Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Taylan Abi

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.727
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

Taylan Abi tarafından postalanan herşey

  1. Taylan Abi

    TÜRKAN SAYLAN’I KAYBETTİK

    Vicdansızlığın bu kadarı İSTANBUL İl Genel Meclisi, Türkan Saylan’ın isminin 21 yıl gönüllü başhekimliğini yürüttüğü İstanbul Lepra Hastanesi’ne verilmesi teklifini AKP’li üyelerin oylarıyla reddetti. Kendilerinden bekleneni yapmaları normal! Türkan Saylan’ın adı, onlar isteseler de istemeseler de bu ülkede yaşayacak. Gerek hekim olarak yaptıklarıyla, gerekse çağdaş yaşam değerlerine bir yurttaş olarak bağlılığı ve bunun gereklerini yerine getirmekte tereddüt etmemesiyle yaşayacak. Tarih, o ret oylarını verenleri hatırlamayacak bile. Türkan Saylan’a, bu çevrelerin neden düşman olduğu belli. O, okuma olanağı bulamayan çocukları, tarikat yurtlarının ve okullarının eline düşmekten kurtardığı için bu beyler tarafından hiç sevilmiyor. Düşmanlıkları o kadar gözlerini bürümüş ki şimdi Saylan’ın öncülüğünü yaptığı dernekten burs alan gariban çocuklar bile savcılık emriyle "terör araştırmasına" tabi tutuluyorlar. Vicdansızlığın bu kadarına tanık olduktan sonra, Saylan’ın adının hastanesine verilmemesine neden şaşıralım ki? (*)
  2. Taylan Abi

    Üçüncü Köprü

    “İstanbul’un göbeğinde, Tepebaşı’nda 10 bin metre kare, üç katlı bina. Bilgisayarlarla, şık, temiz çalışma masalarıyla, özenli dolaplarla donatılmış büyük geniş odalar. Pafta pafta, parsel parsel, ilçe ilçe uzaydan çekilmiş İstanbul fotoğrafları... Duvarlara asılı haritalar. Odalarda profesörler. Uzmanlar, akademisyenler. Profesör şehir plancıları. Profesör bölge plancıları. 530 bilim insanı, 53 atölye oluşturmuş karıncalar gibi çalışıyorlar. İsim de vereceğim. İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi’nin kurucu başkanı ve proje yürütücüsü Prof. Hüseyin Kaptan, şehir plancısı Doç. Dr. Taylan Dericioğlu, bölge plancısı, sosyolog Prof. Dr. Gülden Erkut, ekolojist orman yüksek mühendisi Prof. Dr. Ahmet Cengiz Yıldızcı, Prof. Dr. Hasan Hayri Tok, Prof. Dr. Bülent Seçkin, Yerbilimleri Araştırma Atölyesi’nin Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Yüzer, Yeraltı Kaynakları Araştırma Atölyesi Başkanı Prof. Dr. Mahir Vardar, Çevre Sorunları Araştırma Başkanı Prof. Dr. Ahmet Demir, Demografi Grubu Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Aykut Toros, şehir ve bölge plancısı Prof. Dr. Hale Çıracı, kültürel endüstriler şehir plancıları Doç. Dr. Zeynep Enlil, Doç. Dr. İclal Dinçer, sanayi grubu şehir plancısı Prof. Dr. Cengiz Giritlioğlu, Konut ve Yaşam Kalitesi Grubu proje yöneticileri ve şehir plancıları Prof. Dr. Fulin Bölen, Prof. Dr. Handan Türkoğlu, ulaşım plancısı Yrd. Doç. Dr. Murat Çelik, lojistik işletmecisi Dr. Metin Çancı, bütün atölyelerin eşgüdümünü sağlamakla görevli şehir plancısı Dr. Polat Sökmen, kentsel tasarım ve yarışmalardan sorumlu şehir ve bölge plancıları Prof. Dr. Necati İnceoğlu, Prof. Dr. Aykut Karaman, Prof. Dr. Güzin Konuk, Y. Mimar Murat Vefkioğlu, Doç. Dr. Murat Soygeniş, Müze Kent Grubu proje yöneticileri Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Doç. Dr. Rıfat Sağlam, Y. Mimar Ulvi Günpınar... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, atölye atölye gezdirerek bilgi veriyor. Bu kişiler ‘Şu anda 12 milyon nüfusu barındıran ve 2045’te 20 milyon nüfusa ulaşacak İstanbul’un planlanmasında, defolarının, kusurlarının giderilmesinde ve İstanbul’un gelecek 30 yılının planlanmasında bilimsel bilgiyi kent yönetimiyle buluşturma çalışması’ yapıyorlar.” Sevgili okurlar. Bu yazı benimdir. VATAN’da yayınlandı. Tarih; 28 Eylül 2005’ti yani yaklaşık 5 yıl önce ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş içlerinde Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, Oral Çalışlar, Taha Akyol, Oktay Ekinci ve ben Necati Doğru’nun bulunduğu gazeteci grubuna bu merkezi gezdirip; “Gördüğünüz gibi artık şehir Başbakan’ın, herhangi bir bakanın Ankara’dan vereceği kararlarla değil İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi’nde çalışan 530 bilim insanın bilimsel bilgisiyle plananacak” dediği günün ertesinde yazılmıştı. Çok net hatırlıyorum. Ben de söz almıştım. Başkan Kadir Topbaş’a; “Sayın Başkan herhalde siz bizimle kafa bulmuyorsunuz. Bu yaptığınız yürekli bir atılım, gerçek demokratik bir adım ve büyük bir devrimdir. Şehrin rantlarını Ankara’dakilerin iki dudağı arasından çıkartıyorsunuz, bunu başarabilecek misiniz, Başbakan’la konuştunuz mu, partiniz bu demokratik açılıma hazır mı?” diye sormuştum. “Hazır, başaracağız” demişti. 5 yıl geçti. Bugün şunu görüyorum. Başkan bizimle kafa bulmuş! 5 yıl sonra bugün; “üçüncü köprünün güzergâhının Metropolitan Planlama tarafından değil helikoptere binecek Başbakan Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından belirleneceğini” söylüyor. Korkunç iki yüzlülük! Halkı aldatma! Demokrasi dışı tavır! Nitekim; 530 bilim adamının çalıştığı Merkez’in kurucu başkanı Prof. Dr. Hüseyin Kaptan, 5 yıldır sustu fakat o da dayanamadı, şimdi; “İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda 3. Köprü’nün bulunmadığını ve hatta hazırladıkları planların da üçüncü köprüyü gerektirmeyecek önerilerle dolu olduğunu” söylüyor. Öbür profesörler susuyor. 530 bilim insanı niçin biraraya gelip toplu olarak gerçeği bağırmıyorlar. Protesto etmiyorlar. O gün benimle birlikte basın toplantısına katılıp “Kadir Topbaş’ın anlattıklarıyla çok heyecanlandıklarını” söyleyen gazeteciler niçin kalemlerinin üstüne oturuyorlar (Oktay Ekinci hariç) ve “bu korkunç yalanı” Belediye Başkanı’na hatırlatmıyorlar? (*) Başbakan şimdi ne desin? Evet güzergah belirlendi, bütün cemaat öğrendi ve nihayet CHP açıkladı mı desin? Demeyecek illa ki. Ne yapacak? Helikopterle parsellenmiş arsaları seçip seçip, adamına göregüzergahta geometrik şekiller mi çizecek? E uzmanlar, akademisyenler, profesörler, şehir plancıları, bölge plancıları, 530 bilim insanı ne yapmışlardı ki zamanında? Minarenin kılıfı mıydı bu o zaman? Uyuma sevgili okur, farkında olduğunu farkettir!
  3. Bence bu derdin devası Cüppeli Ahmet'tedir. Kendisi jet-ski'den kama-sutra'ya kadar olan geniş bir yelpazede icatlar sahibidir. Herkese, her keseye göre bir yol bulunur O'nda.
  4. Taylan Abi

    REKLAMLAR

    Benim de Vodafone reklamlarında anlayamadığım bir replik var. Sahibi Tugay Kerimoğlu. Metroda gördüğü bilgisayar kullanan adama şöyle şeyettiriyor: -Dedim wirelessla kablonun olmadığı yerde internete nasıl bağlanıyorsun? Ne ki bu şimdi? Böyle dandik cümle mi olur yau?
  5. Taylan Abi

    i. MELİH GÖKÇEK

    GÖKÇEK DALGA MI GEÇİYOR? Ankara Belediyesinin, metro ve otobüs ücretlerine yaptığı yüklü zamma mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Melih Gökçek bu karar üzerine bilet fiyatlarında bir kuruşluk indirime gitti. Piyasada bir kuruş kullanılmadığı için göstermelik indirimin etkisi olmayacak. var RelatedNewsLinkR; var RelatedNewsLinkSignR; RelatedNewsLinkR=document.URL; RelatedNewsLinkSignR=RelatedNewsLinkR.indexOf("NEWS1"); if(RelatedNewsLinkSignR!=-1) { document.getElementById('ilgiliHaberlerM').style.display='none'; } ANKARA - Ankara Büyükşehir Belediyesi, metro ve otobüs ücretlerinde ‘’Bir kuruş’’ indirime gitti. Ankara 9. İdare mahkemesi, ulaşım zammı için açılan dava sonucu ‘’Yürütmeyi durdurma” kararı vermişti. Mahkeme kararını göstermelik olarak uygulayan Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO otobüsleri, metro ve Ankaray'da çok binişli kartlarda tek biniş ücretini 1,40 liradan 1,39 liraya, tekli binişlerde ise 1,70 liradan 1,69 liraya indirdi. Ancak piyasada bir kuruş kullanılmadığı için bu göstermelik indirimin de hiçbir etkisi olmayacak. Ankara’da, 15 Ekim 2008’de, EGO otobüsleri, Metro ve Ankaray'da çok binişli kartlarda tek biniş ücreti 1.20 liradan 1,40 liraya, tekli binişlerde ise 1.40 liradan 1,70 liraya çıkarılmıştı. Bu zamlara Tüketici Dernekleri Federasyonunca (TÜDEF) “Yürütmenin durdurulması ve zammın iptali” talebiyle dava açıldı. Ankara 9. İdare Mahkemesi de ‘’Yürütmeyi durdurma” kararı aldı. AKAY DA HASSAS AMA… Akay Kavşağı için 15 yıl sonra gelen mahkeme kararını (Yargıya uymak zorundayım) diyerek kavşağı kapatmak isteyen Melih Gökçek, ulaşım zammı için 20 Temmuz 2009’da verilen yürütmeyi durdurma kararını ise bir ay sonra ‘’Bir kuruş’’ indirim olarak uyguladı. Mahkemede, zammın iptali davası ise sürüyor. ÖDP Ankara İl Başkanı Cevat Özdemir, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşımda 1 kuruşluk indirime gitmesinin “halkla dalga geçmek” anlamına geldiğini belirtti. (Gazeteport)
  6. Medya fırını, 11 aydır kimsenin arayıp sormadığı ilahiyat proflarını "ramazan pidesi" gibi çıkardı gene. Ahali de, bulmuşken soruyor: "İftardan önce sevişebilir miyim?" "+++sini elleyebilir miyim?" "Fransız öpücüğü oruç bozar mı?" Kardeşim, kama sutra profesörü değil ki bunlar, ilahiyat profesörü... Ne desin yani, "Dilini yutmazsa bozmaz" mı desin? Şu da yeni moda mesela... "Ramazanda diyet caiz mi?" Biri liste vermiş ciddi ciddi... "İftarda; brokoli çorbası, iki parça baget kepek ekmeği arasında marine edilmiş jülyen dana bonfile, yanında sote mantar ve graten soslu küp patatesler, üstüne, ıspanaklı fıstıklı kek veya hindistan cevizli koko... Sahurda; kuşkonmaz çorbası, zeytinyağlı Brüksel lahanası, iceberg yapraklı ızgara fleto balık veya tavuk göğsü, yarım su bardağı light yoğurt, ananas kompostosu." Zannedersin... Kraliçe Elizabeth oruç tutacak! Şaka bir yana... Her yıl aynı terane. "Lens taksam, orucu bozar mı?" "Ağda yaptırsam bozulur mu?" "Oruçluyken güneş kremi caiz mi?" "Nikotin bandı bozar mı?" "İftardan önce kulağıma pamuklu çubuk sokmamda mahzur var mı? Hamamda subuharı teneffüs ettim, orucum sakatlanmış olabilir mi? Eve haşere ilacı sıktım, yanlışlıkla kokusunu içime çektim... Koltukaltıma deodorant sıkabilir miyim? Saçıma jöle sürebilir miyim? Oruçlu oruçlu iğne yaptırabilir miyim?" Sevgili halkımız, "Kalp ameliyatı olacağım, kan verilirse orucum bozulur mu"dan tutun da, "Yanlışlıkla madeni para yuttum, kefaret gerekir mi"ye kadar, aklınıza gelen gelmeyen her türlü soruyu soracak bir ay boyunca. ... Y.Özdil Sayın suheda siz ilahiyatçı arkadaşlarınıza sormuşsunuz ve cevapları mantığınıza yatmamış öyle mi? Ben de size sorayım: Siz ilahiyatçı arkadaşlarınızdan cevap mı istiyorsunuz yoksa mantığınıza yatan bir cevap mı arıyorsunuz? Eğer ki mantığınıza uygun birşeyler arıyorsanız Y.Özdil'in söylediği diğer tip profesörlere danışmanızda büyük fayda görüyorum. Onlar sizin dilinizden konuşacaklardır sanırım. Ki bu Ramazan ayında gidişinizi, REGL bloglarınız ve GUSÜL hesaplarınız arasında pek de neşeli,hareketli buluyorum. Allah nazarlardan saklasın, ivmeniz hiç kırılmasın. Amin.
  7. Hafızalarımızı tazeleyelim. MEB, yaptığı yönetmelik değişikliğiyle ‘Atatürk Köşesi’ zorunluluğunu kaldırdı, kılık - kıyafete esneklik getirdi Atatürk ilkeleri eğitimden çıkarılıyor Din dersinde kabus Kıyafetleri açık bulan müdür, gösteriyi kesti Lise çatısında toplu namaz Nutuk'un basımını manasız buluyor Okul müdüründen bacaklarınızı açmayın uyarısı Okulda türbana izin vermeyen öğretmene dayak iddiası Bunlar notlarımdan bazıları. Daha bir çok örnek var, nereye gittiğimizi anlamamakta ısrar edenler varsa onları da listeleyebilirim. Bu olanlar hakkında karşıt fikri, herhangi bir açıklaması olan arkadaşlarımızı, dört gözle ve can kulağı ile bekliyorum.
  8. Barış düşmanları.. Bu sürecin nasıl bir süreç olduğunu anlamış değilim.. Bir takım hazırlıklar yapılıyor.. Belli ki bir takım kararlar alınacak.. Paket gibi bir şey çıkacak.. Destek ver diyorlar.. “Neye?” diye sordun mu yandın.. Anında barış düşmanı oluyorsun.. Savaştan nemalanan hınzırın teki... Adı demokratik açılım ama bir türlü açılamıyor.. İçeriğini kimse bilmiyor, merak eden de yok galiba.. Sus diyorlar, 25 yıldır böyle bir şey olmadı, bu iş çözülecek.. Boş bulunup da ‘hangi iş’ dersen ayvayı yersin.. Kesin barış düşmanısındır.. Adı demokratik açılım ama yöntem demokratik değil.. Tek kelimesi sızdırılmıyor.. Galiba ortada ‘tek kelime’ bile yok.. Ama sorarsan, devlet projesi.. Devletin tüm organları mutabakat halinde; Cumhurbaşkanı, Meclis, Hükümet, Genelkurmay, MİT, yüksek yargı, YÖK, aklınıza ne gelirse.. Denildiğine göre hemfikirler.. İyi de hemfikir oldukları ne? İşte onu söylemiyorlar, sorana da barış düşmanı diyorlar.. Bir de şu var.. Açılım ekonomiyi sıçratacakmış.. Kim tutar bizi haline getirecekmiş.. En iyi tespit bu.. Bu da; bi açılsak.. Açılımın ne olduğunu görsek! Bir şeyler olacak, güzel şeyler olacak da galiba bizden habersiz olacak.. Sanki siz, biz bu ülkenin vatandaşı değiliz.. Bir gizliliktir gidiyor.. Bu işler ulu orta olmaz diyecekler.. Doğru, haklılar.. Benim moralimi bozan bu değil.. Hem devlet projesi diyorlar hem de İçişleri Bakanı gidip baş yandaş bildikleri Sabah yazarı Emre Aköz’e soruyor; Üstat sence ne yapalım! Emre de gerine gerine anlatıyor.. Bakan not alıyor.. Tuhaflık burada.. Açılım karada iyi mi gidiyor bilmiyorum ama denize açılınca arıza yapıyor.. İmralı’ya giden tekne denizin ortasından döndü.. Motoru arızalı dediler, dün de gidemedi.. Gitse ‘açılımın köküne dinamit suyu ekmek için’ tekneye defter yüklenecekti.. Hem de iki tane.. Devletin açılımı açılana kadar teknenin motoru hep su koyuverecek galiba.. M.Tezkan 21.08.2009
  9. Taylan Abi

    REP'lik

    REP delikanlı olsaydı, ikonu yuvarlak olmazdı.
  10. Taylan Abi

    Saygı Duyulası Adamlar No : 2

    Her hıyarı olanın yolu doğru yol olmuyor ki tuzluğu kapıp peşinden koşalım. Adamların gözünde fer yok ki; sözünde, izinde meymenet olsun. Bu gidişle kedi kesip ayin yapmanızdan tırsıyorum.
  11. Muhataplardan biri de sizsiniz doğrudur ancak sadece siz değilsiniz. Onlar kendilerini bilirler belki bir gün cevap da verirler. ... Hala belgenin gerçekliğinden dem vuruyorsunuz. Eğer ki gerçekse, orjinali nerde? Eğer ki gerçekse yazanı nerde? Onca olan bitenin üzerine Ankara Başsavcılığına topu atıyorsunuz, üç gün sonra O da sahte derse kime atacaksınız topu? Kaldı mı başka defans oyuncusu? Neyse. Bu kadar izafiyet yeter. Necati Doğru anlatmaya devam ediyor: Bekliyoruz! Konuya bugün de devam edeceğim, önemlidir. Başbakan; “belge sahteyse daha vahim” demişti. Genelkurmay Başkanı da; “belge sahte çıkarsa görün bakalım neler olacak” diye açıklama yapmıştı. Bekliyoruz neler olacak? Başbakan ne diyecek? Genelkurmay ne yapacak? Bülent Arınç, şimdi niçin ağlayacak? Gerçekliği kanıtlanmamış belgeyi gerçekmiş gibi yazarak “tetikçi durumuna” düşen liberal aydınlar, iktidar yalakaları, eski kaşarlanmış cuntacı solcu yeni ABD yandaşları, Fethullah demokratları, Abant toplantısında kendisini Obama zannedip, “Yes we can...” bağırtısı yükselticileri hangi tavrı alacaklar? Onları tetikçi durumuna düşürenin kim ya da kimler olduğunu, büyük planın ne olduğunu merak edecekler mi? Eğer belge sahteyse, sahtekârlığı yapan gerçek. Kimin kaleminden çıktı bu sahtekârlık, hangi sahtekârın bilgisayarında yazıldı? Ergenekon’dan tutuklu avukatın bürosunda masasının çekmecesine gece gizlice kim o belgeyi koydu? Çekmeceye koyulmuş belgenin bir ihbar üzerine polis baskını ile bulunmasından ve savcıya teslim edilmesinden sonra 5 gün niçin beklendi? 5 gün sonra kim bu sahtekârın elinden çıkmış fotokopiyi alıp “süzme sızdırma-vurma kollama gazeteciliğine” yayınlasınlar diye verdi? Ne olduğu belirsiz belgeyi, gerçekmiş gibi ilk yayınlayan gazetede (Taraf) yüzü kapatılarak fotoğrafı basılan ve “orduda darbeciler var, bundan Genelkurmay Başkanı’nın da haberi var” iddiasında bulunan general kimdi? O yüzsüz general! Niçin ortaya çıkmıyor? Niçin “Bendim o” demiyor? Bu soruları sormanın. Ve cevaplarını aramanın. Sahtekârın bulunmasını istemenin şimdi zamanıdır. Kara çalarcasına ve sinsice “ordu darbecilikten vazgeçmedi senaryosu yazmaya” giriştiler. Bunu da halka “demokrasi standartlarını yükseltme girişimi” diye yutturmaya kalktılar Nezih olamadılar. Önce bir belge yazıldı. Avukatın bürosuna kondu. Sonra gazeteye sızdırıldı. Ordu darbeden vazgeçmiyor, “iktidar partisi AKP ile Fethullah Gülen’i bitirme” belgesi yazıyor diyerek dünyayı ayağa kaldırdılar. İktidar partisinin önde gelenleri toplu halde savcıya gidip, “bak ordu bize darbe yapma kirli niyeti taşıyor” diye suç duyurusunda bulundu. Tamam da belgenin aslı var mı? Varsa nerede? Kim yazdı, nerede yazdı? Kaç kişiydiler? Belgenin aslını soran, soruşturan, takip eden demokrat gazeteci(!), demokrat başbakan(!), demokrat hocaefendi(!), demokrat cumhurbaşkanı(!), demokrat bakan(!), demokrat milletvekili(!), demokrat yandaş yazar(!), demokrat profesör yazar(!), şimdi yukarıda sıralanan sorulara cevap vermek zorunda. Albay Dursun Çiçek! 30 yıllık asker, kurmay subay. 5 sene askeri okul öğrenciliğini de sayarsan 35 yıl halkın parasını harcamış, albaylığa kadar yükselmiş bu halk çocuğuna aslı bulunmamış bir kâğıt parçasıyla “kara çamur çalmaya” kimin hakkı var? Albay olmuş, terfi bekleyen halk çocuklarına leke sürmeyi hangi demokrasilerde yapıyorlar? Siz ne biçim demokratsınız? Şimdi Ankara Başsavcılığı “gerçeğe aykırı belge düzenlemek” soruşturması yürütüyor. Bekliyoruz! Başbakan ne diyecek? Genelkurmay ne yapacak? Bülent Arınç, şimdi niçin ağlayacak? Sahtekâr ne zaman bulunacak? 21.08.2009
  12. Bizimkisi olsa olsa yarenlik olur Zebercet'im. Veya bir Bonnie Parker ve Clyde Barrow tadıdır bu yıllardır dilimizde ballanan.
  13. Burada da böyle işler oluyor mu dersiniz? Biraz özel bir konu olmasının yanında belki de itiraf etmek isteyen de olabilir. Bu sitede tanışıp, birbirini tavlayan sevgili olan, ayrılan vs var mıdır ki? Bana zor geliyor ama hiç belli olmaz
  14. Taylan Abi

    REP

    En çok rep alan kişiler yerine en çok rep alan başlıklar yayınlansa daha efektif olmaz mı? Başlıkların altındaki aksiyonlara göre konu seçimi yapmayı kolaylaştırır diye düşünüyorum.
  15. Niçin “sizi tetikçi” yaptılar? Soracak mısınız! Sorgulayacak mısınız! Gerçek bir aydın ve gerçekten tam bağımsız olmayı ahlak edinmiş demokrat gazeteci, yazar, toplu halde savcıya gidip, “bak ordu bize darbe yapma kirli niyeti taşıyor” diye suç duyurusunda bulunan iktidar partisinin milletvekili, CHP’ye genel başkan olma arzusu kursağında kalmış anketçi, sivil toplum önderi, üyesi kalmamış ağalaşmış sendikacı, serçeden şarkıcı, bağlamacı türkücü, romancı, TV programcısı, TV münevveri konuşmacı, aydın, profesör kişiler iseniz, takipçisi olacak mısınız? Sizi “tetikçi” yaptılar. Size söylüyorum. Demokrat aydınlar! Hepinize zarf atıyorum. Tetikçi yapıldığınız ortaya çıktı, netleşti, kesinleşti. Gerçek bir aydın, gerçek bir demokrat iseniz, “sizi tetikçi yapanlara” bunun hesabını soracak mısınız? Şu dönemde niçin tetikçi yapıldığınızı merak edecek misiniz? Sivil savcılar da (İstanbul Cumhuriyet Savcılığı) Albay Dursun Çiçek’in imzaladığı öne sürülen gizli belgeyi kimin yazdığını bulamadı. Dosyayı Ankara’ya geri gönderdi. Bu belgenin; Genelkurmay’ın bir dairesinde, Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından yazılmadığı şimdi kesinlikle ortaya çıktı. Oysa siz ne yapmıştınız? Bu belgeyi Albay Dursun Çiçek hazırlamış gibi yazmıştınız. Hatırlayın! Ergenekon davasından şüpheli avukat Serdar Öztürk’ün bürosundaki masasının çekmecesine gece gizlice ve bir hırsız gölgesi sessizliğiyle o belgeyi koymuşlardı. Çekmeceye koyulmuş belge bir ihbar üzerine polis baskını ile bulunmuştu. Savcıya teslim edilmişti. 5 gün geçmişti. 5 gün içinde bu belgenin doğru olup olmadığını soruşturacak, doğru ise hazırlayanı kulağından yakalayıp “seni darbeci seni...” diye adalete teslim edecek yerde 5 gün sonra bu fotokopiyi bir gazeteye sızdırdılar. Ve “Ordu AKP hükümetini devirmek istiyor, Fethullah Gülen’i bitirmek istiyor... Bunun için andıç planları yapıyor... İşte belgesi...” diye yazdırdılar. Bu yapılan bel altı vuruştu; İttihat Terakki’den beri süregelen “150 yıllık süzme sızdırma, vurma ve kollama derin devlet gazeteciliğinin” devamıydı. Sizler, hepiniz. İktidar yanlıları. AKP yalakaları. ABD yandaşları. Kandil söyleşi yazarları. Dün tezkereyi savunanlar. Bugün ABD trenine binip “açılım demokratlığına” soyunanlar; sızdırma belgeyi yayınlayan gazetede yüzü kapatılarak fotoğrafı basılan ve “orduda darbeciler var, bundan Genelkurmay Başkanı’nın da haberi var” iddiasında bulunan general kimdir diye hiç merak etmeyenler, gazetede iddia eden generalin yüzü niçin kapatıldı, ismi niçin gizlendi, yüzsüz general fotoğrafı yayınlamanın adına demokrat gazetecilik(!) nasıl dendi diye hiç merak etmeyenler, Albay Dursun Çiçek’e vurdunuz da vurdunuz... Aslında orduya vurdunuz. Unuttunuz mu? Siz vurdukça! Başbakan seviniyordu. Bülent Arınç ağlıyordu. Sizler de; “Belgenin aslı var mıdır, kim yazmıştır, avukatın çekmecesine kim koymuştur, süzme sızdırma gazeteciye kim sızdırmıştır, fotoğrafı yayınlanan iddiacı yüzsüz general kimdir?” diye hiç merak etmeden; ordu darbeden vazgeçmiyor, diyerek dünyayı ayağa kaldırdınız. Gördünüz mü ne oldu? Askeri savcı 12 gün araştırdı. “Bu belge sahte” dedi. Sivil savcı 46 gün araştırdı. “Bu belge sahte” dedi. İktidar yanlıları, ABD yandaşları, dün orduya vuranlar, bugün “açılım demokratlığına” soyunun sizler ise “belge gerçekmiş” gibi yazdınız, dünyayı ayağa kaldırdınız, halka “ne kadar yüksek dozda demokratlar olduğunuz” izlenimi vererek, çok önemli insanlar oldunuz! Aslında tetikçi oldunuz. Sizi tetikçi yaptılar. Soracak mısınız? Sizi niçin tetikçi yaptılar? N.Doğru 20.08.2009
  16. Taylan Abi

    REP

    Doğrusu nedir?
  17. Taylan Abi

    17 Ağustos 1999

    Kadircan, dün gibi aklımızdasın. Seni bu kadar çok özlemeyi hiç düşünmemiştim, beni bir şekilde duyuyorsan, hissediyorsan söylemek istediğim tek bir şey var. Ki bunu zaman zaman uykudan önce tüm sevdiğim ve kaybettiklerime söylüyorum biliyorsun sen. Seni çok sevdim, canım dostum. Bu sene seni ziyaret etmek istiyordum ama olmadı. Kalbim seninle, tekrar görüşeceğiz Gölcük'e bakan o tepede. İbrahim Tatlıses - Benim Hayatım çalacak elbette başucunda. Kardeşim.
  18. K ile başlayıp K ile biten cümle olsa olmuyor mu? diye düşünürken aklımda bir soru daha Neden K?
  19. Bu yazıyı okuyan erkeklerin de size kızabileceğini düşünmediniz sanırım. Ben kızarım mesela Erkeğim, evliyim, evli bir erkeğim, bunu okuyunca kızarım. Eşiniz size tapıyor, gözünden bile sakınıyor, her geceyi ilk gece tadında yaşıyor. Eminim ki yaşatmak da istiyor. 19 sene sonra ne ki bu şimdi sevgili mavi? Bu yaptığın cami duvarına işemek gibi birşey, bulmuşsun böyle bir insanı, sen de O'na tapacak yerde duvarına şeyapıyorsun. (iki virgül öncesinde var ne yaptığın) Kadın olmak zor bu memlekette. Alışkanlıklar, tabular, mahalle baskıları, anne-baba-kayınpeder-kayınvalide nasihatleri, hükümet!ler, başbakan!lar bile siz kadınlara karşı çoğu zaman. Hiçbir zaman mecburiyet altında değilsiniz, reddedebilir, sırt dönebilir, çekip gidebilirsiniz. Şeriatla yönetilmek istemiyorsanız tabii ki. Düşünün, okuyun; Bir de böylesi var. Ahanda böylesi Bunu düşünmeyi tercih eder misiniz?
  20. Taylan Abi

    Saygı Duyulası Adamlar No : 2

    Şu yaz geçse de YAZ EKRANInı kapatsak. Bu ne yahu? Memeler, psikopatlar, yılanlar filan? Kış gelsin, Zebercet geri dönsün.
  21. Taylan Abi

    REP

    Pozitif veya negatif REPlerin kimlerden geldiğini alenen göremiyoruz. Üyelere profil sayfalarında görünür olsa, olamaz mı? Uyarılar bu şekilde kişisel görüntülenebiliyor malum.
  22. kek-kök-kırk-kütük-katık-kötek-kazık-kelek-keşkek-kondaktör-kürk-kurak gibi uzayıp gidiyor ama aklımdan da çıkmıyor: Neden K?
  23. Açılımcı piyasasına yeni katılanlar var; biz kardeşiz, bölünmeyiz, kan akmasın, anneler ağlamasın, “solcular da açılıma hemen katılsın” diyerek seçkin demokratlık yükseltiyorlar. Şimdi moda bu! Kan akmasın. Analar ağlamasın! Sanki kan aksın, anneler ağlasın, Türk ile Kürt birbirini boğazlasın, 25 yıl süren ölme-öldürme 25 yıl daha sürsün, çözüm olmasın, barış gelmesin diyen var. Açılımcılar ayıp ediyor. Gerçeği saklıyorlar. Çatışmayı, ölmeyi, öldürmeyi isteyen, dileyen PKK’dır. 25 yıl önce Abdullah Öcalan’ın başlattığı başkaldırı, emperyalizmin Orta Doğu petrollerine sahip olmak için “böl-bağımlı yap-yönet” stratejisi uyarınca ABD ve AB tarafından desteklendi, kayırıldı, gözetildi. 40 bin kişi öldü. Güneydoğu yandı, yıkıldı. Köyler, kasabalar boşaldı. Yoksulluk, işsizlik yükseldi. Doğruysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ekonomik maliyeti 300 milyar dolar oldu. Sorumlusu PKK’dır. Abdullah Öcalan’dır. 40 bin kişinin ölümüne sebep olan Türkler değildir, Türk ordusu da değildir. Açılımcılar, yazar Orhan Pamuk’un, Nobel Ödülü’nü almadan önce, belgesiz, kanıtsız sorumsuzca konuştuğu gibi, sanki 40 bin kişiyi öldüren, kanın akmasına, annelerin ağlamasına, babaların kahrolmasına, köylerin boşalmasına, yoksulluğun artmasına neden olan Türklermiş gibi anlatıyorlar ve “gel özür dile, açılıma sen de katıl...” **** yapıyorlar. Gazetecinin görevi “açılım paketinin içinde ne var” bunu merak etmek, bulmak ve halka açıklamaktır. Gazetecinin görevi “Türkler Kürtleri ezdi, 40 bin kişi öldü, köyler boşaltıldı, barış yapalım, neye mal olursa olsun bu sorunu çözelim” yalan propagandasının aleti olmak değildir. Gazetecinin görevi uyarmaktır. İktidar partisine dönüp sormaktır. Siz gerçekten ABD’den bağımsız olarak “akan kan dursun açılımı” yapmak isteseydiniz, 7 yıl beklemezdiniz, 7 yıl bekledikten sonra da öncelikli olarak sizi destekleyen yazarları toplamak yerine ortaya “içeriği belli bir yapılacaklar planı” koyardınız. Niçin bunu yapmadınız? Bizi ne diye topluyorsunuz? Biz gazeteciler; “devlet terör örgütüyle nasıl anlaşır da barış gelir” uzmanı değiliz. Şu anlaşılıyor. Açılımcı demokratlar(!) hem bizi, hem de İmralı’da hapis PKK lideri Abdullah Öcalan’ı uyutma peşindeler. Bunu ilk anlayan da Abdullah Öcalan’dan sonra örgütün başına geçen Murat Karayılan oldu. Kandil Dağı’nda Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide Karayılan, Türkiye’yi, Öcalan’ın “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı ve “Türk devleti ilk önce özür dilemeli... Gerçek ve Barışma Komisyonu gerekebilir” dedi. Hiç değilse “içeriği” saklamıyor. N. DOĞRU 17.08.2009 Vatan
  24. İdil Biret konserini basan Alperenler, İlber Hoca'nın bu feryadına o zaman ne karşılık vermişlerdi bilen var mı? Veya konu ile ilgili herhangi bir açıklamaları olmuş muydu? Hepsini geçtim, Topkapı Sarayı ve Müzesi için oluşturdukları bir çalışma ortamı, bir topluluk, bir etkinlik var mıdır? Hatta Alperen Ocakları'nın kuruluşundan itibaren böyle bir şey var mıdır? Bilenlerden, hatırlatmalarını rica ederim.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.