Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4.060
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    70

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. .. Ruhun ölümsüz olduğuna kendini inandıran bir kişi astral bedende neyin gerçek ve neyin astral rüya olduğunu anlayamaz. Ölümsüzlüğe inanmamak gerekir; onu bilmek gerekir. Ama bilmeden önce kişinin bu konuda şüpheleri, ikilemleri olmalıdır. Ancak o zaman gerçekten biliyor musunuz, yoksa kendinizi mi inandırıyorsunuz, anlarsınız. Ruhun ölümsüzlüğüne inanıyorsanız, bu inancınız astral zihninize de yansır. Bu konuda rüyalar görmeye başlarsınız ama bunlar rüya olmaktan öteye geçmez. Ama inancınız yok, yalnızca -ne bulacağınızı bilmeden, önyargısız biçimde- büyük bir bilme, öğrenme ve araştırma arzunuz varsa, işte o zaman farkı kavrarsınız. Bu yüzden ruhun ölümsüzlüğünü, geçmiş yaşamlar yaşandığını inançları nedeni ile kabul edenler astral boyutta gerçeği bilemeden yalnızca rüya görürler. Dördüncü/zihinsel bedende rüya ile gerçek birbirine komşudur. Birbirlerine o denli benzerler ki onları karıştırmak çok kolaydır. Zihinsel beden gerçek kadar gerçekçi rüyalar görebilir. Böyle rüyaları oluşturmanın metotları da vardır; yoga ve tantrik metotlar ve diğerleri gibi. Yalnızlık ve karanlık içinde yaşayan, oruç tutan kişiler bu dördüncü tip zihinsel rüyaları yaratabilirler. Bunlar bizi çevreleyen gerçeklerden daha gerçek görünebilir. Dördüncü bedende zihin tümüyle yaratıcıdır. Maddesel sınırlar ve hiçbir nesnellikle kısıtlı değildir; her şeyi tam bir özgürlük içinde yaratır. Şairler, ressamlar bu dördüncü tip rüyalar içinde yaşarlar, tüm sanat eserleri dördüncü tip rüyalarda üretilir. Bu boyutta rüya görebilenler büyük sanatçılar olabilirler, ama bilen kişi olmazlar. Dördüncü bedende kişi zihnin yarattığı her şeyin tam anlamı ile farkında olmalıdır. Hiçbir şeyi yansıtmamalıdır, aksi halde yansıtmalar kaçınılmazdır. Hiçbir şeyi dilememelidir, aksi halde o dilek gerçekleşebilir; bunun için her olanak mevcuttur. Dilek gerçekleşecektir. Hatta yalnızca içsel olarak değil, dışta da gerçekleşecektir. Dördüncü bedende zihin son derece güçlüdür, son derece berraktır. Çünkü dördüncü beden zihin için en son sığınaktır. Bunun ötesinde, zihnin olmadığı boyut başlar. Zihin dördüncü bedenden kaynaklandığı için istediğiniz her şeyi yaratabilirsiniz. İnsan kendine sürekli olarak arzunun, hayal gücünün, imgelerin, guruların ve Tanrı'nın olmadığını hatırlatmak zorundadır. Aksi halde bunların tümü sizin tarafınızdan yaratılacaktır. Yaratıcı siz olursunuz! Onları görmek öyle mutluluk vericidir ki onları yaratmaktan kendinizi alıkoymak çok zordur. Sadhaka'nın/arayıcının önündeki son engel işte budur. Bunu aşabilirse daha fazla engelle karşılaşmayacaktır. Kendinizin, dördüncü bedende, yalnızca bir gözlemci/observer olduğunuzu unutmazsanız, o zaman neyin gerçek olduğunu bilirsiniz. Yoksa rüyalar görmeye devam edersiniz. Hiçbir gerçek bu rüyalarla yarışamaz. O kadar coşku duyarsınız ki, başka hiçbir coşku onunla kıyaslanamaz. Bu yüzden insan, duyulan vecd'in, mutluluğun ve ne çeşit imgeler gördüğünün sürekli farkında olmalıdır. Bir imge ortaya çıktığı an, dördüncü zihin ondan bir rüya oluşturmaya başlar. Bir imgeyi, bir diğeri izler ve rüyaya kapılırsınız. Dördüncü tip rüyalar ancak onların yalnızca bir gözlemcisi, bir tanığı olarak kalabildiğinizde önlenebilir. Gözlemci olmak çok önemlidir. Çünkü ortada bir rüya varsa siz onunla özdeşleşirsiniz. Dördüncü bedende özdeşleşmek, rüya görmekle eşit anlamdadır. Bu boyutta gerçeğe giden yol gözlemci zihinden geçer. Beşinci bedende gerçek ile rüya bir olur. Her ikilik ortadan kalkmıştır. Artık hiçbir farkındalık söz konusu değildir. Farkında değilken bile farkında olmadığınızın farkında olursunuz. Rüyalar artık gerçeğin bir yansıması olmuştur. İkisi arasında fark vardır ama ayrım yoktur. Aynadaki yansımama baktığımda ben ve yansımam aynıyız ama farklıyız. Ben gerçeğim, yansımam ise değil. Beşinci zihin çeşitli kavramlar yarattığında kendinisini tanıdığını sanabilir. Çünkü aynadaki yansımasını görmüştür. Kendini tanır ama gerçekte olduğu gibi değil, yalnızca yansımasında gördüğü gibi. Tek fark budur ama bu aynı zamanda tehlikeli bir şeydir. Tehlike; yansımanın size yeterli gelmesi ve aynada gördüğünüzü gerçek olarak kabul etmeniz olasılığıdır. Bu, beşinci beden açısından gerçek bir tehlike oluşturmaz; Altıncı beden için tehlikelidir. Kendinizi yalnızca aynada gördüyseniz, beşincinin sınırını aşıp altıncıya geçemezsiniz. Bir aynanın içinden hiçbir yere geçemezsiniz. Bu yüzden beşincide takılıp kalmış pek çok insan vardır. Sonsuz sayıda ruhun olduğunu ve her ruhun ayrı bir kişiliği olduğunu söyleyenler bu insanlardır. Kendilerini tanımış ve bilmişlerdir; ama ayna aracılığı ile, doğrudan değil. Bu ayna nereden kaynaklanıyor? Oluşturulan bazı kavramlardan: "Ben ruhum. Ölümsüz ve ebedi. Ölümün ve doğumun ötesindeyim." ..
  2. .. Astral Alem'de Çeşitli Şuur Halleri Tüm yaşamı boyunca kendisine, istenen mükemmellik derecesine ulaşamayan herkesin nasibinin cehennem ateşi ve ebedi cehennem mahkumiyeti olduğu öğretilen bir insanı düşünün. Ölümden sonra, kendisini bu tür düşüncelerden kurtarabilmenin zorluğu çok ıstırap çekmesine neden olur. Böyle düşüncelerin gerçek olmadığına dair artık kanaat getirmiş olmasına rağmen, aldatılmış olduğu düşüncesi kendisine sürekli azap verir. Bu düşünceleri bir kenara bırakabilene kadar, görecek ve öğrenecek çok şeyin bulunduğu bu "spatyomsal" yeni yaşamı'nda yerleşemeyecektir. Bu yüksek seviyeden, geriye dönüp de fizik yaşamlarına baktıklarında, harcamış oldukları birçok fırsatın idrakine vardıkları için ıstırap çeken daha başkaları da vardır. Bu, onlarda değişik şekillerde etkiler oluşturur. Bazıları pişmanlıkla dolarlar. Daha makul olan diğerleri ise bir dahaki sefere fırsatlarını harcamamaya karar verirler. Diğer bir örnekte ise, ölümünden önce büyük bir aileyi geçindiyor olan birini ele alalım. Muhtemelen, onlar için yeterli derecede maddi imkanlar bırakmadan ayrılmıştır ve nasıl geçinecekleri hakkında kaygıya kapılır. Bu çok doğal bir şeydir ama, aynı zamanda çok akılsızca bir kaygıdır da. Fizik bedenini terketmiş olduğu için, artık fizik seviyede herhangi bir sorumluluğu kalmamıştır. Ne kadar kaygılanırsa kaygılansın, bunun hiçbir pratik yardımı olamaz. Üstelik bu kaygı, arkada kalanları, gerekli olandan daha fazla bir hüzün yaratacak şekilde etkiler. Arkada kalanların dertlerini azaltmak yerine çoğaltmaktadır. Bu sorun ancak, fizik dünyayı terkeden kişi, arkada bıraktıklarının, her biri kendi karmasını telafi eden ayrı ayrı egolar [varlıklar] olduklarını idrak ettiği zaman çözülmüş olur. Muhtemelen de geçirmekte oldukları bu sıkıntı, bu yaşam süresince telafi edilmesi gereken kötü karmanın bir bölümünü gidermek için bir fırsattır. Fizik dünyada, kendi kontrolleri dışındaki şeyleri dert edinerek ya da daima, en kötü ihtimalin olacağı kanaatini taşıyıp gelecek hakkında karamsar olarak kendi kendileri için daima dert yaratan kişiler vardır. Bu tür insanlar ölümden sonra değişmezler: Kederli olmayı ve gittikleri her yerde kasvet neşretmeyi sürdürürler. Maalesef, bu kasvetli fikirleri taşıyan insanlar, aynen fizik dünyada yaptıkları gibi bir araya gelirler ve saplantılarının gün gibi aşikar olmasına rağmen, ölmeden önce inandıklarına inanmaya devam ederler. Er ya da geç bu tip insanlara, akılsızlıkları, bu tür vakalara yardım etmek için çıkacak fırsatları her an gözetleyen 'öğretmen varlıklar' tarafından idrak ettirilir. Spatyomda öğretmen durumunda olan varlık, kınadığı şeyi ortadan kaldırmakla, oluşturduğu boşlukları, daha makül, daha rahatlatıcı bir şeyi sadece şimdiye değil, geçmişe ve geleceğe de açıklık getiren bir şeyi sunarak doldurmalıdır. İnsan, kendisine yabancı geliyor diye bir fikri hiçbir zaman reddetmemeli, aksine bu fikrin her veçhesini dinlemeli ve kendisi sonuçlar çıkar­malıdır. Zihnimiz geçici olarak karışabilir. Fakat, bu karışıklıktan bir ışık doğabilir ki, bu ışık insanın, kendisini en sonunda 'bilgiye' ve 'mükemmel insanın bilgeliliğine ulaştıracak olan yoldaki ilk adımını atmasını sağlayacaktır. Ödüllendirilme ya da cezalandırılma fikrinden kurtulmalıyız. Ödül ya da ceza yoktur. Ancak, sonuç vardır, sebep ve sonuç vardır ve Yasa, burada, fizik dünyada faal olduğu şekilde daha yüksek dünyalarda da faaldir. Spatyomda da şimdi yaşadığımız ve şimdi olduğumuz gibi olacağız ve oradaki yaşamımız, burada, fizik dünyada kendi kendimizi çevrelemiş bulunduğumuz düşüncelerle biçimlendirilecektir. Böylece daha yüksek şeylere, bilime, sanata, müziğe, edebiyata ve doğanın güzelliklerine, aslında tamamen fiziki olmayan her şeye karşı akıllıca bir ilgi duyalım ki, spatyom da sevinçli bir yaşamımız olsun ve dünyadaki yaşamımızla kendimizi hazırlamamış olmamız halinde hiçbir işe yaramayacak olan fırsatları değerlendirebilecek bir durumda olalım. ,,
  3. .. Ölümden sonra bir insana ne olduğuna dair bir örnek vermek için, tamamıyla fizik dünya yaşamı içinde yaşayan türden bir insanı ele alalım. Bunu söylemekle, bu insanın kötü biri olduğu ya da birçok kötü huyu bulunduğunu anlatmak istemiyoruz. Aksine, muhtemelen, yaşamı sırasında oldukça popüler bir kimsedir ve daima bir arkadaşlar grubu ile çevrili olup, genellikle hakkında herkes iyi şeyler söyler. Muhtemelen, zevkleri, iyi yaşamak, tiyatrolara, danslara gitmek ve 'sosyete insa­nı' denilen türden bir kimsenin yaşamını oluşturan bin­bir işi yapmaktan ibarettir. Kuşkusuz, başarılı bir iş adamıdır ve örnek bir eş olarak mütalaa edilir. Her şeye rağmen yine de yaşamı/hem işi hem de zevkleri, sadece fizik dünyada elde edilebilir türden fiziki unsurlara bağlıdır. Çevresine bakan herkesin görebileceği gibi, böyle birçok insan vardır. Bu tür bir insan, ölümden sonra, muhtemelen çok sıkılacak ve hemen hemen yapacak hiçbir şeyi olmayacaktır. Kısa bir süre sonra, iyi akşam yemeklerinin ve karmaşık iş uğraşlarının düşünce-formlarnı oluşturmak, fiziki sonuçlar alınmayınca, hiç de tatmin edici olmayan bir vakit geçirme metodu haline gelir. Yeryüzündeyken yediği yemeklerin ve içtiği şarapların tadını tahayyül edebilmesine ve hatta takdir edebilmesine rağmen, en kaliteli şarapların içildiği iyi bir akşam yemeğinden sonra duymaya alıştığı fiziki tatmini duyamaz. Ne kadar çok içerse içsin, içki içtikten sonra, yaşamı sırasında hissettiği sonucun aynısını hissedemez ve fizik dünyadaki iyi bir akşam yemeğini izleyen doygunluk hissi "astral" yemekte mevcut değildir. Hayal gücünde oluşturulmuş başarılı bir iş uğraşısından da fazla bir tatmin elde edemez. Çünkü, Astral Alem'de herhangi bir şey satın alınıp satılamayacağı için, bu yoldan edineceği parayı kullanamaz. İstediği miktarda, binlerce altın düşünce formlarını oluşturabilir ama, bu altınlarla ne yapabilir ki? Hiçbir şey! Hazinelerle çevrili olarak bir ıssız adaya düşen bir kimseye benzetilebilir. Uygar bir ülkeye taşıyabilmesi halinde kendisi için çok değerli olacak bu hazine, hiçbir alıcının ve alınacak hiçbir şeyin bulunmadığı bu yerde işe yaramaz. Issız adadaki insan, kurtarılma ihtimali olduğu sürece; Astral Alem'deki insana nazaran daha avantajlıdır; yeni bulduğu serveti ile ülkesine dönebilir. "ÖLÜ" insanın böyle bir ümidi yoktur. Çünkü fizik dünyaya geri döndüğünde, önceki yaşamlarında edindiği deneyimlerden başka bir malı mülkü olmayan bir çocuk olarak gelir. "Yüksek Benliği"tarafından bilgi haznesinde depolanan bu deneyimleri giderek evrimleştikçe, fizik seviyeye indirmeye daha bir muktedir olur. Astral Alem'deki kişi, alıştığı sporları yaparken de buna benzer bir tatminsizlik duyar. Örneğin, golf oynadığını düşünelim. Yeni yaşamında, arzu ederse, hala daha golf oynayabilir. Fakat, bundan çabucak bıkacaktır. Çünkü, yaptığı her atış, topa vururken düşündüğü noktanın tam üzerine isabet eder. Oynanan her bir raund, hiçbir zaman bir öncekinden farklı olmayan mükemmel bir raunddur. Golf oynayan kişi, yapmayı arzu ettiği vuruşun bir düşünce formunu oluşturur ve akışkan astral madde, zihinde ifade bulan düşünceyi derhal form halinde yerine getirir. Böyle bir oyunun kısa bir süre sonra ne kadar sıkıcı bir hale geleceğini ve fizik dünyada bir gün usta bir oyuncu, ertesi gün ise belki de acemi biri gibi oynayacağı oyunlardan ne kadar farklı olduğunu kolaylıkla tahayyül edebiliriz. Sonucun kesin olmayışı oyunun çekiciliğini oluşturuyordu, bu husus artık astral seviyede mevcut değildir. ..
  4. .. Sanattan hoşlanan insan için, dünyanın tüm baş yapıtları, sanat galerilerinde de olsalar, özel kelleksiyonlarda da olsalar, artık kendisinin istediği gibi gezebileceği bitmez tükenmez bir resim sergisini oluştururlar. Birçok sanatsever, yaşamı boyunca örneğin Roma'ya gitmek istemiştir. Böyle bir kişi için, sadece oradaki sanat eserlerini sindire sindire seyretmek bile büyük bir hazdır. Sanatsever bir kişi, geçmişte yaşamış olan sanatkârlar ile karşılaşabilir. Bu sanatkarların fizik dünyaya ölerek, spatyoma geçtikleri için uğraşılarına duydukları ilgiyi yitirdiklerini sanmamak gerekir. Aksine, spatyom'da sanatlarını anlatabilmek için fırça ve tuval kullanmaya ihtiyaçları olmadığından, artık güzel düşünce-formları yaratmaktadırlar. Fizik dünyadaki tek anlatım metodları tuvalle idi ama, ölümden sonra yarattıkları düşünce formları aynen buradaki resimler gibidirler; onlar gibi gözle görülebilirler ve çok daha güzel olurlar. Buradaki çok sanatkar eserleri tamamlandığı zaman, herkes, yeteneklerini alkışlasa dahi kendilerinin hiçbir zaman tatmin olmadıklarını belirtmiştir. Çoğu kez, "Hayal gücümün canlandırdığını, tuval üzerine tam olarak aktarabilseydim ne iyi olurdu. Fakat, hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmıyor," derler. Astral Alem'de yaratılan resimler sanatkârın algıladığına tıpatıp uyduğu için, sanatkârların hayal güçlerinin yaratıları orada fizik dünyadaki en iyi resimlerden daha güzeldir. Astral Alem'de kitapseverler de hoşça vakit geçirirler, çünkü fizik dünyanın kütüphaneleri artık araştırmalarına açıktır. ..
  5. Efendiler: Allah yoluna koyulan kişi bir insanın dört kanadı vardır: Birincisi; korku, ikincisi; ümit, üçüncüsü; muhabbet, dördüncüsü; şevk. Korku kanadı ile uçan; heyecandan kurtulamaz. Umut kanadı ile uçan; talebi bırakamaz. Muhabbet kanadı ile uçan; ihtiyaç arz etmekten geçemez. Şevk kanadı ile uçan; aşırı sevgiden kurtulamaz. Allah -ü Teâlâ Hazretleri bunları şöyle anlatıyor: "Onları gözlerinden yaş akarken görürsün. Bu yaş, Hakk ilmine ârif oldukları için akar" "Ve izâ semi'û mâ unzile ilerresûli terâ a’yünehüm tefîdu mineddem'i mimmâ 'arafû minelhakk," Neden böyle olmasın? Çünkü arif kişinin işi, Mevlâ için seçmedir. Sözü onun zikriyle olur; nefsi belâlara sabırla ön olur; İç âlemi Hakk ilmiyle doludur. Düşüncesi yükseklerden uçar. Bir kere Hakk'ın nimetlerini düşünür. Bir kere Kudsiyet perdeleri içinde uçar. Bu hâl onu köle olan hür, ve hür olan köle kılar; Zengin olan fakir ve fakir olan zangin eder. İşte o ârif her şey olur. Onun hakkında ne düşünürsen sırala. Meselâ: Mevcut, maruf, aziz, mesrur, karib, mahmud, konuşan, susan; makbul olan, korkan, hazır, kaybolan; ağlayan, gülen.. gibi sözleri söyle, hepsi yakışır. Onun sevinci ve süruru, üzüntüsünde gizlidir. Hüznü sürûrunda saklıdır. İzzeti, zilletle karışıktır. Zilleti izztle saklıdır. Korkusu ümit doludur. Ve ümidi korkuya belenmiştir. Onun ne korkusu, ümidini boşa çıkartır; Ne de ümidi korkusundan bir şey eksiltir. Bu büyük insan, dışı ile insanlarla geçinir, içinde ise Allah ile olur. Dışı ile yaptığı halk sohbeti, kalbindeki Allah muhabbetine bir zarar getirmez. Aziz odur, zelil odur, fakir odur, zangin odur. Ahmed Rufaî Hz. Onların Âlemi / 5. Hadis ..
  6. cumbalı bi depresyon isterim üç boyutlu uzayın dışında olsun kâr amaçsız pedagojik organizasyonlar içinde n'olur büküç parmak hesabıma uysun faraziye bi depresyon isterim bi japanım olsun koyver gitsin lehçe bende kalsın zihnim viraja girmiş boşver n'olur vizör bayrak olsun asılsın faturalı bi depresyon isterim pankartını ben taşıyayım en önde gideyim ama uygun adım atmayayım n'olur döneç çağrı teraneme uysun ..
  7. .. Yedinci beden rüyalarında semboller, formlar yoktur. Var olan formsuzdur. Ses yoktur, sesi olmayan vardır; mutlak sessizlik hüküm sürer. Bu rüyalar mutlaktır ve sonsuzdur. Yedi bedenin her birinin kendine özgü rüyaları vardır. Fakat rüyaların bu yedi boyutu bile, yedi tip gerçeği anlamaya engel oluşturabilir. Fiziksel bedeniniz gerçek olanı tanır ve onun rüyasını görür. Yemek yemeniz gerçekliktir. Fakat acıkmışken rüyanızda yemek yediğinizi görmeniz gerçek değildir. Rüya, gerçek yiyeceğin yerine geçmiştir. Fiziksel bedenin de kendine özgü gerçeği ve rüyaları vardır. Fiziksel beden bu iki farklı şekilde de işler ve bu iki ayrı işlev birbirinden çok farklıdır. Siz merkeze yaklaştıkça ya da içine girdiğiniz beden yükseldikçe, rüya ile gerçek birbirine daha bir yaklaşır. Tıpkı bir çemberin sınırlarından merkeze doğru uzanan çizgilerin merkez noktasına doğru birbirine yaklaşması gibi. Benzer şekilde, fiziksel bedeni, bir çemberin üzerinde düşünürsek, onun rüyaları ile gerçekleri biribirinden son derece uzak noktalardadır. Onun rüyaları yalnızca fantezilerdir. Eterik bedende bu mesafe o kadar fazla değildir. Gerçek ile rüya birbirine yaklaşmıştır. Bu yüzden ikisini ayırmak güçleşir. Fiziksel bedende neyin rüya neyin gerçek olduğunu kesinlikle bilirsiniz. Yine de eterik rüyalarda bu fark anlaşılır. Yaptığınız eterik yolculuk gerçekse, bu siz uyanıkken olur. Farkı anlamak için eterik bedende uyanmanız gerekir. Eterik bedende uyanık kalabilmenin yolları vardır. Japa/bir mantranın tekrarlanması gibi içsel metotlar dış dünya ile bağlantınızı keser. Uykuya dalarsanız, sürekli tekrarlamalar hipnotik uyku durumu yaratır. İşte o zaman rüya görmeye başlarsınız. Ancak Japa sırasında uyanık kalırsanız gerçeğin de farkındasınız demektir. Üçüncü beden astral ile bu farkı anlamak daha güçleşir. Çünkü gerçek ile rüya birİbirine iyice yaklaşmıştır. Yalnızca astral rüyaların değil, gerçek astral bedenin farkına vardığınızda ise ölüm korkusunu aşarsınız. O sınırdan sonra insan, ölümsüzlüğünün farkına varır. Ama astral deneyim gerçek değil de rüya ise, o zaman sizi büyük bir ölüm korkusu sarar. Gerçekle rüya arasındaki farkı kesin olarak anlamanıza yarayacak olan nokta işte budur: Ölüm korkusu. ..
  8. .. Altıncı, yani kozmik bedende, bilinç,bilinçaltı, madde,zihin eşiğini aşarsınız. Ortada hiçbir belirginlik kalmaz. Altıncı bedenin rüyaları kozmos hakkındadır. Bilinçlilik eşiğinden öteye geçtiğinizde bilinçsiz dünya da bilinçli hale gelir. Artık her şey canlı ve bilinçlidir. Madde dediğimiz şey bile artık bilinçliliğin bir parçası olur. Altıncı bedende kozmik mitolojinin rüyaları görülür. Kişisel olanı, bilinci, zaman ve mekanı aştınız ama dil hala vardır; bir şeylere işaret eder, bir şeyleri gösterir. Altıncı tip rüyalarda Brahma'nın, Maya'nın teorileri, teklik ve sonsuzluk teorileri deneyimlenir. En yüce sistemleri ve dinleri yaratanlar bu kozmik boyutta rüya görenlerdir. Altıncı zihnin rüyaları varoluş rüyalarıdır, olmayış rüyaları değildir. Pozitif varoluş yaşanır. Yine de bir olmayış korkusu mevcuttur. Zihin ve madde birleşmiştir, fakat varoluş ile olmayış, olmak ile olmamak hâla ayrıdır. İşte sonuncu engel budur. Yedinci, yani nirvanik beden ise pozitifin ötesine, hiçliğe sıçrar. Onun kendine özgü rüyaları vardır. Bunlar varolmayış, hiçlik ve boşluk rüyalarıdır. Evet arkada bırakılmıştır. Artık hayır bile hayır değildir; hiçlik hiçbir şey demek değildir; hiçbir şey daha da sonsuzdur. Pozitifin sınırları olması gerekir, o sonsuz olamaz. Yalnızca negatif sınırsızdır. ..
  9. .. Astral Alem'de, Çeşitli Uğraşı Konuları Yaşamı boyunca nefsani amaçlarla iş güç peşinde koşmaktan başka bir şey düşünmemiş olan inssan için spatyom, önceleri, biraz sıkıcı gelecektir. Bu hal, özellikle, parayı sırf paranın kendi hatırı için sevmek gibi huy edinmişse, daha belirgin olacaktır. Bu türden bir insanın, spatyomda gerçekten mutlu olabilmesi için, daha başka şeylere alâka duyması gerekecektir. Ancak, eğer bir insan yaşamı sırasında müzikten hoşlanıyorsa, bu takdirde ölümünden sonra da hoşlanacak ve önceden tatmin edememiş olduğu özlemini gidermek için bir çok fırsata kavuşacaktır. Müziksever kişi isterse, vaktinin tümünü dünyanın üretebileceği en iyi müziği dinlemekle geçirebilir. Mesafeler artık bir engel oluşturmaz: Bir süre için Londra'daki bir Opera'yı dinleyebilir; sonra, en çok bir dakikalık bir gecikme ile New York'daki, ya da Avustralya'daki bir başka icraatı dinliyor olabilir. Eğer yeniden enkarne olmamışlarsa, geçmişin büyük müzisyenleri ile karşılaşabilir. Fizik dünyadaki müziğin, Astral Alem'in daha suptil maddesinde oluşturduğu görkemli düşünce formlarını görebilir. Yaşamı sırasında herhangi bir müzik aletini çalmamasına rağmen, bundan böyle hayâl gücü ile müzik üretebilir. Fizik dünyada, güzel müzik parçaları tahayyül edebilen, ancak işin tekniğini bilmediğinden ötürü meramını ifade edemeyen birçok insan vardır. Bu türden bütün insanlar astral alemde gerçekten de kıskanılacak durumdadırlar. Çünkü, kendilerine ilişkin doğal özlemleri, tamamen fizik aleme ilişkin şartların yardımına bağlı olmayan nesnelere yöneliktir. ..
  10. Astral alem Ruhsal Alem'in bir parcasıdır. Astral alem, aşağı seviyedeki uzantılardan en yüksek kademelere kadar, birçok değişen derecelerde tezahür eden tek bir Yaşam'dır.. Silver Birch Yüksek Rehber Ruh ..
  11. .. Fizik bedenlerimiz uyurken, bedenlerimiz astral seviyede faaliyet gösterir ve orada ölmüş olan arkadaşlarımız ve de akrabalarımızla karşılaşırız. Bu kişileri gündüz saatlerinde unutmaya çalışmak çok saçmadır. Çünkü her yandan bizi kuşatmış durumdadırlar. Ayrılığın tek nedeni, bilincin kısıtlılığıdır. Geceleri ne yaptığını hatırlayan insanların çok az sayıda olması, ne yazık ki çok bakımdan üzücüdür. Eğer insanlar bunu hatırlayabilselerdi, ölüm denilen hâl onları çok daha az endişelendirirdi. Cehennem ve ebedi cehennem azabı ile ilgili olarak ortalıkta dolaşan kötü söylentiler de insanlar üzerinde, çocuk masallarındaki cinn'lerin, yetişkin bir insanın üzerinde yaratacağı etkiden daha fazla bir etki/tesir/ tılsım oluşturmazdı. Şu hususu çok az kişi fark etmektedir ki; fizik dünyada insanlar, vakitlerinin çoğunu bir büroda, bir dükkânda, tarlada ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler varsa; onların adına yiyecek, içecek ve giyecek almak için para kazanmak zorunluluğu olduğundan istemediği, ve seçmeyecek olduğu belirli bir işte geçirmektedir. Belki de bunu çok az insanın farketmesi daha hayırlıdır. Aksi takdirde, hepimiz birden büyük bir hoşnutsuzluk duyacak bu da evrimimiz için bir engel oluşturacak ve her yerde sorun yaratacaktı. Sadece bazı şanslı kimseler en sevdikleri işi yaparak yaşamlarını kazanmaya muktedirdirIer. Bir ressam ya da bir müzisyen, kendisine bir servet kalsa dahi gene de kendi çalışmalarına devam eder. Çünkü, genellikle, onun işi kendisinin bir parçasıdır ve onun zevki haline gelir. ..
  12. Waw.. walla bravo.. tebrikler.. kaç düşman öldürmüş benim vaşi erkeem.. kahraman solcır..
  13. .. ENFAL VE MÜ'MİN VE MUAFİYYET.. KUR'AN ENFAL: 8/1 Yes'elûneke ‘anil'enfâl, kulil'enfâlü lillâhi verresûl, fettekullahe ve aslihû zâte beyniküm ve etî’ullâhe ve resûlehu in küntüm mü'minîn Sana ENFÂL' den ve taksiminden soruyorlar, de ki enfal'in taksimi Allaha ve Resulüne aid, onun için siz gerçekten mü'minlerseniz Allahdan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin, Allaha ve Resulüne ıtaat edin ELMALILI HAMDÎ YAZIR TEFSİRİ: "Resûlüm sana ENFAL'den suâl ediyorlar. Ahkâmını/hikmetini ve insanlar üzerindeki hükm ve hakimiyetinin aslını soruyorlar. De ki ENFAL, Allah ve Resûlünündür. Ya'ni ENFAL hakkında hüküm vermek Allah'a mahsustur. Burada kimsenin reyi yoktur. Allah nasıl emr ederse, Resulullah onu öyle tebliğ ve icra eder. Binaenaleyh sadece Allah'a ittika/yaslanı/ takva ile sâlih amel ediniz. Allah'ın gadabına sebeb olacak hallerden sakınıb korununuz ve aranızdaki BEYT/AÇIKLIK/ MESAFE' yi ISLAH ediniz. Bunları yapabilmek için de Allah'a ve resûlüne itaat ediniz. Eğer mü'min iseniz böyle yaparsınız. (kişisel rey/görüş/fikir/hükm'ünüz ile bunu oluşturma gücünüz/hakkınız yoktur!) Zira mü'minler, ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman ya'ni mücerred/soyut "Allah" ismi celâli söylendiği, sıfatından hiç bahs olmaksızın ve ef'alinden hiç bir şey gösterilmeksizin yalnız "Allah" denildiği zaman kalbleri oynar-kalblerini ümid, rahmet ve şevk-ı muhabbetle müterafık/ birlikte olan celâl-ü azamet mahafeti/ korkusu istilâ eder/sarar. Ve üzerlerine onun âyetleri TILÂVET edildiği vakıt iymanlarını artırır-esbab ve delâili ilm-ü amel arttıkça iyman-ı tahkikî inkişaf eyler, yakîn ve itmi'nanları ziyadeleşir. Ve ancak rablarına karşı tevekkül ve i'timad eylerler-başkasına değil, ancak Allah'a tevfizi/ işlerini Allah'a havâle etmeyi umur/bir emir kabul ederler. İşte bunlar-bu sıfat ile muttasıf olanlar- yok mu? Hakkan mü'minler ancak bunlardır. Hakikatte mü'min diye ancak bunlara denir. Zira hem kalbleri, hem kalıbları ile mü'mindirler. Bunlar için rabları indinde yüksek yüksek dereceler ve büyük bir mağfiret ve kerîm bir rızk, aded ve müddeti tükenmez, zarar ve fenası ve derd-ü belâsı bulunmaz, hayr-ı mahz olan bir ni'meti maksume vardır ki iyman ve amelin asıl ecri bunlardır." ..
  14. köle'nin milâdı* yeni hilâl vaktiydi casus ardarda gelen düşmanlıkların sonucuydu dulun gününde ve yapışık mensubun kapsama alanında ki orası yemen alacası işte metâl plate salt okur bellekte köleye hakları açıklandı ama şimdi o ne yapsın? (bi ara not: implant vs.) belki sofra'da morf' absurd icab nedeni ile peki diyecektir diyecektir de o derin sularda hâkim gezen destroy-ya krallık'ın iptâl kararı! işte o parlak yüzeyde lock' ile köle; milâd-ı/yasak olan-ı ustasının haykırışları ile eda eder apaçık ve pek çok açık kevser moortip (*pek çok ölümler üzerine bir not..) ..
  15. .. ASTRAL: Yunanca : Astron'dan Latince : Astricus'dan Almanca : Sternen İngilizce : Astral Fransızca : Astrale Arapça : İlm-i Nücumî Türkçe : Yıldızsal Bu kelime, Türkçe'de bilhassa Metapsişik konusunda, teknik bir kelime olarak kullanılır. Gizli İlimler/Okültizm ve Teozofi doktrininde çok özel anlamda kullanılmıştır. Bunların en önemli ikisi: -Astral Plan -Astral Beden deyimleridir. ** ** SPATYOM/SPATIUM/MAHLUL BÖLGESİ: Dünyamızın dışında kalan ve ölümü müteakip dünya varlıklarına kapılarını açan âlem de, daha yüksek ve ince tertipte bir madde âlemidir. Ve ruh dünyaya olduğu gibi oraya da ancak maddi vasıtaları ile intikal eder. Biz dünyamız dışındaki bu âlemleri dünyadan ayırabilmek için nispî olarak; Spatyom (Lâtince: Spatium) kelimesiyle adlandırmak istedik. Esasen bazı klâsik eserlerde de bu kelime bu mânada kullanılmıştır. B.Ruhselman ** ** Spatyom Astral Seviyesi ve Özellikleri Astral Alem, duygular ve hayaller alemidir' ; bildiğimiz herhangi bir gazdan daha suptil olan ve birçok yoğunluk derecelerini kapsayan bir maddeden oluşur. 'Astral beden: duyguları taşıyan araçtır. Duygular, astral maddenin vibrasyonlarınca hasıl edilirler. Yüksek duygular (sevgi, şükran, diğerkamlık ve benzerleri) duru-görü sahiplerine suptil maddenin vibrasyonları olarak görünürlerken, aşağı duygular (açgözlülük, kıskançlık, haset, nefsani sevgi/sevda/ihtiras, gurur, vs.) nispeten daha kaba ya da yoğun maddesinin vibrasyonları olarak görünürler. İnsan, ölmeden önce ne ise, öldükten sonra da o olacaktır. Şu farkla ki, sadece fizik bedensiz olacak ve fizik dünyanın sınırlamaları bulunmayacaktır. Erdemleri ve kötü tarafları aynen kalır, fakat astral bedenin narin ve akışkan/seyyâl mahiyetinden/quality dolayı, bunlar, büyük iyilik ya da kötülük güçleri haline gelirler. Böylece, fizik seviyedeki küçücük bir zıddiyet hissi astral alemde sırf nefrete dönüşür ve böylece her iki taraf için de hoş olmayan sonuçlar yaratır. Öte yandan, en hafif bir fizik sevgi hissi, karşılıklı bir sevgi akışına yol açar ki, bu da şaşılacak derecede bir uyum ve barış atmosferi yaratır. Astral alem hayaller alemi olduğu için, orada, fizik alemde olduğu şekilde vaktin ya da emeğin harcanmasına gerek yoktur; her şey (giysi, yiyecek vs.) düşünce ile oluşturulur. Orada yaşam, uzun bir tatil şeklinde geçirilebilir. Kendimizi, gerçekten de neyi yapmayı arzu ediyorsak ona adayabilir, ve kişisel uğraşlar­la canımızın istediği kadar ilgilenebiliriz. Çalışmaya ayıracak zamanın bulunamaması ya da zayıf bir görme gücünün ya da yorgun bir bedenin (astral bedende, yorulabilen hiçbir unsur/element yoktur) fizik sınırlamaları gibi daha fazla bilgi edinmekten bizi alıkoyacak hiçbir engel kısıtlama mevcut değildir. ..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.