Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

suheda_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.077
  • Katılım

  • Son Ziyaret

suheda_ tarafından postalanan herşey

  1. suheda_

    Halacığıımmm

    aslında ben çok seviyorum hayvanları ama bir o kadarda korkuyorum elimde değil.. Peki Masalcığım gelecekte dört ayaklı bir dost almaktansa iki ayaklı alsam nasıl olur
  2. suheda_

    Halacığıımmm

    -Halaaaaa lütfen bana bir kuş al Bu benim küçük yeğenimin telefonda bana yakarışı,Allahım bir çocuk bu kadarmı çok sever hayvanları aylarca köpek sevdasından vaz geçirmek için uğraştık.Neymiş evde köpek beslemenin sakıncaları varmış,yalan ben köpeklerden ölesiye korktuğumu söyleyemedim bu şekilde ifade ettim.. Sonra kediye döndük tamam çok güzel bir hayvan ama ben ondanda korkuyorum ne var canım!korkuyorum işte elimde değil,sanki ben bayılıyorum bu tuhaf huylarıma.. Geçenlerde Uzungöle çıktık (bakın sonbaharda müthiş güzeldir görmenizi şiddetle tavsiye ederim) dört arkadaş ayakta sohbet ediyoruz göl manzarasına karşı nereden çıktıysa bir kedi çıkıp geldi..Geldi ve kuyruğunu havaya dikip sırnaşık bir vaziyette o dört kişinin içerisinde beni seçti ve bacaklarıma sürtünmeye başladı kas katı kesildim hiç kıpırdamıyorum yetmedi iki ayağının üzerine diklenip üzerime tırmanmaya çalışmasınmı....Ben gene hiç kıpırdamadan "piissttt piisstt kaybol git"diyorum yanımdaki her biri ayrı hain arkadaşlarım benim o acınasıca halime bakıp gülme krizine giriyor.. ...Ve inanmayacaksınız göl etrafında ki yürüyüşümüze hiç pes etmeden eşlik etti,zaman zaman hızlanıp gene bana sürtünerek.. Artık kesin eminim bu uyanık hayvancıklar benim onlardan korktuğumu hissediyor onlara zarar vermeyeceğimi anlıyor işte bu yüzden beni seçiyorlar işyeri müdürünün köpeğide öyleydi,onca kişinin içerisinden gelip benim üstüme zıplardı tabi ben çığlık çığlığa artık çığlığımı duyan sebebini hemen tahmin ediyordu..Neyse o çirkin köpekceğiz hazin bir trafik kazası ile aramızdan ayrıldı öyleki bazı arkadaşlar ona çarpan şoförü tanıyıp tanımadığımı sordu.. Herneyse bizim ufaklık asla pes etmedi,en son çareyi kuşta buldu artık.. Halaaaa lütfeeen (bu hala kelimesinin sonundaki a ları o öyle uzatarak söylüyor)bknz:Halaaaaa kuş alındıktan sonra Halacığımm Ona uyduracak bir mazeretimizde kalmadı.Kakasını yapar pistir falan dedik ama "ben kontrol edebilirim" dedi bende ona gülerek "nasıl konrtol edeceksin poposuna bişeymi tıkayacaksın"dedim ters ters bakıp "çokmu komik bir şey söyledin sen şimdi"diye cevap verdi Peki niçin bu kadar çok istiyorsun? Ama benim besleyeceğim hiç hayvanım yok Ömer'i besle Ömer resimdeki ondan iki yaş büyük ağabeyisi sürekli dalaştığı hiç anlaşamadığı.. Neden ısrarla benden istiyor çünkü ne isterlerse yapıyorum ondan.. Gittik bir kuş seçip aldık muhabbet kuşu turkuaz renginde bir yavru,yavru olduğu için iyi korunması gerekiyormuş ölebilirmiş.E bunu bizim küçüğün yanında söyleyince kuşçu,adam nerden bilsin çocuğun bu kadar hassas olduğunu dükkandan çıkarken montu çıkarıp kafese sardı üşümesin diye "ama sen üşüyeceksin"dedim "olsun duymadınmı ölebilirmiş dedi amca" Adını ne vereceksin? Rengi mavi olduğu için maviş,yada boncuk...boncuk kalmış en son.. Akşam evlerine gidip gördüm boncuk bayağı bir büyümüş,bizim küçük son derece memnun,kimseye dokundurtmuyor suyunu kendi değişiyor,yemini kendi veriyor öyleki Ömer'in sevmesine bile izin vermiyor.. Sonra gene aynı soru "hala sende bir köpek al onunla oynarsın" gerek yok sizler varsınız ya
  3. Ajitasyon, orada ne söylenmek istenildiği bal gibi ortada tamamen bölücülere bir gönderme yapılmış,anlamadığım şey siz bundan neden rahatsız oldunuz ki.. Bu kadının kim olduğunu daha önce ne şekilde basında yer aldığını açıklamaya gerek varmı?
  4. ben birşeyi merak ediyorum neden inanan inamayan herkes onları korkunç ürkütücü olarak tasvir ediyor ki?
  5. suheda_

    İçerde

    Evet işte bu, kesinlikle katılıyorum. Bu kadarmı kötü bir film olur,sadece kanla şiddetle korku filmi yapmışlar sözüm ona,midenizin düşmanı değilseniz aklınızın ucundan bile geçirmeyin izlemeyi... Film başından itibaren kes,biç.doğra üçgeninde geçiyor konu yok hiç bir gerilim yok korkuyu desen hissetmiyorsun bile sadece mideniz ağzına geliyor o kadar çok merak ediyorum şu Fransız'lar ne zaman film çekmeyi öğrenecekler..
  6. "Biz ne dedik? Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Buna karşı çıktılar. Buna karşı çıkanın Türkiye’de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” Tayyip Erdoğan altına imzamı atıyorum
  7. Canım benim istediğin kahve olsun,bak ben sana kendi ellerimle pişirdim,abe sen keyfle iç sonrada çevir falınada bakıcam
  8. suheda_

    Zeynep'in Sekiz Günü-2007

    Zeynep'in Sekiz Günü-2007 Suheda'nın sunumuyla Bu film güzel bir filmmi?Değil Peki kötü bir filmmi?Değil Açıkcası karar veremedim.Biraz Fransız filmleri havasında,ama nedendir bilmiyorum sonuna kadar zaman zaman sıkılsamda izledim. Tuhaf bir film yani anlayacağınız,başrolünde tv dizilerinde görmeye alışık olduğumuz bir isim var Fadik Sevin Atasoy aslında oyunculuğu çokta hoşuma gitmiyor her rolde rolu ne olursa olsun hep aynı yüz ifadesi ile.. Partneri kim bilin bakalım?Mustafa Üstündağ hani şu Kurtlar Vadisi Pusu'nun meşhur Muro'su..Film vizyona girdiği zaman bu ikilinin cesur sevişme sahneleri yüzünden çokça konuşulmuştu,asla abartıldığı gibi bir şey yok oysaki,bir kaç saniyeye sığdırılmış bir sahne..Nedense bizim ülkemizde çekilen filmlerin reklamı hep bu yönde yapılır dikkat ederseniz Zeynep biraz obsesif kendine ait dış dünyaya tamamen kapalı bir hayat yaşamaktadır.Her sabah aynı şekilde yataktan kalkan ve hep aynı kahvaltıyı yapan işe aynı şekilde giden evine dönüp her zaman ki yaptıkları ile gününü tamamlayan yalnız bir kız,hergünü bir öncekinin tekrarı değişik hiç bir şey yok hayatında takiii işyerinden bir kız arkadaşının (aslında arkadaşıda yok)doğum gününe katılıncaya kadar.. Zeynep doğum gününe katılmakla hayatında bir devrim yapıyor aslında,çünkü bu doğumgünü ile bir kaç günlüğünede olsa tüm hayatı değişecektir. Barda Ali ile tanışır Zeynep sonra tüm cesaretini toplayıp onu eve davet eder oldukça sıcak bir geceden sonra ertesi sabah Ali erkenden ortadan kaybolur işte burdan sonra Zeynep'in saplantılı bir şekilde Ali'yi arama macerası başlar,aslında aradığı Ali değildir aşktır,sevgidir.. Zeynep'e göre Ali onun yalnızlığına kimsesizliğine kalkan olacak biridir...Bu tehlikeli arayışta Zeynep zaman zaman hiçte kendin bekleyenmecek laf edip sizi şaşkınlığa uğratabilir.. Bu arada söylemedi demeyin filmin ilk 20 dakikasında tek kelime söz yok..
  9. Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim.. Bende,eksiği olmayan fazlası olan babamı
  10. milliyetçi duygularım aklıma geliyor
  11. Dünden beri bu başlığa bakıp bakıp çıkıyorum.Yazılan yorumları bile doğru dürüst okumadım çünkü ben varlarmı yoklarmı gibi bir tartışma içerisinde olmayacağım,kim ne derse desin benim için çokta önemli değil ,çünkü varlar.. Bunu isterseniz müslüman oluşuma isterseniz Suheda kafayı sıyırmış diye yorumlayabilirsiniz size kalmış.. Benim bildiğimse var oldukları iki kez gözlerimle şahit olduğum ve çok kez ciddi anlamda varlıklarını hissetiğim zamanlar oldu. Duygularımı çok yoğun yaşadığım söylendi güya bu yoğunlaşma yüzünden gözlerim beni yanıltabilirmiş? Evet doğrudur ben duygularımı çok yoğun yaşarım üzülünce,sevinince,sevince,korkunca falan filan,peki ya hiç aklımda yokken öyle bir şey bir anda nasıl olur?Yoğunluk aynı düşünce üzerinde uzun süre takılıp kalmak değilmi? ....Varlar yaşadım biliyorum..
  12. suheda_

    Hoşgeldin Aşk..

    Aşk güzel şey...
  13. suheda_

    Hoşgeldin Aşk..

    Tekrar hoşheldin.. Her zaman ki gibi sorusuz,izinsiz pat kapı çıkıp geliverdin.Göğsümün içerisinde kanat çırpan bir kuş misali gibi oldu gene yüreğim.. .....Ve heyecanlar ve mahcubiyetler ve tutkular.. Hiç gelmeyeceksin hoş gelsen bile asla sana açılmayacak sanıyordum sürgüleri pas tutmuş gönül kapılarımın,açıldı ama bak ardına kadar hemde.Döküldü tüm paslar cilalandı ışıldadı heryer.. Güneş daha bir anlamlı gülümsedi daha bir ısıttı her yanı,gökyüzü nasılda masmavi... Taze simitin tadımı değişti ne?hiç böyle lezzetli olmamıştı daha önce içilen çaylar..gitmiş o hep asık suratlı herkes,herkes daha bir mutlu ve şen şakrak.. Artık hiç kötü haber uğramayacak bana öyle olsa bu kadar heyecanla koşarmıyım her çalan telefona.. Şiirler dahamı bir anlam kazandı ne?Ya şarkılar hele nihavendler.. Yine merdivenleri ikişer üçer atlayarak çıkıyormuşum akşam fark ettim.. Büyük bir enerji kuşatmış her yanımı artık şikayet etmiyorum yorgunluktan.. Daha çok vakit ayırıyorum kendime,kendime demek sana demek çünkü.. Bir başkasının bakışlarında sevildiğini görmek nasılda güzel bir duyguymuş meğerse,yeniden hatırladım ve hatırlattığın için sana..........seni.. Aynalar dahamı dost sanki ya ellerim daha önce bu kadar güzelmiydiler,sahi benim gözlerim yeşilmiydi? Hoşgeldin ey aşk...İyi ki geldin,ne iyi ettinde geldin... Suheda
  14. Es geçtiğiniz bir ileti var yukarıda bakın.. Öncelikle arkadaşımızın yukarıda size yönelttiği sorulara cevap verin sonra ben sizin sorduklarınıza vereceğim.Çünkü ben bu durumda araya girmiş gibi oldum ve bu bende rahatsızlık uyandırdı.
  15. Uzun süren sinema kariyeri boyunca, Hollywood'un baş aktörlerinden biri olarak görülen Al Pacino(Alfredo James Pacino) 25 Nisan 1940'ta New York, Doğu Harlem'de dünyaya geldi. Güzel sanatlar Okulu'na giderken 17 yaşında okuldan ayrıldı ve çeşitli işlerde çalışmaya başladı. Bir yandan da oyunculuk dersleri alan Pacino, zaman zaman çıktığı gösterilerde oyunculuğunu geliştirdi. 1966 yılında " Actors Studio " da eğitim için hak kazandı. Daha sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep'de rol aldı. 1967-68 tiyatro sezonunda zalim bir sokak serserisini oynadığı " The Indian Wants the Bronx " ile Obie Ödülleri En Iyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Al Pacino'nun Broadway'de sahneye çıktığı ilk oyun " Does the Tiger Wear a Necktie ? " dir. Her ne kadar oyun kırk gösterimden sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü'nün sahibi oldu. Al Pacino'nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie' dir. Bir sene sonra yine bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı Panic in Needle Park her ne kadar başarısız bulunsa da, üstün bir performans sergileyen Al Pacino büyük övgüler aldı. Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount'un üstlendiği, Francis Ford Coppola'nın " The Godfather " ( Baba ) filminde Michael Carleone rolünü oynamaya hak kazandı. Bu filmdeki muhteşem performansı ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterilerek çıkışına devam eden Pacino, 1973'te Scarecrow filmiyle pek iyi bulunmazken, polis draması " Serpico " ve " The Godfather Part II " ( Baba 2 ) gibi sükse yapan filmler ile karnesini düzeltti. Baba 2 ile üçüncü defa Oscar'a aday gösterilen Al Pacino, 1975 yılında çevrilen " Dog Day Afternoon "da, homoseksüel sevgilisinin cinsiyet değiştirme ameliyatının parasını karşılamak için banka soymaya kalkan bir aşığı canlandırdı. Başarılı filmlerle ününe ün katan Pacino, 1977 tarihli, otomobil yarışlarını konu alan " Bobby Deerfield " daki kötü performansı ile inişe geçti. Çareyi Broadway oyunlarına dönmekte buldu ve başrolünü oynadığı The Basic Training of Pavlo Hummel ile ikinci kez Tony ödülünün sahibi oldu. Hollywood'a döndükten sonra rol aldığı ...And Justice for All ile eleştirmenlerin gönlünü alamasa da sinemaseverlerin gönlünde bir defa daha taht kurdu. Pacino'nun daha sonra rol aldığı filmleri, seri bir homoseksüel katilin peşinde olan bir polis memurunu canlandırdığı " Cruising " ve " Author Author " adlı komedi iş yapmadı. 1983 yılında Brian De Palma'nın yönettigi, şiddeti bol " Scarface " ( Yaralı Yüz ) ise ilk gösterildiğinde vasat bulunmasına karşın daha sonra sinemanın kült filmleri arasındaki yerini aldı. Fakat başarının arkasından tekrar başarısızlık geldi ve Pacino tarihsel epik " Revolution " ( Devrim )'dan sonra gözlerden uzaklaştı. Bu arada " The Local Stigmatic " filmiyle yönetmenliği denedi. Ki bundaki başarısı filmin sinemalarda hiç gösterilmemiş olması ile eşleştirilebilir. Al Pacino'nun dönüşü, 1989'da çekilen " Sea of Love " ( Aşk Denizi ) filmi ile oldu. Film büyük sükse yaptı. Pacino yeniden bir stardı! 1990'da gösterişli bir gangsteri oynadığı " Dick Tracy " ile altıncı kez Oscar'a aday olan Pacino, aynı yıl çevrilen, üçlemenin üçüncü ayağı " The Godfather Part III " ( Baba 3 ) 'de kendisinden bekleneni veremedi. Ertesi yıl çevirdiği romantik komedi " Frankie and Johnny " ve ardından gelen " Glengarry Glen Ross ", vasatı geçemeyen filmleriydi. Uzun süren sessizliğin ardından " Scent of a Woman " ( Kadın Kokusu ) 'ndaki muhteşem oyunculuğu ile nihayet Oscar heykelciğine kavuşmayı başardı. 1993'te Brian De Palma ile tekrar çalıştığı " Carlito's Way " ve 1995'te Michael Mann'in yazıp yönettigi, ve Robert De Niro'nun canlandırdığı bir hırsızın peşindeki polisi oynadığı Heat ile kariyerine devam eden Pacino, 1996'da politik bir dram olan " City Hall " da rol aldı. Fakat o sene dikkatleri daha çok yazıp yönettiği ve rol aldığı " Looking for Richard " ile çekti. 1997 senesinde genç Hollywood starları ile çevirdiği filmler gündemdeydi. Önce Johnny Depp ile " Donnie Brasco " ve sonra Keanu Reeves ile " The Devil's Advocate " ( Şeytanın Avukatı ) ... Al Pacino, 1999 yapımı " The Insider " ( Köstebek ) ile sinemaseverlerin karşısındaydı. Başrolü Russel Crowe ile paylaşan Pacino , sigara şirketlerinin halktan gizlediği sırların anlatıldığı ve yayın aşamasında kıyametin koptuğu " 60 Dakika " adlı programın yapımcısı Jeffrey Wigand'ı canlandırdı. 2000 yılında yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği ve başrollerinde Cameron Diaz, James Woods ve Dennis Quaid gibi deneyimli oyuncuların yer aldığı " Any Given Sunday " ( Kazanma Hırsı ) adlı filmde oynayan aktör, Tony D'Amato adında futbol aşığı bir koçu canlandırdı. 2002 yılında görevi sırasında zor duruma düşen deneyimli bir dedektifi canlandırdığı " Insomnia " (Uykusuzluk) filmi ve kurnaz bir yönetmeni canlandırdığı " Simone " filmi ile izleyicilerin karşısına çıktı. 2003 yılında " The Recruit " (Çaylak) filmi ile CIA ajanını canlandıran Al Pacino, televizyonda izlenme rekorları kıran tv dizisi " Angels in America " ile sevenlerinin gönüllerinde bir kez daha taht kurdu. Filmleri Torch (2006) (announced) Rififi (2007) (pre-production) 88 Minutes (2006) (post-production) .... Jack Gramm Two for the Money (2005) The Merchant of Venice (2004) - Shylock Angels in America (2003) - Roy Marcus Cohn Gigli (2003) - Starkman The Recruit (2003) - Walter Burke People I Know (2002) - Eli Wurman S1m0ne (2002) - Viktor Taransky Insomnia (2002) - Dedektif Will Dormer Chinese Coffee (2000) - Harry Levine Any Given Sunday(1999) - Tony D'Amato The Insider(1999) - Lowell Bergman The Devil's Advocate (1997) - John Milton Donnie Brasco (1997) - Benjamin 'Lefty' Ruggiero City Hall (1996) - Mayor John Pappas Heat (1995) - Lt. Vincent Hanna Two Bits (1995) - Gitano Sabatoni Carlito's Way (1993) - Carlito Brigante Scent of a Woman (1992) - Lieutenant Colonel Frank Slade Glengarry Glen Ross (1992) - Ricky Roma Frankie and Johnny (1991) - Johnny The Godfather: Part III (1990) - Don Michael Corleone Dick Tracy (1990) - Big Boy Caprice The Local Stigmatic (1989) Sea of Love (1989) - Frank Keller Revolution (1985) - Tom Dobb Scarface (1983) - Tony Montana Author! Author!(1982) - Ivan Travalian Cruising (1980) - Steve Burns ...And Justice for All (1979) - Arthur Kirkland Bobby Deerfield (1977) - Bobby Deerfield Dog Day Afternoon (1975) - Sonny Wortzik The Godfather: Part II (1974) - Michael Corleone Serpico (1973) - Frank Serpico Scarecrow (1973) - Francis The Godfather (1972) - Michael Corleone The Panic in Needle Park (1971) - Bobby Me, Natalie (1969) - Tony Ödülleri 2000: Film Society of Lincoln Center: Career Achievement Award 1997: Boston Society of Film Critics: Best Actor, Donnie Brasco 1996: Directors Guild of America: Documentary Direction, Looking for Richard 1996: Independent Feature Project: Gotham Award, Lifetime Achievement 1992: OSCAR: Best Actor, Scent of a Woman 1992: Golden Globe: Best Actor in a Motion Picture (Drama), Scent of a Woman 1977: Tony: Best Actor in a Play, The Basic Training of Pavlo Hummel 1975: BAFTA: Best Actor, Dog Day Afternoon 1975: Los Angeles Film Critics: Best Actor, Dog Day Afternoon 1974: BAFTA: Best Actor, The Godfather - Part II 1973: Golden Globe: Best Actor in a Motion Picture (Drama), Serpico 1973: National Board of Review: Best Supporting Actor, Serpico 1972: National Society of Film Critics: Best Actor, The Godfather 1972: National Board of Review: Best Supporting Actor, The Godfather 1969: Theater World: Does a Tiger Wear a Necktie? 1969: Drama Desk: Does a Tiger Wear a Necktie? 1969: Tony: Best Supporting Actor in a Play, Does a Tiger Wear a Necktie? 1968: Obie: Best Actor, The Indian Wants the Bronx alıntı
  16. suheda_

    Bitkiler ve Sağlık

    DEFNE • Defne : Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını dindirir • Defne yağı : Lauri expressum Romatizma ağrılarını dindirici ve vücut parazitlerini öldürücüdür. Ayrıca, saç dökülmesini de önler. • Defne yaprağı : Folium Lauri Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir Defne, mucize bitki olarak da biliniyor. Defne meyvelerinden elde edilen yağın antiseptik özelliği var. Defne sabunu da işte bu yağdan üretiliyor. Hakiki defne sabunu, saç dökülmesi ve kepeklenmeye karşı etkili bir ürün. Ayrıca cilde de çok faydalı. Antiseptik özelliğinden dolayı tüm vücut parazitlerine ve mantar hastalığına karşı da faydalı bir ürün olan defne sabununun diğer faydaları ise şöyle sıralanıyor: - Varisleri rahatlatıyor - Ergenlik sivilcelerine, saç diplerindeki yara ve tahrişlere karşı çok iyi geliyor - Derideki gözenekleri açıp rahatlatıyor - Doğal kokusu ve antiseptik oluşundan dolayı evdeki dolaplarda kullandığınızda haşere barınmasını engelliyor. Ete, balığa defne Defne, aromatik bir bitkidir. Kokusu çok hoştur. Defne yaprağı yemeklere lezzet verir. Defne yağı, parfüm sanayisinde kullanılır. Antalya'da 5 yıldızlı pek çok otel, gelen turistlere defne yaprakları ile hazırlanmış banyolar yaptırarak para kazanır. Et ya da balık pişirirken tencerenin içine iki adet defne yaprağı attığınızda, yemeğiniz bambaşka bir lezzet kazanır. Boğazdaki lüks balık lokantaları kılıç şiş yaparlar. Kılıç şiş hazırlanırken, şiş’e, kuş başı balığın yanı sıra domates, yeşil biber ve defne yaprağı takarlar. Defne yapraklı kılıç şişin porsiyonu 40-50 liradır. Bizim İzmir ve Mersin limanlarından, ABD ve AB ülkelerine her yıl 10 bin ton dolayında kurutulmuş defne yaprağı ihraç edilir. Yurt dışına defne yaprağı yetiştirmekte zorlanan ihracatçılar Orman bakanlığından defne ormanları kurmasını istiyorlar. Türkiye'nin çuvalla üç otuz parnaya ihraç ettiği defne yaprağının 15 tanesi, İngiliz marketlerinde 1.5 pounda satılır. İngiliz hanımları marketten, kutusunu 1.5 pounda aldıkları defne yaprağı ile yemeklerinin lezzetini artırırlar.
  17. (TESNİYE BAB: 9 AYET: 22-23) Ve Allah’ın RAB onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin; ancak kadınları, ve çocukları, ve hayvanları, ve şehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin; ve Allah’ın Rabbin sana verdiği düşmanlarının malını yiyeceksin. Bu milletlerin şehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün şehirlere böyle yapacaksın. Ancak Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın; fakat onları, Hittileri ve Amorileri ve Kenanlıları ve Prezzileri ve Hivileri ve Yabusileri Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin! (YEREMYA BAB: 12 AYET: 3) Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak; evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek! Birde bakalım Hristiyanların Aziz Tertolyan'ı neler demiş kadınlar için.. Kadın, şeytanın insan nefsine giriş kapısıdır. Allah'ın yasalarını iptal eden Allah'ın çehresini bozan ********* bir mahluktur. Diğer bir Hristiyan azizi Saint Paul'da şöyle der: Her erkeğinn başı İsa idi, her kadının başı da erkekti. İsa'nın başı ise Tanrıydı. Erkek Tanrının şânı ve çehresidir. Fakat kadın erkeğin şanıdır. Çünkü erkek kadına bağlı değildir. Kadın ise erkeğe bağlıdır. Erkek kadın için doğmadı, fakat kadın erkek için doğdu. Mesih adına kadın kendini köleliğin sembolü saymalıdır. Biz forumda neler gördük,onlarca nick alıp aynı şeyleri hiç yorulmadan tekrar edenlerimi ararsın yada İslama ve onun Peygamberine ve onun Peygamber kabul ettiklerine olmadık hakaretleri edip sayısız ithamda bulunup "buna kanıtın nedir"diye sorduğumuzda tekvin'den alıntılar yaparak kanıt sunmaya çalışan ateistlermi ararsın Ama o kadar uzun süredir buradayız ki bir kaç kelimeden sonra kimin kim olduğunu anlamamız hiç zor olmuyor.. Şimdi şu yukarıda ki iletinizi okuyunca daha öncede sorduğum gibi misyonerlikmi yapıyorsunuz diye sorasım geliyor ee pek tabi kabul etmeyeceksiniz.. İslam dinini bu kadar iyi bildiğinizi iddia ettiğinize göre diğer dinler hakkındada ufak tefek bilgileriniz olması gerekir yoksa insan hiç cevabını bildiği soruları sorup kendini neden zor durumda bıraksın ki.. Kadına hangi dinin değer verdiğini sizinle tartışmayacağım bile 21.y.y da halen yahudilerde regl halinde ki kadın pis ve uğursuzsa Hristiyanlarda ise toplantılarda konuşma hakları dahi yoksa ki bunları sizin bal gibi bildiğinizdende eminim.. Birde.. Sosyal adalet,ekonomi,insan hakları,evrensel kanunlar,demokrasi v.s v.s hepsinden bir parça alıp bunu kapitalizm olarak sunmanızıda hayretler içerisinde kalarak okudum,ee kapitalizmi bu denli hararetle savunan birisinin doğal olarak Büyük İsrailoğllarının!! dininide savunması normaldir.. Ha son olarak Bosna'da ve Irak'ta kadınlara sistematik bir şekilde tecavüz edilmişmiydi?
  18. Artık boyun borcum oldu bu benim Yalnızca Godzi'ye
  19. Tabiki çok önemli bu cinayetlerin kökeni,neden biliyormusunuz?adına töre deniliyor bu yüzden.. Töre nedir?Siz cevap verin.. Bizim törelerimiz,bizim geleneklerimiz,bizim dilimiz..diye başlarsanız her cümlenize sonrada aslında doğudan daha çok töre cinayeti büyük şehirlerde işleniyor derseniz bende size cinayetleri işleyenlerin kimler olduğunu hatırlatmak zorunda kalırım. Biz kimseyi ötekileştirmedik,öteki olma sevdasına karşı çıktık sürekli aynı ısrarla bakın savunduğunuz her şey doğru değildir dedik..Yanlış anlamayın bunları size söylemiyorum,sizin nezdinizde savunanlara söylüyorum...
  20. ağlatabiliyorsa gerçekten bir şeyler hissettirebiliyor demekki.. Nasıl ki komedi filmi ne kadar güldürebilmişse drama türü filmlerde bence ne kadar etkilemişse ona göre başarılıdır.. Kimse sırf ağlamak için film izlemez değilmi? Yalnız konu başlığı dudaktan kalbe olunca bir iki sözde onun için sarf edeyim. Geçen sezon büyük bir ilgi ile izliyordum ama bu sezon gördüğüm kadarı ile iyice cılkı çıkmış,çok fazla lastik gibi uzatılan tüm dizilerin makus kaderi,senaryo üretilemeyince ağdalanıp ağdalanıp durulmuş..Kısacası baydı artık..
  21. hiç birini çıkartmayıp direkt kafayla dalsam nasıl olur
  22. illa sebebmi olması lazım sevdim işte bişeylerini ne biliyim..
  23. Gülay........Aynalar harmanım ben harmanım kırk satırlık fermanım yok dizimde dermanım eyletmen beni,söyletmen ben, ağlatman beni aynalar....
  24. bende sana her bakışımda Norman Bates'i
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.