İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
.. ve yanına..
-
GÜNAYDIN
bi bakarsınız.. gardırop'umuzdan ve yeni bi günde uslu kılıklar görünür.. ..
-
UTOPIA / THOMAS MORE / DİN
İşçiye gelince, nedir işçinin kaderi? Bugün için verimsiz, kısır bir işin altında ezilmektir ve yarın için beklediği de yoksulluk, dilencilik içinde geçecek bir ihtiyarlıktır. Aldığı gündelik, günlük ihtiyaçlarını karşılamaya asla yetmez. Nasıl kazancından bir parçasını bir yana ayırsın da, yaşlı günlerindeki geçimini sağlayabilsin? Soylu adı verilmiş kimselere, altınlar ve elmaslar içinde yaşayanlara, aylaklar ya da süsten geçinenlere, bu hoş keyifleri körükleyerek beslemekten başka işleri olmayan bu insanlara, bol keseden varlık dağıtan böylesi toplum haksız ve nankör bir toplum değil de nedir? O toplum ki, kendini asıl yaşatan çiftçinin ve kömürcünün, arabacının, marangozun, işçinin dertleriyle kaygılanmaz, hiçbirine acımaz. O toplum ki, insafsız bencilliğinin içinde, daha fazla iş, fazla çıkar sağlamak için, emekçi insanların gençlik gücünü kıyasıya harcarlar; zavallılar yaşlandılar hastalandılar mı, ellerinde avuçlarında bir şey kalmadı mı, iş başında sabahladıkları günler, gördükleri önemli bunca iş unutulur, tüm bunlara karşı toplumdan gördükleri ödül açlıktan ölmektir. Dahası var. Zenginler her gün yoksulların gündeliklerini kıstıkça kısarlar. Bunun için yalnız hilelere başvurmakla, kalmaz, yasalar çıkarırlar. Devletin en yararlı insanlarına böyle davranmak çok açık bir adaletsizliktir diyeceksiniz ama, zenginler bu canavarlığı yasalar yolu ile bir adalet kılığına bürümüşlerdir. İşte bu nedenle, bugünün gösterişli devletlerini gözden geçirince, bunlar içinde benim gördüğüm tek olgu şudur aldanmıyorsam: Zenginler Cumhuriyet, halk egemenliği gibi parlak sözler altında yoksulların kuyusunu kazıyorlar. Türlü düzenler ve akla gelmedik yollarla bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar: İlk sağlamak istedikleri ise, kimi az kimi çok haksızlıkla elde edilmiş serveti dünya durdukça dokunulmaz bir mülk haline getirmek, ikincisi yoksulların açlığından, bedenlerinden yararlanmak üzere onları yok pahasına çalıştırmaktır. İşte, zenginlerin devlet adına, dolayısıyla yoksullar adına başvurdukları bu dolaplar, çıkar yasalarını oluşturmuştur. Bununla beraber, doymak bilmeyen bir hırsla toplumunun mutluluğunu, huzurunu sağlamaya kafi gelecek nimetleri aralarında paylaşan böylesi kötü ve vicdansız insanlardan oluşmuş grup, Utopia'lıların mutluluğuna kavuşmaktan çok uzaktadırlar. Utopia'da cimrilik asla barınmaz. Çünkü Utopia'da paranın yeri yoktur. Para ortadan kalkınca, bir çok acıların kaynağı kurumuş, nice cinayetlerin kökleri sökülmüş olmuyor mu? Kim bilmez ki, yalanın- dolanın, haksızlıkların, soygunların, kavgaların, kargaşalık ve ayaklanmaların, cinayetlerin ve ihanetlerin, zehirlenmeler ve bu denli cezalar ile ödenen suçların para ile birlikte ortadan kalkacağını? Para ile birlikte korkular, kaygılar, kuşkular, uykusuzluklar da insanların yakasını bırakacaktır. Parasızlıktan doğuyor sanılan yoksulluğun ta kendisi bile, para yok olunca, yok olacak. Bunun apaçık kanıtı da şudur: Diyelim ki, bir kıtlık yılı oldu, binlerce insan korkunç açlıktan kırıldı. Elimle koymuş gibi bilirim ki, o kıtlık yılının sonunda şu zenginlerin ambarları aranacak olsa, çuvallar dolusu zahire bulunur. Bu zahire vaktinde açlıktan bir deri bir kemik kalmışlara dağıtılsaydı bu zavallılar Tanrı'nın insafsızlığına ve toprağın cimriliğine kurban gitmezlerdi. Görüyorsunuz para olmazsa herkesin geçimi kolayca sağlanabilir. Bizlere mutluluğun kapısını açmak üzere sunulmuş bulunan ve Tanrı adına kutsal bir şeymiş gibi öne sürülen bu altın anahtar, esasında bütün kapıları kapatmaktadır. Zenginler bu gerçekleri bilmezler mi? Bence çok iyi bilirler. Bilirler ki, bir sürü yararsız ıvır zıvır biriktirmektense, iyi yaşamak için gerekli şeylerden yoksun kalmamak daha iyidir; çuvallarla altına boğulmaktansa, kaygulardan ve dertlerden uzak kalmak çok daha özlenir bir şeydir. Bana kalırsa insanoğlunun hem kendi çıkarı, hem İsa yoluna girmek için çoktan Utopia devleti yasalarına uyması gerekirdi. Çünkü, Tanrı’nın bilgeliği, insanların iyiliğinin nerde olduğunu bilmez olamazdı ve herhalde tanrısal iyiliği ile onlara iyiliğin ve doğrunun ne yanda olduğunu haber vermişti. Ne var ki, insanın kendini bu denli beğenmişliği, bütün ahlaksızlıkların kaynağı olan o hayvanî tutkusu, dünya halklarının doğru olan yola girmesine engel olmuştur. Kendini beğenmiş o adam, mutluluğunu kendi rahatlığı üstüne değil, başkalarının acıları üstüne kurar; ezeceği, köle gibi kullanacağı insanlar olmazsa ve mutluluğunu başkalarının yoksulluğu üzerine kuramazsa, mülkünü- malını ortaya serip yoksulların bellerini bükmeyeceğini, umutlarını kırmayacağını bilmezse, o Tanrı olmayı bile istemez. Kendini beğenmek öyle bir cehennem yılanıdır ki, insanın yüreğine sinsice süzülüp girer, onu zehirleyip gözünü kör ederek, daha güzel bir hayata giden yoldan saptırır onu. Bu sürüngen, insanların öylesine içine işler ki, onu koparıp atmak kolay olmaz. Bu size anlattığım devlete, bütün dünya memleketlerinin kavuşmasını candan dilerim. Ne mutlu Utopia halkına ki, böyle bir devleti bulmuşlar. Yarattıkları kurumlar onlara parlak bir uygarlık sağlamakla kalmamış, eğer aklım beni aldatmıyorsa, onlara sonsuz bir varlık da sağlamıştır. Çünkü Utopia'da her türlü gözü doymazlık ve ayırımcılık tohumları onlara bağlı bütün kötülüklerle birlikte sökülüp atılmıştır. Böyle olunca devlet te, bunca güçlü ve mutlu ülkeleri yıkan iç kavgalardan uzak kalmıştır. Yurttaşlar kendi içlerinde bu kadar sağlam dayanışmayla birbirine bağlı olunca, böylesine bir birlik kurunca, devlet dışarıdan gelecek tüm tehlikelere rahatça karşı koyabilir. Böyle bir devleti yabancı kralların ele geçirmek istemesi boşunadır. Utopia'ya karşı bunu deneyenler çok oldu ve her seferinde yenilgeye uğradılar." Raphael hikâyesini bitirince, Utopia'lıların savaş sistemleri, dinleri, törenleri, yasaları, töreleri ve kurumları üstüne bir hayli düşündüm. Bunların çoğu olmayacak şeylermiş gibi göründü bana. Asıl şaşırtan ise, bu garip devletin, parasız pulsuz ortak yaşama düzeni oldu. Böylesi bir ortaklık para ile birlikte, devletin şanı şerefi sayılan soyluluk ve yücelik gibi parlak, görkemli bütün üstünlükleri kökünden atıyordu. Bununla beraber, konuşmaktan yorgun düşen Raphael'le tartışmaya girmedim. Söylediklerine aykırı olan fikirlerimi hoş karşılayacağından emin değildim. Onunla tartışmaya giren başkalarına nasıl çattığını hatırladım. Ona kalırsa bu kimseler başkalarının görüşlerinde sakatlık görmezler ise, aptal sayılmaktan korkan kişilerdi. Bu nedenlerle ben de Utopia'lıların devletini ve Raphael'in bütün bu anlattıklarını övdüm, sonra elinden tutup onu sofraya götürdüm: "bir başka zaman bu konu üzerinde daha uzun konuşuruz." dedim. İnşallah günün birinde bulurum bu fırsatı. Gerçi dünya işlerini iyi bilen bu bilge kişinin söylediklerini tamamen kabul edemem ama şunu da saklamayacağım ki, Utopia devletinin birçok özelliklerini şehirlerimizde görmeyi isterdim. Bir umuttan çok bir dilektir bu. İşte Utopia adasının yasaları ve kurumları üstüne Raphael Hythloday'in öğle sonrası konuşması böyle sona erdi. UTOPIA Thomas More Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları
-
Simin İçin... (◕‿-)
.. simineee eğitim aşamasında.. ..
-
Simin İçin... (◕‿-)
.. hani va ya.. "üskünüm" jale.. işte o.. üskünüm.. işte bu.. yani.. kimpilir.. kipariye bilir.. gibi.. teşbih yaptım.. istiare felân.. yakındır ya.. admin'im de istirahate yollucak kimin.. bendenisi.. ya işte.. jale.. ..
-
Simin İçin... (◕‿-)
.. sn örtmenim.. bi baksanıs a.. alnımda kan va mı? alnı kan bişi oldu şakirtinis.. alınkan bişi oldu.. niçün acıba? merektayım ve jale.. bi alnıkan herif versiyonu.. ..
-
Simin İçin... (◕‿-)
@@Radya büle mi? bağyan.. sis nereden övrendinis büle.. bahset basmıyı.. olmuyo ama.. jale.. ..
-
Simin İçin... (◕‿-)
.. ..
-
Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- Simin İçin... (◕‿-)
.. tamam muallimanımımıs.. vahy.. vahy.. not: fena yakılandık.. bu cevap ile sıyırdık mı aciba.. mübhem bi durum.. muallakta kalim bare.. he.. bi pasta felân takdim etsem örtmenim.. gömesten gelir misimnis? ..- Simin İçin... (◕‿-)
.. ne diyim şinçi ben.. bare peki diyim.. o saman kafka felân çıkmasmış.. jelenka çıkıbilir emme.. belkim.. selâm.. not: şindi baktım.. aklımda sapıtık kalmış.. düzelti yorum: jesenka ..- GuNuN SoZu (SeNCe)
.. iyi işler yap hatırlanmaz. yanlış iş yap unutulmaz. sen kimsenin yapamaz dediğini yap, çünkü söylemeselerde akıllarından çıkmaz. Leo Tolstoy ..- #DirenODTÜ
amanin yaw.. iyimse mi? kıyametin kopuyo olması mı? yoska @@irinçköl efendim.. bu didiginiz da mı beter.. o saman koşalım belabelce de. nuh olalım.. simülasyonu yane.. kesilmiş oduncukladan topluyalım.. sona kereste felân yapılım.. sona fülk yapılım.. filika yapılım.. heyvanat diyip geçmeyip.. hepücünü toplayalım.. tufana hasırlık yapabiliciğizdir.. koş @@irinçköl.. ..- #DirenODTÜ
.. bi hatalı anlama olmuş olubilicektir.. şöyle söylenmiş olubilir: "kıyamet kopunca, ağaçlar yerlerinden sökülecek.." bundan şunu anlıyoruz.. çıkarım yapabiliriz yane ki; bi istidlal; belkim de kıyamet kopmaktadır.. ondandır.. kim bilir.. ..- Yorumsuz
kıl üzerine.. evrim aşamalarından biri; "convert jaw" dır.. hani bilgilensin fanlarım kabilinden.. tebligatımı yapmış bulundum.. mutlu ve de gururluyum.. bahtiyâr'ım.. mercy.. not: özür dilrim.. arabcasını yazmayı unutmuşum efendim.. "tahvil-i ticarî" ..- Yorumsuz
.. kıl üzerine, evrim aşamalarında bi boyut; "convert jaw" dır.. hani bilgilensin fanlarım kabilinden.. tevazu ilen tebliğ ettim.. algışlarınızı duyar gibiyim.. mercy.. ..- Şu Anki Durumunu Smileyle Belirtme
.. ööle bekleyen bi kedicik.. minik.. neyi bekliyo aceba.. kiplik tamam da; san nedir.. kim bilebilir.. ..- Yabancı Dizi Önerir misiniz?
.. orada burada gezip abuk subuk lakırdılar ediyorkene bazen "borç ödeme günü" nden bahsediyordum.. "yevmiddin" yane.. dîn ya da bi başka telâffuz ile; deyn -bi insanın zimmetinde olan şeyler, -ödemesi gereken borcu, -aldığı krediler, -bazen sübvansiyonlar, anlamlarına geliyor.. din günü; kişinin ona verilmiş olan emanetlerin karşılığını ödeme zamanı olarak anlaşılabilir.. kısa keseyim; ve bi önermede bulunayım bare; Yönetmen: Miguel Sapochnik Oyuncular: Jude Law, Forest Whitaker, Alice Braga Liev Schreiber, Carice van Houten Senaryo: Eric Garcia, Garrett Lerner Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu Yapım Yılı: 2010 (111 dk) Yapım Ülkesi: ABD, Kanada Orijinal Dil: İngilizce Orijinal Adı: Repo Men Filmin Özeti: Yakın bir gelecekte yapay organların üretimi mümkün hale gelmiştir. Bu sayede insanlar gerçek organ nakli olmadan da yaşamlarını sürdürebilmektedir. Öte yandan, çok pahalı olan bu yapay organları alırken yapılan anlaşma gereği, eğer ödemeler düzenli yapılmazsa firma organları geri alma hakkına sahiptir.. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. sazlar oynaşırken galaxy sarmallarında yakıcı güneş tam tepemdeydi ama ben geceyi erken getirdim ve şimdi kumlarda surf yaparcasına süzülüyorum ay ışığının akışkan çığırında ki bu bi hiçlik nehri ve boşluğunda kayıplardayım tek yoldaş izlenimler hey lassie! sırıtıp durma dişlerini göstere göstere sonuçta yolculuk bu boşlukta sürecek vakurum tabiî ve makulum ve biraz da eğitimliyim bilgiliyim de biliyorum burası bir mental gelişim bölgesi ya da akıl hastanesi ve kuralları koşulları nedir işte bu yüzden hiç kafama takmıyorum poop'unu moop'unu boş lâflarını hava atmalarını kıllıklarını senin menzilin ölüm ve mezar isteğin çekip götürmek beni histerik durumun çakmalarıyla ani ve senin tüm verdiğin sözler kararların işte bu kafa ile ve sen nerede olursan ol çevreni de kurutur birlikte mezara götürürsün senin olumsuz sözlerin ve işte bu pis pis sırıtmaların ve senin tüm ustalığın ve cesaretin sadece beyni uyuşuk bir ayyaşın içgüdüsel cesaretini tetikler bu akışkan ortamın ölüme götüren bunalımlar boşluğunda- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
"Medeniyet boyutunda, ahlâki/ethic değerler ve kültür, insanlığa; ahiret'e/sonsuzluğa/ethernity'e kadar açılmış bir kredi/ verilmiş bir borçtur/debit/loan.." Krişna üzerine kişisel yora.. ** "Gölgemiz nasıl peşimizi bırakmazsa, çevremizde bulunanlara çektirdiğimiz ıstıraplar da aynı şekilde peşimizi bırakmaz. İnsanlara karşı duyduğumuz sevgiden ileri gelen hareketlerimiz, göksel terazide en ağır çeken eylemlerdir. Eğer iyilerle düşüp kalkarsan, örnek hareketlerin ne işe yarar ki? Şu halde kötülerle birlikte yaşamaktan korkma, onları doğru yola böyle yöneltebilirsin. Erdemli kişi, hayat veren, gölgesiyle çevredeki bitkilere tazelik, serinlik ve can saçan ulu ağaca benzer." krişna ahlâk üzerine ** "düşünceleriniz olumlu olsun , çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur . sözleriniz olumlu olsun , çünkü sözleriniz davranışlarınız olur davranışlarınız olumlu olsun , çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur alışkanlıklarınız olumlu olsun , çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur . ve değerleriniz açıkolsun , çünkü değerleriniz kaderiniz olur." m. gandhi ..- UTOPIA / THOMAS MORE / DİN
.. Törenin sonunda halk ile rahip yasalaşmış bir dizi duaları hep birlikte okurlar. Bunlar hem tüm halkın hem de tek tek herkesin benimseyeceği sözlerdir. Bu dualarda, her insan Tanrı'nın kendi yaratıcı-yöneticisi, tüm iyiliklerin kaynağı olduğunu kabul eder ve bunlardan ötürü de ona şükreder. Tanrı'ya asıl şükrettikleri şey ise, kendilerini mutlu devlet ve en gerçek saydıkları dinlerinin içinde dünyaya getirmiş olmasıdır. Böyle olmakla beraber, Utopia'lılar, eğer kendi inançları yersiz ise, Tanrı'ya daha hoş gelen başka bir din varsa, Tanrı’nın bunu kendilerine sezdirmesi için yalvarır ve onun dileğine uymaya hazır olduklarını bildirirler. Ama Utopia'nın devleti ve dininden daha iyisi yoksa, o zaman da Tanrı'dan onları sürdürmesini ve tüm insanları devletin ve dinlerinin yoluna getirmesini isterler. Dinlerin bu kadar değişik olmasında, Tanrı’nın gizli bir gayesi varsa, ona da karışmazlar. Kısaca, rahat bir ölümün ardından, Tanrı’nın kendilerini hoşça karşılaması için dua ederler. Ömürlerinin uzaması yada kısalması hakkında Tanrı'ya baş vurmaktan çekinirler. Bununla birlikte, mes'ut bir yaşam ile Tanrı'dan uzun zaman ayrı kalmaktan ise, çok çetin bir ölümle seve seve, Tanrı'ya bir an evvel kavuşmayı önemli saydıklarını söylemekten kaçınmazlar. Duaları tamamlanınca yeniden yere kapanır ve sonra yemeğe giderler. Günün geri kalan saatleri oyunlar ve askerlik talimleriyle geçer." Raphael sözlerine devam etti: "Size bu devletin düzenini elimden geldiği kadar dürüstçe anlatmaya çalıştım. Bu devlet, bence yalnız devletlerin en iyisi değil, üstelik genel yarar ya da devlet ismini almaya en layık olanıdır. Çünkü başka yerlerde halkın yararlarından söz edenler, aslında kişisel çıkarlarından başka bir şeyi düşünmezler. Burada hiç kimsenin özel malı olmadığı için, hepsi ortak yarar için canla başla çalışır. Kişisel yararla halkın yararı gerçekten birbiriyle kaynaşmıştır. Diğer ülkelerde,devlet ne kadar varlıklı olsa da, kendi ambarını dolduramayan insan açlıktan ölmeyeceğine güvenemez. Bu sebebten ister istemez, memleket ve yurttaşlarından daha fazla kendini düşünür. Utopia'da her şey herkesin olduğu için, ortak ambarlar dolu oldukça, hiç kimse hiç bir şeyden yoksun kalmaz. Devletin gelirleri hiç bir zaman adaletsizce dağıtılmaz. Utopia'da ne yoksula ne dilenciye rastlanır. Kimsenin hiç bir şeyi olmadığı halde, herkes zengindir. Dünyada kaygısızca ve rahat yürekle, sevinç içinde yaşamaktan daha büyük zenginlik olabilir mi? Hiç geçim sıkıntısına düşmeden, karısının ağlayıp sızlanmalarını ve yiyecek içecek istemelerini duymadan, oğlunun yoksul kalması kızının çeyizini yapamamasından korkmaksızın yaşam sürdürmekten daha mutlu ne olabilir? Utopia'lının, kendi karısının, çocuklarının, torunlarının, torunlarının torunlarının ve gelecek tüm soyunun rahat yaşayacağından hiçbir kuşkusu yoktur. Ayrıca, Utopia devleti, tüm bu imkânlarını, hem dün çalışıp ta bugün çalışmaz olanlara, hem de bugün, bütün gücü yettikçe çalışanlar için kullanır. Böylesi haklı, böylesine eşit bir düzeni başka ulusların devletiyle oranlamaya kimlerin dili varır ki? Ben kendi hesabıma, başka uluslarda eşitlik ve doğruluğun ufak bir izini bile görüyorsam kör olayım. Bir soylu kişi, bir para babası, bir tefeci, kısaca hiçbir şey üretmeyen, devlete yararsız süs-püsler yaparak satan işsizgüçsüzler, refah içerisinde güle oynaya bir yaşam sürdürürken beri yanda bir işçinin, arabacının, demircinin, marangozun ve çiftçinin, bir lokma ekmek için, durup dinlenmeden çalışıp-didinmesi, alınteri ile, yük hayvanlarının bile zorla dayanacağı bir yoksulluk içerisinde yaşaması, hangi hakka ve hangi doğruluğa sığar? En zor işleri sessizce yerine getiren bu insanlar o kadar yararlı kişilerdir ki, hiç bir toplum onlar olmadan bir yıl bile ayakta duramaz. Böyle iken, bir hayvanın yaşam koşulları dahi onlarınkinden kat kat daha iyidir. Çünkü, hayvan onlardan hem daha az çalışır hem yiyeceği hiç de onlarınkinden daha kötü değildir. Hatta zevklerine göre daha uygundur. Üstelik bir hayvan geleceğinden hiç de kaygılı değildir. UTOPIA Thomas More Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları ..- LÜKS PASTANE'DE BERBER KOLTUKLARI
ewet.. fekat ay ile yer, ve yerdeki sen arasında.. bi deniz var.. bi maî deniz.. bi umman.. işte o bahsettiğim deniz..)- GÜZEL GÖRÜNEN NE VARSA!
ey gül! gülüşün, gönlümüze şu solgun vakitte hayat kokusu gibi geldi karanlık ve sessiz oyun bahçesi birden şenlendi de sayısız ışıklar yandı sazlar ahenkle nağmeler savurmakta bu perdeden çal değiştirme hoş geldin ..- Ahmet Taner Kışlalı (1939-21 EKİM 1999)
.. ışıklar sağında yürüsün.. ..- Yorumsuz
.. % 60!.. Aziz Nesin'e selâm olsun.. - Simin İçin... (◕‿-)
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.