Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bozan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.109
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

bozan tarafından postalanan herşey

  1. Öncelikle mealcilerin bu hususla ilgili düşüncelerini biliyor ve saygı duyuyorum. Kimi sünni ulemanın daha en baştan bu yana teganniye karşı oldukları da ortadadır..Karşı tarafın ise Son Peygamberin ( sav ) Medine'de bir salatta ihlas suresini teganni ile okuduğu rivayeti üzerine çokça binalar eylediğini de bir kenara bırakıyorum...Bunları tali mevzular kabul edip şunu arz ediyorum... Kuran okuyuşlarında tarihte bilmediğimiz pek çok karinin inanılmaz okuyuşları vardır, oturup onları da anmak isterim. Ama onlardan birisi var ki biz ona yetiştik o herşeyden evvel tam bir sanatçıydı... Üstâz Mustafa ismail....ve bilhassa bu büyük ustanın 1961 yılında Suriyede okuduğu Neml ( karınca ) suresi... Kendisini rahmetle anıyorum... bozan
  2. Erkalist dostum teşekkür ederim,ben de yazılarınızı takip ediyorum. Bu arada uzun süredir göremediğim sevgili nicomedias'a da teşekkür ederim... Şunu da ilave etmek isterim, Bu ülke hepimizin, yalnızca jakobenlerin değil hatta tehlikecilerin hiç değil... Bu sloganı tuttum denizler sonsuz isteyen girer donsuz...tebrik ederim dostum... bozan
  3. bozan

    sahile de indiler...

    Ve çünkü bu adamlar baskıcı ve tek tipçi hitler kalıntılarıdır, tek tip denize girilmelidir bu jakobenlere göre mesela mayo ve utanmasalar bir de rengini söyleyecekler, kırmızı mayo giyilmeli diye... bozan
  4. bozan

    Şu balonu da patlatalım

    Bir müdedettir bir haber sitesinde dikkatimi çekip duruyor, fakat bir türlü elim değmiyordu. Bayağı bir talep de olmuş bu yazıya. Yazının başlığı ''halife Denize giriyor da bunlar neden girmiyor '' gibi ancak çocuklara hitap edecek kadar basit aslında. Bir de bu efendi kendince bir tabir üretmiş ''Büfeci islam'', işte bu terim de yazı kadar komik ve saçılı. O yazıyı patlatmadan evvel şunu ilave etmek isterim, yukarıdan bakmacı hertürlü baskıcı zihniyet ancak oxisimzdir. Tepeden yaklaşımcı, sen öyle konuşma biz seni konuştururuz, öyle giyinme biz sana giydiririz, öyle düşünme biz sana düşündürürüz, ya da bu ülkeye komünizm gelecekse de onu ancak biz getiririz gibi halka düşman, hitlerci bir yaklaşımdır..Bu yaklaşım malesef Türkiyede hala egemendir...Şimdi patlatalım şu jakobenleri... ''Beyaz Türk'' teriminin tesisine katkılarımı bilen bilir. Şimdi yeni bir terim daha tesis etmek istiyorum.. Beyaz Türk terimi kadar halkı olumsuz anlatan ve hakikate uzak bir başka terim bulunamazdı.. O Orkun yazıtlarındaki kara budun akbudunla da eğer bir kişi bu terim arasında bağ kurmaya kalkarsa ancak cehaletini ispata uğraşmış olur.. Can Dündar geçen hafta Milliyet'te, son halife Abdülmecid efendinin mayolu denize girmesini örnek göstererek özetle soruyor: ''Abdülmecid efendi İslam'ın halifesi.. Ama aynı zamanda ressam, müzisyen.. Çocuklarını Avrupa'da okutuyor ve denize mayo ile giriyor. Halife böyleyse, bugünkü liderler neden mayo ile denizde görünmekten çekiniyor?'' Önce ben cevaplayayım, mayo ile denize girmek çağdaşlığın ya da şehirli olmanın bir göstergesi falamn olamaz, Adı bir yerlerden halife olarak kalmış bir adam ister donla denize girsin ister donsuz halk onu taklit edecek diye birşey hiç olamaz. İslamlıkta ruhban sınıfı olmadığı için tüm din sahipleri kendi akılları ile doğruyu yanlışı araştırı ve bulmaya çalışır, yani halife denize idrar yaptı hadi biz de yapalım demez.. Anlicanız yazının başı çürük sonu ne olsun ???? Cevaplayalım . Türkiye'deki İslami hareket ''dinsel'' değil, sınıfsaldır. İslam son 70 yıldır, bu coğrafyada zenginin değil, başörtülü fakir fukaranın dini olmuştur. Bugünkü iktidar da başörtülü fakir fukaranın secimle işbaşına gelmesinden başka bir şey değildir. Demokrasilerde fukaralar da yönetime seçilebilir. Demokrasi, elit, aydın ve zengin tahakkumune izin vermediği içindir ki de iyi bir rejimdir. İslam fakire ya da zengine değil insana inmiş bir dindir, ne bugünkü iktidar ne de bundan öncekilerde hiçbir zaman fakir iktidara gelmeniştir, zaten sorun budur, başörtülü fakir ise hiçbir zaman iktidara gelemez, zaten okula da gidemez, ve de hangi yetmiş yıl, kaç kuruşluk Türkiye tarihi okudunuz ??? Abdülmecit efendinin hayat duruşunu, İslam'ın halifesi olmasına rağmen belirleyen din değil, sınıfıdır. Mayo ile denize girmek sınıfsal bir konudur. Dikkat edilirse aynı tarihlerde İngiliz aristokrasisinin de denize mayo ile girdiği görülür. Atatürk devrimleri ile birlikte burjuvazi ile din arasındaki ilişki kopunca, din köylülere kalmıştır. Oysa din köylülere bırakılamayacak kadar mühim bir şeydir, Türkler şu anda acıyla bu gerçeği öğreniyor. Dindar köylüler çok partili rejimle birlikte şehirlere göçüp ''Büfeci'' olurken köylü İslam'ını da şehirlere getirmişlerdır.. Köylülere kalan din değil efendiliktir.. Zira Atatürk köylü milletin efendisidir şeklindeki sözünü sardetmiştir.. Köy6lülere gelince onlar dinci falan değil köylüdür, durumunu belirleyen dini değil, yaşantısıdır...Din onun yaşamını değill yaşamı dinin kuşatmıştır, sen hem adama köylü de aşağıla hem adamı dinci yap sonrada bunlar fakir parası yok de !!!! Bugun Türkiye'de iktidarda olan da işte bu sınıftır. Bu sınıfın siyası ideolojisine ben ''Büfeci İslam'ı'' diyorum. Bugün iktidarda olanlar dün iktidarda olanlarla aynı kişilerdir, o da bürokrasidir bunu anlamadıysan Türkiyede kalem oynatma arkadaş, adama gülerler, yani tipi değişmiş diye dün kemiğini ısırdığın adamların bugün farklı kişiler olduğunu sanıyorsan seni Türk gasteci tahlilcilerine emanet ediyorum... Büfeci İslamı'nı biraz açalım. Büfeci, köylülükten kurtulmuş ama daha işadamı olamamıştır. Fakat önemli bir eşiktedir. İşadamı ''evrensel'' bakar ''sınıflarüstü'', ''siyaset üstü''' hatta ''dinlerüstü'' düşünür. Büfeci akrabacıdır, klancıdır. Herşeyi 3 metrekare dükkanı kadar bilir. Muhasebesi 3 metrekaredir, siyaseti 3 metrekaredir, dış politikası 3 metrekaredir. ''Serbest piyasa'' ekonomisini, ''serbest bir ekonomik rejim'' zanneder, demokrasi ve insan hakları ile entegral irtibatını bilmez. Zanneder ki Amerika zengin olduğu için insan hakları vardır. Oysa İnsan hakları olduğu için zengin olmuştur Amerika, çözemez . Dünya haritası çok sadedir büfecinin: Yahudi dünyayı sömürür. Araplar, din kardeşimizdir. Yunan düşmandır. Papa Hristiyan aleminin başkanıdır. Türkiye'miz çok güzeldir. Uğur Dündar araştırmacı gazetecidir. Kuşburnu şekere iyi gelir. Televoleler ahlakımızı bozmaktadır. . Büfeci islam falan olmaz, olacaksa büfeci müslüman olur, onu da yazmaya bi tarafın yemiyor heralde...Bu arada bu tanımında çalıntı ve gereksiz, bunun adı lumpendir...Engin ardıç kırk yıldır yazıyor ve dinlede bir bağlantısı yoktur, sonradan görme, şehre yeni inmiş köylüyü ifade eder... Ticareti, karı, borcu da limitlidir büfecinin. Bayilikten ne kadar kazanılıyorsa o kadar kazanır. Sigaradan 20 kuruş, gazeteden 15 kuruş. Çok bayilik almaya çalışır. Ne kadar çok bayiliği varsa durumu o kadar iyileşir. Baraj gölünde öğrenmiştir yüzmeyi. Denizle ilgisi limitlidir. Ailesi suya girerken ''İslam'' olduğu için değil, ''büfeci'' olduğu için saklanır. Büfecinin karı limitliymiş, hadi yaaaa. Biz de onları fabrikatör ya da armatör ya da gasteci tahlilciler kadar çok kazandığını zannediyorduk.. Abdülmecit efendi, ''modern halife'' olduğu için değil, ''burjuva'' olduğu için denize mayoyla giriyordu sevgili Can. Bugünkü kabinede ben saydım Başbakan dahil tam 8 tane bayii var. Bayii büyük büfeci demektir.. Atatürk'e göre Köylü milletin efendisi olduğuna göre bunun kadar tabii bir şey olamazdı..heralde Ama büfecilik kötü bir şey değildir. Bugün o, denize mayoyla girmese bile, zengin doğacak çocukları mayoyla denize girecek demektir Gelişmeye, büyümeye en yatkın kesimdir büfeciler. Yatay değil dikey büyürler. Ben mesleğimin ilk yıllarında Ankara'da çok değerli büfeciler tanıdım. Hamamönü büfesinin Mevlüt Amca'sını, Firdevs ablasını hiç unutmadım. Sevgiyle anıyorum sigara bulunmaz ''tek kanallı gizli komünist'' Türkiye'de bana sigara bulan Mevlut amcayı. ''Büfeci İslam'' terimini Giresun'un Alucra'sından Ankara'ya göçmüş bu öncü Türk büfeciye armağan ederken, kitap ve makaleleriyle beni aydınlanma köprüsünden geçiren sevgili hocalarım ve arkadaşlarım Prof. Şerif Mardin, Prof Nilüfer Göle, Prof. Nur Vergin ve Doç. Dr. Ertuğrul Özkök'e de sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Daha önceden de anlatmıştım yukarıda sosyolog numuneleri için türkiye malesef bir araştırma cenneti falan değildir, Türkiyede toplum yoktur bu yüzden sosyoloji de olmaz sosyolog hiç olmaz... Bu ülkede bürokrasi ve onlara göre adam edilmesi gereken köylü ve bürokrasinin gasteci tahlilcileri vardır, bir de edepsiz tehlikeciler.... bozan
  5. Konu ile ilgisi belki yok ama öyle ibare vardır, dilersen yollarım... dilersen nedenini de yazarım... bozan
  6. Şunu deriz sevgili dostum ... Bir meselenin olup olamaması kendi kuarllarına bağlıdır, bu kuralları koyan onun olup olamayacağını da denetleyebilir... ikincisi zulm ile zalimi bir müddeettir ayırt edemediğinizi görüyorum.. Zulm vardır, zalim de .. zulm, kim zalim kim değil belirleyicisi olandır, o sınavın sorusudur yani...Sınavın yapıcısı değil... bozan
  7. EE bir deneyelim bakalım...Ulusalcılara göre ; Ulusalcı anlayış, emperyalizme, zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, din sömürüsüne, işçi sömürüsüne, hertürlü baskıya, kapitalizme, yani kötü olan her şeye, kardeşçe bir başkaldırıdır, ulusunu, insanları , doğayı tabiatı, sevmek, kötülere karşı olmaktır.. Ulusalcılık kısaca her anlamda güzelliktirrrrrr.. Bozan'a göre ; Emperyalizmin doldurması, boş, bir niteleme ve çabadır.. Görünüşte emperyalizme karşıdır ve fakat ona ****** eder... bozan
  8. Emperyallizmin son 10 yıldır en büyük oyuncağı tüm geri kalmış ülkelerde ortaya çıkardığı ulusalcı takımdır.... bozan
  9. bozan

    sesleniş

    Jön’e ‘’ halk mumcuyu unuttugu ıcın turkıye bu duruma geldı zaten.bız unutmadık unutmayacagızda.20 sınde neysek 60 ında da mumcuyu unutmayacagız.’’ Sen unutmamaya devam et, ama halk unutur, unutmalıdır, unutacaktır, bu çatlasak da patlasak da böyle olacaktır… Bu arada halk mumcuyu unuttuğu için Türkiye bu haldedir demek sizce de çocukça bir yaklaşım değil mi ? Bu arada Serdar dontaç, Ümit tözat, Yılmaz yerdoğan, Orhan Pamuk Nobeloğlu ve Mesut yılar’ın hakkını yemiş olmaz mıyız ? Bilimsel’ ( bu ne demekse ) ciye,benim anladığım gibi yazayım Bilimliciye ; Bay bozan,Bozamadın yine, tutturamadın !... Adını saydığın Türk aydınlarının bizlere bıraktığı demokrasi ve özgürlük meşalesi taşındıkça ; Özlemlediğiniz totaliter, şeri düzen biz kararlı Atatürkçüler tarafından püskürtüldükçe ; Asıl hayal kırıklığına uğrayan sen ve sen gibi "sömürünün yerli işbirlikçileri" oluyor sanırım. Buraya da tedirginliğinin, içinde bulunduğun ahval-ı ruhiye'ni yansıtıyorsun. İşte bu ahval içindeki ruhiye'ni biraz daha bozmak için, onların izinde olan bizlerin, hatırladığımız ve insan sevgisi, yurtseverlik konusunda yanına dahi yaklaşamayacağınız aydınların listesini yazacağım. M.Kemal ATATÜRK Nazım Hikmet RAN Uğur MUMCU Muammer AKSOY Necip HABLEMİTOĞLU Taner KIŞLALI Aziz NESİN Hiç bir zaman unutmayacağımız bu aydınlarımız, yeri doldurulmaz halk önderleridir Not: Son tahlilde, halk deyiminin de "sömürünün yerli işbirlikçileri" deyimiyle örtüşmediği anlaşılmıştır. Hoş ve boş bir yazı olmuş, daha uslüplu ve ciddi bir şeyler beklerdim…Oraya bir de 6 kişilik halı saha takımı kurmuşsun bak ben de sana bir takım kurayım ; Kalede ; Yılmaz Yerdoğan 2. Uğur mumcu 3. Miki mavus 4. Serdar Dontaç 5. Orhan Pamuk Nobeloğlu 6. Seda Sayamayan Bak benim takım seninkini yer ha ne dersin ? Gloria’ya ‘’ YAZDIĞINIZ YAZILARI HER OKUDUĞUMDA AKLIMA HEP ŞU SÖZ GELİYOR... NEDEN ACABA? Yaşayanlar için umut her zaman vardır. Umutsuzluk, ölüler içindir. THEOKRİTOS Nedenini bilmiyorum,bu arada çok gizemlisiniz, Tanrıların arabalarını falan mı okudunuz ? bozan
  10. hayır tabiki.. sevgili dostum bak bugün engin abi büyük bir tesadüfle ne yazmış... '''Atatürk'ün bir üvey babası ve üvey kardeşleri olduğunu yazdığım zaman kıyamet kopmuştu... Hatta yaşlı bir faşist bana 'sapık' bile demişti. (Bunun daha da matrağı var: Bazı faşistler beni 'yılın faşisti' yarışmasında aday gösterdiler! Türkiye bir kara mizah cenneti değil midir?) Bu bilgi, gizli saklı bir bilgi değildi, üstelik son derece bayattı. Zübeyde Hanım'ın Ali Rıza Bey'in erken ölümü üzerine yeniden evlendiği ilkokullarda bile anlatılırdı... Azıcık mürekkep yalamışlar, Atatürk'ün bu yüzden anasını hiç bağışlamadığını ve aralarının soğuk olduğunu da bilirlerdi. Bunda da şaşılacak bir şey yoktu. Ben de olsam öyle yapardım, aynı tepkiyi gösterirdim. Sanki bütün bunlar ayıp ya da günahtı ha! Kavga şurada düğümleniyordu: Atatürk 'insanüstü' bir varlık mıydı, yoksa hepimizden üstün de olsa, sonuçta sizin benim gibi bir insan mı? Laik faşistler, onu yıllarca uzaylı gibi görmek ve göstermek istediler. Dinci faşistler de, en korkunç canavar gibi... Bu çift taraflı eşeklik şöyle işliyordu: Ona tapanlar özel hayatını yok sayıyorlardı. Kızkardeşi Makbule Hanım bütünüyle unutturulmuş bir kişiydi örneğin. Ellerinden gelse Latife Hanım'ı bile tarihten sileceklerdi de, o kadarına güçleri yetmemişti. Yıllar sonra Atatürk'ün hayatındaki Fikriye Hanım gerçeği hatırlatılınca bundan çok rahatsız oldular. Çok şükür Madame Corinne'i falan yalnızca bir avuç entellektüel biliyordu... Onlara göre Atatürk sevemez, üzülemez, yorulamaz, üşüyemez, acıkamaz, ağzına içki koyamazdı, tıpkı her Türk memuru gibi. Kimileri 'Gazi Mustafa Kemal Paşa' isminden bile rahatsız oluyorlar, Atatürk'ün 1921 yılından 1934 yılına kadar öyle çağırıldığını kabul edemiyorlardı. Yani tarihe de karşı geliyorlardı. Çanakkale savaşında albay rütbesinde olduğu hatırlatılınca da dehşete kapıldılar. Nasıl olurdu canım, öyle yüce bir varlık mareşalliğe teğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay, general gibi sıradan ölümlülere mahsus birtakım rütbelerden geçerek mi gelmişti yani?... Daha önce bir Osmanlı subayı da olamazdı, herhalde 19 Mayıs 1919 günü Samsun limanına doğru bir uçan daire alçalmış, Atatürk oradan Bandırma gemisinin güvertesine ışınlanmıştı. Bu zavallılık, Atatürk düşmanlarının ekmeğine yağ sürdü. Bizim 'yapmayın etmeyin' uyarılarımıza kulak asmadılar. Tam tersine, Atatürk düşmanlarına karşı çıkacak yerde bize gıcık kaptılar. Kara listeye aldılar. Öte yandan, eşeklik madalyonunun arka yüzünde yer alan yobazlar da, Atatürk'ün özel hayatını tartışma konusu yapmaktan ve işi hakarete vardırmaktan özel bir zevk duydular. Atatürk rakı içerdi... Ne vardı bunda, ben de içerim. Atatürk birçok kadın sevmişti, ne vardı bunda, ben de sevdim. Fakat yobazlara göre bütün bunların korkunç günahlar sayılması bile yeterli değildi, işi, Zübeyde Hanım'a en ********* hakaretleri etmeye kadar da götürdüler. Birçok budala, Selanik'ten yola çıkarak 'Atatürk'ün etnik kökenini' bile tartışma konusu edecek kadar saçmaladı. Mütareke döneminde İstanbul basınının atmış olduğu pisliklerin tozunu alıp yeniden piyasaya sürdüler. Daha başka çamurları, kanun izin vermediği için burada yazamıyorum. Neme lazım, beyinsiz serserinin biri çıkar, zikrettiğim için benim de öyle düşündüğümü sanıp mahkemeye vermeye kalkar. İşin yoksa uğraş dur. Eşeklik günümüzde şu boyutu kazandı: Birçok laik ahmak, bunları gündeme getirdiğim için 'benim de dincilerin safına geçtiğimi' sanıyor. Birçok dinci ahmak da 'bizim tarafa geldi' diye seviniyor! Oysa Atatürk'ü bir tanrı olarak görmekle şeytan olarak görmek arasında hiçbir fark yok, bunların her ikisi de geri kalmış ülkelerin geri kalmış beyinlerine özgü, akıl dışı yanlışlar. Bizde övgü, 'sensin yaratan, sensin olduran, Çankaya var Kabe gerekmez' zırvalığına, yergi de 'gök gözlü Deccal' dangalaklığına varıyor. (Azıcık da gülelim: İsmet de 'Deccal'ın veziri' oluyormuş...) İşte bu nedenle, Türkiye'de olmayan bir şeyi, akılcı burjuva kültürünü savunuyorum. Ama siz de bana bu yüzden 'ütopyacı' diyebilirsiniz, haklısınız. Üstelik 'sosyal tabanım' da yok. İyi öyleyse, yiyin birbirinizi!''''Engin ardıç bozan
  11. Sevgili dostlarım . Ben de mesele hakkında bir kaç hususu yazayım.. Kuran'da bilindiği gibi kan domuz eti leş ve allah'tan başkası adına kesilen adaklar haram kılınmıştır fakat zaruret halinde bunlar da yenebilir, burada dikkate edeceğimiz şey zaruret yani ızdırar durumudur.. ( innemâ harrama aleykumu meytete ve'd-deme ve'l-lahme'l hınzıri ve ma ühille li gayrillahi bih. Femen izturra gayra bağin vela âdi.. ) Mesele budur fıkıhta ıztırar halinin durumu açıkça izah edilmiştir... Fıkıhta bazı arkadaşların bildiği kiminin bilmediği buyüzden kafadan attığı üzere daraltma ve açma vardır.. Iztırar hali yalnızca aç kalmaktan ibaret de değildir. Zaruret hastalık da yolda kalmışlıkta vesaire diğer tabii olmayan durumlarda vakidir.. Bozan
  12. Sevgili Erkalist, anlık çözümlere inanmıyorum, biz aklı başında ve dürüst insanlar yetiştiremediğimiz sürece 10 terör örgütü bitirsek 40 tanesi daha meydana çıkacak. Hele hamasetle hiç birşey olmuyor, çökeriz alırızla olmuyor... En güzeli doğru bütün insan yetiştirmek, bu da en az iki nesil demek, yanılıyor muyum ? bozan
  13. pek sevgili genç dostum...Sizin tahayyüllerinizdeki dvlet bilinciyle uğraşmak istemem, zira neye isterse ona inanır insan...fakat şunu söyleyelim..Partide ya da ocakta anlatılanlarla dönmüyor dünya...yanşi şunu ifade edeyim, Giremez, gidemez, uyaramaz, düzenleyemez, icraat yapamaz, çökemezsin... neden mi ? Çünkü şimdiye kadar hiçbirşey yapamadın ve taşlar yerine oturuncaya kadar yapamayacaksın...İstersen bu konuya devam edebiliriz misallerle ne dersin ? bozan
  14. 1. Yazılanların hepsini okumuş ve öylece yanıtlamıştım sevgili dostum... 2. Okudum ve şunu bir defa daha anladım şeyh uçmaz müriti uçurur... 3. Bir insana insan üstü, tabiat üstü nitelikler vermek kadar bilim dışı bir deli saçması fikir olacağını zannetmiyorum, bu en az faşizm ve stalinizm kadar ciddi bir hastalık ve tehlikedir...Etrafınızda böyle kişiler varsa onları Türk hekimlerine emanet ediniz... 4. Entellektüel falan değilim ben Bozan'ım.. Bu yüzden bozarım... 5. Yazılarımı anlamaya çalışmak için özen göstermeniz benim için tek birşeyi ifade eder o da''hiçbirşey'' Çünkü yaklaşımınızı, tanrılaştırıcı, bilimden uzak ve gereksiz buluyorum... Saygılarımla.. bozan
  15. Avatarın hala korkunç.. daha sevimli bir kız çocuğu bulamıyormusun a kuzummm!!!... Bu arada nerelerdesiniz sevgili made ??? özlettiniz kendinizi .. Bak beni bir daha buralara kadar yorma...Saygılar.. bozan
  16. Şu forumda fasit dairemiz dışına çıkıp yeni birşeyler getiren kaç kişi var kralx sedattan başka ? Ellerine sağlık ne desem bilemiyorum.. Çok güzel olmuş, forumda yeni bir alan açılmış, ve ilki ben olmuşum tanıtımların ... Sevgili Kralx ellerin dert görmesin, kesinlikle emeğe saygı.... saygılar... bozan
  17. Hayri hi ve şerri hi minallahi tealaa... Buysa dediğniz buarada neyi anlamadanız anlamadım.. hayrın ve şerrin Allah'tan olmasıyla ilgili sorununuz nedir ? bozan
  18. Bekir'e yanıtım.... En az 15 yıl evveline taşıdı beni yazınız... O zamanlar henüz ilk basımıydı, İbn-i tufeyl'in hay bin Yakzan'ının... İnsan yayınlarıydı hatırlamamam imkansız.. zira öyle bir kapak tasarımı vardı ki bundan çok daha sonraları basılan yky'nin ibn-i sinalı Hay bin yakzanının kapak tasarımı bile boy ölçüşemezdi insan yayınlarının baskısıyla... Bekir, umarım hemen elinden bırakmazsın Hay'ı.. Ben peşpeşe 3 defa okumuştum...Kutlu'nun akıl ve Vahiy adlı kitabıyla birlikte değerlendirdiğinde daha keskin ve enteresan neticeler elde edebilirsin belki de yapmışsındır bunu... Orada kalbi açtığında bir parça havanın dışarı çıkması işlenmişti, elbette bu bir temsildi, Tufeyl aslında bir başka şeyin daha ehemmiyetli birşeyin peşindeydi...Buraya ulaşmışsındır diye tahmin ediyorum...Neden ıssız bir ada, ve neden bir yol göstericisi yok, bir kitabı yok, bir Hâdi'si yok...Yalnızca aklı var... zaten kitabın özeti de bu ... Akılla başka bir yardımcı olmadan da Tanrı bulunur, bulunabilir...Ya elçiler !!!! Bu soru orada boştur...Ben doldurayım ..İnsan Hay gibi bomboş bir adada yaşamıyor elbette, o Hâdi'ler pek çok olumsuz okun hedefi olan insana diğer taraftan bir yön veriyor ve yeniden ortalıyor insanı...Tabi o Bekire inanmadan da müslüman olunabilir mi diye az tartışılmadı orta dönemlerde...Hatta Bekir'e sıddık diyen O Ehemm bile olmadan teslim olunabilir miydi ?.. Şimdilik seni saygıyla selamlıyorum.. Sevgili Bekir insanların seni anlamamalarını sakın dert etme..seni anlayan insan sayısı çok değilse işte doğru yoldasın demektir...Bunu bir ihtiyar olarak tecrübemle söylüyorum...Eksar'un-Nâs'ı bilir misin ? ( literatürü bildiğini düşünüp teknik yazıyorum ) O eksar'un-nas la yalemundur, bu yüzden yani bilmediklerinden laYüminundur, buyüzden de La yeşkurundur.... Yani yola devam.....( e yahsebu'l insâne en yütrake südâ ? yanıtım tabiki hayır, bu arada işte tam bunu Muhammet rifattan tavsiye ederim, taş plak yoksa rapitten atabilirim... ) Bu arada bu akşam yalnızca Yanni gider Nostalgia benim için bir defa dinle... Dinle demişken...Bu dinle kelimesini necip abiden dinle...Akşamı getiren sesleri dinle / dinle de gönlümü alıver gitsin......Diye devam eden... Türkçenin şüphesiz en güzel şiirleri sıralamasında benim ilk 12 şiirime girer. ( 10 değil 12 bütün dünya sıralamayı 10'dan yapsa ben 12 yaparım....) bu arada biraz dağıttık ama iyice bakıldığında aslında herşey aynı şeyi niteliyor.... bozan
  19. O zaman buradan devam edelim... Yıl 1961, yer uzak bir menfa.... Bozan'ın sesinden bir Bozan şiiri.... Ve bu şiir kimseye kendisinden bahsetmeyeceğime söz verdiğime gitsin... http://rapidshare.de/files/30137503/kendi__iirim.WAV.html Bozan.....
  20. Aslında benim mevzuyla bir ilgim yoktu ama adım geçmiş fiil halinde .. Yani ister istemez taraf oldum... ben sevgili xlark tades dostumun yorumlarına gönülden katılıyorum, diğer yorumlara da gülerek katılıyorum . Hepinize selamlar iletiyorum...kolay gelsin diyorum... bozan
  21. bozan

    Kıbrıs Meselesi

    Doğru tespit...Zira hadiseleri neticeleri itibariyle değerlendirmek her zaman için bize gösterileni değil olanı anlatır...Ya taksim Ya ölüm mitinklerinden birinde heyecan dolu bir adam var şimdi yanımda onunla sohbet ediyoruz...Şöyle diyor bana kan ter içinde, ya taksim ya ölüm, Kıbrısı hiç kimseye kaptırmayacağız, Kıbrıs bizimdir bizim kalacak, kahraman ordumuz rumları dağıtacak... Bu hoş fakat boş düşünceler içerisindeki kardeşlerimiz meselenin neticesini değerlendiremediği için her zaman ayakları gaz pedalında bekleyecekler, yeri geldiğinde gazları boşaltılsın diye.. bozan
  22. bozan

    Hadi Bakalım

    Bu Bozan yazısı da diğer pek çoğu gibi okunduktan kısa bir müddet sonra Kâriunun bir tarafında patlayacaktır..Okurken paparazzilere yakalanmayalım PATLARIZ diyorsanız o başka…EEE ayşe Fatma yaparsa Ruspâ olur Pınar yaparsa Devrimci olur bağımsızlığını yediğimin ülkesinde… Ey halk düzenciler düzdüğünde ses çıkarmıyorsan bozan bozduğunda da sesini çıkarmayacaksın…Bu biiirr. İkincisi de Aha Yalçın küçük de ibraniymiş sen de İbrani misin diyenlere yanıtımız hayır İbrani, Kemalist ya da Kamyoncu değilim olacaktır… Bu arada geçen Pazar sabahı yola çıktığımda halkı yine bulamadım ; bütün bir hafta komşusunu kazıklamaktan, milletin kızına musallat olmaktan ve rüşvet alıp vermekten bir hayli bitkin düşen halk yine yataklarında en iyi bildikleri işi yapmakla meşguldü… Meteorolojinin yağmur uyarılarını dikkate alıp sokağa şemsiye ile çıkan ayşe teyze yağmurun yağmadığını görünce şemsiyeyi uygun bir yerine koyup evine kadar taşımak zorunda da kaldı elbette.. Bu sırada her 17 ağustosta olduğu gibi bu yılda gölcük depremi Türkiyede, yavru vatan Kıbrıs’ta, ve tüm dış temsilciliklerde anıldı…Yani panik yapmağa gerek yok deprem olursa yanıtımız hazır eee biz anma törenleriyle zelzeleye anuklanmıştık ya !!!! ( Ey tehlikeciler anuklanmak küfür falan değildir, Türkçe hazırlanmak demektir…bak bundan sonra Arapçadan geçme hazırlanmak kelimesi yerine kullanırsın bunu böylece vatanı işgalden de kurtarırsın, bu kıyağımı da unutma… Eskiden bazı godolar vardı dünya kelimesi yerine Türkçe zannettikleri acun kelimesini kullanır bununla da övünürlerdi halbu acun Türkçe değildi, hatta dünya daha Türkçeydi.. ) Ümit Tözat futbolu, serdar dontaç şarkıcılığı, mesut yılar siyaseti bırakmadığına göre bizden sporcu, şarkıcı ya da siyasetçi olmaz…Kafamız bastığı için tehlikeci, jakoben de olamayız …en iyisi biz de en iyi bildiğimiz rolü oynayalım ; bozan’ı…. bozan
  23. bozan

    Ayakta ve Hayatta Kalabilmek

    Türk siyasi tarihi bir değişimler ve uyumlar tarihidir. Millet olarak belli bir coğrafyada tutunmak zor bir zanaattir ve fakat millet olarak coğrafyanız belli değilse, sürekli yer değiştiren bir yapıdaysanız ayakta ve hatta kalabilmek neredeyse imkansızdır ; biz bunu başardık. ( hamaset yapmadan ilerliyorum ) Millet olarak bu kadar çok sosyal kırılma yaşamamıza rağmen ayakta kalabilmeyi başarmamızın sebeplerine bakalım... Önce bazı sosyal kırılmalarımız ve siyasi duruşlarımız.... Türk adının daha ilk kez metinlerde geçtiği yıllarda kendisine Türk diyen kişiler topluluğunun bir ırktan ziyade bir ırklar topluluğu olduğunu unutmayalım...Bana göre de gümilefin kabul ettiği gibi Türk olarak bize ismini bırakmış topğluluk ndaha erken zamanlarda terk-i diyar etmişti..Burada kaşgarlının Türkler böyle der oğuzlar böyle şeklindeki izahlarını gözden kaçırmayalım..O kendisini Türklerden kabul ediyordu...Yani tarihte ırkçı anlamda bir Türk düşüncesi hiç varolmamıştır, bu ayakta ve hatta kalabilmenin önemli bir kademesidir. ( bu manada bu milleti bitirmek isteyen kişileri iyi gözlemleyelim onlar ırkçıdır...) Daha Kapkan zamanında belli bir iç çatışmanın yaşandığını biliyoruz, muhtemelen şimdiki Çılgınlar o zaman yaşasalardı Tunyukuk tarafını tutacaklardı fakat kazanan sağduyu oldu, Bilge kağan olsun Uygur kağanları olsun yanlarında Türk inancı savunanlarıyla beraber farklı inançların savunucularını da hep bulundurmuşlardır...Hatta gerektiğinde ayakta kalabilmek için Tanrıya tapış ve Onu övüş biçimlerini de değiştirmişlerdir ; Roux'un arada bir aniden ortaya çıkan milliyetçilik rüzgarı tarifini doğru buluyorum...Bu merkeze karşı siyasi bir manevradır, en güçlüsü ise büyük deha Tunyukuktur, her ne kadar fikirlerini savunmasam da.... Yani Türklerin ayakta ve hayatta kalabilmelerinin en mühm nedenlerinden biri de farklı inanç ve düşüncelere saygılı olmalarıdır. ( Bu manada etrafımızı iyi gözlemleyelim, kör dinci ve ideolojiciler bu milleti bitirmek isteyenlerdir.. ) Türkler Merkezi Asyadan Balkanlara,Sibirden Yemen çöllerine yayılırken pek çok hususiyetlerini kaybettiler, dinleri değişti, dilleri değişti, tipolojileri değişti fakat asla hayata bakış açıları değişmedi. Her zaman değişime intibak etmeyi başardılar. Yani Türklerin bu kadar geniş bir coğrafyada hala tutunuyor olamaları değişime ayak uydurabilmeleri ile mümkün oldu..( yani bugün etrafımıza iyi bakalım Türk milletini yıllar öncesine götürmeye çalışan tehlikeci zihniyet bu milleti bitirmek isteyen zihniyettir..) Ey Türkler kendinizi iyi ve doğru okuyun atalarınızı iyi okuyun, sizler hoşgörüsüz, gerici ve gerizekalı bir atalar topluluğuna sahip olsaydınız bugün bu coğrafyada olmazdınız, değişime ayak uydurmaya direnen atalarınız olsaydı bugün hiçbiriniz yoktunuz, atalarınızı incitmeyin.... bozan
  24. bozan

    Kıbrıs Meselesi

    Benim anlatmak istediğim işte tam da buydu aslında... Buna Tarih de dahildir ve bence sanat olarak hem de ama tüm bilimler için de aynısını söyleyebiliriz ; okuduklarımızın bizleşmesi ve bizden aksetmesi...Bu yüzden yanlış da olsa hatta deli saçması da olsa farklı düşüncelere saygımız her zaman olacaktır.. Ve yine fakat meseleler yalnızca bir tarihi başlangış kabul edip bu tarihin öncesi ve sonrası olmaksızın incelenemez, böyle yaparsak şapka kanununda kalan gerici tehlikecilerden ne farkımız kalır ? Kıbrıs meselesi vetiresini iyice süzmeden yaptığımız yorumlar resmi tarihi tasdik ve ikrardan başka tek bir şeydir o da ''hiçbirşey''. Örneğin Şeyh şamil'i inceleyen bir Rus Bebesi ona bir asi gözüyle bakabilir bu oldukça kolay ve basit bir yöntemdir, bu Rus Bebesinin zihni dar ve tembel olduğu için resmi ideolojinin kendisine dayattığı kör faşizmden başka hiçbirşeyi göremez..ona göre tarih hainlerle doludur... Kıbrıs meselesi adlı ilk yazımızda Osmanlı dönemi ve sonrasındaki ingiliz yerleşimini izah etmiştik...Sonradan meseleye dahil olmamızın nedenini , bir müddet unuttuğumuz adanın bir anda yeniden nasıl hatırlatıldığını izah etmiştik...Bakış açımız Türk bebelerine faşizmin icat ettiği tarihten başka bir şeyi yani ''herşeyi''ifade ediyordu ..Kimisi anladı kimisi anlamak üzere, kimisi ise hala direnmekte.. Anlamakta direnenler olabileceği için bu arkadaşlara şunu anlatmıştık ; Kıbrısta neticesi abd lehine gelişecek, Yunanistandaki dengeleri abd lehine döndürecek bir harekete ihityaç vardı, bizimkiler atıldı...hepsi budur...Soydaşlarımız , canlarımız, ya taksim ya ölüm yiyen için kocaman birer palavradan ibarettir..Bu tezimizi de şununla desteklemiştik Neden Kerkük'e girmediniz ? Sıkmadı mı ? Yoksa Kıbrıs'a gir diyen adamlar buna müsade etmedi mi ? KIbrısta etnik temizlik olabilirdi ama Kerkükte ihtimali değil gerçeği yaşadık ve oldu neden giremediniz ? Kıbrıslılar soydaş da Kerküklüler patlican mı ? Aynı şeyleri Bulgar soydaşlarımız için de yazıp yazıyı uzatabiliriz fakat nafile...Anlayana sizvrisinek saz anlamayan için nasılsa faşist bürokrasi birşeyler uydurur, uydurur, uydurur, Kerküke de bir yalan uydurur.... bozan
  25. bozan

    Güncel Tekrarlar

    Çılgınlar yeni bir yer bulamadılar girecek zannediyorsam.Ben bir hedef göstereyim bari... Moğolistana girelim hadi hem geçmişin intikamını alırız hem de orta asyaya hakim oluruz ne dersiniz ? Gitmişken oradan peynir, süt, koyun ,keçi falan da alırız sanayi yapamadık bari tarım yaparız kötü mü olur ? bozan
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.