığı sanılmaktadır. Büyük olasılıkla Halifed Gazi’nin bu motifleri beğenerek burada kullandığı sanılmaktadır. Torumtay Türbesi (Merkez) Gök Medrese karşısında, Gıyaseddin II. Keyhüsrev zamanında Amasya valiliği yapmış olan Seyfeddin Torumtay tarafından, 1279 yılında kendisi için inşa ettirilmiştir. Türbe içinde Seyfettin Torumtay’ın kendisi ve ailesi gömülüdür. Selçuklu mezar mimarisinin eyvan tipli türbelerinden olup, dikdörtgen planlı türbeye, kuzey doğu kenarına yakın bir yerindeki merdivenle çıkılır. Her cephesinde birer penceresi bulunan türbe, içten beşik tonozla örtülüdür. Üstünün konik bir çatıyla kaplı olduğu bilinmektedir. Tamamen kesme taştan yapılmış olan türbenin güney cephesinde palmet ve rûmilerden oluşan panolar yer almaktadır. Böylece Selçuklu mimarisinde görülen cephe süslemeleri, yapıya hareket getirmek amacıyla burada da tekrarlanmıştır. Bu türbe diğer Selçuklu türbeleri gibi, iki katlıdır. Alt kat ölünün gömüldüğü mahzen olup, buraya içeriden bir merdivenle inilir. Aynı zamanda bu merdivenle çatıya da ulaşılmaktadır. İkinci kattaki beşik tonozlu sahanda sandukalar bulunmaktadır. Şirvani Türbesi (Merkez) Amasya’da Şamlar Mezarlığı’nın üst tarafında yer alır. Türbenin batısı, mescide ayrılmış olup, her ikisinin üzerinde de birer kubbesi vardır. Bu türbeyi Sadrazam Şirvanizade Mehmed Rüştü Paşa 1869’da yaptırmış, 1873’te de vakıflarını düzenlemiştir. Türbe içerisinde Mehmet Rüştü Paşa’nın babası es Şeyh İsmail Seraceddini Şirvani, kardeşi eski İstanbul Kadısı es Seyyid Ahmed Hulusi Efendi ile eniştesi El Hac İsa Ruhi Efendi gömülüdür. Aşağı Piriler Türbesi (Merkez) Aşağı Piriler Türbesi, Amasya’da Çilehane camisi’nin giriş kapısının solunda buradaki dergâhın da batısındadır. Türbeyi Cami ile birlikte 1413’de Yakup Paşa yaptırmıştır. Kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü tek sandukalı bir türbedir.
-
GELENEKLER DÜĞÜN ADETLERİ Yörede evlenme yaşı yirmili yaş civarıdır. Genellikle tek eşliliğin tercih edildiği yörede, akrabalarla evlendirme isteği ön plandadır. Mirasın bölünmemesi amaçlandığından alınacak gelinin veya damadın aynı kültürden, tanıdık bir yerden olması da etkendir. Bir genç evlenme isteğini ailesine hissettirebilmek için, babasının ayakkabısının birisini ters çevirir, bazen de ayakkabıyı kapı eşiğine çivi ile çakar veya baba yanında iken ayakkabısını ters giyer (sağ ayakkabı sola, sol da ayakkabı sağa). Bu; ‘beni evlendirin’ anlamına gelir. Genç kızlar, evlenme isteklerini bazen davranışlarındaki canlılıkla, bazen de aile fertleriyle geçimsizlik olarak dışa vururlar. Evlenemeyen kızların kısmetlerinin bağlı olduğuna inanılır ve açılması için evliyalara gidilip dua edilir, Cuma günleri selâ vakti kilit açılır. (bahtım böyle açılsın diye). Evlenecek çağa gelmiş erkek için, düşünülen kızın evine gidilir. Öncelikle kızdan su istenir, bardağın ve halıların temizliğine, evin düzenine bakılır. İzlenim olumlu ve gençler de birbirini beğenmişse birkaç gün sonra dünür gidilir ve buna ‘dünür düşme’ denir. Erkek tarafının aile büyükleri, oğullarına almayı düşündükleri kız evine giderler. Yapılan sohbet içerisinde en yaşlı kişi konuya girer ve ‘Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz’, kız evi de ‘kısmetse olur’ derler. Ancak, kız hemen verilmez, birkaç kez gidilir. Kız evi, kızı vermeye niyetliyse, erkek tarafını araştırıp soruşturduktan sonra, uygun görülmüşse, gelmeleri için haber gönderir. Söz Kesme Kız evinin davetinden sonra, erkek tarafı aile büyükleri, bir araya gelerek kız evine giderler. Bu toplantıda gelin ve damada ‘söz yüzükleri’ takılır. Nişan, düğün tarihleri, kız evinin istekleri konuşulur ve karara bağlanır. Söz kesildikten sonra, gelin ve damat adayı tarafından orada bulunanların elleri öpülür, dualar okunur. Bütün işlerin tatlılıkla gitmesi için şerbet içilir veya lokum yenir. Eksik Görme Gelin adayı, annesiyle birlikte, erkek evince, alış-verişe götürülür. Takı ve eşyalar yanında, nişan kıyafeti ve düğün için gelinlik, ayrıca kız tarafının yakınlarına da hediyelik gömlek, elbiselik, çorap vs. alınır. Buna ‘eksik görme’ denir. Nişan Genellikle hafta sonları kız evinde yapılır. Nişana davet için, erkek evinden birisi çıkar ve davet ettiği her eve bir şeker veya davetiye verir. Daveti yapan kişiye ‘okuyucu’ denir. Kız evinde, gelenlere yemekler verilir, getirilen hediyeler, sesi gür biri tarafından bağırılarak çevreye duyurulup orta bir yerde oturan gelinin başında çevrilir (töre çevrilmesi), takılar takılır. Nişanlılık süresinde, dini bayram olursa kız evine kurbanlık ve hediyeler gönderilir. Düğün Erkek evinde, davul-zurna ekibi cuma gününden itibaren çalmaya başlar, düğün evinin belli olması için bayrak dikilir, düğün kahyası, yiğitbaşı tespit edilir. Gelin ve damat adayları tarafından sağdıç (gelin ve damadın düğün boyunca her işini takip eden tecrübeli bir kişi) seçilir. Gelen misafirlere yemek ikram edilir. Buna danışık yedirme denir. Cumartesi günü, köyde ise geniş bir mekan, şehirde ise düğün salonunda kız ve erkek tarafları bir araya gelir. Müzik eşliğinde eğlenilir, davetlilere ikramlar yapılır. Düğün, gelin ve damada takı takılması ile son bulur. Bütün masrafları erkek evi karşılar. Kına Gecesi Cumartesi akşamı kız evinde kına gecesi yapılır. Kızın annesi tarafından karılan kına, bir tepsi ortasına konulup etrafına mumlar dikilir. Bulunulan mekanın orta kısmına oturan geline kına seti giydirildikten sonra kına türküleri ve ilahilerle gelin ağlatılır. Avucuna altın konularak geline kına yakılır. Davul zurna eşliğinde damatla birlikte kız evine kına almaya gelinir. Karılmış olarak hazır duran kına, etrafında mumlar, çerez, havlu, mendil konulan tepsi içerisinde damadın sağdıcına satılır. Kına alındıktan sonra (köy ise kız evinden bir de tavuk alınarak) oynaya oynaya erkek evine dönülür. Damat Kınası Damada kına yakılırken; sağdıç parmağını kınaya banarak elini yukarı kaldırır, bir iki üç diye saydıktan sonra bekar gençler kınalı parmağa ulaşmaya çalışırlar. Kim önce kınayı almışsa ilk onun evleneceğine inanılır. Kalan kına damadın arkadaşlarına dağıtılır (darısı bekarların başına olsun diye). Kına gecesinde gelinin ve damadın yanında arkadaşları kalır, bu gecede gelinin ayakkabısının altına bekar kızların isimleri yazılır, kimin ismi silinirse onun evleneceğine inanılır. Gelin Alma Pazar günü, gelin getirmek üzere gelin arabası süslenir. Akraba, arkadaş, komşu, ve ahbaplara ait araçlardan oluşan konvoyla, gelin evine hareket edilir. Kız evince, gelen araçlara yemeni, şifon, havlu gibi hediyelik takılır. Gelin alıcılardan, genç kızlar bahşiş almak için kapıyı açmazlar ve gelin sandığının üstüne de otururlar. Düğün kahyasınca bahşişler verilir, kapılar açılıp gelinin çeyizi taşınır. Gelin çeyizi yüklenirken alınan "müjde yastığı" damat evine getirilip (gelin geliyor anlamındadır) evde bekleyen kaynanaya bahşiş karşılığı verilir. Gelinin beline, erkek kardeşi kırmızı ‘kardeş kuşağı’ nı bağlar. Gelin, yakınları ile vedalaştıktan sonra babası tarafından gelin alıcılara teslim edilip dualar okunur. Gelin gezdirilerek damadın evine getirilir. Kaynata, bahşiş vermeden gelin arabadan inmez. Gelin eve girmeden, damat yüksek bir yerden gelinin üzerine çerez ve bozuk para serper veya kaynana içinde bozuk para bulunan bir çömleği kırar (kötü huylardan kurtulsun, bolluk olsun diye). Gelin; kuzu postuna bastırılır (kuzu gibi olması için). Eline verilen yağı, kapı eşiğine sürer (yağ gibi eriyip evine ısınsın diye). Üzerine basıp geçmesi için ayağının altına demir leğen konulur (demir gibi sağlam olsun diye). Gelin içeriye girdikten sonra, kendi çeyiz sandığının üstüne kıbleye doğru oturtulur, kucağına erkek çocuk verilir. Gelin, kaynanaya, görümcelere ve orada bulunanlara şeker verir (tatlı dilli olalım diye). Çevreden gelin görmeye gelinir. ASKER UĞURLAMA GELENEKLERİ Askere gidecek gençleri; haftalar öncesi akraba, komşu ve ahbaplar sırayla yemeğe davet eder, harçlık, giyecek gibi hediyeler verirler. Gençler askere gidecekleri gün bütün yakınları tarafından davul – zurna eşliğinde halaylarla, dualarla uğurlanır. SÜNNET GELENEKLERİ Sünnet düğünleri genellikle hafta sonları yapılır. Sünnet olacak çocuk hamama götürülür. Sünnet elbisesi giydirilir. Gelen davetlilerle birlikte araç konvoyu oluşturulur, sünnet olacak çocuğa ve arkadaşlarına çevre gezisi yaptırıldıktan sonra eve getirilerek sünneti yapılır. Gelen davetliler, çocuğu ziyaret ederek hediyelerini verirler. Yemekler ikram edilir, sazlı sözlü eğlenceler yapılır. Ayrıca mevlit okutarak sünnet yapanlar da vardır.
-
AMASYA EL SANATLARI Ülkemizde yaygın olarak yapılan el sanatları, İlimizde de varlığını sürdürmekte ve halkımızın geçimine yardımcı olmaktadır. Yöremizde devam eden el sanatları; Halı - Kilim Dokumacılığı : Halıcılık son dönemlerde yeniden yöre ekonomisine katkıda bulunan bir ekonomik faaliyet olmaya başlamıştır.Yassıçal Belde'si ve Sarıyar Köyü'nde üretim devam etmektedir. Teneke Semaver : Yöre insanının çay içme alışkanlığı nedeniyle semaver yapımı pratik olarak geliştirilmiştir. Amasya yöresine özgü semaverlerin, değişik boylarda üretimi yapılmaktadır. Peştamal, Çarşaf Dokuma : Merzifon yöresinde kamçılı tezgah diye bilinen tezgahlarda dokunur. Özellikle çarşaf, masa örtüsü, peştamal çeşitli şekil ve motiflerle süslenerek üretilmektedir. İğne Oyası : Tüm yörede yaygındır. Özellikle yemeni oyalamak yanında, yaka çiçeği, mendil, fular, para kesesi vb. olarak zenginleştirilmiştir. Ağaç İşleri : Oymacılık ve ağaç işçiliği, müzik aletlerinin (saz, ud, kanun vb.) yapımı yanında çeşitli tarım aletleri ve ev eşyaları da yapılmaktadır. Kırnap – Halat Eğirme : Daha çok Gümüşhacıköy yöresinde yaşayan bir el sanatıdır. Kendir veya keçi kılından eğrilen ve yöre halkı tarafından kırnap adı verilen iplerden, çuval, kilim, heybe, torba ve çeşitli kalınlıklarda halat yapılmaktadır. Sıcak Demir : Demirden yapılan; balta, nacak, keser, sacayağı, bıçak vb. malzemeler olarak üretilir.
-
Amasya'da Yöresel Halk Oyunları Genellikle düğünlerde, kına gecelerinde, özel gecelerde ve askere giden geçler uğurlanırken oynanmaktadır. Yelleme : Bu oyun daha çok askere giden gençler tarafından oynanır. Özünde yiğitlik duygusu taşımaktadır. Mahir Çavuş : Mahir Çavuş, Amasya’nın Göynücek İlçesi’nde yaşamış olan bir yiğittir. İlçenin bir köyünde yaşayan bir kıza sevdalıdır. Onların sevgisine ithaf edilen bu oyun, yöre halkı tarafından halen oynanmakta, benimsenip sevilmektedir. Sim Sim : Ateş etrafında dönülerek, bir el arkada, diğeri havaya kaldırılarak davul-zurna eşliğinde oynanır. Diğer oyuncu kendini göstermeden ortada oynayan kişiye vurarak kovmak amacıyla, nara atarak hızlı bir şekilde oyuna girer ve gösterisini yapar. Burada önemli olan, oyuncunun hareketlerinin çabukluğu ve oyunundaki estetiktir. Ayrıca, anlaşan iki oyuncu karşılıklı gösteri yaparlar. Diğer Halk Oyunları : Narilli (Narey) Topal Kız (Sırıklı) Noktalı Karlıdağlar Kasap Oyunu Temürağa Küstahlı Sarhoş Halayı Manili Dallihe Esen Yel Semah Mektepli Yanlama Yelleme (Sallama) Burçak Tarlası Köroğlu Halayı Tanakul Çerkez Halayı Oduncular Amasya Ağırlaması Düz Ağırlama Hoşbilezik Sarıkız Tamzara Candarma
-
HALK EDEBİYATI DEYİMLER Amasya’nın Bar Dağ'ı, bir dağı olmazsa öbür dağı. Ali evlendi Güllü gelin oldu. (olan oldu) Alayı çullandı. (Hepsi birden üzerime geldi) Başı içeride. (Evine bağlı) Bu ne biçim gayda, büyüklerde olur fayda. (Bir bilene danışmak) Bıçağın önü de arkası da kesiyor. (Her durumda kendini haklı çıkartıyor) Bilmeden göle düşme. (Bilmeden bir işe kalkışma) Çalınmaz saz, tutulmaz söz. (Bidiğini okuyan) Döklüm döşek. (dağınık) Dereyi görmeden paça sıvamak. (Aceleci davranmak) El eli yur el de döner yüzü yur. (Yapılan karşılıksız kalmaz) Hışırım çıktı. (Çok yoruldum) Hiç aşkım yok. (Hiç keyfim yok) Horoz ötmeye kalma. (Fazla gecikme) Kafam dalgalı. (Aklım karışık) Kafam fenikti. (Başım döndü) Kesüyü bekit. (Arkdan gelen suyu yönlendirmek) Körün daşı gibi. (İhtimal verilmeyen) Kulp takmak. (Her şeye bir kusur bulmak) Kül haşaş oldu. (Kırılıp dağıldı) Karnım şiş. (Canım sıkıntılı) Kilitlendi mi çengelin. (Tutuldu mu çenen) Kokmuşluk yapma. (Dedikodu yapma) Lo taşı gibi yuvarlandı. (Tonbul biri yere düşünce) Sel ağzından kütük kapmak. (Fırsatçı olmak) Seni omzuna alınca ayakların yere değmesin. (Evlendiğin kişi seni kimseye muhtaç etmesin) Şöyle bir kazınalım. (dertleşelim) Beğendüğüm benden gaştı, beğenmedüğüm peşime düştü. İki ara bir derede kalmak. (Kararsız kalmak) İki ayağını bir pabuca sokmak. (Acele ile telaşlanmak) İki lafın belini kırmak. (Biraz sohbet etmek) İt ayağından paça yemiş gibi gezmek. (Çok gezenlere söylenir) Muhtarın garısı, muhtarın yarısı. Yüzüne güller (af buyur) BİLMECELER Çıt dedi çalıya düşdü. (Güneş) Benim bir fırınım var Dört tane ekmek alır. (Ceviz) Gup gup hamam, guppesi tamam, Bir gelin aldım babası imam (Saat) Yol üstüne sac koydum, Geleni gideni aç koydum. (Oruç) Yer altında gezerim, Dünkü gelinden güzelim (Köten,pulluk) İki elti bir boyda (Kanatlı kapı) Buradan gittim vızınan, oniki yıldızınan Acısı suvan gibi, kendisi doğan gibi.(yıldırım) Nar nar narladı, nar duvarda parladı, Narcı kızın gelmedi, nar duvardan inmedi.(Makas) Uzun oluk, dibi delik (Baca) Uzun uzun odalar, birbirini kovalar. (Tren) Sarı öküz yattı kalkmaz, Kara öküz gitti gelmez. (Ateş) Gelin içeride, saçı dışarıda. (Mısır) Uzunluğu urgan gibi, genişliği yorgan gibi. (Yol) Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz (Uyku) Dağdan gelir dak gibi, kolları budak gibi, eğilir su içer, bağırır oğlak gibi. (Kağnı) İki kardeş yan yana bakar. (Maşa) Min min ayaklı, minti kulaklı, Aalaca donlu, tokmak başlı. (Kedi)