Zıplanacak içerik

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. .. Sanattan hoşlanan insan için, dünyanın tüm baş yapıtları, sanat galerilerinde de olsalar, özel kelleksiyonlarda da olsalar, artık kendisinin istediği gibi gezebileceği bitmez tükenmez bir resim sergisini oluştururlar. Birçok sanatsever, yaşamı boyunca örneğin Roma'ya gitmek istemiştir. Böyle bir kişi için, sadece oradaki sanat eserlerini sindire sindire seyretmek bile büyük bir hazdır. Sanatsever bir kişi, geçmişte yaşamış olan sanatkârlar ile karşılaşabilir. Bu sanatkarların fizik dünyaya ölerek, spatyoma geçtikleri için uğraşılarına duydukları ilgiyi yitirdiklerini sanmamak gerekir. Aksine, spatyom'da sanatlarını anlatabilmek için fırça ve tuval kullanmaya ihtiyaçları olmadığından, artık güzel düşünce-formları yaratmaktadırlar. Fizik dünyadaki tek anlatım metodları tuvalle idi ama, ölümden sonra yarattıkları düşünce formları aynen buradaki resimler gibidirler; onlar gibi gözle görülebilirler ve çok daha güzel olurlar. Buradaki çok sanatkar eserleri tamamlandığı zaman, herkes, yeteneklerini alkışlasa dahi kendilerinin hiçbir zaman tatmin olmadıklarını belirtmiştir. Çoğu kez, "Hayal gücümün canlandırdığını, tuval üzerine tam olarak aktarabilseydim ne iyi olurdu. Fakat, hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmıyor," derler. Astral Alem'de yaratılan resimler sanatkârın algıladığına tıpatıp uyduğu için, sanatkârların hayal güçlerinin yaratıları orada fizik dünyadaki en iyi resimlerden daha güzeldir. Astral Alem'de kitapseverler de hoşça vakit geçirirler, çünkü fizik dünyanın kütüphaneleri artık araştırmalarına açıktır. ..
  2. Efendiler: Allah yoluna koyulan kişi bir insanın dört kanadı vardır: Birincisi; korku, ikincisi; ümit, üçüncüsü; muhabbet, dördüncüsü; şevk. Korku kanadı ile uçan; heyecandan kurtulamaz. Umut kanadı ile uçan; talebi bırakamaz. Muhabbet kanadı ile uçan; ihtiyaç arz etmekten geçemez. Şevk kanadı ile uçan; aşırı sevgiden kurtulamaz. Allah -ü Teâlâ Hazretleri bunları şöyle anlatıyor: "Onları gözlerinden yaş akarken görürsün. Bu yaş, Hakk ilmine ârif oldukları için akar" "Ve izâ semi'û mâ unzile ilerresûli terâ a’yünehüm tefîdu mineddem'i mimmâ 'arafû minelhakk," Neden böyle olmasın? Çünkü arif kişinin işi, Mevlâ için seçmedir. Sözü onun zikriyle olur; nefsi belâlara sabırla ön olur; İç âlemi Hakk ilmiyle doludur. Düşüncesi yükseklerden uçar. Bir kere Hakk'ın nimetlerini düşünür. Bir kere Kudsiyet perdeleri içinde uçar. Bu hâl onu köle olan hür, ve hür olan köle kılar; Zengin olan fakir ve fakir olan zangin eder. İşte o ârif her şey olur. Onun hakkında ne düşünürsen sırala. Meselâ: Mevcut, maruf, aziz, mesrur, karib, mahmud, konuşan, susan; makbul olan, korkan, hazır, kaybolan; ağlayan, gülen.. gibi sözleri söyle, hepsi yakışır. Onun sevinci ve süruru, üzüntüsünde gizlidir. Hüznü sürûrunda saklıdır. İzzeti, zilletle karışıktır. Zilleti izztle saklıdır. Korkusu ümit doludur. Ve ümidi korkuya belenmiştir. Onun ne korkusu, ümidini boşa çıkartır; Ne de ümidi korkusundan bir şey eksiltir. Bu büyük insan, dışı ile insanlarla geçinir, içinde ise Allah ile olur. Dışı ile yaptığı halk sohbeti, kalbindeki Allah muhabbetine bir zarar getirmez. Aziz odur, zelil odur, fakir odur, zangin odur. Ahmed Rufaî Hz. Onların Âlemi / 5. Hadis ..
  3. cumbalı bi depresyon isterim üç boyutlu uzayın dışında olsun kâr amaçsız pedagojik organizasyonlar içinde n'olur büküç parmak hesabıma uysun faraziye bi depresyon isterim bi japanım olsun koyver gitsin lehçe bende kalsın zihnim viraja girmiş boşver n'olur vizör bayrak olsun asılsın faturalı bi depresyon isterim pankartını ben taşıyayım en önde gideyim ama uygun adım atmayayım n'olur döneç çağrı teraneme uysun ..
  4. .. Yedinci beden rüyalarında semboller, formlar yoktur. Var olan formsuzdur. Ses yoktur, sesi olmayan vardır; mutlak sessizlik hüküm sürer. Bu rüyalar mutlaktır ve sonsuzdur. Yedi bedenin her birinin kendine özgü rüyaları vardır. Fakat rüyaların bu yedi boyutu bile, yedi tip gerçeği anlamaya engel oluşturabilir. Fiziksel bedeniniz gerçek olanı tanır ve onun rüyasını görür. Yemek yemeniz gerçekliktir. Fakat acıkmışken rüyanızda yemek yediğinizi görmeniz gerçek değildir. Rüya, gerçek yiyeceğin yerine geçmiştir. Fiziksel bedenin de kendine özgü gerçeği ve rüyaları vardır. Fiziksel beden bu iki farklı şekilde de işler ve bu iki ayrı işlev birbirinden çok farklıdır. Siz merkeze yaklaştıkça ya da içine girdiğiniz beden yükseldikçe, rüya ile gerçek birbirine daha bir yaklaşır. Tıpkı bir çemberin sınırlarından merkeze doğru uzanan çizgilerin merkez noktasına doğru birbirine yaklaşması gibi. Benzer şekilde, fiziksel bedeni, bir çemberin üzerinde düşünürsek, onun rüyaları ile gerçekleri biribirinden son derece uzak noktalardadır. Onun rüyaları yalnızca fantezilerdir. Eterik bedende bu mesafe o kadar fazla değildir. Gerçek ile rüya birbirine yaklaşmıştır. Bu yüzden ikisini ayırmak güçleşir. Fiziksel bedende neyin rüya neyin gerçek olduğunu kesinlikle bilirsiniz. Yine de eterik rüyalarda bu fark anlaşılır. Yaptığınız eterik yolculuk gerçekse, bu siz uyanıkken olur. Farkı anlamak için eterik bedende uyanmanız gerekir. Eterik bedende uyanık kalabilmenin yolları vardır. Japa/bir mantranın tekrarlanması gibi içsel metotlar dış dünya ile bağlantınızı keser. Uykuya dalarsanız, sürekli tekrarlamalar hipnotik uyku durumu yaratır. İşte o zaman rüya görmeye başlarsınız. Ancak Japa sırasında uyanık kalırsanız gerçeğin de farkındasınız demektir. Üçüncü beden astral ile bu farkı anlamak daha güçleşir. Çünkü gerçek ile rüya birİbirine iyice yaklaşmıştır. Yalnızca astral rüyaların değil, gerçek astral bedenin farkına vardığınızda ise ölüm korkusunu aşarsınız. O sınırdan sonra insan, ölümsüzlüğünün farkına varır. Ama astral deneyim gerçek değil de rüya ise, o zaman sizi büyük bir ölüm korkusu sarar. Gerçekle rüya arasındaki farkı kesin olarak anlamanıza yarayacak olan nokta işte budur: Ölüm korkusu. ..
  5. .. Altıncı, yani kozmik bedende, bilinç,bilinçaltı, madde,zihin eşiğini aşarsınız. Ortada hiçbir belirginlik kalmaz. Altıncı bedenin rüyaları kozmos hakkındadır. Bilinçlilik eşiğinden öteye geçtiğinizde bilinçsiz dünya da bilinçli hale gelir. Artık her şey canlı ve bilinçlidir. Madde dediğimiz şey bile artık bilinçliliğin bir parçası olur. Altıncı bedende kozmik mitolojinin rüyaları görülür. Kişisel olanı, bilinci, zaman ve mekanı aştınız ama dil hala vardır; bir şeylere işaret eder, bir şeyleri gösterir. Altıncı tip rüyalarda Brahma'nın, Maya'nın teorileri, teklik ve sonsuzluk teorileri deneyimlenir. En yüce sistemleri ve dinleri yaratanlar bu kozmik boyutta rüya görenlerdir. Altıncı zihnin rüyaları varoluş rüyalarıdır, olmayış rüyaları değildir. Pozitif varoluş yaşanır. Yine de bir olmayış korkusu mevcuttur. Zihin ve madde birleşmiştir, fakat varoluş ile olmayış, olmak ile olmamak hâla ayrıdır. İşte sonuncu engel budur. Yedinci, yani nirvanik beden ise pozitifin ötesine, hiçliğe sıçrar. Onun kendine özgü rüyaları vardır. Bunlar varolmayış, hiçlik ve boşluk rüyalarıdır. Evet arkada bırakılmıştır. Artık hayır bile hayır değildir; hiçlik hiçbir şey demek değildir; hiçbir şey daha da sonsuzdur. Pozitifin sınırları olması gerekir, o sonsuz olamaz. Yalnızca negatif sınırsızdır. ..
  6. .. Astral Alem'de, Çeşitli Uğraşı Konuları Yaşamı boyunca nefsani amaçlarla iş güç peşinde koşmaktan başka bir şey düşünmemiş olan inssan için spatyom, önceleri, biraz sıkıcı gelecektir. Bu hal, özellikle, parayı sırf paranın kendi hatırı için sevmek gibi huy edinmişse, daha belirgin olacaktır. Bu türden bir insanın, spatyomda gerçekten mutlu olabilmesi için, daha başka şeylere alâka duyması gerekecektir. Ancak, eğer bir insan yaşamı sırasında müzikten hoşlanıyorsa, bu takdirde ölümünden sonra da hoşlanacak ve önceden tatmin edememiş olduğu özlemini gidermek için bir çok fırsata kavuşacaktır. Müziksever kişi isterse, vaktinin tümünü dünyanın üretebileceği en iyi müziği dinlemekle geçirebilir. Mesafeler artık bir engel oluşturmaz: Bir süre için Londra'daki bir Opera'yı dinleyebilir; sonra, en çok bir dakikalık bir gecikme ile New York'daki, ya da Avustralya'daki bir başka icraatı dinliyor olabilir. Eğer yeniden enkarne olmamışlarsa, geçmişin büyük müzisyenleri ile karşılaşabilir. Fizik dünyadaki müziğin, Astral Alem'in daha suptil maddesinde oluşturduğu görkemli düşünce formlarını görebilir. Yaşamı sırasında herhangi bir müzik aletini çalmamasına rağmen, bundan böyle hayâl gücü ile müzik üretebilir. Fizik dünyada, güzel müzik parçaları tahayyül edebilen, ancak işin tekniğini bilmediğinden ötürü meramını ifade edemeyen birçok insan vardır. Bu türden bütün insanlar astral alemde gerçekten de kıskanılacak durumdadırlar. Çünkü, kendilerine ilişkin doğal özlemleri, tamamen fizik aleme ilişkin şartların yardımına bağlı olmayan nesnelere yöneliktir. ..
  7. Astral alem Ruhsal Alem'in bir parcasıdır. Astral alem, aşağı seviyedeki uzantılardan en yüksek kademelere kadar, birçok değişen derecelerde tezahür eden tek bir Yaşam'dır.. Silver Birch Yüksek Rehber Ruh ..
  8. .. Fizik bedenlerimiz uyurken, bedenlerimiz astral seviyede faaliyet gösterir ve orada ölmüş olan arkadaşlarımız ve de akrabalarımızla karşılaşırız. Bu kişileri gündüz saatlerinde unutmaya çalışmak çok saçmadır. Çünkü her yandan bizi kuşatmış durumdadırlar. Ayrılığın tek nedeni, bilincin kısıtlılığıdır. Geceleri ne yaptığını hatırlayan insanların çok az sayıda olması, ne yazık ki çok bakımdan üzücüdür. Eğer insanlar bunu hatırlayabilselerdi, ölüm denilen hâl onları çok daha az endişelendirirdi. Cehennem ve ebedi cehennem azabı ile ilgili olarak ortalıkta dolaşan kötü söylentiler de insanlar üzerinde, çocuk masallarındaki cinn'lerin, yetişkin bir insanın üzerinde yaratacağı etkiden daha fazla bir etki/tesir/ tılsım oluşturmazdı. Şu hususu çok az kişi fark etmektedir ki; fizik dünyada insanlar, vakitlerinin çoğunu bir büroda, bir dükkânda, tarlada ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler varsa; onların adına yiyecek, içecek ve giyecek almak için para kazanmak zorunluluğu olduğundan istemediği, ve seçmeyecek olduğu belirli bir işte geçirmektedir. Belki de bunu çok az insanın farketmesi daha hayırlıdır. Aksi takdirde, hepimiz birden büyük bir hoşnutsuzluk duyacak bu da evrimimiz için bir engel oluşturacak ve her yerde sorun yaratacaktı. Sadece bazı şanslı kimseler en sevdikleri işi yaparak yaşamlarını kazanmaya muktedirdirIer. Bir ressam ya da bir müzisyen, kendisine bir servet kalsa dahi gene de kendi çalışmalarına devam eder. Çünkü, genellikle, onun işi kendisinin bir parçasıdır ve onun zevki haline gelir. ..
  9. o.. ve çevresinde gezinen gölgeler.. ..
  10. Waw.. walla bravo.. tebrikler.. kaç düşman öldürmüş benim vaşi erkeem.. kahraman solcır..
  11. .. ENFAL VE MÜ'MİN VE MUAFİYYET.. KUR'AN ENFAL: 8/1 Yes'elûneke ‘anil'enfâl, kulil'enfâlü lillâhi verresûl, fettekullahe ve aslihû zâte beyniküm ve etî’ullâhe ve resûlehu in küntüm mü'minîn Sana ENFÂL' den ve taksiminden soruyorlar, de ki enfal'in taksimi Allaha ve Resulüne aid, onun için siz gerçekten mü'minlerseniz Allahdan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin, Allaha ve Resulüne ıtaat edin ELMALILI HAMDÎ YAZIR TEFSİRİ: "Resûlüm sana ENFAL'den suâl ediyorlar. Ahkâmını/hikmetini ve insanlar üzerindeki hükm ve hakimiyetinin aslını soruyorlar. De ki ENFAL, Allah ve Resûlünündür. Ya'ni ENFAL hakkında hüküm vermek Allah'a mahsustur. Burada kimsenin reyi yoktur. Allah nasıl emr ederse, Resulullah onu öyle tebliğ ve icra eder. Binaenaleyh sadece Allah'a ittika/yaslanı/ takva ile sâlih amel ediniz. Allah'ın gadabına sebeb olacak hallerden sakınıb korununuz ve aranızdaki BEYT/AÇIKLIK/ MESAFE' yi ISLAH ediniz. Bunları yapabilmek için de Allah'a ve resûlüne itaat ediniz. Eğer mü'min iseniz böyle yaparsınız. (kişisel rey/görüş/fikir/hükm'ünüz ile bunu oluşturma gücünüz/hakkınız yoktur!) Zira mü'minler, ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman ya'ni mücerred/soyut "Allah" ismi celâli söylendiği, sıfatından hiç bahs olmaksızın ve ef'alinden hiç bir şey gösterilmeksizin yalnız "Allah" denildiği zaman kalbleri oynar-kalblerini ümid, rahmet ve şevk-ı muhabbetle müterafık/ birlikte olan celâl-ü azamet mahafeti/ korkusu istilâ eder/sarar. Ve üzerlerine onun âyetleri TILÂVET edildiği vakıt iymanlarını artırır-esbab ve delâili ilm-ü amel arttıkça iyman-ı tahkikî inkişaf eyler, yakîn ve itmi'nanları ziyadeleşir. Ve ancak rablarına karşı tevekkül ve i'timad eylerler-başkasına değil, ancak Allah'a tevfizi/ işlerini Allah'a havâle etmeyi umur/bir emir kabul ederler. İşte bunlar-bu sıfat ile muttasıf olanlar- yok mu? Hakkan mü'minler ancak bunlardır. Hakikatte mü'min diye ancak bunlara denir. Zira hem kalbleri, hem kalıbları ile mü'mindirler. Bunlar için rabları indinde yüksek yüksek dereceler ve büyük bir mağfiret ve kerîm bir rızk, aded ve müddeti tükenmez, zarar ve fenası ve derd-ü belâsı bulunmaz, hayr-ı mahz olan bir ni'meti maksume vardır ki iyman ve amelin asıl ecri bunlardır." ..
  12. köle'nin milâdı* yeni hilâl vaktiydi casus ardarda gelen düşmanlıkların sonucuydu dulun gününde ve yapışık mensubun kapsama alanında ki orası yemen alacası işte metâl plate salt okur bellekte köleye hakları açıklandı ama şimdi o ne yapsın? (bi ara not: implant vs.) belki sofra'da morf' absurd icab nedeni ile peki diyecektir diyecektir de o derin sularda hâkim gezen destroy-ya krallık'ın iptâl kararı! işte o parlak yüzeyde lock' ile köle; milâd-ı/yasak olan-ı ustasının haykırışları ile eda eder apaçık ve pek çok açık kevser moortip (*pek çok ölümler üzerine bir not..) ..
  13. .. ASTRAL: Yunanca : Astron'dan Latince : Astricus'dan Almanca : Sternen İngilizce : Astral Fransızca : Astrale Arapça : İlm-i Nücumî Türkçe : Yıldızsal Bu kelime, Türkçe'de bilhassa Metapsişik konusunda, teknik bir kelime olarak kullanılır. Gizli İlimler/Okültizm ve Teozofi doktrininde çok özel anlamda kullanılmıştır. Bunların en önemli ikisi: -Astral Plan -Astral Beden deyimleridir. ** ** SPATYOM/SPATIUM/MAHLUL BÖLGESİ: Dünyamızın dışında kalan ve ölümü müteakip dünya varlıklarına kapılarını açan âlem de, daha yüksek ve ince tertipte bir madde âlemidir. Ve ruh dünyaya olduğu gibi oraya da ancak maddi vasıtaları ile intikal eder. Biz dünyamız dışındaki bu âlemleri dünyadan ayırabilmek için nispî olarak; Spatyom (Lâtince: Spatium) kelimesiyle adlandırmak istedik. Esasen bazı klâsik eserlerde de bu kelime bu mânada kullanılmıştır. B.Ruhselman ** ** Spatyom Astral Seviyesi ve Özellikleri Astral Alem, duygular ve hayaller alemidir' ; bildiğimiz herhangi bir gazdan daha suptil olan ve birçok yoğunluk derecelerini kapsayan bir maddeden oluşur. 'Astral beden: duyguları taşıyan araçtır. Duygular, astral maddenin vibrasyonlarınca hasıl edilirler. Yüksek duygular (sevgi, şükran, diğerkamlık ve benzerleri) duru-görü sahiplerine suptil maddenin vibrasyonları olarak görünürlerken, aşağı duygular (açgözlülük, kıskançlık, haset, nefsani sevgi/sevda/ihtiras, gurur, vs.) nispeten daha kaba ya da yoğun maddesinin vibrasyonları olarak görünürler. İnsan, ölmeden önce ne ise, öldükten sonra da o olacaktır. Şu farkla ki, sadece fizik bedensiz olacak ve fizik dünyanın sınırlamaları bulunmayacaktır. Erdemleri ve kötü tarafları aynen kalır, fakat astral bedenin narin ve akışkan/seyyâl mahiyetinden/quality dolayı, bunlar, büyük iyilik ya da kötülük güçleri haline gelirler. Böylece, fizik seviyedeki küçücük bir zıddiyet hissi astral alemde sırf nefrete dönüşür ve böylece her iki taraf için de hoş olmayan sonuçlar yaratır. Öte yandan, en hafif bir fizik sevgi hissi, karşılıklı bir sevgi akışına yol açar ki, bu da şaşılacak derecede bir uyum ve barış atmosferi yaratır. Astral alem hayaller alemi olduğu için, orada, fizik alemde olduğu şekilde vaktin ya da emeğin harcanmasına gerek yoktur; her şey (giysi, yiyecek vs.) düşünce ile oluşturulur. Orada yaşam, uzun bir tatil şeklinde geçirilebilir. Kendimizi, gerçekten de neyi yapmayı arzu ediyorsak ona adayabilir, ve kişisel uğraşlar­la canımızın istediği kadar ilgilenebiliriz. Çalışmaya ayıracak zamanın bulunamaması ya da zayıf bir görme gücünün ya da yorgun bir bedenin (astral bedende, yorulabilen hiçbir unsur/element yoktur) fizik sınırlamaları gibi daha fazla bilgi edinmekten bizi alıkoyacak hiçbir engel kısıtlama mevcut değildir. ..
  14. .. Beşinci, yani spiritüel beden kişisel boyutun ve zaman boyutunun sınırlarını aşar. Artık sonsuzluktasınız. Rüya sizin değil, tüm varoluşun geçmişi hakkındadır. Geleceği kapsamaz. Bütün mitolojiler bu beşinci bedenden kaynaklanmıştır. Hepsi aynıdır. Semboller değişiktir, öyküler biraz farklıdır ama ister Hıristiyan, ister Hindu, ister Musevi ve ister Mısır miti olsun birbirleri ile paraleldir. Dünyanın nasıl yaratıldığını anlatanlar temelde birbirinin aynıdı Örneğin: büyük tufanın öyküsü dünyanın her yerinde mevcuttu. Bu tufanın izleri ve kanıtları yoktur ama mitolojilerde yer alıyor. Beşinci zihinde, yani spiritüel bedende onun kayıtları var. Bu zihin büyük tufanı rüyasında görebiliyor. İçinizin derinliklerine indikçe, rüyalarınız daha da fazla gerçeklik kazanır. Fiziksel rüyaların da kendi gerçeklikleri vardır ama bu kadar gerçek değillerdir. Eterik daha gerçektir; astral ise ondan daha da fazla gerçektir. Zihinsel gerçeğe yaklaşır ve sonunda beşinci bedende rüyalarınız tümüyle gerçekçi olur. Gerçeği bilmenin yolu budur. Buna rüya adı vermek doğru değildir. Yine de rüyadır; çünkü objektif gerçek yoktur. Kendi içinde objektiftir ama sübjektif bir deneyimdir. Beşinci bedenlerini gerçekleştirmiş iki kişi birlikte rüya görebilir. Beşinci bedenden önce bu mümkün değildir. Normalde ortak bir rüya görülemez ve fakat beşinci bedenden sonra çok sayıda insan aynı rüyayı görebilir. Rüyalar böylece -bir anlamda-objektif hale gelir. Kıyaslamalar yapılabilir. Beşinci bedenle rüya gören pek çok insanın aynı mitleri bilmelerinin nedeni budur. O mitolojileri yaratan tek bir kişi değildir. Belirli ekollerin ve geleneklerin ortak çalışması ile ortaya çıkarlar. Böylece, beşinci tip rüyalar çok daha gerçekçidir. İlk dört tip kişisel olduklarından bir anlamda gerçek değildir; ikinci bir kişi tarafından paylaşılamaz; fantezi ya da gerçek olup olmadığı kanıtlanamaz. Fantezi sizin ürettiğiniz bir şeydir. Rüya ise varlığının farkına vardığınız bir deneyimdir. Derine indikçe rüya daha inanılır olur, daha az hayal gücü içerir. Daha objektif, daha gerçek olur. Bütün teolojik kavramlar beşinci beden tarafından yaratılır. Dilleri, terminolojileri, kavramları farklıdır ama temelde aynıdırlar. Onlar beşinci beden rüyalarıdır. ..
  15. .. Astral plân; beşerin başlıca savaş alanı ve onun en yoğun duygu/hiss sahasıdır. Mental duygu -ezoterik anlamda- onun için henüz bir ihtimâlden ibarettir. Astral Beden, beşerin en şiddetli vibrasyonunun merkezi olup, bu vibrasyonlar onun fizik plândaki faaliyetlerinin güçlü bir sebebidir. Hâl-i hâzır da astral plâna ait devalar (varoluşun sonsuz döngüsüne tabi ve duyular dışı varlıklar) beşerin yaptıklarını ve söylediklerini büyük çapta kontrol ettiklerini ve beşerin evrim hedefinin- şu andaki hedefinin- kendisinin, yani gerçek egonun ya da düşünürün dominant tesir haline gelebilmesi için, kendisini onların / devaların kontrolünden kurtarmak olduğunu eğer beşer idrak edebilseydi, daha açık ve seçik olmak ve dolayısiyle de bu hususu açıklamak için şöyle diyebiliriz: Duygular bedenini oluşturan, küçük elemental varlıklar ile (vibrasyon benzerliği vasıtasiyle) irtibatlı olan ve ona ahenkli ve pozitif güçteki bir Astral Beden veren, herhangi bir evrimleşen Deva'nın pozitif hayatı, henüz beşeriyetin büyük bir kısmını gerçekten kontrol altında tutmaktadır. Beşer, çoğunlukla arzuları ile güdülerinin onu teşvik ettiği şekilde hareket eder. Eğer sözkonusu evrimleşen Deva, (Oldukça gelişmiş bir beşerin durumunda olacağı gibi, yüksek bir seviyeden ise, vibrasyon yüksek olacak ve arzular ile güdüleriyi ve egzoterik açıdan doğru olacaktır. Her hâl-ü kâr da, eğer beşer onlar tarafından kontrolo ediliyorsa, henüz Deva tesiri altında demektir ve kendisini kurtarmak zorundadır. Eğer Deva hayatı düşük bir seviyeden ise, beşer de aşağı seviyeden ve kötü güdüler ortaya koyacak ve arzuları çirkin mahiyette olacaktır. DJWHAL KHUL
  16. .. KITA Cömerdin avucu akçesiz kalınca kapısının kapanmasını züğürtlüğüne say; cimrinin kapısını örtmasi de akça dağarcığının başını bağlamak içindir. HİKÂYE Hatem'e sordular: "Senden daha cömert bir kimseyi gördün mü?" "Evet," dedi. "Bir gün öksüz bir çocuğun evine inmiştim. On beş koyunu vardı. Hemen birini kesti, pişirerek önüme getirdi. Koyun kebabının bir parçası hoşuma gitti. Yerken, 'kebabın bu parçası pek tatlıdır,' dedim. Çocuk dışarı çıktı. Bütün koyunları birer birer kesmiş, hoşuma giden yerlerini pişirmiş ve tekrar önüme getirmişti. Ben bu hali bilmiyordum. Atıma binmek üzere dışarı çıktığım zaman, evin dışında pek çok kan akmış olduğunu gördüm. 'Bu nedir?' diye sebebini sordum. Çocuğun bütün koyunları kesmiş olduğunu söylediler. Onu ayıplayarak: 'Niçin böyle yaptın?' dedim. Cevap verdi: 'Nasıl olur da ben senin hoşuna giden bir şeye malik olayım da onda kıskanç davranayım? Bu araplar arasında çirkin huyluluk olur.' " Sonra Hatem'e sordular: "O ikramın karşılığında sen ne verdin?" "Üç yüz baş kızıl tüylü deve ile beş yüz koyun verdim." "O halde sen ondan daha cömertsin." dediler. Hatem şu cevabı verdi: "Ne kadar uzak! O nesi varsa verdi. Halbuki ben, birçok varlıklarımın ancak az bir kısmını verdim, fazlasını veremedim." KITA Yarım ekmeği olan bir yoksulun, bunun tamamını evindeki misafirlere ikram etmesi; cihan şahının kendi hazinesinden yarısını bağışlamasından daha üstün bir harekettir. HİKÂYE Şairin biri bir menfaat umudu ile Maani Zaide'nin kapısına geldi. Bir kaç gün orada dolaştı. İçeriye girme imkânı bulamadı. Nihayet Maan'ın bahçıvanından iltimas diledi. Efendisi bağa gelip de havuz başına oturduğu bir zamanda kendisine haber vermesini rica etti. Beklediği vakit gelmiş, bahçıvan da şaire haber vermişti. Şair, aşağıdaki beyiti bir tahta parçasına yazarak suya attı: BEYİT "Ey Maan'ın cömertliği! Sen gizlice ona dileğimi söyle; Benim için senden başka yardımcı yoktur." Tahta parçası Maan'ın önüne gelince; onu sudan çıkartmalarını emretti. Üzerindeki yazıyı okudu ve şairi yanına çağırdı. Yüz bin altın verdi. Tahta parçasını oturduğu minderin altına koydu. İkinci gün, tahtayı minderin altından çıkararak tekrar okudu. Yine şairi istedi. Yüz bin akçe de bu sefer ihsan etti. Üçüncü gün, aynı surette hareket etti. Şair bu halden korktu. Olmaya ki verdiği caizelerden pişman olur da geri ister diye düşünüyordu. Nihayet kaçtı. Maan, dördüncü gün tekrar tahta parçasını dışarı çıkardı, şairi yanına çağırdı fakat bulamadı. Dedi ki: "Hazinemde bir tek altın kalmayıncaya kadar ona bazı ihsanlarda bulunmak, benim cömertliğimin zimmetimde bir borçtu. Fakat ne çare ki, ihsanları adamın havsalası kabul etmedi." KITA Kerem sahibi kimdir? O kimsedir ki, dilenci onun kapısında gönlüne sığacak derecede umut besleye. Halbuki o ihsan elini açar, o kadar bağışta bulunur ki, dilencinin himmetinin havsalasına sığmaz. ..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.