Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.105
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    95

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. ''biji tirkiye''

    Kara Bayram

    Nasıl bir ülkeye düştük hey Allah’ım. Bayram günü, adı üstünde insanların bayram yapacağı, hiç lekesiz ortaklaşa bir sevinci paylaşacağı, ailelerin biraraya geleceği, şakalaşacağı, güleceği, küslerin barışacağı, hayatın kirinden pasından arınacağı, zamanın biraz yavaşlayacağı, hepimizin sıradan bir sükûnet içinde dinlenip tazeleneceği bir gün. Böyle bir günde yazı yazan bir adam ne yapar? Bu sevinçten payına düşeni alır, bu sevince kendi payından bir şeyler katmaya uğraşır. Bu mümkün mü? On bir eve ateş düştü, onlar bir sevinci değil bir ağıtı paylaşıyor şimdi. Ordu birlikleri, PKK’nın ateşkes ilan edip, çatışma alanlarından uzaklaştığı bir sırada, bayramdan sadece iki gün önce ani bir saldırıyla dokuz gerillayı öldürdü. Bayramı ve barışı ülkeye zehir edecek bir hamle yaptı. Ne oldu şimdi, Kürt meselesi mi çözüldü? Dokuz insan ölünce ordu zafer mi kazandı? Anlamsız bir saldırıyla insanlara bayramı haram edip, ateşkesi tehlikeye atmanın kime ne yararı oldu? Kim karar verdi bu operasyona? Hükümetin emri mi bu? Genelkurmay mı emretti? Yoksa bir birlik komutanı kendi kendine bütün ülkenin barışını tehlikeye atacak bir zalimlikle mi tetiğe bastı? Sorumlusu kim bu saldırının? Birisi kalkıp, “ateşkes sırasında bu saldırı emrini ben verdim” desin, “barışı ben vurdum.” BDP Başkanı Demirtaş, saldırının ardından verdiği demeçte “kanlı bayram” demiş, olayı herhalde en iyi tarif eden söz bu. Kanlı bayram. Kimse bunu askerî nedenlerle açıklamaya kalkmasın, durduk yerde ateşkesi bozmanın, birilerini öldürmenin hiçbir orduya “askerî bir başarı” kazandırmayacağı açık. Bu, sadece PKK’ya değil, bir nebze olsun barışa ihtiyacı bulunan bütün ülkeye zarar verecek, “barış kapısı açılacak mı” diye umutla bekleyenleri ümitsizliğe düşürecek, Kürtlerin acısını ve kuşkularını çoğaltacak, Türk-Kürt herkesin bayramını zehirleyecek bir saldırı. Dokuz cenaze, şehir şehir bir hastane arayarak dolaştırılırken nasıl bayram yapılacak? Ateşkesin uzatılması nasıl beklenecek, o ateşkesten kalıcı bir umut çıkar mı diye nasıl ümitlenilecek? Bu saldırının, benim gözümde PKK’nın tam “Kürt açılımı” başladığı sırada yaptığı Reşadiye baskınından hiçbir farkı yok. O saldırı gibi bu saldırı da, insanları değil barış ümitlerini vurdu. Nedir bu barış düşmanlığı? Nedir bu insanlar hep ölsün, ölümler hiç durmasın arzusu? Bayrama kan bulaştı. Ölen PKK’lıların aileleri, aynı asker aileleri gibi, “ateşkesin” güvencesinde, yürekleri “bir kara haber gelecek mi” diye sıkışmadan bir bayram geçirmeyi hayal ediyorlardı herhalde. Kapıları “ölüm haberi” için çalındı. Ölüm, ne kadar çok taraftar buluyor bu ülkede? Bir iki gün önce de, “solcu” olduğu söylenen bir grup, bir baraj inşaatını basıp genç bir uzman çavuşu öldürdü. Bir çavuş ölünce “proletarya devrimi” mi oldu? Önceki gün de bir imam sahur vakti tarandı. On beş günde öldürülen ikinci imamdı, birinci kurbanın katili olarak PKK gösterildi, onlar da bunu reddetmedi. İkinci imamı kim öldürdü? İmamları vurarak kim ne kazandı, kime ne yararı oldu? Bu ölümlerin kimseye bir yararı yok, sadece “barış” düşmanlarının işine yarıyor. Her kurbanla birlikte barış bir kere daha vuruluyor. Ateşkes sırasında vurulan gerillaları, bir baskında hayatını kaybeden çavuşu, sahur vakti öldürülen imamı birbirinden ayırmam ben, onların annelerinin babalarının, sevdiklerinin bu bayramı nasıl yaşayacaklarını tahmin edebiliyorum. Çoğunun annesiyle babası benden gençtir ama izin verirlerse ellerinden öpüp, baş sağlığı dilemek isterim. Böyle bayram yazısı olmaz biliyorum ama böyle bayram da olmaz. Kara bir bayram bu. Ben görür müyüm bilmiyorum ama bir gün bu ülkenin barışa kavuşacağına, bayramların gerçek bayram olacağına inanıyorum, tek tesellim bu. Bunca ölümün ortasında başka da tesellim kalmadı zaten.
  2. Ben açık yüreklilikle defalarca söyledim,Ergenekon ve Balyoz kapsamında bu insanların yargılanmaları yadırganacak bir durum değildir ancakbu yargılamanın daha hızlı gerçekleştirilerek sonuca vardırılması gerekirdi,halkın bir kesimi tarafından bu kadar sevilen ve beğenilen insanların suçlu olup olmadıklarına bir an önce karar verilip gereği yapılmalıdır yoksa bu şekilde devam etmesi kamuoyu nezdinde hoş olmayan bir tutum olarak değerlendirilir,aynı şey sözde Kck operasyonundada geçerli,bulundukları il,ilçe ve beldelerde önemli oylar alarak belediye başkanlığına seçilmiş,il,ilçe,belde vs. başkanlığına seçilmiş Kürt siyasetçilerinde bu şekilde içerde tutulmaları halk nezdinde Kürt halkının özgür seçimine karşı yapılmış bir saldırı gibi görünmektedir....
  3. Vay be Hala Bunlara İnanların Olması gerçekten Çok Vahim....
  4. Bir Bütün Olarak Türkiye Halkı,zaten Chp sadece bölge partisidir,İndireGANDİ Türkiye partisi haline getirme çabasındadır ama halkala bütünleşmeyi bir türlü başaramamaktadır Chp,kadrolarında köklü bir değişiklik olmadanda bunu başaramayacağa benziyor....
  5. Dedelerimizin omuz omuza kazandığı zaferin yıldönümü ve hala biz torunları çatışma halindeyiz,biliyoruz yukarıdan bizi izleyip birimize ''yanımda şehit olan arkadaşım Kürt'tü onun anadilini,varlığını nasıl kabul etmezsiniz'' Diğerimizede ''Bu ülkeyi bizler Türk kardeşlerimizle beraber kurduk,kurdukki beraber yaşatasınız'' diyorlar,nice 30 Ağustoslara....
  6. Ergenekonun Kafası Bayağı Karışıkmış(!) Referandum öncesi ilan edilen ateşkes, bir çok kişinin kafasını karıştıracağa benzer. Belki de kafası karışık olan, Ergenekon’un kendisidir. Iddialar şöyleydi: AKP Ordunun vesayetini kırmak için yeni paket hazırladı, Ergenekon da bu süreci baltalamak için PKK’yi harekete geçirdi. Referandum öncesi yaratılacak kaos ortamıyla bu süreç sabote edilecekti. Zira ilan edilen „Demokratik Özerklik’’ de bu planın bir parçasıydı. Boykotun amacı da Kürtlere hak kazandırmak değil, derin devletle ittifak halinde AKP’nin önünü kesmekti. Bu senaryoya göre derin güçler düğmeye bastı, Öcalan emir verdi, dağdakiler de vurmaya başladı.. Her şey tıpa tıp senaryoya uygundu(!) Peki ne değişti de ateşkes ilan edildi? Referandumun çatışmasızlık ortamında geçmesini sağlamaya kim karar verdi? Referandumu sabote etmeyi, böylelikle „demokratik açılımların’’ önünü kesmeyi kendisine amaç edinmiş Ergenekona ne oldu da çark etti? Hangi kafa karışıklığıyla Öcalan’a Ve Kandildeki merkeze ateşkes kararı aldırdı(!?) Son ateşkes, bir çok yanlış algıyı düzeltmeye de olanak sunacak sanırım. Hiç bir şeyin dar paradigmalarla değerlendirilmemesi gerektiğini gösterdi. Ergenekon hala aynı Ergenekon olduğuna göre, referandumu sabote etmeye devam ettiğine göre, başlatılan eylemliliklerin ve ateşkesin arkasında daha farklı bir gerekçe aramak gerekmiyor mu? 649 Sivil kuruluşun ‘’Silahları susturun’’ çağrısına olumlu yanıt verildi. Peki devlet, yani iktidardaki Ergenekon nasıl karşılık verecek? Bunu hep birlikte göreceğiz. Sanırım operasyonlara devam denilecek. Boykotun Anlamı Burada Boykot tavrının ana nedeni de daha bir netleşiyor. Amaç, (varsa) gelişmelerin önünü tıkamak değil, tasfiye siyasetini etkisiz kılmak ve Kürtlerin bir taraf olarak duruşlarını sergilemektir. ‘’Yetmez ama, Evet’’ teki eksiklik burada. Kürt halkının kimi arzularını dillendirmeleri güzel bir nokta, ama bazı olası gelişmeler adına, kendini bir taraf olarak ortaya koyma yerine, pratikte destekçi olma sözkonusu değil mi? Referandumda ‘’Evet’’ çıkması durumunda, bu Kürtlerin siyasal, hukuksal yaşamında nasıl bir değişiklik yaratacak? Üstelik siyasal ürünlerini daha çok AKP’nin toplayacağı ortadayken. Bana öyle geliyor ki, ateşkesin perde arkasındaki mimarı AKP. Bu, her iki taraf için de zamanın ruhunun gerektirdiği bir siyaset; Güdümlü, ya da direktife dayalı değil, günün ihtiyacına, eşyanın tabiatına uygun görüldüğü içindir. Meydan muharebesi yapan orduların, verdikleri günbatımı molası gibidir. Karayılan zaten bir anlaşmanın olduğunu belirtiyor. Başbakanın danışmanı Doç.Dr. Yalçın Akdoğan da birşeyler ima ediyor: ‘’ Elbette devletin ilgili kuruluşlarının devletin cezaevinde kalan bir mahkumla ister istemez bir diyaloğu olacaktır’’. Son açıklama da bizzat Devlet Başkanı Abdulah Gül’den: Terörle sadece silahla mücadele edilmez, yeri geldiğinde diplomasi, yeri geldiğinde TSK devreye girer.. Aynı düşünce öteki tarafta da(Beriki taraf da diyebiliriz) hakim galiba. Yeri geldiğinde diplomasi, yeri geldiğinde de HPG devreye giriyor. AKP Neden Okun Ucunda? AKP’nin sürekli okun ucunda tutulması, „Muhalif’’ Kürt kesimlerince yanlış yorumlanıyor bence. Bu daha çok Ergenekonla işbirliği diye yorumlanıyor. AKP okun ucunda kalmaya devam edecek anlaşılan. Ancak derin güçler istedi/istiyor diye değil, hükümet olduğu için. Geçmişte de hep böyle olmadı mı? Kim hükümetteyse, onlar „hedef tahtası’’na oturtulmadı mı? Bu bazen Özal olmuştur, bazen Demirel; Bazen Çiller, bazen Mesut Yılmaz; Bazen Ecevit, bazen Erbakan.. Bugün de Erdoğan. Yarın öbürgün kim hükümet olursa, devletin resmi yürütmesinin/siyasetinin sözcüsü olursa, siyasal hedefin ve eleştirilerin odağına oturacak. Yani hükümet karşıtlığı, ordu destekçiliği değil, bu aslında Orduya/devlete hükümet üzerinden siyasal vuruştur. AKP Ordu İlişkisi AKP ile Ordu ilişkisi ve Yüksek Askeri Şura’da yaşananlar neydi peki? Devler içinde çatışmalı odaklar var tabii. Ancak „Orduya posta koyma’’nın ötesinde bir şey yok. Kavga “Senin generalin mi seçilsin, benimkisi mi’’ kavgasıydı. Peki Başbakan Ordunun önerdiği generale neden Karşıydı? Cumhurbaşkanı Gül’ün eşinin elini türbanlıdır diye sıkmadığı için! Hayr-ü Nisa hanıma karşı saygısızlıktı bu tabii. Tabii bir de Tayyibin ayağını kaydırıp kırmaya kalkışmıştı. Ve bu yüzden cezalandırılması gerekiyordu. Neticede Erdoğan’ın dediği oldu. Ama neyin karşılığında? Haklarında tutuklama emri çıkartılan ‘’Balyozcu’’ generaller hakkındaki emir kaldırıldı. Yapılan Genel Kurmayla bir pazarlıktı. Çıkara dayalı alışveriş de diye biliriz buna. ‘’Orduya posta koyma’’nın tüm hikayesi bu işte. Yeni Paketle AYM/HSYK’de ne Değişecek? Yeni Peketle AYM ve HSYK demokratikleştiriliyor mu? Eğer Anayasa Mahkemesi Parlamentonun aldığı kararları, içeriğinden ötürü veto edebiliyorsa, üye sayısı ve seçilme biçimleri ne olursa olsun, demoklesin kılıcı olmaya devam edecek. Normalde sadece yasaların usulüne göre, yani prosedürün takip edilip edilmediğini kontrol etme hakkı olmalı. Oysa son paketin bazı maddelerini veto etti hükümet de çaresiz seyretti. Yani isteseydi paketi komple de red edebilirdi. Kaldı ki, sayısal açıdan da yeni düzenleme anti demokratik. Eskiden üye sayısı 15’ti(11 Asil, 4 yedek). Hepsi Cumhurbaşkanı tarafından seçilirdi. Yeni düzenlemede ise üye sayısı 17 asile yükseltiliyor. 14 tanesi Cumhurbaşkanı tarafından, 3 tanesi de Parlamento tarafından seçilecek. İşte ‘’Anayasa Mahkemesi vesayeti kalkıyor’’ dedikleri bu! HSYK’de ise üye sayısı 7’den 22’ye çıkartılıyor. 4 üye Cumhurbaşkanı tarafından, 7 üye yüksek yargı ve siyasal kanat temsilcileri arasından, 1 üye Adalet Akademisi tarafından, 10 üye Kürsü hakim ve savcılar arasından. Yeni olan şu, sadece yüksek yargıdan değil, Kürsü hakim ve savcılarının da kurula girme fırsatı bulmaları. Ancak hakim ve savcıların nasıl sıkı bir denetimle alındıklarına bakıldığında, bunun özde pek bir değişiklik sağlamayacağını söyleyebiliriz. Anayasanın temel ilkeleri ve kanunlar değişmediği sürece, bir iki tane iyi niyetli hukukçunun kurula sızması bir şey sağlamaz. Özlem ve Gerçek Ama kimi siyasetçi ve yazarımız, kendi isteklerini, yüreklerinde yer alan taleplerini Anayasa paketine mal etmek istiyorlar. Sanki evet çıkarsa, „Vay Jitemin, Ergenekonun haline!’’ Sanıyorlar ki, bu paket hukuksuzluğa son verecek, „İlahi adalet’’ yerini bulacak, memleket ‚’Aden Bahçesi’’ olacak.. Anayasa Değişikliği Nereye Dayanıyor? Peki nereden çıktı bu değişiklik meselesi? Referanduma ilişkin kimi temel noktaları ele alalım. Önce Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkinin 14 Ağustos 2010’da yazdığı bir yazısına değinelim. Yetkin, Yabancı ülke kuruluşlarına verilen brifingte başbakan Tayyip Erdoğan ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in ağzından „Değişikliğin bir AK Parti projesi olmadığını’’ aktarıyor. Yetkin bu noktanın basın tarafından işlenmediğinden yakınıyor. Kürt çevreleri bunu acaba dikkate alıyorlar mı? „Değişiklik olsun da, kimin yaptığı önemli değil’’ dediklerini duyuyorum. Doğru, bir değişiklik var. Ama nasıl bir değişiklik? Kırmızı Kitapçık Geçen hafta basına yansıyan başka bir haberle bağlantı kuralım. Siyaset Belgesi olarak bilinen Kırmızı kitapçık değişiyormuş. Kırmızı Kitapcığın Türkiye’nin gizli/esas Anayasası olduğunu biliyoruz. Yeni Anayasa değişiklik paketi, görünürdeki Anayasanın, öngörülen gizli Anayasayla uyumlu hale getirilmesidir aslında. Eskiyen politikalar, yenileriyle değiştiriliyor. Sadece siyasi değil, askeri, ekonomik, kültürel, v.d konseptler de bu gizli Anayasa tarafından belirlenir. Gizli Anayasa değişikliği henüz tüm boyutlarıyla yansımış değil. Bilinen iki-üç nokta var: a) Kürtler ve PKK hakkında hiç bir değişiklik yok İrtica tehlikesi kavramı kaldırılıyor. Bunun yerine „Dini alet olarak kullananlar’’ hedefe konuluyor. c) Hiç bir komşu ülke tehdit kapsamı içinde değerlendirilmiyor. Bundan çıkan sonuç ne? Türk devletinin hem içte, hem de dışta bir tek düşmanı kalıyor: O da Kürt Halkı.. Referanduma sunulan asıl paket, aslında bu gizli pakettir. Kırmızı Kitapçığı tastik ettirmek istiyorlar. Hem de demokrasi, anti-darbe, anti-faşizmle örtülmüş olarak. Bunun dışındaki kimi sosyal, ekonomik açılımlar, devletin günlük ihtiyaçları ve AB üyeliğine yöneliktir. Böl, Yönet Siyaseti Devlet her zamanki siyasetini ustaca ortaya koyuyor: Böl ve yönet politikası. Tekrarlana tekrarlana gına getiren bir ifade aslında. Buna rağmen yeterince bilince çıkartılmış mı? Evet demek zor. Hala kısır döngüler, çelişkiler devam ediyor. Kürtler adeta ikiye ayrılmış. Devlet de ayrılığı derinleştirmeye çalışıyor. Büyüğüne vur, küçüğü (dolaylı)kolla siyaseti’ni yürütüyor. Sanatçı ve siyasetçilerin ülkeye daveti bu zihniyetin ürünü. Biliyoruz ki özünde hepsine karşıt, Ama zamanın ruhunu iyi kullanmak istiyor. Bu konuda devletle hükümet el ele. Aralarında kimi çelişkiler olmakla birlikte. Tarihi Arka Plan Kürt siyaseti bu çelişkileri mi esas almalı, yoksa tarihsel tecrübeleri mi? Tarihten ders çıkarabiliyor muyuz? TC’nin kuruluş öncesi sürecine bir bakalım. Sultanın temsilcisi olarak Anadoluya giden Mustafa Kemal İstanbul’a başkaldırdı, liderliğe oynadı. İstanbul ile Anadolu arasında çelişki başladı. Kürtlerin tavrı nasıldı? Üç kesim vardı: Birinciler Osmanlı yönetiminden yanaydı. İslam çatısı altında Kürt haklarının elde edileceğine inanıyorlardı. İkinci kesim Mustafa Kemal’den yanaydı. M. Kemal’in Osmanlı zulüm sistemini yıkıp, Kürtlere de haklarını vereceklerine inanırlardı. (Bugünkü AKP’ye yaklaşım, 1920’lerde kimi Kürt ileri gelenlerinin kemalistlere yaklaşımıyla paralellik gösteriyor. Biraz yakınma var, ama ciddi eleştiriden kaçınılıyor, hatta adım atacağı beklentisiyle biraz pohpohlanıyor.) Üçüncü kesim ise her iki tarafa da kuşkuyla bakanlardı. Bu üçüncü kesim kemalistlere kısmen yakın olsalarda taraf tutmadı. M. Kemal Osmanlı sistemini tasfiye etti. Ama bu Kürtlere ne kazandırdı? Eski zulüm kalelerini yıktı, yerine daha modern olanlarını kurdu. Demirden, çelikten kaleler. Ki bugüne kadar devam etmekteler. Bugün aynı lafları duyar gibi oluyorum. Eski duvarların yıkılması, en azından gedik açılması iyidir deniliyor, kimin yıktığı önemli değil deniliyor. Duvarı kim yıkıyor? Devlet yıkıyor. Neden yıkıyor? Etrafımızda daha sağlam bir duvar örmek için. Bizzat devletin yıktığı duvarda „gedik açma’’ çabası neye yarar? Geçmişteki tüm Kürt direnişlerine baktığımızda, büyük çoğunluğunun hem Osmanlı’ya hem M. Kemal’e kuşkuyla bakanlar tarafından yürütüldüğünü görürüz. Bunların başında AZADİ örgütünün kurucusu Cıbranlı Xalit Beg, Xoybun’un kurucularından Celadet Bedirxan ve arkadaşları gelirdi. Çelişkilerden Yararlanmak mı? Çelişkilerden yararlanma adına taraf tutmak, onlara endekslenmek, daha baştan yenilgiyi hazırlamaktır. Çünkü eninde sonunda bir taraf üstün gelecek ve seni tasfiye edecek. Çelişik taraflar özdeştir. Hangisini desteklesen, aynı kapıya çıkar. Çelişkileri derinleştirmenin en iyi yolu bağımsız bir duruş sergilemektir. Kendi siyaset planını hazırlayıp, öz gücüne dayanmaktır. „Boykot’’ tavrına bu yönüyle önem veriyorum. Boykot BDP’nin tekelinde bir tavır değildir. Sırf onlar savunuyor diye karşı çıkmamak gerek. Paradıgmalar Savaşı Bu noktada „Paradigmalar savaşı’’ gündeme giriyor. Senaryolarla gerçekleri bir birinden ayırt etmesini bilmek, kalıpsal düşünce tarzlarını, önyargıları kafalardan silmek gerek. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demesini esas almak gerek. Oysa Kürt siyasal çevrelerinde egemen olan yaklaşım, ‘’küçük grup sosyolojisi’’dir. Benim grubum ne diyor, benim takımım ne diyor, en önemlisi de, diğer grubun yaklaşımına nasıl çelme takarım, düşüncesi hakim. Bir birlerine teğet geçmek, bir birlerini anlamamak için kulak tıkayıp konuşmak, en geçerli metod. Herkesin doğruları var, bu normal. Ama monologa değil, diyaloga dayanmalı tartışmalar. Ben kendi payıma değişik fikirlere değer veririm, Doğru bulmasam da, kendilerini özgürce ifade etmelerinden yanayım. Eleştiri ile suçlamayı ayırd etmek gerek. Kürt entellektüel dünyasında kalıplaşma o kadar yoğun ki, değişim ufukta gözükmüyor. Demokratik Özerk Kürdistan Son gelişme de Özerk Demokratik Kürdistan’la ilgili. Kimisi buna kulaklarını tıkıyor, yani sağırları oynuyor. Kimisi talebin yerinde ama, zamansız olduğunu belirtiyor. Bu şık tartışılabilir. Kimileri de Özerkliğin önünde bulunan ‘’Demokratik’’ kavramına kafayı takmış. Özerklik, otonomi, muhtariyet neyse de, ‘’Demokratiklik’’ nereden çıktı, Daha önce ‘’Demokratik Özerklik’’ kavramına rastlamadım, deniliyor. Bununla anlatılmak istenen, çalışmaların yeterince demokratik yürütülmediğine dairse, üstünde durmaya değer tabii ki. Ama, dikkatimi çeken şey, özle değil, biçimle uğraşılması. Diyarbakırın göbeğinde halkın desteğini arkasına almış bir kurum karar alıyor, Kürtler için küçümsenmeyecek adımlar atıyor, ‘’Bizim Kürtler’’ bırakın destek vermeyi, baltalamak, boşa çıkartmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Küçük bir Anayasa değişikliğine, ‘’Kim yaparsa yapsın, varsın karşıtlarımız olsun’’, deyip desteklerken, Özerk Kürdistan’a burun kıvırabiliyorlar. Kürt halkına zırnık bile vermeyen Anayasaya, ‘’Yetmez ama, evet’’ diyenler, Neden ‘’Demokratik Özerk Kürdistan’’ için de Aynı belgiyi yükseltmiyorlar? Tüm eksikliğine rağmen, Kimin tarafından talep edilmiş olursa olsun, Diyorum ki, yetmez ama, ******* Cemal Özçelik 25.08.2010
  7. Sevgili Mavi okadar gereksiz muhabbetlerki bunlar,ülkemizde yaşayan 30 küsür ayrı ırktan insana zorla Türk deniliyor,yetmiyor birbirlerinin kafatasını ölçmeye yöneliyorlar,oysa biz diyoruz ne Türk'lük Ne Kürt'lük esas alınması gereken eşit yurttaşlıktır,bugün Akp Türkiyede bir Din kardeşliği çerçevesinde birliktelik Öngörüyor,Chp ve Mhp Herkesin ''Yüce Türk'' olduğu bir sistemde ısrar ediyor,Bdp ise ''Hak Kardeşliği'' diyor,yani eşit haklara sahip olunan,kimsenin kimsenin soyunu sopunu araştırmadığı,herkesin kendi dil ve Kültürünü yaşayıp yaşattığı,bir Türkiye,şimdi bu lafımı farklı yere çekerler diye açıklamada yapmak zorundayım,Türkiye'nin resmi dili Türkçedir,bunun yanında isteyen anadilini öğrenir öğretir ve kullanır hale gelmelidir diyoruz....
  8. Chp sadece oy avcılığı peşinde,Kürt demeden Kürt soununu çözmekten bahseden,Kürt Raporu demeden 89'daki raporun arkasındayız diyen yalan ve entirikalarla dolu Chp yine hezeyana uğrayacak,hala anlamıyorlar bu halk o beyinleri değişmedikçe onları İktidar yapmaz,yapmaz,yapmaz....
  9. Belki Günaha girecem ama sormak lazım ''Allah'ta Türk'mü''?
  10. Türkiye'yi sadece Türk'ler kurmadı,bu topraklarda yaşayan 30 küsür halk birleşerek kurdu,kimsenin ülkenin isminin Türkiye olmasınada bir itirazı yoktur ancak ülkede yaşayan diğer gruplara-etniklerede Türk dediğiniz sürece bu ülke bir adım dahi ileriye gidemez,tekçilik bu ülkeye göre bir yaşam tarzı olmadığı gibi yönetim tarzıda değildir,bununda örnekleri 90 yıllık tarihi boyunca bir huzurlu gün görmemesinde saklıdır sizde öğrenmek isterseniz 1920 sonrasına ait tarihi belgeleri bir araştırın ve Türk'lüğün getirilmesi sonrası yaşananları analiz edin....
  11. Sayın Politika ben Bdp evet diyecek demedim,Bdp ne kadar Hayırda dese,Boykotta dese,Mhp ve Chp ne kadar Hayırda dese bu Anayasa geçecek diye öngörümü ortaya koydum,Bölünme Paranoyasına gelince Diğer hiçbir partiden kastınız Chp Ve Mhp ise o Partiler bu ülkede hiçbir zaman İktidar olamayacaklar,dolayısı ile ülkemizin en büyük sorunu olan Kürt Sorunu ile ilgili son sözü söyleme hakkını halkımız asla onlara vermeyecek,Farz-ı Misal ergenekon,Balyoz Onun için türetildi peki Kck ne için türetildide halkın oyları ile belediye Başkanlığına seçilmiş insanlar 1 buçuk yılı aşkındır tutuklu ve halen bir tek mahkeme bile yapılmadı,neden bunuda sorgulamıyorsunuz?
  12. ''biji tirkiye''

    Referandum Anketi

    Sayın Y.Yılmaz ben Akp çok iyi yönetiyor yada Yaşasın Akp demiyorum,benim dediğim Akp'den daha iyi yönetecek kimse yok,yani Akp'nin alternatifi yok Türkiye'de Maalesef,ne Chp ne Mhp bu ülkeyi yönetemez yani Akp kötünün iyisi....
  13. Elbette geçerli bunun için önce Anayasadaki Türk'lük kavramını kaldırıp Türkiye'lilik kavramı getirilmeli böylece Türk'lüğün karşısına Kürt'lükte getirilmez....
  14. ''biji tirkiye''

    Referandum Anketi

    Bu soruyu şöylede soramazmıyız Sayın Poitika,Chp İktidara gelirse Milletin refah seviyesini Yükseltmek için ne yapmayı planlıyor,Sanayici ve esnafı kalkındırmak için Projelri varmıdır varsa nelerdir,emekliler ve işçilerin durumu hakkında ne yapmayı planlıyor,zam yapmayı planlıyorsa kaynağı nereden bulmayı vaad ediyor,Sosyal hakları genişletmek ve insanca yaşam projeleri nelerdir yada varmıdır,Akp Dneminde Kimler zengin oldu sorunuzu neden Anap,Dsp,Mhp döneminde bir gece yarısı yandaş işadamlarına haber verilerek yapalın devalüasyonda Kimler zengin oldu diye sormuyorsunuz,yada 80 darbesi sonrası askeri darbecilerin isteği ile kimler işadamı haline geldi bu ülkede,İndireGANDİ dediğim adam oğlu 14 yaşındayken nasıl sigortalı olmuş,10 aylık torunu nasıl sigortalı olmuş,yok dediği Havuzlu Villası ortaya çıkınca neden kıvırma pozisyonuna geçmiş bunların bir cevabını versin,yapacam dediği vaadlerine kaynak nereden bulacakmış bunun bir somut örneğini koysun ortaya....
  15. Madem dinle ilgili bu kadar bilginiz var bunuda bilmeniz gerekir diye düşünüyorum; Peygamber Efendimiz (S.A.V)arap kavminden olduğu için bazı araplar o dönemde ''Bizim aramızdan Peygamber Çıktı Biz Üstünüz'' gibisinden tavırlar içerisine giriyorlar,bu durum çok geçmeden Peygamber Efendimizi (S.A.V)'in kulağına gidiyor ve kendisi şöyle bir söz ediyor ''Arab'ın Arap Olmayana Takvadan Başka Üstünlüğü Yoktur'' ayrıca Kuran-ı Kerim'dede ''hangi ayet olduğunu hatırlayamıyorum şu anda'' şöyle bir cümle geçmektedir ''Biz Sizi kavimlere ayırdıkki,biribinizle tanışıp kaynaşasınız diye'' Buna rağmen Türk'çülük yapanların bugün çıkıp dinden imandan Allah'tan Bahsetmeleri pekte İnandırıcı gelmiyor....
  16. İndireGANDİ giyim rehberi Beymen ceket: 1235 TL Etro gömlek: 450 TL Etro kemer: 460 TL ... Etro pantolon: 460 TL Prada ayakkabı: 850 TL 7 ev ve havuzlu villa (Normal bir apartman dairesinin fiyatı ortalama 70 Bin Tlden başlıyor ülkemizde) Fakirlik edebiyatı, paha biçilemez.
  17. ''biji tirkiye''

    Referandum Anketi

    Akp Bdp Ortaklığı tamamen bir hayal ürünüdür,Akp'nin bu ülkeyi yönetebilecek tek parti olduğunu söylememimin nedeni ne Chp'nin,ne Mhp'nin bu ülkeyi bir adım dahi ileri götürebilecek vasıflara sahip olmamasıdır,Bdp'yi hiç saymıyorum bile,bütün varlığını Kürt sorunun çözümüne adamış ve Türkiye Partisi olmayı başaramamıştır,bu gidişle aslada olamayacaktır maalesef,halkın her kesimine hitap edebilen daha reel çözüm yöntemleri ortaya koyabilen,projeleri olan tek parti Akp'dir,İndireGANDİ Kemal'in çıkıp Süleyman demirel'in ''herkese 2 anahtar'' demesi gibi olmayacak vaatlerde bulunmasına bu halk artık inanmıyor bu halk eski halk değil,bu vaatte bulunuyorsan kaynağını göster diyor halk,oda çıkıp ''hele bir beni iktidara getirinde göstereyim'' diyor,reel bir projen varsa bu vaatlerini gerçekleştirecek koy halkın önüne ben bunu bunu yapacam de ama yok anca laf....
  18. ''biji tirkiye''

    Referandum Anketi

    Yazdıklarınıza tek tek cevap verelim bakalım. 1- Şu anki Partilere baktığınız zaman yetersiz olsada bu ülkeyi Akp'den daha iyi yönetecek bir parti yoktur,bunu hepimiz kabul etmek zorundayız,Chp'nin Atatürk'ün ismini kullanarak Atatürkü istismarı,Mhp'nin Türk kardeşlerimizin milli duygularını sömüren yaklaşımları bu ülkeyi yönetebilecek seviyede olmadıklarının göstergesidir. 2- Atatürk'çülerin tutuklanması derken Ergenekon operasyonunu kastediyorsanız onların tutuklanması doğrudur ancak yargılama sürecinin bu kadar uzatılması yanlıştır,Pkk'cilerin ellerini kollarını sallayarak gezmesi demeniz ise daha önce Bdp'lileri her fırsatta Pkk ile aynı kefeye koymanız yönünden ele alındığında tıpkı Ergenekon gibi Kck adı altında 1500'ü aşkın Bdp yöneticisi ve Belediye başakanı 1 buçuk yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunmaktadır ve iddaname bile daha 2 ay önce hazırlandı. 3- Fetullah Gülen Hareketini bitirmek ve Hükümeti düşürmek amaçlı olduğu söylenen bir belge çıktı ortaya,doğrudur yada yalandır onu bilemem ancak bu çok ciddi bir iddadır ve mutlaka konu ile ilgisi olanlar alınmalıdırlar elbette,ancak yukarıda yazdığım gibi adalet daha hızlı ilerlemelidir,insanlar mağdur edilmeden yargılamalar yapılmalı ve kararlar verilmelidir.. 4- Chp,Mhp,Bdp vs.vs partilerin ne kadar itiraz ederlerse etsinler bu ankete evet çıkacağından zerre şüphem yok,Türkiye halkı oy verdiği parti liderlerinden çok Tayyip Erdoğan'a güveniyor,bunuda partilerin ve liderlerinin başlarının ellerinin arasına koyup iyice bir düşünmesi gerekir diye düşünüyorum. 5- Bu ülkede Atatürk'çülerin sayısı bir avuç değildir aslında ama eğer kastınız Atatürk'ü seven ve saygı duyan anlamında ise,Atatürk'ü ve ona verilen değeri kullanarak rant elde etmeye çalışanların bu ülkede 80 yılda yaptıkları bu halkı Atatürk'ten ve onun değerlerinden maalesef soğutmuştur,Atatürk denince insanların aklına lise öğrencilerinin camiye gittikleri görüntüleri arka fona korku filmlerinden alınan müzik eşliğinde verip korkunç bişey gibi haber yapan uğur Dündar'ın Atatürk'çülüğü yada Atatürk'çüyüm deyip bu halkın 15-20 milyonunu oluşturan Kürt halkına hitaben ''KerKürt''diye yazabilecek kadar gözü dönmüş Yılmaz özdil gelmektedir,yada başını örten kardeşlerimize ''Sıkmabaş'' diyecek kadar kendi halkının değer yargılarından kopmuş rektörler,akademisyenler gelmektedir,çünkü bu ülkede Atatürkçüyüm diye ön plana çıkanlar hep bunlar oldu,bunlarında bu tür yaklaşımları insanları Atatürk'e olan sevgi ve saygılarını gizleme yoluna itti,bunların bu yaklaşımlarının aslında Atatürk'ün dünya görüşüyle hiç bir alakası olmadığınıda çok iyi biliyoruz.....
  19. şu verdiğimiz vergilerle maaş alıyorlar lafı çok ters bir laf,askerdeyken komutanım bir vatandaşa bişey hemen vatandaşın lafıda bu olurdu ''bizim verdiğimiz vergilerle maaş alıyorsunuz'' ee ne olmuş yani senin verdiğin vergi ile o maaş alıyorsa benim verdiğim vergi ilede Mhp'li yada Chp'li vekil maaş alıyor,benim verdiğim vergiyi takip edip Şu kişiye ulaşsın demem söz konusu olabilirmi,oğlu kardeşi yada arkadaşı vs.dağda olanlar vergi vermiyorlarmı,Bdp'ye oy veren yaklaşık 5 milyon kişi vergi vermiyormu yani,böyle gereksiz muhabbetler sorun çözme konusunda bii hiçbir yere vardırmaz. Baykal'a gelince devam eden bir yargılama sürecini etkilemeye kalkmıştır,bir siyasi parti liderinin çıkıpta devam eden bir yargılamada yargılananlar için ben onların avukatıyım demesi suçtur. Bill Clincton rahatsız etmez çünkü o amerikalıdır,ingilizce yazılmaktadır,ama kardeşiz dediğiniz halkın dili sizi rahatsız eder o dil ve o halka karşı içinizde büyük bir nefret var,bu ülkede 15-20 milyon insanın anadili olan Kürtçe sizi rahatsız eder her fırsatta çıkıp ''Türk Kürt Kardeştir'' dersiniz ama bu Kürtler arasından birileri çıkıp anadilimi öğrenmek öğretmek ve özgürce kullanmak istiyorum dedimi onada hemen ''hain'' yaftasını vurursunuz,eskiden bu kardeşlik uydurmacasına inanıyorduk ama artık inanmıyoruz bu saatten sonra eşit olursak kardeşiz yoksa bize kardeşlik masalları anlatmasın kimse....
  20. ''biji tirkiye''

    Referandum Anketi

    Boykot seçeneği koymamışın beni ilgilendirmeyen bir anayasa için Pazar günümü berbat edemem,akşama kadar uyuyacam....
  21. Atatürk Muhtariyetlerden bahsetmiştir buda Özerkliğe yakın bir durumdur,ayrı bayrak derken her bölgeyi temsil eden bir bayrak olabilir ama her bölgedeki resmi kurumların önünde 2 bayrak direği olur daha yüksek olanda ay yıldızlı Türkiye Bayrağımız diğerinde bölgesel bayrak,Türkiyeden bağımsız bir yönetimdende bahsetmiyor kimse bölgesel parlemantolar olabilir deniliyor,bunların temsilcilerinin oluşturduğu birde ulusal parlemantomuz olabilir,Orduya gelince Tsk hepimizin ordusudur,bunlar biraz teknik konulardır ama bence polis gücü oluşturulabilir bölgelerde ancak asker gücü Tsk dışında düşünülemez düşünülmesi yanlış olur,Bdp'liler Pkk'liler için saygı duruşunda bulunabilirler Pkk'lilerin uzaydan gelmediğini defalarca yazdım,Şex Said'e gelince Bill Clincton yazarken rahatsız olmuyorsunuzda bil kılinkton yazmıyorsunuzda Şex Said Yazmakmı sizi rahatsız ediyor,işte içinizdeki Kürt düşmanlığının dışa vurumudur bu....
  22. özerklik fikri, bundan 87 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk tarafından İzmit'e çağrılan İstanbul'da çıkan gazetelerin başyazarlarına 16-17 Ocak 1923 tarihinde İzmit Kasrı'nda açıklandı. Gazete başyazarlarını İzmit Kasrı'nda toplayan M. Kemal, gazetecilerin sorusu üzerine Kürtlere özerklik verileceği yönündeki düşüncelerini açıkladı. M. Kemal, toplantıda, '...Bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu mucibince, zaten bir nevi mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise onlar kendilerini muhtar olarak idare edecektir' düşüncelerini dile getirdi. Türk Tarih Kurumu'nda (TTK) kopyası bulunan ancak 'Kürtlere özerklik' bölümü çıkarılan toplantı tutanaklarına göre, İzmit Kasrı'nda verilen toplantıya Halide Edip, İstanbul mebusu Adnan Bey, Vakit Başmuharriri Ahmet Emin Bey, Tevhid-i Efk�r başmuharriri Velid Bey, İleri gazetesi başmuharriri İsmail Müştak Bey, Akşam gazetesi muharriri Faih Rıfkı Bey, İleri gazetesinin İzmit muhabiri Kılıçzade Hakkı Bey katıldı. Ancak 1924 Anayasasında Tekçilik dayatmasının getirilmesi ve Kürt halkının yok sayılması üzerine ülkede huzursuzluk başgösterdi ve Şex Said isyanı 1925 yılındA başladı Mustafa Kemal'in kurtuluş savaşı hazırlıklarına başladığı dönemden 1925 yılına kadar Tekçi bir ülke kurmak amacında olduğu yönünde hiçbir cümle kurmamış olması düşündürücüdür,Kürtlerin kurtuluş savaşı hazırlıkları ve savaş esnasında herzaman Türk'lerle beraber olduklarıda bilinmektedir.....
  23. Referandumda ne evet nede hayır demiyoruz çünkü bizi ilgilendiren hiçbir madde yok. 2 İfadem arasında çelişki yok demek istediğim anadilin öğrenilmesi ve öğretilmesi konusudur. Bu iş için dediğiniz gibi Allem kullem etmeye gerek yoktur,Osmanlı Milliyetçilik sonucu yıkılmıştır,buda 1800'lü yıllardan itibaren Türk Milliyetçiliği gömleği giymesindendir....
  24. 1928 den sonrasına bakarsan Kürtler Seyit Rıza İsyanından sonra bir sessizlik içerisinde kalmışlardır ve asla silahlı yönteme uzanmamışlardır buna rağmen devlet Kürt halkının Haklı taleplerini asla görmemiştir-görmek istememiştir,kürt ismiyle bir dernek bile kurulmasına izin verilmemiş,Kürtçe olan yerleşim birimlerinin ismi değiştirilmiş,Çocuklarına Kürtçe isim verilmesi yasaklanmış,Kürtçe'nin öğrenilmesi ve öğretilmesinin önüne engeller çıkarılmıştır,bu duruma itiraz edenler en ağır şekilde zulümü ve ölümü tadmışlardır,Pkk'yi savunma derdinde değilim ve her fırsatta silahlı yöntemin yarar sağlamayacağını söylerim,Pkk 1970'li yıllarda Apocular olarak bilinir ve bölgede aşiret ağaları ile savaşırdı,1980 darbesi sonrasındski büyük acılar yapılan insanlık dışı uygulamalar bu hareketi bu noktaya taşıdıOkadar Asker,Polis,Vatandaş ve Pkk'li öldü,ülkemiz bu savaşa 400 milyar dolar harcadı,ülkemizde neredeyse her evde bir Kayıp var,ancak ''Kana Kan''mantığı çözüm mantığı değildir,Kürt halkı bir realitedir,bu halkın bir dili,kültürü ve geçmişi vardır,bu halkın bunları yaşama,yaşatma ve geliştirme hakkı vardır,bu halkın kendi kaderini tayin hakkı vardır,kendi kaderini tayin derken bu bağımsız bir Kürdistan değildir,bugün Kürtler arasında bir anket yapılsın yüzde 95 belkide daha fazla Türkiye Cumhuriyetinden bölünmeyi istemeyecektir ancak aynı şekilde yüzde 95 belkide fazlası kendi anadilini özgürce öğrenebileceği,yaşayıp yaşatabileceği bir düzen talep edecektir,memleketinin eski adının iadesini,çocuklarına Kürtçe isim verebilmeyi talep edecektir,bunun en doğru uygulama biçimi bana demokratik özerklik gibi geliyor,elbette bu oturulup tartışılmalı neden olur yada neden olmazı ortaya konularak çözüm aranmalıdır,Baydemir'in sözlerine hemen ''vatan haini'' yaftasını yapıştırmak yanlış bir davranıştır,bu kendisinin ve partisinin görüşüdür ve herkes kendi görüşünü açıklmakta serbest olmalıdır,halk bunları değerlendiri ve seçim zamanı geldiğinde kimin görüşüne destek veriyorsa onun dediği olur,tıpkı kemalistlerin bütün çabasına rağmen halkın Akp'yi başa getirmesi olayı gibi....
  25. İstanbul'da yaşamakmı,bırak kalsın....

    1. y.yılmaz
    2. y.yılmaz

      y.yılmaz

      çuval ne kadar büyük olursa olsun mızrağın ucu bir yerden çıkar.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.