İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
Karikürler :)
- Karikürler :)
- Karikürler :)
- Karikürler :)
- Karikürler :)
- Karikürler :)
- Karikürler :)
.. bir kaç tane karikür sunumudur: gayet ciddiyim..- DÜŞ / RÜYA' NIN HAKİKATİ
.. Lucid rüya; rüyada olduğumuzu fark etme halidir. Belki de daha öncede yaşadığımız bu olaya Lucid rüya diyoruz. Lucid rüya gördüğümüzde rüyamızın hakimi biz oluruz. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz. Karşımızdaki her engeli yıkabiliriz. Lucid rüya yapanların astral seyahat olayında başarılı olacağı söyleniyor. Ancak astral seyahatte bulunduğumuz boyutta da gezinebileceğimiz söylenir. Ancak bu olayda bulunduğumuz alan düşler boyutuyla sınırlıdır. Burada kendimize çok farklı yapılar yapabiliriz. Ancak Lucid rüyaya aşırı bağlanmak tehlikelidir. Uyumayı fazla isteyebilir, yaşadığımız dünyadan uzaklaşıp sadece orada olmayı isteyebilirsiniz ve orada yapabildiklerinizi dünyada yapamadığınız için depresyona da girebilirsiniz. Lucid rüyaya dalmak isteyenler bu konuda dikkatli olmalıdır. Unutulmamalı ki orası rüyadır. İnsan gerçek dünyadan uzaklaşmamalıdır. ** ** Lucid rüya üzerine bi örnek vermek isterim: Tevrat Hakimler: 6/36-40 Gideon, Tanrı'ya şöyle seslendi: "Söz verdiğin gibi İsrail'i benim aracılığımla kurtaracağın doğruysa; Çiy, yalnızca harman yerine koyduğum yün yapağının üzerine düşsün, topraksa kuru kalsın. Böylece, söylediğin gibi İsrail'i benim aracılığımla kurtaracağını bileceğim." Ve öyle oldu. Ertesi gün erkenden kalkan Gideon yapağıyı alıp sıktı. Yapağıdan bir tas dolusu çiy süzüldü. Bunun üzerine Gideon Tanrı'ya şöyle seslendi: "Bana kızma, bir istekte daha bulunmak istiyorum. Yapağıyla bir deneme daha yapmama izin ver. Lütfen bu kez yalnızca yapağı kuru kalsın, topraksa çiy ile ıslansın." Tanrı o gece Gidyon'un dediğini yaptı. Yapağı kuru kaldı, toprağın her yanıysa çiy ile kaplandı. ..- INITIATION / MYSTERION /GİZLİ ÖĞRETİ - 1
.. Ezoterik İnisiyasyon Nedir? Ezoterik İnisiyasyon/Erginlenme, Tekris; "dışarıdaki/yabancı/harici/bigâne" kişinin "içeri" alınması, "mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "üyesi" durumuna getirilmesi ve ezoterik bilginin ışığına kavuşmasıdır. Ezoterik İnisiyasyon; bireyde, varlığın bir alt aşamasından bir üst aşamasına geçişi ruhsal olarak gerçekleştirmeye yönelik süreçtir. Burada amaç, bir takım simgesel eylemler, fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak" üzere "öldüğü" duygusunu aşılamaktır. Bu nedenle, kimi ezoterik örgütlerde inisiyasyona, İkinci Doğuş da deniyor. İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte, "üstün" bir evrene ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, inisiyasyon, en derin anlamıyla, bir çeşit "tanrılaştırma' dır. Temel işlevi, kişinin, dışarı yaşamındaki her türlü koşullu durumunun ötesine geçmesidir. Böylesi bir "tanrılaştırma" eylemi, evrenin özündeki "büyük varlığın" bireyde belirmesi olgusunu varsayar. Bu varsayım temelini Panteist düşüncede bulmaktadır. Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı şey sayan öğretilerin ve inanç sistemlerinin genel adı Panteizm'dir. Kamutanrıcı da denilen Panteizm'in temel ilkesine göre, evrende bulunan her şey tek bir Varlık'tan oluşmuştur. Gerçek varolan bu tek Varlık'tır ve bütün nesneler ve canlılar onun çeşitli görünümleridir. Kadim gizemci ve ezoterik toplulukların çoğunda Panteist ilkeler benimsenmiştir. Felsefe olarak Stoacılık ve Neoplatonizm'de panteist anlayışlar vardır. Kabalacılık tümüyle panteisttir. Vahdet-i vücut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da panteist olgu kabul görmüştür. Birey, inisiyasyon yoluyla, kendinde zaten varolan bir özü canlandırmakta/ uyandırmaktadır. Bu bir "iç" gerçekleşmedir. Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım özellik ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir. İnisiyasyon kelimesinin batı dillerindeki karşılığı olan; "initiation" sözcüğü, Latincedeki "initium" sözcüğünden türemiştir. "Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir. Ayrıca, gizemli bir yola girmek üzere bireye imtiyazlar verilmesi törenlerini de kapsar. Ezoterizm'de en önemli kavram "Initiation/Inception"dır. Ezoterizm; Batıniyye/İçreklik; bilgilerin ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl ya da gizli olan gerçeklerin, anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği görüşü ezoterik sistemin özüdür. Sistemin üç önemli özelliği vardır: -Öğretiyi alacak olanların özenle seçilmelerinden sonra,inisiyasyon yöntemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle ilerlemeleri. -Öğretilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesinin yanısıra hiyerarşik yapı gözeten bir örgütlenmenin bulunması. -Öğretilerin kapsamında simge, allegori ve özdeyişlerin kullanılması. Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması olgusuna bağlıdır. Genelde, ezoterik öğreti uygulamasına karşın; kimi zaman Mistisizm/Tasavvuf/ Gizemcilik kavramları ile ezoterizm kavramı bu noktada ayrılırlar. Mistik kişi; mutasavvıf/gizemci çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir, düzen ve denetim dışıdır, hatta disiplinsizdir. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varabilir. Oysa, ezoterizm'de, kişi ancak "inisiyasyon"a dayalı bir örgüt initiatique/başlatıcı bir örgüt tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, Ezoterizm daima örgütsel bir yapıdadır. Mistisizm; duygu ve sezgiye dayalı bir inanç yolu olarak, us ile deney alanı dışında, duygu ve sezgilerle gerçeğe ulaşma anlayışıdır. Tanrıbilimsel açıdan, kişinin kendi içine kapanarak, Tanrı'yı kendinde araması biçiminde de tanımlanır. Mistisizmin son aşaması, Tanrı'nın varlığında eriyerek, kişiliğin yok edilmesidir. ..- Mevlana 'dan Sözler
.. Ârifâna câm-ı Hak nûşîdedir Râzlar zâhir velî pûşîdedir Her kime esrâr-ı kâr ola beyân Beste vü memhûr olur anda dehan "" Hak kadehinden içen âriflere Sırlar zâhirdir ama onlar gizlerler. Her kime işin sırrı öğretilirse Onun ağzı bağlanıp mühürlenir. Mesnevî-V ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. 'Kavram Yaratıcılığı Sanatı' Felsefe, bunamış suratların yüzüne çarpan minerva baykuşu'nun kanatlarını çırparken yarattığı havanın dışında bir şey değildir, havanın kendisi -moleküler düşünmeyi bırakırsak- boşluğu gösterir ve boşluğa konuşmaktır felsefe ve artık geriye dolduracak bir boşluğun kalmadığına inandırmaktır; filozof boş-u-dur.. (hastahanede, soluma tüpüne yazılmış görmüştüm boş-u-dur sözcüğünü, o dilsize minnetarım!) Kavramlarla oynayan ve oyunu avucunda tutan kişidir. 'kişi' demek çok yanlış aslında, oyun'un artık avucunda tuttuğu bir kavramdır.. misket gibi; rengarenk oldu mu oynayanın gözlerini kamaştırır, çukura doğru gitti mi her şeyi, herkesi ve bunlardan artakalan diğer tüm şey'leri arkasından sürükler.. Çukurunda yalnız hisseder onu duyan kulakları işitmez.. lâl'dir o sözcüğe hükmedeceğini sandığından beri.. sandıkta başkasının da olabileceğini unuttuğundan beri.. Kavramın teorisi yapılabilir mi? -hayır! -kavram ile teori yapılabilir. -ne vakte kadar? -teori yapmak isteyen kendinin 'kişi' olduğunu unuttuğu zaman.. -kaç kavramın var senin? -hiç! -çok güzel kavram-oluş için boş-u olmak gerekiyor.. -ne zamandan beri, hastahanedeyken mi? -evet, boş-u duymak için tüm kavramları yaralayıp- hastahanelik etmeli.. -kim? -lâl olan, yazabilen ve yazdığını anlamayan! -an-lamayan? -an-ladın, sorun bunu gösteriyor.. -her an tekrarlay-an ve ay-an eden kavram yaratır, her an.. -kavramını saklay-an.. -bayılıyorum sana.. -hadi ekstrantrik bir kavram yaratılım! -olur -gülüyorsun ve dudakların arasında bir şey saklıyorsun.. -evet -harika, hep öyle ol! Kavram-yaratıcılığı-sanatı için uğraş verenler arasında geçen benzeri dialog'lar 'gerçeği' saklı oldukları noktadan çıkarmak içindir. Ekstantene olacak, anlaşılmayacak, büyüleyiciliği olacak.. bunun dışında bir konuşma 'zihin' de ansiklopedi taşıyarak yürümenin dışında bir şey değildir.. Egzantrik olacak; çünkü okuyanı büyülemeli ve sakladığı büyüyü yakalaması için okuyanda bir uğraşı verme arzusu yaratmalı.. Kavramların, sözcüklerin büyüleyicilikten uzak anlamlarını bilmek; bakolorya sınavı önceki eğitimi tümüyle almış olmaya benzer.. Ev-ödevi dışında bir şey değildir.. Büyüleyici kavramların/sözcüklerin, okuyanın/dinleyenin maskara suratına çarpması ve 'anlamıyorum' u oradan düşürmesi gerekiyor.. 'Kertenkelenin kopan kuyruğu' nu hatırlama.. Filozof dil ile oynamaya bir zevk, beri yandan bir üzüntü olarak bakmalıdır.. zevk olarak bakmalıdır; çünkü kavramın kopuş düzlemini genişlettikçe sevinç duyar.. üzüntü olarak bakmalıdır; kavramı an'laştırır/anlamlaştırır.. Bir sözcüğün/kelimenin anlaşılmaya ve kavramlaştırılmaya gereksinmesi olmamalıdır... 'anlamsızım, hadi artık kavuştur beni ona!' dese bile; çünkü an'laşan kavramlar, savaştaki ya da iletişimdeki saf yaratıcılığı gösteremezler.. Yeniktir o, sonsuza değin.. Filozof yarattığı 'kavramın' ardından ağlayan kişidir. 'Kavram' tek başınadır. Yalnızlığını yaşamaya 'mahpus'tur, arkasından bakan göz için 'öylesineydi' denir. Filozof, kendi-arzu'dan yarattığı 'kavram'ı sonsuza değin yitirmiştir ve bunun 'fenomenolojik' bir tesellisini bulmayı her vakit gereksinir -boş-u olduğunu bilmez bunun-. Yeniden kaybedeceği kavramları/sözcükleri yaratmaması gerektiğinin farkında değildir; el'inden kaçırdığı sözcüklerin/ kavramların yüz-yıllar sonrasına ait olduğunu geç öğrenir; hani öğrenmek istemediği bile söylenebilir. O, An-olan-ı sürdürdüğünü düşünüp sevinçten kendin'ime perendelerek atarak ilerlediğini sanır; yanılır! Filozof, çoooook sonralara ait olacak sözcükleri püskürtür; bunu yaptığı andaki 'anlam'ı yakalamak için herkes epey bir uğraşı verir; oysa bu boş-u'nadır; çünkü yakalamak isteyenin filozof-ol! ması gerekir; hani yakalandığı da olur 'An'lamın'; fakat bu süreğen olanda etkimeyi başaramamış- olmak yüzünden sonsuz-yan-algılamlara götürür, hiçbir yeri kuşattığı görülmemiştir bu yüzden.. 'Kavram-göç' söz-ikililiği üstüne düşünmek gerekir; 'boş-u'dur dense bile.. 'Kavram-göç' Durağanlığa hapsolmuş 'söz'ü ve/ya da lütfen kavramı kim ne etsin? Kavram yaratıcılığı sanatı, avuç içinde tutulan değişik renkte misketleri 'sabır-oyun'una sırt çevirip havaya savurmaktaki gibi bir yoldan gerçekleşir. Avuç içinde tutulan misketin rengi bakan için bir anlam ifade etmeyecektir; hem bakan bir şey görebilecek mi? Hayır. Karanlıktadır o, göz.. Havaya ve/ya da-hatırlama- boş-u'n/y-a savrulan misket onu orta noktasından delip geçecek 'güneş-ışını'nı her ne pahasına olursa olsun yakalayacaktır. Işığın kırma özelliği burada yardımımıza koşmaktadır, PARÇALAR o. Parçamsı-bütün olma arzusu söz'ü gittikçe ufalanmaya götürür. Her ufalma bir yitiş'i göstermez; çokluk 'yeniden' olmayı müjdeler, dönüşmüş olarak, dönüşmüş.. Parçamsı-olan'ı arzu, söz'ü artık o olmayan başka yerlere taşır.. Taşınılıp-götürülen yeni yerinde 'durağanlık'a yeniden yer yoktur. 'Havada asılı misket' pek çoklarına başta 'ace'd(e)omian- fizik'e aykırıdır; fakat fotoğraflama-sanatında olduğu gibi söz kıpırtısız'laştırılabilir, sözü geçen 'kıpırtısız' bakan için durağan olmayan çağrışımlara ve-saire'ye engel değildir. Söz ve/ya da kavram, sonsuz bir yaratımı gereksinir, bazen 'durdum!' demek istese bile! Filozof kendin'i 'b' düşsündü, ekleyendir.. Kendin'i eklediği nedir? -Söz.. Nereye gönderilir söz? -Uzağa.. O vakit eklendiği söz ile yollanması gerekir... Filozof söz'ün kendisine değil; söz'ün kavram olmaya başlayan düzlemden kopuş noktasına eklenir. Düzlemden kopuşun orta noktası olamayacağı için 'beklediği' söylenemez; hem artık başkalarının kulaklarına/ anlıklarına çoktan ulaşan söz'ü, yeni sahiplerinin an'ladığı biçimiyle yeniden duyamaz.. -an'lanan söz, kavramlaşır. Filozof'un durağan olan ile bir ilişkisi olamaz. 'ci'ler durağan olanı sonsuzcasına yineleyerek boş-u'yu gittikçe artırdıklarının farkına bile varamıyorlar. Söz'ün boş-u'yu dolduracağına inanıyorlar, tabii onlarca lütfen-artık kavram'laşsın istenen söz.. sen hiç boşluğu dolduran parçanın boşluğun kendisinden daha büyük olabileceğini tasarımlayabildin mi? anlığın alıyor mu bunu? -anlıksal olanı, kategorileştirilen söz - burada söz, kavram'a dönüşmüştür- ile doldurmak soruna yanıt olmaktan uzak olacaktır. Biçimselleştirilmiş akıl dışında bir yönelim boşluğunu dolduracak -ki burada boşluk tanımsız olacaktır- parça'ların ve'ya da parçamsıların boş-u'n kendisinden daha büyük olabileceğini kolaycacık gösterir bize.. Biçimselleştirilmiş akıl? -'-ci'ci de olan.. Diğeri? -'''''filozof-olan' olmaya' başlayan' henüz olmayan' olan''''' Not: Yukarıdaki 'çok' tırnaksı yargılar'ı çokluk '-ci' olanlar yazar.. Filozof-oluş'a tutulan 'ayna' imgesel'i için düşlenebilir... NoblessePlastique ..- Böyle Buyurdu Zerdüşt - F. Nietzsche
.. Sürü İnsanı Nietzsche’ye göre sürü insanı kimdir? Sürü insanı günlük dilde “kötü insan” denilen, ahlak kurallarına saygı göstermeyen insan ya da yığın insanı değildir. Sürü insanı, ahlaklı insandır. Her çeşidiyle sürü insanı, gerçeklikte olan ahlakın ve onun gereklerinin sınırları içinde var olan, yapıp ettiklerini değerlendirmelerini bu ahlakın değer yargılarına uydurmaya çalışan insandır. Sürü insanı için, bütün değerlerin, insan ile ilgili her şeyin değerlendirilmesi kendisinden önce yapılmıştır. Kişinin tek yapacağı, bunlara göre yaşamak, yapıp ettiklerini bu değer yargılarına göre ayarlamaktır. Sürü insanı için söz konusu ahlak ve onun değer yargıları tartışma konusu bile değildir. Çünkü sürü insanı için, bunları tartışma konusu yapmak ahlaksız davranışta bulunmaya eştir. Bu konuda özgür olabileceğinin farkında bile olamayan sürü insanının yaptığı tek şey, söz konusu ahlaka boyun eğmektir. Bu yüzden sürü insanının yapıp ettiklerini yöneten, olayları ve durumları kendi gözleriyle görmesine dayanan kendi değerlendirmeleri değil, geçerlikte olan ahlakın değer yargılarıdır. Nietzsche’ye göre, insanların var olduğu bütün zamanlar boyunca insan sürüleri de (aile grupları, topluluklar, kabileler, halklar, devletler, kiliseler) var olmuştur. Her zaman küçük sayıdaki buyurucularla karşılaştırıldığında boyun eğenlerin sayısı çok olmuştur. Dolayısıyla boyun eğmenin, insanlar arasında en iyi ve en uzun uygulanan eğitim olduğu kolayca varsayılabilir. Ortalama olarak her bir boyun eğme gereksinmesi doğuştandır; bir çeşit formal vicdan olarak, bizden talep ettiği şudur: “Herhangi bir şeyi koşulsuz olarak yapmalısın.” Bu gereksinme kendi kendini yerine getirmeye çalışır, formunu bir içerikle doldurarak; gücüne, sabırsızlığına, gerilimine göre, kaba bir iştah olarak şeyleri yakalar, çok az ayrım yapıp, kulağına bağırılan her şeyi kabul eder. .. ..- DÜŞ / RÜYA' NIN HAKİKATİ
.. RÜYA TÜRLERİ İnsanların deneyimledikleri birçok çeşit rüyaya ve bunların hatırlanıp hatırlanmadığına bir bakalım. İnsan yedi katlı olduğu için yedi temel rüya deneyimi tipi vardır. Bu sözlerde gizemli bir şey yoktur; tıpkı gökkuşağında yedi renk olduğu, müzik skalasında yedi nota olduğu, haftada yedi gün olduğu bilgisini söylemekte gizemli bir şey olmadığı gibi. ** ** Psikolojik Rüyalar: Patolojik ve psikolojik rahatsızlıkların sonucudur. Ağır yemekler, en ortak sebeptir. Hepsi olmamakla beraber, birçok kabus bu sınıfa girer. Bunlar rahatsız edici rüyalardır ve vücudun sağlığını da etkilerler ama sessiz, kendi içini tetkik eden ve sübjektif tefekkürde olan Ruhu bundan daha fazla rahatsız ederler. ** Uyanırken görülen bağlantısız fikirlerin yığını gibi olan Karışık Rüyalar: Buna rağmen rüya sürecinde harika ve tutarlı gözükürler. Karışık rüyalar nasıl ortaya çıkmaktadır? Uyanık yaşamda, doğumdan itibaren, beynin arka kısmı olan beyincik, biz bilmeksizin, düşüncelerden, fikirlerden ve duygulardan etkilenmiştir. O, Cerebrum'un kaydetmediği şeylerin kaydedildiği bir depodur. Vücut uykudayken, yorgun olan beyin faaliyet göstermiyorken, beyinciğin izlenimleri hayaller olarak, resim formunda ortaya çıkmaya başlar; bunlar arasında hiçbir mantıksal bağlantı ve uyum yoktur. Bunlar aynı zamanda "kaotik rüyalar" denilen bu ikinci tip rüyaların temel sebebidir. Beyincik bütün izlenimleri depolamak zorunda mıdır? Teozofi "hayır" diye cevaplar . Bilgimize ve ideallerimize bağlı olan ve düşünen beynin aktivitesi ve saflık durumu, beyinciğe neyi depolayıp neyi depolamayacağı konusunda emir verir. Saf bir kişide dışarıdan beyinciğe tesir eden bir ahlâk dışı düşünce veya izlenim, onun tarafından dışarıya atılacaktır. Düşünceler ve duygular, beyinciğin tabiatını ve karakterini belirler. Demek kaotik rüyalardan anlıyoruz ki, gizli arzularımızı ve isteklerimizi, gizli tabiatımızı öğrenebiliriz. ** Sembolik rüyalar veya Allegorik Rüyalar: Düşünen zihnimiz veya ruhumuzdan ve hatta içimizdeki Ruhsal Ben'den kaynaklanır. Ama beyincik aldığı mesajları veya resimleri karıştırır; bu nedenle allegorik rüyalar sıklıkla yarı-doğru olmaktadır. Dahası, iki farklı kişi tarafından görülen aynı allegorik rüya, iki ayrı anlama gelir. Diyelim ki, iki ayrı insan derin suda yürüdüğünü rüyasında görebilir; bu birisi için mutlu bir sonuç anlamına ve diğeri için tersi anlama gelebilir. Bu tip allegorik rüyalar kadın veya erkeklere çekici gelir ve bunların yorumlarını isterler. Ama burada uyarıda bulunmak gerekmektedir; Rüya tasvircileri olarak kendilerini tanıtanlar ya genellikle sahtekâr ve şarlatandırlar, ya da rüya bilimini yeterince öğrenmemişlerdir. Bununla birlikte nadir rastlanan ve insan deneyiminin ulaşabildiği, çarpıcı ve tam bir allegori olan, kısa veya uzun bir allegorik rüya çeşidi vardır ve bunun her zaman bir anlamı vardır. Bundan dolayı net ve tutarlı allegorik rüyaların yorumlanması için kadim kralların görevlileri arasında kutsal ve eğitimli bir adam da bulunurdu. Gerçek öğrenici; rüya tasvir/tefsir etme egzersizlerini sadece kendi rüyaları ile sınırlar. ** Allegorik Rüyalar tutarlı hale geldikçe ve onları doğru tasvir etmeyi öğrendikçe, kişi kendi rehberliği veya kendilerini ifade edemeyen diğerlerine faydalı olması için gelen bir sonraki tip olan "Uyarıcı Rüyaları" deneyimler. Bunlar allegorik olarak ortaya çıkarlar ve eğer akıllıysak, içeriğindeki gerekli olan uyarıyı göz ardı etmeyiz. Eğer rüya durumunda kendimiz veya bize yakın biriyle ilgili olarak bilgiyle lütuflandırıldıysak, bunu saygılı bir şekilde kullanalım. Sevgimizin, diğer kişiye birleştirici bir yolla bize rehberlik etmesine izin verelim. Allegorik ve uyarıcı rüyalar, Astral Işıktaki resimlerle yakından ilgilidir; beyinciğimiz, bu fotoğrafsal kayıttan kesin bir şekilde etkilenmektedir ve bu iki tip rüyanın izi, temel "Tesir Kaynağı"na kadar sürülebilir. ** "Geriye Dönük" rüyalar geçmiş enkarnasyonların olaylarıyla ilgilidir. Beyincik saflaştırıldığında ve Ruhun onu doğrudan etkileyebileceği kadar hassas hale getirildiğinde, bu çeşit rüyalar oluşur. Ruh’un beyin tarafından bilinmeyen geçmiş deneyimleri, beyine izlenimler olarak yüklenir ve biz geçmiş yaşamlarımızın resimlerini veya hatıralarını görürüz. Bu durum, gerçekten de çok nadirdir. ** "Kehânet" rüyaları; hafızamıza kendi yüksek benliğimizin yaptığı etkiyle oluşur. Bir sezgi gibi son derece kesindirler. Meydana gelecek olan bir olayın net bir resmini görür veya bir ses duyarız. Ancak arzular olmadığında, beyin sakin olduğunda ve gönlümüz arkadaşlarımıza hizmet etmeye niyetli olduğunda böylesine rüyalar mümkün olabilir. Bunlar son derece nadir meydana gelir ve bir sonraki rüya türü ile doğrudan ilişkilidir. ** "Üstadlar Tarafından Gönderilen" Rüyalar: Kişi ancak çaba gösterip-çalışarak, meditasyon yaparak ve kutsallaştırılmış bir yaşam sürerek inisiyelik yoluna girdiğinde ortaya çıkar. Ancak bundan sonra rüyaların en yüksek tipinin görülmesi mümkün olabilir. "Bilgelik, sık sık rüyalar ve vizyonlarla gelir" ama sadece en yüksek idealler için yaşayan, seven, çalışan kadın ve erkeğe.. ..- BAHARİSTAN - MOLLA CAMÎ
.. HİKÂYE Hint Padişahı felsefe ve tıp bilgilerinde çok ergin bir hekimle Bağdad Halifesine bazı hediyeler göndermişti. Hekim halifenin huzurunda ayağa kalkarak; "Üç şey getirdim ki," dedi; "Padişahlardan, sultanlarından başkalarına yaraşmaz." Halife sordu: "Bu hediyeler nelerdir?" Hekim anlattı: "Birincisi; ak saçları siyaha boyayan bir boyadır ki, bununla boyanan saç, bir daha rengini değiştirmez ve asla beyazlanmaz. İkincisi; bir macundur ki, ne kadar yemek yenilse, mideye ağır gelmez ve mizacın itidalini bozmaz. Üçüncüsü de; erkeklik duygusunu artırır. Kadına karşı daima isteği tazelemekle beraber, devamından dolayı gözlere zayıflık ve kuvvete de bir eksiklik vermez. Halife bir an düşündü ve sonra söze başladı: "Ben seni bundan daha bilgin ve daha anlayışlı bir insan zannetmiştim. Çünkü söylediğin o boya ancak bir gurur sermayesi, yalancılık ve sahtekârlık süsüdür. Siyahlık karnlığın, beyazlık ise nurun remzidir. Aydınlığı, karanlık ile örten hangi bilgisizdir?" KITA "Ağarmış saçlarını siyaha boyıyan ahmak, ihtiyarlığın arkasından tekrar gençliğe döneceği umudunu taşır. Devlet avlamak peşinde koşan bilginler nazarında siyah karga, nasıl ak-doğanın zevkini verebilir? Söylediğin macuna gelince: ben çok yemek yiyenlerden ve oburluktan hoşlananlardan değilim. Daima görülmeyecek şeyleri görmek, işitilmeyecek şeyleri işitmek, koklanmıyacak şeyleri koklamak için malûm olan yere taşınmaktan daha çirkin hangi iş vardır? Filozoflar demişlerdir ki: 'Açlık vücudun bir hastalığıdır. İlâcı yiyecek ve içecektir. Nâdan, kendisini zorla sağaltmak için isteğiyle hasta eden kimsedir.' KITA Hoca, mizacında açtığı rahneyle iştah kazanır, sonra pişmişten, çiyden ne bulursa yer, o rahneyi tedaviye çabalar. Üçüncü terkibe gelince: kadınlara saldırmak da deliliğin bir nevîdir. Yeryüzünün halifesi için bir kızcağızın önünde diz çökerek ona yaltaklanmak akıl kaidelerinden uzaktır. Ey akıldan derm vuran cahil; daha ne zamana kadar bir güzelin saçlarında ve deliliğin zincirinde şehvetle çırpınacaksın? Bundan daha büyük hangi delilik vardır ki; bir kadının karşısında diz üstü gelesin de kıç oynatasın?" HİKÂYE Kisrâ'nın derneğinde filozoflardan üç kişi, bir Rum Filozof, bir Hindli Hakim ile Büzrüçmihr toplanmışlardı. Söz şu noktaya vardı: Acaba dünyada en çetin şey nedir? Rum Filozofu: "Bu, ihtiyarlık ve dermansızlıkla beraber yoksulluk ve eli darlıktır," dedi. Hindli: "Hasta vücudla, fazla kederdir," mütalâasında bulundu. Büzrüçmihr de. "iyi amelden mahrum olduğun bir haldeyken, ecelinin yaklaşmasıdır," cevabını verdi. Hep birlikte Büzrüçmihr'in cevabını uygun buldular. KITA Akıllı filozoflardan bir kaçı Kisrâ'nın katına gittiler. Söz, bu gam denizinde en çetin şeyin ne olduğu bahsine dayandı. Biri hastalık ve uzun kederlerdir; öteki yoksullukla birlikte gelip çatan ihtiyarlıktır, dedi. Üçüncüsü ecel yakınlığı ve amel bozukluğı olduğunu söyledi. Nihayet hakemlerin hükmü üçüncü fikri üstün buldu. Bir filozoftan sordular: "İnsanoğlu yemeğe ne zaman koşar?" Cevab verdi: "Zengin acıktıkça, yoksul da buldukça!" Not: Büzrüçmihr, Sasânilerden Nuşirevan'ın veziridir. Rivayete göre bir gün, Nuşirevan ile harab bir köyden geçerken bir duvar üzerinde karşı karşıya oturan iki baykuş görmüşler. Şah sormuş: "Acaba bunlar ne konuşuyorlar?" Vezir demiş ki: "Birisi oğluna diğerinin kızını almak istiyor. Öteki de başlık olarak kırk harab köy istemektedir. Oğlan babası olan baykuş sizi görünce: 'Şah bu şah, zaman da bu zaman olduktan sonra sana yüz bin viran köy bağışlıyayım," diyor. Gûya Nuşirevan bu hâdiseden sonra bir daha adaletten ayrılmamış. ..- MASAL - METONYMY
.. nemesis'in bi ikizi var bilir misiniz? adı mimesis mim'ciler iyi tanırlar he! adı iyice kötüye çıkmış kızcağızın zanî demişler lâkırdıcılar her ne kadar antik demek olsa da şakacı ya da espritüel de sayılabilir bu antik ve acayip kılıklı sarışın kızımız -fekat çakma-makma değil ha! anadan dogma sarışın!- ayrıcalıklı imtiyazlı bi yeteneğe sahipmiş bi adı da ning! nakliye işi yapan gemiler ve gemicilerin huyunu-suyunu ve geçmişlerini hileli-etkili reklamlarının özel sunumlarına verdikleri tepkiler ile okur ve öğrenirmiş bi adı da liza! ama bu eylemi yerine getirmek için aurada akrobatik uçuşlar yaparmış da kimsecikler görmezmiş duymazmış böyle bi hüneri de varmış bi adı da sin! blondie blondie imiş de gece vakti bi bakarsınız yakıverirmiş elmo'nun ateşini maî bi adı da corposant! nemesis'in çok çok yıllar önce evlendiği kocası da varmış birbirleri ile beraberliklerini bu güne kadar gören bilen olmamış çünkü buluşacakları zaman farklı bi atmosferi kullanmakta imişler bu nedenle antikler onları karşıt zann ederlermiş burada bi anonim şarkı terennüm edelim ve birinci perdeyi bitirelim ** ** water come to me eye every time I'm away from Liza water come to me eye every time I'm away from Liza water come to me eye refrain: come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye I remember when love was new water come to me eye there was one, but now there's two water come to me eye refrain: come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye when the evening starts to fall water come to me eye I need to hear my Liza's call water come to me eye refrain: come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye standing there in the marketplace water come to me eye soon I'll feel her warm embrace water come to me eye refrain: come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye in the shadow I stand a while water come to me eye soon I'll see my Liza's smile water come to me eye refrain: come back Liza, come back girl wipe the tear from my eye ..- irinçköl için...
.. düşüncelerimizi olumlu yalım.. negatif'ler de bize çalışsınlar.. eyi'dir..hoş'tur.. gelir.. gelir.. gelsin.. gel..- Bulgur pilavı mı yoksa pirinç mi?
gıda uzmanı mısınız @@deads efendim?- THE GULLIVER'S SHIP..
.. tayinim çıktı babo etrüskün mümbit ovalarına porselenden heykeller oyarken aşırı gerilime düştüm ponun debisi güçlü kollarına hayallerin motivasyon patikalarında doktor oldum evcilikte nerede benim somnanbulum sarılsaydım gerdanına banka ipotekli mallara el koydu pastoral bir ambiansta bacanın içinde muhabbette sepet kukla bir de kova kimi manyak kimi bazen depresyonda gündüz vakti periyodik uyku nöbetleri yeşil çimlerde yürü sentimental geceleri sepet dedi "havadarmış burası" "what?" dedi anlamadı onu kukla konunun yabancısı kova suyunu boşalttı leğene yoktu hiç umursaması hepsi bir hane içinde başlarında evin hanımı ortak görünür yanları var görünür amma her biri ayrı işin ustası "I could not make myself understood!" ile birlikte "şaşkın sana ne dedim? sen ne yaptın? dün köyde gördüm seni ters yola saptın!" I'm not coming here!. son olarak nihayetinde ereksel veri incoherent soru; "bu iş finalde nasıl neticelenir ağabey?" ..- Ah, Bir de Konuşabilselerdi...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
- Karikürler :)