mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
Kenan Evren Yoğun Bakımda
Sevgili Rua, Bugün Milliyet gazetesinde ki köşesinde Ece Temelkuran;Kenan Evren'e acil şifalar diyen radyo spikerini tarihten habersizliğe ile suçlayarak "ben acil şifalar" dilemiyorum diyordu. Ve sonrasında Evren'e acil şifalar dilemiyorum diyenlerle "ölümün ahlakını " sorguluyordu. Ölümü istemek,birilerini,n ölümünü dilemek insanın harcı değil...o insan ölümün en beterini hakediyorsa da... Umuyorum ki ölmez;bize hesabını verir. Ölürse de... Ece Temelkuran'ın dediği gibi;arka saflarda "hakkımı helal etmiyorum" diyenlerden biri olacağım.
-
Beraat Kandiliniz Mübarek Olsun
Yayamazım,Angelim ve Sercanım...ve inanan diğer tüm forumdaşlarımın kandilini kutluyorum;umuyorum ki kandiller hayırlara vesile olur.Sevgiler.
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's Blogbende vicdan muhasebesi yapmak herkesin harcı değil diyenlerdenim Değerli Politika;vicdan taraf olmamayı gerektirir
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
ben de giremiyorum canım,yine denedim ama olmuyor...umarım en kısa zamanda halledilir.Kocamam sevgiler(amaey,saat iki hemen uyumasam vay işteki halime)
-
Kenan Evren Yoğun Bakımda
Ölümün dili yok...hesabı var!
-
ZAZADAN MEKTUP
Kürt Sorunu,Türk Sorunudur demedim sadece İnsel'in bakışını sizinle paylaştım,sevgili forumdaşım bunu da çok net ifade etmiştim zaten Terör Sorunu ile Kürt Sorunu aynı değildir;terör sorunu Kürt sorunun sonucudur. Ve ne yasaklanan bir dil ne de diğer yaşananlar sadece bir terör sorunu değildir;aynı zamanda bir insani sorundur.(Kürt Sorunu dememe gerek var mı,insan dedikten sonra) Öcalan veya DTP ile açıklanack bir çözüme karşı olmanızı anlıyorum;bunun için sizden sizin çözümünüzü istiyorum.Diğer ülkelerin modelleri hakkında ki düşüncelerinizde kısmen haklı olmakla beraber;önerebileceğiniz bir modelin varlığı sizi daha kolay anlamamı sağlayacaktır... Sizden çözüm için demokrasi anlayışınızı istiyorum;çözümsüzlüğe götüren demokrasi anlayışını değil. Dağa çıkmanın nedeni mi? Haklı yada haksız;kimi zaman keyfiyet çoğu zaman ters tepen politikalar;nihayetinde yaşama hakkı çalınmış olanlar! Sevgiler
-
ZAZADAN MEKTUP
Sevgili Boşig, Öncelikle "siz ve sizin izlediğiniz akım" derken neyi kastettiğinizi belirtebilir misiniz? Şunu açık açık yazayım;benim yazdıklarımı A veya B kişisi ile değerlendirmeyin.Ben burada ne bir ideolojinin ne de herhangi bir parti/kişinin bayraktarlığını yapmıyorum. Sizden özellikle sadece "ben"i,"benim yazdıklarımla" değerlendirmenizi rica etsem ve... 44 kişinin öldürüldüğü "Mardin Katliam"ı başlı başına ne bir çıkarın kavgasıdır ne de iç hesaplaşma... Sosyolojik anlamda analiz edemesem de,şunu inanarak söyleyebilirim ki;Mardin katliamı çarpık bir yapının,devlet ile daha da çarpıklaştığı bir yaşamın canlı bombaya döndüğü andır. Mardin Katliamında;çıkar vardır,çatışma vardır,ekonomik yetersizlik vardır,insani değerlerin özümsenmemesi vardır,hazmedememe vardır...vardır da vardır.Bunun yanında ddevlet eliyle silaha dönüşen koruyucular vardır,insanına ve kendisine yabancılaşan bireyler vardır...nihayetinde;devletin kendisine verdiği silah ile devleti kendinde ggören birkaç kendini tanımlayamamış katil vardır...yani sevgili forumdaşım;bu katliamda olmayan yoktur. Aşiret yapısı da bu "vardır"lardan biri...ancak sizin belirttiğiniz gibi ana neden değil;sadece nedenlerinden biri! ...Tüm yazılarınız da bölgede ki "aşiret yapısı" ile değerlendirmeler yapıyorsunuz.Size katılmak isterdim;çünkü sorun sadece aşiretler olsaydı çözüm bu kadar bedele mal olmazdı.Ama yaşananlar... Yaşananlar sizin için bir demagojiden ibaret olabilir ama benim için yaşamın kendisi. Benim için çalınan dünün ve yarınım. O kadar basit değil dostum yaşananlar... Bu kadar basit midir insanı ve değerlerini yok saymak,bu kadar basit miidr sorgulayanlardan canını almak. Aşiret diyorsunuz... Peki,devlet aşiretler ile anlaşma masalarında otururken neden korundu bu yapı,neden sadece anlaşmazlıklarda mevcut düzen hedef alındı? Diyorsunuz ki "doğu feodalitenin korunması için direndi" Doğrudur;direndi kendi yapısı için. Bunun yanında "kendi kimliği ile varolmak için de direndi" ... Daha önce Efendi Türkler arkadaşımız da "size gelen öğretmenleri şunu bunu reva görüyorsunuz" şeklinde ifadeler kullandı. Soruyorum sizlere... Siz hiç oralarda yaşadınız mı,bölge köylerinde öğretmenlik yaptınız mı? Ben yaşadım,öğretmenlik de yaptım... Mesela Batman'ın Kozluk ilçesine gittiğimde "öğretmenler baş taçı" dır diyen bölge halkının sevecenliğine,misafirperverliğine oldukça şaşırdım. Diyarbakır'da çalıştım.Orda öğretmenlik yapanların,o kenti nasıl sevdiğine tanık oldum. Lütfen,haksızlık yapmayınız.... Evet,bu bölgede okullar yakıldı;öğretmenler öldürüldü. Doğrudur... Ama aynı bölgede ölümler haddin hesabı yokken,yakılan her ev çaresizliğe dönüşürken...tüm bunlar yaşanırken;köylüler de istedi ölümleri demek ne kadar vicdani? ... Hırsızın hiç mi suçu yok... Var elbette. Olmaz olur mu? Kürt'ler melek değil ki;biz de çok yanlış yaptık.Ama yanlışlarımız çoığu zaman doğrularımızın yok sayılmasındaydı. Kimse ak kaşık değil,hiçkimse masum değil...sadece Kürtler suçlu değil,sadece Türkler suçlu değil;hepimiz aynı oranda masum aynı oranda günahkarız. ... Bugün,dünden bağımsız değildir.Hiçbir akıl sahibi,tarihi saf dışı bırakmaz...Gelin beraber tarihi sorgulayalım;ama objektif,ama vicdanlı. ... Kürt'ler Türk olmayı kendileri mi isteyecekti,Yahudiler örneğinde verdiğiniz gibi...olmak istemediler,ne olacak şimdi? Vatandaş olmak,eşit haklardan geçer.Sağlam bir hukuktan geçer. UYemin ediyorum size,olsun o haklar;fazlasını isteyen Kürde bir Kürt olarak ben canım pahasına dur diyeyim. Sevgili Boşig, Beni anlayınız,lütfen birkez olsun bir Kürt olarak değil bu ülkenin herhangi bir vatandaşı olarak okuyun yazılarımı...o zaman uzlaşmak daha kolay,belki de kaçınılmaz olacaktır. Sevgiler.
-
Cengiz Candar yaziyor: 'Kürt açılımı'nı dinamitlemek vebali..."
Sayın Bahçeli,beni şaşırtmadı.Mahçup etmesini isterdim!Artık onu ve düşüncelerini önemsemiyorum;yaptıklarıyla onlar içi doldurulmamış sloganlara takılı dursun...bizler barıi için buradayız demeye devam edelim.
-
Can'dan can alınıyordu...siz susuyordunuz!Tükeniyorsunuz...
“Bizi yakarak öldürdüler,bizi diri diri yaktılar”diyordu yanık bedeniyle yabancı olduğum kadın! Diri diri yakılmışlardı…tecrite hayır derken,insan gibi yaşamak istiyoruz diye mücadale ederlerken;en temel hakları olan yaşama hakkı ellerinden fütursuzca alınmış,bizler de yaşananlara rağmen seyirci olmakta ki ustalıkla sadece “ah vah” demekle yetinmiştik! Yaşama hakkı size neyi ifade ediyor? Hiç önceliğinizde başkasının yaşamı oldu mu,hiç başkaları dediklerinizin canı yanarken,siz canı yananlardan olmayı becerebildiniz mi? Hayır,hayır…beceremediniz,ne canı yananlardan olmayı nede önceliğinize başkalarını koymayı beceremediniz! Ercan Polat,Fırat Tavuk,Murat Özdemir…ve niceleri! 20 Ekim’de başlatılan açlık grevi ,19 Kasım’da ölüm orucuna dönüşüyordu;siz farkındayken önemsememeye devam ettiniz. 19 Aralık 2000’de “hayata dönüş operasyonu” adı altında hayattan bedenler çalınıyordu;siz yine “bilindik siz” oldunuz;insan edasıyla dünya üzerinde ki yerinizi işgal etmeye devam ettiniz. 32 can…size neyi ifade ediyor? Hiçbirşey değil mi…? Darbelerde “yasaklı olanlar” işkencelerde öldürülürken,28 Şubat’ta korkular ölümlere ayar verirken,Maraş’ta katliamlar yapılırken,Güneydoğu da yaşamın adı fail iken….32 can size neyi ifade edebilir ki! Anter bilinen faili ile vicdanınızı sorgularken,Dink yerde uzanmış cesediyle hala size yaşamın kutsallığını anlatamamışken…32 can size neyi ifade edebilir ki! … Biliyorum anlamı yok cümlelerin.Herkes “kimse “olmamak için direnirken,kime anlatabilirdim ki “sadece bir can(ın) nelere bedel olduğunu… 24 Mayıs 2009’da Tekirdağ 2 Nolu F tipi Cezaevinde 24 yaşında…adı Mustafa Demir…sadece bir can. Size neyi ifade ediyor “göz göre göre gelen bir ölüm”,size neyi ifade ediyor…? Sordukça soruyorum,sordukça boğuluyorum…,dönüyorum yasalara. Avrupa İnsan Hakları’nın ikinci maddesi yaşama hakkı için; ” Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez.”diyor. Biliyorum anlamı yok cümlelerin.İnsan olmanın anlamı yok,insan olamayanların yasası yok…biliyorum,biliyorum…! Bildiklerimle insanlığımdan utanırken,yine bir can’ın ölüm çığlığındaki çırpınışlarıyla haykırıyorum… GÜLER ZERE ÖLMEDEN “ÖLÜMÜN AHLAKINI SORGULAYALIM”… Ve kulak veriyorum Zülfi Livaneli’ye… "Güler Zere hapiste. Güler Zere ileri derecede kanser. Güler Zere tedavi için tahliye edilmiyor. Güler Zere demir parmaklıklar ardında ölüyor. Ve devlet bunu seyrediyor. *** Güler Zere’yi tanımıyorum. Hangi suçlamayla içeride tutulduğunu bilmiyorum. Politik bir dava mıdır bu, değil midir haberim yok. Bildiğim tek şey, bir yurttaşımızın tedavi edilemediği için hapishanede can veriyor oluşu. Üzülüyorum ve utanıyorum. *** Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hâkimlik yapmış olan sevgili dostum Rıza Türmen diyor ki: “(...) Tedavi edildiği Çukurova Tıp Fakültesi, yaşamının ağır risk altında olduğunu, hastanenin mahkûm koğuşunun bile yaşam riski oluşturduğunu belirten bir rapor veriyor. Buna karşın İstanbul Adli Tıp Kurumu, infaza devam edilmesini uygun buluyor.” Değerli hâkim, bu konuda devletin sorumlu olduğunu özenle vurguluyor. Daha önce bu uygulamalardan dolayı mahkûm olan devletlerden örnekler veriyor. *** 1996’da ve 2000 yılında arkadaşlarımla birlikte cezaevlerine gittim ve orada gün ışığına kavuşamadan karanlık hücrelerde ölen insanlar gördüm. Yemliha isimli bir gencin ölü bedeni o loş hücrede öylece yatıyordu. O acı anılar ömrüm boyunca gözümün önünden gitmeyecek. *** Bu acımasız çağ henüz bütün insanlık değerlerini öldürmediyse, devletin yetkili kişi ve kurumlarının Zere cinayetini engellemesi gerekir. Güler Zere göz göre göre ölüyor. Buna dur diyecek bir insaf sahibi yok mu?"
-
Başlıkları tıkladığımızda ilk iletiler karşımıza çıkıyor;sonra ki iletilere bakmak oldukça zaman alı
Çok teşekkür ederim,o zaman önce ilk ileti sonra son ileti olsa... galiba o da var;neyse herkese iyi geceler!
-
ZAZADAN MEKTUP
Diyorsunuz Sevgili Forumdaşım... Yaptığınız tespit sorunun diğer bir boyutu olsa da sorunun kendisi değil. Yakın zamanda Mardin'de yaşanan 44 kişinin ölümüne neden olan katliamı hatırlıyorsunuzdur.Bugün(özür dilerim araştırma yapan kurumun adını hatırlayamadım) konu ile ilgili yapılan çok geniş kapsamlı araştırma sonuçlarını okudum.Töre cinayeti olarak lanse edilen bu katliam;bir töre katliamı değil diye başlıyor, olayın yaşandığı coğrafya ve savaş ortamına dikkat çekiliyordu.Doğru ya...devletin verdiği silah ile bu katliam gerçekleşmişti. Aşret yapısı dün için bir sorun olarak çözülmesi gereken olarak görülübelinir;ancak bugün hayır.Dünya değişiyor;Türkiye değişiyor...bu bölgede bu değişimden nasibini aldı;almaya devam edecek. İngiliz bir araştırmacının bölge ile ilgtili bir tespiti vardı,Sevgili Doğrucudavut hatırlayacaksınızdır,sizinle daha önce paylaşmıştım....İngiliz araştırmacı;"aşiretlerin gücünü belirleyen devlet otoriteseydi" diyordu. Ve Sevgili Boşig... Tarih,yazılanlardan ibaret değil.Nasıl ki yaşananlar belgelerden ibaret değilse... Bir Anayasa vardır önünüzde,bir de yaşananlar ve şartlar! Lütfen aradaki farkı iyi okuyalım. Kürt sorunu aşiretin varlığını kabul ettitmekten ibaret olsaydı;bugün emin olun ki böyle bir sorunun varlığını konuşmazdık;nitekim aşiret ağaları otortite ile aynı masaya çok iyi oturur. Kesinlikle beğenmiyorum;üstelik hala bu yapıyı yenemmeiş otoriteyi de suçluyorum. Ayrıca biz bir değişimi değil;uygulamaları yazıyoruz...Değişim deyip olayı farklı bir yere çekmeyelim...sevgiler.
-
ZAZADAN MEKTUP
Ahmet İnsel bugün Neşe Tüzel ile yaptığı röportajda temel soruna bir Türk sorunu demiş,şunları ifade etmişti;"Türkiye'de çoğunlukta ki Sünni Türk nüfus,kendini d,iğerleri ile eşit görmüyor;Kürtlerle,Alevilerle,gayrımüslimlerle eşitliği kabul etmiyor.Temel sorun bu." İnsel'in bu düşüncesine katılır yada katılmazsınız;bu konuda düşüncelerinizi belirtmekte özgürsünüz. Kendi adıma;İnsel tarafından belirtilen sorunun varlığını yadsımasamda temel sorun bir tahammülsüzlükten ibaret olduğunu düşünmüyorum.Bu ülkede ki en büyük sorun;statükonun bilinçli7bilinçsiz dayattığı düşünce ve yaşam şeklidir. Sevgili forumdaşım, Geçmişi sorgulamak sizi korkutmasın.Geçmişde yaşananlar konuşulmadan bugün kurulamaz.Geçmişte yaşananlar yaşandı da hadi gelin bugünü yazıp çizelim demenin de bir anlamı yok.Yanan ateşi söndürmek yetmeyebilir çoğu zaman... Bakınız geçmişte neler var... Haddi hesabı olmayan faili meçhuller,işkenceler,gözaltlar,köy yakmaları vs... Bunları konuşmadan,o acılara yanıt vermeden nasıl bugünün aydınlığından dem vurabiliriz! Aynı şekilde bir şehit annesinin sorularına cevap vermeden nasıl da "gelin,hiçbirşey olmamış gibi" naraları atılabilir ki. Bu ülke de Kürt Sorunun tek muhatabı Kürtler değil...Çünkü Kürt Sorunu;maddi ve manevi yıkımları ile bu ülkenin kendisine mal olmuştur. Öcalana gelince;kendisi avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada..."Sorun ben değilim,sorun çözüm atılacak samimi adımlardır" demiş,DTP ve PKK'yı sert bir dilde eleştirmiştir. Ben,çözüm için herkes derim...herkes kendisiyle bu çözümde yer alsın;ama herkesin dediği ile çözülmesim bu sorun... Demokrasi için yazdıklarınızı tam olarak anlayamadım;daha doğrusu demokratik açılımlarda ki ölçütünüzü anlayamadım....biraz daha açık olabilir miyiz? Mutlaka...belki bir örnek;belki binlerce örnek...ama SADECE BU DEĞİL DAĞA ÇIKMANIN NEDENİ!
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
"...Kulağımda ahize,mutfakta dururken karşı uçtakinin yalnızca Rahim Han olmadığını biliyordum...Kefareti ödenmemiş günahlarımla dolu geçmişimdi...Rahim Han;YENİDEN İYİ BİRİ OLMAK MÜMKÜN,diyordu" Gecenin ilerleyen saatleri...Gökyüzü karanlık.İstanbul suskun.Elimde kendimle ertelediğim kitabım."Uçurtma Avcısı" demişti arkadaşım.Mutlaka okumalısın.Beyazı yutan bir dengeler çatışmasından yorulmuş beynim;Uçurtma Avcısı ile yeniden demişti...Yeniden iyi biri olmak mümkün! Yeniden iyi biri olmak mümkün ise "yeniden barışı dilemek" neden zor olsun ki? ... Yıllardır hepimize ödettiği bedeller ile kan kusturan "Kürt Sorunu" nihayetinde "Kürt Açılımı" adı ile hepimize varlığını bir daha hatırlattı. Unutmuş muyduk bu sorunun varlığını...? Hayır,hiçbirimiz unutamadık! Unutamazdık, nasıl unutabilirdik ki? Hergün ölüm haberleri gelirken,kardeşler arasında düşmanlıklar yaratılırken,kangren olmuş kol artık beynimizde zonkluyorken... nasıl unutabilirdik ki? Tüm varlığımızla bu sorunu haykırırken yada ısrarla inkar ederken;Kürt Sorunu bizden yaşamımızı çalmaya devam ediyordu. ... İçişleri Bakanı tarafından "demokratik açılımlar" penceresi ile kamoyuna sunulan "Kürt Açılımı" gündemde ki yerini aldı.Daha öncesinde "Öcalan mı,AKP mi...yoksa ortak bir çözüm mü?" sorularıyla tıkanan kamoyu bu sefer "model arayışı" ile tıkanmış durumda. AKP çözüm için demokrasi derken;DTP çözümde yerini belirlemek için çabalıyor.CHP "sosyal demokrat olamayan" sosyal demokratlığı ile arada gidip geliyor.MHP ise "dağlara çıkarız" deyip;ayarını veriyor. Farkında olmalıyız ki;Kürt Sorunu herşeyden önce bir kimlik sorunudur.Bu sorun sadece bir Kürt Sorunu değil aynı zamanda bir Türk Sorunudur.Sorunun çözümünde sadece Kürt'ler değil Türk'ler de vardır.Sorun bu yönüyle sadece "demokrasi" sorunu değildir.Sorun aynı zamanda bir vicdan sorunudur. Melih Aşık köşesinde bu vicdanı "vatan haini" ilan ederken kolayca,Yıldırım Türker bu vicdanla "sevinmek için erken" dese de,"barış için tek ses" çağrısına devam ediyor. ... "...Kulağımda ahize,mutfakta dururken karşı uçtakinin yalnızca Rahim Han olmadığını biliyordum...Kefareti ödenmemiş günahlarımla dolu geçmişimdi...Rahim Han;YENİDEN İYİ BİRİ OLMAK MÜMKÜN,diyordu" Evet,yeniden iyi biri olmak mümkündü...Yeniden barış diyebilmek mümkündü;yeniden hatırlamak,bir daha hatırlamak... Unuttuğumuzu sandığımız,unutturmaya çalıştığımız Kürt Sorununu bir daha hatırladık;barışı yendiden dileyerek,hepimiz burdayız diyerek. Biz buradayız sevgili siyasetçilerimiz,aydınlarımız ve sevgili halkımız... Biz buradayız sevgili anneler,sevgili babalar... Biz buradayız sevgili çocuklar... Biz buradayız;YENİDEN BARIŞ DİYEBİLMEK İÇİN!...barış çok zor değil!Sadece YENİDEN BARIŞ!
-
Başlıkları tıkladığımızda ilk iletiler karşımıza çıkıyor;sonra ki iletilere bakmak oldukça zaman alı
tam olarak anlayamadım,ama dediğiniz gibi sorun benim kullanım da ki eksiklik ise anlamaya çalışacağım.teşekkür ederim.
-
ZAZADAN MEKTUP
O zaman forumdaşım buyrun hep beraber çözümler üretmeye...yazın çözümünüzü;merakla bekliyorum.
-
Başlıkları tıkladığımızda ilk iletiler karşımıza çıkıyor;sonra ki iletilere bakmak oldukça zaman alı
Başlıkları tıkladığımızda ilk iletiler karşımıza çıkıyor;sonra ki iletilere bakmak oldukça zaman alıyor.Oldukça gtüncel ve politik konularda ki iletiler son yazılana endekslense çok iyi olur.Zaman kaybı olmaması için bu gerekli bence...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Sevgili Boşig, PKK,1980'nin ürünüdür;Kürt Sorunu ise "Ulus-Devlet" anlayışı ile ayakta durmaya çalışan "Genç Cumhuriyet"in yaptığı hataların ürünü... Hasan Cemal yada başkası ile değil, kendi bildiklerimle size yanıt vereyim. Kurtuluş Savaşı herşeyi ile,hepimizin içinde olduğu bir savaştı.O savaşta Türk yada Kürt olmak önemli değildi(Söz konusu Kürt Sorunu olduğu için bu ifadeyi kullandım)Amaç yurdu "düşmandan kurtarmak"dı.Direniş de bir olan yürekler,zaferden sonra farklılaştı. Çünkü...savaş sürecinde "asli ınsur" olan Kürt'ler daha sonra yok sayıldı. Bunun altında yatan nedir...?işin aslı kimi zaman korku kimi zaman çıkar da desem,sorumun cevabında ki karmaşayı tam olarak çözmüş değilim. 23 Nisan 1923 tarihinde ki Büyük Millet Meclis'in de 72 Kürt milletvekili vardı;halkın iktidarlığı Kürt ve Türk temsilcileriyle kendi çarkında dönüyordu.Lozan Antlaşması öncesinde İngiltere'nin talebiyle,Kürt'lere bağımsız bir ülke isteyip istemedikleri sorulmuş;Hüseyin Avni Bey(Erzurum Mebusu) ""Bu memleket Kürtlerle Türklere aittir. Bu kürsüden yalnız iki ulusun -Kürt ve Türk uluslarının- konuşma hakkı vardır" sözleri ile,vekillerde davranışları ile bölünmez bir ülkenin varlığını onaylamışlardır. Ya sonrası... "Ne Mutlu Türküm Diyene..." Sakın kimse "Ne Mutlu Türküm diyen..." ile mi senin sorunun demesin.Hayır,Benim sorunum bu cümleyi kendi dar bakışıyla dolduran kafatası milliyetçileridir. Bakınız Cumhuriyet ilanı ile dalga dalga gelen Kürt isyanlarına. Bakınız bu isyanlara sadece imha ile yanıt veren politikalara. Büyük Meclis'e "milli kıyafetleri" ile gelen Kürt mebuslar,ayakta alkışlanırken;Şeyh Sait İsyanında asılan Dersim Milletvekiline "neden milli kıyafetlerin ile mebusa geldiği" sorulacaktı. "Başbakan Kürtçe konuştuğunda alkışlanır,Kürt vekil alanda konuştuğu Kürtçe ile yargılanır." gibi... bir de bunu okuyunuz... Daha 1921 yılında dönemin Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur, Diyarbakır'da bulunan Ziya Gökalp'e Kürtler hakkında araştırma yaptırmıştı ve hatıralarında şöyle demekteydi; "... Maksadım bu gibi malumatı toplayıp vaziyeti ilmi, iktisadi bir surette öğrendikten sonra, Kürtlere Türk olduklarını anlatmak için teşkilat yapıp faaliyete geçecektim. Bugün Kürt denilen bu adamların çoğunun Türk olduğunu çoktan bilirim. Yalnız onlara bunu bildirmek, öğretmek lazımdır... Maksadım oranın bir Makedonya olmadan, kökünden meselenin halliydi." (Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Ziya Gökalp, Sosyal Yayınları, syf. 6) Dostum,özellikle forumdaşımız Cyrano söz konusu Kürt İsyanları oldu mu,şöyle bir ifade kullanırdı. "Bu isyanlar birer bağımsızlık mücadalesi değil,devlet otoritesine karşı çıkan ayaklamalardır." Ağrı isyanı derdi,Dersim isyanı diye devam ederdi... yalnız unuttuğu bir nokta vardı; Bu isyanlar sadece aşiret ağalarının "egemen olma kavgası" değil,aynı zamanda inkar edilen bir halka sadece "aşiretler" ve onlara söz veren bir otoritenin İttihatçılardan kalan zihniyetiydi. Verilen sözlerdi,uygulanan çifte standarttı. Sevgili Boşig, Ben ne acıları ne de zulümleri karşılaştırma taraftarı değilim.Bugünü dün ile de açıklayamayacağımı çok iyi biliyorum.Ama şunu sormak da gerek diye düşünüyorum; "neden bu Kürt'ler isyan eder,nedir sorun?" Son otuz yılda yapılan yanlışlardan haberdar olduğumuz gibi;öncesinde yaşananlardan da az çok haberdarız.Cumhuriyet Döneminden son otuz yıla uzanan süreçte de çok yanlış yapıldı.Emin olun.
-
Kürtmüşüz!
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi Yayamaz Kayımca'nın blog başlığı içinde Yayamaz Kayımca's Blogbizden değil canım,ben normalde blogları takip etmiyordum ama artık Yayamaz ve Sercanım bloglarında tüm yazılanları onlar bgibi yüreğime ve beynime işleyeceğim.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Sevgili Boşig, Gerçekten sürekli aynı argümanlarda bulunuluyor söz konusu Kürt'ler ise... Ama bu laf oyunlarından ibaret olan bir amaç değil;inadına aynı gerekçelerle yok sayılan bir sorunun bir adım öteye geçememiş çırpınışlarıdır.
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
he canem,evi buldun baya ne oynamıyom,bi kere ben seni buldum efem anlaşmamız vardı,ne gadar çukulata o kadar elde muhafaz Sercancım,sana telefonda söylemeye cesaret edemedim görmen gerekir videoyu,bu arada ben hala Angelimin sayfasına giremiyorum,neden ama ya:(uyuma Angelim,bak yasaklısın bana.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
ezbere cümleler ile değil,haklı gerekçelerle yanıt verin. saygılar.
-
İtiraf Ediyorum
şimdi ben uyuyacağım,sen yoldasın ama canım ya,keşke aramızda kalsaydı itiraf ediyorum,ben Angelimi özledim bile.
-
13 KURŞUN...ev der ji bo leyistine tera xwe mezin e...
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's BlogNe kadar güzel mısralar...teşekkürler güzel yüreğikli forumdaşım.
-
BİR ÖLÜM,BİN CİNAYET...METİN GÖKTEPE!
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's BlogBizler yargısız infazların coğrafyasındayız sevgili Dünyahepimizin:(Maalesef...
-
İtiraf Ediyorum
vallaha bak şimdi bi itiraf daha geliyor;Angel yanımda partilere sayıyor azcık partilerden nefret ediyor da,hem Angel'in şifresini gerçekten çaldım ben,o uyuyunca hem de.