Zıplanacak içerik

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. .. soruyu soran @@laptop danteli wrong bi durumdadır.. tescilli suçludur.. foreksampıl; meselâ örneğin facebook ve twitter atc. sanaldır da.. yaşam nedir? bu noktada soruyu soran.. günah'a yane başkasının postuna izinsiz girmiş bulunmaktadır.. eywahtır.. müdde-i umumiyye'ye duyurulur mercy ..
  2. .. a mystic tea presentation
  3. ifşa ediyorum! "mental tcavüzcüsü bi buzağı işkembesidir.." dedikten sonra.. fındık: bi kayıp sevda masalı mutedil mıntıka küçük ağaççığımızdır meskenli bir nebatatır incecik dallarından sepet ve fıçı çemberi yapmak mümkin olabileceği gibi meyvasını da yeriz squirrel sincaplarımız da yerler görelenin tombulu trabzonun levanteni meşhurdur bazen de diyer karadeniz melmeketlerimizden ithal etmekteyizdir şimdi konu niçün irdelenmiştir? mucib şudur; kaplumbağanın cariyesi devedikenine derd olmuştur binâenaleyh fındık hoş kokulu ve kıymatlı ancak sert kabuklu gıdadır ve bu illiyete göre de keklik yavrularını düz ovada avlamayı yeğleriz koyun ve keçi sürülerini ise sel-haneye göndeririz sepetçi dükkanına ise dalleri naklederiz fındık ile sap keklik ile keçi mugayir istimal edildiğinde haps ile mahpus ölüyü taş altına gömmek olur bi-l-ahire karga gelir "gak" der "aa! şu taşa bak" der çıkıp bakarsan taşa maazallah ayağın kayar da oturursun ma-ba'd üstü yaşa metafizik değişmiş physical bir durumsa böylesi bir değişikliği manyetik bir gecikmenin safhalarında aramak gerekir şiyirimiz: yeşil kırlar-green fields söyleylnlz bana neler gizliyorsunuz aceba ekranınızda oh! indeed? inquiring: stupe grasshopper ..
  4. İNTERLOCK şurada cevap verdi: Radya başlık Ansiklopedistan
    .. meraklısına.. pazirik'in manâsı: -magic record ya da -twisted nano-ray/twisted micro-ray teşekkürleri peşinen kabul ediyor ve "bişey değil.." diyorum.. ..
  5. .. efendim.. admin'im.. @@Nüans pek saygı duyduğum.. dahi dostluğundan derin mutluluk aldığım sevgili @@evrensel-insan'ın dahil olduğu bi konu üzerinde.. fikir beyan etmeyi yersiz bulurum.. ama hoş bi rüya olduğu belli.. bu konuyu uzatmayınız.. almanız gerekli olan cevap.. verilmiştir.. evye ye anlatıp suyu açınız akıp-gitsin işte.. merhaba..
  6. .. tarihte bugün: örtmenim efendim.. nam-ı diğer @@Radya'mıs.. ellerinisten üperim.. daim hayır-dualarınısı beklerim.. sevgili @@tülvent örtmenim.. bene dün geçemiste.. yirmi ve küsuru da var eferin verdi.. bene çok sevdi "eferin.. eferin çok iyi çalışmışın.. örtmenin seni pek hoş çaliştırmış.." dedi.. seni maççup etmedim örtmenim.. mutlıyum.. kururluyum.. kendimisi beğeniyorum.. vee ol vesile ile canımıs gönül yaremis muallime'm önünüste eğilirim.. perestiş ederim.. @@tülvent örtmenimin de.. ..
  7. .. "Simulation printfresher fantastical" Hakikatte olmayan bi durumu, varmış gibi göstermek için anlıkta yapılan eylem; Somut bi olayı soyut bi model ile gösterime sokmak; Taklidini, suretini ya da benzeşenini ortaya çıkarmak. (Simulation) Bu noktada birey/halife, önceden yüklenmiş/yüklediği tasavvur/projeler ve bağlı yazılım ya da fotoğrafların özgürce kurgusal çevirimini yapar. (Printfresher) Dolayısı ile bağlantılı rastgele hayaller, fantastik biçimde ve darbeler ile nöbetleşe/periyodik bi tarzda biri birini takip eder; acayip ve olağanüstü doğal olaylar akışı görünür hale gelir. (Düşlem; Düş gücü; Concept/Phantasy/Thinking) Sonuçta, bahsini ettiğim süreç hayret verici ve belki de bilgi eksikliği yüzünden anlaşılmazlığı ve kabul edilemez olarak red edilişi, yaşam ve hayat dengesi içinde kırılmalar oluşturacaktır/oluşturmaktadır.. ** ** KUR'AN Yusuf: 102-111 İşte bu, sana vahyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa, onlar kendilerince karar verip, mekir/hatalı ve eksik te'vil yaparlarken sen yanlarında değildin. Sen ne kadar şiddetle arzulasan da, insanların çoğu iman edecek değildir. Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun. O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür. Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip geçerler. Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler. Yoksa bunlar, Allah'ın azabından hepsini saracak felaketin gelmesinden veya farkında değillerken ansızın başlarına kıyametin kopuvermesinden güven içinde midirler? De ki: "İşte benim yolum budur; Basiret/Soyutlam üzere, Allah'a davet/dua/ahval-i arz ediyorum ve bana uyanlarda öyledirler. Ben Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim.." Senden önce gönderdiklerimiz de de o memleketlerin halkındandı ve onlar da kendilerine vahiy verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi. Şimdi o yerlerde şöyle bir gezip-görmediler mi? Kendilerinden önce gelip geçenlerin sonları nasıl oldu bir Baksalar ya! Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? Nihayet resulleri, müşrikler/şüphecilerden dolayı ümit kesecek hale gelince ve yalancı gibi görüldüğünün farkına vardığında yardımımız yetişti; dilediklerimiz kurtarıldı. Suçlular topluluğundan bizim azabımız geri çevrilemez. Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar/akıl engelini aşabilmiş olanlar/ülîl'elbâb için bir ibret vardır. Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki ve her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim/ mü'min'ler için hidayet ve rahmettir. ..
  8. .. RUBÂÎ Ey güneş; Senin gibi âlemi dolaşan bir yaratık yoktur. Bu yolun hakihatlarından bize bir armağan ver. Bugün aşk yolunda kimi gördün ki, yanağında bir toz tanesi ve gönlünde bir derdi vardır. Onlardan bana bir haber ulaştır. Şeyb Ebu al-Hasan Hırkanî bir gün müritlerine sordu: "Kâinatta en iyi şey nedir?" Cevab verdiler: "Ey şeyh, bunu siz buyurunuz." Şeyh dedi ki: "Öyle bir gönüldür ki, içinde daima sevgilinin hâtırası yaşıya.." RUBÂÎ Öyle bir gönlüm var ki, her düşüncesinde hatır levhasına senden başka bir nakış işlemez. Senin hâtıran onu öyle sarmıştır ki, artık içine senden başka bir şey sığmaz. Şeyb Ebu Said Ebu Al- Hayr'a sordular: "Tasavvuf nedir?" Cevab verdi: "Tasavvuf, başında dolaşan sevdaları bırakmak, elinde olanı vermek, başına gelen şeylerden kaçınmamaktır." RUBÂÎ Sofiliğe tuttup kendinden kurtulmak istersen, hava ve hevesi başından atarsın; elinde bulunan şeyleri elinle verir; başına gelen belâ okları karşısında yerinden kıpırdamazsın. KITA Rüveym demiştir ki: "Babayiğitlik odur ki, kardeşlerini mazur göresin, onların işlediği suçlara karşı kendilerinden özür dilemeyi gerekli kılacak bir muamelede bulunmayasın. KITA Ey babayiğit! Yiğitliğin iki şartı vardır. Bana kulak ver de sana doğrusunu söyliyeyim: Birincisi, her dakika yüzlerce eksiklerini gördüğün arkadaşlarının suçlarını bağışlamak, ikincisi de sonunda özür dilemek zorunda kalacağın bir işi önceden yapmamaktır. Beşer-i-Hafî'ye bir müridi şöyle dedi: "Ekmeği elime aldığım vakit onu hangi katık ile yiyeceğimi bilemiyorum." Şeyh buyurdu ki: "Sağlık nimetini hatırına getir ve bu nimeti kendine katık say." KITA Yoksulluk, önüne kuru ekmek bile koysa ne çıkar? Ruhu besleyen yoksulluk sofrasıdır. Ruh, tabiati icabı ancak kendi âfiyetini andığı zamandır ki, katığa meyl etmez. Şakik-î Belhî demiştir ki: "Zenginlerle düşüp kalkmaktan sakın; Çünkü gönlün onlara bağlanır. Onların ihsanlariyle kanaat ederek kendine Tanrı'dan başka bir besleyici tutmuş olursun." KITA Bir zengin ile beraber olursan rızk için ona bağlanma. Bir cimriyi kendine kefil sanma. Bir düşkünü kendine Tanrı seçme. Yusuf Hüseyin el-Razî demiştir ki: "Bütün iyilikler bir ev içinde toplanmıştır. Anahtarı alçak gönüllülüktür. Bütün kötülükler de yine bir dam altındadır ki, anahtarı benlik ve bizlik'tir." ..
  9. .. CÂSİYE / ZAMAN / DEHR.. KUR'AN CÂSİYE: 45/24 Ve kâlû mâ hiye illâ hayâtün eddünyâ nemûtü ve nahyâ ve mâ yühlikünâ illeddehr, ve ma lehüm bizâlike min 'ılm'in hüm illâ ye'zunnûn ********** "Hem dediler ki o hayat sırf bizim dünya hayatımızdan ıbarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir/zaman helâk eder," Halbuki buna dâir bir ilimleri yoktur, onlar sâde zannederler *Elmalılı H. Yazır ** ** Dakı eyittiler: "Degül ol, illâ yakın dirliğümüz; ölürüz dakı dirilirüz. Ya'nî bir nicemüz ölür, bir nicemüz dirilür. Dakı helâk eylemez bizi illâ rûzigâr." Dakı yokdur anlarun, şuna hiç bilmek; degül anlar, illâ gümen eylerler. *Muhammed Bin Hamza ** ** The Kneeling: "And they say: There is naught but our life of the world; we die and we live, and naught destroyeth us save time." when they have no knowledge whatsoever of (all) that; they do but guess. *M. Pickthall ** ** İngilizce çeviriye bir yorum: Câsiye/The Kneeling= Diz çökmüş/oyalanan Knee: diz, mafsal, büküm, karakteristik eğride değişimin en fazla olduğu bölge/türev Ling: oyalanmak, gitmemek, gitme vaktini uzatmak, kolay kolay geçememek ** ** Ve dediler ki: (örfî rivayetleri kabul edenler/tesir alamayanlar,) "Gördün mü! Biliyoruz işte bizde, burada hiçbir şey yok!/Vanity! Ancak/ama hiç olmazsa yaşamımızı/ömrümüzü bu dünya imkânlarından faydalanarak sürdürüyoruz. Deneyimler/experience yaşar ve pratikler/practices yaparız. Ve bu arada türlü olaylarla da yüz yüze geliriz. Ve hayat enerjisini/LIVE, bu güncel yaşamda/LIFE, elde etmeye çalışırız. Ve bu 'hiçliktir, değersiz bir yaşam şeklidir' dediğin eylem tarzımız, bizi tüketecek olan törel anlayıştan, ölüm ve cehennem şartlarından/doğum ve ölümün döngüsünden kurtulmak için zaman kazandırabilir, böylece kendimizi aşar, yükselmeyi başarabiliriz.." Onlar bu konuda hiçbir bilgiye sahip değil ve onlar kendilerine verilmiş imkânlar içerisinde zamanı ve ne olduğunu, gerektiğinde nasıl kullanılacağını, kaburgayı/havvayı farkedemiyorlar/mevcudatın kâinat üzerindeki etkilerini anlamıyorlar/knowledge. Ancak bu kabulleri yüzünden, inançları doğrultusunda var güçleri ile olabildiğince çalışıyorlar ve eskiyorlar. Ama bütün bildikleri varsayımdan/tahminden/zann'dan öteye geçmeyen bir dışa bakıştır/afakî bir akıl yoludur ve enfüsten/iç alemden de bilgileri yoktur. Bu küstahlıktır, ahlâksızca zamanı harcamaktır. ..
  10. .. Ey imâm, tekbirin mânâsı şudur: "Yâ Rabbi, huzurunda kurbanız." Koyun keserken, "Allahu Ekber" dersin ya.. o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir. "Allahu Ekber" de de o şom nefsin başını kes. Kes de can, mahvolmaktan kurtulsun. Ten İsmail' e benzer, can Halil' e. Can, bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi, Ten kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir. Kıyamette olduğu gibi Hakk huzurunda saf kurulur, hesaba, Allah ile konuşup görüşmeye girişilir. Allah huzurunda, gözyaşları dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer. Hakk: "Sana bunca zamandır mühlet verdim, mahsûlün hani? Ömrünü neyle bitirdin, verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğruna mahvettin? Gözünün nurunu nerelerde tükettin? Beş duygunu nerelerde yıprattın? Gözünü, kulağını, aklını, arşa ait bütün cevherlerini harcadın, ferş âleminden bunlara karşılık ne satın aldın? Sana kazma ve bel gibi el ve ayak verdim. Onları sana bizzat ben bağışlamıştım, ne yaptın onları?" der. Hakk’ tan buna benzer seni dertlere uğratan yüz binlerce sualler gelir. Kıyamdayken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, rükûa varır. Utanmadan ayakta durmaya kudreti kalmaz. Rükûda Allah’ı tespih eder. Allah’dan: "Başını kaldır, rükûdan kıyama dön de, Hakk' ın sorgularına birer birer cevap ver!" fermanı gelir. O utanan kul, rükûdan başını kaldırır. Fakat olgun bir iş yapamamış olduğundan bu sefer yüzüstü düşer. Yine emir gelir: "Başını kaldır! Secdeden kalk da, yaptıklarından haber ver!" Tekrar utana utana başını kaldırır. Ama yine yılan gibi yüzüstü düşüverir! Allah, tekrar: "Başını kaldır da söyle. Kıl be kıl yaptıklarının hesabını istiyorum" der. Artık ayakta durmaya kuvveti kalmadığından, Allah’nın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan, o ağır yükün altında, yere oturur. Allah: "Söyle bana.. Sana nimet verdim, nasıl şükrettin? Sermaye verdim, hadi, göster kazandığını!" der. Kul, sağ yanına dönüp peygamberlere selâm verir; "Ey ulular, bu kötü kişiye şefaat edin.. Ayağım da balçıkta kaldı, kilimim de.." der. Namazda sağ tarafa selâm vermek, kıyamette Allah’ın hesaba çekmesinden korkarak peygamberlerden yardım dilemeye, onlardan şefaat istemeye işarettir. Peygamberler: "Tedbîr zamanı geçti. O, orada yapılacak bir şeydi, elde alet oradaydı, orada kaldı! A bahtsız kişi, git oradan! Sen vakitsiz öten bir horozsun. Şimdi herkesin kendi nefsinde korku dolu. Bırak bizi, kanımıza bulaşma!" derler. Bunun üzerine sol tarafa baş çevirir; hısımından akrabasından yardım ister. Onlar da: "Sus! Allah' a kendin cevap ver. Bizi kim oluyoruz ki? Bizden el çek!" derler. Ne bu yandan bir çâre olur, ne o yandan. O biçârenin canı da yüz parça olur! Böylece herkesten ümidini keser, ellerini açar, duaya başlar: "Yâ Rabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de sen; senden başka önü, sonu olmayan yok.. Bana yardım edecek te bir sensin.." diye niyaza koyulur. Namazdaki bu hoş işaretleri gör! Gör de bunun eninde sonunda böyle olacağını bil! Namaz yumurtasından civcivi çıkara gör.. Onu usûlüyle edâ eyle! Yerden tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma!. MESNEVÎ 3. CİLD ..
  11. .. peki couple impersonates bears during engagement shoot survives to tell story by the bird & the bear
  12. sakin tazecik bi yaprak gibi deniz bilinememiş bi yerden bağışlanan çay sonucunda merhaba.. ..
  13. Gönderi Tarihi: 19 Ağustos 2005 - 12:58 BU ARADA SEVGİLİ NAZAN ABLACIĞIM SEN ÇOOK GÜZELMİŞİN , ÇATLA ESRA EN GÜZEL HATTA KARADENİZİN DEĞİL KOZMOS DENİZLERİNİN BİLE SAKİN GÜZELİDİR... NAZAN ABLAMA KİMSELER LAGALUGA EDEMEZ... ..NİDEYİM SAHNI ÇEMEN....NE DEMEKSE BU.... ** nazan'ımısı böyle üryan haşhaşiler ile mukayese edenler ölsün dahi derileri felân dökülsün.. böyle güzel görmemişti gözlerim ah! o'nu bi gördüm tutmaz oldu dizlerim aşık odum o an fekat herkeşlerden gizledim ..
  14. SENARYO; MAVİ AY ZAMANI SARILAR.. ayrımlaşmış türden şeyler oluyor ay delidikenlerin ardından doğdu oscar adayı filmler sehada doğdu benim hor görsenizde yönetmeni emrimde çalışan feeble fabrikatör özel efekt oluşturmada kullanılan transparent aline kumaş icad etti ısmarlamışım senaryoya elverişli şu anda bandstand önü kalabalık ardından şehrin diğer alanlarında çok çeşitli ilâve actress gerekli ki yer tutmaklı carbon-copy kimlikli ya container dışında ve genelinde ya pergel-ayak göreli ve üzerinde "toprak tozlu yılankavi bir yol var commis kızı var sarı elbiseli ince yürüyor ak-bulutlarlı ayışığında nuru narin omuzlarında yansıyor" sahra yolun yan tarafında yer alır plantasyon özel yozsoğan sahası itidal nokta taşyapı manastırında nekahet üretir iğderili optimistler transparent elastiki dar atlastan kızıl pantalon sıvanmış şovalyeler ah! günberide dudaklarım akreptir pusar çalıdibine uygunca depreşir usanmadan bekler ay-zamanını o ağısını zerk edecek can-damarına palliumda size karşın oscara aday sıradışı senaryolar üretilmekte ve hem yapımcı hem yönetmeni ben ..
  15. .. Mü’min: 40/57 Le halkus semavati vel erdı ekberu min halkın nasi ve lakinne ekserannasi la ya'lemun Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. ** ** Gökyüzünde bir konsey; Assembly oluşturduk; Ay sathı üzerine birleştirici/güç çevirici bir hat olacak komple sistemi; düzeneği, transducer; Bir enerjiyi diğer bir enerji şekline dönüştüren uyum sağlayıcı sistemi monte ettik; yerleştirdik. Ve dünyanın en büyük toprağını; Büyük İsrail Bölgesini oluşturduk; Ve o topraklar üerinde de konsey ile; Assembly Line üzerinden bizimle temas kuracak/iletişim sağlayacak kişileri; insanları yarattık, yerleştirdik. Tamam! Bu söylem sizlere bir varsayım; hayal; kuram imiş gibi gelebilir. Ama bu konuda milletin/insanlığın herhangi sağlam/emin bir bilgisi sanırım olmayacaktır. Dolayısı ile de çok az insan bağlantıyı; teması sağlayacak, iletişimi tesis edebilecektir. Çoğunluğu ise ay ışığının altında düşüncelere dalıp, hayal dünyasında gezinecek ve kendi tahayyül ve tasavurları ile başbaşa kalacaktır.. konsey .. ..
  16. .. "Hayat bir rüya değilse nedir?" lewis carroll ..
  17. İNTERLOCK şurada cevap verdi: sur başlık Din Felsefesi
    .. Yegâne mutlak varlığın Allah olduğunu, kâinatın ise O'nun tarafından vehim mertebesinde yaratıldığını açıklamış olan bir diğer büyük İslam alimi, Muhyiddin Arabî'dir. İlimdeki derinliği nedeniyle "Şeyh-i Ekber"olarak anılmış olan Muhyiddin Arabî, Füsûs-ül Hikem adlı kitabında, kâinatın Allah'ın tecellilerinden oluşan bir gölge varlık olduğunu şöyle açıklamıştır: "Biz diyoruz ki, bilmelisin ki; Hak'tan başka varlıklar, yahut âlem adıyla anılan şey, Hakk'a nisbetle bir şahsın gölgesi gibidir. Böyle olunca masiva, yani Allah'tan başka olan varlıklar, Allah'ın gölgesidir. Gölge şüphesiz hisste mevcuttur. İş benim sana anlatttığım gibi olunca, Âlem; mefhumdur. Onun gerçek bir varlığı yoktur. Bu ise hayalin manâsıdır. Yani sen kendi nefsinde zannettin ki; Âlem zait bir şeydir. Kendi nefsi ile varolmuştur. Hakk'tan hariç bir varlıktır. Halbuki kendi nefsinde böyle değildir. Görmez misin ki, gölge sahibinden peyda olmuş ve ona bitişik olduğu halde zahiri görünüşte sahibinden ayrılması imkânsızdır. Mes'ele sana anlattığımız gibi olunca bil ki, sen hayâlsin. Bütün idrak ettiğin ve 'o Hakk'tan ayrıdır' yahut 'o ben değilim' dediğin varlıklar da hep hayâldir. Şu varlığın hepsi de hayâl içindedir. Gerçek varlık, zatı ve aynı itibarıyle ancak Allah'tır. Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm 'insanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar' buyurmuştur. Demek ki, dünya hayatında gördüğü şeyler uyuyan kimsenin rüyasında gördüğü şeyler gibidir. Yani hayaldir." ...
  18. .. söz vermiştim tutuyorum canım karîlerim söyliyeceklerimi kıraat ediniz zati tefeül etmek için kondüsyonunuz yeterli olmaya bilecektir bakınız Türkçe'de en çok ehemmiyyetli gördüğüm şey "ek" mes'elesi olmaktadır köklerin mahiyyeti ne olursa olsun köke eklenen "ek" lerin husule getirdiği manâ nüansları/hafif farklılıkları değişiklikleri pek zengin ve mütenevvi bi hazine olmaktadır bi kökün sonuna son hecenin ahengine elverişli bi "ek" getirince hep aynı işin yapıldığı vâki olmuyor bi kökün sonuna "ek veya ak" ekini getirmekle ne yapmış olursunuz? meselâ bıç'tan; bıçak yat'tan; yatak ele'den; elek.. âlet/instrument ismi oluyor fekaat at'tan; atak.. sıfat oluyor maada bi "ek" alalım bare şöyle ki gi, gü, gı, gu.. ya da ki, kü, kı, ku şeklindeki "ek" oluversin ver'den; vergi sür'den; sürgü say'dan; saygı bur'dan; burgu iç'ten; içki as'tan; askı.. kelimeleri halinde kaç mâna ve nüans yapılıyor Türkçemizde dikkate şayan bişey daha var canım daşlarım o husus da "k" sessizi ile biten kelimeler bu kelimeler ek aldımıydı "ğ" oluyor eşek;eşeği gelecek; geleceği fekat bu "g" çok kereler uzunca bi sesliden başka bişi olmuyor ağ, bağ, ağa da olduğu surette uzağa, ufağı, kelimelerinde fark etmemek mümkin değil ağ; aa bağ; baa uzağa; uzaa eşgalinde olmaktadır ve çok şaşırtıcı vasıflara havîdir güzel Türkçemizi bi ilim dili haline getirmek için önce noksanlarıımızı bi çabuk izale etmeye başlamamız ferdi olarak lüzumludur/icab'dır eyi bi gün ve başarılarınızın devamını hasseten dilerim by ..
  19. .. DRAVİD DİLLERİ / DRAVIDIAN LANGUAGES Güney Asya'da konuşulan ve 23 dilden oluşan dil ailesi. En önemlileri; Tamil, Kannada, Malayalam, Telegu, Gondi, Kurukh ve Tulu dilleridir. Dravid dilleri yaygınlıkla Hindistan Cumhuriyetinde, Sri Lanka, Güneydoğu Asya, Afrika ve Pakistan'da konuşulur. İsa'dan önceki döneme değin uzanan edebiyatları, yazı sistemleri vardır. Coğrafi yaygınlık açısından önde gelen Tamil dili, Hindistan'da sadece, Sanskrit diliyle bir tutulabilecek zengin edebiyata sahiptir. Dravid dilleri, Hint-Avrupa ailesinden ya da başka dillerle kanıtlanabilir bir bağlantısı bulunmayan ayrı bir aile olarak kalmıştır. Bağımsız bir aile olduğu ilk kez 1816'da kabul edilmiştir. En eski edebi yapıtları İÖ y. 3. ve 2. yüzyıla ait olan Tamil Dili'nın, bazı yöresel lehçeleri ve Brahmanlar ile Brahman olmayanların konuştuğu iki toplumsal lehçesi vardır. Ayrıca resmi yazı ile günlük konuşma dilleri de ayrışmıştır. Diğer Dravid dillerinde de böylesi farklı ayrışmaları görebiliriz. Günümüzde ise Dravid Dilleri çoğunlukla Hindistan'ın güneyinde konuşulmaktaysa da, bu dili konuşanların eskiden çok daha geniş bir alana yayıldıkları kesindir. Hint-Ari/Aryan dillerindeki, bilinen en eski yapıt olan Rig Veda' da, Dravid dillerinin özelliklerine rastlanır. Dravid dillerine ait diğer ilk kayıtlarına, Sanskrit ve Yunan-Lâtin metinlerinde de tesadüf edilmektedir. ..
  20. .. KITA Sevginin hücumundan hasta olan kimse, hekiminin ancak sevgilinin cemali olduğunu bilir. Hekim hastanın başı ucuna benlik gururuyla ayak basar. Fakat hasta, ondaki benlik illetine şifa verir. Sehl Abdullah Tüsterî der ki: "Her kim yarın ne yiyeceğini düşünerek sabaha kavuşursa, elini ondan yıka. KITA Her kim sabah uykusundan uyanır ve başında yiyecek düşüncesinden başka bir hayâl taşımazsa onda uyanıklık ayn'i arama. Ayağını yatağından çıkartır çıkartmaz elini yıkayıp yemek sofrasının başına geçen kimseden sen de elini yıka. Ebû Said Harraz diyor ki: "İlk müridlik çağlarımda vaktimi korumaya çalışıyordum. Bir gün yolum bir çöle düşmüştü. Yürürken arkamdan bir şeyin sesi geldi. Kalbimi ona iltifattan ve gözümü de ona bakmaktan sakındım. Tam yaklaşınca iki vahşi canavarın omuzlarım üzerinde şahlandığını duydum. Fakat ne omuzlarıma sıçradıkları, ne de indikleri zaman dönüp bakmadım. KITA Ayrılık renginden temizlenmiş olan sofî kimdir bilir misin? Bu iki renkli sarayın içinde tek yüzlü yaşayandır. Onun sırrının ip ucunu canânın elinden hiç kimse koparamaz. İsterse yolunun bir tarafını arslan, bir tarafını kaplan tutsun. Yine Ebu Said Harraz demiştir ki: "Her kim çalışmakla canâna kavuşabileceğini zannederse boş yere emek çekmiş ve her kim çalışmadan onu bulabileceğini tasavvur ederse arzu yollarını ölçmüş olur." RUBÂÎ Hiç kimse zahmet ve emekle vuslat hazinesine kavuşamadı. Yine ne gariptir ki, hiç kimse de emeksiz o hazineyi bulamadı. Sahrada koşan herkes yaban eşeğini avlayamadı. Fakat bu avı, koşanlardan başka da kimse yakalayamadı. Ebu Al-Hüseyin Nurî der ki: "Allah her kimden gizlenmek isterse, o kimse O'ndan hiç bir delil ve haber elde edemez." RUBÂÎ Sevgilim perdenin arkasından yüzünü göstermezse hiç kimse o perdeyi kaldırıp açmaya güç yetiremez. Fakat cilvesiz çehresini süslediği yerde bütün cihan perde olsa da korku yoktur. Ebu Bekir Vasıtî şöyle demiştir: "Tanrı'ya yakın bulunduğunu söyliyenler, ondan uzaktırlar. Uzağım dfiyenlerin uzaklıkları da Tanrı'nın yakınlığı ile örtülüdür. KITA O, cihanın canı olan yaratıcıya yakınlık iddiasında bulunanların dâvaları, uzaklıklarına delâlet eder. O'ndan uzağım diyenlerin uzaklıkları da O'nun yakınlık perdesi altında gizlenmiş olmalarındandır. """""""""" Ebu Al-Hasan Kuşçu demiştir ki: "eğer dostluk bir karşılık veya bir maksad mukabili ise dünyada dostluktan daha çirkin bir şey yoktur. RUBÂÎ Âşık, dostunun ayrılığıdan dolayı yardım diler, yahut sevgilisinin vuslatı kapısında dayanacak yer arasa, dünyada ondan daha cimrî insan olamaz. Âşıkın sevgilisinden dilediği sevgiden başka bir şey olmamalıdır. """"""""""" Derler ki, Ebu Ali Dekkak'ın son günlerinde bazı hastalıklar baş gösterdi. Her gün dama çıkar, yüzünü güneşe çevirir ve şöyle derdi: "Ey cihanın başı dömüş yıldızı; Bugün nasılsın? Ne haldesin? Hiç bundan daha kederle dolu bir âlemde parladın mı? Bu alt üst olmuş âşıklar zümresinden haber alabildin mi?" İşte Ebu Ali, bu gibi sözlerle güneş batıncaya kadar söylenirdi. ** vakti korumak: namazı vaktinde kılmak. iki renkli saray: bipolarite; polarizasyon. arzu yollarını ölçmek: arzuyu temel alan ölçü/kriter ..
  21. .. ve işte bu söylediklerinizin becerilebilmesi için; birey'in, şey'leri.. nesneleri.. çevresinde yaşayan figürleri/ mental bakımdan ölüleri.. ya da sahne/ekranda olup-bitenleri seyrederek onlara değer yüklemeleri.. bırakarak.. sadece ve sadece bireysel bilgi gelişimini tamamlamak üzere bi yol.. bi sistem oluşturma bireysel bi sistem oluşturmayı başarması gerektir.. bakınız.. kadercilik/fatalism dahi insanlığa öyle empose edilmiş ki.. bu emposisyon ile.. empose edenler ile savaşmaktan.. kendi işimize vakit ayıramıyoruz.. "şeytan ya da şeyatîn" i biyerlerde aramayalım.. "şey" ler.. "tan" zamanından sonra görünür hale gelir ve.. iyonlaşma başlar.. her şey yada eşya, radyasyon yayar.. ısı; sonucunda "entropi" oluşturur.. ve insanlık her bakımdan "bozunur.. bu gün benden bu kadar.. not: pek sevmezsin bu yönden bakmayı ama. konu ile ilgili olarak.. reng olarak.. kabul et: İncil: Luka: Yolda giderlerken bir adam İsa’ya: "Nereye gidersen, senin ardından geleceğim" dedi. İsa da ona: "Ardımdan gel" dedi. Adam ise, "İzin ver, önce gidip babamı gömeyim" dedi. İsa ona şöyle dedi: "Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün. Sen gidip Tanrı’nın Egemenliğini duyur." sevgili @@evrensel-insan seni tanıdığıma sevindim.. "bi tek" bile olsan.. merhaba.. ..
  22. evet tam böyle.. güneş tabanlı veri sistemi ya da Quantum/nicem denilen elektromagnetik kuşak sistemi olmakla birlikte.. (Gmail ortamı; Email değil!") sizin deyiminizle "insanoğlu" öylesine bu ağ'a katkıda bulunuyor ki,, insanlığın tamamının üzerinde ve çıkılması ya da aşılması nerede ise imkânsız bi kuşağı oluşturmuşuz.. "yarı-saydam elektron tuzağı" veya bi başka ifade ile "harelenme örüntüsü" şimdilerdeki söylemi ile: "fonon ve foton kuşakları" bakın sevgili @@evrensel-insan siber-varlık diyorum insan'a.. çünkü bu noktada yani kendisinin de çok katkıda bulunduğu bu sistem ve organizasyon içerisinde zihni, tamamen kontrol edilmektedir.. siber-varlık sürekli dinlenmekte ve gözlenmektedir.. ve bahsini ettiğim varlık.. asla ve asla kendi uğraşıları ile bu ağ'dan çıkamayacaktır.. sadece tek çıkar yol.. siber-sistemi kontrol eden oraganizasyona baş vurmasıdır ki.. bunun için de.. sizin gibi "toplumsal kabul ve inançlara" baş kaldıran.. ne olup-bittiğinin araştırmasını yapan.. ve "doğru kanaldan yardım isteyen.. isteyebilen.. bi "birey" olmak gerektir.. evet.. ..
  23. .. anladığım kadarı ile "zihin" beynin "cobweb" bölümü ya da programıdır.. içeriği ise: Dread: Horror: Cobweb Be frightened to death: ölümden korkmak. görmek; görüş-görüntülemek; Opinion: fikir, düşünce, kanaat, inanç, takdir, önemseme, vizyon, görme, hayal gücü, önsezi, kuruntu, hayal gibi görmek: imagination; rüya endişe: fear. konuya bu bağlamda bakacak olursak; hack-lenmesi/ihtiyâr ile taranması mümkün değildir. hız ve zaman bakımından sınırsızdır. bellek kapasitesi sınırsızdır. ve anlaşıldığı üzere ve sadece ve de her-şey'de etkisi olan tek bir zihin vardır.. hiç bir ögenin/kul ya da siber-varlığın kişisel zihni yoktur. bütün yaşayan ögeler, bu sınırsız zihin'i kullanır, bağlantı kurarlar. ve kimi zaman ve bazı ögeler O'nun farkına varırlar ki belki de "sezi ya da ilhâm" olarak ifade ettiğimiz hâl budur. eğer böyle bakarsak, yönlendiren güç kim yada ne olursa olsun istek ve arzuları ile doymak bilmez insanın bilerek ya da bilmeyerek koşa koşa yöneldiği bi genel yapı- ki bendeniz buna antik roma halkı veya salt okur belleklerinin düşkünü halk/avam/toplumsal güruh/tek başına yaşamaktan korkanlar diyorum- içerisine girmeye ve oraya uyumlanmaya çabaladığını görmemiz mümkün olacaktır.. sizin söylediğiniz sözlerin ya da tasarılarınızı ifade edişinizin farklı bi söylemini ve sunumunu yaptım.. detaylarda kaybolmaz isek.. bu rallyden olumlu sonuçlar çıkarabiliriz.. sanırım:)) merhaba..
  24. İNTERLOCK şurada cevap verdi: sur başlık Din Felsefesi
    .. MUHİDDİN-İ ARABÎ.. Fusus-ül Hikem'den: "Âlem, Allah'ın belirmesidir. O, âlemin ruhu olup, sevk ve idare eder. Evrenin tümü O'dur. O, benim ve O'nun varlığı ile ayakta duran tek varlıktır. Âlemin başka gerçek varlığı yoktur. Âlem, O'ndan ayrı bir varlık değildir. Görmezmisin ki, gölge sahibinden çıkmış ve ona bitişik olduğu halde, sahibinden görünüşte ayrılması imkânsızdır. Nasıl insanın gölgesi, ancak gölgenin düştüğü yer aracılığı ile görünüyorsa, Âlem de, Alah'ın gölgesi üzerine düştüğü madde aracılığı ile idrak edilir, bilinir." "Düzgün bir ayna karşısında, insanın görünen şekli, bakan kimsenin şeklinden başka bir şey değildir. Bazen, ayna yüzeyi pürüzlü veya eğimli olabilir; o zaman, bakan kişi kendini olduğundan çok daha değişik görebilir. Yani, çok uzun veya çok şişman gibi.. Aslında, aynaya bakanda bir değişiklik yoktur ama görüntüyü sağlayan araç, yani ayna, ona farklı bir görünüm verir. Evrende, birbirinin aynı değerinde iki varlık yoktur. Çünkü, her varlık O'nu kendi değerine uygun olarak belirtir. Cam kandil içindeki ışık, bakan kimseye kandil camının rengi ile görünür. Oysa, gerçekte kandil ışığının rengi yoktur. Bunu bilmeyen veya anlamayan ışığın renksizliğiniinkâr eder." "İnsanı, Allah'ın ölümle yok etmesi, yıkması, O'nun koruduğu şeyi yok etmesi, ortadan kaldırması demek değildir. Ölüm bir çözülmedir. Ölüm, insanın manevi benliğinin, Hak tarafından çekilmesidir. Çünkü her şey O'na döner. O, insanı kendi âlemine aldığı zaman ona, terk ettiği madde dünyasındaki oluşumundan ayrı bir oluşum ve düzen verir. O âleme ait olan ve o âlemin madde cinsinden olan bu yeni oluşum, bulunduğu âleme uygunluk göstereceği için ebediyen dağılmaz ve çözülmek bilmez. Eğer, ölü veya ölen kişi, öldüğü veya öldürüldüğü anda yeni bir yaşama kavuşmasaydı, Allah, kimsenin ölümüne karar vermez ve ölümünü mümkün kılmazdı. Bunların tümü, O'nun elindedir. Öyleyse, ölen kişi için kaybolmak asla yoktur." ..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.