suheda_

Maviciğim sen benimle eğleniyorsun galiba hani bu yazının neresinde köy yakmadan bahsediliyor? Neyse bugün keyifli günümdeyim bu konulardan konuşup ne kendi canımı nede sizinkini sıkmak istemiyorum.Başka zaman devam ederiz..

Anam figocuğum blogımı okuyupta yorum bilem yapmış nasıl sevindim bilsen.. Deniz zaten hep yanımda Peki madem Atatürk hem askeri hem siyasi olarak yoğun bir dönem geçiriyordu,o arada neden Latife'yi hayatına kabul etti kızı sen gönder avrupaya tedavi olacaksın yada kimi kaynaklara göre çocuk aldırmak için arkadan kalk Latife ile evlen olacak işmi? Geri dönüncede sahip çıkma...

Bazı kadınlar vardır hayat hikayeleri ile beni derinden etkileyen uzun zaman aklımda takılı kalan.. Berrin Menderes,Yıldız Namdar,daha bir çokları gibi ama içlerinde birisi vardır ki nedense burun kemiğim sızlar onunla ilgili bir şey okuduğumda Fikriye,hani Atatürk'e aşık ve Atatürk'ün sevdiği söylenilen talisiz kadın.. Talihsiz diyorum çünkü sevdiği adam elinden alındığı gibi oldukça genç bir yaşta ölmüş yada öldürülmüştür.. Kendimi onun yerine koyduğum zaman içten içe Atatürk'e çok kızmışlığımda olur,kimbilir belki şartlar öyle gerektiriyordu ama ben aşktan yana biri olduğum için kabul edemiyorum ona yapılan haksızlığı.. Fikriye ne zaman ki gündeme bir bomba gibi düştü adı sanı anılmayan Latife Hanımda hatırlanmış oldu.Piyasa Latife Hanımı anlatan kitaplarla doldu taştı.. Özellikle İsmet Bozdağ'ın iki aşk arasında ki Atatürk isimli kitabından sonra herkes Latife hanımcı oluverdi.Orada cazgır ünvan peşinde huysuz bir kadın olarak anlatılan Latife'yi aklama yarışına girdiler,hatta işi o kadar abartılar ki İpek Çalışar kitabında Latife'yi yere göğe sığramadı.Şimdi okuduğum kitapta buna benzer Fatih Bayhan'ın "Latife hanımın kağıtları" adlı kitabı.. Onun nasıl iyi eğitimli nasıl bir hanımefendi olduğunu nasıl bir aileden geldiğini anlatmakla bitiremiyor.Sabetayist bir aileye mensup olduğu içinmi bu derece sahip çıkılmış ona orası tartışılar ama benim asıl aklımı kurcalayan Latife,Fikriye ve Atatürk üçgeni.. Kimilerine göre Atatürk hep Fikriye'yi sevdi ama o bir Firstleydi olabilecek vasıflara sahip değildi,bu yüzden kaybetti.. Yine Latife hanımın kağıtları adlı kitabın yazarı olan Fatih Bayhan Fikriye Hanım adlı kitabında Fikriye'nin Atatürk'ün dini nikalı eşi olduğunu söylüyor ve aslında avrupaya verem tedavisi için değil çocuk aldırmak için gönderildiğini.. Fikriye'yi hiç kimse kabul etmez ne Atatürk'ün annesi ne kızkardeşi ne silah arkadaşları ne İnönü hiç kimse...Bu istenmeyişin özel bir sebebi varmı?Bilmiyorum belkide Atatürk'ün yanına yakıştırılmıyordu. Fikriye'nin avrupadan dönüşünü biliyoruz köşke gidip son bir kez Atatürk'ü görmek isteyişini ama kabul edilmeyip geri gönderildiğini onunda intihar ettiği,fakat araştırmalarda gelinen noktada Fikriye intihar etmedi öldürüldü.. Öldürende belli yüzbaşı Rusuhi Bey tarafından..Ha talimatı birinden almışmı orası muamma.. Bildiğimiz şey ne?Sevdiği için öldürüldü.Başka bir açıklaması yok,çünkü hiç bir kaynakta onun herhangi bir tehdit unsuru olduğuna dair bir yazı yok,böyle olunca ne oluyor yalnızca aşk için öldürülmüş gerçeğine ulaşıyoruz.. Hep aklıma takılmıştır Latife kitaplarda anlatıldığı kadar güçlü bir kadınsa belkide ölüm emrini o vermiştir. Peki Latife'nin kendisi Atatürk'le olan evliliğinden mutlu oldumu?Olmadı kısa bir süre içerisinde baba evine geri gönderildi,mustehakını buldu yani.. Birde derler ki Atatürk Latife'ye bazen Fikriye diye seslenirmiş buda Latife hanımı çileden çıkarırmış,e peki madem onu bu kadar çok seviyordu Atatürk neden sahip çıkmadı? Atatürk'ün etrafında ki kadınlar hep güçlü kadınlar ama Fikriye öyle değildi mahzundu,aşıktı ve bir o kadar çocuktu..Zaten hayatı acılarla örülüydü.. Annemin bir sözü vardır "kişin şansı nasıl başlarsa ölünceye kadar öyle devam eder"işte Fikriye hayata bir sıfır yenik başlayanlardan.. Ben Fikriye'yi hep çok sevmişimdir,bazen kendim gibi bazen çok yakın bir arkadaşımmış gibi... Onunda elbette mutlu olduğu anlar olmuştur hayatında belki Atatürk'e ud çalarken,belki ona çocuğum diye şefkatle hitap edilirken.. Ama acıları,ama üzüntüleri hayatında daha çok yer tutar... Can Dündar Fikriye ve Latife'yi Atatürk'ün alaturka ve alafranga yanları diye tanımlıyor.. Ben niçin Latife'yi değilde Fikriye'yi benimsemişim belkide kendimde alaturka olduğum için,yada ne biliyim belkide Fikriye bana hep aşkı çağrıştırdığı için.. Bakışlarına hüznü hapsetmiş olan Fikriye içinde biriktirdikleri ile gitti,kaçımız Fikriye olduk zaman zaman hiç düşündünüzmü?Her aşık oluşumuzda Fikriye ve her kaybedişte Latife.. Fikriye hem acılar çekti hemde aşıktı bir çok kadın gibi,ama öyle bir sonu hak etmiyordu. Hiç bir aşık kadının hak etmeyeceği gibi Suheda

hahaha üzerinize salmakla tehdit edince nasılda korktun dimiii Hayır şekerim ne alınması yok öyle bir şey gayette keyifle yazmıştım o iletiyi Bu arada sen yırttın ama Godzinin hiç şansı yok

Sizi bunu ıspat etmeye davet ediyorum. Terörün en yoğun olduğu zamanda orada gezici bir komando birliğinde görevli bir asker dostumuza sordum"hep söylenir Türk askeri köy yakıyor diye doğrumudur"cevap "aslaaa sadece bazı boş mezralardaki evleri ezrak deposu olarak kullanıyorlardı nadiren tespit edildiğinde onlar yakılmış olabilir.." Buyurun bu Türk askerinin yaktığı köyleri görelim.. Ne acısı,ne imhası? Siz neden bahsediyorsunuz?hem bana dtp ve pkk ile cevap vermeyin diyorsunuz hemde ağız birliği etmişcesine aynı söylemleri kullanıyorsunuz bari sizde çıkın Atatürk kürtlere soykırım yaptı deyin olsun bitsin.. Bin kere söyledim öyle benziyor ki bin kez daha söylemem gerekecek bu ülkede kürt sorunu yoktur,bana elle tutulur tek bir sorun gösterin ve bir kez daha yılmadan soruyorum bize verilipte size verilmeyen bir tane ama bir tane hak söyleyin.. Bakın arkadaşınız beni ırkçılıkla itham ediyor ama ben hiç birinize pkk lı yaftası vurmuyorum ve özellikle belirtiyorum pkk ve dtp karşı söylediğimiz her sözü kendi üzerinize almaktan vaz geçin.. Sana kimse kapıyı göstermedi o bölücülere söylemiş bir söz ve biz hainlere bir şey söylerken haddimizi sizmi bildireceksiniz?

Akşam bir yarışmacının mönüsünde misket köfte vardı tüm yarışmacılar beğenmedi ama birinin yorumu çok hoştu "sevmedim ama emek vermiş onu üzmemek için ve emeğine saygı duyduğum için yedim"bu kadar

Evrime inanmayı uygarlık olarak tabir edenlerde varmış demekki..."ben çok medeniyimdir çünkü atalarım maymun" kimmiş o evrime inananlar hangi ülkeden bahsediyorsun en koyu katoliklerin yada yahudilerin olduğu ülke ve eyaletlermi? Sahi evrimi anayasalarının yada hukuk kanunlarının birinci maddesi yapan kaç ülke var? Neyse konu bu değil,konu bir kadının polis kimliğine bürünmüş şehir eşkıyaları tarafından ulu orta kaçırılması ben burda yaşanan hadiseden çok olay anında seyretmekle yetinen kişilere dikkat çekmek istiyorum.Yahu bu ne korkaklıktır bu ne cesaretsizliktir yada bu ne sahipsiz bırakılmışlıktır..Bir Allah'ın kulu kolunu kıpırdatmazmı? "Kimlik sorun" diyor Celalettin Cerah polis yeleği zor temin edilen bir şey değil,ama insanlar kimlik sormaya bile korkar olmuş.. Saçlarından sürüklenerek bir kadın götürülüyor bırakın müdahale etmeyi "mesel nedir" bile diyemeyen insanlar.. Yazık çok yazık...

Aklıma gelmişken,hani dedik ya teknolojiye uzak dünya tatlısı yaşlılılarımızın teknolojik savaşları.. Şimdi Hrant Dink öldürülmedimi,günlerce tv haberlerinde verildi ve her seferinde ölü hali yerde yatarken gösterildi.Benim teyzemin kayınvalidesi (geçenlerde rahmetli oldu) olayın üzerinden bayağı bir zaman geçmiş gene böyle tv haberlerinde yerde yatarken gösteriyorlar en sonunda dayamadı.."adamı niye kaldırmazlar ordan bunca zaman geçti günahtır yahuu"demezmi... Birde arkadaşım babaannesi için anlatırdı tv açtıkları zaman kadıncağız başörtüsünü yüzüne gözüne sarmalarmış "namahrem adamlar görüyor bizi"dermiş..

Şu pozisyonda bana yapıştıracağın ırkçılık yaftası çokta umurumdaydı yaa Siz burda kürtçülüğün daniskasını yapacaksınız ama biri çıkıpta teröre ve teröriste lanet okuyunca ırkçı olacak..Siz ırkçılık görmemişsiniz arkadaşım ama şu pkk sözcüsü dtp liler bu çizgide gitmeye devam etsin o zaman ırkçılık neymiş görecekler.. Türkiye sınırları içerisinde terörü ve teröristi destekleyen mitingler yapacaksın sonra o mitinge Türk Bayrağı ile geleni linç etmeye kalkıp provakatör ilan edeceksin... Ağızlarından çıkan her kelime pkk ve onun elebaşısı tamamen tahrik amaçlı arkalarında hiç azımsanmayacak bir insan topluluğu ve bunlar bize kalkıp bu ülkeyi ve insanlarını sevdiklerini söyleyecek bizde kanacağız vay bee Şehir meydanlarını bile yasadışı terör örgütünü temsil eden figürlerle süslüyorlar..Bakın burası Diyarbakır'ın bir ilçesi Tüm bunlardan sonra kalkıp bana ırkçı imasında bulunacaksın dedimya çokta umurumdaydı

hatta gelip usulca enseme bir tokatta şaplatıverir bakarsın? Yahu adam/kadın bir topic açtı maf etmişsiniz bari konuyu havadan sudan kısmına taşısaydınız.. Ciddiyet godiziciğim ben gördüm diyorum sana ister inan ister inanma hiç korkulacak bir yanı yoktu benim gördüğümün..ama ben korktummu evet korktum çünkü kim olduğuna anlam veremediğim biriyle burunburuna geldim üstelik hiç aklımda öyle bir şey yokken Kısacası senin anlayacağın ben pek tekin biri değilimdir sen dalaganı geçmeye devam edersen salarım üstüne onları sende gülme bakiyim ordan...

filmimi anlattım?özetledim kısaca ki ben bu konuda çok iyi olduğumu sanıyordum Bir daha kimsenin film başlığına yorum yapmayacağım

Ne kadarını bilmiyorum ama bir ara öyle bir tanı konuldu bana,işin tuhaf yanı doktorun verdiği hiç bir ilacı kullanmadan kendi kendime attlattım,gerçi tam anlamıyla atlatmış sayılmam ama o günlerle bugünü mukayese edince oldukça iyiyim.. Berbat bir şeydir yaşamayan anlamaz o yüzden anlatmanın bir alemi yok.. Ve bana doktorun söylediği"hayatımız boyunca yaşadığımız tüm acıları sıkıntıları beynimiz bir köşesinde üstünü örterek muhafaza ediyor sonra en küçük olayda birden hepsinin gün ışığına çıkması"

ben bu filmi izlemiştim,çokta sevmiştim öyle çok abartılacak bir şey yok filmde ama insanların psikolojilerini güzel irdelemişler.. Oldukça cesur sahneleride vardı,evli bir kadınla evli bir erkeğin aşkı ve mahallelerinde yaşanan kötü bir olayın suçlusu hasta ruhlu bir adam... Küçük bir kasabada rutinleşmiş hayatlarında heyecan arayan insanlar,kadının kocası bunu nette yapıyor yani sanal olarak,diğer adamın karısı kendini işine ve çocuğuna adamış eee hal böyle olunca hem ruhları hem bedenleri aç iki insan karşılaşıveriyor....

Muhteşemdi,herkes elinde kamerası cep telefonu bu gökyüzündeki orjinal Türk bayrağını resmetmeye çalıştı seyirde bir ayrı keyifliydi...

Mesafemi Politika,onların dünyası o teröristin ekseni etrfaında dönüyor.. Bakın Aysel Tuğluk: Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan`ın en yakın arkadaşlarından Alaattin Tuğluk`un kız kardeşi. Ağabeyinin örgütle ilişkisinden dolayı çocuk yaşında birçok terörist tanıdı. Yıllar sonra Öcalan`ın avukatı olarak karşısına çıktığında "O kara kuru kız sen miydin?" sorusuyla karşılaştı. 7 yıl boyunca İmralı`da Abdullah Öcalan ile en çok görüşen isim oldu. Hakkında PKK propagandası yapmak iddiasıyla açılan dava devam ediyor. Emine Ayna: Partinin çiçeği burnunda eş başkanı Mardinli değil ama Mardin`den milletvekili seçildi. Kürt olmasına rağmen partide Kürtçe bilmeyen tek milletvekili. Abdullah Öcalan`ın zehirlendiği iddiasını ilk o dile getirdi. Kızıldere`de Mahir Çayan`la birlikte öldürülen THKO üyesi Ömer Ayna`nın amcasının kızı. Pervin Buldan: Terör örgütü PKK`nın uyuşturucu kaçakçılardan Savaş Buldan`ın karısı. DTP`li kadın vekillerin arasında tek ev hanımı olanı. Kocası 1994 yılında ölü olarak bulunduktan sonra kendisini terör örgütüne yakınlığıyla bilinen dernek ve siyasi parti faaliyetlerine verdi. Yeniden evlenmedi. Sevahir Bayındır: DTP grubundaki tek sağlıkçı milletvekili. Mesleği hemşirelik. İzmir SSK Tepecik Hastanesi`nde görev yaparken, kapatılan DEHAP`ın kurucu üyesi oldu. Kato Dağı`nda yaralı olarak ele geçirilen PKK`lı terörist İhsan Tekeş`in sağlık durumunu soru önergesiyle Meclis`e taşıyıp bir ilke imza attı. Yaralı PKK`lının durumunu İçişleri Bakanı`na önergeyle soran Bayındır da partinin bekar vekilleri arasında. Gültan Kışanak: Diyarbakır`da Türkçe öğretmenliği okurken 12 Eylül darbesiyle cezaevine girdi. Serbest kalınca Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi`nden mezun olup gazeteciliğe başladı. 1991`de Yeni Ülke ile başlayan gazetecilik yaşamı PKK çizgisindeki diğer gazetelerde devam etti. Milletvekili seçilmeden önce en yakın arkadaşı olan Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsekmenler`in danışmanlığını yapıyordu. Sabahat Tuncel: PKK üyesi olduğu gerekçesiyle cezaevinde yatarken milletvekili seçilerek yeniden özgürlüğüne kavuştu. Cezaevi öncesinde partide aldığı en aktif görev; kapatılan HADEP`in Esenyurt İlçe Başkanlığı. Gruptaki en fanatik Kürt milliyetçilerinden olan Tuncel, Malatya Yazıhan doğumlu ve öz be öz Türk! Ayla Akat Ata: Meclis`in en genç dört vekilinden biri. Batman`ın ilk ve tek kadın milletvekili. Abdullah Öcalan`ın avukatlarından olan Ata, Aysel Tuğluk ile birlikte PKK propagandası yapmaktan yargılanıyor. Bu yaşam öykülerini okuduktan sonra onların PKK`ya terör örgütü diyememelerinin nedenlerini anlayamayan kalmamıştır herhalde! DTP`li tüm kadın vekillerin yolu bir şekilde terör örgütüyle muhakkak kesişiyor. Ve ortaya çıkan bu tablo bize aslında DTP`li 8 kadının hangi nedenlerle, niçin milletvekili yapıldıklarını da açıkça gösteriyor. Tıpkı Fatma Kurtalan örneğinde olduğu gibi...alıntı Bunlar sadece kadın vekilleri birde diğerleri var tabi onlarında ki kim olduğu ne olduğu aşikar..

He valla bende sen söyleyince fark ettim oradakilerden kimse kalmamış.. son zamanlarda ben eski başlıklara ilgi duyar oldum yitip gittikleri yerlerden çıkartıyorum onları.. konumuz neydi aşktı ya varya dünyada aşk kadar güzel bir şey yok

Yoruldum ben hep aynı tekrarları yinelemekten..Ve sıkıldım ben bölücülere söylenen her sözü kendi üzerine alıp sosyal mesajlarla cevap verenleri okumaktan.. Sizinle Demizkazık tartışmasına devam etmeyeceğim çünkü lafları lastik gibi uzatmayı sevmem söyleyeceğimi söyledim sen işine geldiği gibi anlarsın orsası size kalmış.. Şemdilide patlayan bombalarla ilgili açık ve net yorumlarımda mevcuttur forumda ve ben hala aynı sözümdeyim "ben olsaydım o bombayı o şahsın göğsüne yapıştırır pimi öyle çekerdim"bu konuda dün ne düşünüyorsam bugünde aynını düşünüyorum.. Seferi Yılmaz adlı şahsın kim olduğunu ne mal olduğunu dünya alem öğrendi ama ne hikmetse siz hala öğrenememişsiniz ki hala Şemdilideki bombanın hesabını soruyorsuz? Sen kendine göre bir çok şeyi affetmiyor olabilirsin benimde affetmeyeceklerim var.. Dağdaki onun bunun maşası ile vatanını müdafa edeni kardeş gösterip kardeş kardeşi vuruyor düşüncesindeki beyinleri affatmeyeceğim Sokaklara çıkıp yaşadığı ülke için denilmekdik laf bırakmayıp halkı galeyana getirip nefret tohumları ekenleri affetmeyeceğim Yaşadığı ülkeye zerre saygısı olmayan sonrada bu ülkede herkesten çok hak isteyip göndere tırmanıp bayrağa uzanan elleri affetmeyeceğim Terörü dağlardan şehirlere indirip huzuru güveni tehdit edenleri affetmeyeceğim.. Benim ödediğim vergilerden maaş alıp her biri ayrı terörist sonra gözümün içine baka baka bize ve ülkemize meydan okuyanları affetmeyeceğim Beni haklarım benim haklarım diye bağırıp çağıran sonra kendisine "bana verilipte sana verilmeyen hak nedir" diye sorulduğunda cevabı olmayanları affetmeyeceğim.. Asker güneydoğuda yüzlerce köy yaktı iddialarını ortaya atıp neresi yakıldı ıspat et denildiğinde cevap bulamayan provakatörleri affetmeyeceğim.. Tek bayrak tek devlet tek millet olgusuna karşı çıkıp yüz yıllardır yaşadığı topraklara ve insanlara ihanet edenleri affetmiyorum af etmemekle kalmıyor kapıyı gösteriyorum... Arabaları yakan sokakları bombalayan masum insanların canına kıyan ve tüm bunları yoksulluğa ilgisizliğe bağlayan hainin dostu hainleri affetmeyeceğim. Türkiyede kürt sorunu var deyip nedir sorununuza cevap asıl niyetini saklayıp dilimizi konuşamıyoruz diyen ikiyüzlüyü affetmiyeceğim... Bu listeyi uzatıp uzatıp gidebilirim.....Ve benim kalbime nefreti aşılayan hiç kimseyi affetmiyorum.. Evet insan değerli bir varlıktır ama her insan değil...

Hep söyledim, ben yaşadım, aşk vardır, aşk ölmedi Aşk olmazmı?aksini iddia eden hiç aşık olmamıştır demekki..

Yahu bacım,Ne için giderse gitsin ister ihanete uğramış olsun ister kapı gösterilmiş olsun sonuçta gidendir terk eden..terk etmek istemeyen bırakıp gidermi hiç..

O çürük domatesleri arayacakları günlerde gelecek..

Biz burda şahısları değil izledikleri yolları ve tutumlarını eleştiriyoruz,bunu bir düzeltelim önce isterseniz.. Demirkazık'ın söylediği şeyler sizin için çok anlam ifade edebilir bende size dününü ve bugünü anlatarak söyleyeceği şeyleri kayda değer bulmadığımı göstermeye çalışıyorum.. Kimdir bu kadın?hayatımıza nasıl girdi?ne istiyor?dün hangi saftaydı bugün nerede?vasfı nedir? Ben söyleyeceğim sözü en başında söyledim Başbakanın bölücülere verdiği mesajın altına imzamı attım.. Ve yetmedi vatan kutsaldır dedim binlerce insan bu uğurda gözünü kırpmadan canını feda ederken birileri çıkıpta bana kutsiyetini sorgulatamaz.. Bunu ne o gencecik toprağa düşmüş bedenler nede benim vicdanım kaldıramaz.. Biz kimse ile ülke sevme yarışınada girmedik ama safımız belli,hainlerin yanında yer alıp ben ülkemi seviyorum derse kişi ne kadar samimidir?elbette ki tartşılacak...

Söylemeden geçemeyeceğim,izleyenlerden dikkat eden oldumu bilmiyorum ama.. Filmin kadın başrol oyuncusu Naomi Watts'in görünen göğüs uçları o neydi öyle yahu kadın anatomisine aykırı başparmağım büyüklüğünde

Bu şahı muhterem dağlarda ölmek isteyen kişi değilmiydi? Eğer olaya bu bakış açısı ile bakarsak dün Çanakkale'de Dumlupınar'da Sakarya'da Sarıkamış'ta ve bugün güneydoğuda ölenleri Niyazi diyemi adlandıracağız.Bu kadar basit değil dostum... Söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyor Atatürk ve bana göre öyle insanlar vardır ki bir avuç topraktan daha değerli değillerdir.. Gelelim Nil Demirkazık hanfendiye,bir dönem adım adım şehir şehir,başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın peşinden koşan sürekli ona olan hayranlığını dile getiren ve onun için aşk şiirleri yazan 'Her zaman kaçan sen, kovalayan ben Yuvamdan yurdumdan bi haber oldum Kalbimi insafsız yaralayan sen Bu sevda yüzünden derbeder oldum. Sen millet sevdanı aldın gönlüne Ben senin uğruna gittim ölüme. Ne gerek vardı ki böyle zulüme Sen neşe, ben dertle derbeder oldum. Tek suçum yoluna başım koymak mı? Vuslat zamanını kalpten saymak mı? Hilafsız sevgimi dile yaymak mı? Sensiz geçen güne kahreder oldum. Birlikte yürürken biz bu yollarda Sevdamız çıktı hep bütün fallarda. Gündüzde, gecede, kışta, baharda Hep senin ismini zikreder oldum.' hiç bir siyasi vasfı olmadan köşk davetine giden ve orada Kamer Genç'le çiçek sulama muhabbetine girişip bir ara kendi çiçeklerini sulamasını rica eden ve cevap olarak "sizin çiçeklerini Tayip Erdoğan sulasın"denilmesine tiz kahkahalarla cevap verip sonrasında bizzat başbakanın talimatı ile uzaklaştırılan bir anda tam unutulmuşken yakasında pkk temsili sözüm ona bayrakla dtp kongresinde ortaya çıkan kadın..şimdi Tayyip Erdoğan'ı sözlerin yüzünden yerden yere vuranların sözcüsü olmuş hey komediler ülkesi vatanım benim.. bknz:

yerlere yattım gülmekten.. Tabi söz konusu anneanne olunca Kerim kamerayı kapattı,peki genç bir arkadaşın olsaydı ne yapacaktı, "öhöm az kenara kay Deniz" Öyle çok seviyorum ki şu teknolojiye yabancı yaşlıları,anneannene kocaman öpücükler

Kaç kez ölürüz,kaç kez yaşarız..Her ölümde 21 gr kaybedermiş insan vucudu peki 21 grama neler sığar? Nasıl izlememişim bugüne kadar hayret ettim kendime o kadar çok duyupta nasıl olmuşta hep ertelemiş durmuşum. Müthiş bir filmdi,biraz Crash tadında ama daha etkileyeci daha dramatik.. Bir araba kazası ile yolları kesişen insanlar ve beraberinde getirdiği suçluluk,acı,aşk ve sorgulamalar.. Bir şeyi bir kez daha fark ettim ki bu Sean Penn muhteşem bir oyuncu her izlediğimde bana Al Pacino tadı veriyor. Film bugünden düne dönüşlerle anlatıyor kurguyu.. 21 gram,bir kaç tane bozuk para yeni doğmuş bir kuş yavrusu,bir parça çikolata düşünün insan bedenindeki halini ve ona neler sığdırıldığını... İzlemeyenler mutlaka izlesin izleyenlerde bir kez daha izlesin..