-
İçerik Sayısı
5.190 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
13
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
Gölgeler aleminden aydınlığa çalınan bir parça..."Ve vardır her vahşi çiçekte gurur."
mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's Blog
:)ben teşekkür ederim. -
Ben ne DTP'ye oy verdim ne de PKK'yı desteklerim.Özür dilerim,sizin için Kürt olmak sadece kuzu olmaktı değil mi.Ben de bunu unutmuşum.
-
2 yaşındaki çocuğunu fuhuş çetesine satmış
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: tm_haberci başlık Türkçe Haberler
Efendim,şaşıran el kaldırsın.Rezillik! -
"Öcalan'ı göz ardı edemeyiz"
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
Efendim,siz busunuz şusunuz şeklindeki iletilere artık cevap vermeyeceğim.Ben kim olduğumu,ne düşündüğümü çok iyi biliyorum. Gelelim meselenin özüne.... Sevgili Kaplan, Mecliste ki Kürt kökenli vatandaşları bana göstermeyin,daha da ileri gideceğim;meclisi bana göstermeyin.Ne meclis ne de oradaki siyasi irade beni ilgilendirmiyor.Meclis benim meclisim değil.Siyasi irademi temsil edenleri genel itibariyle red ediyorum. Meclis...Tek kelimeyle demokrasinin fiyaskoya dönüştüğü kişisel hesaplar matinesi.Bu kadar basit ifade ederim.Çünkü orada ki "beni temsil edenler" çok basit. Kürt kökenli vekiller varmış,yokmuş...Çok önemli değil aslında;sadece vicdan olsun.Kürt yada Türk olmaya gerek yok bunun için. Ancak,Kürt'lerin yaşadığı sorunları sadece DTP ile açıklayan bir demokrasi anlayışında bırakın ben de "Kürt temsiliyeti" diyeyim.Sanılmasın ki bu teslimiyet bir etniğin bir ülke içinde ki farklılığıdır;değil efendim.Bu temsiliyet,siyasi basiretsizliğin yok saydığı sorunlardan herhangi birisinin gerekliliğidir,demokrasinin özüdür. Kürt,Türk..sağ,sol...bırakın,tüm farklı düşünenler aynı çatı altında,özgürce siyaset yapabilsinler. Aslında demokrasi kültürünün olmadığı,tahammül sınırlarının sadece kendi değeriyle ölçüldüğü,en önemlisi insani temel değerlerin eksik olduğu bir ülkede;gerçek demokrasiyi yazmak bir ütopya. Biz de demokrasi nedir biliyor musunuz,değer ve kimliklerin çatışması. görmez miyim forumdaşım,yalnız görüş alanımda sadece bölge halkı değil,bölge halkı kadar bölgede sözü olan devlette var;coğrafi şartlarda var,tarihte var. Toplumsal dibe vurmuşluk...kan davaları,töre cinayetleri...ülkemde ise dalga dalga yayılan katliamlar,aldatmacalar vs.İşte ülkemin bittiği an.12 EYLÜL sağolsun. Ve dediğiniz gibi evi yakılan herkese tazminat ödenmedi.Diyarbakırda yaşayan sokak çocukların tümü çevre illerden göç etmiş;evi yakılmış,koruyucu kovmuş,ağa zorbalık etmiş.Biraz insaf. Dağı kimse meşru görmyor dostum,sadece nedenler konuşuluyor. Tüm insanlar siz değil,canı acıyan da var bilmememezlikten çıkış arayanlar da...herşey dediğniz gibi olması gerekenler ile yaşansaydı;bugün zulmü konuşmazdık. saygıılar. -
Hayır sevgili Deniz, Bir kişinin yaptığı hatayı tüm orduya yüklemiyorum yada orduyu ypratma çabalarına girişmiyorum. Teğmenin yaptığını hiçbir şekilde kimse onaylayamaz.Onaylamayacaktırda.Böylesi bir davranışın haklı yanı olmaz.Sonuç iti,bariyle can veren 4 asker ve onların geride bıraktığı acı vardır ki;ateş düştüğü yeri yakar. İşteyken vaktim oldukça tüm gazetelerin neler yazıp çizdiklerine bakarım.Önce "mayın patlaması" ile ifade edilen şehitliğin,daha sonra bir teğmenin keyfiyetinden kaynaklandığını Türker ile öğrendim;acı olan ise Türker dışında kimsenin bunu yazamayışı.(Beki,ben susuyorum ile kendisine yanıt vermişti;susmayı tepkiden saymıştı) Kaç gündür gazetede trajedi halini almış "20 yaşında ki Begüm yada Münevver" kadar değerli değil dört asker. Velhasıl... Genelleme ile değil,gördüklerimle..."ordu hesap vermeli" diyorum.Hem darbeler ile bizi karanlığa sürüklediği için hem de kendi vesayetini dayattığı için...
- 29 cevap
-
- 3
-
-
Canugur´a (Canuguru kaybettik)
mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlık içinde Anı Defteri - Defterleri
ilginç ne milletiz ama- 44 cevap
-
- 1
-
-
Bu güzel yazıyı okuduğum zaman hemen gazete sitesinden yapılan okur yorumlarına dönmüştüm.En az yazarımız kadar objektif bakışlar ve güzel tespitler vardı bu yorumlarda(Radikal okurunu bu yüzden seviyorum) Şimdi burada yapılan yorumları okuyunca "demek olay sadece bir taraf olma olayı değil aynı zamanda inadına aklanma olayıdır" dedim.
- 29 cevap
-
- 3
-
-
"Öcalan'ı göz ardı edemeyiz"
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
Ellerine sağlık forumdaşım. PKK,Kürt Sorunun mihenk taşı değildir. Kürt Sorununun çözümünde asıl muhattab Kürt'lerin kendisidir. Sorun "dağa çıkan PKK ile onu etkisiz hale getirmeye çalışan TSK arasındaki mücadaledir" diyen,etnik kimliği farketmeksizin sorunu silahtaki taraf ile çözmeye çalışan zihniyetin düşündükleri aksine; Kürt Sorunu;siyasi,sosyal ve ekonomik bir sorundur. Siyasi bir sorundur;örneğin siyasi arenada yok sayılan bir etnik kimliğin siyasallaşma mücadelesi vardır. Sosyal bir sorundur;örneğin taraf olamayan bölge halkının dipe vuran bir toplumsal yapısı vardır. Ekonomik bir sorundur;örneğin güvenlik gerekçesi ile evi yakılan,sonra sokakta kalan Hasan ....'nın işsizliği vardır. Ve güvenlik. Şunu açık açık yazıyorum;Kürt Sorunu tanımımda yer alan sorunların çözümü ile güvenlik sorunu da asgari düzeye düşecektir.Hak ihllalerin olmadığı,refah seviyesinin yüksek olduğu....bir bölge yada ülke de "kimse eline silahı alıp da dağa çıkmaz" Evet,çözüm demokrasidir.Çözüm hukuktur.Çözüm ucuz kardeşlik edebiyatlarından sıyrılıp,ötekileştirdiğine tahammül edebilmektir. Yoksa... Sayın Türk'ün ifadesinde yer alan "Öcalan ile muhattao olmalısınız" şeklinde ki "meli,malı" cümleler,forumdaşımızın dediği gibi silahı bırakmanızı sağlar;başka bir mecrada tekrar silahı elinize almaya sağladığı gibi. AKP,CHP,MHP üçlüsüne birçok şeyi dedikten sonra,DTP'ye denilmesi gerekeni de söylemeyi boynumun borcu bilirim. "DTP,beni temsil etmiyor.Benim düşündüklerimi olması gerektiği gibi ifade etmiyor.Elbette ki DTP,kendi tabanına yanıt verecektir.Elbette ki çözüm arayış sürecinde herkes ne istediğini özgürce ifade edecektir.Ancak beni temsil eden ideoloji,parti veya kişilerin,benim adıma konuşup yazarken,sürekli dert yandığımız kafa tası milliyetçilik oyununa gelmeleri kesinlikle affedilemez.Bizim derdimiz "asil bir Kürt" olmak değil,"Kürt olarak yaşamak"tır." Lütfen,oyuna gelmeyelim. Kürt,Türk,Ermeni...kim olursak olalım;insan olmanın gereği kendine benzetmek değil,kendi olanın yanında,onun için de mücadale edebilmektir.Acılar büyük,kayıplar milyonlarla ifade ediliyor.Acı acıdır;kıyası yapılamaz.Sudan bahanelerle,anlamsız korkularla lütfen acılara yeni acılar eklemeylim. Yoksa...alanlarda "çığırdayan",ikiyüzlü kan emicilerden farkımız kalmaz.Sağduyu ve empati. Hemen çözmem gereken sorulara dönememenin verdiği vicdan azabıyla,bir de Yıldırım Türker'in bugün ki yazısına herkes bir baksın diye rica etsem(Radikal Gazetesi) sevgiler.- 31 cevap
-
- 1
-
-
Gölgeler aleminden aydınlığa çalınan bir parça..."Ve vardır her vahşi çiçekte gurur."
mavi olmayan gökyüzü şurada bir blog başlığı gönderdi: mavi olmayan gökyüzü's Blog
“Sağın temsilcileri için entellektüel,ya karışıklık çıkarmaktan hoşlanan,huysuz,hırçın,ukala bir “deklase”;vekalatnamesi olmayan bir avukat;şarkı söyleyeceğine bildiriler imzalayan bir ağustos böceği;yahut da heyecansız,suya sabuna dokunmayan bir bilgi uzmanıdır.Sol,aydına bazen dost,bazan düşman.Daha doğrusu entelektüel,kendilerinden olmak şartıyla alkışlanmağa layıktır.Sağ entellektüel,bir çoban köpeğidir.Esasen entellektüelin sağı olmaz.Entellektüel yükselen bir sınıfın şuurudur,yani bir devrimcidir.Ayırıcı vasfı;Tenkit…(Meriç Cemil,Mağaradakiler)" Cemil Meriç, sağ ve sol görüşe göre entelektüel olmayı bu muhteşem cümlelerle özetlerken; herkesin entelektüel olduğu bir yerde(!); Entelektüel nedir,kimlere entelektüel denir,aydın olmak entelektüel olmak mıdır,entelektüel yaşadığı toplumun siyasi,sosyal,ekonomi yapısında nerede yer alır…? diye soran bir Bilge düşünün! (Bilge bilir soru sormanın ağırlığını.Bilir cevap veren herkesin entelektüel olmadığını.Bildikleri,diğer bilenler(!)ile anlamsızlaşırken,Bilge seçer bu defa susmayı.) “Devasa bir imparatorluk.Herkes bilir,herkes konuşur…Bilge,elinde en büyük hazinesi olan düşünceleri.Daima susar,her eylemde kendini yargılar…Herkesin bildiği,herkesin konuştuğu bu devasa imparatorlukta susmak kimin haddine!Susan bilge suçludur,yargıç bilgeyi suçlayan.Ve karar;Bilge cezalandırılacaktır!Daraağacı kurulur,mahşer gününün kalabalığı toplanır.Bilge ağır adımlarla yürür,arkasına bakmadan ipi boynundan geçiririr.Gökyüzüne bakar.İnfaz gerçekleşir… Artık bilge yoktur.Susan da olmayacaktır.Herkes bilmeye,herkes konuşmaya devam eder… ! “ Ve devam ediyor Cemil Meriç; “İnsanlık aynı sefil putlara tapan bir şaşkınlıklar kafilesi. Hakikatte mağaranın içi de dışı da bir.150 yıldır bir gölgeler aleminde yaşıyoruz.Kitap,kendi insanından kopan aydının trajedisi.Amacı yer altı mağarasına bir parça aydınlık getirmek…(Meriç Cemil,Mağaradakiler) Ne kadar da büyük bir trajedi.Gölgeler aleminde yaşayan bizler,gölgelere bir parça aydınlık getirmek için çırpınıyoruz.Önce entelektüel’in özünü boşaltıyor,sonra onu kendi bakışımızla dolduruyoruz.Ve biz çok bilenler,bizim dışımızda ki tüm bilgilerin infazını beynimizde acımasızca gerçekleştiriyoruz…Bilge susuyor,biz çok bilen oluyoruz yine. ... neyi yazacaktım,neyi yazdım... Size "Sezai Karakoç" diyecektim.Geç de olsa tanımaktan büyük onur duyduğum bir entelektüeli sizinle paylaşacaktım. Lise yıllarında iken arkadaşım aracılığıyla; "... Zambaklar en ıssız yerlerde açar, Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur, Zambaklar en ıssız yerlerde açar. ..." mısralarını hafızama işlediğim Mona Riza'dan ibaret saydığım Karakoç'un aynı zamanda bir düşünce adamı olduğunu üniversitenin ilk yılında ancak öğrenebilmiştim. İnsanlığın Dirilişi diyordu,dirilişi İslam'da arıyordu.Kendisinden değil de,başkalarından öğrendiğim düşünceleri o zaman kendini solcu olarak tanımlayan bana "gereksiz ve yanlış" geliyordu. Aslında çok basitti tepkimin adı.Cemil Meriç özetlemişti bunu;bir solcu için entelektüel" diyerek. Tanımdan,sadece ideolojilerle "işe yaramaz" kalıba oturttuğum bu düşünce adamının,sadece bilmediğini aynı zamanda üretebildiğini,kendi yazdıklarında görünce döndüm bir daha kendime. Evet,entelektüel olmak sağcı yada solcu olmak değildi.Sadece yazıp çizmek,tepki göstermek de değil.Aynı zamanda üretmekti,üretirken duvarları aşmaktı. Karakoç,bunu başarmıştı. Örneğin,kendi "ideal devletini" bize sunarken,bizim varlığımızı da o devlette olması gereken yere koymuştu. Sorunlara çözümler getirirken,yerelden uzaklaşmış,evrensele uzanabilmişti. ... Kendini aydınlanmış olarak niteleyen entelektüellerin çıkmazlarını,kendi içinde ki çelişkilerini çok net ifadelerle bize anlatan Cemil Meriç ile "gölgeler alemine aydınlık çalmaya çalışan şaşkın insanlığı" bir daha,bir daha okurken...nedense Sezai Karakoç'un yazdıklarına dönüyordu tüm düşüncelerim. ... Herkesin bildiği,herkesin konuştuğu güzelim ülkem de Bilge'ler susuyor,susturuluyor hala.Bizler daraağacında sallanan düşüncelere şahit olduk çoğu zaman.Bilgi anlatamadıklarıyla sustu,suskunluğuyla yargılandı. Düşüncenin kendisi değil,tarafı olmaya çalışan bizler,bunun bedelini hep kaybederek ödedik.Herşey bildik,herşeyi konuştuk;oysa yazılanlar,çizilenler,alanlarda alkış alanlar nefretin tohumuydu,anlayışın değil. ... Velhasıl... Düşüncenin,geçmişle özetlendiği ülkemde; "Çarpık,güdük ve yerine oturmamış düşüncemizin kurşun kalemle çizilmiş bir taslağı" olan, sözüm ona entelektüellerin bakışı bir yana,geniş bilgi birikimine rağmen kendisini sorgulayan Cemil Meriç'in aydın bakışına sığınırak,sizinle paylaştığım Sezai Karakoç'un bakışında ki "aydınlığı" sorularınızla bulmanızı diliyorum. Sevgiler. Belirtmekte yarar görüyorum;Cemil Meriç "entellektüel" derken,TDK bunu bir yazım hatası olarak kabul edip,"entelektüel" yazım şeklini benimsemiştir.Bence de olması gereken "entellektüel"dir,ancak TDK'ya riayet etmenin gerekliliğinden ben de "entelektüel" diye yazdım. -
Ynıtsız bıraktığım sorular yok dostum,yanıtını kendi bakışınızla değerlendiridiğiniz cevaplar var.Çıkmaz hiç yok,çünkü be burada yazarken sadece "mavi olmayan.." olarak değil,çoğu zaman bunu aşarak;insanı baz alarak yazdım.İnsan hak ve özgürlükleri ile benim için çok özeldir.Gerektiği zaman Kürt,gerektiği zaman Türk,Tuzlada işçi,sokakta çocuk,işgalde yanan olmayı becerebildim. Ancak,örneğin bir Cyrano bana çok iyi bilinen bir gereçeği,nerede okuduğumu soruyor.Olay tıpkı şu siyasetçilerimizin meydanlarda ip sallamasına dönüyor.Halbuki o bilginin sadece kendisi sınırlı olmadığını bilmeli;asıl bilginin başkasına "sen bilmiyorsun..." şeklinde ifadelerden kaçınılması gerektiğini farketmeli.Efendim ben PKK'yı .... muşum;yahu Allah aşkına siz daha PKK'yı savunduğmu mu düşünüyorsunuz! Ve siz,bilmelisiniz ki;aydın olmak demek düşünmektir.Zincirleri kırabilmek,özgürce konuşabilmektir.kimliksiz olmak değil.Bir Rus aydını ile bir Alman aydını neden yılardır tartışılr dostum. Tabi ben milliyetçiyim;çünkü kürtüm.Siz farkında değilsiniz ama asıl milliyetçi;vbenim Kürt olmamın altında nice nedenleri gösterendir. Sevgili Boşig, Siz değer evrdiğim bir insansınız.Düşünceleriniz sadece araç.Ne sizi ne de başkasını kırmak gibi bir amacım yok;kırdıysam affola,ısrarla şu bu diyelecekse de eyvallah. Ben sadece tartışmanın karalama değil,paylaşma endeksli olduğu zaman burada olacağım.Okunan gazetelerin sorgulandığı bir bilgi kirliliğinde değil;saygılar!
-
Gündemi de okurum,Tarafı da...sizi çok mu rahatsız ediyor,sorun benim takip ettiğim gazeteler mi? Tahammülün ve paylaşımın olmadığı bir yerde bana da susmak düşer;zira zamanım yok! Teşekkürler sevgili forumdaşlar.
-
Başbuğ'dan inciler...Mesajınız sizinle aynı dili konuşanlar tarafından alınmıştır!
mavi olmayan gökyüzü şurada bir blog başlığı gönderdi: mavi olmayan gökyüzü's Blog
Günlerdir kamoyunun bir numaralı gündemi haline gelmiş "Kürt Açılımı"na dair konuşulan ve yazılanları takip ederken,sadece MGK ile tarafı belirlenmeye çalışılan askerin ne düşündüğü kafamı fazlasıya kurcalamıştı.Yetki ve görevi "siyaset" olmasa da,ülkemizde en iyi "siyaset" i yapan(!) askerlerimizin suskunluğuna bir anlam verememiştim doğrusu. Anlam veremediğim "oncalar" arasında bocalanırken,bugün aniden beni çarpan havanın sıcaklığından bir türlü bakamadığım gazetelere bir döndüm ki;tüm manşetlerde Sayın Başbuğ ve 30 Ağustos mesajı... "Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez." diyerek tüm öneri ve tartışmalara noktayı koyan Sayın Başbuğ'a birileri demokrasinin ne olduğunu hatırlatabilir mi? Biliyorum, demokrasiyi sadece kendi amaçlarına ulaşmada araç olarak gören bir anlayışa demokrasiyi anlatmak çok kolay değil.Biliyorum,bu anlayış kendinden olmayana bir şekilde ayarı verebilecek kadar güçlü hala... Biliyorum,bizler de çok samimi değiliz aslında.Biliyorum,siyasi basiretsizliktir bugün bizi hala bu vesayetin kırmızı çizgilerine mecbur bırakan... Çok şey biliyorum yada hiçbirşey bilmiyorum.Bildiklerimin yada bilmediklerimin ne önemi var ki.Sayın Başbuğ zaten benim yerime çok iyi biliyor,bakınız 30 Ağostus mesajında bilinmesi gerekenleri nasıl sıralıyor... » Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir’ Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir. » Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri; bu bedelde kendisine düşen tarihî görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir. » Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır. » TSK, Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez. » Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez. » Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz. » Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez. » ‘Usul ve yöntem esası belirler’, noktasından hareketle, takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır. » Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır. ... Sayın Başbuğ'un verdiği mesajların hikmeti üzerinde yarın uzun uzun düşüneceğim;düşünüyorum diyenlerin ne kadar "düşünebildiklerini" anlayabilmek için tüm yazılanları teker teker okuyacağım.(Emin olun ki oldukça zor bir iş,tüm köşe yazarlarını okumak gerçekten sabır ister;hele ki işiniz yoğunsa) Ama öncesin de... "Demokrasi amaç ve araçlarıyla ifadenin özgürlüğüdür" sırrına erememiş siyasi partilerimize olan sonsuz inançsızlığımı haksız çıkarmadıkları için bir daha teşekkür edeceğim.Dürüst olmayı zerre kadar başaramamış sözde demokrasinin sözde temsilcileri... Sayın AKP...Askerimizin mesajlarının hemen altına attığınız imzanın rengini sorabilir miyim? Sayın CHP...Güldürüyorsunuz beni,siz ve asker;beraber ıslanmaya devam... Sayın MHP...Vatan-Millet-Sakarya;kim tutar sizi! Sayın DTP...Olmanız gereken yerde tutarsızdınız. ... Sayın Özkök,Fikret Bila ile olan söyleyişinde;"Askeri olmaması gereken yerleri göstermeyiniz" manasına gelen bir ifade kullanmıştı.Şimdi düşünüyorum da; CHP'de "asker ayarının" tarifsiz sevinci yaşanırken,MHP, "Ülkenin birliği konusunda yol ayrımındayız. Herkesi Türk bayrağı altında toplanmaya çağırıyorum” derken;Ne kadar da haklılar kendileri... -
-Evet,eminim.Ben kesinlikle milliyetçlik yapmıyorum. -Tabi ki.Bölge halkı bugün büyük bir sefalet ve cehalet içindedir.Üniversite mezunu binlerce Kürt gencimiz hala "ne olduğuna" karar vermiş değil.Diyarbakır'da bişr kesim açlık üzerinden kazanırken,diğer bir kesim o açlığı kader olarak kabullenmekte.Aşiret ve şeyhlerin değil;aydın ve demokratların geleceğini diliyorum. Bunun için buradayım. -Gerek sizin gerekse Cyrano'nun yazdıklarını tabi ki okuyorum,değer veriyorum.Bakınız,geçen gün sordum kendime;acaba ben mi yanlış düşünüyorum diye...Bu demektir ki;yazdıklarınızı gerçekten okuyorum.Bunun için sizden,beni anlammanızı bekliyorum. Diğer iletinize cevap veremeyeceğim,zamanım yok.Okuyamadım da daha tam anlamıyla.Mutlaka sizinle hangi konuda uzlaşamadığımzı bulacağım.Ve Doğrucudavut,o zaman okumuştum.Her okuduğuma katılmamı bekleyemezsiniz.Sözümü tuttum. Demirefe,Diyarbakırda yaşananlar beni de üzdü...onaylamıyorum,doğru bulmuyorum.Pankart ve sloganların değil,düşüncelerin olduğu bir Diyarbakır'ı gerçekten istiyorum.
-
Diyarbakır'da yaşanan olaylardan bahsediyorum.Bağlar'da evler basılıyordu,pencereden dışarıya bakanlara gelişigüzel silah sıkılıyordu.Çocuklar öldürülüyordu. Mardin'de kalkan edilen çocuk! sırtından vuruldu.11 yaşında ki çocuğa 13 kurşun sıkıldı.Ve onu öldürenler şimdi masum! Hukuk buydu işte... PKK tarafından insanlar ölrürüldü,öldürülen PKK'lılar vardı...doğru,doğru,doğru...Buyrun size bir doğru daha;orada insanlar sadece orada olduğu için öldürüldü. Güvenlik için boşaltılan köylerin ahalisi;şimdi çoğunluğu Diyarbakır'ın Seyrantepe bölgesinde devlet eliyle gelen yıkımından aldığı nasiple,birer canlı bombaya dönüşüyor.Evini yakanlar,şimdi nerde? Iğdır'dan bahsetmiyorum ben,ki Iğdır bu tür şiddet olayların en az yaşandığı yer(şiddetin en azı hala dün gibi hafızamda)Kişi ve basit hesapları da yazmıyorum;gelenekselleşen hukusuzluklar ve yanlış olan politikalar benim konum. Senaryo değil bunlar,bizim varlığımız kadar gerçek...Yasaklanan ve ayıplanan dili yazmıyorum zaten;sağduyunun egemen olduğu bir yarında konuşulacak yine tüm bunlar. Ayrıca ben son dört yıldır Gündem gazetesini elime dahi almadım,ama yarın sizin için özellikle bakacağım. Lütfen vicdan!
-
Cyrano, Yanlış aktarılan bir bilgi mi dediniz bana,özür dilerim o zaman sizin yanlış bildiğiniz bir bilgi diye düzelteceğim.Çünkü Dersim Bölgesi Osmanlı Devleti döneminde “özerktir” Şeklinde dile getirdiğiniz düşünceler tamamiyle bakışınızla beni haksız çıkarma çabasıdır.Çünkü siz de biliyorsunuz ki,benim özerklikte ki kastım;gerek devlet ile konuşulan ayrı bir dil gerekse coğrafi şartların getirdiği bir imtiyazdır.Devlete vergi ve asker vermeyen Kürt aşiretlerinden bahsediyorum. Dostum,yazdıklarınızı okuyunca bir an kendime feodalizmin süvarisi olarak algıladım.Ağa,şeyh...iktidarlığın kimin elinde olduğu beni ilgilendirmiyor.İktidarın ne yaptığı beni bağlar.Sömüren,direnişi görünce yok eden zorbadır;bunu yapan ağa ve şeyh de olsa da bu zorbalıktır,devlet olsa da... Ben “toprak ağalığı” ile verilen mücadaleyi değil,verilen mücadale şeklini doğru bulmuyorum.Bir daha yazayım;verilen mücadale değil,verilen mücadalenin şekli benim sorunum.Bunu dün açık açık yazmıştım;demiştim ki; “CHP Genel Başkan Vekili ve Başbakan Celal Bayar'ın 29 Haziran 1938 de Mecliste şu sözleri sarfeder; “"Dersim'de bir ıslahat programımız vardır. Bu program yürümektedir. Yol,köprü, karakol ve mektep inşaası suretiyle. Geçen sene askeri harekat yapıldı... Bu sene içinde bu programa göre askeri harekatın yürümesi lazımdır...Dersim için tatbik etmekte olduğumuz programın icabı olarak bu meseleyi sureti katiyede halletmek ve Dersim denilen işi sureti katiyede tasfiye etmek için alacağımız bir tedbir daha vardır. Yakında ordumuz Dersim havalisinde manevralar yapacaktır. Umumi bir tarama hareketiyle...bu meseleyi kökünden söküp atacaktır...Bizim için esas olan şey, Kemalist rejimdir. Türk vahdetidir. Türk milliyetçiliğidir" Erkânı Harbiye Reisi'ne verilen raporda, “Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder. Dersim evvela koloni gibi nazarı itibara alınmalı. Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır. " der ayrıca… Sadece bir egemenlik kavgasıdır değil yaşananlar…Asimilasyondur ayrıca.Ölüm ile verilmek istenen ayardır ki;Osmanlı Devleti dönemin de çıkan Kürt isyanlarını bir tarafa bırakırsak,Cumhuriyet dönemi tüm isyanları bastırmada da yeğane araç askerdir. Ve… Egemen,aşiret ağaları ile masaya oturdu;bölge halkı ile değil.Bölge halkı başka bir dili konuşuyordu;tüm olan bitenleri kendiyle aynı dili konuşanın söylediklerinden ibaret sayıyordu.” Bakın,tekrar tekrar cümleleri okuyalım.Yol yaparsınız,toprak reformları ile mevcut düzeni lehinize çevirirsiniz...Bunlar olağandır,olması gerekendir.Bu herşeyi ile bizim “insan” için dilediklerimizdir. Ancak siz yapmak istediklerinize bir de kendi sömürünüzü,yok saymalarınızı eklersiniz o zaman iş değişir.Allah aşkına Kürtlere olan bakışlardan hepimiz haberdarız. Tıpkı Naziler gibi,kendini üstün gören zihniyet;” Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır”diyor.Bunların hiç mi önemi yok. Cyrano,ben size şunu soruyorum sadece;”neden siz verilen mücadalenin yanlışlarını da yazamıyorsunuz,yoksa siz devletinizin kutsallığını mı bize sunuyorsunuz?” Bölge halkını tek başına suçlu gösteremezsiniz;gerekçe diyorsunuz bana,ama gerekçe değil;gerçeğin ta kendisi; “Egemen,aşiret ağaları ile masaya oturdu;bölge halkı ile değil.Bölge halkı başka bir dili konuşuyordu;tüm olan bitenleri kendiyle aynı dili konuşanın söylediklerinden ibaret sayıyordu.” Siz bu gerçeğin farkındasınız,sadece görmek istemiyosunuz! Ayrıca... Nasıl bir mantık değil mi,siz her daim çobansınız,diğerleri sürü!Sopanız elinizde eksik olmasın.Kusura bakmayın niceler koyun olsa da birler sürü olmaktan çıkar.Sizin silahlarınızın etkisini de gördük.Tepkisini de.Evet,efendim.Sizin mantığınız tek araç olarak silahı gördü.İtfaiye ve hemşire dediniz,bakın neden olmasın.Yakılan evlerin ateşini söndürmek için itfaiye,yaralananların yarasını sarmak için hemşireler de olacaktı askerin yanında. Nedir bu?Tabi ya,güvenlikleri için evi yakılan insanlar yine güvenliği için sokak ortasında bırakıldı.Bakın şu kendisiyle çelişen sisteme. Hayır,bunu istediğimi de nerden çıkardınız?Cyrano,siz benim cümlelerimde neyi okudunuz,neyi gördünüz?Siz benim yazdıklarımı okudunuz mu? Romantik edebiyatı değil şunu yaptım; “Doğrudur ,tarihte Kürt isyanları vardır,bu isyanlarda bölge halkı kendisinden saydığının yanındadır.Eksik olan legal egemin sorgulanmaması,içi kendisince ise doldurulan sadece taraf bakışına takılıp kalınması...” Bakın,ne kadar açık ve net cümleler. Son olarak;Kürt Milliyetçliğinin kendisi olmasa da büyük etkileri vardır isyanlarda.Kürtler,kendi varlıklarıyla Osmanlıdan beri vardır.Cumhuriyet döneminde de vardır.Olmasaydı Kürt vekiller mecliste Türk devletine bağlıyız demezlerdi,olmasaydı Kürdistan vaatleri olmazdı. Ve İnce Memed ile anlatacak halkların hikayesi...Cumhuriyet Döneminde 24 isyan vardır halk nezdinde,bunun çok azı bölgede çıkmış;diğer isyanlar Türkler tarafından çıkarılmış dini içerikli isyanlardır. İnce Memedi bilen bizler “toprağa mecbur bırakılanların” hikayesinde de karşı taraf olabilirdik değil mi?Ne dersiniz. Düşüncem...Zorbalık ve karanlık haklı bulunamaz,taraf yoktur,taraflar vardır;tek bir tarafın hataları ile konu kapanamaz.Feodal yapı ve karanlığının yanında olanları savunmak gibi bir amacım yok,sadece feodalizm tek başına halk ile mi sorma hakkını kendimde görüyorum. saygılar.
-
Yoruldum ve yanıldım...
mavi olmayan gökyüzü şurada bir blog başlığı gönderdi: mavi olmayan gökyüzü's Blog
http://video.google.com/videoplay?docid=-4915201889717220701 Yar, Yar Ben senden ayrılamam Yar Yar, inan seni unutamam Yar Gelsen gözüm yaşım silsen Yar Zamanı, Zamanı tam Zamanı sevsen Yar Dönsen, Yaralı sevdana Dönsen Yar O Senin sevdan yalanmış, Yola gelmezmiş, halim görmezmiş Bu Benim Sevdam Yamanmış Dile Gelmezmiş, beni bilmezmiş Emekler Boşa Döndü Yar, Yaz Bahar kışa döndü yar O Gidenler hiç dönmedi yavrum, Gelmedi Yavrum Ömrüm Boran Kar Biz ki çok uzaklardan gelip, Çok uzaklara savrulan sevda yelleriydik Biz ki asi umutlar beslerdik yüreğimizde Hesapsızdı yüreğim ve pazarlıksız ve de katıksız Şimdi başımı taştan taşa Yüreğimi soysuz sevdalara çaldırıyorum Yoruldum ve yanıldım Ama inan ki Türkü Gözlüm Bu azaran yaraya zamansız yakalandım... -
Masonların kapı ardı hesapları denirdi her Filistin denildiğinde.Şimdi pek konuşulmuyor Masonlar. Masonlar,partiler,siyasiler,kıurumlar...herkesin bir hesabı vardır mutlaka.Bu hesaplar aydınlık bir ülkenin değil mutlaka,kendi çıkarlarıdır sadece. Büyütmemişiz masonluğu aslında,hatta çoğu şeyi küçültmüşüz. İşimize gelmeyeni sadece yazar sorgular olmuşuz;tıpkı Saylan2ın burs verdiği öğrencilerin kim olduğunu sorgulama gibi...
-
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'dan önemli açıklamalar
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: ilker01 başlık Politika Bilimi
Birde Özkök'ün Milliyet Gazetesine verdiği röportajlara dönelim -
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: ilker01 başlık Politika Bilimi
Özür dilerim,anlamalıydım.Manevi değerler yada din.Kimse kendince ölçütler uyduramaz elbette,inanan inandığı dava uğruna hayatını kaybedenlere şehit der sadece...- 38 cevap
-
- 1
-
-
Osmanlı Devleti kendi döneminde değerlendirildiğinde güçlü ve yeterli olabilir;ama yeni dünya düzeninde Osmanlı Devleti'ne yer yok. Radikal gazetesindeydi sanırım,Yeni Osmanlı fikrine alternatif olarak İbni Haldun deniliyordu.Aidiyet ve sebebiyet noktalarından Osmanlıya atıflar bulunuluyordu;ama dünün bugün ile aynı olmadığı es geçiliyordu. Batı;gelenekten hareket ederek değişim dinamiğiyle geleceği kurdu,geçmişi olduğu gibi taşımadı Osmanlı Devletini yıkan dönemin ihtiyaçlarına cevap veremeyen;siyasi iktisadi yapısıydı yoksa Osmanlı Devletinin kendisi değil. Bunun için Yeni Osmanlı değil;yepyeni bir Türkiye!
-
Sevgili Dostum, Bakınız,ülkemizde ciddi anlamda bir demokrasi sorunu vardır.Bugün yazılan çizilen çözüm önerilerine ben de şaşkınlıkla bakıyorum.Türkiye modeli deniliyor nihayetinde.Bu ülke insan olma sorunu var,işsizlik var,ifadenin ambargosu var... Sıralamaya kalkarsak inanın ki sayfalar yetmez eksiklikleri yazmaya...ama bu ülkede bir Kürt sorunu da vardır.Sadece Kürt Sorunu değil,tüm sorunların çözümü bizlerin tepkisinden geçer.Çıkalım alanlara,tüm sorunlar bizim diyelim.Bakın sonrası nasıl gelir.
-
Boşig, "Anne-babasından: Birisi Kürt, diğeri Türkmen; Birisi Alevi, diğeri Sünni; Birisi Laz, diğeri Türkmen; Birisi Çerkez, diğeri Türkmen; Birisi Kürt, diğeri Arap; Birisi bilmem ne, diğeri başka bilmem ne Olanları nasıl kimlikleyeceksiniz peki? Yüzde'leyecek misiniz? Kimliklerinde "%50Kürt, %50Arap"mı yazacağız? Daha da kötüsünü düşünün: Babası ve annesinden birisi Kürt, diğeri Arap olan birisinin; Babası ve annesinden birisi Türkmen ve diğeri Çerkez olan birisi ile evlendiğini düşünün... Doğacak çocuklarını nasıl kimlikleyeceğiz? %25Kürt, %25Türkmen, %25Çerkez, %25Arap mı diyeceğiz?" şeklinde ki sorularınıza inanın ki yanıt bulamıyorum.Çünkü mantığı çözmüş değilim.Benim annem Kürt,babam Kürt...ben bir Kürt'üm.Benim annem bir Türk babam bir Kürt...ben bir melezim...Benim babam Türk,annem Türk...ben bir Türk'üm.Bu kadar basit dostum. Bu açılım dalgasından sonra gerçekten sinirlerim bozuldu.Gerek siyasiler,gerek temsilciler,gerek aydınlar,gerek köşe yazarları...kahvehane muhabbetleri,mahalle başı sohbetleri. Dinlemeye bir başladınız mı,hayretler içinde kalıyorsunuz.O kadar basit noktalara takılı kalmışız ki;vay bizim halimize. Özür dilerim,ben mantığını çözemediğim ifadelere takılı kalmak istemiyorum... Gelelim diğer noktalara... "Peki neden Etnik-Kökeninizi dile getirmek kaygısı taşıyorsunuz? Yani neden Etnik-Kökeninizi söylemek sizin için bu kadar önemli ki? Eğer bir kimsenin Türkmen, Çerkez, Laz, Rum, Çingene ya da bilmem ne olması sizin için önemli değil Ve onların Kürt olmamaları da sizin için bir değer kaybı değilse; Sizin Kürt olmanız da sizin için bir övünülecek ya da sizi onlardan üstün kılacak, Sizi onlardan ayrı ve farklı kılacak daha "Değer" bir özellik değilse; Neden illa ki kendinizi "Kürt" olarak tanımlama ihtiyacı hissedesiniz ki? A, B, C, D, E, F, G, Ğ, H, I, İ, J ve K öğeleri eşitse ve birisi diğerinden üstün değilse; Neden eşitlikler arasında kendinizi K ile tanımlama Ve bunu illa ki bir Kimlik olarak edinme kaygısındasınız? Niçin doğarken aidiyetinizi tercih edemediğiniz bir şey ile kendinizi tanımlama gereği görüyorsunuz?" diyorsunuz...Bir Alman neden Almanım diyorsa,bir Arap ne kadar kendi kimliğine sahip çıkıyorsa da ben de bunun için Kürt'üm diyorum,bunun için kimliğime sahip çıkıyorum. Benim anadilim Kürtçe,hem ben bunu özellikle belirmiyorum ki;işyerimde memleketimi soranlar hemen bana "Kürt'müsün" diye de soruyorlar...ne dememi isterseniz;"abi hepimiz kardeşiz,hepimiz insanız" diyeyim mi? Siz Kürt olmadığınızı ifade etmeseniz de birileri sizi bu şekilde ifade ediyor ki;benim Kürt olduğumu çok sonradan öğrenen ev arkadaşım öncesin de tüm bölge halkını kimliği ile ifade etmeyi bırakın kimliği ile yerden yere vuruyordu. Dediğim gibi;Kürt olduğumu söylemem milliyetçlik değildir;Kürt olmanın başka etniklere bedel olmamı söylememdir milliyetçilik. Bakınız Hitlere ve Gandhiye...İkisi de kimliktir;ama biri hakkı olduğunu sayarak diğerlerini yok eder,biri varlığıyla sadece insan olma hakkım der. Ben burada ne toprak ne özerklik diyorum;dediğim sadece insan olma hakkı.Sadece benim için değil;ülkemin tüm parçasından tüm insanları için. Kolunuz ağırır,bedenin bir parçasıdır...kolum ağırdı demek,doktordan çözüm istemek...bedeni mi yok saymaktır yoksa...?Düşünelim bakalım. Ve aydın... TDK aydın için; "2 .Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver" der...Benim Kürt aydınları demem sizi niye bu kadar rahatsız ettiğini de anlamış değilim ama size ısrarla "Cemil Meriç-Mağaradakiler" kitabını öneririm;orada aydının aidiyetini değil algılayışını ve kimliklerle çelişmediğini göreceksiniz. Kürtlerin varlığından rahatsız olmayan nice arkadaşım var,bunların çoğu Türk...kimse bana milliyetçisin demedi.Ama Kürtlerin varlığından rahatsız olan herkes bana kolayca milliyetçilik etiketini yapıştırdı. Bakış ve niyet...saygılar.
-
Cyrano, Size karşı herhangi bir itham da bulunmadım,konuya genel bakışınız hakkındaki düşüncelerimi söyledim.Alıntılama yapmama gerek yok,siz de benim ne demek istediğimi çok iyi anladınız ki bir daha düşüncelerinizi tekrarladınız. Cezmi Ersöz mü! Kendilerini daha lise yıllarındayken okuduğum birkaç kitabı ile tanırım.Nasıl görmek istiyorsanız öyle görün. Düşünceleriniz de özgürsünüz,saygı duyarım. Geçen günlerde blogunuza eklediğiniz bir yazı vardı;”neden bilim insanlara yarar yerine zarar vermek için kullanılır” şeklinde sorular soruyordunuz. Neden söyleyeyim mi;çünkü her şey bilgiden ibaret değildir.Bilginin hemen yanında anlayış vardır,anlayışınızla değişen bilginin bir de yorumu vardır ki;bilgiyi anlamlı kılan yorumlarınızdır. Örneğin; Kürt isyanları… “Kürt isyanları çıkış nedeni mevcut düzeni korumaya çalışan yığınların isyanıdır…”şeklinde bir cümle kullanıldığını varsayalım(ki siz de aşağı yukarı böyle düşünüyorsunuz) Bu cümle bir bilgidir.Eksik ve içi kendisince doldurulan.Doğrudur ,tarihte Kürt isyanları vardır,bu isyanlarda bölge halkı kendisinden saydığının yanındadır.Eksik olan legal egemin sorgulanmaması,içi kendisince ise doldurulan sadece taraf bakışına takılıp kalınması... Örneğin bir Dersim Katliamı… Osmanlı Devleti döneminde özerk olan Dersim,Cumhuriyet döneminde de özerkliğini korumak ister,devlete vergi ve asker vermeyi red eder. Şeyh Sait Rıza ve Ağrı isyanlarından sonra,rota Dersim’e çevrilir.Dersim de önce Seyit Rıza ve yanında olan ciddi bir destek vardır…Sonra sadece Seyit Rıza ve yakın çevresi… Aranan kişi sayısı yaklaşık üçbinyediyüz iken teslim olan yaklaşık ikibindir. Ve buna rağmen Dersim’de kolay kolay haklı çıkartılamayacak bir katliama imza atılır.İdamlar,sürgünler ve göçler. Evet,Genç Cumhuriyet “egemenlik kayıtsız şatsız milletindir” der ve ağalara karşı savaş açar.Feodalizm değil,batılılaşmadır amaç. Toplumsal anlamda değişimlerin çok yavaş ve sancılı olduğu bilinmektedir.Bu değişimlerin kanla yenilendiği de bir gerçektir…Belki de Dersim de yaşananlar da bu realitenin bir parçasıydı.Onaylamazsak da. Ancak; CHP Genel Başkan Vekili ve Başbakan Celal Bayar'ın 29 Haziran 1938 de Mecliste şu sözleri sarfeder; “"Dersim'de bir ıslahat programımız vardır. Bu program yürümektedir. Yol,köprü, karakol ve mektep inşaası suretiyle. Geçen sene askeri harekat yapıldı... Bu sene içinde bu programa göre askeri harekatın yürümesi lazımdır...Dersim için tatbik etmekte olduğumuz programın icabı olarak bu meseleyi sureti katiyede halletmek ve Dersim denilen işi sureti katiyede tasfiye etmek için alacağımız bir tedbir daha vardır. Yakında ordumuz Dersim havalisinde manevralar yapacaktır. Umumi bir tarama hareketiyle...bu meseleyi kökünden söküp atacaktır...Bizim için esas olan şey, Kemalist rejimdir. Türk vahdetidir. Türk milliyetçiliğidir" Erkânı Harbiye Reisi'ne verilen raporda, “Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder. Dersim evvela koloni gibi nazarı itibara alınmalı. Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır. " der ayrıca…Sadece bir egemenlik kavgasıdır değil yaşananlar…Asimilasyondur ayrıca.Ölüm ile verilmek istenen ayardır ki;Osmanlı Devleti dönemin de çıkan Kürt isyanlarını bir tarafa bırakırsak,Cumhuriyet dönemi tüm isyanları bastırmada da yeğane araç askerdir. Ve… Egemen,aşiret ağaları ile masaya oturdu;bölge halkı ile değil.Bölge halkı başka bir dili konuşuyordu;tüm olan bitenleri kendiyle aynı dili konuşanın söylediklerinden ibaret sayıyordu. Osmanlı İmparatorluğunu paramparça eden Milliyetçilik dalgası Kürtleri de fazlasıyla etkilemiştir ki;daha çok dini yönüyle tanınan Said-İ Nursi ; “...Eğer daiye-i teferrüd, ihtilaf, hodfüruşluk, meylü'l-ağalık, milleti istih-dam, aldanmak ve aldatmak suni Kürtlük muktezasmda gösterilse; şahid olunuz, o Kürtlükten istifamı veriyorum. Ve cesaret, sadakat, diyanetin unvanı olan tabii Kürtlükle iftihar ediyorum. Nasıl ki, zaman-ı istibdatta bu tabii Kürtlük için tımarhaneye düştüm. Divanelerin hekimine dedim: Eğer müdahane, temellük, tazarru-u sinnevri, tabasbus-u kelbî, menfaat-ı umumiyi menfaat-ı şahsiyeye feda etmek aklın muktezasmdan addedilmek lazım gelirse, şahid olunuz ben o akıldan istifamı veriyorum. Ve divanelikle iftihar ediyorum. Ey Kürtler! Tımarhaneyi kabul ettim. Ve Kürtlüğü lekedar etmemek için irade-i padişahı ve maaş ve ihsan-ı şahaneyi kabul etmedim”(Tenvir Neşriyat) diyerek hem Kürtleri hem de egemeni uyarmaktadır. Van’da açmayı düşündüğü medrese de “Türkçe,Kürtçe ve Arapça” dilleri ile “ilimi ve dini bilimlerin” atrı okutulması gereğini fazlasıyla belirtmiştir.İlginç olan ise;medenileşme adına silaha verilen para hiçbir zaman bölge de ki eğitime verilmedi. Beş yaşında ki bir çocuk bir yaşlıyı görünce der ki;”bu yaşlı amca hep yaşlıydı”.Beş yaşında ki beyin;yaşlı bir insanın çocukluğunu ve gençliğini idrak edemez. Bizler beş yaşında ki çocuklar değiliz. Hiçbirşey göründüğü gibi değil;Dersim katliamını konuşurken sadece çıkar demek ne kadar eksik bir söylemdir.Peki Dersim’in dünü,Dersimin şartları…peki Dersim’e karşı uygulanan politikalar…? Bakınız,ben kesinlikle Kürtler yaşananlarda masum demiyorum.Kürt Sorunu,kabul eder yada etmezsiniz.Sorunlu Kürtler de diyebilirsiniz.Adı ne olursa olsun;varlığı ile masumiyeti barındırmaz.İmha ve inkarı dayatanlar kadar kırmızı çizgilere takılan Kürtler de yaşananlardan sorumludur. Ancak şunu unutmamalıyız ;sizin dilinizi bilmeyen bir halk var,anlayamadığınız yada anlatamadığınız.Aynı dili konuşmadığınız,ensesinde daima silah ve açlık olan bir halkı da yalnız başına günahkar ilan edemezsiniz.Vicdanım buna hayır diyor. “Cumhuriyet tüm yurtta feodal yapıya karşı mücadeleye girişmiştir. Doğu hariç tüm bölgelerde bu konuda halk değil karşı durmak, mücadeleye aktif olarak katılmıştır. Hali hazırda zira cumhuriyetten önce bu bölgelerde feodal yapıya karşı mücadele vardı.”şeklinde ki cümlenizi doldurursanız sevinirim ayrıca...En azından diğer bölgelerin neler yaptığından bahsederek...saygılar.
-
Dostum,siz bana zulmü mü kıyaslayın diyorsunuz!O zaman başım gözüm üstüne... Evet Diyarbakır bu ülkenin herhangi bir ili...Ama aynı Diyarbakır'da 2005 yılında 14 çocuk emniyet görevlileri tarafından öldürüldü.Bunun adı nedir? Mardin'de 11 yaşındaki bir çocuk sırtından vuruldu,vuranlar şimdi serbest;bunun adı nedir? Şemdinli de bombalar patladı,Sarıkaya ihraç edildi;bunun adı ne? Sadece resmiyette 17 bin faili meçhul,JİTEM'in ne yaptığı ortada,koruyuculuk dediğiniz ağaları aratıyor,Hizbullah PKK'ya karşı keskin bir silah. Dostum,bu bölgede insanlar öldürüldü.Ciddi anlamda hak ihlalleri yapıldı.Devlet bunu gördü,çoğu zaman ortak oldu. Dil yasaklandı,köyler yasaklandı...Yahu ben 1985 doğumluyum,çok da büyük değilim.Üzerimize sıkılan kurşunları,sabaha kadar süren çatışmaları,dakka başı patlayan silahları çok iyi hatırlıyorum;ben buna zulüm derim.siz?
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: ilker01 başlık Politika Bilimi
İnsanın içiyle olan kısmı anlamasam da...kimsenin kavramlara kota koyamayacağı konusunda size katılıyorum.- 38 cevap
-
- 2
-