Zıplanacak içerik

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Bu kadar uzun açıklamalardan,savunmalardan sonra verilen en kısa ve en güzel cevap.Kutlarım.Yalın ve öz bir Allah inancı...
  2. ergenekon mu?ben deryası içerisinde boğulanlar dışında kimseyi görmüyorum...adalet mi?kimin için olan adalet...
  3. Soner abi mi?O bana çok kızdı demek ki kızınca da seviyor Sevgili Emre bak hesaplarım altüst oldu,gitti memleket hayalleri.Vermediler işte onları her daim şiddetle kınıyacağım Sevgili Emre sıkı dur sana süper bi haberim var;şimdi sana özelden atacam umarım en kısa zamanda uğrarsın foruma...Diyarbakır'ın tadını çıkartacağım da burası çok sıcak neyse yürekli Karadeniz çoçuğu,emin ol ki o kadar güzel dostlarım var ki, o kadar güzel bir ailem var ki o kadar güzel Emre'ler var ki asi kızın hayatında en umulmadık zamanlarda bile gülücükler saçıyor size...Sevgiyle kal.(ssssssss,kardeş bunu hırçın karadenizliye uzatır mısın?içinde kek de var,ama hazır paket )
  4. Bak bunu yeni gördüm;günaydınnnnnnnnn demişsin günün en erken saatinde;bende gecenin en karanlık olan bu saatinde,karanlığın ardında doğacak güneşin verdiği umutla uyuyorsan düşlerin en güzelini,uyanıksan yıldızların en parlağından sevgi diliyorum,sağlık diliyorum sana (of bak yine hastalandın,yorma kendini ya)
  5. Canım çok geçmiş olsun tekrar;sen ver bana sana şui ğne yapanların isimlerini dövcem onları ama bak iş arası baktım foruma,oradaydın,amanın dedim Allah'a şükür biraz daha iyi bizim Yayamaz'ımız...bunlar da geçer güzel arkadaşım.Bizler çok iyiyiz,sen iyi ol çok daha iyi olacağız hadi bakalım bekliyorum hayırlı haberleriiiiiiiii
  6. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    "la démocratie n'est pas la loi des majorités, c'est le respect des minorités" yani "demokrasi çogunlugun kanunu degil, azinligin saygisidir" Albert camus ve insani değerlerle anlatmaya çalıştığımız demokrasi de din... “Din niçin mevcuttur? İnsanların birbirlerine mümkün olduğu ölçüde daha az zarar vermesi için, iyilik ve doğruyu yapmaları için, sevgi ve şevkat için, doğruluk için vardır.” Hintli Budist Asoka Değerli arkadaşım öncelikle ben teşekkür ederim;bu kadar güzel bir demokrasi anlayışınız olduğu için.Neden mi bunu yazdım;tüm yazdığınız iletiler de anladığım şu;siz sizin için değil yada demokrasiye olan inancınızdan dolayı demokrasi diyen biri değil;bu ülke için demokrasiyi isteyenlerdenseniz.Yani bu ülke ve kendi insanınız için demokrasi.Teşekkür ederim İNSAN dediğiniz için.Ayrıca düşünceler farklı olduğu için özeldir;inancı doğrultusunda yazan birini İran'a gönderemeyeceğiniz gibi,inanmayan birini de Moskova'ya gönderemezsiniz.Asıl gericilik ve yobazlık,samimi olmayan duygular,söylenen yalanlar,ötekileştirme ile meşrulaştırılan kıyımlardır.Yok saymaktır gericilik,inanmak değil! Ve gelelim demokrasi ve dine.Din sizin için bir amaç.Demokrasi bir araç.Demokrasi bir araçtır bana göre de.İnsan ve insanı kendi sesiyle var eden.Başkalaşan,coğrafyalarda farklı tarihlere bunalan demokrasi bu başkalaşım içinde dahi daima insan ve insanın kendine ait olan haklarını ifade etmiştir.İşte benim için araç olan demokrasinin yanında araç olan bir de Din vardır.Din de bir araçtır benim için,kul ve yaratan arasında köprüyü sağlayan, nihai hedefi yine insan olan. Demokrasi içinde gelen din yaklaşımına şaşırmamın nedeni bunu yadırgamak değil;ben kimlikleştirme kavramı içerisinde yerleştirdiğim siyasi bir tarihi beklerken açıklamalarınız da dini görünce hem biraz şaırdım hem de oldukça tatışmalı bir konuda söyleyeceklerimi toparlama konusunda zorlandım.Din konusunda fazla bilgili değilim,demokrasi ile dini sizin cümlelerinizle belki de başka anlayışlarla bütünleştireceğim ama bu konuda da yazılacaklarım var elbette. İki özlü söz ekledim iletimimin başına;çünkü demokrasi benim için azınlıktır aynı zamanda.Azınlığı korur,çoğunluğun karşısında.Din de ister inanın ister inanmayın herzaman iyiyi öğütler.Hak ve hukuk vardır,bu yönüyle o da insan için vardır...Ama değerli arkadaşım ben yine de demokrasi ve dini aynı mecralarda görmüyorum;dolayısıyla neden demokrasi ve dini ya da neden din potasında eriyen bir demokrasi diye soruyorum? Evrensel,evrensel içinde nefes aldığı coğrafyayı taşıyan,yerelleşen bir demokrasi...Evrensel olan bir din,evrensel olmasını en basit örnekle mezheplerde gösteren,kişiyi ve onun dünyasını yansıtan,yerelleşen bir din...Din ve Demokrasi?Neden aynı neden farklı?
  7. Sevgili godzilla; Bekir Coşkun'dan yaptığınız alıntıya bakınca şöyle bir oturup düşündüm,mitingler ve darbe!Cumhuriyet mitinglerinde darbeyi kurtuluşun tek çaresi olarak görenler.Alanlarda halkı ve onun seçtiklerini halk nezdinde yok sayanlar.Sakın yanlış anlaşılmasın,alanlara çıkanlarla hiçbir sorunum yok.Hatta ''bindirilmiş kıtalar''diye endişeleri,korkuları yok sayılan bu ülkenin kaderini paylaşanlarının seslerini duyurma çabalarını böylesi bir yaklaşımla yok sayanlarla sorunum var.Ama bunun yanında darbe darbe diyenlerin geldikleri oyunları da görmemezlikten de gelmeyeceğim. ve ben de buna imzamı atarım.12 Eylül'e bakalım; * 650 bin kişi gözaltına alındı. **1 milyon 683 bin kişi fişlendi. **Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. **7 bin kişi için idam cezası istendi. **517 kişiye idam cezası verildi. **Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı). **İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi. **71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. **98 bin 404 kişi ''örgüt üyesi olmak'' suçundan yargılandı. **388 bin kişiye pasaport verilmedi. **30 bin kişi ''sakıncalı'' olduğu için işten atıldı. **14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. **30 bin kişi ''siyasi mülteci'' olarak yurtdışına gitti. **300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. **171 kişinin ''işkenceden öldüğü'' belgelendi. **937 film ''sakıncalı'' bulunduğu için yasaklandı. **23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. **3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. **400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. **Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. **31 gazeteci cezaevine girdi. **300 gazeteci saldırıya uğradı. **3 gazeteci silahla öldürüldü. **Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. **13 büyük gazete için 303 dava açıldı. **39 ton gazete ve dergi imha edildi. **Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. **144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. **14 kişi açlık grevinde öldü. **16 kişi ''kaçarken'' vuruldu. **95 kişi ''çatışmada'' öldü. **73 kişiye ''doğal ölüm raporu'' verildi. **43 kişinin ''intihar ettiği'' bildirildi. işte halka rağmen halk içinin sadece resmi olan sonuçları.
  8. Sevgili arkadaşım Yayamaz Kayımcam bugün az biraz hastaydı çooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooook geçmiş olsun canım(şimdi sana mesaj atardım,hasta halinle bir de benimle uğraşma güzel yürekli arkadaşım)
  9. Düşler Vadisi Koşar alnında çocuklar Yüzlerinde aşkın rengi Sevda fısıldarlar göğe Çocuk dilinde Düşler vadisinde Bir yalnız çocuk Uzanmış gökyüzüne Tutuyor yıldızları Acı değil sevda aksın Geceler gün olsun Umut başaklarımız Acı harmanları vursun Şimdi sığınılacak tüm limanlar küçük bir çocuğun anlaşılmayan yasaklı coğrafyasında saklı!!!!!!!!
  10. Sevgili Gülemeftun siz ve diğer arkadaşlarınızın bu konuda yazdıklarını şimdi okudum,tek bir satırını bile kaçırmadan.İnanın ki ne diyeceğimi bile bilmiyorum.Gerek siz gerekse değerli forum arkadaşlarımız Tengerin boşiig ve Taklamakan, kendinize ait olan düşüncelerinizi o mkadar net ve seviyeli bir tartışma alanı içerisinde belitrmişsiniz ki!Ben herkesin ne demek istediğini çok iyi anladım,hepinize kendi adıma çok teşekkür ederim.Bir sorum daha var;ama neyse biraz ara vereyim sorularıma...sizleri çok yordum...
  11. "Sevgili vatandaşlar. Dün gece yarısından itibaren, Bütün Türkiye'de Deniz, Hava, Kara Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket Silahlı Kuvvetlerimiz'in muşterek işbirliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın sükun içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ve vazifesi ne olursa olsun hiçkimsenin sokağa çıkmamasını rica ederiz. "(Alparslan Türkeş'in, ihtilal sabahı TRT Radyosu'ndan halka seslenişi.) 1960 İhtilal'inini meşrulaştıran gerekçeler her ne olursa olsun;hiçbir darbe ihtilal kisvesi altında bir kurtuluş olarak sunulamaz.1960 öncesiyle siyasi kimliği oturmamış bir ülkenin yaşadığı tüm çıkmazları,sonrası ile de askeri darbelerin gelenekselleştiği bir demokrasinin çamura bulandığı bir tarihtir. ''Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilalin meşru bir haktır.(İsmet İnönü)''bakın arkadaşım;size göre herhangi bir şekilde ordu ve siyaseti yanyana koyamayacak İsmet İnönü'nün meclis kürsüsünde sarfettiği bir başka söz!Evet meclis konuşmalarında İsmet İnönü sık sık DP'yı uyarmış,yaşananlardan duyduğu rahatsızlığı ve korkularını dile getirmiştir.Ama aynı meclis konuşmalarında darbeyi kutsallaştıran ve meşrulaştıran yine kendileridir.Ben Muhsin Batur'un kitabında !!darbeyi İsmet İnönü'nün sözlerine dayanarak yaptık!!şeklinde bir ibarenin olduğunu sanıyorum,kitabı okumadım ama bu ibareyle sık sık karşılaştım.Yoksa özür dilerim. Ayrıca ben bu bir İsmet İnönü darbesidir gibi bir şey iddia etmedim;ama bu darbede İsmet İnönü'n olmadığını da kesinlikle söylemem.Neden mi;gelin biraz tarihe dönelim... 1946 yerli yerine oturamayan bir Cumhuriyet'e rağmen çok partili bir dönemin tarihimize korkak adımlarla merhaba dediği bir tarihtir.Dönemin en güçlü partisi CHP;%80 lik bir oy oranı ile mecliste ki yerini almıştır.1950 yılında yapılan seçimlerde ise CHP aleyhine tüm dengeler altüst olur;DP iktidardır;hemde ezici bir çoğunlukla...CHP-DP arasında ki restleşmeler,iki partinin de birbiri hakkındaki ser söylemleri...Siyasetin olmadığı yerde kaos vardır,işte siyasetin bu denli kişisel ve demokratik olmayan ayak sesleri bu kaosu getirmiştir.Bakın 1960 öncesi yaşanalara; 1957 seçimleri ve "Kütük Marifetleri" Gizli komiteler ve Dokuz subay olayı 28-29 Nisan olayları Uşak, Topkapı, Kayseri olayları sadece bunlar mı?Üniversitelerde yaşananlar,ekonomide ki çıkmazlar...meclis kürsülerinde verilen ihtilal beyannameleri,zıtlaşmaların verdiği kayıplar...Değerli arkadaşım Karabekir belki de bu darbe ortamı sorularına verilecek cevap da burada saklıdır.Bu kimileri için artık halkın olaylarda soyutlanması,askerin işin içine girmesinin en geçerli sebebleridir.Düşünsenize Nokta dergisinde yayımlanan Darbe günlüklerini.Okuduysanız orada yazılanları bir de şunu okuyun;inanın ki darbelerin ne kadar da basit hesaplara dayandığını görüceksiniz. İsmet Bozdağ, "Bir Darbenin Anatomisi" adlı kitabına Celal Bayar'ın anlatımıyla şu satırları yazmıştır (eski kelimelerin anlamları sonradan yazılmıştır) "27 Mayıs'ı anlamak için, bunu hazırlayan, kotaran (bir işi başarmak) ve sonunda parlementer yönetime devretmek zorunda kalan ihtilalcilerimizi tanımak lazımdır. Siz "Gölgedeki Adam" kitabını okudunuz mu?.. Ben okudum. Kitabın yazarı Dündar Seyhan, Uçaksavar Okulu'nda tuttuğu bir pazar nöbetinde, arkadaşıyla sucuklu yumurta yerken Türkiye'yi nasıl kurtarmaya karar verdiğini anlatıyor! Karar tarihi, 1954 yılının sonbahar günü, Şimdi size bu kitabın 42. sayfasındaki ilk paragrafı okuyorum: "1954 yılının sonbaharında bizi ihtilal yapmak üzere karara götüren saik (niyet), yalnız o günkü iktidarın bidayetten (başlangıçtan) beri devam edegelen sakim (bozuk) tutumu değildir. Mevcut idarenin, Türkiye'nin tasavvur (tasvir, hayal etmek) ve tahmin ettiğimiz istikbalini tahakkuk ettirmekten (gerçekleştirmekten) çok uzak davranışlarının da, elbetteki böyle bir kararın alınmasında payı vardır." İhtilalcimizin anlattığına göre, Demokratik Parti iktiradı, ta başında, yanlış bir yol tutturmuş! Ama ihtilal kararını aldıran sebep yalnız bu değil! Asıl sebep, Dündar Seyhan'ın, Türkiye'nin geleceği için tasarladığı ve özlediği işeri, Demokratik Parti iktidarının yapamayacağına inanması! Bu iki faktör birleşince, çare ihtilalle aranacak." Ve gelelim 1960 Darbesine.Alparslan Türkeş'in sözleriyle tüm ülke ve dünyaya duyurulur bu ihtilal(!)Bu darbenin sebeleri çok açıkdır;Laiklik tehlikededir,DP aldığı kararlar siyasi ve tehlikelidir ve yukarda sıraladığım darbe öncesi yaşananlar...bunlar meşrulaştırılan bir darbenin herkesçe kabul edilidiği,bazı sosyal demokratlar için bir demokrasi rönensasının başladığı bir kara sayfanın en basit anlatımıdır(maç yorumlarıyla karıştırmayın) Ne kadar büyük çelişki bu sözlerin verdiği doğruluk.Sonuna kadar doğru,sonuna kadar isabetli...bir o kadar da büyük bir çelişki!Evet arkadaşım dediğin gibi bu askeri, kanlı darbe aynı zamanda ülkemizin sahip olduğu en temel,en özgürlükçü anayasasını armağan etmiştir bu ülkeye.İnsan haklarına dayalı,siyasi ve toplumsal örgütlenmenin yasalarla sağlamlaştığı,insan ve insana ait olan özgürlük,basın yayın,kendini ifade etme...vs gibi değerlerin en iyi şekile korunduğu 1960 Anayasası işte böylesi çalkantılı bir dönemin meyvesidir. Peki 1960 Anayasası bu darbeyi bir ihtilal yapmaya yeter mi?Kesinlikle hayır.Bu darbe kanlıdır,idam sehpalarını kurdurmuştur,işkenceleri ve gözaltılarını getirmiştir.Darbeyi meşrulaştıran gerekçeler bu sefer daha büyük bedeller ödeterek yine tarih sayfalarında yer almıştır.1980 ene davetiye çıkarmıştır...muhtıralara,ordunun siyasete müdahalesini gelenekselleştirmiştir. Gerekisiz dipnot olarak sunduğum;gereksiz olarak belirtsemde emin olun ki sonuna kadar gerekli bulduğum şu 1960 Darbesini diğer darbelerden ayıran kimin elinle yapıldığına gelecek olursak;1960 Darbesi generaller tarafından değil;ordu içinde yer alan belki de sıradan bir askerin kaygılarını dile getiren bir darbe sürecini anlamlı kılar.Çok ilginç gerçekten bu nokta.Denildiği gibi Osmanlı Devleti geleneğinden kaynaklanan bir müdahalemidir bu müdahalenin baş aktörleri.İttihad ve Teraki,öncesinde yeniçeriler...Ve sonrasında 1960 Darbesi;padişahlara ve onların egemenlik alanına olan müdahaleler bu sefer DP-Ordu arasında ki anlaşılmaz bir ilişkiye,generallere karşı yapılmıştır. “... Bir Türk subayı olarak,bütün çarelerin tükendiği bir devrede bu müdahaleyi en az zararlı,en az ızdıraplı bir usulle gerçekleştirmeğe gayret edenlerden biri bulunmak,en büyük iftiharımdır.” Ve yine eserinde devamla:”...İhtilal fikri bu memlekette CHP iktidarı devrinde başlamış ve bu fikir partilerin,memleketin kaderini daima uçurumlara doğru sürüklemeye devam ettikleri 27 mayıs 1960 yılına kadar gelmiştir.”[14](Alparslan Türkeş 1977 yılında:”27 Mayıs,13 Kasım,21 Mayıs ve Gerçekler”) bunu bir daha okuyun.CHP ve İsmet İnönü'nüyü neden darbelerle bu kadar ilişkilendirildiğimi anlayacaksınız.olmadı mı Karabekir'e dönelim;
  12. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    “Kelimenin tam anlamıyla gerçek bir demokrasi hiç bir zaman varolmadı ve varolmayacaktır.” Jean Jacques Rousseau Demokrasi ve Din!Din benim için evrenseldir.Kendine ait kuralları,değerleri ile tüm zamanlara ve tüm coğrafyalara hitap eder.İnanan bunu böyle kabul eder en azından.Bütün dinler iyiliği öğütler,yalanı ve kötülüğü reddeder.Din hak ve hukuk kavramları üzerinden inşa edilen bir kul profili ile kendisini tanımlar. Demokrasi ise halkın kendi kendini yönetmesidir.Demokrasi ile Din'i kıyaslamak bana pek doğru gelmiyor.Madem konumuz dahilinde ''kimliğime uygun olan demokrai'' ve ''İslam Dini ile bütünleşen demokrasi'' kavramları da yer alıyorsa o zaman gelin beraber kendimize ait düşüncelerle bunu ne kadar becerebileceğimizi açıklığa kavuşturalım.Birey toplumu,toplum ise devleti oluşturur.Devlet bazında halledilmeyen demokrasiyi o zaman gelin birey bazında değerlendirelim. Başka bir forumda Din konusu tartışılırken bir arkadaşımız dini,sosyalizm ile açıklamaya çalışmıştı.Bu bana çok ilginç gelmişti.Bana verdiği cevapta ''Hz Ömer dönemin de ki adalet anlayışını,sosyalizmin ana kaynağını araştırın''demişti.Kimlik deiğiniz zaman ben tarihi,siyasi,toplumsal bir devletin kendi kimliği içerisinde yer alan bir demokrasi olarak düşünmüştüm.Galiba sizin demek istediğiniz İslami kurallarla barışık bir demokrasi.Değerli arkadaşım,demokrasi sizin de belirttiğiniz gibi bizim ülkemizde hak,hukuk,özgürlük gibi kavramlarla açıklanır.Demokratik bir ülke istiyoruz diyen bireyler daha çok insani haklardan yola çıkarak demokrasiyi kullanır.Dinde de bunlar vardır.Hak,hukuk vb...İslam dini ise kastımız;İslam dini insanı ''insan yaratılanların en özelidir''diyerek zaten burada ki tavrını belirlemiştir(bu arada ben Hz Muhammed dönemi dışında ki İslam adına yapılan tüm hak ve hukusuzlukları yok sayıyorum)Aslında şu an aklımda geçen o kadar çok şey var ki.Nereden,nasıl başlayacağımı dahi bilmiyorum.Ama din ve demokrasi kavramları benim için farklı mecralarda gelişen kavramlardır.Demokrasi siyasal bir düzendir.Din ise siyasi düzeni bile içine alan,ona da müdahale edendir.Din ile yönetilen devletleri alıp da değerlendirme yapma gibi bir yanılgıya düşmemek ile beraber Din kendi içinde demokrasiye ne kadar izin verebilir;bu da tartışılır.Belki de dinin temel kuralları dışında demokratik olan düzenler devlet yönetiminde kendine yer edinebilir. Demokrasi bugün ki şartlarda bence olması gerekendir demişsiniz;bakın bence de olması gerekendir.Demokrasi kendi kendine şişirilmiştir dfiye de eklemişsiniz;zaten demokrasi kötüler içinde en iyi olandır.Demokrasi din ile bütünleşmeli,ya da demokrasiye hiç gerek yok,zaten dinimizde değerlerimizde bu var şeklinde yazılan cümlelere de şunu ekleyebilirim;zaten biz demokrasiyi alırken onu kendimize dönüştürmüşüz.Eksik,anlaşılmayan bir kavram oluvermiş,tıpkı tarihimiz gibi!Özür dilerim çok savruk düşünceler,aslında buna cevap veremeyecek kadar yoğun bir iş gününden kalma bir savrukluk.Din hakkında söyleyecek çok şeyim yok;hem o kadar yetkin değilim hem de dini bilmeden birşeyler yazmak bana düşmez.Yine de demokrasi bana göre,biraz daha demokrasi bana göre ülkemin siyasi çıkmazlarında kurtulmasının yolu.
  13. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayın Karabekir bu yazdıklarınız bence verilebilecek en güzel cevaptır.Nasıl bir anlayış hala anlamış değilim;neden şikayet edilidiği değil,kimlerin şikayet edilidiği ile varsayımlar,düşünceler üretiliyor.Ve dediğinizi gibi kendi hukuk anlayışımız da yer alan,kendi hukukumuzda çözüm getirelememiş sorunları dışarı taşımak,şikayet etmek gibi basit kelimelerle AİHM'ye olan başvuruları böylesine vatan sevgisine odaklamak...Şikayet etme hakkın yok,sus ve kabullen,böyle bir anlayışın ürünü mü tüm bu yazılanlar acaba?
  14. Benim birşey anladığım yoktu.Anlamaya çalışıyorum sadece!Bakın bunları okurken sizi,başkalarını okurken onları anlamaya çalışyorum.Anlatacaklarınız varsa anlamaya,okumaya devam edeceğim.Saygılar!
  15. ŞAFAK TÜRKÜSÜ Beni burada arama Arama anne Kapıda Adımı Adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne ağlama Kaç zamandır yüzün traşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterseken delice Ah verebilseydim keşke Yüreği avcunda koşan herbir anneye Tepeden tırnağa oğula Ve kıza kesmiş Bir ülkeye armağan Düşlerimle sınırsız Diretmişliğimle genç Şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma Usulca acı verdi yanağımda tomurcuk Pir sultan'ı düşün anne, şeyh bedretinn'i Börklüce'yi, torlak kemal'i Insanları düşün anne Düşün ki yüreğin sallansın Düşün ki o an güzel günlere inanan Mutlu bir yusufcuk havalansın Yani benim güzel annem Ala şafağında ülkemin yıldız uçurmak varken Oturup yıldızlar icinde kendi buruk kanımı içtim Ne garip duygu şu ölmek Öptüğüm kızlar geliyor aklıma Bir açıklaması vardır elbet giderken dar ağacına Geride masa üstünde boynu bükük Kaldı kağıt kalem Bağışlar beni güzel annem Oğul tadında bir mektup yazamadım diye Kızma bana Elleri değsin istemedim Gözleri değsin istemedim Ağlayıp kokluyacaktın Belki bir ömür taşıyacaktın koynunda Yaşamak ağrısı asıldı boynumda Oysa türkü tadında yaşamak isterdim Ölmek ne garip şey anne Bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı Sedef kakmalı bir kutu içinde Vermek isterdim çocukların ellerine Sonra, sonra benim güzel annem Damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza Gecenin kıyısında durmuşum Kefenin cebi yok Koynuma yıldız doldurmuşum Koşun çocuklar koşun Sabah üstüme üstüme geliyor Kısacası güzel annem Bir çiçeği düşünürken ürpermek yok Gülmek umud etmek özlemek Ya da mektup beklemek Gözleri yatırıp ıraklara Ölmek ne garip anne Artik duvarlari kanatırcasına tırnağımla Şaşkin umutlu şiirler yazamıyacağım Mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamıyacağım Baba olamıyacağım örneğin Toprak olmak ne garip şey anne Uçurumlar ki sende büyür Dagdır ki sende göçer Ben bayram derim çiçek derim Çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim Gül yanaklı çocuğa benzer Yinede oğlunu yitirmek ne garip şey anne Her kavgada ölen benim Bayrak tutan çarpışan Her kadın toprağı tırnaklı*********** Doğurur beni Özlem benim kavga benim aşk benim Bekle beni anne Bir sabah çıkagelirim Bir sabah anne bir sabah Acını süpürmek için açtığında kapıyı Adı başka sesi başka Nice yaşıtım Koynunda çiçekler Çicekler içinde yeni bir ülke getirirler Şu an rüyalara dalmış olan canım anneme...Düşümde ona sarılacağım sıkıca bu gece...
  16. Savaşın çocukları Olenka Frenkiel BBC muhabiri / Freetown Ivan, rahatsız edici bir soğukkanlılıkla ilk kez birini nasıl öldürdüğünü anlatıyor. “Beş adam yakaladık. Komutan silahı çıkarıp bana verdi, ‘Ivan vur şunları’ dedi. ‘Ben de vurdum.’ Ivan'la Sierra Leone’nin başkenti Freetown’da, Lumley Beach’te bir barda oturuyoruz. Gülümseyerek anlatmaya devam ediyor: “O zaman 12 yaşındaydım”... Şimdi 20’li yaşlarının başında. Uzun boylu ve yakışıklı. Amerika’da hukuk öğrenimi için üç yıl geçirdikten sonra Amerikalılar gibi konuşmaya başladığını söylüyor. Başarılı olmaya kararlı olduğunu anlatıyor ve çocuk askerken yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor. Ona inanmamak için hiçbir nedenim yok. Söylediği hiçbirşey yanlış görünmüyor. Anlattıkları, Sierra Leone’de yaşanan iç savaşın vahşetiyle örtüşüyor. Onu dinlerken cümlelerini biraz, hayırsever, paralı Batılıların kulağına hoş gelecek şekilde süslediğini düşünüyorsunuz. “Bir kitap yazıyorum da” diyor Ivan. “İşmail gibi... Ama daha iyisi..." İşmael Beah’nın adı herkesin dilinde. Sierra Leone’deki iç savaşta çocuk asker olarak yaşam öyküsününü anlattığı kitap, çok satanlar listesine girmişti. “Kıdemli bir askeri istihbarat görevlisiydim” dedi. “Bir casus. Hoş olmayan şeyler yaptım. Gençtim, çocuktum. Bunun casusluk görevi olduğunu kavrayacak durumda değildim. Heyecan vericiydi o kadar. Ama iyi birşeydi. Bir asker olarak yetişkinlerin, komutanların saygısını kazandım. Hepsi beni biliyordu." Onu anlıyorum. Her eski savaşçı gibi, cesaretinin başarılarının takdir edilmesini istiyor. Çocuk olduğu için mi buna hakkı yok. Şimdi o günler geride kaldı ve onun bir umutsuzluk hali içinde olduğunu görüyorum. Artık hiçbir şey ona bu kadar iyi gelmeyecek. ‘ O zamanlar önemliydim” diyor. Peki ya şimdi? Eski çocuk askerler için çok fazla seçenek yok şimdi. Çok azı eğitim için para yardımı veya burs alabilmeyi başardı. Çoğu, sokaklarda boş boş, eğitimsiz olarak – savaş sanatı dışında – dolaşıyor. Kono, Kaballa, Freetown. Hepsi nerelerde savaştıklarını bir çırpıda sayacaklardır. Hepsi korkunç şeyler yaptıklarını ya da tanık olduklarını söyleyecektir. Birinin dişlerini sökme, kolunu, bacağını kesme, öldürme, tecavüz ve işkence... Ve hepsi, emirlerin böyle olduğunu söyleyecekler... Başka seçenekleri olmadığını... Birçoğu, bugün Lahey’de yargılanan eski Liberya Cumhurbaşkanı Charles Taylor’la karşılaştığını da söyleyecektir. “Hepsinin “Patron” dedikleri Charles Taylor... Hepsi İşmail gibi kitap yazıyor. Neden yazmasınlar ki? Dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde yaşayan bu insanlar, çocukken; daha ne yaptıklarının tam farkında bile değilken yaptıklarını paraya çevirmek istedikleri için neden suçlansınlar ki? Bu genç insanların sivil hayata geçişlerine yardımcı olmaya çalışan İtalyan rahip Barton, “Bu teşvik edilmemeli” diyor: “Sorun çocukların en iyi savaşçılar olmasında. Onları asker yapmak çok kolay. Cesur ve istekliler. Ramboculuk oynamayı seviyorlar. Kaybedecek hiçbirşeyleri yok. Öleceklerinin farkında değiller. Şimdi onların normal insanlar olarak büyümelerini, yaşadıklarını unutmalarını sağlamalıyız. Onları yazara ne bileyim başka şeylere dönüştürmek doğru değil.” Ve rahip, Ivan’ın zeki bakışlarının gizleyemediği şeyi söylüyor: “Onlara inanamazsınız. Gözlerinizde okudukları, onların size söylemesini istediğiniz şeyleri anlatırlar. Gerçeği öğrenmeniz asla mümkün olmaz.” Aslında, gerçek, onlardan gizlenen şeydi. Hollywood karakterleri Rambo, Rocky ve Superman gibi adları olan liderleri vardı. Saçları örülüydü. Onlara asi oldukları söylenmişti. Onları yedirdiler, giydirdiler.. Silah ve uyuşturucu verdiler. Şiddet, ergenlik çağı kültürü ve tüm Afrika kıtasında duyulan devrim sloganlarıyla örülü kargaşa ortamında tecavüze, kol bacak kesmeye, kadın çocuk öldürmeye gönderildiler. Başkaları Sierra Leone’nin elmaslarını yağmalayabilsin diye... Birkaç gün sonra tekrar Ivan’ı aradım. Onunla biraz daha konuşmak istiyordum. Onu bulamadım ama kardeşini buldum. Dolandırıcılıktan hapse girmiş. Ve kardeşinin dediğine göre, Amerika’da hiç hukuk öğrenimi görmemiş. Amerika’dan döndükten sonra, şimdi barışın sağlandığı Sierra Leone’ye uyum sağlayamamış. Sevgili Jön ben teşekkür ederim;ilginiz ve barış dediğiniz için...
  17. Eeee Uğur Kaymaz'a sıkılan onbir kurşun da küçük çocuğun terörist olması değil miydi?Sağol Yayamaz'ım...emeğine sağlık...
  18. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Oldukça basit değerli arkadaşım; bizler hala korkağız;kendimizle yüzleşemiyoruz, bizler hala kendi hakkımızdan fetvalar vereken,başkalaştıranız, bizler hala tüm hukukları kendimiz için sayanlardayız, bizler hala bize dokunmayan yılanı bin yaşatanlardanız, bizler hala o yılanın zehrinden kıvranırken bile susanlardanız, bizler hala insanımızı yok sayıp,din ve ideoloji uğruna tüm insani değerleri yok sayanlardanız...
  19. DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler Sevgili Jön;bu güzel ileti için çok teşekkür ederim.Yüreğinden geçenleri okuyabiliyorum.Güzel bir ülke istiyorsun;insanın insan için olduğu,barış dolu bir ülke...Nazımdan bu şiir sana ve tüm savaş çocuklarına gelsin...Ağıdımız yine de umut olsun...Yüreğine sağlık!
  20. TÖRE Kara yazmalı kadınların, Mühür vurulmuş dudaklarında türküydü töre. Herkesin bildiği, Kimsenin söylemediği. Oy gülüm havar, Sana biçilen töre, Ölüm gelir göz göre göre... Güneşin kavurduğu ak alınlarda, Kara, kapkara çizgiydi töre, Kimsenin görmediği. Görüp te söylemediği. Oy gülüm havar, Sana biçilen töre, Ölüm gelir göz göre göre... Bir anlık mutluluğa , hoyratlığa, Ölümüne zılgıtlarla biçilen ömürdü töre. Kimsenin yaşamadığı. Oy gülüm havar, Sana biçilen töre, Ölüm gelir göz göre göre... Sadece kadın ölümlerini kutsallaştıran töreyi reddediyorum!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
  21. Cesur Yürekli Barışım // Düşüncenin Güncesi İçimin karanlık tünellerine doğru çıktığım bu yolculukta, sık sık kafamı tosladığım benlik duvarlarıma bakıyorum. Bu duvarların oluşumu ve aşılamayacakmış hissi veren yükselişinin, oldukça uzun bir zamana yayıldığını anlıyorum. İnsan yaşarken fark edemiyor ne yazık ki, hayatı kolaylaştırmak adına kendine koyduğu sınırları. Bilse ki o sınırlar gün gelip aşılayamayacak duvarlar olarak karşısına çıkacak. Bilse ki toplumla mücadelesinde, kendini en çok zorlayanın yine kendisi olacağını. Bunca duvarı örerek kendini, kendi hapishanesinin içine hapseder miydi? Şimdi içime tuttuğum aynaya baktığımda; mücadele alanımın öncelik sınırlarını çizmem gerektiğini fark ediyorum. Bu aşamada durup dinleniyorum. İç sesimi dinliyorum. Zor bir tünele girmiştim ve çok dikkatli olmam gerektiğini biliyorum. Bir ışık yalayıp geçiyor gözlerimi belli belirsiz. İnsanın kendini keşfe çıkmasının, kendini sorgulamasının zor olduğu kadar güzel yanını da farkediyorum o anda. Zor ve tehlikeli olanı seçtiğimin bilincindeyim elbette. Ama bunu başarırsam, dışla yapacağım mücadelemin yüzde seksenini de kazanmış olarak yoluma devam edeceğim. Güzel ve anlamlı olan tarafı bu. Öncelikle kendimle, olumlu-olumsuz yönlerimi de kabullenerek bir ateşkes imzalamalıyım. Bu; yıllardır korkularımın etkisiyle, devekuşu misali başımı kuma gömerek yaptığım barışa hiç mi hiç benzemiyor. Tartışmasız cesur yürekli bir barış olmalı bunun adı. Başkalarını suçlamadan ya da bir takım savunma mekanizmalarına başvurmadan, yalın ve net. Korkak devekuşunun yıllar yılı yaptığı hataların üzerine kendisiyle birlikte ölü toprağı serpiyorum hiç mi hiç düşünmeden. Çırıl çıplak soyunduğum benliğimle baş başayım şuan. Ona; seni olduğun gibi seviyorum hem de riyasız, karşılıksız diyorum. Yapacağın tüm deliliklerde, atacağın tüm sıra dışı adımlarda seninle birlikte var olacağım güvencesiyle sonsuz desteğimi veriyorum. Bunu yapabilecek potansiyelimi analiz ediyorum bir süre. Yapabilirdim. İyi bir eğitim almıştım. Bir çok şeyi bizzat yaşayarak olmasa da; kitaplardan okuyup kendi mantığımın süzgecinden geçirerek güçlendirmiştim kişiliğimi. Yaşadığım birçok olumsuzluktan pes etmeyip tersine alabileceğim dersleri kazanç haneme yazmıştım bile çoktan. Bir o kadar da deneyimlerimden çok, deneyimsizliklerimden edindiğim tecrübelerim var. Bunlar benim irademin güçlenmesinde, bilinçaltı egomun zayıflamasında önemli rolü üstlenecek araçlar oluyor. Ve bana her birini aktifleyecek eylem planları hazırlamak kalıyor sadece. Bunun farkında olmak bilinci aynı zamanda; aynadaki varlığıma iki yüzlülük yapmadan en duru halimle haklı mücadele yolunu açıyor bana. Şimdi biliyorum ki kendi hapishanemden çıkabilmek için girdiğim karanlık tünelimde, ışığı çoktan yakalamış olmanın içten gülümsemesi egemen gözbebeklerimde. Bu gülümseme ile dışa bakıyorum penceremden. Onca fırtınadan sonra deniz ne kadar sakin, ne kadar dingin diyorum mavi sularına dalıp giderken. Gülümsüyorum, gökyüzü de tüm muhteşemliğiyle gülümsüyor, güneşi bana gönderiyor el sallıyorum göz kırparak tüm sevecenliğim ve şefkatimle. Ve ne kadar sıcak, sımsıcaksın, iyi ki varsın diyorum. Ufuk çizgisi artık o kadar uzak gelmiyor gözüme. Elimi uzatınca tutacakmışım gibi yakın hissediyorum ellerime. Kendimi öyle hafiflemiş buluyorum ki, onca ağırlığı taşıyan omuzlarımın dikleştiğini görüyorum. İçimdeki kadının dışa yansıyan şuhluğuyla, bulutların üzerinde yürümek hiç de zor değilmiş diyen anlamlı kıkırdamalarımı duyuyorum kulaklarımda. Mutlu olmak dedikleri böyle bir şey olsa gerek diyorum. İnsan kendini tanıdıkça nasıl mutlu olunacağını da öğreniyor zaman içinde. Martılar çığlık çığlığa ‘’Özgürlük’’ şarkıları söylüyor. Ve bir serçe takılıyor en heybetli olanının kanatlarına, rüya gibi bin bir renk tonuyla. Henüz ürkek gibi görünse de içinde güçlü ve özgür bir cesur yürek var kabına sığmayan. Fısıldıyor şarkısını şimdilik , en küçük sesiyle: ‘’Ey özgürlük, sen ne güzelsin’’ diye. Işıl Aksoy Barışı'ı anlamak için önce kendinizle barış yapmalısın diyor savaş;barışa bir kurban daha sunarken!!!
  22. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayın Taylan Abi oldukça duygusal bir yaklaşım.Niye biraz da olsun neden biz hala kendi aramızda çözülemeyen sorunlara kendi hukuk anlayışımızda çözüm bulamıyoruz diye sormuyorsunuz?
  23. Zaten bende bunu anlamak için sormuştum.
  24. sonrası gelen ''ama'' ları kendi adalet anlayışımdan soyutlayarak bunun altına imzamı atıyorum.Bir insanı öldürmek,ölümünü meşrulaştırmak,ölümüne susmak o insana yapılacak en büyük zulümdür. bunu ben yılanın dokunduğu yerlerin verdiği rahatsızlık olarak algılıyorum. Art niyet kavramınıza sadece ''iş olsun veya kendi hesabına uygun olsun diye kendisini öldürmek''(ki bu yazdıklarımı ben bile doğrulamam) diye ekleyerek ölümleri sorgulama noktasında vicdanımı dizginlerim.Ama hiçbir şekilde;suçlu yada suçsuz hiçkimse ölümü hakketmez.
  25. Değerli arkadaşım,aslında sormak istediğim mahkemelerde ki şahitlik durumuyla ilgili!Yanlış bilmiyorsam 1 erkeğe 2 kadın şahitliği vardı.Tabi bunu dün 4 diye yazmışım,özür dilerim eksiklik olarak kabul edin.Sorumu yanlış sorunca bu konuda da bilgi edindim.Yanlış anlamadıysam;bu bir emir değil sadece müsadeyle ilgili.Ama yinede bu bana biraz olmaması gereken gibi geldi.Mahkemelerde ki ve evliliklerde ki bu durumu tam olarak anlayamadım.Sevgiler...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.