Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Ne hikmetse Karşılaştırdığınız Adana belediye başkanı yolsuzlukla suçlanıyor,oysa bugüne dek bir tek Bdp geleneğinden gelen partilerin belediye başkanlarının bu tür bir olaya karıştıkları ne görüldü nede duyuldu. Bu Faşizan saldırıyı kınamayıp sahip çıkan ve kınadığını söyleyip suçluyu korumaya yönelik söylemlerde bulunan arkadaşlarımıza sormak istiyorum,Hırant Dink Öldürüldü,Musa Anter Öldürüldü,o bölgede 17.000 faili meçhul (İnanmıyorum ya neyse) cinayet işlendi,evlerimiz,köylerimiz yakıldı biz bu mücadeleden vazgeçmedik,Sayın Ahmet Türk'ün ağzından çıkacak bir tek sözcük ile 10.000'lerce insanın neler yapabileceğini göremedimi emniyet,bir katili korumak amacıyla helikopterle samsuna getiren devlet,Sayın Ahmet Türk'ümü koruyamadı? Orada Samsun Trabzon Hattında neler dönüyor neden bu kirli ilişkilerin üzerine gidilmiyor? Bu saldırganın elinde kesici yada ateşli bir silah o9lsaydı ve Sayın Ahmet Türk'ün canına mal olsaydı bu olay bunun altından devlet ve oradaki yetkilliler nasıl kalkacaklardı? Bu Olay apaçık bir provakasyondur,amaç Kürt ve Karadenizli vatandaşları karşı karşıya getirmektir Ne Türk Nede Kürt halkları bu oyunlara gelmemelidir....
  2. Bugün Sayın Ahmet Türk'e Yönelik bu çirkin saldırıyı gerçekleştiren (gerçekleşmesini sağlayanların) bir beklentileri vardı,acaba bu iki halkı nasıl kızıştırırı diye,bu saldırı yaşandıktan sonra kameralar karşısına geçen Sayın Ahmet Türk bunlara büyük bir tokat attı ve ''sakın provakasyona gelmeyin,halkımızdan rica ediyorum'' dedi,Sayın Ahmet Türk'ün bu yaklaşımı şer odaklarının suratına yapıştırılmış çok büyük bir tokattır,kendisine Geçmiş olsun diyor,bu faşistleride kınıyorum.... Muş'un Bulanık İlçesi'nde DTP'nin kapatılmasını protesto eden kitleye ateş açarak 2 kişinin ölümü, 8 kişinin de yaralanmasına neden olan korucu Turan Bilen ve kardeşi Metin Bilen hakkında açılan davanın Samsun'da görülen ilk duruşmasına katılan Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Sırrı Sakık, Nezir Karabaş ve Nuri Yaman'a mahkeme çıkışı saldırıda bulunuldu. Dudağı patlayan Ahmet Türk hastaneye kaldırıldı. Muş'un Bulanık İlçesi'nde 15 Aralık 2009 tarihinde DTP'nin kapatılmasını protesto eden kitleye ateş açarak 2 kişinin ölümü, 8 kişinin de yaralanmasına neden olan korucu Turan Bilen ve kardeşi Metin Bilen hakkında açılan davanın ilk duruşmasına katılan Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Sırrı Sakık, Nezir Karabaş ve Nuri Yaman'a mahkeme çıkışında saldırı oldu. Mahkeme çıkışında basın mensuplarının soruların yanıtlayan Ahmet Türk, adil bir yargılama beklediklerini belirtti. Açıklamadan sonra arabasına doğru giden Ahmet Türk'e, polisin içerisinden sıyrılan bir kişi saldırdı. Çevrede biriken grup, 'Ahmet Türk buraya neden geldin burası Karadeniz', 'Kahrolsun PKK' sloganları atarak milletvekilleri ve Bulanıkta katledilen Necmi Oral ve Kemal Ağca'nın ailelerini linç etmek istedi. Saldırı sonucu Ahmet Türk hemen arabaya bindirilirken, Sırrı Sakık ile emniyet görevlileri arasında tartışma yaşandı. Polisin geniş güvenlik önlemlerine rağmen saldırının gelişmesi dikkat çekerken, polis sabah saatlerinde özellikle gelenlerin tek tek kimliklerini tespit etmişti. Olaydan sonra polis yeniden güvenlik önlemlerini arttırdı, adliyeye giriş çıkışları yasakladı. Öte yandan, davanın duruşması ise, sanıkların tutukluluk halellerinin devamına karar verilerek, 8 Haziran tarihine ertelendi.
  3. Sayın Boşig sizin Kürtçe ve Kürtler hakkında kesin Ön Yargılarınız olmasın sakın? Sayın Hangisi Kullanılmıyo;Bu ülkede resmi dilin Türkçe olması ile sorunumuz olamaz,resmi dil bir toplumun bütün kesimlerinin ortak değeri ve iletişim aracıdır,Türkçede bizim resmi iletişim aracımızdır. Kürt halkının Mücadelesi Pkk ile başlamadı,Pkk ilede bitmez,Kültürel hakların iadesini istemek için silahlı yöntemin yanlış olduğunu her fırsatta yazdım ancak bu Pkk'nin bölge halkının arasından çıkmış ve sorunun bu şekilde çözüleceğini sanalar olduğu gerçeğini değiştirmez. Günlük hayatta kullanılmayan,sadece ev ve arkadaş ortamına hapsedilmiş bir dil asla yaşayamaz,zaman içerisinde içerisine egemen dilin kelimeleri sızar ve egemen dili konuşur hale gelirsiniz,ben Türkçe ve Kürtçenin birlikte kullanılması taraftarıyım,daha geçen gün azadiya welat gazetesi yazı işleri müdürü Kürtçe savunma yapmak isted diye savcılıkça tutuklandı mesela,daha 2 hafta öncesine kadar görülen bütün davalarda tutanaklara ''Sözde Kürt Halkı'' diye yazılıyordu Kürt halkının ismi bu nasıl kardeşlik bunuda sorgulasanız sorun kalmaz sanırım...
  4. Bdp'nin sözcüsü değilim,onlar neyi niçin savunduklarını her fırsatta söylüyorlar,biraz araştırırsanız neden savunduklarını bulabilirsiniz,Haburdaki karşıla Türk halkının travmasıdır,yıllarca bunlar kandırılmış insanlar,3-5 çapulcu diye yalanla dolanla uyutulan Türk halkı Milyonlarca insanın 7 tane Pkk'liyi karşılamasını bir anda görünce travma yaşadı,oysa o karşılamadan kısa bir süre önce Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bölgeye gitmiş ve 100-200 kişi tarafından (o kişilerde korucular ve aileleriydi) karşılanmıştı.
  5. Kürt'lerin Türkçeden rahatsız oldukları falan yoktur,Diyarbakır'da birçok yerin ismi hem Türkçe hemde Kürtçe olarak yazılmaktadır,Türkçe bizim resmi dilimizdir,Kürtçe ise Anadilimiz,Viranşehir Belediyesinin Çöp tenekelerine sadece Kürtçe yazması doğru değildir,Türkçe ve Kürtçe yazılmalıdır. Ayrıca kurduğunuz şu cimleyi ''Dünyanın en ücra köşesine de gitsen, birlikte yaşadığın insanların dilini öğrenmek zorundasın...'' birde kendinize uyarlasanız daha iyi olur,bizimle birlikte yaşıyorsunuz peki kaç kelime Kürtçe biliyorsunuz? Sayın Bülent Arınç Manisada katıldığı bir toplantıda ''xwudê Ji te razi bê'' (ALLAH senden razı olsun) demeyi öğrenin en azından dedi,bunu öğrendinizmi,eminimki cevabınız hayırdır,çünkü size göre Kürtler bu ülkenin 2. sınıf vatandaşlarıdırlar,ya severler yada terk ederler veya bir diğer söylem olan Ya hepsin ya hiç Türksün Yada ...,diye düşünenlerdenmisiniz acaba?
  6. Hani Kürtler Kardeşinizdi? Hani sizin sorununuz Kürt halkı ve onun dili ile değildi? Hani Sorun Pkk İle idi? İnsan Kardeşinin dilinin kullanılmasından rahatsız olurmu?
  7. Benzeri Bir Örnek Daha Bugün Taraf'ın Sürmanşetindeydi; Okuyun Sayın Kaplan-200 Bu Savunduğunuz Zihniyet Neler yapıyormuş birdaha değerlendirin Lütfen... MUSTAFA ARISÜT/ŞANLIURFA
  8. Ne olduğunu söyleyeyim,bu hatanın kendilerine ait olduğunu bilerek asker ailelerini ve Türkiye halkını aldatmak var. Olayın sıcaklığında yada soğuyunca ne fark eder? Ben Bu olayın kasıtlı olarak askerleri öldürmek için yapıldığını söylemiyorum,ortada bir ihmal var ve bu ihmalin sorumluları neden bugüne kadar korundu diye soruyorum,neden bu tür hatalar yapanlar Tsk içerisinde korunuyorlar?
  9. Kaplan-200 halk kanısından önce Tsk bunun bir Pkk saldırısı olduğu açıklamasını yapmıştı,demekki Tsk orada yada ülkenin başka bir yerindede olsa benzeri olayları Pkk'nin üzerine atıp kapatmak isteyenler var,bakın bu olayın ses kayıtlarıda mevcut buyrun okuyalım Sayın Komutanlarımızın telefon konuşmalarını neler demişler... Z.E.: Komutanım uzaktan komutalı değil maalesef. G.K.: Değil mi? Z.E.: Değil komutanım. Uzaktan komutalı değil. Biliyorsunuz bunları korumak için ben burada sıkıntılı oldukları için kendim risk alarak geldim. Bizzat kendim yerleştirdim. Rütbelileri tek tek çağırdım, gösterdim. Bütün bölük komutanları birbirine devretsin dedim. Hep böyle tekmil verdiler, devrettik diye. Ama komutanım bu büyük bir olasılıkla bizim, yani sabah buraya gelmenizde yarar var komutanım. G.K.: Kolordu komutanı gelecek sabah erken saatlerde, onunla beraber geleceğim. Z.E.: Komutanım kolordu komutanımızla bu konuyu paylaşmanızda yarar var. Ben tamamen sorumluluğu almaya hazırım komutanım, onu bütün samimiyetimle söylüyorum... G.K.: Hepimiz alırız, o konuda tereddüdümüz yok. Z.E.: Komutanım benim niyet maksadımı biliyorsunuz. Ben bu çocukları koruyayım diye onları döşedim. Ama onlar demek ki bu hassasiyeti o kadar yırtınmama rağmen göstermemişler. Komutanımızla da bir paylaşırsanız komutanım ben sabahleyin sıkıntıda kalabilirim. Yani olduğu gibi paylaşmak durumunda kalabilirim. Sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum. G.K.: Yok yok hayır öyle bir şey, hiçbir sıkıntı yok, bak hiçbir sıkıntı yok. Hayır hayır hayır hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı tekrar uygularız. Sen merak etme, hiç onda bir sıkıntı yok. Z.E.: Yarından itibaren de harekatımızı uygulamak için hazırız komutanım, bunu da belirteyim. Yarın akşama kadar atarız üzerimizden bu sıkıntıyı. Ama bu sıkıntıdan dolayı ben kahroluyorum. G.K.: Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok. Ben bir şey söyleyeyim. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Burada hayatımızı ortaya koyup mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin içerisinde birileri ufak tefek hata yapacaktır. Bunun bedeli belki ağır olacaktır.
  10. Benim orada eğer anlamında kullandığımı sizde çok iyi biliyorsunuz,yazmak istediğimşey ''Bdp Pkk'yi savunuyorsa eğer,Chp'de Etö'yü savunuyor''dur ozaman Chp'yede illegal demeniz gerekir sayın y.yılmaz oda Etö'yü ve onun kurucularını savunuyor....
  11. Sizin Hangi Parti yanlısı olduğunuzu tartışmıyorum sayın Y.Yılmaz,Size Göre Sabiha Gökçen İlk Türk Pilot olduğu için onu seviyor olabilirsiniz örneğin ama Dersim Katliamında yer almış olması dolayısı ile bir çok alevi arkadaşım Sabiha Gökçen Havaalınından Dersim'e Uçak kaldırılmasının ağırlarına gittiğini söylerler,yani Bdp sizin gibi düşünmüyor diye onu illegal ilan edemezsiniz,Chp Suçlular yargılansın diyor çünkü yüksek yargı Chp'nin kalesi halinde,Bdp'li yöneticiler sadece Anadillerinde konuştukları için bile ''Bölücü Örgüt Propagandası Yapmaktan'' haklarında davalar açılırken,Deniz Baykal açıkça ''Ben Ergenekoncuların avukatıyım'' diyerek devam een bir yargılamaya müdahale ediyor,ortada yüzlerce bilgi belge varken bir örgütü savunuyor ancak nedense hakkında bir inceleme yada dava açılmıyor,bahsettiğiniz gazeteci ve siyasetçi yada işadamları suç işlemeyecekler yada işlememişlerdir deme hakkını kimse kendinde bulamaz,bulmamalıdırda,ülkemizde yargının yavaş ilerlediğini hepimiz çok iyi biliyoruz,o insanların hakim karşısına çıkmadan aylarca yada yıllarca hapislerde tutulmalarını hiçbirimiz istemeyiz,ancak onları söylerken polise taş attı diye aynı durumlarla karşılaşan yaşları 7 ile 15 arasında değişen yüzlerce çocuğuda görmeli ve söylemeliyiz ne dersiniz sayın y.ylmaz?
  12. Umarım Bu Olay diğerleri gibi Örtpas edilmez,bu olay gerçekleştiği dönemde burada bazı arkadaşlarımız Tsk'nın Pkk'nin işi olduğu yönündeki açıklaması ile hemen yazıp çizmişlerdi,Pkk o olay sonrası ilk açıklamasında,kendilerinin Meşru savunma pozisyonunda olduğunu ve bu saldırı ile alakalarının olmadığını söylemişti,Türk Medyası ''Hain Pkk 7 Askerimizi Şehit Etti'' Diye başlıklar atmıştı,ozamanlarda bu olayın yargı sürecinin ve savcıların araştırma sonuçlarının beklenilmesini istemek daha doğru olurdu sanırım....
  13. Bdp bu ülkenin partisidir,bu ülkenin birliğine Chp'den daha fazla katkı sunduğuda çok açıktır,Bdp Pkk'yi savunuyorsa,Chp'de Etö'yü savunuyor ve bunu açıkça söylüyor,İzmir'de Bdp taşlandığında halk tepkisi diyebileek kadar kendinden geçenler,van için neden aynı şeyin olabileceğini düşünmüyorlar,bu söylediğimden Van'da yaşanan olayları tasvif ettiğim manasını çıkarmayın asla ama asla görüşü ne olursa olsun bir siyasi parti yada siyasetçi taşlanmamalıdır,birini sevmiyorsanız oy vermezsiniz,dinlemezsiniz olur biter,bu İzmir'dede,Van'dada böyle olmalıdır,eğer bu Siyasi oluşumlar yasadışı bir yapılanma içine girerlerse yada girmişlerse cezasını verecek olan adalet olmalıdır,sandıktada halk....
  14. Bakanlarda var Başbakanlarda,Vekillerde,Bürokratlarda,Bugün Bahçeli'nin,Deniz Baykal'ın diğer parti liderleri ve vekillerin çocukları bu savaşın ortasına düşseydiler yada hayatlarını kaybetseydiler inanın bana Barış Barış diye haykırırdılar ama başkasının acısı üzerinden siyaset yaparak oy avcılığı yapmak daha kolay geliyor onlara,o iletiyi yazarken bulabildiğim yazı o olduğu için onu yazdım,Vakit'le ve onun yanlısı yayın yapanlarla ortak düşündüğüm tek şey Ergenekon Terör Örgütü üyelerinin en ağır şekilde cxezalandırılmasını istememdir
  15. Araştırmazlar efendim araştırmazlar,çünkü onlar Kürt çocukları,Uğur'un katilleri halen ellerini kollarını sallayarak gezebiliyorlar aramızda,Aydın Erdem'inde katilleri aynı şekilde,Ceylan'ı hiç söylemiyorum bile,aynı bölgede 17.000 Faili Meçhul,ve bu bölge Yüzölçümü ve Nüful olarak Türkiyenin en küçük bölgesi,en büyük asker ve polis sayısı bulunan bölge,ama katiller ellerini kollarını sallayark gezebiliyorlar,işte bunları bir görmenizi bekliyoruz,kimler destek oluyor,kimler koruyor bu katilleri,Şemdinlide Kitapevine el bombası atıp halk tarafından suçüstü yakalananlar için ''Tanırım,İyi Çocuklardır'' diyenlere ceza verilmedikçe maalesef bu sorunun çözümü çok uzak görünüyor...
  16. Teşekkü ederim sayın politika,Bir yaş Daha Yaşlanmış oldum Sayın Y.Yılmaz birde bunları red edenler çıkıyor,yada Vatan Millet Sakarya Mantığına Vuranlar Oluyor,Buyrun Liste ile veriyorum. Vakit'in ele geçirdiği belgelere göre Korgeneral Hayri Güner'in 4 yakını, Şemdinli iddianamesinde adı geçen Korgeneral Selahattin Uğurlu'nun 4 yakını, Tümgeneral Ahmet Yavuz'un 4 yakını, emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 8 yakını, Korgeneral Aslan Güner'in 9 yakını vatani görevlerini ya babalarının yanı başında ya da askeri okul gibi rahat yerlerde yapmış. Bu güne kadar şehit olan binlerce vatan evladının vatani görevlerini yaptığı bölgeler de yüksek rütbeli general çocuklarının çürüğe ayrılması veya dağıtım yerlerinin sadece Ankara, İstanbul ya da İzmir olması ise dikkat çekiyor. YAŞAR PAŞA'NIN 8 AKRABASI Ergenekon tutuklusu Mustafa Balbay'ın günlüklerinde Balbay'la konuşmaları ortaya çıkan Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt tam 8 akrabası liste başında geliyor. Büyükanıt'ın damadı Ercan Caymaz kı­sa dönem askerliğinde acemiliğini İstanbul Levazım Okulu ve ustalığını da Ankara Muhabere Deposunda yaparken damat kardeşi Erhan Caymaz ise yedek subay olarak acemiliğini Ankara'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı'nda, ustalığını da İstanbul Deniz Harp Akademisi'nde tamamlamış. Ercan ve Erhan Caymaz kardeşlerin ikametgâh adresinin İstanbul olması ise gözlerden kaçmadı. Org. Büyükanıt'ın yeğenleri Nuh Nihat Gürmarmara, Ahmet Burak Gürmarmara, ve Haydar Mert Mete, as­kerliğini Ankara'da, diğer yeğeni Yunus Ozan Gürmarmara ise hem ustalık hem de acemiliğini Balıkesir'de yapmış. Büyükanıt'ın yeğeni Onur Büyükanıt, Aydın ve Çanakkale'de askerliğini yaparken, diğer bir yeğeni Sırrı Cem Gürmarmara ise vatani görevini Ankara ve Edirne'de tamamlamış. ASLAN GÜNER 9 KİŞİYLE LİSTEDE Yakınları Doğu ve Güneydoğu'ya gitmeyen bir diğer general ise Cumhurbaşkanın başörtülü eşi Hayrunnisa Gül'ün elini sıkmamak için, kırmızı halının öte yanına kaçan Korgeneral Aslan Güner. Güner'in oğlu başta olmak üzere tam dokuz yakını var. Aslan Güner'in yeğeni Evren Yılmaz "çürük". Güner'in oğlu Alper Güner' acemiliğini babasının yanı başında Ankara'da Muhabere Okulu'nda, ustalığını da İstanbul'da Kuleli Lisesi Destek Komutanlığı'nda yapmış. Yeğen Hasan Duma, acemiliğini İzmir ve ustalığını Kocaeli'nde, yeğeni Ali Haydar Güner, Ankara'da (Muhafız Alayı), yeğeni Mus­tafa Güner hem acemilik hem de usta­lığını Ankara'da, yeğen Şevki Güner, İstanbul ve Ankara'da, adaş yeğeni Aslan Güner Kütahya ve Ankara'da, yeğeni İbrahim Orhan, Kütahya ve İzmir'de, yeğeni İsmail Güner ise hem acemilikten de ustalığını İzmir'de yapmış. SAYGUN'UN DA YAKINLARI RAHAT YERLERDE Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ergin Saygun'un oğlu Tolga Saygun kısa dönem yaptığı askerliğini İstanbul Piyade Okulu ve Ankara'da tamamlamış. KORGENERALLER GÜNER, UĞURLU VE MEMİŞOĞLU 4'ER KİŞİYLE LİSTEDE Korgeneral Hayri Güner'in oğlu Tolga Güner, askerliğini İstanbul'da kısa dönem olarak yapmış. Hayri Paşa'nın damadı Oğuz Küçükseyhan ve yeğeni Onur Güner'de askerliklerini Ankara'da tamamlamışlar. Diğer yeğeni Koray Güner ise İzmir ve Kocaeli'nde as­kerliğini yapmış. Korgeneral Hasan Memişoğlu'nun oğlu Mehmet de askerliğini Ankara'da kısa dönem olarak yaparken, yeğeni Cem Kuntlar ise İzmir'de tamamlamış. Diğer yeğeni Muzaffer Memişoğlu da askerliğini Kocaeli'nde yapmış. Şemdinli iddianamesinde adı geçen Korgeneral Selahattin Uğurlu da dört isimle listede. Oğlu Timuçin Uğurlu, Samsun Sıhhiye Okulu ve Ankara ilaç fabrikasında, diğer oğlu Burçin Uğurlu, İstanbul Piyade Okulu ve yine İstanbul Levazım Okulunda, yeğeni Haydar Okay Uğurlu, İzmir Ulaştırma okulu ve Maltepe Askeri Lisesi'nde, diğer yeğeni Saydam Caner ise İzmir istihkâm Okulu ve İstanbul'da askerlik yapmışlar. TÜMGENERAL AHMET YAVUZ:4 AKRABA Tümgeneral Ahmet Yavuz'un dört isim ve iki çürükle listede yer alıyor. Yavuz'un hem oğlu Çetin Mert Yavuz hem de yeğeni Buğra Selim Ölçen çürük raporu ile askerlikten muaf tutulmuş. Generalin bir başka oğlu olan Mehmet Selim Yavuz ise acemiliğini İstanbul'da usta askerliğini ise Tekirdağ'da yapmış. Şemdinli iddianamesinde adı geçen Yavuz Paşa'nın bir başka yeğeni olan Melih Yavuz ise acemiliğini Antalya'da, ustalığını ise Ankara Muhafız Alayı'nda yapmış.
  17. Aman hocam hani inkar edicektik herşeyi,açılımı yapanları lanetlemeliyiz,barış diyenlerin dilini kesmeliyiz,bu Toprağa düşen gencecik fidanlar olmazsa bizimkiler nerede nara atıp show yapacaklar? Nasıl Ülke yurttaşlarının Milli duyguları ile oynayacaklar? Asıl soru nasıl oy isteyecekler? Nasıl Meclise girip yandaşlarına,Etö'cülere çıkar sağlayacaklar? Nasıl olsa eş,dost,akrabalarının çocuklarına yanıbaşlarında,kıyılarında,köşelerinde askerlik yaptırıyorlar,Zonguldak'lı Hasan amcamın,Rize'liFatma annemin,Tekirdağ'lı Hüsam dayımın çocuğu umurlarındamı sanıyorsunuz,ben hiç sanmıyorum....
  18. BU NE YAMAN ÇELİŞKİ ANNE? - Kasım DAĞKIRAN Aynı anda iki farklı haber altlı üstlü: “Erdoğan anadilde eğitim istedi” bu birinci haber ve ikinci haber; “sanatçı rojda ya Kürtçe söylediği için yirmi ay hapis cezası” ve hemen ardından kulaklarımda çınlayan şarkı sözleri “bu ne yaman çelişki anne” Ha çelişkiyi sizde görün diye biraz açalım ilk haberi sakın ha yanlış anlamayın anadilde istenilen eğitim hakkı Almanya da ki Türk vatandaşları için isteniyor ve gerekçe olarak da insanların önce kendi anadillerine hakim olmaları gerektiği söyleniyor Bence bu gerekçe hiçte doğru bir gerekçe değil ne demek anadilde eğitim hakkı Allah korusun öyle bir gaflete düşerse Almanya sonra kim onu kurtarır bölünmekten hem bunu başbakan söylüyor tamamda benden size bir uyarı ey alamanyalardaki gurbetçi kardeşlerim siz sakın başbakandan cesaret alıp da okuduğunuz okullarda anadilde eğitim kampanyaları falan başlatayım demeyin sakın ha böyle bir hakkınız olduğu kanaatine varıp da bunun için mücadele etmeyin neden mi? Çünkü benim yaşadığım bu ülkede bırakın siz gibi otuz kırk yıldır Almanya ya gitmiş ve oraya yerleşmiş bin yıllardır bu coğrafyada yaşamış bu coğrafyada ki kökleri tarihin başlangıcına kadar giden bir halk var hem de nüfusu size göre onlarca/yüzlerce kat daha fazla kesinlikle azınlık durumunda da olmayan bir halk var.var var olmasına da aslında varda yok gibi bir şey onların ki işte bu halkın gerçeğini gördüm diye istemiyorum sizin başbakanın gazına gelmenizi Bakın bu ülkede çok değil daha birkaç yıl önce sırf anadillerinde eğitim istediler diye yüzlerce gencin en kutsal hakkı olan eğitim hakkı-ki anayasa da dahil bu hakkın engellenemez olduğu yönünde bir düzenleme var-ellerinden alındı hepsi okudukları üniversitelerden bir daha başka bir üniversitede okuyamamak üzere atıldılar Sonra daha birkaç ay önce aydın erdem isimli bir genç yine bu sizin bahsettiğiniz olayın mücadelesini verirken sırtından tek bir kurşunla vurularak öldürüldü Bu ülkede onun bu bahsettiği şeyden bahsediyorlar diye binlerce köy yakıldı Bu ülkede sırf anasından öğrendiğini, dilini çocuğuna öğretmek istedi diye on yedi bin insan faili meçhul(belli) cinayetlerle koparıldılar çocuklarından Bu ülkede on yaşında kız çocuğu mahalle arkadaşlarına aslında devletin yapması gerekeni yaptığı onlara ana dillerini öğretmeye çalıştığı için yargılandı Ve onlarcası gibi son olarak da sanatçı Rojda anadilinde şarkı söylediği için hapis cezası ile cezalandırıldı. Evet değerli gurbetçiler özcesi bu ülkede insanlar analarından öğrendiklerini doğal bir hak olarak konuşmak istediler diye on yıllardır başlarına gelmeyen kalmadı ve halen gelmeye devam ediyor. Onun için siz siz olun başbakanın gazına gelmeyin sakın bakmayın onun sizin için bunu istediğine bu yukarıda bahsi geçen ülke tamda o başbakanın ülkesi. Evet sayın başbakan belki siz farkında değilsiniz ama sizin ülkenizde daha yeni yeni varlığı kabul edilen ve halen ulusal kolektif haklarını elde etmek için büyük bedeller ödemek zorunda bırakılan bir halk var bilmem farkındamısınız?
  19. Ben Lafta değil Özde Kardeşlik ve eşitlik ideolojisini savunuyorum sayın Boşig,Bin yıllık kardeşlik diyenler,kardeşlerinin (böyle kardeşlik tartışılır tabi) dili üzerindeki,Kültürü üzerindeki baskılara karşı geliştirdiği hareketleri her fırsatta terörize eden bu resmi ideolojiye karşı kaç kere sesini yükseltti acaba,bir tane bile örneği yoktur maalesef,oysa Kürtler edirne'den Ardahan'a herkesin sorunlarını gündeme taşıma derdinde oldular her fırsatta,eğer bunlara nara diyorsanız konuşmanın bir manası kalmaz zaten,asıl nara atanlar halkın gerçekleri görmesinden ve bu sorunun çözümünden korkanlardır,şehit cenazeleri gelsin diye elinden geleni yapanlardır. Sayın Politika,Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısına,bayrağına,Marşına herkes saygı duymak mecburiyetindedir,bunu ben her fırsatta söyledim,bu ülkeyi bölmek demek bindiğimiz gemiyi okyanusun ortasında ikiye bölmeye benzer,ancak bu gemiyi birlikte ellerimizle inşaa ettiysek eşit şekilde kullanma hakkınada sahibiz,şimdi bana şunu oluyorsunuz bunu oluyorsunuz demeyin lütfen,kendi özümle birşey olamıyorsam kendi ülkemde,kendi dilimle bir afiş asamıyorsam,memleketime giden uçakta ingilizce ve Türkçe anons yapılıp memleketimin yüzde 90'ının konuştuğu dilde anons yapılmıyorsa,tv'yi açtığımda dilediğim gibi anadilimde tv izleyemiyorsam,seçip meclise gönderdiğim partinin lideri anadilimde konuşunca yayın kesiliyorsa,gazete bayiiinden anadilimde gazete bulamıyorsam,Köyümün adı,şehrimin adı bölgemin adı değiştiriliyorsa gece yarısı vs vs...burada benim hop kardeşim ne yapıyorsun deme hakkım doğar,bunu dediğim için hapislere atılıyorsam,bütün ailemle sürgünlere yollanırsam,benim meclise gönderdiğim ve sorunlarımı mecliste gündeme getir dediğim parti kapatılıyorsa,bana yasal yol bırakılmıyorsa işte ozaman kusura bakmayacaksınız....
  20. Hadi hep beraber her şeyi inkar edelim ozaman ben yokum,dış mihraklar bana burda olduğumu söyletiyorlar hahahaha
  21. ''biji tirkiye'' şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Gazete Haberleri Paylaşımı
    BDP anayasa önerilerini netleştirdi BDP anayasa taslağı hakkındaki önerilerini netleştirdi. Buna göre, BDP, taslaktaki 'Türk vatandaşı' tanımının 'Türkiye vatandaşı' olarak düzeltilmesini, memura sözleşme hakkı yanında grev hakkı verilmesini, kapatılacak olan parti meclis dışında olursa mecliste oluşturulacak olan komisyonda yer almasını istiyor. Yine BDP, Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyelerinin belirlenmesinde, Cumhurbaşkanı'na verilen fazla yetkileri meclis, Yargıtay, Danıştay, barolar arasında paylaşılmasını talep ediyor. Barış ve Demokrasi Partisi, AKP'nin hazırladığı anayasa taslığına ilişkin çalışmasını tamamladı. KESK, Barolar, Demokrasi Platformu gibi sivil toplum örgütleri ile Mithat Sancar, İbrahim Kaboğlu gibi anayasa hukukçularıyla görüşerek onların talepleri doğrultusunda önerilerini oluşturan BDP, önerilerini kısa süre içinde AKP'ye sunması bekleniyor. Köklü değişiklikler öneren BDP, 10. maddede yapılan ve kadınlara, çocuk ve yaşlılara pozitif ayrımcılık olarak tanımlanan değişikliğe, devletin eşitliği sağlama hükmünün, 'Devlet bu eşitliği fiilen yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür' önerisinde bulunuyor. Yine özel hayatın gizliliğine ilişkin Anayasanın 20. maddesinde yapılan değişikliğin de düzeltilmesini isteyen BDP, AKP'nin taslağından farklı olarak, bir kurul kurulmasını isteyerek, 'Kişisel verilerin korunması, bağımsız Kişisel Verileri Koruma Üst Kurulu tarafından sağlanır' önerisini getiriyor. Türk toplumu itirazı, grev talebi BDP 41. maddedeki ailenin korunması düzenlemesine de 'Türk toplumu' yerine 'Türkiye toplumu' tabirinin konulmasını isteyerek, düzenlemede geçen 'cinsellik ve şiddete karşı' düzenlemesini de, 'Cinsel istismar ve şiddete karşı' şeklinde düzenlenmesini istiyor. BDP'nin anayasa taslağına ilişkin en radikal önerisi ise memurlarla ilgili düzenlemede yapıyor. BDP AKP taslağında toplu iş sözleşmesini getiren yeniliğe 'toplu iş sözleşmesi ve grev' hakkının tanınmasını istiyor. BDP aynı madde önerisinde 53. maddenin 'Toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı' şeklinde isimlendirilmesi talebinde bulunuyor. Yine aynı maddede AKP'nin 'Uzlaştırma kurulu kararı kesindir' hükmü maddeden çıkarılarak, uzlaştırma kuruluna itiraz hakkının, grev ve grev hakkına ilişkin hükümlerin de kanunla düzenlenmesi hükmü getiriliyor. Kapatılan parti meclis dışında olursa... Parti kapatmaları içeren 69. maddede yapılan değişiklikler içinde öneride bulunan BDP, parti kapatmalar için mecliste siyasi partilerde kurulacak olan komisyona destek olarak, 'Hakkında kapatma davası açılan siyasi parti mecliste grubu bulunan veya mecliste temsil edilen partilerden biri değilse, oluşturulacak komisyonda aleyhine dava açılan partinin seçeceği 5 üyenin bulunması zorunludur' önerisinde bulunuyor. BDP'nin önerisine göre hakkında dava açılmak istenen parti meclis dışında da olsa komisyonda kendisini ifade etme şansına kavuşuyor. Anayasa Mahkemesi için yeni düzenleme önerisi BDP itiraz konularından birini oluşturan Anayasa Mahkemesinin oluşumuna ilişkin de köklü önerilerde bulunuyor. Anayasa Mahkemesi'nin 19 üyesi için Meclis'te her partiden seçilecek olan 5 üyeden bir komisyon oluşturulmasını bu komisyonun 3'ü öğretim üyesi, 1'i avukat, 1'i yüksek öğrenim görmüş T.C. vatandaşı olmak üzere 5 üyeyi seçmesi şartı öneriliyor. AKP taslağında Cumhurbaşkanı'na 16 anayasa mahkemesi üyesi seçme hakkı tanınıyordu, BDP yaptığı öneri ile Cumhurbaşkanın da en fazla 5 üye seçebileceği, geriye kalan üyenin de, 3'ü Yargıtay, 2'si Sayıştay, 2'si Danıştay Genel Kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasında üye tam sayılarının salt çoğunluk ve gizli oyla seçilmesi hükmünün getirilmesi isteniyor. BDP önerisinde anayasa mahkemesine iki üyenin de Baro başkanları tarafından seçilmesi talebi yer alıyor. HYSK üyeleri için meclise de yetki verilsin BDP yine tartışmalı olan HSYK seçimi içinde önemli önerilerde bulundu. 159. maddede yapılacak olan değişikliklerle HSYK'nın 21 üyeden oluşması önerisine destek verilirken, Adalet Bakanı kurulun başkanıdır, önerisi yerine; 'Kurulun başkanı, HSYK üyeleri arasında yapılacak oylamayla salt çoğunlukla seçilir. Adalet Bakanı, kurulun tabii üyesidir. Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Adalet Bakanı'na vekâlet edebilir' önerisi getiriliyor. Yine HSYK üyelerinden 4'ünü Cumhurbaşkanı seçsin düzenlemesine karşı çıkan BDP, Cumhurbaşkanına 2 asil, Meclise 3 asil, Anayasa mahkemesine bir asil, bir yedek, Yargıtay Genel Kuruluna 3 asil, 2 yedek, Danıştay Genel Kurulu'na bir asil bir yedek, adli yargı ve hakimlere 7 asil, 4 yedek, idari yargı ve hakimlere 3 asil ve 2 yedek üye seçme hakkı verilmesini istiyor. AKP'nin bu konuda hazırladığı taslakta, Meclise üye seçme hakkı tanınmıyordu. DİHA
  22. Pkk'nin bitirilememesini Tsk'ya bağlamak çok büyük haksızlık olur Tsk'ya çünkü Tsk kendisine verilen görevi yerine getirmiş ve Pkk ile görevi gereği gerektiği gibi savaşmıştır,ancak Pkk'nin silahlı militanı 1984'te 3500 kişiydi halen 3500 kişi,Güncel Konular bölümünde yeni açtığım başlığı okursanız sanırım Pkk'nin neden bitmediğini daha iyi anlayacaksınızdır....
  23. “Kürt sorununu” Kürtler yaratmadı. Onun için CHP ve onun lideri Deniz Baykal’ın dediği gibi, “Vaktiyle biz Kürt sorunu dedik doğru, ama o zaman Kürt kimliği yasaklıydı, şimdi yasaklı değil, dolayısıyla Kürt sorunu demek şimdi anlamsız,” deyip komik duruma düşmenin anlamı yok; yoksa sonra çarşafa dolanır, vallahi “Kürt sorunu çarpmıştan” beter olursunuz. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtler, Anadolu’nun yerleşik halklarından biridir, bu topraklara dışarıdan gelmediler. Bu topraklarda kurulan her imparatorluğun bir mensubu olmayı becerebildiler ve Selçuklulardan itibaren beylikler halinde yaşamaya başladılar. Bu beylikler, içerde özerk, dışarıda devlete bağlıydılar. Sonra 3. Selim döneminde Osmanlı, yeni bir idari taksimata gitti ve dirlik bozuldu. Bundan sonra Kürt şeyhleri, emirleri zaman zaman ayaklandı. Ayaklanmalar kanla bastırıldı, sürgünler dönemi başladı, örneğin sadece Bedirhan Bey ailesinden 3 bin kişi, ta Cizira Botan’dan Samsun’a götürüldü, Samsun’dan gemilerle İstanbul’a getirildi. Jön Türklerin halifeye yaptıkları muameleyi beğenmediği için rahatsızlığını belirten Barzan Şeyh’i Şeyh Abdusselam asıldı, ayaklanın Şeyh Sait darağacına çekildi, Seyit Rıza idam edildi, ardı ardına patlak veren bütün isyanlar kanla bastırıldı. Takriri Sükun Kanunu çıkarıldı, binlerce insan yerinden yurdundan edildi, Kürt kimliği, dili yasaklandı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Atatürk, “Kürt meselesini” Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde, o illere “muhtariyet” vererek çözmeyi düşünüyordu, hatta bu amaçla 1921 anayasasına bir de madde konulmuştu. Ne olduysa bir sene sonra bu fikirden vazgeçildi. Kürtlerin varlığı hepten inkar edildi. İlk Meclis’e Kürtlerin milli kıyafeti “şel û şepik”le “Kürdistan mebusu” olarak çağırılan mebuslar, daha sonra kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde bu “suçlardan” dolayı yargılandı. Şark Islahat Fermanı’nın emriyle Kürtçe konuşanlara telgraf tarifesi başına para cezası verildi, asimilasyon hızlandırıldı, Türkçe bilmeyen Kürt kadınlarının Türk ailelerinin yanına hizmetçi verilerek Türkçe öğrenmeleri teşvik edildi. İsyanlar oldu, kurulan darağaçlarına, babalarının gözü önünde önce oğulları asıldı, kin ve nefret büyüdü, intikam duygusu başat duygu haline geldi. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtlerin yaşadığı bazı şehirlerin (örneğin Dersim, Tunceli oldu) binlerce yerleşim yerinin, köyün, mezranın adları değiştirildi. Ailelerin çocuklarına Kürtçe isimler koymaları yasaklandı. Jandarma baskısı arttı. Köylere giden jandarmalar, Türkçe bilmeyenlere ağır hakaretler etti, köylüler köy meydanlarına toplanarak aşağılandı. Bütün Kürt köylülerine “eşkıya” muamelesi yapıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Geleneksel Türk sözlü kültüründe Kürtlere hakaret eden özlü sözler türedi. “Kürde ne gerek bisiklet, gider kaymakama çarpar”, “Kürdün yağı bol olunca kıçına sürer” gibi zeka dolu ata sözlerine “kuyruklu Kürt” gibi deyimler eşlik etti. Öyle bir atmosfer yaratıldı ki, insanlara “nerelisin” diye sorduklarında birçok kişi “Kürdüm” demekten “utanmaya” başladı. Kürt olmakla suçlu olmakla eşdeğer tutuldu. Mahkemelerde Türkçe bilmeyenlerin ifadelerine itibar edilmedi, camilerde Türkçe bilmeyen imamlara, zorla Türkçe hutbe okutuldu, resmi kuruluşlarda derdini Türkçe anlatamayan Kürt köylüleri kapı dışarı edildi. Kürt müziğinin makamları korunarak Türkçe sözler yazıldı, birçok Kürtçe şarkı türküleştirildi, Kürt kültürü Türkleştirildi. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Büyük şehirlerdeki gökdelenlerin ön cephelerine Philips, Ford, Nokia gibi büyük yabancı markaların reklam panoları asılırken, Kürtlerin yaşadığı yerlerdeki yüksek dağların tepelerine, “Tek vatan, tek bayrak, tek dil”, “Ne mutlu Türküm diyene” gibi sloganlar yazıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. 12 Eylül’den döneminde Diyarbakır Cezaevi’ndeki Kürtlere İstiklal Marşı’nın 10 kıtası, (ki aralarında hiç Türkçe bilmeyen, okuma yazması olmayan köylüler de vardı) bir tür ceza olarak ezberletildi. Mahkumlardan toplanan paralarla cezaevinin bütün duvarlarına Türklüğü öven sloganlarla, 100 Türk büyüğünün resimleri çizdirildi, Türkçe bilmeyenlere görüşme yasağı getirildi, fosektif çukurunda kalma cezası verildi, fare yutturuldu, pislik yedirildi. İnsanlar işkenceyi durdurmak için bedenini ateşe verdi. 1986 yılına kadar, 4 kişi kendini yakarak, 4 kişi intihar ederek, 6 kişi açlık grevinde, 16 kişi muhtelif biçimlerde, resmi rakamlarla 30 kişi aynı cezaevinde öldü. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Cezaevinden kaçan dağa gitti. Silahlı mücadele her yeri sardı, şiddet egemen oldu, fikir konuşulmaz oldu. Köylülere dışkı yedirildi. İçinde teröristler barınıyor diye ormanlar yakıldı, 3 bine yakın köy boşaltıldı, 5 bin faili meçhul cinayet işlendi, aydınlar öldürüldü, Özgür Gündem gazetesinin binaları havaya uçuruldu. Politika yapmak için kurulan Kürt partileri peş peşe mahkeme kararıyla kapatıldı. Halkın oyuyla seçilen belediye başkanlarının evleri gece yarıları basılarak gözaltına alındı, elleri kelepçelenerek mahkemeye götürüldü. Terörle Mücadele Kanunu’na yeni eklemeler yapılarak polise taş atan 18 yaşın altındaki çocuklara “terörist” muamelesi yapıldı, çocuklar onlarca yıla varan hapis cezalarıyla cezalandırıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Yaratanın kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Devletin 70-80 yıllık yanlış politikası, sorunu kangren haline getirdi. O halde çözmek de ona düşer. Ama eğer çözmek istiyorsa, daha önce denediği bütün yolları terk etmeli, yepyeni bir yol bulmalı. Bir süre önce başlatılan ve bu aralar başka mecralara kayan, ama hala umut olmaya devam “Kürt açılımı” şimdiye kadar denenmiş yollardan çok farklı bir yol olduğu için hala önemsenmeli. Vaktiyle Ahmet Altan’ın sorduğu bir soruyu şimdi tekrar sormanın tam zamanı: Türkiye, Türklerle Kürtlerin ortak vatanıysa, Kürtler neden kendi ülkelerini parçalamaya kalkışıyorlar acaba? Biji Tirkiye
  24. En azından Kurt bizi emzirdi soyumuz böyle devam etti gibi bir baştan sona atmasyon ve ilmen-bilmen imkansız olan bişey söylemiyoruz, buda zaten farkı ortaya koyuyor....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.