Zıplanacak içerik

Dogrucudavut

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dogrucudavut tarafından postalanan herşey

  1. Sn. Fuzuli, Burada körü körüne bir savunma durumu yoktur. Bazı şeyler yaşanarak görülür ve aklın yolu da ve bu yolun vardığı yer de tüm dünyada aynıdır ve geçerlidir. Saygılar.
  2. Valla ben her şeyi okurum ama Etyen Mahçupyan’ın “Hegelyen devlet anlayışı” tabirini olur olmaz anlamadan kullanmam, bazıları gibi. Önce bir bakalım ben ne demişim: Burada kastedilen kim ? Taraf gazetesi. Vatandaş, okuduğunu anlamayamadığı için kendi üstüne alınmış, neden acaba ? Kaldı ki, Ruşen Çakır imzalı, “Taraf Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar bir yazısında “Birkaç İyi Adam” adlı Amerikan filmine atıfta bulunarak bu bilgileri “ordu içindeki birkaç iyi kişi”nin sızdırdığını söylemişti ancak bu açıklamanın tam olarak tatminkâr olduğu söylenemez. Bu derece üst seviyede kritik bilgi ve belgelerin sistemli bir şekilde sızdırılması “birkaç kişi”den ziyade “birkaç odak”ın söz konusu olabileceğini düşündürtüyor.” 16-10-2008, 11:09 İleti No: 103’de Medya-TSK ilişkilerinde yeni bir dönem isimli yazısını foruma taşımak suretiyle, ve, diyerek, Taraf’ın, yada en azından Yasemin Çongar’ın böyle düşündüğünü kendisi belgeliyor. Yani benim anlatmak istediğimi anlayamamış olması, herhalde ya ön bellek zayıflığı, yada aşırı alınganlık yada … Sonra, gelelim Bekir Çoşkun meselesine, tamam böyle adi hakaret içeren bir yazıyı foruma taşımam yanlış ama kapasitesi yetmeyip yazılanları anlayamayanlara da bazı şeyleri tek tek, açık açık anlatmak farz oldu, yoksa yine anlaşılmaz. Şimdi, o yazının ana fikri nedir ? Aktütün şehitlerinin, vatan için şehit olan o canların ölümünün dolaylı olarak sorumlusunun ABD olduğu. O malum cümlede de üslup hakaret içerse de, bizi yönetenlerin ABD’ye kul, köle olduğu anlatılmak isteniyor. Bu hakareti yapan kim ? Bekir.. Hangi Bekir ? BEKİR COŞKUN! Peki, hakaret ettiği kim ? BİZİ YÖNETENLER! Bu yazı cevaptır derken ne demek istiyorum ? Soru soranların cevabı buradadır, yani, bu Aktütün baskınının sebebini, sorumlusunu sorgulayıp duranlara SEBEBİ/ASIL SORUMLUYU gösteriyorum. Ön belleği zayıf olanlar tekrar bakabilir, tabii anlayabilirse… Bakalım uygun oluyor mu ? Olmuyor mu ? Ne denilmiş daha önce: diyenler, şimdi artistik patinaja başlamışlar. Artistik patinaja devam: Demek Taraf tamamen iyi niyetle böyle ciddi bir suçlama yapıyor. Vatan kurtaran kahraman! Olayın, Genelkurmayca ihmal ve örtbas edildiğini söylüyor. Suçlanan kurum neresi ? Genelkurmay yani ülke dış güvenliğini sağlayan kurum, herhangi bir kurum değil. Kaldı ki bu suçlamayı yapmak suç olmasa dahi neye dayandırılıyor bu suçlama, kaynak ne ? Belirsiz, nereden alındığı belli olmayan uydurma bilgiler. Peki, kasıtlı olarak sızdırılan Jandarma raporlarını yayınlamakla sızdıranların suçuna ortak olunmuyor mu ? Peki, bu mudur VATANSEVERLİK ? Soruşturmanın tamamlanması demek ne demektir ? Olayın tüm vecheleri ile ortaya konulması, sanıkların isim, isim belirlenmesi demektir. Soruşturma bitmeden örneğin suçluluğu konusunda kuvvetli karineler olmayan birisinin ismini açıkladığınızda, soruşturma bitiminde o asker hakkında dava açmaya gerek duyulmayıp takipsizlik kararı bile verilse, eğer o subay/astsubay gerçekten suçsuzsa kamuoyu önünde lekelenmiş olmayacak mı ? Bu durum, terörle mücadele yapan askeri personelin üzerinde moral bozukluğu yaratmaz mı ? Peki, bu mudur VATANSEVERLİK ? Geldik özür meselesine, kimin kimden özür dileyeceği ortada herhalde. Özür dilenmezse de bir daha hangi yüzle bu forumda artistik patinaj yapılabileceği kişinin tiynetine kalmıştır. İstesek terbiyesizliğin alasını yaparız ama terbiyesizliğin üzerinde patinaj tehlikelidir, zira Allah muhafaza denge kaybedilip düşüldüğünde pek hoş olmaz. Taraf’ın vatan hainliğini yukarıda ispatladığımıza göre, bilmeden de olsa Taraf'ı savunmak ne anlama gelir ? Genelkurmay, olayda kasıt da varsa, kasıt boyutunda ihmal de varsa, Askeri küçük düşürmeye çalışan vatan hainleri varsa da, her kim suçlu ise gereğini yapacaktır bundan emin olun.
  3. Sn. Fuzuli, Gerçi bir arkadaş yazmış ama Osmanlı'daki sistem, İslam eksenlidir ve gayrimüslimden fazla/ek vergi almak bir tür baskıdır. Ayrıca, Laiklik, bu topraklarda/Türkiye'de doğmamıştır. Fransız devrimi ile feodalizmin/aristokrasinin yıkılmasıyla Ulus-Devletin ortaya çıkması ile doğmuş bir kavramdır. Çıkış nedeni, din sınıfının ve onu kendi egemenliklerini sürdürmek için fetvalar yoluyla kullanan kral ve soyluların, gelişen yeni burjuva ( kentli ) sınıfının sermaye birikimi yapmasını, girişimde bulunmasını, yeni pazarlar bulup dış ülkelere açılıp zenginleşmesine, ağır vergiler ve dinsel nedenlerle ( Kral Tanrının gölgesidir, Papaz kutsal kişidir, itaat şarttır. ) engel olmasıyla, burjuva sınıfının isyanı ve kralı/soyluları devirmesiyle sonuçlanan bir süreçte gelişmiştir. Sanıldığı gibi farklı dinlerden insanların aralarında anlaşarak uydurdukları bir ilke değildir, yani burada amaç Fransadaki Katolik yada Protestanların dinsel haklarını korumak değildir. Yönetimin dini baz olarak karar almasının çeşitli zararları görülerek aydınlanma ile başlayan tarihsel süreçteki bir gelişim söz konusudur. Türkiyede de bu gözle bakarsanız tüm devrimlerin, bu burjuva devrimi kavramlarının ülke şartlarına adapte edilip, kısa sürede batının yaşadığı toplumsal gelişmenin yaşanması umularak yapıldığı görülür. Jakoben yöntemle, sanayi devrimini yakalamak için burjuva sınıfı yaratılmaya çalışıldığını, Türk ulusu kavramına önem verildiği ve dinin tarih boyunca yozlaşmış özüne aykırı yanlış uygulamalarından arındırılmaya çalışıldığı anlaşılır. Ancak, tüm bunlar iç ve dış dinamikler yüzünden yarım kaldığından, ülkemizde sürekli kavram kargaşaları yaşanmaktadır. Saygılar.
  4. Sn. Değil Öyle, Ben zaten görüşlerinize katıldığımı bugün için böyle bir kuruma gerek olmadığını bildirdim. Sadece vurgulamak istediğim bunun bir dönem için bir gereklilik olduğu. Saygılar.
  5. Ben de milliyetçiyim Sn. Mavi, alınayım mı ? Şuna ırkçılık yada şoven milliyetçilik desek daha iyi olmaz mı ? Saygılar.
  6. Dediklerinize katılıyorum. Çok güzel ve toparlayıcı bir yazı olmuş, Sn. Mavi, samimiyetiniz ve düşünceleriniz için
  7. 80 darbesinin Türkiyedeki bir çok sorun ile birlikte PKKyı körüklediğini söylüyoruz zaten defalarca yazdık. PKKnın uluslarası nitelikte bir mafyası var, siz yerel mafyadan bahsediyorsunuz. Karıştırmayalım, Korucular vatanlarını, canlarını, ırzlarını savunan insanlar, bir çok şehit vermiş vatansever insanlardır, herkes Sedat Bucak gibi değildir. Ben Milliyet yada Hürriyet gibi gazetelerde de Avrupadaki milletvekilleri için hain dediklerini hiç görmedim, isterseniz örnek de verebilirim.
  8. Sn. Değil Öyle, Görüşlerinize katılıyorum ancak söyledikleriniz şimdi olması gereken ideal durumdur. Diyanetin kurulma nedeni ve sadece Sünni müslümanlara hizmet vermesi konusu Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gereklilikten doğmuştur. Şöyle ki; Osmanlı devletindeki müslüman halk arasındaki dini yapılanma Tekke, zaviye ve tarikatlar suretiyle olmuştur. Bu yapının, Müslümanlığı yozlaştırdığı, halkın gerçek müslümanlığı anlamasını zorlaştırdığı, çoğunluğu oluşturan müslüman halkın dinini öğrenmesinin ancak Arapça bilen şeyhler, hocalar vasıtasıyla olduğu ve çoğunlukla onların çıkarları doğrultusunda (adeta ortaçağ papazları gibi ) olduğu görülmüş gerçek İslamın araştırılması için bu yozlaşan Tekke ve Zaviyeler kapatılmış, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Yüksek İslam enstitüsü kurulmuştur. Çoğunluğu oluşturan halkın kendi dinini kaynağından öğrenebilmesi amacıyla da Atatürk, bizzat kendi parasıyla Elmalılı Hamdi Yazır'a Kur'an'ın Türkçeye çevirisini yaptırmıştır. Saygılar.
  9. Sn. Değil Öyle, Saptamalarınız arasında doğruluk payı olanlar yok değil ancak bu sorunu açıklamak bu kadar kolay değil. Devletin bunu farkedememiş olması diye bir şey söz konusu değildir burda. Yani, Cumhuriyetin ilk yıllarında bölge gözetmeksizin, sosyal fayda düşünülerek örneğin, tüm bölgelerde ( doğu dahil ) Şeker fabrikaları kurulmuştu. Cumhuriyetin feodal düzeni yıkıp toprak reformu yapma çabalarına, bölgede ve tüm yurtta köy enstitüleri yoluyla eğitim düzeyini yüksetme çabalarına en büyük muhalefet ağalardan, şeyhlerden gelmiş, halkı Devlet Kürtleri yok etmek istiyor, dini ortadan kaldırmak istiyor, din elden gidiyor diye ayaklandırmışlardır. O dönemde bu ayaklanmaları destekleyen ve ağalara ve şeyhlere bu cesareti veren bölgede ( Musul, Kerkük ) çıkarları olan İngiliz siyasetidir. 1950'den sonraki yanlış politikalar yüzünden bölgeler arası eşitsizlik artmıştır. Ağlamayana meme yok tespitiniz doğrudur. Ancak, bölgedeki olayların Marksist karakterde olduğu öne sürülemez. Çünkü ortada işçi sınıfı yoktur. Burjuva ve köylü ayaklanması da değildir. Çünkü, hedef feodal Ağalar ve Şeyhler değil, Türkiye Devletidir. Olay çıkaranlar özellikle son 30 yılda uluslaştırılan PKK güdümündeki Kürt halkıdır, tüm Kürt halkı değildir. Yine bu oluşumlara uluslarası ciddi bir destek vardır. Saygılar.
  10. Demek bunlar hikaye, senaryo. PKK diye bir şey yok, ayrı devlet kurmak istemiyor, bunun için mücadele etmiyor. Kürt-Türk çatışması isteyen çıkarcı çevreler kimler ? Hem de her iki tarafta söyleyin de açık açık biz de bilelim. Kürtlerin dilini geliştirmesi başka bir şey terör başka. Şimdi siz Kürtler dilini geliştiremediği için PKK var, terör var derseniz, PKK'yı dil için savaşıyor konumuna getirip meşrulaştırırsınız. Kürtlerin dilini geliştirmesi ile PKK'nın silah bırakacağını söylemek hangi mantığa sığar. Kürtlerin dilini geliştirmesi nedir ? Zazaları da Kürtleştirmesi ve kendi dillerini empoze etmeleri mi ? İnternet istesinden tutun Kürtçe kasetlere, CD'lere, gazetelere kadar Kürtçe dilinin gelişmesi için araçlar serbest değil mi ? Bundan kimse gocunuyor mu ? Hatta, CHP, İlk ve Orta öğretimde Kürtçe seçmeli ders teklifi vermedi mi ? Şimdi, bu gazete ve dergiler, yayınlar, ineternet siteleri arasında, PKK'ya övgü düzen, ayrılıkçılığı körükleyen yazılar, söylemler olanların adli takibata uğraması Kürtçe dilinin geliştirilmesine karşı mı yapılıyo yoksa kanuna aykırı olduğu, ayrılığa hizmet ettiği için mi ? Avrupadaki Türk, Kürt, Rus, Hırvat, Arap vs. kökenli milletvekilleri bölgesel ve ırksal parti kuruyor mu ? Yoksa SPD, Yeşiller vs. gibi partilerden mi milletvekili oluyorlar ? Mecliste, kürsüde Türkçe mi konuşuyorlar, Kürtçe mi, Arapça mı, Hırvatça mı ? Yoksa ALMANCA, FRANSIZCA vs. mi ?
  11. Yanıtı bilinen sorular: Etyen Mahçupyan Tarafta yazmıyor mu?? Cevap: Evet Taraf okuyanlar belli mi ? Cevap: Tarafta çıkan her yazıyı yapıştırdıklarına göre belli. Kasıtı, Taksiri bilmek için Avukat olmak gerekli mi ? Cevap: Hayır. Bir gazete makalesini anlayamayıp gereksizce alınanlar belli mi ? Cevap: Evet Hala yanıtlanmamış sorular: Bu kasıt neden olabilir, bunu yapan kimlerdir ? Kasıt da olsa, Taksir de olsa, Genelkurmay gereğini yapmayacak mı ? Taraf neden sanki bu kastı yapanları Genelkurmay önemsemiyormuş gibi yazıyor ? Taraf neden bazı uydurma görüntülerle Genelkurmayın sanki bir şeyleri sakladığı havasını yaratmak istiyor ? Soruşturma tamamlanmadan Askerin açıklama zorunluluğu olmadığı halde neden açıklama beklenmeden, Taraf, Genelkurmayın olayı örtbas etmeye kalktığını ima etmeye çalışıyor ? Jandarma raporlarını sızdıranların neden 'Bir kaç iyi adam' olduğu düşünülüyor ? Olayın adi bir suç olmayıp, siyasal ve uluslarası boyutları olduğunun bilindiğine göre, bazı şüpheleri dile getirirken neredeyse CIA dan belge getirilmesini isteme mantıksızlığı neyle açıklanır ? Bilenler yanıtlarsa memnun olurum.
  12. Yapmayın Sn. Dipnot, vermek istediğiniz mesaj güzel ancak Türkler Kürtleri ezdi, eziyor derseniz, doğru olsa bile ki -öyle bir şey yok- bu sadece nefrete ve kutuplaşmaya hizmet eder. Siz nerede yaşıyorsunuz ? Bugün Halis Topraktan tutun bir çok Kürt patron sayabilirim size, ayrıca bizi yönetenlerin saf Türk soyundan olduğunu da iddia edemezsiniz. Tabii ki bazı partilerin, grupların, devlette yer almış kişilerin Kürtleri yok saymalarını yada aşağılamalarına ben de kesinlikle karşıyım. Ama öne sürdüğünüz bu önerme çok yanlış olmuş. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...&pid=39584# BİZİ YÖNETEN KÜRTLER TBMM Başkanı Bülent Arınç: Manisa doğumlu, Manisa milletvekili olduğu için ve Türkçe'yi de güzel kullanmasından ötürü halk tarafından Manisalı bir Türk olduğu sanılmaktadır. Halbuki Bülent Arınç'ın kökeni Tunceli'ye dayanmaktadır. Yıllar önce Manisa'ya göç etmiş bir Kürt ailesinin torunudur. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül: Kayseri doğumlu ve Kayseri milletvekili olan Abdullah Gül, baba tarafından çok eskiden Kayseri'ye yerleşen Siirt kökenli bir ailenin oğludur. Baba tarafından Arap ana tarafından sonradan Müslüman olmuş Ermeni kökenlidir. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu: Diyarbakır doğumlu olan Abdülkadir Aksu Kürt'tür. Göreve geldiğinden sonra Emniyet teşkilatındaki Fetullahçı Kürt kadrolaşma inanılmaz artmıştır. Yurtsever Turkler (Necip Hablemitoglu, Muammer Aksoy, Ugur Mumcu) hep onun doneminde katledildi. Emniyette Kurdcu ve Dogu'cu kadrolasmayi sagladi. Istanbul'daki Kurd kokenli PKK'ya yardim saglayan mafyayi temizleyen polisleri aciga aldi veya pasif gorevlere surdu. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik: Van'lı olan Hüseyin Çelik Kürt-Arap melezidir. Kürtçe şarkılarla eğitim - öğretim sezonu açılşı yapılması ilk kez Hüseyin Çelik'in bakanlığı döneminde görülmüştür. Turkiye sadece Turkleremi ait ait iddiasini ortaya atti. Başbakan Yardımcısı Dengir Fırat : Hükümette en kilit kişi olarak gösterilen Başbakan Yardımcısı Dengir Fırat 1925 yılında idam edilen Kürt isyancı Şeyh Sait'in torunudur. UDUR. Mersin milletvekili olan Fırat, Mersin'deki Kürt nüfus hareketini yönlendiren kişilerin başındadır. Dengir Fırat, 2 Ağustos 2002 Cuma günü Meclis'te, sinir oynatan ses tonuyla, Abdullah Öcalan'ı kast ederek "Asamadınız! Asamazsınız! Asamayacaksınız!" diye bağırmıştır. Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen: Kürt kökenli olan Zeki Ergezen, bir de ayrıca Nakşibendi tarikatının Tillo koluna mensuptur. Başbakanın Danışmanları : 1. Danışman: 1994 yılında PKK'ya maddi yardım yaptığı için öldürülen Kürt işadamının yeğeni bugün Tayyip Erdoğan'ın danışmanı. 10 Aralık 2002 tarihinde, Beyaz Saray'da ABD Başkanı Bush ile o dönem Başbakan olmayıp AKP Genel Başkanı olan R.T Erdoğan'ın yaptığı toplantıya katılan birkaç isimden biri. Babası milletvekili. Babası bir dönem insan hakları meseleriyle çok yakından ilgiliydi; dernek başkanıydı. Fırsat buldukça da İstanbul-Ankara belediyelerinin köprü, yol ihalelerini alırdı. Ailece S-300 Mersedeslere biniyorlar. Danışmanın üniversite mezunu bile olmadığı söyleniyor. Başbakan Erdoğan'ın bu danışmana özel bir sevgisi olduğu biliniyor. 2. Danışman: Cüneyt Zapsu Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi.Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçı. Ehl-i Sünnetdergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan "Jin" dergisinin önde gelen isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Musa Anter'in eşi. Danışmanın eniştesi Musa Anter öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınlamıştı. Öldürülen Musa Anter'in bir yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da TÜSİAD üyesi bu danışman, Başbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki bütün resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor. Bu danışmanın Erdoğan'ın "aklının yarısı" olduğu iddia ediliyor. 3. Danışman: Bu danışman aslen Diyarbakırlı. Kürt olduğunu açıkça vurguluyor. Bir dönem radikal islamcıydı. Yoksuldu; üniversitede yurtta kalıyordu; şimdi lüks otellerden çıkmıyor, 100 bin dolarlık jeeplere biniyor. 4. Danışman: Babası Güneydoğu'da bir şehrin Belediye Başkanı'ydı. O ise Beyaz Saray'ın yeminli müşaviriydi. Arap kokenli. Nerden nereye... ABD vatandaşı olduğu biliniyor. Ama şimdi o hem danışman hem milletvekili. Barzani 2 sene önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kendisine bağlı 75 milletvekili olduğunu açıklamıştı. Kimse bu milletvekilleri kimlerdir,diye araştırmadı. Kaynadı gitti bu açıklama. Namık Tan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dışişleri Bakanlığı'ndaki kürtçü gurubun başı, Mardin doğumlu, Dış işleri Bakanlığı'nda hizmete özelyazığı bir kürt raporunda kürtlere daha fazla külturel haklar verilmesini talep etti. Akparti icinde ki kürt gurubun en yakın ismi. Dışişleri Bakanlığındaki kürt guruplar ile Meclisteki kürtçü milletvekilleri arasındaki ilişkiyi kordine ediyor. 30 Ağustos onların (askerleri kastederek) 29 Ekim bizim bayramımız diyerek askerlere olan nefretini belirtiyor. PKK'nin finanse ettigi lokantalarda ödedigi hesabın Türk askerine ve Türk milletine kurşun olarak geri döndüğü kişi. Baki Ilkın, Arap kökenli, Dış işleri Bakanlığında kıbrıs masası baskanıydı, şimdi Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi, Denktaş'in tasfiye edilmesi operasyonunun baş aktörü, 12 Eylul Kenan Evren Diktatörlüğü döneminde sağcı veya solcu idam edilen gençleri Güvenlik Konseyine sunan kisi. Türklüğü ve Milliyetçiliği zararlı, hastalıklı ve kontrol altında tutulması gereken bir akım olarak tarif ediyor. Devsol mensubu 12 Eylül'de yaşı büyütülerek asılan 16 yaşındaki sol görüşü Erdal Eren'in yaşını büyütme işlemlerinde rol alan kişi. Uğur Ziyal, Dışişleri Bakanlığı eski musteşarı, Dışişleri içinde Akpartiye en yakın isim, Kürt kökenli, Dışişlerindeki kürtçü kadrolaşmanın planlamacılarından, Talabani ve Barzani'nin aşiret lideri oldugu donemlerde onlara Dışişleri bakanlığı makam aracı tahsis eden kisi. PKK'ya yakın olmasa da modernkürt miliyetciligini destekliyor. Cüneyt Zapsu ve Dengir Firat'a en yakın isimlerden. PKK.BİM MARKETLERİ. VE CÜNEYT ZAPSU aslancan 18.10.2005 Saat: 16:38 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın Danışmanı ve BİM marketlerinin sahibi Cüneyt Zapsu, hem Kürt Teali Cemiyeti'nin Kurucu üyesidir... hem de Kürt Hevi Cemiyeti'nin Kurucusu 'Kürdistan'da Kürtten başka hiçbir millet yoktur' diyen Abdurrahim ZAPSU'nun torunudur. Alman vatandaşı olduğu için milletvekilli adayı olmadığı belirtilen Cüneyt ZAPSU AKP'nin kurucu üyesi ve 'Türkiye yalnızca Türklerin değildir.. Bu düzenin koruyucusu olmamız mümkün değil.. Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. Bu hukuku hazırlayanlar bu düzenin kaldırılmasının maşası olacak...' diyen Tayyip'in danışmanıdır. Yaşadığı sürede Türklere her fırsatta kin kusan babaannesi Hidayet Zapsu, Kürt isyanlarının baş aktörü olan Bedirhan aşiretine mensuptu. BİM'in de sahibi olan Cüneyt ZAPSU' nun halası PKK'nın ve Apo'nun akıl hocası Musa ANTER'in karısıdır. ZAPSU'nun şirketlerinde , Kürt Teali Cemiyeti'nin başkan ve mensuplarının torunları yönetici olarak görev yapıyorlar. Şeyh Sait'in öcünü alıyorum, aldım... Şeyh Sait ve taraftarları gerçek şehittirler' diyen, Şeyh Sait'in dava arkadaşı Abdurrahman ZAPSU'nun torunu Cüneyt ZAPSU icraatlarıyla da görülüyor ki, dedesinin kin ve intikam duygularını başarıyla devam ettiriyor.
  13. Amerika ve TSK'nin Görüş Ayrılıkları ABD'nin Türkiye ve Ortadoğu'ya yönelik politikaları, 2000'li yıllarda daha da netleşmeye başladı. Açık ve örtülü politikaları gerçekleşen uygulamaları göz önüne aldığımızda bunu, kuşkuya meydan vermeyecek bir biçimde görebiliyoruz. Öte yandan TSK'nin BOP, Kürdistan, mikro milliyetçilik, laiklik, sosyal devlet, dinci oluşumlar, AB süreci, Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik politikalar, Atatürkçülük ve Kıbrıs konularındaki görüşleri de biliniyor. TSK; bazen 'resmi açıklamalarıyla, bazen yarı resmi beyanlarıyla', kimi zaman da fiili tutumu ile görüşlerini kamuoyuna ve ilgili kurumlara yansıtmaktadır. ABD'nin politika, uygulama ve tutumu ile TSK'ninkileri karşılaştırdığımız zaman çok önemli ayrılıkların ortaya çıktığını görüyoruz. Bunların başlıcalarını aşağıda sıralayalım; 1) Ilımlı İslam (siyasal İslam) ve dinci yapılanmalar konusundaki farklar çok büyük.. ABD Türkiye'de,'Ilımlı İslam devletini' resmi politikası haline getirmiştir. Köktendinci siyasal partiler aracılığı ile Cumhuriyetin çağdaş değerleri yerine,'İslamcı değerleri ve yapılanmayı' tercih ettiğini açık olarak göstermiştir. Bu seçenek, 'ABD, İngiltere ve İsrail'in' ortak tutumunu yansıtır. ABD ve İngiltere'nin 'telkinleri ile', Avrupa Birliği de 2004'ten beri bu çizgiye iyice yakınlaştı. ABD'nin siyasallaşmış İslam (Ilımlı İslam) modeline,TSK şiddetle karşı çıkmaktadır. NATO içinde, 'nesnel ve teknik anlamda Batılılaşmak isteyen TSK', ABD'nin 'öznel olarak İslamcı tercihi karşısında' zorlanmaktadır. (*) 2) TSK, ABD'nin BOP'sine karşıdır. Özellikle 2003-2008 döneminde Bağdat'ta ve Irak'ın kuzeyinde izlenen Amerikan politikalarının,'Türkiye'yi hedef almaya başlaması karşısında', TSK'de rahatsızlık artmıştır. BOP'nin esasında, Lozan'ı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef almakta oluşu, bu rahatsızlığı derinleştirmektedir. Washington; Ankara'yı Irak'ın kuzeyindeki ayrılıkçı oluşumu tanımaya ve onu desteklemeye zorluyor. TSK, buna karşı tavır alıyor. 3) ABD PKK'nin siyasallaşmasını ve DTP'nin 'kabullenilmesini' istiyor.TSK aynı görüşte değildir. Çekiç Güç'te değişim 4) Pentagon Çekiç Güç'ün daha kapsamlı hale getirilmesini istiyor. Buna karşılık TSK, Çekiç Güç'ün kabulünün büyük hata olduğunu açık açık söylemeye başladı (Büyükanıt'ın 2003 ve 2007'deki konuşmaları). 5) ABD Ankara'dan NATO çerçevesinde asker istiyor. Afganistan, Lübnan, Baltık ve Afrika'da kullanmak amacıyla yapılan bu taleplere TSK karşı çıkıyor. Lübnan kararı TSK'ye rağmen AKP tarafından Meclis'ten geçirildi. 6) 'AB sürecine' karşı TSK'nin duruşu AKP, Brüksel ve Washington'dan farklı. - Büyükanıt Nisan 2007'de yaptığı konuşmalarda,'AB'nin Türkiye'ye karşı bölücü ve ayrıştırıcı politikalar izlediğini' ifade etti. İlker Başbuğ ise, 'AB Türkiye için bir amaç değil sadece bir araçtır' dedi (Eylül, 2008). 7 Mart 2002'de, 'AKP'nin iktidar hazırlıkları, ABD tarafından yapılırken' MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç tarihi açıklamasını yaptı: 'AB bizi bölecek, dış politikada denge gerekiyor' dedi. 7) ABD İran'a saldırı konusunda, 'Ankara'nın kendi yanında olmasını' istiyor. TSK ise buna karşı çıkıyor. 8) Kıbrıs konusunda, TSK'nin ABD planlarına sıcak bakmadığını iyi biliyoruz. AKP ile dengeleme TSK üzerinde önemli bir oyun oynanmaktadır. - Bir yanda ABD, TSK'yi 'içerde AKP ile sıkıştırmak istiyor'. - Dışardan da Talabani, Barzani ve PKK'yi kullanıyor. - Ayrıca, 'AB süreci' ile TSK'yi etkisiz duruma getirmeye çalışıyor. Kamuoyu yoklamalarına bakıldığında halkın büyük çoğunluğunun TSK'ye destek verdiği görülür. 'Güvenilirlik açısından' TSK en ön sırada bulunuyor. Buna karşılık halkın yüzde 90'ı, ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye operasyonlarına karşı. ABD (ve AB) açısından çözüm 'TSK'nin güvenirliğinin ortadan kaldırılmasından geçiyor'. Bölgede, 'haritaların değiştirilmesinin ve Amerikancı sivil darbelerin yapılmasının önündeki en büyük engel olarak', TSK'yi görüyorlar. İşte bu nedenlerle; - Siyasal İslam TSK'yi hedef almış durumda - 'AB süreci' ile TSK köşeye sıkıştırılıyor - Talabani, Barzani ve PKK kullanılarak TSK yıpratılıyor. ABD'nin Türkiye planları ile TSK'nin tutumu arasındaki farklar ülkemizdeki kutuplaşmaları derinleştiriyor. Çünkü bir kesim, Amerikan planlarının savunucusu durumuna gelmiş bulunuyor. (*) Erol Manisalı, 'Batı'nın Yeni Türkiye Politikası', Cumhuriyet Kitap, 2008 www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
  14. Sn. Gugukçuk, Valla ben sizin kadar bilgili değilim kusura bakmayın. Şimdi, bakalım eklektik neymiş: "Kurulmuş olan dizgelerden değişik düşünceleri seçip alma ve kendi öğretisinde birleştirme yöntemi ve bu yöntemle çalışan filozofların öğretisi, °eklektizm. " ( Wikipedi ) Şimdi, konuyu değişik filozoflardan ( Etyen Mahçupyan vs. ) postmodern düşünceler (!) seçip kendi öğretisinde birleştirerek polemik yapan ben miyim ? Sürekli Taraf benzeri yayınlar okuyan sizler mi ? Bu kadar acı bir olayı dahi, terör konusunda kararlı davranmayan hükümeti suçlamak yerine, kanıtlanmamış iddialarla, terörü sizden benden fazla bir an önce bitirmek amacını taşıyan TSK'nın suçu gibi göstermeye kalkan Taraf vb. gazetecilerinin ve malum TV kanallarının beyin yıkamasıyla yorumlar yazan yazarken de aslında tam anlamadığı felsefi yorumlar, postmodern laflar kullananlar mı ? Kasıt var mı diye soru sorup, o kasıtı bütüncül biçimde, nedeniyle, nasılıyla ortaya koymayıp kafalarda soru işareti bırakmaya çalışıp polemiğe girenler mi ? Atatürkçülüğü savunan beni, konuyu eklektik formatlara dönüştürmekle suçlayıp yine bilmece çözdürmeye çalışan mı ? Lütfen konu ile ilgili fikir belirtin
  15. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Sn. Dünyahepimizin, Ben sadece Kırklareli valiliğince yapılan açıklamayı tek yanlı bilgilendirilmekten kaçınmak adına alıntıladım. Bakın ne diyor son bölümde: "Kamptaki misafirlere yardım etmek isteyen sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine izin verilmektedir. Il Insan Hakları Kurulu da zaman zaman merkezimizde denetim yapmaktadır. Bazı kamp sakinlerinin, kamp ortamından kurtulmak, ülkemizde özgürce dolaşmak ve çalışmak amacıyla kamptaki mevcut hali kötülemeye, karalamaya çalıştıkları, ülke içi ve dışında bulunan benzeri kamplardan hiç eksiği bulunmayan kampımızdaki görevlileri suçlamaya, barınma şartlarını çarpıtarak kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştıkları değerlendirilmektedir." Senin iddian kime dayanıyor. Taraf gazetesindeki Etyen Mahçupyanın yazısına, onun iddiası neye dayanıyor ? Bakıyoruz, kaynak belirtmemiş. Kimsesiz çocuklara yurtlarda yapılan kötü muamelelere, nezarethanelerdeki CMUK'a rağmen yapılan işkencelere, Iranlı mültecilerin iade edilmesine anlaşmaya uygun olsa da olmasa da elbette karşıyım, ırkçılığa, insan hakları ihlallerine elbette her demokrat gibi karşıyım. Bu insanlar, başta olan hükümetten cesaret almazsa zaten böyle bir girişimde bulunmazlar, suç o partileri iktidara taşıyan bizlerde. Ancak, ben Gaziosmanpaşa kampını yakından biliyorum, daha önce de soykırımdan kaçan Bosnalılar misafir edilmişti o kampta. Burdaki insanlar da aynı koşullarda yaşadılar hiç şikayet gelmedi. Çünkü, hedefleri Avrupaya gitmek değildi. Ben gittim gördüm orayı, bunlar Pakistandan, İrandan, Bengaldeşten gelen insanlar asıl amaçları burdan kurtulup Avrupaya ulaşmak, ülkelerine geri gönderilmek te istemiyorlar, amaçları sorun çıkarıp AİHM'nin dikkatini çekip Avrupaya kapağı atmak olabilir. Yani, olaya bu açıdan da bakmak gerek. Tabii ki orada varsa kötü davranan görevliler tespit edilip şikayet edilmeli ve o görevliler cezasını bulmalı, bu da ancak, insan haklarına saygılı, demokrat hükümetlerle olur yani Etyen Mahçupyanın tarafında olduğu AKP ile değil. Etyen Mahçupyanın amacı, diğer Taraf ve benzer gazetecilerinki gibi demokrasiyi öne sürüp, şehitlerimizi öne sürüp hükümeti değil sadece devleti suçlamak. Bu anlamsız, çünkü, yasalarımızda ayrımcılık, işkenceye izin yok, yani yasalar gayet çağdaş. Bu yasaların uygulanmasını kim takip edecek yürütme organı olan hükümet değil mi ? İşkenceciye, polise ceza vermeyen yargı kime bağlı hükümete değil mi ? Peki neden Etyen Mahçupyan hükümete yüklenmiyor bunu sorgulamak gerekir asıl, anlatabildim mi ? Saygılar.
  16. Sn. Mavi Olmayan Gökyüzü, Bu talep bence olmayacak bir şey değil eminim yakında da olacaktır. Ben ilk ve orta öğretimde seçmeli Kürtçe derse de karşı değilim. Aşağıdaki yazımda size ters gelen bir şey varmı bakıp söylermisiniz lütfen: Ayrıca, Sn. Değil Öyle'nin dediklerini de düşünmek gerekir. Farklı bir bakış açısından değerlendirmiş olsa da gayet doğal ve mantıklı yazmış. Saygılar.
  17. "Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket oldu mu: "Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır..." demeyecektir, hemen müdahale edecektir: elle, taşla, sopa ve silahla... Nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis, henüz inkılâp ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: "Demek adliyeyi de ıslah etmek gerek, rejime göre düzenlemek lazım! Diyecektir. Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını istemeyecek ve diyecek ki: "Ben inancımın ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!" İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!" 5 Şubat 1933 Bursa M. Kemal Atatürk
  18. Dogrucudavut şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sn. Efe, bu gerçekten bu konuda kafasında şüpheler olanların okuması gereken bir yorum. Saygılar.
  19. Terör konusunda çözüm olabilmesi için hepimizin bilinçli davranıp, bağımsızlıkçı, dış güçlerin esiri olmayacak, terörle mücadele yaparken yani bu konuda kararlılığını sürdürürken, hukuk devleti özelliğini de hayata geçirecek, kurunun yanında yaşın yanmasını da engelleyecek, işkenceye taviz vermeyecek, sosyal devetin gereklerini yapacak dirayetli ve demokrat bir partiyi/partileri iktidara getirmemizle olur. Yani, iş, bizde, hepimizde, halkımızda bitiyor, kimseyi suçlayarak bir yere varılamaz.
  20. Askeriye çok disiplinlidir, eğer varsa bir görevi ihmal yada içerde casusluk durumu soruşturmanın ardından mahkeme edilir ve askeri cezaevine yollanır sorumlular. Kimsenin gözünün yaşına bakılmaz. Gerekli açıklama da yakında yapılır. Bu olaya Taraf gibi düşünenler, 'Bir kaç iyi adam' filmi gibi içerde bir kaç iyi adamın bazı gizli bilgileri sızdırdığı, yani, olayı askeri sistemdeki bozuklukları dışa yansıtan idealist bir kaç kişinin kahramanlığı diye yansıtıyor. Ben ise, bunun askeriyeye karşı bir komplo ve halkın gözünde değerini düşürme operasyonu olduğunu düşünüyorum.Neden böyle düşünüyorum, anlatmaya çalışayım: İktidarın TSK'ya bakışı belli, İktidarın ABD'ye bakışı belli, ABD'nin iktidara bakışı belli, ABD'nin PKK'ya bakışı belli, TSK içerisindeki irticai faaliyette bulunduğu için 30 Ağustosta çıkarılamayanlar belli, Tarafın iktidar yanlısı olduğu belli. Bilmem anlatabildim mi? Saygılar.
  21. Sn.Mavi, PKK sonuçtur derken kısmen katılıyorum dediklerinize. Terör konusunda da anlaştığımıza göre, Kürtçe eğitim konusunda sizin talebiniz nedir, sorabilirmiyim ? Saygılar.
  22. Kesinlikle haklısınız. G.Kurmay da farkındadır herhalde. Bekleyeceğiz bakalım, ne olacak.
  23. Dogrucudavut şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Değerli Kardeşim, Tabii ki çözüm olmamıştır. Çözüm olabilmesi için hepimizin bilinçli davranıp, bağımsızlıkçı, dış güçlerin esiri olmayacak, terörle mücadele yaparken yani bu konuda kararlılığını sürdürürken, hukuk devleti özelliğini de hayata geçirecek, kurunun yanında yaşın yanmasını da engelleyecek, işkenceye taviz vermeyecek, sosyal devetin gereklerin yapacak dirayetli ve demokrat bir hükümeti iktidara getirmemizle olur. Yani, iş bizde, hepimizde, halkımızda bitiyor, kimseyi suçlayarak bir yere varılamaz. Saygılar.
  24. Bakın Sn.Mavi, Askeriye çok disiplinlidir, eğer varsa bir görevi ihmal yada içerde casusluk durumu soruşturmanın ardından mahkeme edilir ve askeri cezaevine yollanır sorumlular. Kimsenin gözünün yaşına bakılmaz. Bu olaya Taraf gibi düşünenler, 'Bir kaç iyi adam' filmi gibi içerde bir kaç iyi adamın bazı gizli bilgileri sızdırdığı, yani, olayı askeri sistemdeki bozuklukları dışa yansıtan idealist bir kaç kişinin kahramanlığı diye yansıtıyor. Ben ise, bunun askeriyeye karşı bir komplo ve halkın gözünde değerini düşürme operasyonu olduğunu düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorum, anlatmaya çalışayım: İktidarın TSK'ya bakışı belli, iktidarın ABD'ye bakışı belli, ABDnin iktidara bakışı belli, TSK içerisindeki irticai faaliyette bulunduğu için 30 Ağustosta çıkarılamayanlar belli, Tarafın iktidar yanlısı olduğu belli. Bilmem anlatabildim mi? Saygılar.
  25. Dogrucudavut şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sn. Değil Öyle, Burda bir çelişki var bunu sizde söylüyorsunuz zaten. Şimdi mal bulan Magribi çeşitli ırklardan olan, malları talan eden korsanlar mı, yoksa Magribten gelen göçmen, fakir, mal bulunca sevinen müslümanlar mı ? Bence, Sn.demir efe'nin muğlak bir durum için özür dilemesi gerekmez. Saygılar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.