Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Öncelikle Newroz ülkemizde bu sene büyük bir coşku ile kutlandı,bu coşkuyu 1 Mayıs işçi bayramındada görmek istemeleri gayet doğaldır. Yeşil Kırmızı ve Sarı renkleri Kürt halkının Pkk'den öncede kullandığı sonrada kullanacağı renklerdir. Her türlü eylemin içine farklı görüşlerdeki insanlar karışıp proveke etmek isteyebilirler merak etmeyin bu sadece orada olmuyor,Diyarbakır'daki Newroz kutlamalarında halkın arasına girip polise Küfredip,taşatıp polisle halkı karşı karşıya getirmeye çalışanlarıda,Asker,Polis cenazelerinde fink atıp halkın acısını kullanmaya çalışanlarıda gördük,''Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur,Ya sev Ya Terk Et,Ya Hepsin Ya Hiç Ya Türk'sün Yada ...'' diyenleride gördük,bir anda kendimizi bazı siyasi partilerin mitinglerinde buluverdik. Bunlarada Tipik Türkçülük sürü psikolojisimi demeliyiz? İzmir Polisi İhtiyatlı davranıyor öylemi,peki Boşig bir 21 plakalı araç al ve Karşıyakada yada konakta yada limontepede nerede istersen 15 dakika tur at bakalım kaç kez polis tarafından durdurulacaksın. Defalarca yazdım yine yazıyorum Kürt Sorununun asla ama asla Silah yoluyla çözülmesi mümkün değildir,çözüm yeri TBMM'dir,oraya giden vekiller bu konuyla ilgili görüş bildirirler,beğenirsiniz yada beğenmezsiniz,fiili saldırı suçtur ve yanlıştır eğer söylemleri yanlışsa bırakın halk cezalandırsın zaten demokrasi ve Meclis bunun için yokmudur?
  2. Sayın Politika Türkiye'de uygulanan Müfredat tamamıyla yanlıştır,çocuk okula gidiyor hergün kapının önünde soğukta,karda dahi olsa çocuğa Türklük üzerine yemin ettiriliyor,bütün derslerde Atatürk'ün hayatı anlatılıyor,haa Atatürk anlatılmasın demiyorum elbetteki anlatılabilir ama neredeyse matematik dersi müfredatına bile alınacak,onu anlatmaya çalışıyorum. Yibo'lar çocukları ailelerinden uzaklaştırıyor,aile sevgisi ve terbiyesinden uzak çocuklar ya tv kültürü yada birbirleriyle ortak kurdukları kültür dengesi ile büyüyorlar bununda ne kadar sağlıklı olabileceğini tahmin edersiniz sanırım...
  3. Her fırsatta Kürt'ler bizim kardeşimizdir,bizim sorunumuz Pkk ile diyenlere duyurulur İzmir polisi, Kürtçe 'Bijî Yek Gulan' yani (Yaşasın 1 Mayıs) ibaresi bulunan bildirileri sakıncalı bularak el koydu,şimdi tekrar soruyorum sorun kiminle?
  4. Yukarıda yazım Sayın Selahattin Demirtaş2ın meclis Konuşmasından alıntıdır,yazmayı unutmuşum Özür dilerim. 1 Yıl önce yaşanan bu olayın 1 yıl gizli tutulmasıda zaten içlerinde Akp'lilerin ve kamu görevlilerinin olmasındandır sayın Politika,2. olay ise tamamen Yibo sisteminin yanlışlığını ortaya koymaktadır,köylere okul yapmayıp çocukları yetimmiş gibi bir merkeze toplamak,annesinden babasından ayırmak yanlış bir uygulamadır,ayrıca ülkemizdeki eğitim müfredatıda ayrıca bir tartışma konusudur....
  5. Ozaman size sorayım sayın Boşig,bu ülkede Türk'lüğe laf etmek suçken bu adam hangi cürretle ''Kerkürt'' başlıklı bir yazı yazabiliyor? Siz ''Ker'' kelimesinin Türkçe karşılığının ne olduğunu biliyormusunuz? Bir halka böyle bir kelime ile hitap etmek ne demektir? Pkk'liler dahil,hangi Kürt çıkıpta Türk halkına karşı böyle bir söylem gerçekleştirmiştir? Lütfen bizi aydınlatınız....
  6. Başbakan çıkıp bu olayı abartmayın demiş,peki Saayın başbakan bunu abartmayacağızda neyi abartacağız? 'Bunlar hepsi bir bütünün parçalarıdır. Siirt olayları belki kamuoyuna yansıdığı için tartışıyoruz. Biz buz dağının sadece görünen yüzünü tartışıyoruz. Türkiye'de kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel istismar yansıyanın belki de binlerce katıdır. Bunların ortaya çıkarılması için devletin çaba sarf etmesi bir yana bunun ortaya çıkmasına çaba sarf eden kadın örgütleri üzerinde devlet b askı oluşturuyor. Sayın Başbakan sayın Milli Eğitim Bakanı bu olayı medya abartmasın diyor. Bu olay Türkiye'de kıyameti kopartacak bir olaydır. Sayın başbakan medyayı suçlayacağına kendisini başbakan yapan ile gidip halktan çocuklardan özür dilemeli, valiyi ve emniyet müdürünü görevden almalıdır. Sayın Başbakan bu işi abartmalıdır. Bu üstü örtülecek görmezden gelinecek bir kaç bilinmezin üstüne atılacak bir olay değildir. İçinde kolluk güçlerinin, esnafın olduğu bir tecavüz çetesinden bahsediyoruz. Bunu abartmayacaksınız da neyi abartacaksanız? Bu önemli değil de görüştüğünüz anayasa mı önemlidir? Değiştirilen Anayasa'nın ilk maddesi çocukların korunmasıyla ilgilidir. Çocukların korunması için değişiklik yapıyorsun ama Siirt'te bebekler tecavüze uğruyor çocuklar yetkililerin de içinde bulunduğu bir çete tarafından istismara uğruyor. Gerekirse bu görüşmeler askıya alınır ilgililer Siirt'e gider özür diler. Eğer demokrasiye inanıyorsanız demokratik anayasa yapmak istiyorsanız Siirt oradadır. Bu iş ortaya çıktıktan sonra basını ve medyayı suçlamak kolaydır. İki yıldır bu iş yaşanıyor ama Siirt valisi çıkıp abartmayın diyor. Biz abartacağız sayın vali. Siz oraya atanmaş ve halkın değerini bilmiyor olabilirsiniz ama bizler halkın temsilcileri olarak onun hesabını sizden soracağız bunu bilmeniz lazım.'
  7. BDP'nin olayın farkında olduğunu nereden çıkardınız sayın politika? Olayın yaşandığı mahallenin Muhtarı demiştim ben yazımda,Muhtarda zaten Valiliğe yazı yazdığını söylemiş,herhangi bir siyasi partiye başvurdum dememiş.
  8. Bugün 23 Nisan Dünya denilen gezegenden gelen farklı görünen konuşan binlerce çocuk benim ülkemde benim yöneticilerim tarafından ağırlanmakta, onlara şeker de verilmekte dondurma da. makam koltukalrıda...Dünyada 23 Nisdan çocuk bayramını kutlayan tek ülke olmakla gururlanan Türkiye'de çocuklar sokak ortasında infaz edilebiliyor..bombalarla bedenleri parçalanabiliyor,ve çocuk yaşta tutuklanabiliyor...
  9. Alınan bilgilere göre, Siirt'in A.G. Mahallesi muhtarı tarafından birçok kez mahallede fuhuş yapıldığına dair dilekçe sunmasına rağmen, her defasında valiliğin cevabı 'Boşver gösteri ve bölücülük yapmasınlar da fuhuş yapsınlar' şeklinde cevap verildiği öğrenildi.DİHA Şimdi DİHA'nın bu haberi gözüme çarptı bu idda çok vahimdir ve eğer doğruysa Vali Siirt halkını açıkça itham etmiştir ve insanların namusunu koruma olayını farklı bir yere çekmiştir ümit ediyorumki yalan haber çıksın...
  10. Sayın Politika bende her fırsatta aynı şeyleri söylüyorum,Bu ülkede birileri Kürd ve Türk halklarını karşı karşıya getirmeye çelışıyor,Kürt halkının Dil ve Kültürel özgürlüğünden bahsediyoruz,Kültürel Kimlik diyoruz,birileri çıkıp ''Ahanda ayrı Kimlik istiyorlar'' diyor biz ayrı bir nüfus cüzdanı istemiyoruz,seçip meclise gönderilen vekillerle oturulup konuşularak bu sorun çözülmelidir diyorum yıllardır onlar size göre çok aykırı şeyler isteyebilirler ama bu tartışılır ve orta yol bulunmaya çalışılır,demek istediğim bu sorunun çözüm yeri TBMM'dir dağlar değildir,önce halkın iradesine saygı gösterilecek,halkın seçtiği vekil 23 nisan resepsiyonuna geldi diye asker gelmiyormuş resepsiyona,bir yerde Cumhuriyet bayramında BDP'li vekil kutlamaya katılınca Vali Kaymakam Asker onun elini sıkmıyormuş,bir sanatçı Zazaca şarkı okuyunca Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Vali,Kaymakam,Emniyet Müdürü Vali Kaymakam Asker orayı terk ediyorlar ve gazeteler tv'ler çarşaf çarşaf bunu yayınlıyorlar,sanki övünülecek birşey yapılmış gibi önce halkın seçimine,diline,kültürüne saygı duymayı öğrenmeli Bürokratlar neyse demek istediğim kullanılmak istemiyorsak birbirimizi kimsenin kucağına itmemeliyiz,birimizi ETÖ'ye diğerimizi Pkk'ye mecbur kılmamalıyız,ben bir Kürt olarak her fırsatta diyorum bu ülkede sorunlar Türkiye Cumhuriyetinin Üniter yapısına,resmi diline ve bayrağına dokunulmadan her yönüyle özgürce tartışılmalıdır...
  11. Göçmenler elbette memnun olacaklar hallerinden,hiçbirşeyleri yokken Ülkemize getirildiler,onlara ev verildi,iş verildi,para verildi,ülkenin doğusundan göç edenler yada ettirilenler batıda açlık sefaletle boğuşurken onlar efendi oldular bir anda,Bulgar Göçmeni arkadaşlarımın babaları orada kendilerine yapılan haksızlıkları anlatırken çektikleri acıları çok iyi anlayabiliyorum Türkiye'ye getirilmeleri ve kendilerine yardımcı olunması çok doğru bir karardır,zaten benim amacım Göçmen kardeşlerimizi suçlamak değil ama onları oradan kurtarıp getiren devletimiz savaş mağduru olup,Göçmen durumuna düşen doğulu vatandaşlarada göç ettikleri yerlerde aynı şekilde yardımcı olamlıydı ve halen bu tür bir tavır devletimizin büyüklüğünü göstermesi açısından çok önemlidir saygılarımla...
  12. Bu olay ve daha binlercesi yaşanıyor ülkemizde,hergün gazetelerden tv'lerden görüyoruz böyle korkunç olayları,bu olaylar ülkemizin ne kadar büyük bir kültürel ve ahlaki çöküntü içerisinde olduğunun ilanıdır aslında,olayın duyurulmamasının sebebileri arasında BDP Siirt Milletvekili Osman Özçelik'in açıklaması dahada vahim bir durum olduğunu ortaya koyuyor,eğer idda doğruysa olayda ismi geçenler şahıslar Akp'li vekilin yakınları oldukları için gizleniyor ve Mahkemenin gizlilik kararıda bundan kaynaklanıyormuş,Osman Özçelik Akp'nin gizlilik kararı aldırarak olayı örtpas etmek istediğini ve bu şahısların serbest bırakılmak istendiğini söyledi,ümit ediyoruzki bu iddalar gerçek değildir,bu olaya karışanlara kanunların öngördüğü en ama en ağır cezalar verilmesi dileği ile...
  13. Benimde tanıdığım bir çok bulgar göçmeni var ve hepsinden aynı şeyi duydum ''Türkiye'de olası bir savaş halinde,hemen geldiğimiz ülkeye kaçarız'' yani laf söyleyip demegoji yaparlar ama ülkede biri onlara pişt dese geldikleri yere kaçar bunlar
  14. Papa ve Abdi İpekçi suikastı planlayıcılarından olan eski Ülkücü gençlik Lideri Musa Serdar Çelebi, Samsun'da saldırıya uğrayan Ahmet Türk'ü ziyaret ederek, 'Halklarımızı bir birine düşürenler var. Geçmişte bu hataları yaptık ama biz zarar gördük' dedi. Çelebi, Kürtlerin de bütün haklarını eşit bir şekilde kullanacakları bir birliktelikten yana olduklarını söyledi. Aralarında eski ülkücülerinde bulunduğu Eko-politik grubu Samsun'da yumruklu saldırıya uğrayan Ahmet Türk'ü ziyaret etti. Ziyaret sonrasında Türk ve ziyaretçiler ortak açıklama yaptı. Ziyarete Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Eko-politik) Başkanı Tarık Çeleng, bir süredir toplumun değişik kesimlerini bir araya getirerek toplantılar düzenlediklerini ve ön yargıları kırmaya çalıştıklarını belirterek, 'Bir süredir devlet adamları siyasetçiler halkımız kapalı kapılar ardında çok olumlu konuyor. Ama sokakta bir psişik gerçek, ön yargılı ve sıcak bir gerçek var. Biz içerideki bu sıcak gerçek ile dışarıdaki psişik gerçeği biraz geriye çekip toplumun yaşadığı sıcak gerçeği yansıtmak için buradayız' dedi. Şimdiye kadar milliyetçi-ülkücü hassasiyetleri olan insanlarla, liberal ve Kürt hassasiyeti olan insanları bir araya getirerek 14 toplantı düzenlediklerini belirten Çeleng, 'Bu toplantıların temsilcilerinden Musa Serdar Çelebi burada. Ümit Fırat buradaydı ve uçağa yetişmek zorunda kaldı. Sayın Ahmet Türkü ziyaret ettik' dedi. Kullanıldık itirafı Musa Serdar Çelebi ise, Ekopolitik bünyesinde bir süredir Türkiye'nin büyük çatısı isimli bir proje için çalıştıklarını belirterek, sorunların yumruklarla, şiddetle çözülemeyeceğini bunda ısrar etmenin herkese zarar vereceğini söyledi. Çelebi şöyle konuştu: 'Bu projenin amacı Türkiye'de yaşayan bütün insanlarımızı bir biriyle kucaklaştırmak, insanlarımızı bir biriyle çatıştırarak bunun üzerinden çıkar elde etmek ve iktidar elde etmek isteyenlere meydanı bırakmamak arzusuyla çalışıyoruz. Türkiye bunların büyük acısını yaşadı. Biz o tecrübelerin içinde gelen insanlarız. Türkiye'nin bütün insanlarının konuşularak çözülebileceğine inanıyoruz. Vuruşarak hiç bir şey geçmişte çözemedik bugünde çözemeyiz. Bunun aksini düşünenler ve bizler çok büyük zarar göreceğiz bu işten. Bunları paylaşmayı ve Sayın Ahmet Türk'e geçmiş olsun demeyi ve yumruklarla hiç bir şeyin hal olmayacağını buradan birlikte ifade etmeyi... Konuşarak, bunu bir süredir deniyoruz. Birbirine ön yargısı olan insanların birbirini tanıdıktan sonra, gerçekten konuşularak sorunların çözebileceğine olan inancın arttığını görüyoruz. Kürtler ve Türkmenler kardeştir bin yıldır kardeştirler. Binlerce yıllık beraberliği sağlayabilecek bir kardeşlik vardır. Ama iş siyasetçilerin eline aklınca -hepsini kast etmiyorum ama çatışmalardan siyaset üretip ondan çıkar sağlamayı amaçlayanları kast ediyorum- hadiseler zorlaşıyor ve Türkiye hiç birimizin arzulamadığı bir yere sürükleniyor. Galiba biraz seçim atmosferi girince de işler aşılmaz noktaya gidiyor. Sağduyunun hakim olmasını diliyoruz. Konuşarak meselelerimizi çözeceğimize olan inancımızı ifade ediyoruz. Kürt kardeşlerimizin bölünmekten yana olmadığını sohbetlerde görüyoruz. Kürt kardeşlerimizin doğal haklarını sonuna kadar kullanabileceği eşit bir vatandaşlık içinde demokratik bir Türkiye'de kıyamete yaşacağımıza olan inancımızı ifade ediyoruz.' Ahmet Türk ise, yapılan ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, 'Bu ziyareti çok önemsiyorum. Bu biraz da halkları karşı karşıya getirmek isteyen kesimlere yönelik bir cevaptır. Ben şuna inanıyorum, diyalog ikna ve konuşarak bütün sorunlarımızı çözebiliriz' dedi. Türk, hiç kimsenin gerginlik yaratmaya hakkının olmadığını belirterek, ortak akılla yaşanan sorunların çözülebileceğini bildirdi. Kürtlerin taleplerinden kimsenin zarar görmeyeceğini belirten Türk, 'Bin yıllık bir geçmişimiz var. Barış ve kardeşlik içinde sorunların çözülmesini görmek istiyoruz' dedi. Türk siyasetçilerin de halkın gösterdiği duyarlılığı göstermesini isteyerek, '3 puanlık oy için hareket edilmemelidir' dedi. Aynı silahla hem ülkücüler hem solcular vuruldu Türk, 'Ziyaret sürpriz oldu mu?' şeklindeki bir soruyu da cevaplandırarak ziyaretin halkların birbirine düşürmeye yönelik bir cevap olduğunu belirterek, 'Farklı düşünebiliriz ama hiç kimsenin insanlarımızı birbirine kırdırmaya hakkı yoktur' şeklinde konuştu. Çelebi de, 'Geçmişte komünistlere karşı silah kullandık, şimdi birlikteyiz şeklinde bir açıklamanız olmuş' şeklindeki bir soruyu da şöyle cevaplandırdı ve şöyle konuştu: 'Hep beraber çok büyük acılar yaşadık. Biz 12 Eylül'ün acılarını hala hafızamızda çok taze olarak yaşıyoruz. Hatırlıyorsunuz Türkiye sağ ve sol diye kamplara ayrılmıştı. Aynı merkezden insanlar devreye girdiler. Türkiye'yi bir ihtilal sürecine soktular. Ve bir ihtilalin gerçekleşmesi için dengeleri alt üst ettiler. Görüldü ki sabahleyin aynı silahla bir ülkücü vuruldu. Öğleden sonra onun intikamı alınıyor iddiasıyla aynı silahla solcular vuruldu. Bugün de Türkiye benzer senaryolarla karşı karşıya. Bakıyorsunuz yumruklar birden bire konuşmaya başlıyor ve bir yandan barış için bir takım adımlar atılırken, kardeşlik yolları tekrar döşenmeye çalışılırken, bir yandan herkesin tedirgin olduğu endişe ettiği bir iklime doğru sürükleniyor. Bunu hissediyoruz bunun kokusunu alıyoruz. Herkes kendi çapında bir çalışma yapıyor. Biz de ekopolitik olarak konuşarak meselelerin aşılabileceğini gördük. Gerek Kürt kardeşlerimizin oluşturduğu örgütler içerisinde gerek diğer milliyetçi camianın içinden birçok insanların katıldığı toplantılar yapıyoruz. Ve korkunç önyargılarla doldurulduğumuzu görüyoruz. Sayın Ahmet Türk'ün Samsun'daki olaydan sonraki itidali kaybetmeyerek sağduyulu çağrı yapması bizim de böyle bir adım atmamızı zaruri hale getirdi. Bunu Tüm Türkiye'ye yaymak arzusu var. Türkiye'yi parçalamak isteyenler olabilir, ama büyük çoğunluğun bunların karşısında olup demokratik bir Türkiye, seçkinlerin yönettiği, kıyamete kadar yönetici olmak isteyenlerin diğerlerini kıyamete kadar köleleştirmek istediği bir Türkiye değil, demokratik bir Türkiye arzusunda olduğumuzu beyan ettik.' Musa Serdar Çelebi kimdir? Abdi İpekçi ve Papa suikastı planlayıcılarından, eski ülkücü militan. İpekçi suikastını para karşılığı üstlendi. Almanya'da tutuklandı, beraat etti. Türk vatandaşlığından çıkartıldı. Türk İslam Birliği Teşkilatı'nın başına geçti. Papa suikastının arkasında CIA olduğunu ve bu konuda kitap yazacağını söyledi. adı geçen suikast davasında beraat ettirilmesi İtalyan savcılığınca milli güvenlik medeniyle uygun görüldü. Devlet Bahçeli'nin talimatı üzerine MHP ve bu partiye bağlı tüm teşkilat ve ülkü ocaklarına girişi 2000 yılından itibaren yasaklandı. AKP tarafından 2007 seçimlerinde adaylık teklif edildi. Çelebi bir süredir, Ekopolitik bünyesinde Türkiye'nin büyük çatısı projesinde çalışıyor. DİHA
  15. Dünkü yargıda Şikayetçiyiz ve bugünkündende,halen binlerce çocuk polise taş attıkları iddasıyla cezaevlerinde tutuluyor mahkemeye dahi çıkartılmadılar,geçen sene 14 nisanda sözde KCK diye operasyonlar yapıldı,seçilmiş başkanlar gözaltına alındı,tutuklandı bir yıl geçti halen bir iddaname bile yok,Bdp'lileri taşlayanlara ülkemizin Başbakanı çıkıp ''Halk Tepkisi'' dedi,şiddeti meşrulaştırdı,daha 10 gün olmadı hakkaride 14-15 yaşlarında bir çocuk annesiyle birlikte yerlerde sürüklendi 5 polis o çocuğun ağzını burnunu kanlar içinde bıraktı ama ellerini kollarını sallayarak geziyorlar,Siirt'te askeri araca taş atan birine uzamn çavuş ateş edip öldürdü,mahkeme bölgenin durumunun bunu yapmaya uygun olduğuna karar verdi ve uzman çavuş serbest kaldı,işte 70 milyonun gözünün önünde olan bunlardır,ama maalesef bir kesim hala sözde vatanseverlerin derdindedir....
  16. Ahmet Kekeç'ten Güzel Tespitler yer alıyo9r bu yazıda,Yılmaz Özdil adlı sözde yazarın ikiyüzü nasılda fışkırıyor günyüzüne bu yazıda,biliyorum birileri yine lafı dolandırıp haklı çıkarmaya çalışacak bu sözde yazarı ama anlayan anlar kimin ne olduğunu....
  17. Yapmayın ALLAH aşkına,susayım diyorum ama okadar acite ediyorsunuz ki,Kim bütün Karadeniz halkını hedef gösterdi ALLAH aşkına,saldırıya uğrayan Ahmet Türk ilk anda bile çıkıp provakasyona gelmeyin diye halkı sakinleştirmedimi,hiçbirimiz o gencin (benim yaşıtımdır) Şerefine laf etmedik,şerefininin olup olmadığı sorgulanan o genci oraya getirip o saldırıyı organize edenlerindir,ha farz edelim bir organizasyon yok,işte ozamanda o saldırıya göz yumanların Şereflerini sorgularız,çünkü onlar böyle bir saldırının infiale yol açacağını çok iyi biliyorlar ve bunu bilerek bunların yapılmasına göz yumuyorlar diye düşünüyoruz,bakın daha dün akşam 2 polis kardeşimiz kalleşçe bir saldırı sonucu hayatını kaybetti,bu olay Smasunda oldu neden derseniz,Samsun üzerinden bir oyun sergilenmek isteniyor,milletin ''bakın gördünüzmü,Ahmet Türk'e atılan yumruğun intikamını alıyorlar'' demesi ve o kızgınlıkla bir halk çatışması çıkmasını ümit ediyorlar,yapmayın Lütfen bu oyunlara gelmeyin,Türkiye Cumhuriyeti bir bütündür,bizler farklı bir dil konuşabilir,farklı bir kültüre sahip olabilir,farklı bir etnisitedende geliyor olabiliriz ama bu asla Türk düşmenı yada Türkiye düşmenı olduğumuz anlamına gelmez,aynı8 şekilde Türk olanın Kürt kelimesi geçen her şeye muhalefet edeceği sonucunada varamayız....
  18. Samsun'da öldürülen iki polis memuru üzerinden Türk-Kürd çatışması isteniyor. Ahmet Türk'e saldırı olayı planlı ve bazı odakların işidir. Bu odaklar davayı Samsun'a alan veya bundan yararlanan odaklarla hemfikirdir. Amaç kardeş kavgası ve Türk'ün de Kürd'ün de kaybedeceği bir savaşa tutulmasıdır. Zaten yıllardır savaş devam ediyor ve kazanan yok. Savaş kazanılmaz, ancak sona erdirilir ve barış sağlanır. Ahmet Türk nasıl Samsun halkını hedef göstermeyerek olgun davrandıysa, yaşamını yitiren polislerin yakınları ve Samsun halkı da aynı şekilde oyuna gelmeyerek sakin davranmalıdır. O zaman fitne peşinde olanların hevesi kursağında kalır. Ne Türk'ün, Ahmet Türk'e vurma gibi bir meşru hedefi ne de Kürd'ün Samsun'da masum iki polisi öldürme hedefi ve amacı yoktur, olamaz. Ahmet Türk'e yönelen el ile iki polisi öldüren el aynıdır. Farklı adresler sahiplense de inanmayın. Velevki düşman kardeşler olayı sahiplensin. Çünkü onların düşmanlığı sahici değil, halkı bir birine kırdırma yalanı üzerine bina edilmiştir. Hayatını kaybeden iki polise Allah'tan rahmet, kederli ailelerine de başsağlığı dilerim.
  19. Kürt Özgürlük Hareketi Mücadelesinden vazgeçmedik,sorunun çözümüne kadarda vazgeçmeyeceğiz,belki yeniden hapisler,sürgünler,yasaklar,ölümler yaşarız ama artık eski Kürt halkı değiliz bunu herkesin görmesi lazım. Pkk bu sorun çerçevesinde kurulmuş,şahsen tasvip etmediğim silahlı yöntemle sorunu çözmeye kalkışmış bir örgüttür,bu sorun asla silahla ÇÖZÜLEMEZ. Siz resmi rakamlara göre Şehit olan 5000 askerin nasıl Şehit olduğunu kim tarafından Şehit olduğunu nerden biliyorsunuz? Çukurca olayı gibi kaç olay yaşandı?Gazteciler ortaya çıkarmasa askerlerin eline bomba tutuşturanları öğrenebilecekmiydik örneğin? diğer sorularınız tamamının cevabı bu cümlemde saklıdır sayın Boşig;Pkk bu sorun çerçevesinde kurulmuş,şahsen tasvip etmediğim,silahlı yöntemle sorunu çözmeye kalkışmış bir örgüttür,bu sorun asla silahla ÇÖZÜLEMEZ. Ayrıca bugün HaberTürk'te okuduğum bir yazıyıda sizlerle paylaşmak isterim,ayrıca siz herkese ''of bıktım,hep aynı laflar'' gibi şeyler söyleyerek başkalarını eleştirirken sizinde aynı şeyleri yaptığınızı görmediğimizi varsayıyorsunuz uzun uzun bir cevap yazıp yazılanlarla hiç alakası olmayan bir yönden bağlayarak karşınızdakinin düşüncesini mahkum etmenizden sıkıldık biraz farklı şeyler üretin lütfen,vizyon değişikliği şart Ece Temelkuran'ın yazısı ‘İNSAN GİBİ GÖSTERMEK’ Amberin, yazısının girişinde Habertürk’te yazdığım Büyük Tanışma yazı dizisine atıfta bulunmuş. Kandil’dekilerle de tanışmak gerektiğini söylemiş. Tanışma; ahbap olmak, muhabbet duymak anlamına gelmiyor. Tanışan iki tarafın, kendileri olarak kalarak ama karşı taraftan haberdar olarak, onun hakkında bilgi sahibi olarak var olmaları anlamına geliyor. Büyük bir olasılıkla Amberin’in yazdıklarına, “Vay sen bunu nasıl yaparsın!” diyenler çok olacaktır. Tıpkı “Büyük Tanışma” yazı dizisinden sonra “Sen nasıl Kürtleri/ Ermenileri/İslamcıları/ Kemalistleri insan gibi gösterirsin!” tepkilerinin gelmesi gibi. Böyle düşünenlerin, bu cümleyi yüksek sesle söyledikten sonra kulaklarının duyduğundan utanmamaları ne tuhaf... RONAHİ’NİN BOY AYNASI PKK, silahlı bir örgüttür. Ortada silah varsa, silahı kim tutarsa tutsun, günah var oluverir, burası muhakkak. Silahı tutanlar günaha niyetlenmemiş olsa bile... Ama bir yandan da insana dair olan hiçbir şey bize yabancı değildir, olmaz, olmamalı. Amberin’in dünkü yazısında bir kadın militan olan Ronahi’ye dair bir ayrıntı vardı. Amberin’i almaya geldiklerinde bulundukları yerde bir boy aynası görüyor ve seviniyor: “Ne zamandır ilk kez kendimi boy aynasında görüyorum” diyor. İşte bizim çekeceğimiz film böyle başlıyor. Film mi? İKİ FİLM BİRDEN! İzleyip durduğumuz filmde hem aktörler hem senaryo aynıydı şimdiye dek. Ahmet Kaya’ya saldırılıyor ve Hürriyet “Vay ******” diye başlık atıyordu. Yıllar sonra Özkök çıkıp “Fazla kaçtı o başlık” diyor ve Kaya’ya saldırıyı başlatan Serdar Ortaç on yıl sonra özür diliyor, “Cahildim” o zaman diye dertleniyordu. Filmin son sahnesinde Ahmet Türk’ün yumruk yiyişini gördük. Sonra Yılmaz Özdil’in, muhtemelen on yıl sonra Ortaç’ınkine benzer bir açıklama yapmasına neden olacak yazısını. MAKİNİST UYAN! Bu filmin makinisti bile uyumak üzere sıkıntıdan. Çünkü aynı ve sıkıntılı bir film. O vakit tamamen yeni bir film başlatmak lazım. Bu film içinde kaldıkça sorun çözülmüyor. Yeni film nasıl başlayacak. Önce bize yeni aktörler lazım. Kim bu? Ronahi olabilir. Aynaya baktığı anda başlar film. Sonra müthiş sesiyle Aynur olabilir, Ajda Pekkan’la birlikte. Ne demişti Ajda: “Biz birbirimizin rüyasıydık.” Ne güzel bir cümleydi o! ACIYA HÜRMET Birbirimizin rüyasını ya da kâbusunu görmek yerine, işte tanışmak gerekiyor. Ne rahatsız ediyor insanları peki? “Ötekini” ya da “düşmanı” insan olarak görmek mi? Ama bu böyle. O da insan. Senin gibi ağladığını, acı çektiğini, öfkelendiğini görmek mi? Ama bu da böyle. Benzemek korkutuyor insanları, benzer olduğunun farkına varmak. Bu dehşet verici bir şey; çünkü insanlar, kendine benzeyeni öldüremezler. Diğer yandan, nasıl Habur’dan girenler “onurlu dönüş” için gerilla kıyafetlerini çıkarmadılarsa düşmüş askerlerin sevenleri de bu barışın, bu tanışmanın onurlu olmasını istiyor. Acılarına ihanet edilmemesini. Acıya hürmet: İki tarafın da istediği bu. Tanışmanın gerektirdiği de... İkinci filmin aktörleri bizler olmalıyız. Bizler, yani insanların acılarına hürmet ederek, ihtimam göstererek onlara insan olduklarını, zayıf olduklarını ve bu yaralarıyla yalnız bırakılmayacaklarını söyleyenler...
  20. Şahsi Olarak Türk'çenin kullanılmasına karşı değilim,Türk'çe bizim resmi dilimizdir,Türk'çenin yanında Kürt'çeninde kullanılmasından yanayım,insanlara kendi anadilleri ile ulaşmak herzaman halk ile devletin temasını ileri götürür....
  21. Burada defalardır Yılmaz Özdil'in yazılarını yayınlayan arkadaşlar,Yılmaz Özdil gibi büyük bir demokrasi karşıtını nasıl yayınlayıp sonrada biz demokrasiye karşı değiliz diyebiliyorsunuz acaba hayret,bu kişi daha bir kaç önce ''KerKürt'' yani (***** Kürt) başlıklı bir yazı yazdı,bir halkı aşağlayabilecek kadar faşizan duygulara bezenmiş birinin itibar görmesi bile düşündürücüdür,Türk Halkı bunları görmeli ve gereken dersi vermelidir.... Cengiz Çandar, Aynı gurupta yazdıklarına bakmadan çakmış Yılmaz Özdil’e… Öyle ki, “Medyanın yüz karası!” demiş… Hatta daha öteye geçip: “Medyanın Ogün Samast’ı” diye eklemiş… Ama o da Ahmet Hakan gibi “isim” vermemiş… Olur da patron lâf ederse, “ben ortaya yazdım” demek için olsa gerek… Bakın neler yazmış Cengiz Çandar… Ahmet Türk ve “medyanın Ogün Samast’ları”... Ahmet Türk’te doğduğu toprakların görmüş geçirmişliğinden gelen bir “ruh asaleti” olduğu için kendisine yapılan saldırı sonucunda karşılaştığı büyük dayanışma duygularına karşılık “bir musibetten bir hayır doğar” mealinde bir “yüce gönüllü değerlendirme” yaptı. Ahmet Türk kendisine yapılan saldırının anlamını ve sonuçlarını gayet iyi kestirecek tecrübeye de, kavrayışa da sahip; temsil ettiği yüzbinlerce insanın nabzını da kuvvetle hissedebiliyor. Eğer saldırının hedefi olduğu halde “yatıştırıcı” rol oynamasa, olayın kolaylıkla bir “Kürt-Türk kan davası”na dönüşebileceğini, önü alınamayacak bir şiddet olayları sürecinin başlayabileceğini seziyordu. Bu tür bir gelişme öncelikle Türkiye’nin çileli Kürtlerine çok daha büyük acılar yükleyecekti. Ahmet Türk, her zaman olduğu gibi Kürtleri sakınmıştır. Ve, her zaman olduğu gibi Türk-Kürt beraberliğini, barış ortamını, Türkiye’yi sakınmıştır. Ahmet Türk’ün bütün bu özel ve üstün yönleri, Türkiye’nin özellikle “Batı”sındaki birçok insan tarafından fark edilmiş olduğu için, kendisini duygulandıran müthiş bir dayanışma seline muhatap olmuştur. “Yumruk”tan sonra olup-bitenler, büyük ölçüde Hrant Dink’in cenazesindeki görkemli dayanışma görüntülerini hatırlatıyor. Ahmet Türk’e “cepheden saldırı” güvenlik kuvvetlerinin huzurunda gerçekleşti. Hrant Dink’in kahpece “ensesinden vurulması” bir yıl öncesinden güvenlik birimlerinin bilgisi altında hazırlanmıştı. İki olay arasındaki şaşırtıcı paralellikler, bu ülkenin vicdanları kötülüğe prangalanmamış insanlarının dikkatinden kaçmadığı için, onlar Hrant Dink cinayetindeki utanç duygusu ve bir tür “vicdan azabı”nı “Samsun olayı”nda da duydular.
  22. Ahmet Altan'ın konu ile ilgili güzel bir yazıdı var: Umarım tümünü alıntılmam makul görünür... Ahmet ALTAN -TARAF Sanki birileri Kürtleri çıldırtmak için harekete geçti. Önceki gün sadece Kürtlerin değil bu ülkede yaşayan vicdan sahibi her insanın sevgisini, saygısını kazanmış olan Ahmet Türk kalleş bir saldırıya uğradı. Güvenlik görevlileri Türk"ü korumadılar, yeterli önlemleri almadılar. Samsun"daki devlet memurlarının aldırmazlığıyla gerçekleşen olaya Başbakan"la, İçişleri Bakanı"nın hemen tepki göstermesi, “geçmiş olsun” diye arayıp ziyarete gitmeleri bir nebze rahatlattı insanları. Ama o olayla ilgili “kuşkuları” ortadan kaldırmadı. Üstelik dün Hakkâri"de yaşanan rezillik, “bu devletin içinde bir şeyler oluyor” şüphesini daha da güçlendirdi. Polisler, Ahmet Türk"e yapılan saldırıyı protesto eden çocukların arasından bir tanesini yakalamışlar. Çocuğun babası KCK operasyonları sırasında hapse atılmış bir belediye başkanı. Beş polis, ağzını burnunu kanattıkları on dört yaşındaki çocuğu yerlerde sürüklüyorlar. Annesi, çocuğu kurtarmak istiyor, onu da yere yıkıyorlar. Ne oluyor? Nedir bu vahşet? Ahmet Türk"ü ziyarete gidip, “onun asaletini” öven İçişleri Bakanı"nın duyarlılığı ile o bakana bağlı polislerin saldırganlığı arasındaki çelişkiyi nasıl açıklayacağız? Bir yandan devlet “açılımdan” söz ediyor, bir yandan devletin görevlileri Kürt Türk herkesi öfkelendirecek işler yapıyor. Tam “Anayasa"nın” değişmesi gündemdeyken, 12 Eylül Anayasası"nın “hukuk kurumları” demokratik hale getirilecek, “sistem” önemli ölçüde değiştirilecekken birden “devletin” saldırılara göz yummasıyla ya da bizzat devlet görevlilerinin kendilerinin saldırganlaşmasıyla karşılaşıyoruz. Osmanlı"da oyun çoktur. Ama biz Osmanlı"dan da “oyunundan” da bıktık artık. Halk, doğru dürüst bir ülkede yaşamak istiyor. Devletin sultası altında ezilmemek istiyor. Kendini “elit” sanan ama dünyayı da hayatı da algılayamayan bir grup tarafından aşağılanmamak istiyor. Belli ki halkın “öfkesini” başka kanallara dökmek, Türklerle Kürtleri birbirine karşı kışkırtmak isteyenler var. İstiyorlar ki “sistemi ele geçirmiş” bir gruba yönelik tepki, hedefinden sapsın. Bunu yapamayacaklar. Hiçbir şey, insanların bu sisteme duyduğu öfkeyi saptıramaz. Geçen gün, Yüksek Yargı"nın bir üyesi “Pakistan"daki yüksek yargıçların” istifa etmiş olduğunu hatırlatıp kendilerinin de “istifa edebileceğini” ima etti. Hadi istifa edin. Edin bakalım, ne olacak? “Aman gitmeyin” diyecek kimse çıkacak mı? Pakistan"daki yüksek yargıçlar bir “diktatöre” karşı tavır almışlardı, darbeci bir diktatörün yazdırdığı anayasaya sahip çıkmak için değil. Bu ülkede “Yüksek Yargı"nın” halk desteği, CHP"nin ardındaki destek kadardır. İlkeleri arasında “demokrasi” bulunmayan bir partinin taraftarları destekliyor sadece bu insanları, o taraftarların da hepsi değil üstelik, onların arasında da “darbeden ve darbe anayasasından” hoşlanmayanlar var çünkü. Zaten “yüksek yargıç” da “istifa” sözünü ertesi gün unuttu. Aynen “referanduma gidelim” diyen Deniz Baykal"ın, “olur gidelim” cevabını alınca çark etmesi gibi çark etti. Bu ülkede ne ordu, ne yüksek yargı, ne de CHP artık “halkın” desteğini kazanır. O dönem kapandı. İnsanlar gerçeği gördü. Kendilerine ait olan iktidarı istiyorlar ve alacaklar. Bu halkın içindeki grupları birbirine karşı kışkırtmak da bu sonucu değiştirmez, bu ülkede ne yaşanırsa yaşansın, sonunda bugünkü düzen değişecek. “Ben halka hesap vermem” diyen ordu da, yargı da, halka hesap veren, hukukun denetlediği kurumlar haline dönüşecek. Ahmet Türk"e saldırının kapısını açmak, çocukları yerlerde sürüklemek, öfkeyi arttırır ama Türküyle Kürdüyle bu halkın “değişim isteğini” yolundan saptıramaz. Türkiye"nin kendi vatandaşları arasında “eşitliği” sağlaması, özgür bir ülke olması, barış içinde değişmesi, bugün bu değişimi engellemeye çalışanlar da dahil herkesin yararına. Bu vahşet, bu saldırganlık, değişimi önlemeye yetmez. Boşuna denemeyin bu kışkırtmaları, insanların öfkelerini arttırırsınız ama onlara “aslında kime öfkelendiklerini” unutturamazsınız. Gerçeği içimize öyle derin bir acıyla kazıdınız ki hiçbir şey o acının izini içimizden silemez.
  23. Yıllar Oldu Başbakan ve Baykal'ı birarada görmeyeli,oysa biri Başbakan yani iktidar diğeri ise Meclisteki en büyük muhalefet partisinin lideri,Baykal her fırsatta kameralar önünde olsun şöyloe olsun böyle olsun diyerek Sayın Başbakanla görüşmedi,Ak Parti'nin her yaptığına hayır dedi,hemde hiç anlamadan dinlemeden,Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçilmemesi içinde elinden geleni yaptı ama halk referandumda ona okkalı bir tokat attı,Şimdilerde tartışma konusu olan Sivil Anayasa içinde başından beri hayır istemezük diyen Baykal,işin ciddiyetini yeni yeni kavramaya başlamış olacakki,gerekirse Ak Parti Genel Merkezine giderim Başbakanla görüşürüm diyor,Şimdi insanların akıllarında ister istemez bazı soru işaretler doğuyor tabi,Sayın Baykal Acaba Halktanmı Korkuyor?
  24. 1-Yumruk atan kişi duygusal davranmadıplanlı projeli olduğu çok açıktı,güvenlik gerekçesi ile samsuna alınan davanın görüldüğü mahkemnin etrafı sivil ve üniformalı onlarca polis tarafından korunuyordu,Ahmet Türk gazetecilere açıklama yaparken objektiflere takılan bir ayrıntı bunu çok açık ortaya koyuyor,o kişi daha Sayın Ahmet Türk adliyeden çıkarken polisin barkatından içeri girmişti (belkide alınmış) orda iken onu farkeden Sırrı Sakık polis memurlarını bu kişi konusunda uyarıyor ancak buna rağmen bu kişiye müdahale edilmiyor neden? 2-Bir başka konuda yada yerde sesini yükseltenin ağzına yapışıp,yerlerde sürükleyen polis neden basın açıklaması sırasında karşıdan (Neden geldiniz Karadenize) diyebilec3k kadar kendinden geçmiş kişiye müdahale etmiyor da Sayın sırrı Sakık'ı müdahale etmek zorunda bırakıyorlar? 3-Kimin ülkemizin hangi şehrine niye geldiğini sormak bölücülüktür,biri Bahçeli'ye Urfa'da saldırsaydı çıkıp ''ee neden gittiniz Urfa'yamı diyecektiniz''? Samsun'da görülen dava,Muş'un Bulanık ilçesinde,2 kişinin öldürüldüğü olayın davasıdır,olayı kısaca hatırlamak gerekirse,2009 yılının sonrlarında Dtp'nin kapatılmasını protesto eden gruun üzerine,üzerinde çelik yelek,dükkanında onlarca el bombası,elinde kaleşnikof silah bulunan Mardin'den buraya göç etmiş olan halk arasında Jitem elemanı olarak bilinen bir şahsın ateş etmesi sonucu 2 vatandaşın öldürülmesi olayının davasıdır,bu dava güvenlik gerekçesi ile Samsun'a alınmıştır,anlaşılan katilin güvenliği sağlanmış ancak mağdur tarafın güvenliği unutulmuştur. 4-Tamda anlatmaya çalıştığım noktadasınız son şıkta,peki ya 10.000'lerin karşısına milyonlar çıksaydı? O milyonların karşısınada diğer milyonlar çıksaydı,işte ozaman bu provakatörler başarıya ulaşmış olacaklardı,neyseki Sayın Ahmet Türk bu oyunu çözdü ve onlara en büyük tokatı attı...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.