Odris tarafından postalanan herşey
-
6 mayıs 1972
Ben ilk sayfadaki yazılarımda katledilen devrimcilerin son sözlerini yazdım. bunlar kesin delillerdir ve özellikle deniz gezmişin ki yazılıdır. orada kardeşlikten bahseder. burada verilen örneği dikkatlice okudum. bunun nesinden nem kapılıyor anlamadım. yazının tümünde de zaten genel konu ortaya çıkıyor ama ben sadece kırmızıyla gösterilenlerden birini alayım. Emperyalizme karşı mücadele, kuşku yok ki Kürt ve Türk ve bütün milliyetlerden halkın birliği olamadan başarıya ulaşamazdı. Ancak böyle bir birlik, yine kuşku duyulamaz ki, halkların kardeşliği ve öyleyse hak eşitliğini, kimsenin kimseyi aşağılamaması ve kimsenin kesmeye üstünlük taslamamasını zorunlu kılardı. Kısacası Deniz in çizdiği yol doğrudur: Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Denizlerin temel sloganı da doğrudur: Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye! kardeşlik ve hep birlikte tam bağımsızlıktan bahsedildiği çok açık. şimdi sevgili dostum, sen bunun nesinden hoşlanmıyorsun?
-
6 mayıs 1972
yaşlasın türk ve kürt halklarının kardeşliği deniyor. bağımzsızlık sözü size dokunmasın ayrıca. bağımsız türkiye size zarar vermez korkmayın
-
6 mayıs 1972
- VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
Suikastler yaparken de ilaçlıydı zaten. Hatta yazı yazarken de ilaç veriyorlar sanırım. Yani, sürekli ilaçlıdır bu şeriatçı vatandaş. Zaten hissediliyor her daim ilaçlı olduğu.- İçinden Git Diyorsun, Duyuyorum Gülümmmm, Gideceğim Son Olsun...
güzel şiir- MELEK
oowww!! nice güzel yıllaraaaa.. sevgiler- Gloria
u ha heeyyyy !!! süper olmuuuuşşş- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
minik çaydanlıktaki çay bitti ben okul bitene kadar çay bitmez sanmıştım buna çay dayanmıycak anlaşıldı. en iyisi şu sayfaya bi alentirikli çay demleme makinası almak. ayrıca kırk yılda bir elin dolu geldiğin için sana teşekkür falan ediyorum yani. (sosyal mesaj verdim üstü kapalı olarak. inşallah anlaşılmıştır) al bu da benden- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
hehehe pragmatist adam yaw yya oofffff... yeter takma artık yaaa...- Gloria
evet rüyada sanırım.- Bunu zor yorumlarsınız:)
çok kısa bir yorum yapıyorum ve tayyip'e oy vermemeye devam et diyorum. ayrıca sana bi daha telefonunu falan verirse aramaya da kalkma. bi de sanırsam kiii kafan karışık nası bildim ama dimi.- ()()()() Deniz_Kızı ()()()() Anı Defteri......,,
deniz kızı'nın canı çay istemiş. kolay değil kendisinin bu aralar yoğun sınavları var. tez hazırlıyo falan. istediği çay olsun- Gloria
herkeslerde bi maniler bi maniler yazamadım ben bir iki satır bahar geldi söndü kaloriferler hıdrellezi yalnız kutladım ben bu sene olmadı, yine olmadi yine olmadı şu sağa sola balonlar uçuran arkadaş nerelerde yaaaa.. o-radya-mı bu-radya-mı dora-dya mı? neredye?- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
sevgili gloriaaa, zeki insan, hazır yanıt sahibi insan, on numara insan. hıdrellez ateşinden atladım alevden gerim yandı uzaktan bir yar sevdim aşkından bağrım yandı- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
selamlar hiperaktif hemşo. araştırma yapıyoruz dedik dimi. ah ah ah... hiç dayanamaz ki ---not: son zamanlarda godzilla'nın yerine ben benim yerime de godzilla yanıt veriyor. siz sorun etmeyin olur öyle arada not2: aynı kişi olduğumuz düşünülmesin, kendisiyle hiç alakam yok, hatta taksim'e ziyarete gelicekti, gelmedi ekti beni... o derece yani...- 6 mayıs 1972
Biz bu ülkenin aydınlık geleceği için çalıştık ve bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz. İki sloganla hareket eden dar kapasiteli insanlardan olmamak için ter döktük, araştırdık, okuduk, daha fazla bilmek için bazılarımız gece gündüz ter döktü; hafife aldılar. Bazılarımız işçi olmadı ama işçilerin hakları için fettullah'a bulanmış polis örgütlerinden dayak yedi, yılmadık; aşşağıladılar. Köylü değildik belki ama her kesimin olduğu gibi bu ülkenin köylüsünün de hakkını savunduk; görmezlikten geldiler. Demokrasiyi ve demokrasi geleneğini savunduk ama birileri çıkıp bizden daha demokrat olduğunu iddia etti; hakaret etmedik kimseye yine de. Gel gör ki kovulduk; hiçbir şeyi terketmedik terketmeyeceğiz de. Çünkü biliyorduk ki bu ülke bizim ve bizim olan için savaşmalıydık. Her şehit için kan ağlayan bizdik; ama bir avuç "terörden beslenen parti" yanlısı bizi neredeyse vatan haini ilan etti. Kırldık belki fakat seviyesizleşmedik. Fikirlerimizi anlatmak için medeni ölçülerin dışına çıkmadık. Milliyetçiliği siyasallaştırmadık ve terörden beslenmedik. Oy verdiğimiz partilerin reyleri terörün hortladığı zamanlarda artmadı. Dini de siyasallaştırmadık; içimizde yaşadık ve gerici olmadık. En yakın arkadaşlarımız arasında camiye gidenler de vardı meyhaneye gidenler de. Bu ülkenin her ferdini kardeş kabul ettik ve kimseyi düşüncesinden, yaşam biçiminden, dininden ya da meshebinden dolayı dışlamadık, bölücülük yapmadık. Kimseyi bu ülkeden kovmadık, çünkü demokrasi bizim için her düşüncenin temeliydi ve her düşünceye gerçek bir demokrat gibi saygı duyduk. Şimdi şu söylenenlere bir bakın. Biliyorum, hepiniz kızıyorsunuz. Kalbinizin tam ortasında bir yanma hissediyorsunuz şu yazılanları okuyunca. Yine de şu klavyelerin tuşlarına nasıl da saygıyla dokunuyorsunuz. Hissediyorum, çünkü siz demokratsınız. Bir şeriatçı gibi ortalığı yangına veremezsiniz. Bir nizam-ı alemci gibi provakasyon yapamazsınız. Aşşağılayamazsınız onlar sizi aşşağılasa da. Siz demokratsınız; Ne kadar ağır bir yük öyle değil mi? Bölemezsiniz, dışlayamazsınız, kimseyi kovamazsınız bu ülkeden... Sardunyam'ın, Efendi Türkler'in, Godzilla'nın, hüseyinn'in, made in turkey'in, Lostsoul'un ve yorum yazmayan ancak yukarıdaki kışkırtmaları okuyup belki yorum yazmaya bile gerek duymayan ya da bu bilinçsizliğe ne cevap vereceğini bilemeyip yorum yapmayan diğer sevgili dostlarımın kalbini ortasındaki sızıyı hissediyorum. Ve sizinle aynı kutsal yükü taşıdığım için mutluyum sevgili dostlarım. Çünkü: Gelecek benim; aydınlık olan ve hep beklenen Bilinç benim; sağduyusu ve metanitiyim bu ülkenin Gelecek benden doğar; çünkü güçlü olan ve sarsılmayan benim tam 85 yıldır. En ağır yükü ben taşırım; demokrasi ve özgürlük benim. Kışkırtmam, aşağılamam, yermem, bölmem çünkü bu ülke benim ve bu ülkenin çimentosu benim. Ve sevgili Godzilla Sardunyam, Efendi Türkler, uzayıp giden diğer çok değerli arkadaşlarım ve yorum yazmayan ancak yukarıdaki kışkırtmaları okuyup belki yorum yazmaya bile gerek duymayan ya da bu bilinçsizliğe ne cevap vereceğini bilemeyip yorum yapmayan diğer sevgili dostlarım, kalbinizin ortasındaki sızıyı hissediyorum; Ve sizinle aynı kutsal yükü taşıdığım için mutluyum: DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ için KAHROLSUN EMPERYALİZM, KAHROLSUN FAŞİSİZM, YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ ÖZGÜR TÜRKİYE, YAŞASIN ULUSAL BAĞIMSIZLIK MÜCADELEMİZ, YAŞASIN GEÇMİŞTEN GELECEĞE GİDEN BU MÜCADELE UĞRUNA HAYATINI VEREN DEVRİMCİLER.- 6 mayıs 1972
sizin ideolojiniz *********? bu durumda benim de sizin ideolojinize acıma hakkım söz konusu olsa gerek! başlıkla hıdrellez kutlaması arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu anlamadım ayrıca. bu başlık kutlama değil anma amacıyla düzenlenmiştir.- 6 mayıs 1972
YUSUF ASLAN Yozgat'ın bir köyünde doğdu. Daha önce Çekerek'e sonradan Aydıncık ilçesine bağlanan Kuşsaray köyünde doğmuştur. Bu köy Çerkes köyüdür. Orta öğrenimini tutucu eğilimlerle, gelenekçi önyargıların güçlü olduğu bir çevrede tamamladı. 1966'da ODTÜ'ye girdi. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün üyesi oldu, Dev-Genç içinde çalışmaya başladı. Bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından ODTÜ işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. İlk yargılanması CIA ajanı olduğunu iddiası ile Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Commer'in arabasının yakılması eylemi nedeni ile gerçekleşti. 1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte Filistin'e gitti. Burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. Traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu. Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş'le birlikte Nurhak'a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla'da yaralı olarak yakalandı. Sıkıyönetim Mahkemeleri'nde yargılandı. 6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'la birlikte idam edildi. Son Sözleri: Bizler asılarak bir defa şerefimizle öleceğiz. Fakat,sizler bizleri asanlar şerefsizliklerinizle her gün öleceksiniz. ******** ABD emperyalizmi. ****** faşizm. Yaşasın tam bağımsız Türkiye!- 6 mayıs 1972
HÜSEYİN İNAN 1949'da Sivas'ın Gürün ilçesine ait Bozhüyük köyünde doğdu. 1966'da ODTÜ İdari Bilimler Bölümü'ne kayıt oldu. Sosyalist Fikir Klubü(SFK) ve bu derneğin bağlı olduğu Dev-Genç'e üye oldu. Bu arada TIP'e de katılarak, bu partinin etkinliklerinde yer aldı. Ayni dönemde, gerek İstanbul ve Ankara, gerek İzmir ve diğer yörelerde anti-emperyalist eylemlere katildi; ABD 6.Filo'suna yönelik eylem ve mitinglerin içinde bulundu. Toprak işgalleri, kırsal yörelerdeki etkinlikler vb. etkinliklere katildi. 1966-1967 öğretim yılında, gerçeklesen ODTÜ Hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik etti. Hüseyin İnan, 1968'de, TIP ve daha sonra MDD içindeki ayrılıklarda, giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultusunda çekirdek bir grup oluşturup, kir gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmeye çalıştı. Ankara, özellikle ODTÜ kökenli olan ve temelini İnan’ın attığı grup, daha sonra THKO'nun çekirdek kadrosunu oluşturacaktı. Aynı yıl İdari Bilimler Fakültesi'nden çıkarılan Hüseyin İnan, ODTÜ yurtlarında kalmaya devam etti. 14 Ekim 1969'da, grubun önemli bir kesimiyle birlikte Suriye üzerinden Ürdün'e, Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ)'nün asil gücünü oluşturan El Fetih kamplarına gitti. Burada FKÖ'nün yanında İsrail'e karsı savaştı. İsrail içlerindeki karakol baskınlarında bizzat yer aldı. Şubat 1970'de Türkiye'ye geri döndüğünde, Diyarbakır-Antep yolunda bir otobüste yakalandı. Diyarbakır’da devam eden yargılama sonunda, Ekim 1970'de tahliye oldu. Hüseyin İnan Ankara'ya döndüğünde kafasındaki kir gerillası fikri iyice berraklaşmıştı. Benzeri düşünceler taşıyan ve ayni eylem çizgisini benimseyen, başlarında Deniz Gezmiş’in yer aldığı İstanbul grubuyla bir araya gelerek THKO'yu kurdu. İnan, kitle hareketleri içinde hemen hiç tanınmayan biri olmakla birlikte, örgütleyici niteliği, insanlarla ilişki kurma becerisi ve kararlılığıyla grup içinde sivrilmişti. Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil ve Cihan Alptekin'in de yer aldığı THKO'nun tartışmasız lideri haline geldi. Daha sonra, yaygınlaşan silahlı eylemlere önderlik etmekle kalmadı, bütün eylemlerin bizzat içerisinde oldu. 29 Aralık 1970'de, Dev-Genç üyelerinden İlker Mansuroğlu'nun öldürülmesi üzerine, THKO'nun örgüt olarak kendini ortaya koyduğu Kavaklıdere Polis Karakolu'nun kurşunlanması, 1 Ocak 1971'de Türkiye Is Bankası Emek Şubesi soygunu, Amerikan askeri tesislerinin basılarak bir Amerikalının kaçırılması ve daha sonra dört Amerikalının kaçırılması eylemlerinde gösterdiği gözü pek tavrı ve kararlılığıyla THKO'nun varlığında büyük etken oldu. 23 Mart 1971'de Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde THKO'lu militanlardan Mehmet Nakipoğlu'yla beraber yakalandı. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'la Ankara 1. No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından 9 Kasım 1971'de idam'a mahkûm oldu. İdamlarin önlenmesi için gerek Meclis'te, gerek kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaşları tarafından çeşitli girişimlerde bulunulmasına rağmen Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş'le birlikte 6 Mayıs 1972'de idam edildi. İnan'ın Yakalanması: El-Fetih kamplarında yaptıkları yirmi günlük bir eğitimden sonra Hüseyin ve 15 arkadaşı, 1 Şubat 1970 Pazar günü, Suriye sınırından gizlice Türkiye'ye girer. Grubun bir kısmı Diyarbakır'a gelir. Hüseyin İnan, Alpaslan Özdoğan ve Mustafa Yalçıner, yanlarında getirdikleri silahları Diyarbakır surlarında bir yere gömer. Daha sonra Diyarbakır Tıp Fakültesi önünde buluşmak için anlaşılır. Fakat Tip Fakültesi önüne geldiklerinde fakültenin polis tarafından basilmiş olduğunu gören Hüseyin, Alp ve Yalçıner, Adana'ya gitmek için Diyarbakır dışından bir benzin istasyonunda otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklara, Yalçıner tek başına oturur. Otobüs, Gaziantep yakınlarında bir yerde jandarmalar tarafından durdurularak aranır. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklarda oturduğu için gözaltına alınır. Yalçıner, şans eseri kurtulur ve Adana'ya gelir. Yalçıner, daha sonra Ankara'ya gider. Müfit Özdeş, Teoman Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya'da tren garında yakalanır. Sonuçta, yakalananlardan Hüseyin İnan, Atilla Keskin, Teoman Ermete, Müfit Özdeş, Ercan Enç, Alpaslan Özüdoğru, Hamit Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadir Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tutuklanır ve Diyarbakır Tutukevi'ne konur. Filistin'den dönenlerden Mustafa Yalçıner, Ahmet Erdoğan ve diger 3 kişi, yakalanamaz. Fakat yakalananların Emniyet'te verdiği ifade nedeniyle Mustafa Yalçıner ile Ahmet Erdoğan, gıyabi tevkif kararı ile aranmaya başlanır. El-Fetih dönüşü Hüseyin İnan, Diyarbakır'dan Adana'ya giderken bindiği otobüs Gaziantep yakınlarında jandarma'lar tarafından durdurulur. Yan yana oturan Hüseyin İnan ile Alpaslan Özdoğan yakalanır, ön koltuktaki Mustafa Yalçıner ise kaçmayı başarır. Sinan Cemgil, Hüseyin İnan ve diğer gençler devrimci mücadelelerini dağlarda sürdürme kararı alır, gerekli malzeme 1970 Kasım ayında ODTÜ'den yola çıkar.- 6 mayıs 1972
ÖLMEDEN ÖNCE AİLESİNE YAZDIĞI SON MEKTUPLAR Baba, Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halkının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi Sana ben her zaman için müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni...Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Baba, biz Türkiye'nin ikinci Kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da... Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi... Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları... Düşün baba; Bugün hükümet işini, gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız. Size sesleniyorum ki bu Türkiye'de ben ve benim gibilerin olacağına ve bizim izimizde tam bağımsız Türkiye için çalışacaklarına var gönlümle inanıyorum... Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm! 28 Ocak 1971 Deniz Gezmiş- 6 mayıs 1972
Son İstekleri Hakkındaki İddialar Deniz Gezmiş ve diğerlerinin idam edilmeden önce son istekleri üzerine farklı iddialar vardır: Örneğin; Deniz Gezmiş'in Joaquín Rodrigo'nun Aranjuez konçertosunu (muhtemelen Adagio'sunu) dinlemek ve bir bardak demli çay içmek istediği söylenir. Yazar Erdal Öz'ün Gezmiş'le yaptığı görüşmelerde tuttuğu ve Gülünün Solduğu Akşam eserinde bulunan notlara göre Gezmiş idamını bu şekilde düşünmüştür. Fakat yine aynı eserde bulunan notlara göre avukatının anlattığı idam anında bu istek geçmemektedir. Bir başka iddiada ise son isteği sorulduğunda idamını kendi gerçekleştirmek istemiş ve tam idam edileceği sırada altındaki tabureyi kendi itmiştir. Öz'ün eserindeki avukat notlarında bu da geçmemektedir. Aksine son sözleri olan "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!" şeklinde bağırırken taburesine vurulmuş ve "emperyalizm" kelimesinin 'izm'ini söyleyemediği kaydedilmiştir. Yalnız Hüseyin İnan'ın kendi taburesini tekmelediği belirtilmektedir. Bir başka iddiada ise idam edilecek olan diğer iki arkadaşıyla vedalaşmak istediği söylenir. Fakat bu istek aslında Gezmiş'in değil Yusuf Aslan'ındır. İdam kementi boynundan geçirilirken, hücresinden alınıp apar topar darağacına götürülürken giymesine izin verilmeyen botlarının askerlere bırakılmamasını, ailesinden birinin almasını istediği doğru değildir. İdama giderken postalları ayaklarındadır, sadece bağcıklarını bağlamaya fırsatı olmamış, ve idamdan önce asıldığında ayaklarından düşmesin diye görevlilerden birine bağlatmıştır. Yalnız parkasını giyememiş ve onun babasına verilmesini istemiştir. Öz'ün eserindeki avukat notlarına göre, Gezmiş'in son istekleri, avukatlarının idamı gözlemleyip sonraki kuşaklara "doğru" anlatmaları, cezaevindeki devrimci arkadaşlarını onun adına "tek tek öpmeleri", 1969'da öldürülen devrimci arkadaşları Mustafa Taylan Özgür'ün yanına gömülmeleri ve cezaevindeki parkasının ailesine verilmesi olmuştur. Ama ne yazık ki onun bu son isteği de kabul edilmemiştir... -------------------- 6 mayıs 1972
İdam Edilişleriyle İlgili İddialar: "İdam edilirken işkence gördüler" 68 kuşağının önderleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan?ın, 6 Mayıs 1972 sabahı Ankara Ulucanlar Cezaevi?nin avlusunda darağacına gidişlerine avukat Mükerrem Erdoğan?la birlikte tanıklık eden Çelenk, ?İdam Gecesi Anıları? adlı kitabında dahi söz etmediği önemli bir olayı anlattı. Çelenk?in ?Bir türlü gözümün önünden gitmiyor? dediği saatler şöyle: YUSUF PENCEREDEN İZLEDİ Ulucanlar Cezaevi?nin avlusunda kurulan darağacı, başgardiyanın odasının penceresinden net bir şekilde görülüyordu. Biz cezaevine geldiğimizde Deniz bu odaya alınmıştı ve pencerenin tam karşısındaki koltukta oturuyordu. Deniz?in biraz sonra can vereceği darağacı, tam karşısında duruyordu. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Deniz?i darağacına çıkardılar. İnfaz sürerken, odaya Yusuf?u getirdikler. Yusuf, pencereden Deniz?in son nefesini verişini izledi. Yusuf infaz edilirken de, Hüseyin?i odaya getirdiler ve o da, Yusuf?un infazını saniye saniye gördü. Bunu kitabımda bile yazmadım, sadece Yusuf Aslan?ın, ?Duydum Deniz?in sesini? sözlerine yer verdim. Biraz sonra aynı darağacında ölecek birine, arkadaşının infazını seyrettirmekten daha ağır bir işkence olabilir mi? 25 DAKİKA CAN ÇEKİŞTİ İnfaz kesinleşince darağacında can vermenin ne kadar süreceğini düşündüm. Hukuk Fakültesi?nde okuduğumuz ?Adli Tıp? kitabında, asılarak ölümün birkaç dakika içinde gerçekleşeceği yazıyordu. Deniz?in infazını unutamıyorum. Deniz?in can vermesi tam 25 dakika sürdü. 87 yıllık yaşamda geçirdiğim en kötü zaman dilimi olan o dakikalardaki çaresizliğimi anlatamam. Avukat arkadaşım Mükerrem Erdoğan?la birlikte cezaevi doktoru ile tartışmaya başladık. Bunu fark eden cellat yanımıza yaklaştı ve ?Deniz çok ağır olduğu için ip kopmasın diye çift ilmik kullandım. İnfaz çift ilmik kullandığım için uzadı? dedi. Birkaç dakika içinde sona erecek olan infazın, çift ilmik atılarak 25 dakika sürmesinin adı da, ?işkencedir?. Cellatın açıklamasından sonra duruma itiraz edince, Yusuf ve Hüseyin?in infazlarında tek ilmik kullanıldı. 87 YILIMIN EN ZOR ANI Halit Çelenk idam gecesini ?87 yıllık yaşamda geçirdiğim en kötü zaman dilimi olan o dakikalardaki çaresizliğimi sizlere anlatamam? sözleriyle ifade etti. Çelenk idamın üzerinden 35 yıl geçmesine karşın o geceyi dair her şeyi çok net hatırlıyor. MAHKEME BAŞKANI SİGARA İÇTİ Denizlerin idamı sırasında gözümün önünden gitmeyen bir başka sahne ise, idam cezasını veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi?nin, bir ağaca dayanarak sigara içmesidir. Deniz, Yusuf ve Hüseyin darağacına doğru yürürlerken Elverdi, sigarasını tüttürüp havaya üflüyordu. Ben bu davranışı da, bir işkence olarak tanımlıyorum. Çünkü o sigara acı değil, bir keyif sigarasıydı. DENİZ?İN AYAKLARI MASAYA DEĞDİ Deniz, sehpaya çıkarıldıktan sonra ayaklarının altındaki tabureyi kendisi tekmeledi. Tabure masanın üzerinde bir süre döndükten sonra düştü. Ancak Deniz boşlukta asılı kalmadı. Çünkü boyu uzun olduğu için ayakları masaya değiyordu. Bu durumu gören Savcı Yardımcısı Veysi Sami, cellatı uyararak, ?masayı çek, masayı çek? diye bağırdı. Bu süre içinde Deniz?in bilinci büyük bir ihtimalle yerindeydi. Darağacındaki kişinin o saniyelerde neler yaşadığını düşünebiliyor musunuz? Deniz?in boyunun uzun olduğunu bile bile, ayaklarının değeceği bir masa konulması, ?işkence?den başka hangi sözle açıklanabilir?- 6 mayıs 1972
HAYATI 1965'ten sonra, Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 27 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Gezmiş, henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1965'de Türkiye İşçi Partisi (TİP)'nin Üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukuklular Örgütünü kurdu. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968'de İstanbul Üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adına İÜ Senatosu ile Baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. İşgalden kısa bir süre sonra İstanbul'a gelen 6. Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül'de serbest bırakıldı. TİP içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim (MDD) görüşünü benimseyen Deniz Gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. Ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği (DÖ'ni kurdu. 1 Kasım 1968'de TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) , AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD büyükelçisi Kommer'in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı. İstanbul Üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 Mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da TMGT'nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül'e kadar Filistin'de gerilla kamplarında kalan Deniz Gezmiş,1 Eylül 1969'da, 10 Haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi'nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ancak Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969'da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 Mart 1971'de dört ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldı. YAKALANIŞI VE İDAM EDİLİŞİ 12 Mart darbesinin ilk günlerinde Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekte iken motosikletleri bozuldu. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile birbirlerini kaybettiler. Aslan o esnada, Gezmiş ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas'ın Gemerek ilçesinde yakalandı ve Kayseri'ye getirildi. Buradan Ankara'ya zamanın İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu'nun makamına götürüldü. Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binası'nda Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no'lu Mahkemesi'nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO-1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de idam cezasına çarptırıldı. İdam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. İsmet İnönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek Bülent Ecevit ile birlikte red oyu kullanır. AP genel başkanı Süleyman Demirel ise infazdan yana oy kullanır. Olaydan 15 yıl sonra, Süleyman Demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için:soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri yorumu yapar. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ise idamları onaylayarak özür dilemeyi reddeder. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. İdama giderken imam istemedikleri bilinmektedir, fakat definlerinde bir imam bulunmuştur.- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
godzi dostum, ben çok ısındım , güç kaynağım kaldırmıyo artık- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
godziye birileri seviyeli güç kullanmış - VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.