Zıplanacak içerik

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. evet ve çünkü, görünmekte olan bi tanrıyı.. görünemezmiş bi boyutta kabul eden.. ve o görünmezin arkasına gizlenerek.. ve böylesi kabul ile de fikir mücadelesine dalanlar.. bilmeden "deccal" kisvesine bürünmektedirler.. ..
  2. . Astral alemin bu seviyelerinde aylarca, yıllarca dünyanın ekonomik sorunları tartışılır ve işlenir, İlgili uzmanlar belirli sonuçlara vardıklarında bu sonuçlar, fizik dünyada yaşayan ve öğütlerine ulusların; güçlü reformcu grupların uyabileceği pozisyonlardaki insanların, akıllarına sokulmak suretiyle çareler aranır. Çünkü, dünyadaki bu krizler, beşeriyetin kendi çabalarıyla çözülemeyecek boyut ve ciddiyette olduğu zaman, beşeriyete yardım edilmelidir. Kriz dönemlerinde, dünyanın önde gelen liderleri sanki zirveye yücelmiş ve ışık saçan varlıklar gibi görünürler. Çoğu kez, önceden bir partinin kendi halinde bir politikacısı ya da liderinden başka bir şey olmayan bir kişi ortaya çıkar, dünya siyaset sahasında başı çeken bir şahsiyet haline gelir. Kendisinden normal olarak beklenebilecek olanın çok ötesinde bilgelik ve önderlik vasfıyla hareket eder. Kriz atlatıldığında ve büyük görevi sona erdiğinde, bu tür bir insanın, tekrar önceki gösterişsiz haline döndüğü görülür. Böyle insanlar 'seçilmişler'dir ve kendilerine, beşeriyetin hayrı için bu evren üzerine inerek onu sarıp kuşatan Yüce Varlıklar'ın bir ya da diğerleri tarafından yardım edilir. Yüce Varlığın ışıltı altında olduğu dönem sürdükçe gerçekten de üstün bir insan kimliğine bürünür. Fakat, kriz sona erdiğinde, herkes bir hak olarak kendi serbest iradesine sahip olduğundan, ancak bu kadar yardım görebileceğinden ve daha fazlası olamayacağından ötürü bu ışıtma da Yüce Varlık tarafından nihayete erdirilir. Bu seviyelerde, her yıl milyonlarla çoğalmakta olan beşeriyetin büyüyen gıda açığı ile ilgilenen insanlar vardır. Devalar, yeni tarım metodları önererek kişilere sorunlarında yardımcı olurlar. Bu önermeler, fiziki dünyada yaşayan ve kendi bölgelerinde bu nevi sorunlardan sorumlu olan kişilerin zihinlerine zikredilir ve bu şekilde hem fikirler ve metodlar açığa çıkar, hem de bunlar giderek beşeriyet tarafından benimsenirler. Bu seviyelerde yukarda bahsedilen sorunları konu edinen haftalar ya da aylarca süren konferanslar düzenlenir. Bu tür konferanslarda büyük gelişmeler kaydedilir ve fizik dünyada yaşayanlara telkinlerde bulunulur, ki bunlar da beşeriyetin her bakımdan ilerlemesini mümkün kılar. Beşeriyet, genelde mevcut sorunların çözümüyle giderek daha ilgilenmekte ve kitleler çözümlerden yararlanmaktadır. Diğer insanlara nazaran daha fazla evrimleşmiş olan kişiler, daha diğerkam bir hale gelmektedirler. Bu da göstermektedir ki, bu kimseler, fizik dünyadaki yaşamlardan edinilmesi hepimiz için zorunlu olan derslerden, en azından bazılarını öğrenmişlerdir. ..
  3. .. sin; ay tanrısı değildir.. güneş'tir ve.. güneşi de tanrılaştıranlar.. kimlik sorunu olan topluluklardır.. bi anlamda "çok kişilikli" toplumlar.. ay; asla tanrı falan da değildir.. tıpkı güneş gibi.. belki; tanrısal denilebilinir.. dedim ya; eğer bi taşıyıcının kimlik sorunu varsa.. pek tabiî olarak kişilik bozuklukları bu biçimlerde ortaya çıkacaktır.. her parlak eşyayı tanrılaştırarak yani.. bugün ise tanrılar, artık.. mücevherler ve mücevher imişçesine parlaklaştırılmış modern dünyanın maddi vasıtaları.. merhaba..
  4. gerçek nedir? bu kavram hakkındaki bilgimiz ve bağlı yorumumuz ve kabulümüz kadar lojik eşdeğerli bir çerçeve oranımız ortaya çıkar çerçeve sessiz penceresine aittir sessiz penceresinden görünen manzara ve dahi resm-i geçit kişisel formattır ve türlü çeşit virüslere açıktır şimdi sen pencereyi aç benim özel pozisyonlarımı içeren kayıtlarımı izle ve yorumla ve de doğru yorumla diyorsun da acaba aynı rûz-i gâr esintileri kanalında mı titreşiyoruz? to be or nat to be acib bir kuesçın iki minik not: 1- "trued is lovewind; lovewind is trued.." ve 2- ah sen gök ile yerin kızı ey sen gecenin ışığı sen phoibe sen selene karanlığı sensiz nasıl düşlerim? ..
  5. DERYÂ-YI HÛ.. Filozofdan mı söz etsem yâhut Cenâb-ı Hakk'ın gemilerinden, deryâlarından mı bahsetsem? Gemilerinden bahsedeyim, gönül onlardan hoşlanır. Kül'den söyliyeyim zîra cüz'ü kül'de bil! Her velî, gönül Nûh'u ve gemicisidir. Halkla düşüp kalkmayı da tûfan olarak bil! Arslandan, ejderhadan o kadar korkma. Asıl akrabandan, tanıdıklarından sakın! Onlar, seninleyken vaktini boşa harcarlar. Sen yokken de dedikodunu yapıp dururlar! Her birinin hayâli, susamış eşek gibi beden kabından fikir suyu içer. Onların hayâli, senin hayat denizinden elde ettiğin çiği emer bitirir. MEVLÂNÂ MESNEVÎ-İ ŞERÎF 6. cİLD 2246-2252 ..
  6. .. Perisprital Enerji Demek ki, rüyalarımızın temel sebebi ve asıl kaynağı; ruhsal planımızdan bize aktarılan çeşitli tesirlerdir. Bu tesirler, kendi ruhsal bünyemiz tarafından çeşitli kademelerden geçirilerek alınırlar. Bizler, sadece fizik bedene sahip varlıklar değiliz; fizik bedenle ruhsal özümüz arasında aracılık ederek tesir alışverişinin en iyi şekilde yapılmasını sağlayan ara planlar vardır. Bu ara planlar, örneğin Hindu sisteminde, astral, esiri, mantal ve kozal gibi isimler almışlardır. Temelde bunlar tesir geçiren birer alandırlar. Üst üste giyilen elbiseler gibi düşünülmemelidirler; frekansı yüksek bir enerjinin, titreşimi daha düşerek alçalan frekanslar halinde bir yere iletilmesine benzetilebilirler. Örneğin; bu süreç, çok yüksek bir elektirik gücünün, evimize gelene kadar transformatörler aracılığıyla düşürülmesine benzer; her düşürülüş, ayrı bir araç gerektirir. Bu örnekteki gibi, enerji düşürücü her bir trafoyu; bir psişik araç, bir alan olarak düşünebiliriz. İşte astral, mantal veya kozal beden denilen olgular, aslında enerji düşürücü alanlardır. Bu kademelerin genel ismi ise "perispri" dir. Perispri, ruh varlığının madde alemine uzanması sırasında kullandığı en büyük araçlardan biridir. Tabi ki, ruhsal enerji ile hayat enerjisi arasındaki bu geçit çok marifetli bir araçtır; kendine has bir şuuru vardır. Perisprital şuur aslında çok kıymetli bir şuurdur; fizik dünyada; kişisel perisprital şuurumuzun farkına varabilsek, fizik engelleri bir anda yok ederdik, herhangi bir şey artık bizim için engel olamazdı. Perisprital enerji, kendi planından almış olduğu etkileri dönüşüme tabi tutarak fizik boyuta aktarır. Artık fizik boyuta aktarıldıktan sonra, tesir, bizim bildiğimiz bazı prosedürlerden geçerek görünümler kazanmaya başlar ve bu etki, bazen beynin yaptığı faaliyetlerden dolayı, rüyalar halinde ortaya çıkabilir." ** ** İnsan maddî bedende enkarne olmuş, yani maddî bi beden kapsamında "Can" taşıyan Spirit'tir. Spirit; Bi anlamda Can; diğer bir ifade ile Enfüs'tür. Enfüs ise; İnsan varlığının ilham alan öz' üdür. İlham; esin, vahy ve bir anlamda rüya olarak te'vil edilebilir. Çünki, ilham, rüyalar aracılığı ile de insana ulaşır. İlham alan bir öz'ü, fizik bedeninde taşımakta olan insan varlığı, bu operasyonun gerçekleştiği akışkan ve görünmeyen bir ortam/belki bir okyanus ile sarmalanmıştır. İşte bu kuşatıldığı "investment", bi anlamda "peri" olarak kabul edilebilir. kişisel ** ** Kur'an Rad: 13/11 "Her bir kişi için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/enfüs'lerinde birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez." ..
  7. .. Astral Alem'in Beşinci ve Altıncı Seviyeleri Beşinci ve Altıncı seviyelerde ise psikanalistler, beyin uzmanları; kalp uzmanları, vb. uzmanlar gibi daha da fazla araştırmacılara rastlanır. Doktorlar ile değişik bilim dallarındaki uzmanların, hep aynı türden çalışmaları sürdürdükleri, birbirini izleyen birçok hayat yaşamaları oldukça olağandır. Astral alemde meslektaşlarıyla karşılaşmalarının böyle insanlar için ne kadar değerli birşey olduğunu tahayyül edebilirsiniz. Burada, bu insanların bütün bilgileri, beşeriyet adına bir araya getirilir. Dünyaya, kendilerine has bir tarzda yardım etmeyi arzulayan filozof grupları vardır: Bu nevi varlıklar dünyada geçerli/kabul görmüş olan fikir akımının yerine, savaşlar ve ulusların tahakkümüne göre gelişmeye çok daha uygun hareket tarzlarının benimsenmesi halinde, yaşamın da hatırı sayılır derecede daha rahat ve daha arzu edilir bir hale geleceğini düşünürler. Beşeriyete en iyi şekilde, Yaşam'ın Birliği gibi fikir dizileri üzerinde, meditasyon yapmakla yardım edilebileceğine inanan mistikler vardır. İnsanın ancak belli bir dini inanc veya dogmaya bağlanması halinde ilerleyebileceğini düşünen daha başka dindar kişiler vardır: Bu insanlar, geçmişin ve şimdinin bütün büyük dinlerinin öğretilerinden belli bazı noktaları alıp, ve onları daha yeni ve üstün bir felsefe halinde harmanlayarak mükemmel bir din oluşturmaya çabalarlar. Devalar tüm bu çalışmalar ile yakından ilgilenirler. ..
  8. .. "Aslında biz insanlar ruhsal dünyanın dışında değilizdir; mevcudiyetimiz de zaten ruhsal dünyanın içindeki bir mevcudiyettir. Çünkü ruhsal dünyadan ayrı olrak kendi varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir. Dünyada olmak, bedenlenmiş olmak; ruhsal dünyadan ayrılmış olmak anlamına gelmez. Nasıl ki planımızdan ayrı değilsek, ruhsal dünyamızdan da ayrı değiliz. Şu anda hepimiz, şu anki halimizle bile, ruhsal dünyanın içinde var olmaktayız. Kısaca, gerçek mevcudiyetimiz oradadır; burada ise onu temsil eden birtakım görüntüler vardır. Hayatın kendisi temelde fizikî bir yaşam değil, ruhsal bir yaşamdır. Bizler de dünyadaki bütün oluşumların ilk prototiplerini öte alemde kendi yaratıcı imajinasyonumuzla meydana getirmiş olan varlıklarız. Bugün hangi konumda bulunuyorsak, evvelce biz bunları zaten tasavvur etmişizdir. Şimdi, düşündüklerimizi yaşıyoruz." "Rüya; ister şuur altı, ister üst şuurdan olsun sürekli gelen tesirin/bilgi akışının, klişeler, imajlar haline gelmiş şekillerinden ibarettir. Rüyalarda verilen bilgi müphemdir; açık ve seçik ve aynı zamanda alışılmışın dışında bir mekanizma, rüyalarda daha belirgindir. Rüyaların büyük bir kısmı nefsani olmaktaysa, diğer büyük kısmı, o kişinin kendi şuuraltından kaynaklanmaktaysa da öyle rüyalar vardır ki, ruhsal varlıkların ikazları ve bilgi aktarışlarıyla ilişkili olan belirli bir frekansta ayarlanmış bazı yayınların bizim tarafımızdan yakalanmasından ibarettir. Başka bir deyişle, üstün şuurumuzun bize yol göstermesidir. Vicdan ve şuur bakımından bir gelişme içinde bulunuyorsak veya bu gelişmeyi hazırlayacak sürekli çabayı gösterebiliyorsak; üst şuurumuz bize birtakım yardımlarda bulunmaya başlar. Üst şuurumuzun benliğimizdeki değişiklikleri, ne durum da olduğumuzu veya nereye doğru yol almakta olduğumuzu arada bir hatırlattığı rüyalar, eğer onları doğru değerlendirebilirsek, bize çok büyük yardımlar sağlarlar. Böyle rüyalar yolumuza ışık tutarlar. ..
  9. .. "Birçok rüyamız şuurdışı bir merkezden, kollektif şuurdan gelebilir; insanların birbirlerine yaptığı etkiler ile çevrenin insanlar üzerine yaptığı etkiyi hissedebilmek şeklinde ortaya çıkabilirler. Bu, bir tür duyulardışı algılama ile tanışmanın şeklidir." "Bütün bunların dışında üst şuur dediğimiz, yani üstün şuur sistemlerine ait bedensiz varlıkların yapmış oldukları büyük yardımlar vardır. Bedensiz varlıkların en büyük işlevi: yaşamakta olan ve bedene bağlı bulunan varlıkların ruhsal tekâmüllerine yardım etmek; kolaylık sağlamak, hizmet etmek, yolunu açmaktır." "Rüyalar temelde plân meselesidir; bizler kendi plânımıza birçok bağlarla bağlı varlıklarız ve rüyalarımızın temel kaynağı, ruhsal plânımızın bize ilettiği birtakım temel etkilerdir. Varlık için asıl tesir kaynağı, kendi plânıdır ve varlığa kendi plânından sürekli bir biçimde bir beslenme, bir destekleme yapılır. Aslında rüya, bir süper duyulardışı algılamadır. Duyulardışı algılama;duyularımızla, onların yardımıyla elde etmediğimiz birtakım tesirleri, enformasyonları alabilmek demektir. Bu bilgiler, duyulara bağlı olmayan bir sistemden gelirler; duyuların kavrayamayacağı, duyularımızla anlayamayacağımız bir boyuttan bize aktarılan tesirlerdir." "Metapsişik açıdan, uykunun en büyük özelliği budur. Bedensel dinlenme, kasların kendine gelmesi, fiziksel enerjilerin vücut içerisindeki dağılımında dengelerin yeniden kurulması, kalbin istirahat etmesi gibi özellikler de söz konusudur ama bu sürece metapsişik açıdan bakıldığında, uyku; kendi planımızla bütün ilişkilerimizin kısa dönemler içerisinde gözden geçirilmesidir. Bu şekilde, bize planımızla bağlantımızı gözden geçirebilmemiz için sürekli bir fırsat yaratılmıştır." ..
  10. .. HİKÂYE Bilgi erenlerinden biri anlatır ki: "Bir zamanlar nasihat meclisi kurar, dinleyenlerin gönüllerine irfan tohumları saçardım. Meclisime bir ihtiyar devam ediyordu. Bu vazifeden bir an bile geri durmaz, ama daima ah! çeker, göz yaşı dökerdi. Bir dakika olsun ahları, gözyaşlarından ayrılmazdı. Bir gün onu halvete çağırttım. Ağlayıp sızlamasının sebebini sordum. Bana şöyle anlattı: "Ben, genç köle ve cariye alıp satmakla uğraşan ve o yüzden geçinen bir adamdım. Bir gün üç yüz dinara küçük bir oğlan çocuğu aldım. BEYİT Sanki dudakları şeker, yanakları parlak bir aydı; henüz annesi ağzının sütünü yıkamamış. Onu büyütüp yetiştirmek için yıllarca emek çektim. Güzellk ve dilberlik icabı olan naz ve edayı öğrendi, yüzünde şuhluk izleri alevlendi. Onu Yusuf Peygamber gibi esir pazarına götürdüm. Müşterilere onun huylarını, meziyetlerini sayıp döktüm. O sırada kılığından iyi bir adam olduğu anlaşılan yakışıklı bir süvari geldi. Atının eğeri üzerinde nazlı bir heykeli andırıyordu. Göz ucuyla çocuğa baktı, hemen yanına geldi. Ondan sordu: 'Adın ne? Nerelisin? Ne gibi hünerler biliyorsun? Hangi işleri yapabilirsin?' Sonra yüzünü bana döndü, kölenin fiyatını sordu. Ona dedim ki: 'Her ne kadar güzellikte, yakışıkta bir altınsa da pahası tam ayarlı bin altındır.' Hiç bir şey söylemedi ve orada bulunanlardan gizliyerek elini, çocuğun eline götürdü, avucuna bir şey sıkıştırdı. Gittikten sonra tartıya vurdum. Yüz dinar geldi. İkinci ve üçüncü günlerde de böyle yaptı. Üç yüz dinarı bulunca kendi kendime; 'kölenin sermayesini tamam verdi,' dedim. Öyle görünüyor ki, genç adamın bu çocuğa gönlü düşmüş, fakat istediğim parayı vermeye kudreti yetmiyor. O pazardan ayrıldıktan sonra ben de durmadan arkasından koştum. Evini öğrendim, gece olunca kalktım. Çocuğu nefis elbiselerle süsledim. Hoş kokular sürdüm ve doğruca evine götürdüm, kapısını çaldım. Dışarı çıktı, bizi görünce şaşkın bir halde: 'İnna Lillâh ve İnna ileyhi raciûn" dedi. Sonra sordu: 'Sizi hangi rüzgâr attı? Benim evimi size kim gösterdi?' Ben dedim ki: 'Bazı şehzadeler çocuğa müşteri çıktılar. Aramızda uyuşamadık. Bu gece de başına bir felâket getireceklerinden korktum. Onu sana emanet edeceğim. Bu gece senin himayende rahatça uyusun.' Bana: 'Sen de beraber gel, yanında bulun,' dedi. Ben, çok ehemmiyetli bir işim olduğundan, orada kalamıyacağımdan bahisle çocuğu ona bırakarak ayrıldım. Evime döndüm. Kapımı kapadım. Şimdi başımı yastığa koymuş, bu gece iki sevdalı arasında geçecek macerayı düşünüyordum. Bir kapı sesi geldi. Bu sesin arkasından köle titreyerek ve göz yaşı dökerek içeri girdi. Hemen sordum: 'Ne oldu sana? O delikanlı ile olan yoldaşlığınızın sonunda ne gibi hâdise yüz gösterdi ki bu halde geri döndün? Çocuk anlattı: 'O babayiğit öldü, canını sevgilisine yolladı,' 'Allah Allah!' dedim, 'bu nasıl oldu?' Çocuk devam etti: 'Sen ayrıldıktan sonra beni içeriye götürdü, bana yemek hazırladı. Karnımı doyurdum. Ellerimi de yıkadım. Benim için yatak serdi. Üzerime misk ve gül suyu kokuları serpti ve beni uyuttu. Ondan sonra yanıma geldi, parmağını yanağımın üzerine koyarak: 'Ya Rabbi! Bu ne güzel, ne sevimli çocuk,' dedi ve ilâve etti: 'Bunun sevgisiyle nefsimi ayaklandıran duygular ne kadar çirkindir. Fakat yüce Tanrı'nın azap ve cezası her şeyden daha şiddetlidir. Bu geçici heveslere tutulanlar herkesten daha kara talihlidir.' Sonra: 'İnna Lillâh ve İnna ileyhi raciûn,' diyerek tekrar parmağını yanağıma koydu: 'Biliyorum ki, bu son derece güzel ve arzuları uyandırmakta en son mertebeye varmıştır, fakat lekesiz ve temiz bir ahlâk ondan daha güzel ve bu faziletler için Tanrı'nın vâd ettiği sevap, hepsinden daha üstündür.' bu sözleri mırıldandıktan sonra hemen yere düştü. Kendisini kımıldattım. Ölmüş, ebedi hayata kavuşmuştu..' İhtiyâr, bu vak'ayı hikâye ettikten sonra dedi ki: "İşte bütün bu göz yaşlarım o delikanlının hâtırasını andığım içindir. Çünkü onun namusu, temizliği, ruhunun inceliği asla hatırımdan çıkmıyor. Onun güzel vasıfları, hoş tavırları gözümün önünden gitmiyor. Ben de ömrüm oldukça bu yolda yürümek ve bu halde ölmek istiyorum. KITA Sevgilim, bütün cihandan üstün olan o güzelliğiyle nasıl gittiyse, ben de onun ayrılık acısiyle bütün âlemden daha çok ağlamak istiyorum. Şimdi sararmış çehremden toprağa nasıl gönül kanı dökülüyorsa,toprağa girdiğim zaman da böylece kan ağlamak dileğindeyim. ..
  11. .. Devaların bizim anladığımız manada hiçbir malı mülkü olmadığı gibi, mala mülke ihtiyaçları da yoktur. Bir tabiat ruhu olarak tezahür ettiği ilk enkarnasyonlarından itibaren, var-oluşunu sürdürmek için illâ para kazanması gerekmez. Belki de bu bakımdan beşer kardeşine nazaran daha şanslı sayılabilir. Devalar bizim anladığımız şekillerde gülmeme ya da sevinç içersinde olmamalarına rağmen, yardımları istendiğinde, beşer kardeşlerine yardımcı olmaya ve dostça davranmaya can atarlar. Beşeri sorunlarla ilgilenmiyormuş gibi görünür ama, yine de bazı durumlarda, örneğin deprem ya da volkanik patlamaların meydana geldiği yerlerde kendilerine özgü vazifeler yürüttükleri de aşikardır. Doğa, karalar, denizler, flora ve fauna ile ilgili her şey onların faaliyet sahasına girdiğine ve bir deprem ya da volkanik patlama, dünyanın yüzeyinin belli bölümünü etkileyen doğal bir fenomen olduğuna göre,bu da çok doğaldır. Bu tür afetler meydana geldiğinde çok sayıda deva yardım edebilecekleri yerlere giderler. Devalar, ayrıca, beşeri duygular karşısında yardımcı olma hususunda da kendi üzerlerine düşeni yaparlar. Bedeni hastalıklara astral şartlar altında pek rastlanılmaz ama, insanların aşırı derecede depresyon geçirdikleri duygusal hastalıkların mevcudiyeti bir gerçektir. Çünkü astral alem, duygular alemidir ve astral beden de bizim duygusal bilinç bedenimizdir. Böyle vakalarda, devalar, depresyon geçiren kişileri duygusal sıhhate kavuştururlar. Onları yatıştırır ve kendi ilâhî müziklerini dinletirler. Bu müziğin kederli insanlar üzerindeki etkisi son derece belirgindir. Astral alemin şartları keder içinde bulunmayı zorlaştırdığı için, astral alemde gerçekten de kederli bir insana pek rastlanmaz. Ancak, insanların üzüntü içerisinde oldukları vakalar da yok değildir ve bu takdirde devalar, son derece etki edici şekilde, hastabakıcılar ve doktorlar gibi faaliyet gösterirler. Dördüncü seviye'de, yalnız başına çalışan ve öğretmenlik yapmayı arzu etmeyen ya da şimdilik öğretim görevini bitirmiş olan birçok müzisyene ve ressama rastlarız. Araştırma yapan doktorlar görürüz. Yeni birtakım ilaçlar astral seviyede keşfedilirler. Birçok araştırmacı öğrenci grupları biraya gelirler ve fikir alışverişi yaparlar. Üzerlerinde çalışmalar yapacakları her hangi bir fiziki kobay bulunmamasına rağmen, teorileri gereken zamanda mükemmel bir hale getirilir ve fizik dünyada da benzer çalışmaları yapan doktorların zihinleri ve beyin hücrelerine zerkedilir. Fizik dünya üzerinde araştırmalar yürüten bir doktora, bir sabah bir fikrin tohumunu zihninde sürdürerek uyanıp uyanmadığını sorduğumuzda, büyük olasılıkla böyle olduğunu kabul edecektir. Bu fikri mükemmelleştirmesi ve uygulamaya koyması belki de aylar alacaktır ama, sonunda da tıp biliminin yeni gelişmelerinden biri haline gelecektir. Bu seviyede, sanki 'akıl hastaneleri' imiş gibi tanımlayabileceğimiz yerler olan ve büyüklü küçüklü binalar vardır. Astral yaşam her ne kadar herhangi bir normal beşer varlığının tamamen mutlu olmasını mümkün kılsa dahi hala daha boş yere dertlenen ve olmayacak şeyleri isteyen çok sayıda insan vardır. Aynen fizik yaşam sırasında kaygılandıkları gibi kaygılanırlar ve bunun olağan sonucu da bir tür akıl hastalığıdır. Astral beden sadece beşeri beynin bir kopyasını içermekle kalmaz, genellikle zihin denilen akli bir aracı da içerir. Bir insanın zihni, ölümden sonra da onu tedirgin edebilir. Fiziki yaşamı sırasında düşünmeden yaptığı fiiller ve sarfettiği sözlerin hiçbir zaman silinemeyeceğini spatyomda idrak edince, duyduğu vicdan azabı sonucunda belirli miktarda bir ıstırap çeker. Bu ıstırabın ağır ya da hafif oluşu, bireyin öznel hassasiyetine göre değişir. Bu tür vakalar, çoğu kez, akıl hastalıkları üzerine uzmanlaşmış doktorlarca tedavi edilir ki bunun hem doktor hem de hasta için büyük bir yararı vardır . ..
  12. .. Devalar alemi, kendisini renk' vasıtasıyla ifade eder. Bahçıvanlıkla ilgilenen herkes, devaların astral alemin üç ve dördüncü katmanlarındaki faaliyetleri sırasında elde ettikleri harikulâde sonuçları görebilir. Aynen fiziksrel dünyadaki bilimsel bir bahçıvanın mantıklı bir şekilde ve akıllıca yürüttüğü aşılama-tozlaşma işlemleri ile değişik renkte çiçekler üretmeye çalışması gibi, devalar da deneyler yürütürler. Şöyle ki, beşer kardeşine nazaran doğaya çok daha yakın olmasından ötürü bir devanın, bu konulardaki bilgisi çok daha fazla olduğu için, elde ettiği sonuçlar da o kadar daha güzeldir. Devalar alemi tarafından üretilen çiçeklerin güzelliğini, kelimeler ile tanımlamak hemen hemen imkânsızdır. Çünkü, içinde bulunduğumuz seviyede sadece düzinelerle ifade edilecek renkler bulunmasına karşın, devalarda yüzlerce renk vardır. Üstelik, kırmızılar, maviler ve morlar denilen renklerin ince nüanslarını sınıflandırıp adlandıramıyoruz. Devalar, ayrıca yaşamın faaliyetlerini etkilemek amacıyla kendilerini "ses" vasıtasıyla da ifade ederler. Sık sık, "gerekli atmosferi oluşturmak" tan bahsederiz. Bu sözlerle anlatmak istediğimiz, çoğu kez, kişileri 'uyumlu zihin haline sokmak' olgusudur. Devalar evrimleşerek, kendilerini daha güçlü şekilde ifade eden müzik melekleri haline gelirler ve sonuçta 'deva müziği' olarak ifade ettiğimiz şey ortaya çıkar. Çok sayıda deva, ormanlarda ve kuytu yerlerde bir araya gelir ve ahşaptan yapılma garip müzik aletleri kullanarak, daima mükemmel bir şekilde uyumlu olan en güzel sesleri üretir. Sesleri insan sesine nazaran daha yüksek perdeden çıkmakta gibidir ama, insan seslerinden daha yumuşaktır. Bizim anladığımız manada sözleri kullanmazlar. Daha çok, büyük korolar halinde şarkı söylerler ama, ayrıca, zaman zaman tek başlarına şarkı söyleyen solistler de vardır; solo parçalar icra edilirken esas koro susar. Solistler, çoğunlukla, asıl koronun belirlenmiş bir uzaklığında yer alan yüksek ağaçlar üzerine tünerler ve ortaya çıkan sonuç beşeri kulaklar için tümüyle şaşırtıcıdır. Bu konserler'in, daha önce hiç işitmemiş olan herhangi bir kişiye yeterince tanımını yapmak hemen hemen imkânsızdır. Fakat, devaların söylediğine göre tüm beşeri ırkı etkileyen bir atmosfer oluşturdukları kuşku götürmezmiş. Etkileyici olan unsur, muhtemelen, devaların bütün insanlığa barışı ve iyi niyeti ifade ediş şekilleridir. Çünkü, fizik dünyada mevcut olan ve modern savaşlar gibi sonuçlara yol açabilen fikir ayrılıklarını hiçbir zaman anlayamazlar. ..
  13. .. R-Complex üzerine Kişisel Not: -Sadness Coplex; Karma; Shuffle Combination -Esfel-i Sâfilîn; -Sefillerin en sefili. -Cehennem'in en aşağı tabakası. -Sefa'; orak; kılçık; kabuk; Cocoon -Hook; Sickle; Pointer. -Bottom layer, the Traditional Scenario. -the Book ** "Nesneleri yabancı ya da rastgele konulmuş yasalardan kurtarabilirsiniz, fakat kendi doğasındaki yasalardan? Hayır.. Üçgenlere, üç-kenarlı kodeslerini yıkmaları konusunda cesaret vermeyin, buna girişmeyin.. Bir üçgen kenarlarından kurtulacak olursa; yaşamı çok acıklı bir biçimde sona erer." G.K. Chesterton ..
  14. bilir misin neresidir ithaka? bir çam ağacıdır.. kar yağışı altında.. gece vakti mehtab'da.. ..
  15. İthaka İthaka'ya doğru yola çıktığın zaman, dile ki uzun sürsün yolculuğun, serüven dolu, bilgi dolu olsun. Ne lestrigonlardan kork, ne kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon'dan. Bunların hiçbiri çıkmaz karşına, düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu ince bir heyecan sarmışsa eğer. Ne Lestrigonlara rastlarsın, ne Kikloplara, ne azgın Poseidon'a, onları sen kendi ruhunda taşımadıkça, kendi ruhun onları dikmedikçe karşına. Dile ki uzun sürsün yolun. Nice yaz sabahları olsun, eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin! Durup Fenike'nin çarşılarında eşi benzeri olmayan mallar al, sedefle mercan, abanozla kehribar, ve her türlü başdöndürücü kokular; bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar; nice Mısır şehirlerine uğra, ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden. Hiç aklından çıkarma İthaka'yı. Oraya varmak senin başlıca yazgın. Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın. Varsın yıllarca sürsün, daha iyi; sonundakocamış biri olarak demir at adana, yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin, İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan. Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka. O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın. Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka. Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini. Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki, Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini İthakaların. Konstantin Kavafis

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.