Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.105
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    95

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Ava de serî; çi buhustek çi çar tilî. - Başı aşan su; ha bir karış olmuş, ha dört parmak.KÜRT ATASÖZÜ

  2. Van'ın Özalp İlçesi'nde Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası'nın yanında meydana gelen patlamada yaralanan 13 yaşındaki Yunus Yaman'ın hastanede yapılan tedavisinin ardından sağlık durumu iyiye gidiyor. Hastanede yakınlarına olayı anlatan Yaman'ın, 'Arkadaşlarla birlikte oturmuştuk. Aniden bir askerin nizamiyeden çıktığını gördüm. Bize doğru bir şey fırlattı' dedi. Olayın hemen ardından ismini vermek istemeyen bir görgü tanığının Özalp Belediye Başkanı Murat Durmaz'a anlattıkları da yaralı Rıdvan Coşar'ın anlattıklarını doğruluyor. Özalp Belediye Başkanı Murat Durmaz olayın hemen ardından ANF'ye yaptığı açıklamada, 'Olayla ilgili çok ciddi bir tanık var. Kendisi 29 yaşında ve orada oturan bilinçli bir genç' diyen Durmaz, 'Kendisi olayı gördüğünü söylüyor. Bir askerin çocuklara doğru yaklaştığını, patlama sonrası ise kaçtığını belirtiyor. Bu ifade tutanaklara da geçti' dedi. POLİSLERDEN İFADE BASKISI Van Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralılardan Rıdvan Coşar'ın yakınları ise polislerin Coşar'a hastanede baskı yaptığını söyledi. Coşar'ın yakınları Van Devlet Hastanesi'ne gelen polislerin Rıdvan Coşar'a, 'Bak, siz tel örgülerden içeri girmeye çalıştınız. Giremeyince orda bulduğunuz bir cisimle oynamaya başladınız. Patlamada bu yüzden oldu diyeceksin anlaşıldı mı Rıdvan' diyerek baskı yaptıklarını kaydetti. Öte yandan patlamada yaralanan Oğuzcan Akyürek'ın önce öldüğü zannedilerek patlama yerinde bırakıldığı ve üzerine bataniye örtüldüğü belirtildi. İkinci sağlık ekibinin yaklaşık 10 dakika sonra olay yerine gelmesi üzerine Oğuzcan'ın yaşadığı belirlendi. Bunun üzerine önce ambulansla Özalp Devlet Hastanesi'ne ardından da ambulans helikopterle Van'a kaldırıldı. Ancak Akyürek kurtarılmayarak yaşamını yitirdi. MAHALLE HALKI RAHATSIZ Olayla ilgili görüştüğümüz Özalplılar ise askerlerin haftanın 2 günü taburda havan mermisi ile atış yaptıklarını bu yüzden birçok evin duvarının çatladığını söyledi. Özellikle geceleri yapılan bu atışlar yüzünden uyuyamadıklarını ve çocukların olumsuz etkilendiğini söyleyen mahalle halkı Muğlalı kışlasının ilçe dışına taşınmasını istiyor. 'KIŞLA İLÇENİN MERKEZİNDE BULUNUYOR' 1950 yılında açılan 2 Hudut taburuna 2004 yılında 33 Kürt köylüsünün ölümünden sorumlu olan Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın ismi verildi. Tam ilçe merkezinde bulunan ve büyük bir alanı kaplayan kışla adeta ilçedeki hayatı kontrol altında tutuyor. Askerler kışlanın önünden geçen anayolda duran vatandaşları hemen uyararak durmalarına izin vermiyor. Kışla önünden geçen vatandaşlar hiç sağa sola bakmadan düm düz yürümek zorunda kalıyor. İlçe merkezinde bulunan kışlada sık sık atışlar yapılıyor. ANF
  3. ''biji tirkiye''

    Özalp'te ne oldu?

    Özalp'te binlerce kişi Muğlalı Kışlası'na yürüdü Mustafa Muğlalı Kışlası'nın yanında meydana gelen patlama sonucu yaşamını yitiren Oğuzcan Akyürek'in cenazesi ilçeye ulaştıktan sonra binlerce kişi, 'Katil Muğlalı, Kürdistan'dan defol' sloganları eşliğinde kışlaya doğru yürüdü. Van'ın Özalp İlçesi'nde Mustafa Muğlalı Kışlası'nın hemen yanında meydana gelen patlama sonucu yaşamını yitiren ve otopsi için Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Oğuzcan Akyürek adlı çocuğun cenazesi, Özalp'e ulaştı. Sabah saatlerinden itibaren kepenklerini kapatan ve belediyenin önünde toplanmaya başlayan binlerce kişi ise cenazenin gelmesiyle birlikte Muğlalı Kışlası'na doğru sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti. Sık sık, 'Katil Muğlalı Kürdistan'dan defol', 'İntikam', 'Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan', 'Bijî Serok Apo', 'Şehid namirin' sloganları atan kitle, yaşamını yitiren Oğuzcan Akyürek'in fotoğraflarını taşıdı. Kışlanın etrafında geniş güvenlik önlemleri alınırken ilçe merkezine de çok sayıda çevik kuvvet yerleştirildiği görüldü. Cenazenin ilçe merkezindeki camide yıkama işlemleri bittikten sonra yürüyüş halinde Cumhuriyet Mahallesi'ndeki mezarlığa götürülüp defnedileceği belirtildi. BDP Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Özalp Belediye Başkanı Murat Durmaz, BDP PM, il ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra binlerce vatandaşta cenaze törenine katıldı. İlçedeki gergin bekleyiş devam ediyor. VAN-DİHA
  4. Başta Kürt meselesi olmak üzere, başörtüsü, ekonomi ve azınlıklar meselesine değinmedi. Kılıçdaroğlu bir medya balonudur. Bu Doğan Grubu’nun özellikle AK Parti’ye karşı oluşturduğu bir balondur... Devletçi refklese sahip olduğu için başka türlü konuşması mümkün değildi. Konuşmasına bakarsanız,halkın eline bir ekmek tutuşturup herkesi sus pus etme isteği ve düşüncesi vardır,zaten kendisi 63 yaşına gelmiş dersim'li bir alevi olmasına rağmen kendi kimliği ile bile yüzleşemeyen birindende bu beklenirdi....
  5. Çözüm Üreten,çözüme ulaşmak için farklı arayışlar içinde olan her siyasetçibenim için bir değerdir,şimdi konuyu nerden Öcalan'a yada Baydemir'e getirdiniz? Karşılaştırma yapacaksanız eğer Selahattin Demirtaş ile Karşılaştırmayı deneyiniz,Öcalan'ın konumu başkadır,Baydemir'in konumu başka,ikiside Baykal'la karşılaştırılabilecek konumlarda değillerdir,Baykal'ın bu şekilde ayrılmasını bende istemezdim açıkçası ancak Baykal'ın gitmesi için yıllardır konuşan birisi olduğumuda gizleyemem,eğer ülkenizde 20 yılı aşkın bir süredir Babaşkan olmak için çabalıyorsanız ve halk sizi buna layık görmüyorsa utanıpta bırakmanız gerekir,ama tabi bunun için rantınızdanda vazgeçmeniz gerekecek değilmi,pardon pardon ben haksızım açalım kucaklarımızı tutamadııım,açaydım kollarımı,tutaydım,durduraydım onu diyelim hep beraber,yazık onca yıl bu rant düzenini kurmuş,partiyi kendi nüfusuna geçirmiş3 tarafı denizlerle çevrili güzel yurdumun sahil kentlerinde ciddi oranda oy almış bir partinin lideri üzüldüm bak şimdi
  6. Muğla'da Kürt öğrencilere yapılan saldırı sonucunda ağır yaralanan Şerzan Kurt, bir haftadır verdiği yaşam savaşını kaybetti. 'AKP Hükümeti, sözde paketlerle insanların önüne çıkıp böyle gençlerin ölümüne neden olacağına, o kadar yetki verdiği polislerini kontrol altına almalı ve onları bu canilikten çıkarmalıdır' diyen baba Kurt, oğlunu yaşatmak için organlarını bağışlayacağını söyledi. Muğla'da 11 Mayıs'ta Kürt öğrencilere yapılan saldırıda kurşunla ağır yaralanan ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan 21 yaşındaki İşletme Bölümü öğrencisi Şerzan Kurt, yaşamını yitirdi. Bir haftadır Yoğun Bakım Servisi'nde yatan ve sadece nefes alabilen, doktorların ise müdahale edemediklerini belirttiği Kurt, yaşam savaşını kaybetti. Beyin ölümü 7 gün önce gerçekleşti Konuya ilişkin açıklama yapan doktorlar, Kurt'un beyin ölümünün 7 gün önce gerçekleştiğini belirterek, 'Biz öyle inanıyoruz. Direnç göstermemesinin sebebi bu. Onun için bugün de ölüm tamamen gerçekleşti' dedi. Baba Kurt: AKP polisleri canilikten çıkarmalı Kısa bir açıklama yapan Baba Ömer Kurt ise artık AKP Hükümeti'nin elini taşın altına koyması gerektiğini belirterek, 'Sözde paketlerle insanların önüne çıkıp böyle gençlerin ölümüne neden olmak yerine o kadar yetki verdiği polislerini kontrol altına almalı ve onları bu canilikten çıkarmalıdır. Benim oğlum kaza kurşunuyla ölmedi. Kürt olması onun ölümünün en büyük sebebidir. Yıllardır öldürülen gençlerimizden biri de bugün Şerzan Kurt oldu. Artık bu ölüm furyasına 'dur' denilmesi gerekir' dedi. Baba Kurt, oğlunu yaşatmak için organlarını bağışlayacağını sözlerine ekledi. Kurt'un ölüm haberi üzerine hastanede bulunan öğrenci arkadaşları 'Bijî serok Apo', 'Şehîd namirin', 'İntikam' ve 'Şerzan yoldaş kanın yerde kalmayacak' şeklinde slogan attı. Hastanede yoğun güvenlik önlemleri alınırken, Kurt'un cenazesinin yapılacak işlemlerin ardından memleketi Batman'a götürülmesi bekleniyor. Muğla'da ne olmuştu Muğla'da 12 Mayıs günü dün gece saat 23.00 sıralarında yaşanan olay şöyle gelişmiti: Muğla Üniversitesi'nde okuyan Kürt öğrencilerden 5'i evine giderken bir birahaneden çıkan bir grup kendilerine küfretmeye başladı. 2'si kadın 5 öğrenci olay çıkmaması için karşılık vermezken, ülkücü oldukları belirtilen bu grup tarafından sözlü tacize uğradı. Daha sonra ülkücüler öğrencileri kovalamaya başladı. Yaşananları öğrenen Kürt öğrencilerin birahane önüne gelmesi üzerine burada arbede yaşandı. Polis çevik kuvvet desteğiyle olaya müdahale ederken 12 öğrenciyi gözaltına aldı. Ülkücülerden gözaltına alınan olmazken 12 öğrencinin ise polis tarafından darp ve tehdit edildiği bildirildi. İfade vermek için bir parkta toplanan bir başka grup öğrenci de polis ablukasına alındı. Bu sırada emniyet yetkilileri gelip öğrencilere evlerine dağılmalarını söylediği belirtildi. Kalabalık olan öğrenciler gruplar halinde evlerine dağılmaya başladı. Gültekin Şahin adlı bir polisin öğrencilere emniyetin bulunduğu cadde güzergahının daha güvenli olduğunu ve burayı kullanmalarını istediği belirtilirken, emniyet önünden geçen bir grup öğrenci daha sonra burada saldırıya uğradı. Bunun üzerine parkta bir araya gelen öğrenciler ile çevik kuvvet arasında arbede yaşandı. Polis ve ülkücüler aynı safta Gece saat 02.00'de yaşanan olayda polis biber gazı kullanırken, müdahale sırasında ülkücülerin de yer aldığı öğrenildi. Polisin biber gazlı müdahalesinde silah sesleri duyulduktan sonra Batmanlı 21 yaşındaki İşletme Bölümü öğrencisi Şerzan Kurt, iki omzundan aldığı mermilerle ağır yaralandı. Emniyet önünde ülkücülerin saldırısında yaralanan Kurt, Muğla Devlet Hastanesi'nde yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. İki omzundan vurulan Kurt'un başında da darp izleri olduğu belirtilirken, durumunun ağır olduğu öğrenildi. Vali 'bar önü' kavgası demişti Olaylardan sonra Muğla Valisi Ahmet Altıparmak, saldırıyı 'bar önü kavgası' olarak değerlendirerek, olayda kullanılan silahın İl Emniyet Müdürlüğü'nde olmadığını belirtmişti. Ancak yapılan soruşturmada bir polis memuru tutuklanmıştı. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve BDP'li yöneticiler de kente giderek açıklama yapmıştı. Tuncel, Muğla Valisi ve Emniyet Müdürü'nün olayın sorumluları olduğunu belirterek istifa etmelerini istemişti. İZMİR-DİHA
  7. Ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim,umarım Chp'nin muhalefetteki çizgisini yapıcı muhalefet çizgisine taşımayı başarır ve Deniz Baykal'ın emri altından kurtarır çünkü herşeye hayır deyip ortaya hiçbir öneri sunmayan muhalefet artık Türkiye'yi çok yordu....
  8. Yine Muğla... Muğla’da ülkücüler öğrencilere yol keserek satırla saldırdı. Saldırıda yaralanan olmadığı bildirilirken, 2 öğrenci ile 2 ülkücünün gözaltına alındığı belirtildi. Muğla’da ülkücüler, iki öğrencinin caddede araçla önünü keserek, sözlü tacizde bulundu. Öğrencilerle ülkücüler arasında kavga çıkması üzerine olay yerine polis geldi. Polisin gelmesiyle ülkücüler arasında "reis" olarak tanınan ve öğrencilere satırla saldıran ülkücü ile yanında bulunan bir kişi araçla olay yerinden kaçtı. Daha sonra saldırıya uğrayan öğrenciler polis tarafından gözaltına alınarak Merkez Karakolu’na götürüldü. Olay yerinden kaçan ülkücülerin de yakalanarak gözaltına alındığı bildirildi. Saldırıda ise yaralanan olmadığı öğrenildi. ANF
  9. Muğla Valiliği üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Şerzan Kurt'u silahla vurarak ağır yaralanmasına neden olan polis memuru Gültekin Şahin'in tutuklandığını bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, Muğla Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Şerzan Kurt'un yaralanmasıyla ilgili soruşturma kapsamında Güvenlik Şube'de görevli polis memuru Gültekin Şahin'in bugün adliyeye sevk edildiği ve tutuklandığı belirtildi. Valilik tarafından yürütülen idari soruşturmanın ise sürdüğü kaydedildi. Öte yandan Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen iki polis başmüfettişi ile Cumhuriyet savıcısı, olay gecesi ve sonrasında yaşananlarla ilgili görüntüleri basın mensuplarından yazılı olarak talep etti. ANF
  10. Hatırlıyorumda Münevver cinayetini,türk medyası hergün şu kadar gün oldu diye kocaaaaman puntolarla günlri saymışlardı,katil bulunana kadar,katil bulundu,şimdide her duruşması 10'larca gazeteci tarafından takip edilmekte,ya ceylan,ceyalan'a hazal'ımıza ne oldu? Türk medyası yine yaptı aynı ayak oyununu,3 gün yayınladı (oda sansürlü) sonra unuttu gitti ama hala Ceylanın katilleri bulunamadı,şimdi internette bu yazıyı okudum bir haber sitesinden gözlerim doldu annesinin analattıklarını okurken ve Allah hiçbir Anneye babaya yaşatmasın dedim içimden sonrada sizlerle paylaşmak istedim bu annenin feryadını,belki anneler için çocuklarını kaybetmenin ne kadar acı olduğunu birkez daha hatırlatır bu sözler hepimize....(Biji Tirkiye) Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen Barış İçin Vicdani Buluşmasına katılan Anne Önkol, kürsüye çıkınca dakikalarca ayakta alkışlandı. Ceylan’ın katillerinin bulunmasını isteyen anne Önkol, Kürtçe yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Kızım adına hoşgeldiniz diyorum. Benim çocuğum gerilla değildi. Daha öğrenciydi, çocuktu, okuyordu. Bizim evimiz, üç karakolun arasındadır. Benim çocuğum hayvanları otlatırken... Bu karakollar kızımın elinde birşey olmadığını görmediler mi? Kendileri yaptıkları halde inkar ediyorlar. 7 aydır bekliyorum, kızımı kim öldürdü? Ben bunun neticesini istiyorum. Benim kızım başkası olsaydı, bu hemen ortaya çıkardı. Hangi silahla kim öldürdü bu bilinirdi hemen. Patlama oldu, dışarı fırladım hemen. Oğlum önüme geçti, 'anne ne olur gelme Ceylan paramparça oldu' diye. Ceylan'ın ciğerlerini ağaçlardan topladım. Hangi annenin yüreği buna dayanır? Kendi imkanlarımızla Ceylan'ın parçalarını battaniyeye sarıp karakola götürdük. Ondan sonra karakolda silahları bize yönelttiler, sanki Ceylan'ı biz öldürdük. Niye bu devletin doktorları yok mu? Neden bir karakolun bahçesinde benim çocuğum incelendi. Ben başta savcıdan davacıyım. Ve bütün sorumluların peşini bırakmayacağım. Ceylan'ın tek istediği bir hakim savcı olmaktı. Ceylan'ın iki Kuran'ı kaldı duvarda. O kadar zeki bir çocuktu ki senede iki kere hatim etti. Öyle bir çocuktu Ceylan. Mesele Diyarbakır'da küçük bir çocuk taş atıyor diye hemen alıyorlar, o çocuğu alıp işkence ediyorlar, tutukluyorlar, o çocukların günahı yok. Tayyip Erdoğan'ı doğu tarafı seçerek Başbakan yaptı. Şimdi neden doğuyu inkar ediyor? Neden? Neden Kürtleri görmezden geliyor? Erdoğan'ın eşi bir düşünsün bir anne olarak o acaba çocuğunun ciğerlerini eline alıp benim yaşadıklarımı yaşasaydı ne düşünürdü. Bir anne olarak vicdanına sesleniyorum.
  11. Evet biri getirmiş hata yapmış,tıpkı birilerinin Kürt halkını asimile etmeye çalışarak yaptığı hata gibi,bugün bu ülke bu hatalardan dönmek zorundadır,zaten gelinen noktada dönmemek bu ülkeyi bölmekle eşdeğerdir,ha şimdi ben ülkeyi bölmek değince Kürt'ler bölüyor diyecek birileri,merak ediyorum bu ülke hepimizinse,Kürt'ler neden kendi ülkelerini bölsünler? Neden bu telaşı sadece Türkler yaşıyorda kürtler yaşamıyor?
  12. Vekilin dediği tehditte sizin dediğiniz tehdit değilni? Ne demek kaybedeb Kürt toplumu olacaktır? Yoksa siz bütün Kürt'leri düşman olarakmı görüyorsunuz? Kürt Toplumunun sorunun Türk'toplumu ile değil sistemle olduğunu her fırsatta söyledik,sistemde her fırsatta Kürt'lerin haklı taleplerinin önüne Türk halkını kalkan yaptı,kullandı,işte muğlada yaşanan olayda birkaç namustan yoksunun Türk halkını kendi önüne siper yapma çabasıdır,biri sizn yanınızdaki bayana laf atsa müdahale etmeyecekmisiniz sayın politika? Ayrıca vekilin konuşmasında bir kesimi cımbızla alıp burada yaygara koparanlar konuşmanın devamını neden yayınlamadılar,o cümlenin öncesinde söylenen barış istiyoruz askerle kardeşimizdir,bir tek askerin burnu kanamasın sözleri neden görmezden gelinme çabasındadır? Bir diğ*er husus ise,siz her fırsatta bana Ergenekon kapsamında tutuklananlara Terörist iması yaptığım için uyarı göndeririken neden Bdp'li vekiller hakkında herhangi bir mahkeme kararı olmadan onları terörist ilan ediyorsunuz? Onları terörist ilan etmenin onlara oy veren yada oy vermeyi düşünen milyonları terörist ilan etmek olduğunu bilmiyormusunuz? Yoksa adalet sadece Ergenekoncular içinmi olmalıdır fikrindemisiniz? Ayrıca Sayın vikilin dediği son söze gelince,bir asker ne kadar kardeşimizse,bir asker hayatını kaybettiğinde yaralandığında ne kadar canımız yanıyorsa,aynı şekilde diğer taraf içinde canımız yanıyor,defalarca yazdığım gibi,onlar uzaydan değil bizim aramızdan çıktı,kiminin dayısı,kiminin babası,kiminin teyzesi halası,kızı,oğlu onlar ve onlarında askerinde ölmediği bir çözüm istiyoruz...
  13. Olaylarda yer alanların bir çoğunun inşaat işçisi olması yada Şirket Ceo su olması hiç önemli değil,bende olsam biri yanımdaki kıza laf atsa öleceğimi bilsem girişirim,belki dayak yerim ama sonradan o kişiler bulunur ve gereğide yapılır ama bu kişiler dayak yedikten sonra çıkar derlerki (Vayyy efendim Kürt'ler gelmiş burda bizi dövüyorlar,Türk'lere saldırıyorlar,bayrağa küfrediyorlar'' amaç adam toplamak ya milletin milli duyguları ile oynarlar bir kaç gençte bu gaza gelir ellerinde sopalarla Allah Allah diye bağırarak gelir bize saldırmaya,bilmezki gerçekte bir namustan yoksunun yaptığı pisliğin peşinden gittiğini,tam biz kavga ederken biride ateş eder bir arkadaşımızı vurur,alsana olayın adı oldu Türk-Kürt çatışması,yani olay bundan ibarettir....
  14. Yazımda Forum'dan bahsetmedim göklere çıkarmak ibaresini kullanırken,forumda 2 tane katili göklere çıkaran arkadaşlarımız var onlar dink süikasti olmasada ülkemizdeki bir çok katliamında başrol oyuncularıdırlar,Hrant Dink'in görüşlerini elbette eleştirebilirsiniz her zaman savunduğum şeydir akıl çekişmesi,birbirimizi kurşunlarla yada yumruklarla değil,aklımızla,fikriyatımızla eleştirmek en güzel olandır ''Hepimiz Hrant'ız Hepimiz Ermeni'yiz'' sözüne gelince,o sözün amacı katillere bir mesaj vermekti,artık bu ülkede farklı düşündüğü için yada farklı olduğu için insanlar öldürülmesin diye ancak o lafıda farklı yerlere çekerek yanlış bie eleştiri şeklinde bulundular bunun amacıda Türkiye halkının gözünde bu onurlu duruşu nefrete dönüştürmektir,Asala'nın Türkiye'li diplomatları öldürdüğü dönemdeki konjektürü bilemiyorum ancak buna benzer bir konjektür içerisinde gerçekleştirildiyse bu cinayetler ben bugünü şartlarında derim Hepimiz Türkiyeliyiz diye ve bununlada gurur duyarım...
  15. Olayın yaşandığı mahallenin muhtarı valiliğe dilekçe yazıp olanları anlatmış Valilikten gelen cevap ise ''Bırak gösteri yapacaklarına fuhuş yapsınlar'' olmuş anlaşılan valide Baykal'a oy verebilir değilmi?
  16. Çınar Yenigün, Taraf ’ta dün hikâyesini okuduğunuz şehit Üsteğmen Çağlar Canbaz’ın annesi. Bir anne düşünün. Kendisine çocuğunun, PKK’nın döşediği mayına bastığı için şehit olduğu söylenmiş. Acısını yüreğine gömmeye çalışırken, sekiz ay sonra postadan gelen bir mektupla dünyası kararmış. Oğlunun, komutanının kanunsuz emriyle bombayı elle çıkarmaya çalışırken şehit olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş. Üstüne üstlük bir de olay belgelerle ortadayken, soruşturma kapatılıp, oğlunu ölüme gönderen komutan “sicili temiz” olduğu için yarbaylıktan albaylığa terfi etmiş. Ben Çınar Yenigün’le konuşurken çok zorlandım. Aşağıda bir annenin feryatlarını duyacaksınız.... Çınar hanım, acılarınızı tazeleyeceğimi biliyorum. Çağlar’ın şehit olduğu bilgisinin size nasıl aktarıldığıyla başlamak istiyorum. Bu olay bize ‘PKK’nın döşediği mayın sonucu oğlunuz şehit oldu’ diye söylendi. Biz aylarca olayı böyle bildik.Yalnız sekiz ay sonra bize postadan bir mektup ve dosya geldi. Mektubun içinde Çağlar’ın nasıl şehit olduğuyla ilgili olarak soruşturma dosyasının tüm belgeleri vardı. Dosyayı okuduğumuzda dünyamız yıkıldı. Neler vardı dosyada? Çağlar’ı ölüme götüren tüm süreç belgeleriyle dosyada vardı. Çağlar resmen bile bile ölüme gönderilmişti. Çağlar’ın bomba imhasıyla ilgili sertifikasının olmadığını biz mektuptan öğrendik. Sertifika yok ama çocuğumu ölüme gönderiyor komutanı. Ne yaptınız dosyayı alınca? Dosya geldikten sonra Van’a, Hakkari’ye, Malatya 2. Ordu Komutanlığı’na, Jandarma Genel Komutanlığı’na yazı yazdık. ‘Onur Dirik hakkında soruşturma var mı’ diye sorduk. Bize tüm kurumlardan ‘Soruşturma yok, Çağlar PKK’nın döşediği mayına basıp şehit oldu, başınız sağ olsun’ diye yazılar geldi. Bu cevaplar bizi tatmin etmedi. Biz de bunun üzerine bir avukat tutup, Van Askerî Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunduk. Bize gelen belgeleri de dosyaya ekledik. Daha sonra ne oldu? Gönderdiğimiz belgeler üzerine geçtiğimiz mayıs ayında dava açıldı. Bugüne kadar dört duruşma yapıldı. Biri hariç hepsine katıldım. İlk duruşmaya oğlumu ölüme gönderen Yarbay Onur Dirik de geldi. Bizi daha önce hiç aramamış, başınız sağ olsun bile dememişti. Duruşmada Dirik neler anlattı? Çağlar’ı çok sevdiğini söyledi. Hatasının olmadığını belirtti. Bombanın kablosunun kesilmesi emrini kendisinin verdiğini, ancak ikinci imha emrini kesinlikle vermediğini, Çağlar’ın bombayı kendisinin çıkartmaya çalıştığını anlattı. Açıkça bize yalan söyledi. Siz kendisine itiraz etmediniz mi? Bana söz hakkı verdiler ama ben onunla konuşmak istemedim. Ne konuşacağım ki onunla. Oğlumu bile bile ölüme gönderdi. Zaten çok kötüydüm, duruşmada hep ağladım. Sadece ‘yargıya güveniyorum’ dedim. Askerî yargı sizin güveninizi karşılayacak mı? Benim beklentim Onur Dirik’in en ağır cezayı alması. Çağlar’ın kanı yerde kalmasın. Sonuna kadar mücadele edeceğim. Onun arkasında çok güçlü isimler olabilir ama Çağlar’ın arkasında ben varım. Benim Çağlar’ım gitti ama başka Çağlarlar bu şekilde gitmesin. Konuşacak o kadar çok şey var ki, konuşamıyorum. Soruşturma bile açmadılar. Bize mektup gelmeseydi, olay kapatılacaktı. Birileri onu koruyup kolluyor. Çağlar’ın arkadaşları bize Dirik’in, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ’un birinci adamı olduğunu söylediler. Kapatan kim peki? Çağlar’ın komutanları. İlker Başbuğ’un bir numaralı adamı da olsa cezalandırılmalı. Başbuğ bir ara televizyonlara çıktı ve “Maşa varken elinizle ateşe yaklaşmayın” diye bas bas bağırdı. Madem böyle, benim çocuğum niye ölüme gönderildi. Benim çocuğumun tabutuna iki postal kondu ve bayrağa sarıp gönderildi. Arkadaşları ‘Anne nesi kalmıştı ki sana gönderelim’ dediler. ‘Postaldan başka bir şeyi kalmadı ki anneciğim’ dediler. Bir anne bunları duyduktan sonra neler hisseder, duyguları nasıl olabilir? Düşünün artık. Ne bekliyorsunuz yetkililerden? Ben bütün hayallerimi, hevesimi Çağlar’la birlikte toprağa gömdüm. Üç yıldır ilaçlarla ayakta duruyorum. Tek çocuğumdu. Ben istiyorum ki bu adam en ağır cezayı alsın. Eğer askerî yargı onu aklarsa ben mahvolurum. O gün öleyim daha iyi. Belgeler ortada. Rütbesi sökülsün. O rütbeyi, o kıyafeti hak etmiyor. Şehit ailelerine sesleniyorum. Duyarlı olsunlar, çocuklarının hangi şartlarda nasıl şehit olduğunu araştırsınlar. Bizi üç yıldır arayan soran yok. Hiç kimse aramadı mı? Hiç kimse aramadı. Ben Anneler Günü’nde telefonumu kapatıyorum. Çağlar’ın arkadaşları beni aramasın ve o günü bir daha yaşamayayım diye. Çağlar orduya yakışır bir subaydı ama kıymetini bilemediler. Şu ana kadar orduya kucak açtık ama bundan sonra kesinlikle orduya güvenim kalmadı. Çocuğumun katilini bile bile korudular. Başbuğ Paşa karşıma gelsin, dosyayı önüne koyacağım. Bana açıklama yapsın. Biraz da Çağlar’dan konuşmak istiyorum. Nasıl biriydi Çağlar? Çağlar 12 yaşındayken babasından ayrıldım. Tek başıma yetiştirdim onu. Benim çocuğumun idealleri vardı. Geleceğin paşasıydı. Çok çalışkandı. O benim tek çocuğumdu. İlkokuldaki karnesinden tutun her şeyini saklıyorum. Hep takdir getirirdi. Çok şeyi değiştirmek istiyordu. Askerlerle sivil halk arasındaki uçurumu ben kapatacağım derdi. Kürtçe sözlükler alıyordu. Köylülerle daha iyi iletişim kurabilsin diye Kürtçe öğrenmeye çalışıyordu. Köy muhtarıyla konuştuğumda ‘Keşke Çağlar komutanın yerine benim dört oğlum ölseydi’ dedi. Muhtar, ‘O bizim, babamızdı, kardeşimizdi, ağabeyimizdi, her şeyimizdi’ dedi. Köydeki evlerin birçoğunda fotoğrafları asılıymış. Benim hayallerim yıkıldı. Şehit olmadan bir hafta sonra İstanbul’a gelecekti. Tayini Ankara’ya çıkmıştı. Hayallerimize engel oldular. Suçluları örtbas ettiler. Vicdanım artık rahat... Sevgili Üsteğmenim; Bundan yaklaşık üç yıl önceydi. Kamuoyuna PKK’nın döşediği mayın sonucu şehit olduğun açıklanmıştı. Ama gerçeklerin hiç de öyle olmadığını daha ilk gün öğrenmiştim. İşsiz bir gazeteciydim. Taraf gazetesi ise henüz kurulmamıştı. O gün beni duyduğunu bilerek sana bir söz vermiştim. Gerçeği ortaya çıkaracaktım. İki buçuk yıl boyunca çalmadığım kapı kalmadı. Herkes senin hikâyeni biliyordu ama kapatılan dosyan sanki yer yarılmış içine girmişti. Hikâyeni yazabileceğim cesur bir gazetede çalışmaya başlamıştım. Yazabilecek bir yer bulabilmişken, soruşturma dosyana ulaşamamak kahrediyordu beni. Olayın üzerinden dört ay geçmişti. 2007 yılının aralık ayında evinizi aradım, teyzene senin nasıl şehit olduğunu bilip bilmediğini sordum. Bildikleri resmî açıklamanın ötesinde bir şey değildi. Teyzene elimde belge olmadığı notunu düşerek gerçekleri anlattım. İki buçuk yıldır beklediğim telefon geçen pazar günü teyzenden geldi. Vakit kaybetmeden annen ve teyzenle sizin evde buluştum. Gerçekleri iki buçuk yıl önce telefonda teyzene anlatmam üzerine, ailen olayın perde arkasını öğrenmek için tüm kapıları çalmış ancak hiçbir sonuç elde edememişti. Ta ki, şehit olduktan sekiz ay sonra postayla ailene gelen soruşturma dosyasına kadar. Birileri dosyanı sümen altı etmeye çalışırken, bir kahraman tüm belgeleri ailene postalamış. Annenin suç duyurusu üzerine de dava açılmış. Ailen mahkemeyi etkilememek için bunu önce bana bildirmemiş, sonra da kamuoyuna duyurmaya karar verip beni aramışlar.
  17. Sam amcayı Türkiye'ye kimlerin getirdiği malum önce bir incirlik üssüne bakın,hangi yetkili enson oraya girip inceleme yaptı? Ben söyleyeyim hiç bir yetkilimiz giripte inceleme yapamıyor orada ve incirlik kurulmasın diye mücadele eden solcu öğrencilerin üzerine kimler salındı o dönemde birde ona bakın,kimin kimi nasıl parmağında oynattığını,kuklaya çevirdiğini belki anlarsınız....
  18. Önce Çocuğun yanındaki kıza laf atarlar sonra tepki görüncede sokağa çıkıp 'Ya Allah Bismillah Allah'u Ekber'' diyerek bağırınırlar,İslamiyetin neresinde el alemin kızna karısına yada bacısına laf atmak var? Bu kişiler hangi yüzle Allah'ın ismini ağızlarına alıyorlar hayret....
  19. Elbette alabilir,devlet görevlileri Baykal'ın bu tavrından hoşnut kalıp oy verebilirler mesela,nede olsa Siirt'teki olayda Asker,Polis,Müdür Yardımcısı falanda vardı değilmi?
  20. Saldırıya uğrayan Bdp'lilerdir,malum vurulan gençte Batman'lıdır,görüntülerde vurulan gencin üzerine bile polisin durmadan gaz bombası attığı görülmektedir buda akıllara polis destekli Ülkücü terörü olasılığını getiriryor,tıpkı giresunda baraj inşaatında çalışan işçilere saldırılması ve 3 işçinin 1 gün boyunca rehin tutulması gibi,hemde jandarma kapıda beklerken,işçiler bırakıldıktan sonra jandarma kimseyi gözaltına almıyor,işçilere şikayetçi olursanız buralarda yaşayamazsınız diye birde gözdağı veriliyor....
  21. Gerçekler acıdır ve sanırım bazı gerçekler bazı kesimlere acı veriyor,onlar gerçekler üzerinin örtülerek herkesin Vatan Millet Sakarya demesini isteyenlerdir ,çünkü halkın zararına olan işleri yapanları teşhir etmek bu ülkenin her vatandaşının asli görevidir,bu ülkenin çocuklarını keyfi olarak ölüme gönderen bir zihniyeti teşhir etmemek yada teşhir edenlere kızmak vatan doğru bir davranış değildir....
  22. En Son Alınan bir habere göre Denzi Baykal Chp'den İstifasının ardından yeni parti kurma çalışmalarına başlamış,yeni partinin ismininde chp olacağı ve Deniz Baykal'ın bu partide başkan olacağı yardımcılarınınsa Nuri Alço ve Coşkun olacağı söyleniyor,....
  23. Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın, Dağlıca Komutanı Yarbay Onur Dirik'in emriyle mayını elle imha ederken hayatını kaybettiği ortaya çıktı Mayının patlaması sonucu 2007 Ağustos ayında hayatını kaybettiği söylenen Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın, dönemin Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik'in emriyle mayını elle imha ederken hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Üsteğmen Canbaz'ın nasıl hayatını kaybettiği olayın ardından tutulan "İdari Tahkikat Raporu" ve " Vak'a Kanaat Raporu'na" bütün ayrıntılarıyla yansıdı. Tanık askerlerin ifadeleri de raporlarda yer aldı. Taraf'ın ulaştığı raporlara göre Üsteğmen Çağlar Canbaz'ı ölüme götüren süreç, 6 Ağustos 2007'de başladı. Saat 17.00 sıralarında Canbaz, yanındaki asteğmen ve erlerle üs bölgelerini denetlemek için araçla yola çıktı. Üs bölgesine henüz varmamışlardı ki Yeşiltaş Köyü'ne yaklaşık bir buçuk kilometre mesafede düzensiz bir taş yığını gördüler. Taşların altından el yapımı bomba düzeneği ve kabloları çıktı. Üsteğmen Canbaz, yanındaki askerlerine "kaçın" talimatı verdi. Askerlerin uzaklaşmasının ardından, bombanın uzaktan kumandalı olma ihtimaline karşı çevresine atış yapıldı. Ancak bomba patlamadı. Bunun üzerine olay yerini güvenlik altına alan Canbaz ve yanındakiler birliğe geri döndü. Neden siz kesiyorsunuz Üsteğmen Cağlar Canbaz, birliğe varır varmaz Dağlıca 3. Motor Piyade Tabur Komutam Yarbay Onur Dirik'i telsizle durumdan haberdar etti. Dirik olaydan haberdar olduktan soma telsizle "düzeneğin kablosunu kesebilirsiniz" emrini verdi. Komutanın bu talimatı üzerine, Jandarma Üstçavuş Cesur Bulanık, "Komutamın ne gerek var. Neden biz kesiyoruz. Neden siz kesiyorsunuz? Bunu yapmasanız olmaz mı? Bu bizim görevimiz değil ki" dedi. Bulanık'ın bu sözleri üzerine Üsteğmen Canbaz, "Komutanın bu olayı namus meselesi olarak gördüğünü söylediğini, kendisinin bunu böyle değerlendirilmemesi" gerektiğini belirttiğini, hatta daha önce de aynı şekilde bir bombaya müdahale ederken Binbaşı Murat Özyalçın'ın da hayatını kaybettiğinu hatırlattığını ancak Dirik tarafından imha emri verildiğini söyledi. Raporlara göre Üsteğmen Canbaz, Saat 20:00 sularında aldığı emir gereği tekrar olay yerine döndü. Patlayıcı düzeneğin görünen kablolarını kesti. Korkulan olmamış, bomba patlamamıştı. Sizi Allah korumuş Üsteğmen Çağlar Canbaz ve beraberindekiler birliğe geri dönüp, olayı telsizle Yarbay Dirik'e rapor etti. Üstçavuş Cesur Bulanık, komutanına bir kez daha dönerek "Komutanım valla ben sizin yerinizde olsam üste para verseler gidip kabloyu kesmezdim. Valla sizi Allah korumuş. Emir verilirse sakın siz gidip müdahale etmeyin" dedi. Saatler gece yarısını gösterdiğinde Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik, telsizle Yeşiltaş Karakolu'yla bir kez daha irtibata geçti. Dirik, Üsteğmen Canbaz'a, "dikkatli olarak kablosu kesilen bomba düzeneğini çıkartması" emrini verdi. Kesin emir var Üsteğmen Canbaz, emri alır almaz askerlerle konuşmak üzere mevzilere gitti. Bu sırada Uzman Çavuş Muhammed Özgül, kendisini uyarıp, bombayı elle imha etmemesi gerektiğini komutanına söyledi. Özgül, ifadesinde olayı şöyle anlattı: "Çağlar Üsteğmen, emri aldıktan sonra askerlerle konuşmak üzere, mevziiye girerken kendisine patlayıcı maddeye dokunmaması, tugaydan sürveyan talep etmemiz gerektiğini söyledim. Yine Çağlar Üsteğmen, 'Muhammed emir var, duymadın mı' dedi. Ben de kendisine 'emredersiniz' dedim. Mevzide bulunan askerlere daha dikkatli gözetleme yapmaları konusunda emir vererek, bana 'hava iyice aydınlanmadan olay yerine gidip patlayıcı ile ilgili ne yapılabilecekse yapalım' diyerek mevziden ayrıldı." Ardından saat 04.30 sularında iki köy korucusuyla birlikte bombanın bulunduğu bölgeye giden Üsteğmen Çağlar Canbaz, bombaya müdahale etmeye başladı. Bu sırada bomba büyük bir gürültüyle patladı. Üsteğmen Çağlar Canbaz, aldığı emri yerine getirirken hayatını kaybetti. İki köy korucusu da yaralandı. Olayın ardından aynı gün konuyla ilgili inceleme başlatıldı. 8 Ağustos 2007 günü "İdari Tahkikat Raporu" düzenlendi. Rapora Jandarma Albay Tacettin Soykok, Jandarma Yüzbaşı Sadık Gök ve beraberindeki iki astsubay imza koydu. Yönetmeliklere aykırı davrandı Raporda yukarıdaki olaylar ayrıntılı bir şekilde anlatıldıktan sonra, "olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemede, olayın mayın ve patlayıcı maddelere müdahale ile ilgili yazılan emirlere aykırı bir şekilde" yapıldığı tespit edildi. Raporda, bir bombanın nasıl imha edilmesi gerektiğine dair son yazılı emirler de ayrıntılı olarak yer aldı. Yarbay Onur Dirik'in söz konusu emirlere göre hareket etmediği belirtilerek, gerekli hukuki işlemlerin bu doğrultuda yapılması istendi. Buna karşın Yarbay Onur Dirik hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Ta ki Canbaz ailesine bir yıl sonra postayla gelen mektup ve içindeki belgelere kadar. Anneden suç duyurusu Aile, kendilerine gelen mektup ve belgeler üzerine Van Askeri Mahkemesi ve Jandarma Genel Komutanlığı'na resmî yazıyla müracaat etti. Aile, Yarbay Onur Dirik hakkında herhangi bir soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Her iki kurumdan da Dirik hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığı yanıtı geldi. Bunun üzerine anne Çınar Canbaz, kendisine gelen belgelerle birlikte Van Askerî Mahkemesi'ne suç duyurusunda bulundu. 10 yıl hapsi isteniyor Soruşturma 29 Mayıs 2009'da tamamlandı. Hâkim Yarbay Askeri Savcı Zafer Metin, Yarbay Dirik hakkında "büyük zarar veren emre itaatsizlik" suçlamasıyla dava açtı. Dirik'in Askerî Ceza Kanunu'nun 89/1 maddesi gereğince 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasını talep etti. Dirik'in yargılandığı madde şöyle: "Emre itaatsizlik sonucu bir insanın hayatını tehlikeye koyan, memleketin veya bir askerî birliğin güvenliğini veya savaş hazırlığını veya eğitimini önemli derecede ihlal eden veya büyük bir zarar meydana getiren yahut başkasının malına önemli bir zarar veren asker kişiler, bir seneden on seneye kadar hapis, seferberlikte iki seneden onbeş seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar." 31 Mayıs 2010 tarihinde Dirik hakkında açılan davaya devam edilecek. Yarbay Onur Dirik: Ben teşvik etmedim Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüyle sonuçlanan patlamanın ardından ifadesi alınan Topçu Kurmay Yarbay Onur Dirik, Canbaz'ın kendi inisiyatifiyle hareket ettiğini savundu. Dirik şunları söyledi: "...İncelemenin gündüz yapılmasının daha uygun olacağını belirttim. Fakat konuyu biraz da kendisinin inisiyatifine bıraktım. Yine kendisine daha önce de konuştuğumuz gibi sabahı bekleyelim bakarız şeklinde düşüncemi ilettikten sonra J.Üstğm. Çağlar Canbaz'ın ısrarına binaen, bölgeye ve duruma en hâkim komutan olarak uygun şekilde hareket etmesini belirttim. Bununla birlikte kendisini gece ya da gündüz olaya bu şekilde müdahil olma yönünde teşvik etmedim."
  24. Zaten Hırant Dink cinayetinin birilerinin icazeti olmadan işlenmediği çok açıktır,buna en büyük örnek Samsun'da yakalanan katille beraber fotoğraf çektirmek için sıraya giren,onu bir yazının önüne çekip orada fotoğraf çekerek kahramanlaştırma çabaları tamamen bilinçli yapılmış işlerdir,Hırant Dink'in Cenazesinde ''Hepimiz Hrant'ız,Hepimiz Ermeniyiz'' denmesinin eleştirilip onu katledenlerin göklere çıkarılmasıda bundandır zaten
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.