Zıplanacak içerik

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Sana bi mektup yazayım mı?Yo vazgeçtim.Şiir yazacam.Kendim değil tabi çalacam Öhü öhü; Akşam Erken İner Mahpusaneye Akşam erken iner mahpusaneye. Ejderha olsan kar etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kar etmez inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Akşam erken iner mahpusaneye. İner, yedi kol demiri, Yedi kapıya. Birden, ağlamaklı olur bahçe. Karşıda, duvar dibinde, .......... .......... Ahmed Arif Yaşamanın diğer bir ismi direnmek ise;direnmenin en güzel hırçınlığına kocaman selamlar!
  2. Farklı olamayanlar farklı olanları kendilerince yediremezler de ego meselesi tamamen
  3. offffffffffffffffffffffffffffffffffffffff;susuyorummmmmmmmmmmmmmmmmm.ama korktuğumdan deği
  4. Çiçek bakışlı canım benim nassı kıyak ama(yürekten geçen bi kıyak faydacı olanından değil)ben pembe sevmem ama neyse hatırını kırmamayım.Dur sana bir gül çaldım :)vazgeçtim ama sana söz verdim çalmayacam diye
  5. Ya Emre bunlar bana izin vermedi,memleket rüyada kaldı.Tüh valla ziyaretine de gelecektim.Bak şimdi onları protesto ediyorum kendi kendime oluyor ama Agustosa kadar izin yok.Bende Diyarbakırın tadını çıkaracam.Açılacam Maraşa,Malatyaya...Mektubu hangi kışlaya atayım Açık mektup olursa olur mu?Sana bi porsiyon lahmacunda göndereçeğim.Sonra babana faturayı Yayamazım iiiki varsın.Gloria gerçekten çok güzel yazmış.Diyarbakırdan da acemi avkata selam,sevgi...Ha Yayamazıma da kocaman bir parça mavi gülümdseyiş(kendisi uyuyo)
  6. Ergenekon tam olarak size ne ifade ediyor? Bir paşa cumhuriyetinde arda kalan hesaplaşmaları mı, bir iktidar kavgasını mı? Yoksa sadece birileri tarafından yazılıp çizilen bir senaryo? Darbe günlükleri yayınladığı andan itibaren tavana bakıp olayı seyretmekle yetinen parlemento da ki temsilcilerimiz şimdi de susmayı yeğliyor. En son M. Ufuk Uras tarafında meclise verilen önerge geri çekildi. M Ufuk Uras tarafından imzalaya açılan bu önerge de 22 milletvekilimizin imzası var. Şimdi sormak gerek. Bu bir hukuk ayıbıdır diyen iktidarımızın değerli vekilleri, davanın sadece iktidarın hesaplarına bağlayan sözüm ona sol olan bir ana muhalefetin vekilleri ve diğerleri… Siz hala nasıl meclisin halkın meclisi olduğunu iddia ediyorsunuz? Siz hala hangi hakla o parlemanto da oturuyorsunuz? Sizin demokrasi anlayışınız hukuki olan mı yoksa pragmatik olan mı? Galiba faydacı bir zihniyetin meyveleri hala olgunlaşma döneminde. Ergenekon size tam olarak neyi ifade ediyor? Bana büyük bir aldatmaca içerisinde yer alan bir halkı, daha hukuki olmayı beceremeyen bir yargıyı, mecliste kişisel hesapları peşinde olan vekilleri… Sayın Uras bu imzaların bağımsızlar tarafından verildiğini söyleyince aklıma nedense ‘’neden hala %10 barajı ile yaşadığımızın hikmetleri’’geldi.Satın Çiçek bunu boşuna mı ‘’ %25 ‘ e çekelim’’ dedi.Vardır bir hikmeti değil mi ama?
  7. Bak şu çılgına vallaha kendimizi ele verdik bi kere Yayamaz Kayımca'dan da hanım hanımcık olmazzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
  8. Çok teşekkür ederim Sevgili Emre.Şöyle yazılır çizilir savaş lüğatında;önce çocuklar,kadınlar ve yaşlılar...Belki de savaş bile farkına varmıştır onların ne kadar özel olduğuna. Anlamak için doğuda çocuk olanı,anlamak için savaşta çocuk olanı,anlamak için sokakta çocuk olanı ne doğuda ne savaşta nede sokakta çocuk olmaya hiç gerek yok.Çocukluk düşlerin en masum sırdaşlığıdır.Varsa o düşlerde bombalar,sıcacık bir yatak özlemi durup düşünmek yetmez mi? Değerli arkadaşımız Yayamaz Kayımca'nın yüreğine sağlık.O başladı,ben o olmayınca vekaleten bakıyorum Senin yüreğine de sağlık Emre.Bunu ikinci defa yazıyorum;ben hiçbirzaman Diyarbakır'a yabancı olan Emre'nin burada çocuklar için nasıl çırpındığını unutmayacağım.İyi ki varsın.
  9. Öncelikle çok teşekkür ederim.Baya zahmetli,uzun ve güzel bir yazı.İslam'da ki adalet anlayışını sorgulamam için galiba biraz daha zamana ihtiyacım var.Osmanlı Devleti dediğiniz gibi bir çok coğrafyada hüküm sürmüş koskocaman bir imparatorluk.Kimbilir belki de onu ayakta tutan ''İslamın adalet anlayışıdı'' hatta daha ileriye giderek bunun da temel unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim.Dönemin şartlarını göz önüne aldığımız da o dönemin erkleri,siyasi anlayışı,çatışmaları mutlaka bugünle,bu dönemin şartları açıklanamaz.Ama yine de aklıma şu geliyor;fetihler ne kadar adil olmayı denesede yine adil olmayana dönüşür.Fetihler savaşla olur!Savaşlarda ölüm getirir. vb örneklerle çoğaltabileceğimiz bu güzel olan davranışlar takdire şayandır.Değerli arkadaşım onca fetih,savaş hiç mi yıkımlara neden olmamıştır?Mesela Osmanlı Devleti'n de olan ''imparatorluğun esenliği için kardeş katili olmak'' fermanı ve buna benzer adil olmayan uygulamalar...Bunlar dine ne kadar uygun?Teşekkür ederim.
  10. Tamam tövbe ettim ben asi akıllı bir kızım işte bende öptümmmmmmmmmmmmmmm
  11. Yooo keser miyim azcık bayıldım karşısında offf yalan da söyleyemiyorum Rua bidane daha yapar ama
  12. Benden adam olmaz Üstteki ben oluyorumda ondan yani
  13. Güzel olan yüreğine benim için bir iyilik yapar mısın?Ona şunu fısılda;yürekler bazen acıyı kendine mesken edermiş.Her daim acırmış.Ama sakın sen bunu yapma!Sana ihtiyaçları var!Sana ihtiyaçımız var!!!!!!!
  14. oooooooooooooooooooooo kimler gelmiş ha canım başım gözüm üstüne geldin.Dur hemen sana bir çay demleyeyim al sana çoooooooooooooooooook güzel bir şiir(valla ben yazmadım ) Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi meselâ, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani, o derecede, öylesine ki, meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak, yani ağır bastığından. Nazım Hikmet'ten çaldım sadece sana
  15. Ben yazdıklarınızdan İslami hukuk ve İslami olan bir sosyal yaşamda baz alınması gereken tek bir dönemden,Asr-ı Saadeti'i,baz alınması gereken tek bir kişiden,Hz Muhammed'i ölçüt almamız gerektiğini anladım.Bana göre savunma amacıyla yapılan meşru müdafalar savaş kavramı içerisinde yer almaz.Ve eğer denildiği gibi ise bu dönemde adına savaş dediğimiz Bedir,Uhud ...birer savaş değil müdafadır.Bu şekilde düşünmem ne kadar doğru bilmiyorum ama! Cihad diyerek teblig denilen kavramı görmemezlikten geldim.Özür dilerim.Cihad hakkında bilidiğim Allah yolunda savaşmaktır.Tabi bu savaş silahla değil;belki de gerektiğinde silahı(ama dediğiniz gibi zorlama değilse din ben de silah zorunu görmemezlikten geliyorum,yani yok sayıyorum)kalemi,düşünceyi kullanmaktır.Tebligde zorlama yok dediniz,olmamlı zaten.Yalnız o zaman belki açıklamalarınızda yer alan ''Hz Muhammed ve onun döneminde olan bitenlerdir İslam'a uygun olan''şeklinde ki yargıyı anlamamak gibi olacak ama Osmanlı Devlet'inden,Gazneliler'e kadar olan imparatorluklar bu amaçlarla fetihleri meşrulaştırmaları o zaman İslam'a uygun olmayan mı olur?Dinin koruyuculuğunu üstlenen bir halifelik nasıl böylesi bir yanılgıyla savaşları meşrulaştırır? Soru üstüne soru oldu,inanın ki gerçekten anlamaya çalışıyorum,öğrenmek istiyorum.Sayın Yarasa ve Xenomorp'un bu sorulara verdiği cevapları da okudum.Ayrıca teşekkür ederim.Sayın Xenomorp'un direk bloğuna bağlandım cevap için.Teşekkür ederim.
  16. Sayın Politika Lale Mansur bir aydındır demedim;sanatçıdır dedim.Orhan Pamuk aydın mıdır,değil midir,Nobel ne için kendisine verilmiştir...?Tüm bu sorulara verilecek cevap aslında kişisel olan görüşlerde saklıdır.Yani bana göre A olan size göre B olandır.Orhan pamuk yazardır,yazdıkları ile ''postmodernin en kıymetli taşı,farklı bir anlatım yada aksi vs'' gibi değerlendirmelerle birer düşünce temeli kurulabilir.Ama kendi adıma sadece sarfedilen 1 veya 2 kelime,aydın demeyeceğim çünkü daha çözemedim bu kavramı ,kalkıp bu şudur gibi bir iddiamda olamaz. Ayrıca Kürt konusunda söylenecek tüm düşüncelerimi yazdım.Sayın Politika baştan beri sizinle bu konuda düşüncelerimizi anlatmaya,birbirimizi anlamaya çalışıyoruz.Burada bazı şeyler yazılır,çizilir.Ama kesinlikle birbiriyle aynı olan halkların birlik,beraberlik üzerinde yükselecek bir yarına birer çelme olmayacaktır bu nyazılanlar,tümüyle bizim olan bu ülkede insana yaraşır bir şekilde beraber yaşamaya devam edeceğiz,kimseye de bu beraberliği bozma fırsatını tanımayacağız. Ve değerli forum arkadaşlarım lütfen beni anlamadan,en azından bana hak vermeye çalışmadan benim düşüncelerim üzerinden yazıp çizmeyin.Tartışma birbirini dinlemeyi gerektirir.Birbirini tehdit etmeyi değil.Tartışma düşünce üretmeyi,paylaşımı gerektirir,suçlamayı değil.Bu konuda Sayın ...... muhatap almıyorum;yazdıklarını da okumuyorum.Onun için de cevap yazmıyorum.Bazı şeyler yazılmadan önce keşke bana kendini anlatsaydı da ona göre bende anlamaya çalışsaydım.
  17. İsabetli bir soru zaten ben bir Türkçe'ciyim azcık evet cevabımız ''aç olmayan karına''zordu ama neyse Münir Hocam bak ben sökmüşüm grameri,anlamı falan.Bir de sen nassı geldin buraya diye söylenirdiniz,ay neyse.... Yayamazım bu aralar yok.Onu kendime yakın buldum uzak olsa da değişmez hiçbirşey,buluşuyoruz aynı yürekte.Seni çooooooooook özledim Yayamazım..Ha unutmadan Aleyküm Selam!
  18. İSRAİL'İN YAPTIĞI KATLİAMLAR! Kral Davut Katliamı (22 Temmuz 1946): İsrail terör örgütü Irgun’un Kral Davud Oteli’ne düzenlediği saldırıda, aralarında İngilizler, Araplar ve Yahudilerin bulunduğu 96 kişi hayatını kaybetti. Deir Yasin Katliamı(9 Nisan 1948): Irgun terör örgütüne bağlı militanlar tarafından Deir Yasin Köyü’nde gerçekleştirilen katliamda 254 Filistinli sivil hayatını kaybetti. Lida Katliamı (9-18 Temmuz 1948) İzak Rabin’in açık emirleriyle gerçekleştirilen Lida Katliamı’nda, 10 gün içerinde 60.000 kişi evlerinden atılırken, bunu takip eden El Tira, Tantoura ve Hayfa katliamları ile yüzlerce Filistinli sivil katledildi. Safsaf Köyü Katliamı(29 Ekim 1948): İsrail ordusunun Safsaf Köyü’ne düzenlediği saldırı sırasında köylülerin üzerine rastgele açılan ateş 70 kişinin ölümüne neden oldu. Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948)İsrail işgal ordusuna bağlı üç ayrı bölük El-Halil’deki Davayima Köyü’ne girmiş ve „çatışma olmaksızın“ kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 80-100 arasında Filistinliyi öldürmüştür. Kibya Köyü Katliamı(12 Ekim 1953): Ariel Şaron liderliğindeki bir grup İsrail askeri tarafından, Batı Şeria’da bulunan Kibya Köyü’ne düzenlenen saldırıda 67 kişi hayatını kaybetti, 75 kişi de yaralandı. Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956):İsrail’in Mısır’ı işgali arifesinde, bölgedeki bir Filistin köyüne saldıran işgal askerleri, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 49 Filistinli sivili acımasızca katletti. Samu Katliamı (Kasım 1956): Batı Şeria’ya bağlı Samu köyüne saldıran işgalci askerler, köyü yerle bir ederken, imha operasyonunda 18 Filistinli hayatını kaybetti. Onlarcası yaralandı. Ürdün Katliamları (15 Şubat, 4 Haziran 1968): İsrail uçakları Ürdün nehri boyunca 15’ten fazla Filistin köyüne havadan napalm bombası yağdırdı. Saldırıda resmi rakamlarla 56 kişi feci şekilde can verdi. Haziran ayında İrbid şehrini bombalayan İsrail uçakları 30 Filistinlinin ölümüne neden oldu. Abu Za’abel Katliamı (12 Şubat 1970): İsrail uçakları Mısır sınırındaki Abu Za’abel’i havadan bombaladılar. Saldırıda hedef seçilen bir fabrikadaki 70 işçi öldü. Sha’a Katliamı (8 Nisan 1970): Mısır’ın başkenti Kahire’ye 80 kilometre mesafedeki Sha’a eyaletinde bir okulu bombalayan İsrail uçakları 46 çocuğu katletti. Suriye Katliamı (8 Eylül 1972): Suriye hava sahasını ihlal eden İsrail jetleri yedi köyü bombaladı. Saldırıda en az 200 kişi hayatını kaybetti. Libya Katliamı (19 Şubat 1973): Libya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı İsrail tarafından düşürüldü. İçindeki 107 yolcu ve mürettebat hayatını kaybetti. Beyrut Katliamı (20 Temmuz 1981): Lübnan’ın başkenti Beyrut’a hava saldırısı düzenleyen İsrail jetleri, 300 sivili öldürdü. Yüzlerce sivil aynı saldırıda yaralandı ya da sakat kaldı. Sabra ve Şatilla Katliamları (15-16 Eylül 1982): 1982'de Lübnan'ı işgal eden İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron'un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler tarafından gerçekleştirilen katliamda 991 kişi öldürüldü. sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi. Saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi. Kudüs Katliamı (8 Ekim 1990): Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi yapmak isteyen Yahudilerle Filistinliler arasında çıkan çatışmada, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 30 Filistinli hayatını kaybetti, 800 kişi de yaralandı. Hz. İbrahim Camii Katliamı (25 Şubat 1994) : Batı Şeria’nın El Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim Camii’ne sabah namazı esnasında bir Yahudi tarafından gerçekleştirilen saldırıda, aralarında çocukların da bulunduğu 50’nin üzerinde kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 300 kişi de yaralandı. Kana Katliamı (18 Nisan 1996): İsrail’in Lübnan’da bulunan Kana mülteci kampına düzenlediği saldırı sonucunda çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 109 Filistinli hayatını kaybetti. Cenin Katliamı (3-15 Nisan 2002): Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na zırhlı birliklerle saldıran İsrail ordusu yaklaşık 1.300 sivili katletti. Nuseyrat Katliamı ( Mart 2004): Gazze’deki Nuseyrat ve Bureyc mülteci kamplarına giren İsrail askerleri araslarında dört çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürdü...ve sonrası adı konulamayanlar!
  19. Ben birazcık acıların çocuğuna(hani o yıllar yılı dert yolunda ne ilk ne de sonucu olan çocuk var ya)özendim de öyle artık herkese acı*********** bakıyorum.Yoksa acınır mı ince mizaha!Tavsiyen için teşekkür ederim arkadaşım.Yemekten sonra,aç olmayan karına.Tavsiyen dikkate alınacaktır.Sağol.
  20. Pardon valla biraz öyle oldu;farkına vardım sonra ama...!
  21. Neeeeeeeeeeeee finacanıyla mı yuttun!!!!Alla alla nasıl becerebildin bunu!Neyse sen hayali olan kahveli fincani yutmaya devam acıdım valla
  22. Sanatın sanat için mi yoksa sanatın toplum için olduğuna daha karar veremeyen sanat abidelerimizden,''aman boşver yemeği kız gel bakalım ne olacak,aaaah bak şuna hayır dedi''şeklinde şaşkınlıkla dile gelen izdivaç medyası hayranlığına bulanmış insanlarımızdan sonra kimi zaman yüceleştiren çoğu zaman yüceleştirirken unutturan değerleri ve değersizlikleri göz önüne alınca belki de haklılaşır ''banu alkan'ı birimizin hoşuna gidecek birşey söylerse...''düşüncesi.Yalnız Lale Mansur kendimi bildim bileli tarafa rağmen tarafsız olan sanatçılardan biri.Kendisi benim olmayan bir düşüncede;ama söyledikleri benim söyleyeceklerimden!yoksa...!!!
  23. Son dakika haberlerini kendine kader edinmiş bir ülkenin kadersizleri ve Lale Mansur.Lale Mansur gibi alanlarda ben varım diyenler ile varlığı tartışılır sanatın fedaileri.Sanat ne için değil;sanat kim için diyenler ve her daim patlayacak bir bomba misali yürekleri ağza getiren arz-ı darbeler. Lale Mansur'un Star gazetesinde yayımlanan söyleyişinde sadece başörtüsü değil;oynan oyunlara artık yeter diyen bir haykırışıda bulucaksınız.Yeter diyor Lale Mansur ve sanat diyor Lale Mansur.Sanat empati kurmaktı,yaşamasa bile anlamaktı ve ekliyor Lale Mansur; ''Ya şöyle olursa diye özgürlük kısıtlanamaz. Ben Müslüman değilim, başını örtenler gibi de düşünmüyorum ama bu onların hakkı. Çektiklerini de biliyorum. Başörtülü arkadaşlarım var, hiçbirinin gizli ajandası falan da yok. Onlar adına konuşmak istemem ama özgürlüklerini sonuna kadar destekliyorum.'' Söz arası tebessümler.Sorunlar,sorunlar,sorunlar...adı konulamamış,yasaklanmış,sorun olmayan sorunlaştırılan sorunlar.Buna rağmen aynı topraklarda paylaşılan bir umut ve ekliyor Lale Mansur; ''Buraya aidim çünkü. .... insanların kendilerini korkmadan ortaya koyabildiği, demokratik ve gerçek anlamda laik bir ülke olmasını istiyorum.'' Ve sanatın empatisini sırtına almış Lale Mansur Türkiye'de tüm olanları şöyle özetliyor; ''İktidar kavgası oluyor.''
  24. ******** Yazdığımız her ileti bizi birer bölücü statüsüne koyar.Sonra ''canımı sıkma''diye sesler gelir belirli belirsiz.Anlatırsın duymazlar,anlatmazsın anlamazlar.Ben geçtim burada tartışmayı,artık kim neyse ben de ona göre yazacağım.Saygılar değerli Diyarbakırlı!
  25. Çok merak ediyorum birilerinin canı sıkılırsa ne yapar?İlgiç bir tehdit.Bir de oldukça bayağı bir uslüp.Yani o kadar korktum ki anlatamam.Çok yazık!Anlamayın,kulak tıkayın***

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.