-
İçerik Sayısı
571 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
EmiLY_pandora tarafından postalanan herşey
-
Ah apim ahh bir dur ne hemen atladın bakalım yanlışla doğruyu ayırabilecekmi diye yazmıştım sen elbette bunu yapabilirsin ama bakalım o görecekmi diye napalım artık başka bir yol bulmam gerekecek Kolay Gelsin
-
Siz sadistsiniz tarih sizin gibi insanlarla dolu ne yazıkki dünyaya öldürmek için gelmişsiniz siz düzenekçisisiniz.Ama bu düzeni kuramayacaksınız adaleti siz dağıtamazsınız helede bu adeleti kendi kişisel düzeninize göre kurmaya çalışırsanız hayatta olmaz emin olun.Siz kendinizi robin hood mu sanıyorsunuz gerçi biliyorum örnek kötü o en azından zenginden alıp fakire veriyormuş siz de esinlenmeye çalıyorşunuz ama teoriyi yanlış almışsınız ve etkili bir yol bulmuşsunuz direk öldürüyorsunuz. Sizinle fikir ayrılığı olanlarıda direk asıyorsunuz.Ana dilinde konuşmak isteyenleri köylerinden ediyorsunuz.Kürtlerin hepsine terörist diyorsunuz Ve öldürmek için güzel bir bahane yaratmış oluyorsunuz ama olmuyor bakın öldürüyorsunuz ama binlercesi doğuyor kökümüzü kazımanın başka bir yolunu bulun arkadaşım bence. Bizler varız ve buradayız bunu anlamıyorsunuz çünkü kafanızın içi hurafeler ve saçmalıklarla dolu insana insan gibi bakmasını bilmeyip daha sonrasında insani bir davranış beklemek ne kadar da ilginç değilmi? Aslında muhatap alınacak bir yanınızda yokya bakmayın işte insan tahammülsüzleşiyor. Kolay Gelsin
-
Sen kimsinki senin üzerinden yazı yazılsın allahım bu arkadaş fasulyemi Hem tısssss lamayı kesin anladık savunulmaya ihtiyacınız var ve savunulacaksınız en kısa zamanda ben tedbir olsun diye beyaz masayıda aradım o yüzden tıslamayın bekleyin derim ben Yazılarınızda saygı çerçevesi göremediğimden ötürü pek bir saygıyla yaklaşılmasını beklemeyin zira ne ekerseniz onu biçersiniz yani buğday ekip hıyar beklemeyin tarlayı ekene göre mahsul yok Deli emin apiiii TISSSSSSSSSSSSSSSSSSS
-
KÜRTÇÜLER YAHU YAPMAYIN BU BİRAZ ÜLKÜCÜLER GİBİ DURMUŞ KÜRTÇÜLER DEĞİL SEVGİLİ ARKADAŞIM DİREK KÜRTLER DEMELİSİN ONUDAMI ÖĞRETELİM Şimdi tavır belli iki kelam yazı yazarım açıklamalı bütün kürtlere mal ederim sonra burada kürt olan forum üyelerinide gaza getirdimmi olay tamam hee birde altına milli duyguları sömüren bir şiir eklerim al sana ajitasyonun kralı değilmi Bakın kardeş olup olmamakta özgürsünüz kaldıki aileler arasında kardeş ler bile anlaşamıyor zaman zaman ve ne kadar ısrarla bu ülkede yerimiz var diyorsak sizde ısrarla ülkeyi bölmeyi düşündüğümüzü savunuyorsunuz. Bundan sonra oraya yatırım yapan Ş..... dir diyorsunuz zaten yatırım ne yapıldıki gidip görüyoruz hallerini ,lağım suları köyün ortasında geçer,okulda öğretmen açıkları devam eder,hastaneye hastane demek için bin şahit ister,ki batıdan gelen bir çok doktor buradaki halka insan muamelesi bile yapmaz, yapmayın efendiler yatırımda yapmayın yaptıklarınız onlara bin yıl yeter. Hani bir hikaye varya VALİ'nin biri tayin olur bakanında önünü yaşlı bir amca keser ve hararetle derki; Bakanım duymuşamki valimizin tayini çıkmış gidiyormuş kurban olam valimizi bizden almayın bizi ayrımayın Bakan bu durumdan pek bir keyif almış yaşlı adama dönüp amcacım valimizin emeği büyük elbette ama o gitsin başka vali gelsin o gitsin başka vali gelsin dimi ama demiş Bizim amca pek bir üzgün siz yine de almayın bakanım hakkariyi yıktı başka yeri yıkmasın demiş :D Şimdi sizin derdinizi anlamıyorum forumdaki bazı insanlaramı kılsınız da böyle davranıyorsunuz yoksa hakikaten kürtler ölmelimi sizce açık ve net bir yanıt istiyorum ki ben bu konuşmaya devam edebileyim değilmi ama evet hangisi ????
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
Bizler bir mozaik'iz doğrudur ama sizde Profiterolsünüz. Orada köylerin boşaltılması boşuna değil diyorsun neden peki 3 yaşındaki çocuk elinde keleş le sizemi saldırıyor.Yoksa bundan 25 yıl sonrasımı korkutuyor bu çocuğun.Ön yargılarınızdan tabularınızdan sıkıldık biliyormusunuz. NEDEN SUREKLI ISYAN CIKARAN YADA ILERIDE ISYAN CIKARMASI MUHTEMEL ' GELECEGIN TERORISTLERINI ARAMIZDA YASZTIYORUZ KI Yaşatmayın efendi öldürün bizleri.İsyan çıkarması muhtemel miş olaya bakın bu neye benziyor biliyormusunuz.İstanbulda nasılsa deprem olacak insanların yarısı ölecek hadi biz ölmesi muhtemel insanları şimdiden öldürelim ama ilk önce kürtlerden başlıyalım demek gibi. AMA YETERKI BIZE SORUN CIKARMASINLAR KURTLERLE ILGILI SORUN DUYMAK ISTEMIYOR KIMSE Sorun duymak istemeyenler nedense sorunun yaratıcıları .Sizce sorun duymak istemiyoruz derken biraz geç kalmadınızmı ? BENCE KURTLER GITSINLER KUZEY IRAGA HEPSI HEP OVUNUYORLAR YAA 30 MILYON KURT VARMIS ..HEPSI GITSINLER ORADA DEVLETLERINI KURSUNLAR MUTLU SEKILDE YASASINLAR Benim bu yurdu terketmem için sizin benide deniz gezmiş gibi asmanız gerekiyor.Ve hiç biryere gitmiyorum elbette. GEREKIRSE DIYARBAKIR BILE DUMDUZ EDILIP ORADAKI HERKES CIL YAVRUSU GIBI DAGITILIR Dümdüz edersiniz elbette ona ne hacet biliyoruz edeceğinizi.Açık tehditler diz boyu başladı.Dümdüz etmeniz için bizmi gelelim yanınıza sizmi teşrif edersiniz KİMSE ÖLMESİN AMA HEPSİ ÇEKİP GİTSİN. Duydunuzmu kürt hemşehrilerim hadi toplanın gidiyoruz bu arkadaşımız bize gidin dedi ee kalırsak aip olur kendisine değilmi Kuzum siz kendinizdemisiniz yoksa kafanıza saksı düştüde hafızada problemimi çekiyorsunuz kimi nerden kovduğunuzu sanıyorsunuz bu ülke toprakları üzerinize mi zimmetli sizler ağa bizlerde maraba mıyız . Birde doğuda ağalık var derler ne kadar aip ağalığımızı bile elimizden almaya çalışıyorsunuz yakıştımı ama. Bu arada hayvan savunucusu PANTER EMEL geldi sizi savundu ama siz yoktunuz bir notunuz varsa iletelim arkadaşım yoksa odamı yurdu terketsin VE son birşey sakın ama sakın ADAM OLUN tarzında bir cümle daha yazmayın bizim adamlığımız sizin karakterinizden davranışlarınızdan daha ileridir.- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
provakasyon-gercegi acikliyoruz
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: machiavelli başlık Politika Bilimi
Neden Savunulmayamı ihtiyacınız var anlamadım da -
Blog ismi tutmadı galiba - Türkçe'ye çevirelim
EmiLY_pandora şurada yorum gönderdi bir blog başlığı içinde Admin Blog (Günlüğü)
Ben kendi blog'uma bile zor isim buldum ve sonunda pandoraın kutusu dedim genel bir blog ismi aklıma gelmiyor ama dilerseniz siz bulana kadar benim blog'un adını kullanabilirsiniz telif hakkı istemem -
Bilgisayar başında ne kadar zaman geçiriyorsunuz?
EmiLY_pandora şurada yorum gönderdi Admin'nın blog başlığı içinde Admin Blog (Günlüğü)
Ben de bilgisayarı tercih edenlerdenim açıkçası ve gereksiz olarakta görmüyorum.Elimin altında merak ettiğim herşeyi bulabiliyorum.Öğreniyorum,paylaşıyorum kendimi ifade ediyorum. Birde şöyle düşünmek gerekiyor aslında evde oturan çalışmayan bayanlar için mahallede yapılan küçük tefek dedikodulara vakit ayıracaklarına burada birşeyler paylaşıp öğrenebilirler,Beyler de kahvelerde zaman öldüreceklerine onlarda burada anti tezler:) hazırlayabilirler.Böylece hem öğrenmiş, hem öğretmiş yada bildiklerimizi teyid etmiş oluyoruz fena mı yani -
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
Sevgili İNTERLOCK haddim olmayarak sahifene bir şiir ekleyerek kendimi affettirmek isterim. Eğer affedilmezsem damdan atlar intihar ederim Etmeyin eylemeyin gelin beni affedin.... Şimdi şiirde sıra Sönen mumun emanetiydi gözüme sanki karanlık, Dönen şu dünya sanki taş ve biz içinde çorbalık. Katıksız iyiyi bulana dek mi sürecek tek devamlılık? Beddua, kötüyü servis edene sordum, biz doğarken dargındık. Hoş seda duyun, sabah bir martı uçurun gökyüzünden, Hediye edilen günlerinde bir duacı ol Anlaşılmadan kapanmasın, o gözlerin sulanmasın Darbeler yesen de yüreğine affetmek en asil intikam. Varsa bir duvar dayan, yoksa bir duvar yarat, Karanlık olduğunda mumdan bir güneş yarat, Kanatların kırılmasın, umutların nicesi 24 karat. Belki talan olan o manzaran tedavi acizi. Ya belki kalanı hür tutan ümit tebessümünde yaralı kim bilir? Ser sefilse duygular, ömrün yarısı yalpalar, zamanda doğar o anlar ya da bir anda yok olurlar. Kalleş olsa dahi bir an için o yadigâr dostlar, Etme ses ve affet, bir gülücük haşlar. Gözlerinde damla yaş var. Bir hüsran aldı can hicranla kanar. Kolay Gelsin -
Öncelikle sayfama hoş geldin beni onure ettin sevgili fanı olduğum mükemmel insan İNTERLOCK Bu kendine has yazım diliyle sarf ettiğin cümlelerinden topyalıp yüreğimin en derin köşesinde etkili olan şiirin için gönülden teşekkür ederim sana. Geç cevap verdiğim için bir kez daha özür dilerim senden yoksa amacım seni kırmak değildi elbet. Her zaman sahifeme bekliyorum seni arada bir onure edersen beni mutlu edersin ve umarım bir daha bana en kötü fan demezsin yoksa bu dert beni verem eder kanser eder de ölürüm fansız kalırsın bak Sevgiler saygılar İNTERLOCK
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
Aman allahım görmemişimdir yoksa asla göz ardı etmem affet bu garip fanını hemen bakıyorum interlock Hayırdır sevgiyemi ihtiyacınız var ?? rulet -
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
İnterlock bak forvet eksikse ben varım icabında ıslık çal ben yetişirim yok çalamam ben dersen dumanla haber yolla yada fanlarından bir 11 kur ama yine forvet ben olmalıyım Yazan garip fanın EmiLY -
İnsanlar eşit değil bu gezegende. Bir sürünenler var, bir de süründürenler. Ben hangisiydim öğrenemedim. Sürüler var bu coğrafyada, bir de çobanlar. Sürü psikolojisi popüler bu günlerde. “Sürüden kaçanı kurt kaparmış, “ Kaçmaya çalışıyorum bırakmıyorlar. Beraber gidelim diyorum, gelmiyorlar Kimdir, nedir bu kurtlar, diyorum, konuşmuyorlar.... Savaş var bu topraklarda. Akan kanlar organik besin oldu yer altı canavarlarına. Ben ne canavarları görüyorum, ne de kanı dökenleri. Ben sadece kanı dökülenleri ve ağlayan çocukları, rüyamda. Bağırıp da sesini duyuramayan insanları.. Gidip de dönmeyenlerin hikayelerini bir de… Benim gözlerimi açtığım bu mekanda insanlar inanmıyorlar birbirlerine, kendilerine bile. Aynı hikayeler anlatılırken aynı zaman dilimi içerisinde, Ve farklı yerlerde, yine de insanlar yenikti bencilliğine. Ahlak adını verdiği duvarı yapıyor da önce, Sonra da o duvarı yıkıyor kendi elleriyle Tanklar geçiyor çocukların rüyalarından, misket yerine boş kurşun kovanları buluyorlar yerlerde. Gözyaşı günlük hayatın bir ihtiyacı gibi, herkes ağlıyor bir yerlerde. Benim var olduğum zaman dilimi içerisinde, Günahlar büyüyor. İnsanlar yok oluyor. Kolay Gelsin
-
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: EmiLY_pandora başlık Şiir Forumu
Işığın içinde bir karanlığım gülüm ben, Belki ışık diye inandığım güvenişlerimden Belkide hiç aydınlığı görmemişliğimden Ve sahibi olmayan bir gölgeyim ben Ya gölgesi olduğum insanların terkedişinden Ya da kimsenin artık gölge istemeyişinden Neyse bir sürü soru ve cevap sonuçsa hiçbiri Çünkü artık soruların ne cevabı var Nede cevaplarını bekleyen sorular Ve artık içgüdüler bitirmiş güzel sözleri Sözlerin asaletini yalan laflar almış Laflarda güzel sözlerin bir bir canını almış Oysaki insanları sevip kollamak güzel Aldatıp, kirletmek onlarla oynamak değil Değil gülüm, bahaneler boş vaatler değil Sanma bir günde üç sevgili değiştirmek güzel Sanmaki onlarla oynayıp sonra boşluğa atmak değil Değil gülüm bahaneler kişiliğini satmak hiç değil Gerçek olan aslında aşka inanmaktır Sevdiğini bir kere sevmek ve ölünceye dek Ama en önemlisi onu aramak değil beklemek Keskinim gülüm keskinliğim kendimi tartmaktır İşte budur keskinim ama kınıma demek Zaten keskin kılıçta her zaman kınında gerek Sağa sola çekilen kılıçta zaten kime ne gerek !!!! Kolay Gelsin -
iSMiNi SeN KoY çünkü SeNi ANLaTıYoR
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: EmiLY_pandora başlık Diğer Edebi Türler Forumu
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum... Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde... Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar... Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi... Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz… Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir baba şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya... Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla... Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak... Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi ... Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler ... Sonra ölüm gelsin... Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Artık ismini sen koyma İsmi zaten en Başından Koyulmuş.......... -
Kaçıp saklanmak içgüdünün sesi, dinlememek ise özgürlüktü. Kelebek misali yaşayan küçük gölleri, ağır pelitleri, uzağa düşünce sararan yaprakları, ege türküsünü, gururlu ve yaralı insanları bırakmadım dışarıda. Onlar da şimdi benimle burada. Yarı yolda yağmura yakalandım. Beni götüren iki yuvarlaktı. Üzerinde olduğum diğer yuvarlak ise benden habersiz, etrafında dönülen ise çok çok uzaktı. Ufuk bir an parladı ve söndü. Arkasından duyulan bütün sesleri örttü. Kaçıp saklanmak içgüdünün sesi, dinlememek ise özgürlüktü. Yağmur durmadı yanına rüzgarı da aldı. Şimdi ikiydiler. Daha güçlüydüler. Önce dallardaki zayıf yapraklara saldırdılar. Kopardılar ve savurdular. Uzağa düşen yapraklar daha bir sarardılar. Sonra meşe ağacının pelitlerini kopardılar. Yapraklardan daha ağırdı pelitler yakınlara düştüler. Biri bana dokundu sertçe. Canımı acıttı, canı acıdı. Ben gittim o ise şimdi farklı yerde kaldı. Kirpiklerim ağırlaştı. Yağmur damlaları herzamankinden daha ağırdı. Gözlerim görmez oldu yolları çünkü gökyüzünde ve yüzümde çok fazla damla vardı. Ben gitmeyi, yağmur yağmayı, rüzgar esmeyi seçmişti. İnsanlar saklanmışlardı saçaklar ve beton korunaklar altına. Bazıları biraz ıslanmıştı. Diğerleri ise kuruydu. Yağmur onlara dokunamamıştı. İşte onlar gururluydu. Herkes göğe bakıyor dinmesini bekliyordu. Yağmurdan korunuyor ama rüzgara yenik düşüyordu. İşte onlar bu yüzden yaralıydı. Kulağımda bir ege türküsü yağmurun sesine meydan okuyan, gerçekte ise sadece ona eşlik eden. Heryer ıslandı. Su birikintileri oluştu. Küçük göllerdi bunlar. Yaşamları kelebekler gibiydi. Üzerime kondular. Yağmur heryerdeydi. Yağmur saçımda, yağmur gözümde, bacağımda, göğsümde idi. Yağmur şimdi içimdeydi. Ben yağmurun içindeydim. İçindeyken ulaşamayacağı yer yok idi. Durmadı devam etti. Rüzgar yanında idi. Ufuk gene aydınlandı ve söndü, sesi herşeyi örttü. Benim ise yolum bitti. Yağmurun içinden çıktım, içimde onunla. Her yanım ona bulanık, gözlerim hala görmez. Kelebek misali yaşayan küçük gölleri, ağır pelitleri, uzağa düşünce sararan yaprakları, ege türküsünü, gururlu ve yaralı insanları bırakmadım dışarıda. Onlar da şimdi benimle burada. Kolay Gelsin
-
Yaşamdaki yerimizmi bizim bir yerimiz mi vardı bu konu hakkında kısa öz fikrimi beyan edeyim . Toplumuna göre değişik adlandırma ve maskelemelerle erkek egemenliği altında her türlü hile, yalan, kandırmayla, baskı ve zorbalıkla, inceltilmiş ya da en kaba usullerle kadının hep zarar görmesi, kaybettirilmesi, sömürülmesi, mahvedilmesi kader yapılmıştır.Fakat, Bizlerde en az siz erkekler kadar suçluyuz elbette ama erkekler zorda kalınca o üstün fiziki üstünlüğünü kullanmaktan çekinmiyor.Yani zorbalığa kadar varıyor işin ucu .Bana kızarsınız şimdi ama bu böyle. Kadının kendisine toplumun içinde yer edinmesi için uğraş vermesi gerekiyor oysa erkeklerin doğuştan bu yerleri hazırdır. Kadın her insan için tabii hak olduğu şekilde özgür, bilinçli, bilgili, kişilik sahibi konumda olduğu zaman ve birlikte olacağı erkeğin seçimini, ekonomik var olma, toplumda var olabilme, ileri statü kazanma vs. gibi nedenlerden dolayı, yani satılma ya da kendini satma temelinde değil, hür iradesiyle yaptığı zaman..... ama hür irade işte o zaman vurguncu, ağa, bey, işkenceci, mafyacı, talancı, despot, emir kulu vs. insani özgürlüğünü, ruh güzelliğini kaybetmiş, erkek egemenliğinin sağlamlayıcısı konumundaki erkeklerin, değil bir ya da bir çok kadına ömür boyuluğuna sahip olabilmeleri, yüzlerine bakan bir tek kadın dahi bulmaları mümkün olmaz. Yaşasın feministlik dermişim
-
Bak abisi şimdi bir kitap alıyorsun çok sayfalı diye sevdiğin yazardan vaz geçermisin off larmısın hayır dediğini duyar gibiyim.Buda böyle birşey zorlanacaksın ama okumak güzeldir.Okuduğunu anlamak ise daha da güzel.Bende isterim kısa yazılar olsun sıkılmadan oku ama okurken sürüklüyorsa kendinden birşeyler buluyorsan aslolan bu işte zaten saat olmuş 1:45 bu saatte başka işinde yok sanırım okuyunca keyifte almışsın ee ne mutlu bana o zaman
-
YENİ BİR DÜNYA VAROLMALI.... NEVERLAND.....! Çocukken dünyaya inanabilecek bir kalbim ve sınırsız gözyaşlarım vardı. Sıcacık gülüşlerim ve beni olmayan diyarlara götürebilen bir beynim. İleriki yaşlarda kelimelere sahip oldum. Anlatamadıklarımı büyülü bir yolla dile getirebildiğim sıcacık kelimelere. Onlar benim rüyalarımdı. Uzak diyarlarım, macera dolu serüvenlerim. Başka türlü nasıl anlatabilirdim size küçükken kurduğum çadırları. İçine koyduğum rüyaları. Jules Verne’nin kitaplarından sonra çıktığım serüvenleri. Hani dünyanın merkezine inerken kurutulmuş et yerlerdi. Az biraz da su. Sırtımda çantamla olmayan basamakları iner, kimi zamanda aç ve susuz kalırdım. Büyüdüğümde ve rüyalarımı kaybetmeye başladığımda ise Harry Potter olmak istedim çoğu zaman. Yaşıma bakmadan aldım o kitapları. Bazen okurken, sallayıp elimde olmayan asamı, durdurmak istedim tüm kötülükleri. Ama bu sefer olmadı. Çocukken yaptığım gibi sığınamadım onlara. Sinirle fırlattım olmayan eşyalarımı. Hiçbir işe yaramıyorsunuz diye bağırdım onlara. En çok da kendime kızdım bu dünyaya ait olamadığım için. Bana inanmayanlar, beni tanıyamayanlar zehirlerini akıttılar içime. Dünyayla dost olmaya karar verdim. Bırakıverdim birdenbire Peter Pan ‘in olmayan dünyasını. Şimdilerde tek bir şey görebiliyorum hayatımda. Işığımı kaybediyorum. Yaşanır mı onlar olmadan? Yaşanır mı olmayan dünyalara inanmadan. Ya varsalar? Ya beni sınıyorlarsa? Ya arkamdan bak bu da büyüdü bu da terk etti bizi diyorlarsa? Ya bu sefer terk edilen onlar değil ben oluyorsam? Gözlerimi kapadığımda gelmiyorlar artık. Ne aniden hayallerimdeki adama dönüşebiliyorlar. Ne de dalgaların yanına varabiliyorlar. Gözümü her kapadığımda karanlığı gördüğüm için birer bardak içki koyuyorum rüyalarıma. Uyuyabileyim diye. Karanlıktan başka şeyler görebileyim diye. İçimde darmaduman gezinen hayali şekilleri birleştirip bir hayal yaratamıyorum. Buysa eğer büyümek şiddetle reddediyorum. Evet, reddetsem de büyüdüm artık. Uçamıyorum camdan; belki de son iki senedir camlarımın bana yıldızları göstermeyişindendir. Gökyüzüne bakmayı hep unutuyorum. O kadar doldu ki gökyüzü ürkütmeye başladı beni. Daha ben yüzünü göremeden ölen o adam ya bana bakıyorsa diyorum çoğu zaman. Ya oradan nasıl sevdim bu kızı diyorsa? Korkuyorum bakmaya. Ve hayallerimizde birbirimize âşık olduğumuz o adam. Hani şu, çok uzak giden sevgili. Mail adresinin artık var olmadığını gördüğüm zaman içime bir ürperti doldu. Belki o da artık bir yıldız olmuştu. Denizin üstündeki sisler kalkmış, deniz yapayalnız kalmış ve kayalıklar denizle dost olmuştu. Belki de bundan çekiliyor sular. Dinlemiyor musunuz haberleri? Ben biliyorum; denizi çok iyi tanırım. Aslında o benim. Kaç kere anlattım size bu yazılarda. Asiliğinin inkârından olduğunu. Tapardı deniz kayalara. Oysaki Kendine âşık dolunayı hiç görmezdi. Ben yazmayalı neler olmuş? Deniz, kayalıkları bırakıp dolunaya göz kırpmış. Dolunay, yıllardır âşık olduğu denizin âşık olduğu kadar erişilmez olmadığını görünce bırakmış onu, yıldızlarına dönmüş. Yıldızlar, dolunaya her gece alkol vermişler. Dolunay kör olmuş. Farkında değil denizi her gün gelgitleriyle kayalara yaklaştırdığının. Kayalıklar direnmez olmuş. Çünkü deniz onları üstün görmüyor artık. Aynılar belki de o yüzden bitti bu savaş. O yüzden sular çekik, kayalıklar yosunlu, dolunay gezmekte. Daha uzaklara gitmeli şimdilerde sissiz ve mağdur denizi yapayalnız bırakıp ufuğa ulaşmalı belki de. Çocukken evimin camından her baktığımda evimi bile içine alacakmış kadar büyük dalgalarını görürdüm karadenizin. Korkmazdım asla onlardan aksine içime dolarlardı. Onlara atladığımı ve kaybolduğumu düşünürdüm. Öldüğümde toprağa değil denize gömün beni derdim. Bilirdim o zaman ufuğa ulaşabilecektim. Onun gerisinde bambaşka bir dünya olduğuna inanırdım. Hani şu üstünde palmiyeler olan adalardan. Parayı, düşmanlığı, savaşı bilmeyen insanların yaşadığı adalardan. Hep güneşin parladığı, mercanların olduğu. Sonra bana keşfedilmemiş ada kalmadığını öğrettiler coğrafya derslerinde. Büyüdüğümde ise Don Kişot’un bir deli. Robinson Cruose’ün bir sömürgeci olduğunu. Red Kit’se sadece bir maceraperestti. Heman ve herkül gibi çok güçlü olanlarsa hiç var olmamışlardı. Korktum hayallerimden. Isıtamaz oldular beni. Önce masal kahramanlarımı öldürdüm. Sonra üstü açık arabasını ben söylemeden kumsala götüren, gömleği dağınık, saçları uçuşan, gözleri renkli, ayakları kuma çıplak değen, elindeki viskiyi göklere kaldıran ve bu şehrin karşı yakasında yaşadığına inandığım o adamı öldürdüm daha göremeden. Biliyordum çünkü rastlayacaktık bir yerlerde. biliyordum görür görmez buluşacaktı gözlerimiz. Biliyordum deniz kenarına gidecektik anlatmadan birbirimize ve kaldıracaktı viski bardağını gökyüzüne danslar edecekti sahillerde. Ama en iyi bildiğim rüyaların hep bittiği idi. her şeye inat sabah olacaktı. Gün değil biz güne ayak uyduracaktık. İşe, okula, yarışa bir yerlere varacak ve gece düşlerimizi raflara kaldıracaktık. İşte bu yüzden öldürdüm onu da. Ve artık inanmıyorum onun bu ülke de yaşadığına. İnanmıyorum insanların birbirlerinin içine bakabildiğine. Ümitsizlik için mi yazıyorum size bu yazıyı? Yada buhranlarımı anlatmak için mi? Hayallerinizi öldürün diye mi? Anlatamadıklarımı anlatıp rahatlamak için mi? Hayır! Hiç biri için değil. Kendinize bakmanız için. Dünyayı ne hale getirdiğimizi görmeniz için. Hep beraber elele verdik Materyalizmin doruklarında ve günden güne yapayalnız kalabalıklarda yeni yeni insanlar yaratıyoruz. Güçlü olmak adına dünyamızı kirletiyoruz. Çevre kirliliği değil ama bu. Sokaklarda yazılan afişlere benzemez. Var mı bir temiz kalpler topluluğu? var mı hayallerinize sahip çıkın vakfı? Ama var küçük topluluklarda dile getirilen sen safsın böyle yaşanmaz kuramları. Ve var inanma onlar var olmadılar kuramları ve yine var ne kadar umursamazsan o kadar mutlu olursun kuramları. Belki de düşlere, düşlerimize kapılar açmalıyız. Çocuklarımıza hayallerini satın almalıyız. Actionmanlari, playstationları, devasa tabancaları, cep telefonlarını almak yerine Onlara ,düşleyebilecekleri, kaybolabilecekleri ve temiz kalplerle büyüyebilecekleri bir dünya kurmalıyız. Belki o aptal lüle saçlı bebeklere, binbir çeşit Legolara geri döndürmeliyiz onları. Neden onların da uçup gidebildikleri bir ülkeleri olmasın? Neden büyüdüklerinde gerçekten sevemesinler? Neden idealleri olmasın? Biz bunları kaybettik. Yarınlara bakan umut dolu gözlerimiz yok artık. Bizi dünya, bizi, biz bu hale getirdik. Geri alın düşlerinizi ve korkmadan kurun. Korkmadan anlatın. Gerçek olmak zorunda değiller. Ama var olmak zorundalar Kolay Gelsin
-
iSMiNi SeN KoY çünkü SeNi ANLaTıYoR
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: EmiLY_pandora başlık Diğer Edebi Türler Forumu
Asenkron anıların toplamı bile olmayan bir anektod olmalı tüm yaşadığımız. Şimdi anatomisini hangi kelimelerle yazabileceğimi bilmediğim kısa ve yakın tarihi düşlerimin. Şimdi eşkalini bile tarif edemeyeceğim yeni doğmuş bebek olmalı aşkımız, doğarken öldürdüğün... Sen; çok sevilmenin aristokrasisinde, göremediğin klişelerle gündeliğin kalabalık ayrıntılarında vurdumduymazca yaşıyordun. Farkına vardığın her doğrudan kaçtığın, heybeti gizinden uğultulu bir ormandı için.. koşuyordun, geçtiğin yerlere bir işaret bile bırakmadan. Hep aynı yerlerden geçiyordun. Kalabalık, tenhalığını saklıyordu. Görmüyordun. Sen; yalan bir sestin telefon ahizesinde. Sesinde adres sorar gibi bir çekingenlik, uzun zamandır sigarasını yakamayan bir insanın müptela yangınlarını haberdar eden bir telaş ve onarılması zor bir kırgınlık vardı. Ben ise iflas etmiş bir hayal taciriydim, asılsız haritaların coğrafyasında kendi ütopyasını ararken, hep ertelediği iklimlerinde, başkalarına mevsim tarifleri yapmaya çalışan birisiydim belki de bir korsandım kendi gömütlerinin peşinde... Sense kayıp hazinelerin tarifi yabancı bir lehçe aşkın anadilinde... Ne kadar çok inanıyordum içgüdülerime, ne kadar içtendi sana söylediğim aşk güdümlü kelimelerim. Sen ya haritanın kayıp parçası ya da hazinenin kendisi olmalıydın. Sen; gündeliğin sıradan ayrıntılarında birkaç sayfası eksik olan bir kitabı okuyordun. Okuduklarının öznesi, yaşadıklarının ise yüklemi uymuyordu lirik bir yaşamın gramerine. Bense bakışlarını kaçırdığın bir ayrıntıydım ve çok sevilmenin aristokrasisine değil, çok sevmenin emeğine inanıyordum. Şimdi bir inançlarım kaldı yangında ilk kurtarılacak bir de yüreğim, ilk yangında tekrar yanacak...... Biliyor musun? Ne içgüdülerimden vazgeçtim ne inançlarımdan ve ne de eksik haritalardan. Şimdi sana yazdıklarım; içgüdülerimden baktığım falın dindirilemeyen inatçılığıdır. Okuduğun devrik cümleler metni; devrilemeyen bir yazgının en belirgin kopyasıdır. Belki de telefona yanıt vermemeliyim bir süre, belki telefondaki o sesin buğusuna bir şeyler yazma arzusundan arınmalıyım. Seni çıkartmalıyım içimden... Seni soyunmalıyım... Telefon konuşmalarımızı hatırlıyor musun? Açıklayabiliyor musun birbirini hiç görmemiş iki insanın diyaloglarını? Ortak paydalarımızın çokluğu muydu, ortak bir yaşamı çağrıştıran? Bir sihirdi bir ihtimal, kısık, durağan, kadife kelimelerin tüm dökümü. Tebessümler tanıdık, beklentiler ortak, ardından koşulan çağrışımlar aynı keman ve piyanonun düetiydi. Hiç yaşanmamışlığın açıklanabilir kıldığı şaşkınlığımızla kaldırıyorduk düşlerimizi, düştükleri yerlerden. Ürküyorduk da kırılganlığın verdiği bir telaşla. En önemlisi; birbirimize benzediğimizi hissediyorduk. Bu ikimiz için de bir ilkti belki de. Tereddütlü kararların, yadsıdığımız tutkuların, alışkanlıkların sonunu getiren bir “ilk”... Biz de erken çözüldük o sihir gibi “İlk”ler sonlara daha yakınmış bilmiyordum...... Şimdi bir siren sesi gibi geliyor telefonun o akşamki sesi, artık ne zaman telefonum çalsa, çalınmış bir çocuk ihbar ediliyor aşka duyduğum güven(liği)in güçlerine. “Gidiyorum” dedin. “Yarım saat sonra” Her şey yarımdı artık... ...ve şimdi hiç birini hafızama, hiçbir zaman yerleştiremeyeceğin açıklamalarınla; bir kere olsun görmeden, bir kere olsun dokunmadan, bir kere olsun inmeden göz bebeklerimden içime, öylece gidiverdin işte Yeni bir şehir, yeni bir hayat korkutuyordu seni. Karı zararı hesaplayamıyordun sana önerdiğim takasta. Senin bile şüphe duyduğun bir şehire, bir geçmişe, temize çekilme saati çoktandır çalan bir yaşama, aslında hiçbir şeyin tam olarak açıklayamadığı bir şeylere, ağır bir şikeyle mağlup ediyordun kendi hayatını. Kolay Gelsin -
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: EmiLY_pandora başlık Şiir Forumu
HiSSeTTiĞiM KiM Birisi var düşlerimde, olmayan zamanlarda yaşayan birisi var. Gülüşünde garip bir hüzün var, Yüzünde bilinmeyen diyarlara ait bir özlem, Ruhunda bana ait bir şeyler var… Birisi var düşlerimde Bilmediğim, hissedebildiğim yerde çoğalıp duran birisi… Ona benzettiğim herkesten korkuyorum biraz…. Benzettiklerime yakınlaşıp aniden kaçıyorum…. kalbim atarken ben duruyorum benzettiğimde… Sıcak gülüşünde kaybolmam mı Yoksa sıra dışılığında çoğalmam mı beni ona getiren anlamıyorum bir türlü.. Elleri tutamaz oldum gözlere bakamaz Yüreğine haykıramaz oldum Onu bulduğumda bile sarılamaz oldum… Beni tüketen dünyaya benim için söyle diyorum… Benim için sor ona ruh ikizim o mu yoksa? O mu geceleri beraber hüzünlendiğim O mu sabahları öpüşüyle uyandığım… O mu akşamları battaniyemin içinde gizlenen… Bir şarkı da çıkıp gelen, Bir ezgide kaybolan, Bira şişesinde sarsılan Gökyüzünde salınan Başucumda şarkılar söyleyen Geceleri okuduğum şiirleri duyup göz kırpan o mu? Çok yakınımda olup beni hissedemeyen o mu? Çok yakının da olup hissedemediğim o mu? Söylesenize bir yalan daha söylesenize Yalancı yıldızlar Hayalperest gökyüzü Asi deniz Ve Beni terk edip giden dünya Bir yalan daha söylesenize Kolay Gelsin -
çok yalnız kalmıştık! Çok susmuş..çok biriktirmiş..çok acımıştık..ve bundan çok sıkılmış! Bu susmuş, biriktirmiş, acımış ve sıkılmış durumdan, hayatın o hiçbir zaman kontrolünü elimizde tutamayacağımız boyutu müthiş keyiflendi ve ağlarını daha o dakka örmeye başladı... Zamanı geriye döndürmenin olanağı kalmadı..giden gitti, uçan uçtu yürek tellerimden..tren çoktan perona girdi ve şarkının notaları dizildi porteye bir bir… Şarkı şimdi kendini mırıldanıyor..dönüş yok..dönüş..tü işte aşk kendine..o, insana yaşamayı iptal ettiren haline..insanı sersefil, perişan, hastalıklı bırakan haline… Döndürmek ister(miy)dim..zamanı!? Belki…Eğer hiçbir şey olmaMIŞ GİBİ yapabilseydim... Münzeviliğimin güvenli sınırlarında yaşamaya devam edebilseydim...Yapamadım..edemedim..be-ce-re-me-dim! Evet, çok yalnız kalmıştık! Çok susmuş..çok biriktirmiş..çok acımıştık..ve bundan çok sıkılmış! Bu susmuş, biriktirmiş, acımış ve sıkılmış durumdan, hayatın o hiçbir zaman kontrolünü elimizde tutamayacağımız boyutu müthiş keyiflendi ve ağlarını daha o dakka örmeye başladı..(Onun –aşk’ın- beklediği hep böyle durumlardır..hiç kaçırmaz!) Bunu düşünemedim, gözümden, aklımdan, ruhumdan kaçtı bir an. Ve o bir an, yıllarca kuytuda saklanmış bir duygu damlacığını böyle kocaman bir sağanağa dönüştürerek esir aldı beni. Esaretin ağırlığına daha fazla dayanamayınca, ben de böyle..boca ediverdim senin üstüne! Senin bunda, SEN olmaktan başka hiçbir dahlin yok..hiçbir söylemişliğin, eylemişliğin,bakmışlığın..hatta minicik bir ima etmişliğin… Evet, çelişkilere düşüyorum, savruluyorum yine oradan buraya, buradan şuraya..şuradan aşk'ın o kendini bilmez (utanmaz) bütün hallerine… Ne gittiği ne de gideceği yerin umurumda olmadığı o dipsiz kuyuya… Oysa o hep yaptığı gibi, sınamaya başladı bile beni kendinde. Güvenli bir limana doğru çekiştiriyor ayaklarımdan. Aklı sıra beni oraya demirleyip, fırtınaların cazibesine olan dayanıklılığımı deniyecek ”küstah”! Ona ne kadar layık olup olmadığımı… Bunu hep yapıyor! Ne güvenli limanlarla ne de sığ sularla ilgilenmediğimi, daha çok diplere göre olduğumu, hep diplere inmek istediğimi, indiğimi, çünkü diplerde olup biteni müthiş merak ettiğimi ve fırtınaların anaforunda hep kendimi kaybetmek istediğimi bile bile... Aşk varken ve aşk’sız olduğumda da… Sadece arada bir nefes almak için sığ sulara çıktığımı, çünkü çok fazla diplerde dolaşmanın insanı soluksuz bıraktığını, biraz soluklanıp sonra tekrar tüpsüz bir dalışla derine, en dirine indiğimi ve bu konuda onun “küstahlığını” aşan bir “küstahlık” içinde olduğumu bile bile... Ama işte o bir anlık yüzeye çıkma esnasında yakaladı beni! O bir anlık sıkıntı/boğuntu/boşluk sırasında… (Hayatta boşluk bırakmaya hiç gelmiyor. Ya birileri-birşeyler saçma sapanlıklarıyla dolduruyor o boşluğu, ya da böyle aşk sinsice yaklaşıp, bir anda sokuveriyor o başıboşluğu!) Sen de iyi bilirsin bu fotoğrafı. Çünkü sen de diplere göresin..sığ sularda yüzmek senin de işin değil..arada bir sen de başını çıkarıp sığ sularda yüzmeyi denesen de “küstah” bir tarafın var! Belki de seni sevmemin tek ve biricik nedeni bu… (Aslında insan, kendine benzeyenlere veya benzettiğini sandıklarına aşık oluyor, seviyor… Yani kendine aşık oluyor..bence bunun adı bu ve ne yüksek bir ego! Ama mevzu o değil! Mevzu aşk…) Ben böyle direnince ve daha çok “küstahlaşınca” aşk korkar mı dersin? Korkup oyunlara girmez mi benimle? Bilmiyorum..bilmek ve öğrenmek istemiyorum. Ve evet, dediğin gibi, "sadece varolan aşk daima kendini üretir.." Ama ol demezsen olmaz o yine de..Israr ediyorum.. ben ol dedim ve oldu o! Eğer aşk’ın tuzağına düşüp, güvenli bir limana demirleseydim gemiyi, ne rüzgar yol alırdı bu kadar ötelere, ne de öteler bu kadar yakınlaştırırdı rüzgarı yüreğimin yelkenine... Düşmedim! Aşk’ın tuzağına yani… Şimdi liman gemisiz ve sığ sular fırtınasız kaldı! Kalsın… Çünkü aşk, "sahipsiz" bir işe yaramaz..kör, topal, sağır bir yürek kuytusunda gizler kendini..öyle bön, alık-salık biri gibi… Bekler..sonra birden bir "sahip" çıkagelir ve aşk, birden bütün o sakil halinden sıyrılır..bir tutkuya, bir..kendine dönüşür..ne bönlüğü kalır, ne alıklığı, ne salıklığı..de ki, vurgun yemiş bir balıkçının o anda attığı yürek... Vurgun yemiş balıkçının hiçbir yeri tutmaz! Sadece yüreği atar deli gibi.. sadece yüreğe dönüşür o koca beden..ve sadece yüreği büyür gözbebeklerinde… Sen benim vurgun yemiş halimsin! Gözlerini düşünmemeliydim! Şimdi bu aşk’tan bir aşk çıkar mı? Bu aşk’tan bir yaşamak çıkar mı? Hadi, sen benim aşk’ıma aşık ol en iyisi... En kolayı bu benim için..senin için de öyle: hem bir aşk’’a sahip olacaksın, hem aşık olmayacaksın! Ne güzel… "Biz" bu aşk’tan biraşk çıkaralım birlikte ve bununla yanalım..ne dersin? Bundan bir ağlamak çıkar… Ben bundan bir ağlamak çıkartmaya razıyım, yeter ki sana sarılıp ağlayabileyim! Sen de ki örneğin: "Bir kadının bir aşkı vardı..ah bir kadının bir aşkı vardı..ben kadına değil, aşkına aşık oldum..bu nasıl bir aşk?" Ben de diyeyim ki örneğin: "Bir adam vardı..gözleri öyle çocuk ve öyle ateşti ki, öyle güzel yere bakıyordu ki, ben bu adama aşık oldum..bu nasıl bir adam?" Sonra oturup aşklarımıza ağlayalım, birbirimize sarılıp… Ben sana sarılsam yeter..sen bana sarılsan yeter mi? Hey tanrım! Şimdi bu aşkı ne yapacağız biz..ha, ne yapacağız? Ne yapacağım? Hangi gökyüzünün yıldızına iliştireceğim o koca yüreği? Hangi renge boyayacağım o kırmızıyı? Hangi sevda şiirlerinde boğacağım o bir sıkımlık canı?.. Diyorum ya, ben “manyak” bir kadınım! Sen bana bakma..bir yol bulurum nasıl olsa..sen bana omuzunda küçücük bir yer ayır yeter. Ben… Kolay Gelsin
-
Yaşamak Tek bir dokunuşta, bir bakışta gizli, hissetmekle kalan sahici değerler... Yapay değerlerimizde büyüttüğümüz, her şeyi lükste,parada, maddiyatta aramanın, hırsın, bencilliğin, çürümüşlüğün gerçek değeri ne olaki. Hayatımıza o kadar çok ucuz değerler girdiki bir şiiri bile okurken onun neyi anlattığını düşünmüyoruz bile. Ve evet karşınıza böyle bir insan çıkmamış olabilir hangimizin tam anlamıyla çıktıki ? Para hakikaten herkesi değiştirebilirmi herşeyi satın alabilirmi , ben buna inanmıyorum şahsen.Hata kimdedir bunu bende bilmiyorum düzenin bir getirisimi buda, bunu düzene yıkmak istiyorum açıkçası yoksa bir insanın satın alıp kendini satmasına tahammül edemiyorum. Sevgide bile karşılık beklenir. Seni, seviyorum canım ama...... işte bu amalar adamı öldürüyor. Seni seviyorum ya sen canım.Evet ya sen...? Ya sen sorusunun cevabı evet bende seni seviyorum kelimesi ile iade edilir edilmesine de karşı taraf neden ya sen...sorusunu bekler sevdiğine sevdiğini söylemek için yada ya sen.... diyen neden ya sen demeye ihtiyaç duyar.Bilmezmiki hissedemezmiki anlayamazmıki sorar.Aklı başında bir insanın seni seviyorum kelimesini duymaya ihtiyacı yoktur zaaten durum açık ve net ortadadır.Seviyorsa yanındadır sevmiyorsa yanından çoktan gitmiştir.Her ne için nereye gidiyorsa da yolu sonuna kadar açık ola ve uğurlar ola demekten de başka birşey düşmez.Tamam bunu takip eden günlerde çekilen gece yarısı sancıları Çalan her telefona acaba o mudur diye bakmalar başlar kalan için ama buda bir süreçtir ve şunuda unutmamak gerekir o giden insan bunu sadece daha rahat yaşam koşulları sunan birisi için yaptıysa bu onun bir felaketi olur ki yine para mutluluk getirmez sözüne geliriz. Ama geride kalan.. oy yürekler yana o kalana.... işte o kalan içinde yeni bir yelkenli ile yine bildik denize açılma vaktidir işte.O her zaman mutlu edecek birilerini bulacaktır ve elbette onuda mutlu edecek bir insana hayatının bir bölümünde rastlayacaktır çünkü herkes parayı sevmez yada ben böyle umud ediyorum. Kolay Gelsin
-
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
EmiLY_pandora şurada cevap verdi: EmiLY_pandora başlık Şiir Forumu
Seni alırken uzaklardan Kan karışmış gömleğime Ellerim kuru,sonbahardan kalma Gözlerim cilasız ceviz ağacı Yüreğim kaybedenlere şarkılar söyler, Ve etrafımda kilometrelerce dikenli teller Tek başıma batan güneşler bırakma bana Giderken vedalar bırakma demiştim kumbarama Her tuttuğumda biryerler yıkılır, Ve her dokunuşunda kalbim, Seni alırken uzaklardan Üstüm başım çamur, Yatağımda bilmem kim uyur Gittiğin zamanki saat değil duvardaki Bahçemde güller bitmez artık İnan ! İnan ben değilim Ben değilim aynadaki yaratık Kolay Gelsin -
yok benim içimden halay çekmek gelmiyor çepki bile oynamam ki aslında bayırılırım ama canım istemiyor siz halayı çekin ben LaWiKe metini yi dinlicem