İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
Böyle Buyurdu Zerdüşt - F. Nietzsche
.. NIETZSCHE AĞLADIĞINDA KAHRAMANLAR: NİETZSCHE: Henüz iki kitabı yayımlanmış,kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhanete uğramış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Evli değil. Tanrıyı öldürmüş. 'Ümit kötülüklerin en kötüsüdür,çünkü işkenceyi uzatır' diyerek bir ümitsizlik çukurunda olduğunu belirtiyor. BREUER: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin.Saygın. FREUD: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. SALOME: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçı ve düşünürleri tercih ediyor. ÖZET: Bir gün erkeklerin başını döndüren kadın, Salome, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. Ümitsizlik içinde olan Nietzsche'ye yardım etmesini ister. Doktor da kadının çekiciliğine kapılıp bu isteği kabul eder. Çünkü doktor da o sırada yasak bir ilişkiden yeni çıkmıştır. Hastasına tedavi sırasında aşık olmuş ve kendini ona iyice bağlamıştır.O da bunun farkındadır fakat hislerinin önüne geçemez. Bu ilişki hastasının ondan hamile olduğu yalanını uydurmasıyla son bulur. Breuer onu başka bir doktora nakleder. İşte bu ilişkiyi tam unutmuşken karşısına Salome çıkar. Salome Nietzsche'yi ikna edip Breuer'e gönderir. Fakat Nietzsche çok gururlu,hiç kimseyle konuşmayan,derdini kimseyle paylaşmayan birisidir. Ruhsal sorunu olduğunu da kabul etmez. Bu yüzden de Dr. Breuer onun fiziksel hastalıklarını tedavi ediyormuş gibi görünerek psikolojisini anlamaya çalışır.(fiziksel hastalık olarak da stresten kaynaklanan migreni vardır.) Dr.Breuer tedavileri sırasında onun özel yaşamı hakkında bilgi almaya çalıştıysa da Nietzsche tek bir kelime bile etmez. Doktor en sonunda ondan hiç bir ücret talep etmeden onu bir sanatoryuma yatırmayı, migreni için üzerinde ilaçlar denemek istediğini ve bu gözlemler için de gözünün önünde olmasını uygun gördüğünü söyler. Fakat Nietzsche bunu da kabul etmez ve doktordan tedaviyi bitirmesini ister. Doktor bu duruma çok üzülür. Hem arkadaşı hem de öğrencisi olan Freud'la hep onun hakkında konuşur, uyguladığı tedaviyi arkadaşına anlatıp onun da fikrini alır. Bir konuşma gününün gecesinde Dr.Breuer uyuyacakken kapı çalınır ve kendisini Herr Schlegel olarak tanıtan bir adam, evinde kalmakta olan bir hastadan söz eder ve doktora bir kart uzatır. Kartın üstünde Prof. Friedrich Nietzsche Filoloji Profesörü yazıyordur. Doktor bunu okuyunca hemen Herr Schlegel'le birlikte Nietzsche'nin kaldığı yere doğru yola koyulur. Yolda Nietzsche hakkında bazı bilgiler edinmeye çalışır. Nietzsche'nin kaldığı yere geldiklerinde Dr. Breuer çok şaşırır. Nietzsche odanın bir köşesinde duran ufak bir yatakta koma halinde uyuyordur. Morarmış bir yüz, çökmüş gözler, her yanı buz kesilmiş solgun bir vücut. Dr.Breuer Nietzsche'nin başına masaj uygulamaya başlar. 30-35 dk.sonra Nietzsche kendine gelmeye başlar ve doktordan yardım etmesini ister. Doktor bunu duyduğunda çok şaşırır. Çünkü Nietzsche'yi kimseye muhtaç olmayan biri olarak tanımıştır. Breuer sabaha doğru Nietzsche'yi yalnız bırakarak diğer hastalarını kontrol etmeye gider. Geri döndüğünde Nietzsche kendine gelmiştir. Dr.Breuer'e minnetlerini sunduktan sonra borcunu nasıl ödeyeceğini sorar. Doktorda bunun üzerine daha uzun bir süre tedavi altında tutulması gerektiğini ve bir ilaç tedavisi uygulayacağını söyleyerek klniğe yatmak zorunda olduğunu yineler. Fakat Nietzsche o gün oradan ayrılmak zorundadır. Breuer'de bunu engellemek için bir öneri hazırlar ve bu öneriyi ertesi gün muayenehanede Nietzsche'ye sunar. Önerisi ise kendisinin Nietzsche'nin fiziksel semptomlarını tedavi eden beden doktoru olacağını, Nietzsche'nin de bunun karşılığında Breuer'in ruh ve zihin doktoru olmasıdır. Nietzsche ilk başta bunu kabul etmediyse de doktora borçlu olduğu için bunu borcunu ödeme şekli olarak kabul eder. Artık sanatoryuma yatar ve doktorla birbirlerine tedavi uygulamaya başlarlar. Bu tedaviler sırasında doktor kendi sorunlarını biraz abartarak anlatır ki Nietzsche itiraf sürecine girmekte çabuk davransın. Fakat Nietzsche direnmekte kararlıdır. Dr.Breuer'de onun direncini kırmayarak ona yardım etme çabalarını biraz yavaşlatmaya başlar. Bu arada tedaviler sırasında gittikçe iyi arkadaş olurlar ve birbirlerine isimleriyle hitap etmeye başlarlar. Tedavi sonucunda Nietzsche'nin migreni iyice kaybolmuştur fakat ruh durumu olduğu gibi duruyordur. Tedavi sona erdiğinde ise Nietzsche o ülkeden ayrılmaya karar verir. Doktor da onu engellemek için çok çaba gösterir. Çünkü seanslar sayesinde çok iyi iki dost olmuşlardır. Breuer Nietzsche'ye kendi evinde kalmasını teklif etse de o bunu kabul etmez ve ülkeden ayrılarak ılık güneş ve yağmursuz bir havası olan italya'ya gider. KİTABIN İSMİ:: Bir gün kadınlar hakkında konuşurlarken Nietzsche sandalyeye oturup birdenbire ağlamaya başlıyor. Breuer ağlamasının sebebini sorunca da 'duygularını biriyle paylaşmış olmasının onu duygulandırdığını' söylüyor. Kitabın adı da bu sebepten dolayı 'NİETZSCHE AĞLADIĞINDA' konuluyor. Çünkü Nietzsche kitapta nerdeyse hiç ağlamayan, gülmeyen, katı biri olarak tasvir ediliyor. Fakat insanın duygularını bir yere kadar saklayabildiğinden en nihayetinde gözyaşlarnı tutamıyor. YAZARI: IRVIN D. YALOM Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri profesörü. TheTheory and Practice of Group Psychotheraphy/Grup Psikoterapi:Teorisi ve Pratiği, Existential Psychotheraphy/Varoluşsal Psikoterapi ve Inpatient Group Psychotheraph/ Hastanede Grup Psikoterapisi ders kitaplarının yazarı; ayrıca Every Day Gets a Little Closer/Her Gün Biraz Daha Yakın ve Encounter Groups:First Facts/Karşılaşma Grupları:İlk Olgular kitaplarının yazarlarından biri. Love's Executioner and Other Tales of Psychotheraphy(Aşkın Celladı) kitabı da 1990'da yayımlandı. ..
-
THE GULLIVER'S SHIP..
bendeniz diyojenin kelbî olduğundan daim şübhe duymuşumdur bu kinik diyojen liberal bi gen yapısına sahipti bîkarar adamdı dolambaçlı yolları sever keçi yollarında gezer imalı konuşurdu başı eğikti ama dik dururdu yoldan çıkmış bi fıçıya gark olmuş idi oblik birimler sergilerdi sergiciydi fekat gösteriş yaparkene pis çaputlara sarınırdı kalabalıkta bariz olurdu diyojen bu alaycı kötümser tip eşzamanlı paranoyaktı tescillidir amma ve lâkin kendisini asla dobrucalı bilmeyiniz dobrucalı olan diyojen romen olmaktadır bizim diyojen sinop vilâyetimizin saygın avamîlerindendir belki romanya hududundan bi gece vaktı firaren kaçarak balacksea sahillerimize intikâl etmiş olabiliceği muğlâktır bu arada dobruca romanyanın cenub-u şarkîsinde şimâlde ve garbde tuna enharıyla şarkîdeyse blacksea ile çevrilmiş mıntıkadır pazarcığı severim köstence de hoş bi eyaletimiz idi ulahlar yaşardı kışları soğuk geçer bakır madenleri vardır bi gün sinoplu köle adamımıza büyük iskender gelmişti ölle deller yalancısıyım "elimizden ne gelir pis müşrik?" demiş bulunmuştu o pejmürde cevaben ne dese beyenirsiniz? "ben işrakîyim güneşi ilâh tutmuşum behey kebabçı şöle çekil de güneşimden gayri ihsanın batsın" demiştir beyni dumur oldunu böylece annadık notumuza almışızdır (zamanna kudurdu saralı oldu wah-tır!" ayrıca alış-veriş mevkilerinde elinde mumlu fener gündüz-gündüz gezer "namuslu adam arıyom" derdi namus ne diye sorsan bilmezdi elektro-ışılışıma bilmez ahkâm kesen bi beşerdi ma'şerde şer yayardı son verirkene bu mevzu üzerine hippokratın şu kelâmını arzedeyim: "sakın ey okumuşlarım bu kalender fırkası mensubunun dolduruşlarına zinhar gelmeyesuz.. münafık bi taifedir sakınınız.." demiştir mübarek adamdı önünde ihtiram dururuz reca ederim hamiş: bi kinik mahlûk gördüğünüzde yaklaşmayınız periferik bileşen bağlantılarınızı heman kesiniz tedricen dahi haricen ken-kov spreyni kullanınız ..
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. Bir an için, beni, bir 'Otomobil Plânı Çizimcisi' varsayın. Kafamın içinde, yeni bir otomobil yapma düşüncesi vardır. Hiç kuşku yok ki bu bilgi, benim kafamın içindedir. Buna göre, proje çizimine geçer ve bu otomobili özellikleri ile ve ayrıntılarına dek, kağıdın üzerine aktarmaya başlarım. Çizdiklerim, kafamın içindeki bilgi'ye uygun olarak kağıda geçirilmiş olur. Sonra da, bu çizime uygun olarak otomobili yaparım. Yapmış olduğum araç, kafamın içinde olan bilgi'nin kağıda geçirilmiş olanı ve de kağıda geçirilmiş olan proje'nin, fizik/maddesel olarak meydana getirilmiş olanından başka bir şey olmayacaktır. Aynı biçimde, biz, aynı bilgi'leri, değişik dillere çevirerek de başkalarına iletmiyormuyuz? O halde, bir bilgi'nin, Çince'ye ya da bir metâl'e çevrilişinde ne fark vardır?." David FOSTER The intelligent universe A Cybernetic Philosophy 1975 "Herhalde Foster, bu noktada, evrenin varoluşu'nun aynı biçimde, bilgi'nin, maddesel dönüşümü'nden başka bir şey olmadığını anlatmak istmektedir.." Toygar AKMAN Dünya'nın Sibernetik Oluşumu 1982 ..
-
DÜŞ / RÜYA' NIN HAKİKATİ
.. Freud'u izleyenlerden Alfred Adler rüyaların geçmişten daha çok geleceğin planlamasına yardımcı olma işlevini üstlendiğini ileri sürdü. Rüyalar ve yorumları ile alakalı en kapsamlı araştırmayı yapan Carl Gustav Jung'a göre; rüyadaki imgeler ve simgeler tek başlarına incelendiğinde, kişi için özel anlam taşıdığı, ve kişinin kendini bunlara yansıttığı görülür. Rüyalar, bilimsel ve duygusal sorunlarda oldukça yararlı çözümlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmuş ayrıca sanatta yeni akımlara kaynaklık etmiştir. Bunun bilim alanında iyi bir örneği şudur; Benzen molekülünün yapısını bulmaya çalışan Kekule von Stradonitz'in, gece rüyasında kendi kuyruğunu ısıran bir yılan görmesiyle Benzenin halka yapısında olduğunu fark etmesidir. Rüya görme sırasında, bilinçdışı'nda bir tür bilişsel çözümlemenin ortaya çıktığı, bunun da bilinçli içgörü'yü kolaylaştırdığı sanılmaktadır. AnaBritannica ..
-
BAHARİSTAN - MOLLA CAMÎ
.. RUBÂÎ O mecazî nakışlardan temizlenip yok olan kimse ne bahtiyardır ki artık eski fânî benliğine dönmez. Fakat ondan sonra o, Nâz mayası olan Beka âlemine dönerek tekrar sonsuz varlığa kavuşur. Hoca Yusuf Hemedanî bir zamanlar Bağdad Nizamiye'sinde vaz ediyordu. Meclis arasında İbn al-Sakka adiyle tanınmış bir fıkıh bilgini ayağa kalktı. Ve bir mes'ele sordu. Hoca fakihe dönerek: "Otur!" dedi. "Sözlerinden küfür kokusu duymaktayım. Sen belki de İslâm dininde ölmeyeceksin." Bu hâdiseden bir müddet sonra o fakih hırıstiyan oldu ve hırıstiyan dinindeyken öldü. KITA Yoksulluk nimetiyle beslenen her kimi gördümse, adı ve ünü diri gönüllüler sırasında ve doğru yolu göstericiler arasındadır. Ey Hoca! İddia rüzgârını onların başında estirme. Olmaya ki, bu edeb dışı hareketinle dinini rüzgâra kaptırasın! Bir gün dervişin biri Hoca Abdülhalik Gucdevânî'ye şu sözleri söyledi: "Eğer Yüce Tanrı beni, cennet ile cehennem'den birini seçmekte serbest bırakmış olsaydı, ben cehennemi beğenirdim. Çünkü cennet nefsin dileğidir. Halbuki cehennem ulu yaradanı dilemektir." Hoca dervişin sözlerini kabul etmedi ve buyurdu ki: "Kulun ihtiyar ile ne ilgisi var? O bize her nereye git derse gider ve her nerede kal derse kalırız." KITA Madem ki kulluğa söz vermişsin, Efendi'nin isteği dışında iş tutma. Hocanın dileği neredeyse ona uy. Kullar için istemenin ne yeri var? Hoca Ali Ramitenî'ye sordular: "İman nedir?" "Ayırmak ve birleştirmektir." dedi. RUBÂÎ Her kim, 'imanın ayırmak ve birleştirmektir' dediyse, o güzel sözü beğenmek gerektir. O 'ayırmak ve birleştirmek' sözlerinin öz manâsı nedir, bilir misin? Bu nükte, 'gönlünü yaratıklardan ayırıp, yaradana bağlamalısın' anlamını belirtmektedir. Hoca Baha-al-din Nakşibend'e sordular: "Soyunuz nereye ulaşıyor?" Buyurdular ki; "Soy yönünden hiç kimse bir yere ulaşamaz." RUBÂÎ Abâ ve asâdan bir gerçeklik ve safa gelmez. Tesbihten de riya kokusundan başka bir şey duyulmaz. Her zaman 'silsilen nereye varır?' diye sorma. Çünkü silsile yönünden hiç kimse bir yere ulaşamaz. (Bu rubâînin aslı Baha-al-din Nakşibend'e aittir.) BAHÇE II Bu bahçede cömert bulutlardan hikmet = felsefe erenlerinin gönüllerinden sızan en ince hakikat damlalariyle, onların kalblerinin zemininde ve hâtıralarının tarlasında yetişmiş ve defterlerinin sahifelerini süslemiş olan çiçekler saçılmıştır. Filozof o kimsedir ki, eşyanın gerçeklerini elinden geldiği kadar bilmek ve yapılması gerekli olan şeyleri de ona göre yapmak melekesini kazanır. RUBÂÎ En hoş şey geçici zevkleri bırakmak ve sonsuz bir yaşayış için hazırlık yapmaktır. Öğrenilmesi mümkün olan her şeyi, elde etmeye çalış. Bil! Ondan sonra her bildiğini yap. HİKÂYE Büyük İskender cihangirlik çağlarında hile ile bir kaleyi almıştı. Yıktırılmasını buyurdu. Hisarda pek bilgin ve çetin mes'eleleri çözmekte kudretli bir filozofun bulunduğunu söylediler. İskender, adamı yanına çağırttı. Katına girdiği zaman bir de ne görsün? Tabiatın kabul edemiyeceği ve tabiat sahiplerinin tiksineceği garip bir kılık. "Bu ne tuhaf biçim? Ne heybetli bir heykel." dedi. Filozof, bu muameleden hayret etti. Küskün bir halde gülümseyerek şu sözleri söyledi: KITA "Çirkin kılığımdan dolayı beni ayıplama; Ey fazilet ve insaftan mahrum adam! Ten bir kın; Can ise kılıçtır. İşi ten değil, kılıç görür." Tekrar sözüne devam etti: "Halkla hoş geçinmeyen huysuzların derileri, bedenlerinin zindanıdır. Böyle insanların etrafını öyle dar bir zindan kaplamıştır ki, zindan onun yanında bir seyran gibidir." ..
-
Lütfen ''Hayvan'' Deyip Geçmeyelim!
- Yorumsuz
- Yorumsuz
- Yorumsuz
- Fas bile bizi geride bırakmış..
.. efendim.. adamların melmeket adı fas.. morocco yane; ki "biz mantıklı bi seviyedeyiz.." demiş diyen birisi.. fî tarihinde.. bi bildiği vardı herhal.. şimdi bi gezip-dolaşıp türkiya'yı.. soralım bakalım necib halkımız.. can yoldaşlarımıza.. "mantık" ne demek deyu? sonuç onların niçün bizden ileri olduklarının ayinesi olucaktır.. vesselâm @@Radya efendim.. ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. amaneeey.. kim gelmiş.. kimler gelmiş.. gözümün nuru.. gönlüm süruru @ERBAYım gelmiş.. oj gelmiş.. ojlar getirmiş.. çocum nerelerdeydin yaw.. senin niksonla felan ne işin var yavriim.. sukapılarında n'apıyon.. ey ben ikonun can yoldaşı refik-i ala'sı başımın üzerinde taç aklı pek yerinde olmasa da yanımda olsun yeter kadim dostum ..- EPIDEMIC
Senaryo: Lars von Trier - Niels Vorsel Görüntü: Henning Bendtsen Tasarım: Manon Rasmussen Kurgu: Lars von Trier Yapım: Element Films I/S - Institut du film danois Süre: 1.46 Oyuncular: Ole Ernst, Lars von Trier, Niels Vorsel, Udo Kier Özet ve Detaylar: Bir yönetmen ve bir senarist güçlerini birleştirip bir senaryo yazmaya başlar. Amaçları projelerini bir yapımcıya gösterip onayını almaktır. 'Köpek ve Fahişe' adını taşıyan proje bilgisayarın azizliğine uğrayarak tamamen silinir! Projeyi bir daha yazamayacağını anlayan sinemacılar, yeni bir proje oluşturmaya başlar. Bu, bir salgını konu edinen farklı bir korku filmdir. Yeni senaryo gelişirken yaşadıkları şehirde benzer bir salgın da giderek yayılmaya başlar. Epidemic’te, Lars Von Trier ve Niels Vorsel bizzat kamera önündeler. Filmin Lars Von Trier’in en iyileri arasında olduğunu söylemek çok mümkün değil. Trier’in korku sinemasından, özellikle de dışavurumcu korku örneklerinden bolca yararlandığı karanlık ve zor bir film ile karşı karşıyayız. 16 mm film görüntülerinin de yer aldığı film için Trier sinemasının tarzını oluşturmaya başladığı, tartışmalı bir yapım olduğu söylenebilir. Bir Yorum: Epidemic, anlattığı hikayenin ürkünçlüğünden çok Lars von Trier'in ustalıkla yarattığı kâbuslu atmosfer sayesinde çarpıcı, çok çarpıcı bir film olmayı başarıyor. Kurgusu iki taraflı yürümekte; birbirinin içine geçmiş iki hikaye var, bunlar kâh birbirinin yerini alıyor, kâh birbirlerinden iyice uzaklaşıyorlar ama her seferinde birbirlerine tekrar dokunabilecekleri BİR mesafeyi yaratmayı başarıyorlar. Bir tür imkânsızlığın cismanileşmesi gibi, Epidemic'te olanlar; bir orta çağ korkusunun, modern zamanlarda tekrar ve beklenmedik şekilde tezahür edişi üzerine kurulu. Bu arada filmin sonlarına doğru, özellikle meşhur hipnoz sahnesi bana sürekli olarak ansiktet ve vargtimmen gibi Bergman filmlerini hatırlattı. Aynı belirsizlik, aynı karanlık, aynı sinsi korku. Film bitince de Poe'nun 'Kızıl Ölümün Maskesi' nden şu cümleyi okudum: "Ve karanlık ve çürüme ve kızıl ölüm hepsini korkunç boyunduruğuna aldı." electric warrior ** ** kişi, bilmeden ve gözü-doymazlığı nedeni ile arzusuna erişme yollarında pif/ptd uzantılı dosya bilgilerini yüklenir/saplantı/compulsive.. esasen bu tür bi yüklenme belli bi zaman-mekân kuşağı bileşenlerinde çılgın bi salgın halini alır.. obsesion (gather-ing/collect-ion) kurtuluş ise bireysel olarak bi üst program sürümünü yüklenmek olsa da.. hasta ya da virislü programı tamamen silmeden bu eylem mümkün olmayacaktır.. kişisel ek- Bulgur pilavı mı yoksa pirinç mi?
.. @@Radya efendim.. bulguru pişirmek sofistike bi eylemdir.. öncesinde iyi bi plân gerektir.. fekat uzun-saçlı ve entellektüel.. san'atçıların özellikle bahsini ettiğiniz deşişe bişürme konusunda üstad oldukları belirlenmiştir.. hatta ve bi dip-not olarak faust bile satır aralarında konuyu derpiş etmiş olup saffet efendi türküsü de bu bağlamda terennüm buyurulmuştur.. topiğinizde irdelenmesi salık verilir şöyle ki: torpah dencerede bulgur kaynar mı daayi ben yandım ameyn gelinnen gaynana haydee bir arada oynarmı vay vaayi ah! aman amayn saffet efendi beni buralardan al git efendi amayn suçlarımı affet efendi ah! aman aman şişmanım aman şişmanı sevdiydim de pişmaynım amain garagollarey da düşmaynım amaan ..- Mevlana
.. Lât ve Uzza Gerçeği bilen, bu yolu tanıyan her aziz can bilir ki, Başına ne gelirse gelsin hep O'ndan gelmektedir. O'nun takdir tezgahından çıkmaktadır. Dünyadan ve hadiselerden niçin şikayet ediyor ve dünyayı suçluyorsun? Bu dünya kendi dönmesinden sorumlu değildir. ** ** o aziz canlar.. o erenler bilirler ki; her-şeyi O yaratır O yönetir; Ve her hüküm sadece O'ndan gelir. şu bir araya toplanmış boyut üzeri boyut gökler, şu yıldızlar ile döşenmiş uzak-korkulu-memnu' ve yokluğa ait ademî gökler.. tamamı muhayyelât! acemi, çıkarcı ve meraklı efra'; o kuruntulu ve vesveseli kişi bilmez ki; hayâl ekranında tüm gördükleri uzza! ve bilmez ki; derin arzu ve sevdalı meyl ile kâinat âyinesinin sunduğu görüntülere ve te'sir dalgalarına tedbirsiz kapılacak olursa, ve dahi kendi mevhum bedenini ulularsa, aklı başından gider ve zikri unutur ve O'nun yolundan sapıverir.. Mevlânâ ..- DÜŞ / RÜYA' NIN HAKİKATİ
Rüyaların anlamı ve önemi konusunda en iyi bilinen görüş Sigmund Freud'un Die Traumdeutung'da (1900; Rüyalar ve yorumları, 1972) geliştirdiği psikanalizci rüya kuramıdır. Freud'a göre, rüyada görülen olaylar, bilinçdışı arzuların örtülü olarak dışavurumundan başka bir şey değildir. Sıklıkla, cinsellikle ilgili yasaklanmış dürtüleri simgeleyen bu arzular normâl olarak bilincin dışında tutulur, bastırılır. Uyku sırasında bastırmanın gücü azaldığından, arzular serbestçe dışa vurulursa da rüyayı gören kişinin bilincine girmelerini engellemek amacıyla kabul edilebilir imgelere dönüştürülür. Bu dönüştürme uygulamasında, uyku sırasında algılanan duyu uyaranlarından, önceden yaşanmış olaylardan ve derinde yerleşmiş anılardan yararlanılır. Psikanalizde, rüyaların yorumlanarak bilinçdışının incelenmesine önem verilir. AnaBritannica ..- BAHARİSTAN - MOLLA CAMÎ
.. KITA Bütün hayırlar bir ev içindedir. O evin alçak gönülden başka anahtarı yoktur. Şerler de bu ölçüde bir dam içinde birikmişitir. Onların kilidi de benlik ve bizlik dâvasıdır. Tedbirli olmaya bak ki, hayır yolundan ayağın kayıp da kendini şer tarafına saptırmayasın. Sümnûn Muhib demiştir: "Kulun Tanrısına sevgisi; bütün âlemi çirkin bulmadıkça temiz sayılamaz. KITA Ezelî güzelliğin aşkı gönlünde yer ederse, umut gözünü cennet hurilerine çevirme; uzak ufuklara kadar her şeyi çirkin görmedikçe başlangıcı olmayan güzelliğin sevgisi sana kolayca yüzçevirmez. Ebu Bekir Verrak demiştir: "Cimrilik'e baban kimdir?" diye sorsalar, "Tanrı'nın kaderinden şüphelenmektir." der: "Sanatın nedir?" deseler, "Alçaklık ve düşkünlük kazanmaktır." cevabını verir. "Gayen nedir?" deseler, "Sıkıntı ve yoksulluğa düşmek." olduğunu söyler. KITA Cimrilik denen huy'a, babasını sorsan, Allah'ın kaderinden, vergisinden şüphe etmektir, der. İşin nedir? desen, düşkünlükle alçaklardan murad istemektir, karşılığını verir. İşinin sonucundan sorsan, yoksullukların acılariyle ömrü azaltmaktır, cevabını alırsın. İbrahim Havvas demiştir ki: "Sana önceden yapılan taksimde yeter derecede ayrılmış olan şeyi istemekte üzüntü çekme; o senin rızkındır. Senden yeter derecede istenilen şeyi de unutma; o da Tanrı'nın, yapılmasını ve yapılmamasını buyurmuş olduğu hükümlere boyun eğmektir. KITA Rızkını sana önceden ayırmışlardır. Rızk arkasında ne kadar koşsan hiçtir. Sağlığın değeri kulluktadır. Kulluğun töresinden baş çevirme. Ebu Ali Rudbarî diyor ki: "Zindanların en darı, uygunsuzlarla düşüp kalkmaktır." KITA Gönül sahipleri için yâr kokusunun duyulmadığı her yer, bir zindansa da, yanık âşıklar için yabancılar sohbetinden daha sıkıntılı bir zindan yoktur. Şeyh Ebül-Abbas Kassab, kaftanını dikmekle uğraşan bir derviş gördü. Düzgün düşmeyen kıvrımların dikişlerini çözüyor, tekrar dikiyordu. Şeyh dervişe döndü: "O senin putundur." dedi. KITA Hırka dikmek pazarında dolaşan sofî, bu işi yoksulluk yüzünden yaparsa hoş bir iştir. Eğer tab'ındaki hareket ellerini kımıldatırsa onun her teli, her ipliği birer put ve zünnardır. Hasrî demiştir ki: "Sofî o kimsedir ki, öldükten sonra var olmaz ve varlığa kavuştuktan sonra da ölmez. Yani sofî, kendi tabiî varlığından fâni olur ve fâni ise geri dönmez. Amma fena'ya erdikten sonra tekrar beka'ya dönenler vardır ki, bunlarda ölümden sonra ebedî hayat gerçekleşmiş olur. Ve sofî bir daha fanî olmaz. ** ** Tab'ındaki hareket: Sosyal bir gereksinim ile iş yapmak; Sadece toplumda alışıla gelmiş olduğu için iş yapmak. Fenâ fillâh: Abdin (burada sofî'nin) zât ve sıfâtının, Hakk'ın zât ve sıfâtında fâni olması. Başka bir ifade ile: Dünya alâkalarını külliyen kat' ve ehadiyet dergâhına tam bir teveccühle istiğrak haletidir. Sofi, bu maksada erebilmek için her şeyi terk eder. ..- Yorumsuz
.. güle güle eski arkadaş.. arkadaşlarının yanına..- Nejat Uygur'u kaybettik
.. allah taksirat'ını görmezden gelsin.. dilerim..- Yorumsuz
- Yorumsuz
- Yorumsuz
- Yorumsuz
- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
.. kahvenin heretik olanı da varmış!- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
teşekkür ediyorum..- Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
.. ah çok güzel görünüyor. da.. kabul etmek istiyorum da.. sayın admin'im @@Nüans efendim I wonder içeriğine şugar dahil ettiniz mi? kestane kebab; acilen cevab.. düzenli yorum: diger talipler gelmeden yane.. ..Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
- Yorumsuz