Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    5.190
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    13

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Diyarbakır ve Hakkari'li aşiret ağaları mı bizim konumuz,son model arabalarıylarıyla adam olduklarını sananlar mı bizim konumuz? Konuyu saptırmanın anlamı yok.Burada yazılan adına açılım dediğiniz bir süreç.Burada konumuz hak ve talepler.Ve şunu açık açık yazayım;ne PKK ne DTP ne de Kürt olmak bunu söylemek için tek başına geçerli değil;ama insan olmak bunu altını çize çize yazmam için tek başına yetiyor..."kimse benim BEN olma hakkımı elimde alamaz" Abi PKK diyorlar,geç arkadaşım.Abi DTP diyorlar geç arkadaşım...hepsini geç arkadaşım,muhattabın kardeşim dediklerin.Biz biriz dediklerin.Çok mu zor onların varlığını kabul etmek. Anlamıyorum aslında,yerliler için ah vah eden bizler,Filistin de ki işgal için alanları dolduran bizler neden söz konusu Kürtler oldu mu,susmayı hatta saldırmayı biliriz. Samimi değilsiniz,gerekçeler üretmeye devam edin.
  2. Sevdiceğim, Yağmur çiseliyordu,ıslanıyordu yüreğim.Çamur rengine boyanmıştı sana gelen tüm yollar,koşuyordum,tökezleniyordum.Yalvarıyordum "bırakın o benim sevdiğim,bırakın varayım sevdiğime"....ellerimi uzatıyordum,tükendiğini görüyordum,ellerimi boşluğa bırakıyordum. Tükenişini seyrediyordum,tükeniyordum... Ve ben susuyordum. Seviyordun,çırpınıyordun.Birkez değil,onlarca kez "seni seviyorum" diyordun.Ve ben yine susuyordum;"belki,belki sende söylersin" diye bekleyişini gördükçe bitiyordum. Susma diyordun,"bana kız,bağır ama susma..."Ah be sevdiceğim bir bilseydin neden sustuğumu,bir bilseydin!Bana biçilen rol "sensiz de yaşarım" demeyi gerektirirken,ben çaresizce fıslıdıyordum kendi kendime "ölümdür ayrılığın " diye ...Önce bir yakarış oluyordu çaresizliğim,sonra önüne geçilmez gözyaşları..."Seni seviyorum,seni özlüyorum" diyordum,bunu sen duymuyordun. Sana dair herşey yüreğimin en güzel yerinde...Diyarbakır'a ilk gelişin,surlarda güneşin batışını seyredişimiz...Saatlerce Kadıköy iskelesinde denizi içimize çekişimiz,balık ekmek yerken rüzgara kapılışımız... Sen bana yemek yapmayı öğretecektin,bense sana Kürtçeyi...sen bana umut etmeyi öğretecektin bense sana Yaşar Kemal'in o sevmediğin tasvirlerini çözmeyi... Sözüm vardı sana...İlk olan sen,son olacaktın.Sözüm vardı sana... "Söz vermişti bana" demişsin..."ben unutmadım,vefasızım unuttu mu?" demişsin... Unutmadım sevdiceğim,unutamadım.Ne seni ne de verdiğim sözleri...İlk sendin,beş yıl yüreğimin baştacı olan.Koyamadım yerine kimseyi,sözüm var koymayacağım! Ve ben susuyordum... Sen varken,sen tek başına bizim için çırpınırken,ben sustum..."Ben de seni seviyorum,ben de seni çok özlüyorum" demeyi çok isterken,belki de bu uğurda can vermeyi göze almışken ben yine sustum. Şimdi bir ağıt ömrüm.Yanındayız diyor tüm sevdiklerim.Ağlıyorum,isyan ediyorum."Ara,onu sevdiğini söyle,lütfen yazık etme" diyorlar.Ama onlar sen tükenirken seyirci kalamayışımı anlamıyorlar.Anlamıyor senden başka kimse beni.Tufan oluvermişti tüm korkularım,anla demiştim beni...anlıyordun beni! Ve ben susuyorum... Kızıyorlar bana,ayrılığı sen seçtin diyorlar avaz avaz...Umrumda değil,hiçbirşey artık umrumda değil sevdiceğim.Artık ne yarınım var sensiz ne de seninle olan geçmiş...Güneş doğacak,sen olmayacaksın.Saatler on ikiyi vuracak,insanlar yorgunluğu konuşacak,sen olmayacaksın.Gece olucak,sadece kimsesizler ve avareler dolaşacak sokaklarda,sen olmayacaksın.... Kızıyorlar bana,"ah be gülüm,artık kendine gel" diyorlar...Senin ismini anıyorlar,o benim canım deyiveriyorum."Mutluluğu sen de hakkediyorsun" diyorlar,o mutlu olmadan bana mutluluk haram deiveriyorum...farkında değilim dediklerimin,yine susuyorum.... Dün gece ansızın uyandım.Üşüyordum,huzursuzdum....Aklıma sen gelivermiştin yine,uykularımı kaçıran günahlarımla...radyoya uzandım ki;senin sesin...en çok sevdiğim şiirini okuyordun,sen yoktun.Radyo spikeri adını veriyordu...ben ağlıyordum..."Neden Allah'ım,neden!" Gözlerimi açtım,açık kalan radyoda anlamsız ritimler.Debeleniyordum,allak bulaktı benliğim..Saatte bakmak için uzandım ki,güneşin ilk ışığı kamaştırdı gözlerimi...perdeyi hemen çektim,kapattım gözlerimi...diledim tüm yüreğimle..."günaydın sevgilim" değişini... Dışarı aydınlıktı,benim odam karanlık...Yağmur çiseliyordu,sana uzanıveriyordu düşlerim....seni seviyorum derken en çok sevdiğin mısraları yazıvermiş yüreğim... " Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, ***** yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini..." Bizi izliyordu Arif Ustam...Diyarbakır surlarında kendisini haykırdığımız sonsuzlukta seni özlüyordum...bizi izliyordu Arif Ustam... yokluğun,Cehennemin diğer adıdır,Üşüyorum,kapama gözlerini..." Seni seviyorum sevdiceğim,beni affetme sevgilim...
  3. Süper bir tespit dostum,gerçekten çok ince düşündükleri için kaybediyorlar.Acaba şunun bunun ne giydiğini,kimin ne yaptığını da merak etmeleri de mi bundan Kadın olmak gerçekten çok zor;hele ki yalnızsanız.Ülkem için diyorum;bakış bir kere yanlış,toplum daha bazı şeyleri idrak edememiş.Dünya da da durum çok farklı değil. Yalnız,üzülerek söylüyorum ki kadınlar gerçekten de dış dünyadan bi haber,kendilerine takılı kalmış varlıklar.Pireyi deve yapmakta çok ustalar,mübarekler bi başladılar mı konuşmaya;susturana aşk olsun."Bi sus kadın" olayı böle başlıyor zanimca Bence kadın bu olmamalı,o bir annedir.Yetiştirdiği insandır.O bir eştir,eşine de kendisiyle beraber sadık olmayı öğreten.Kadın gerçekten erkeklere oranla çok şefkatlidir,insan sevgisi ile doludur. Ben bir feministim demiştim değil mi Kadınlar,kadınlarımız...lütfen size yakışanla daha güzel olduğunuzun bilincinde olun(yakışan derken değerleri kasettim) Kitab not alınmıştır dostum.
  4. Bizim davulcu şimci başlar,dan dan gece gece çenem düştü,ben hemen yatam...iyi geceler,iyi sahurlar forumdaşlarım
  5. Dostum,öncelik meselesi bu İkinci soru daha mantıklı gibi geldi
  6. Yılmaz abi ayıp etmiş,burada pozitif ayrımcılık var Şaka bi yana,bi bayan olarak en büyük dileğim bayanlarla çalışmamak,gerçekten anlaşılmazlar.Tabi anlaşılmayan erkeklerin sayısı da az değil,ama maşallah kadınlarda ki duygusallık hasta ediyor sağlıklı adamı ayrıca ben bir feministim
  7. Temel İskit...72 yaşındaki bir ‘beyaz Türk’ün düşünceleri! "Benim neslim ve çevrem uzun süre ‘sorunsuz’ bir Türkiye’de yaşadı. Kürt sorunu yoktu. Ermeni soykırımı sorunu hiç yoktu. Dış dünya ile tek sorunumuz bizi fesli göstermeleriydi. Doğu’yu küçümser Batı’yı önemserdik. En büyük korkumuz irtica ve komünizmdi. Yıllarca aldatıldık. Önce eğitim aldattı. Sonra da Soğuk Savaş. Gözlerimizdeki perde sonraki nesillere göre çok geç kalkmaya başladı. Önce bizden bazı şeylerin saklandığını sezmeye başladık. Ama neyin saklandığını bilemedik. Türkiye’nin sorunsuz değil tam tersine bol sorunlu bir ülke olduğunu anlamamız zaman aldı. Çözümler üzerinde kafa yormaya başlamamız da. Bir kısmımız ideolojilerin cazibesine kapıldı. Asıl sorunlarımızın ideolojilerle maskelendiğini anlayamadı. Çoğumuz da gözlerimizi kapayıp vazifemizi yaptık. Dünya değişip de gerçek sorunlarımızla yüzleşince şaşırdık. Eski şablonlar hiçbir şeyi çözmüyordu. Kemalizm, sosyalizm, milliyetçilik dertlerimize deva değildi. Birçoğumuz kolayı seçti. Sorunlar alıştığımız aletlerle çözülemeyince, aletleri değiştirmek yerine sorunlarla yaşamayı yeğledi. Zaten zaman daralıyordu. Bütün bir ömür aldandığını kabullenmek kolay değildi elbet. Bizim nesil iç sorunlarımızın sık sık kılık değiştirmesine de tanık oldu. Şaşkınlığımızın nedeni biraz da bu. Ermeni sorunu başta hiç yoktu. Sonra Batılı düşmanlarımız hiç yoktan bir soykırım uydurdu. Daha sonra mesele Ermenilerin bizi arkadan vurmasına dönüştü, oradan savaş koşullarında meşru müdafaaya, oradan mukateleye. Şimdilerde ise tarihin ‘photo shop’lanmamış sayfaları açıldıkça hayretten hayrete düşüyoruz. Ama bir kısmımız aldatıldığına kızarken çoğumuz inkârın rahatlığına sığınıyor hâlâ. İrtica sorununda tersini yaşadık. İçimize salınan ‘şeriat’ korkusunun temelinin çok da sağlam olmadığını görmeye başladık. Öğretilenin aksine Müslümanlığın bir tehlike olmadığını, toplumumuzun ortak değeri olduğunu anladık. Laikliğin kolay kolay elden gitmediğini, ‘İslamcı’ denilen bir partinin yedi yıllık iktidarından sonra bile İran olmadığımızı gördük. İrticayla mücadelenin özgürlüklerin kısıtlanması için nasıl bahane edildiğini farkettik. Ama bir kısmımız aldatıldığına kızarken hâlâ çoğumuz için irtica ha geldi ha gelecek. Bizim nesli en çok Kürt sorunu sarstı. Onun da yıllarca bilincinde değildik. Tarih Türk tarihiydi. Türkiye Türklerindi. Kırklarımızdayken bile bizim için Kürt yoktu. Bölücü terör vardı. Sonra ‘kart kurt sesi çıkaranlar’ Kürtler olarak ortaya çıktı. Önceleri kendi lisanları yoktu. Sonra öğrendik ki varmış. Hatta Anadolu’da Türklerden önce yaşamışlar. Şimdi de ikinci sınıf muamelesi görmeyi reddediyorlarmış. Demokratik bir Türkiye’de eşit vatandaşlar olarak yaşamak istiyorlarmış. Bir kısmımız bu sorunun ülkemizin bekası için yaşamsallığının bilincine vardı. Çözüm için silahın, ekonomik önlemlerin yeterli olmadığını anladı. Kimlik konusunun, anayasal ve fiilî eşitliğin önemini idrak etti. Ama çoğunluğumuz ezberini bozamadı. ‘PKK’yı yok edersek, sorun çözülür’ demeyi sürdürdü. En önemlisi Türkiye’nin sahibinin Türkler olduğuna dair sarsılmaz inancında gedik açılmasını şiddetle reddetti. Benim neslim toplumun en fazla koşullandırılmış kesimi. Hatta kendisini sonraki nesilleri koşullandırmakla görevli saymış bir nesiliz biz. Kutsal devlet, ideolojik laiklik, imtiyazsız sınıfsız kitle, bölünmez bütünlük, Türkün özelliği ve üstünlüğü kavramları benliğimizin parçası olmuş. Bizim tüm bu kavramları gerçek değerlerine oturtmak için gerekli zihinsel devrimi yapmamız kolay değil. Nitekim Kürt sorununda kuantum sıçrayışının eşiğinde olduğumuz bu günlerde direncin önemlice bir kısmı biz yaşlardaki Türklerden ve Kürtlerden geliyor gibi. ‘Kürt açılımı’ özellikle Başbakan’ın 11 ağustos konuşmasıyla ciddi bir aşamaya girdi. Bu kadar karmaşık, bu kadar kan ve gözyaşına mal olmuş, sırtında bu kadar tarihsel yük bulunan bir sorun elbette yarın çözülmeyecek. Ama ilk defa tünelin sonunda ışık var. Çözüm sürecine her kesimden katkı önemli. Fakat direnenler de var tabii. Çoğunu anlayamıyorum. CHP, MHP ve ulusalcılardan çok ötekileri anlamıyorum. Çözümün geleceklerini nasıl parlatacağını algılayamayanları anlamıyorum. “Nasıl olsa çözülmez”, “beklentileri yükseltmeyin”, “çözüm derken Türk sorunu yaratmayın” diyerek süreci baltalamaya çalışanları anlamıyorum. Sırf ‘ben demiştim’ diyebilmek için felaket tellallığı yapanları anlamıyorum. Konuyu Ak Parti’ye muhalefet basitliğine indirgeyenleri anlamıyorum. Benim neslim çözüm aramaktan çok sorunu sürdürmeye çalıştı. Çözüm bizden sonrakilerin, sizlerin elinde artık. Biz ettik siz etmeyin Türkiye’ye."
  8. töbe töbe millet boş kalmış da neyi araştırmış
  9. Bir Çift Yürek'te şöyle yılan falan yeme seansları vardı ya,hayran kalmıştım o ara.Fare dışında herrşeyü yerim,iğrenmekten değil fareler çok tatlı,kıyamam ben onlara yahu aç aç bekle imam abeyi,olmadı şimdi pötü böcek yemek bozar mı oruçu açlık çarptı,mazur görün efendiler
  10. Abla sen menüyü yazmasan
  11. pişt,Seth ne olsun bakim senin son sözün
  12. Saygıyla ve özlemle anıyorum.
  13. Sizi dikkatte almayanlar,bizi de almadı.Siz korkmayın,ferah tutun yüreğinizi,açılım maçılım olmayacak. Olursa kurban keserdim ammma,buna ekonomi de izin vermeyecek.
  14. Denizcim sana bayılıyorum ben
  15. Sevgili Boşig, Söz konusu olan tüm iletileriniz de bana ısrarla "etnik-milliyetçi" demenize rağmen,ben ısrarla derdimi anlatmaya çalıştım.Ama bakıyorum ki kimse beni anlamak istemiyor. Kürt kimliğimi öne çıkarmadım,sadec Kürt Sorunu ile ilgili yazdığımda "yaşananları" yazdım.Bu ülkenin insanıyım dedim olmadı,Kürt'üm dedim olmadı.Bir sokak çocukları konusunda bile Diyarbakır çocuklarından rahatsız olan arkadaşlara,ısrarla "arkadaşım ben Diyarbakır'da ki sokak çocukları ile çalıştım,tabi ki bilgi sahibi olduğum çocukları anlatacağım" dedim,onlar yine "sen ne yapmak istiyorsunuz" dediler.Yazık,çok yazık. Şunu bilmelisiniz ki bu sitede olmamım gerektiren tek durum düşünceler,az çok bildiğim konular varsa konuşurum, buradayım derim,bilmiyorsam susarım.Yoksa iş olsun diye gelecek kadar zamanım da yok. Ben burada insan ile konuştum,ideoloji ile değil.Bu ülkede sadece Kürtler değil,Türklerde bedel ödedi.Kimi zaman maden ocaklarında,kimi zaman cezaevlerinde...Aleviler diri diri yakıldı,birileri kazanacak diye bu sefer sünniler aynı muameleye maruz kaldı. Ankara da öğrenci evleri basıldı,gencecik çocuklar daraağacında sallandı.İnsanlar açlık ile terbiye edildi dostum,cehalet ile tepkileri susturuldu.Bu ülke de ne demokrasi oldu ne de insan;olan sadece korku,kan emicilerim imparatortluğu ve zulüm. Her ülkenin bir tarihi vardır,benim de tarihim bu. Devlet hata yaptı,biz buna rağmen devleti kutsallaştırdık.Devlet bizdik çoğu zaman,ama hep devlet eliyle ayarı verilen de biz olduk. Çatlılarımız oldu,Yeşillerimiz oldu.Mumcularımız,Anterlerimiz öldürüldü. Geleceğimiz ambargo altındaydı. Ve Kürt Sorunu... Özür dilerim,ama siz yine de "vatan haini" statüsü ile değerlendirseniz de benim vicdanım ile burada olacağım. O bölgede yaşayanlar Kürt,o bölgede yaşayanlar alasından adam yerine koyulamayan. Dün ben daha önce milliyetçi biriydim,şimdi değilim diyen bir arkadaşımız bunu "tanımak" ile açıkladı.Ben de çoğu zaman yabancıyız abim,ondandır diyordum ama şimdi bu kadar iyi niyetli değilim. Bizim işimize gelen bu. Bölge de dil yasaklandı,sustunuz.İnsanlar kimliğinden dolayı öldürüldü,siz sustunuz.Sadece resmi olan 17 bin fail de bile siz sustunuz.Yaşananları yazdık,kem küm edildi,ama denildi...beni ikna edemediniz. Buyrun,haklıysanız sussun mavi olmayan gökyüzü. Sevgili Boşig diye başladığıma bakılmasın.Bu cümleler sadece kendilerine değil,hatta çoğu kendisine değil.Kaplan,Politika,yeri geldiinde Demirefe,Cyrano...özür dilerim ama siz sadece kendi bildiğinizi okudunuz. Neymiş efendim bölge halkı bunu istemiş,ya Allah aşkına kim ölümü ister,kim başında bir ağayı ister,rençber olmayı kim ister? Devlet kalkıp da benim yerime o ağalarla masaya otururken biz yoktuk,ağanın yerine koruyucuyu başıma dikerken benim istediklerim yoktu. Neymiş efendim,biz gelen öğretmeni öldürüken,doktoru boğazlarken devlet nasıl gelebilirdi ki(bunu dün Kürtleri yerden yere vuran bayan bir arkadaşımız söylemiş,yine o sırada yanımızda bulunan bir arkadaşımız "yahu,oraya gidenlerde sürdüklerinizdi be,demişti) Düşünün ki her dakka başı patlayan silahlar,düşünün ki her an ölebilirsiniz.Öldürülüyorsunuz da.Siz ölürken,nasıl başkalarının ölümü için ağlayabilirsiniz. Öldürmek zulümdür,ne dili ne de minneti vardır.Ölüm her haliyle kötüdür.Orada öldürülen bir öğretmen de sıradan bir vatandaş da benim için aynı kayıptır.Ama bu ölümleri izleyenler varken,kalıp da bunu bölge halkı ile açıklamak iyi niyet değil,sadece öğretmenler üzerinden haklı çıkma çabasıdır. Evet,efendim bu ülkede feodalite vardır.Bölge halkı belki de bu düzeni döndüren en büyük çarktır.Ama bu çarkın tarihi dün,diğer bir çevireni de devlettir.Pardon,devlet ne için vardı. Çok uzatmaya gerek yok,ben bir Kürt'üm...ama öncesinde bu ülkenin vatandaşı olan,çok çok öncesinde olan.Kusura bakmayın,benim ırkımı inkar etmek gibi bir lüksüm yok. Olmayan lüksümden çok da öte..."benim herhangi bir insanı ırkından dolayı yargılamak,ırkı bahane ederek kendimi haklı çıkarıp da aynı vatanın insanlarını ayrıştırmak" gibi bir hakkım da yok. Bu neye benziyor biliyor musunuz forumdaşlarım,Sevgili Boşig'in " yanlış anlaşılan kavramlar yüzünden ulusalcılık hakkında ki düşüncelerimi değiştirmem" değişine... Kimin ne istediği,ne dediği çok da umrumda değil...Ne siyasi partiler,ne şunun bunun temsilciliğinbi yapanlar...kişi ve olayları es geçtim;"benim ben olduğum,ama benim bu ülke için olduğum...bir ve bütün olan demokratik bir ülke" Çok zor değil bunu bir Kürt olarak istemek,çok zor değil kimliğimden sıyrılıp da benimn kaderimi paylaşanlarla bu ülke için yaşamak...siz ne kadar da demokrasi için "A kişisi neden ister demokrasiyi..." şeklinde düşüncelerle burada olsanız da,ben "araç ve amaçları ile gerçek demokrasi istiyorum" demeye devam edeceğim. Herkese sevgiler.
  16. Baykal'ın arkasında milyonlar değil,milyoncuklar var.Ve bu milyoncuklar Chp'nin yaptıklarını doğru bulanlar değil,kendilerinin CHP'nin arkasında olmak zorunda hissedenler. Siz isterseniz CHP tarafından hazırlanan raporlara dönün. Evet,Baykal iktidar olmadı,olamayacakta.Ama bunun nedeni;bir kilo pirince iradesini satanlar değil,CHP'nin de içinde bulunduğu siyasi basiretsizliğin insanları buna mecbur bırakmasıdır. Saygılar.
  17. mavi olmayan gökyüzü

    Umarım....

    özlemle anılacak bir geçmiş,yazdıklarınla olur canım.Bugünün çocukluğu ile değil.Umarım demek kalıyor bana da:)
  18. Siz postaya koyun,okursa beni haberdar edin:) Efem,zatım kesinlikle iktidarın değil,çözümün yanındadır.Çözüm iktidarın değil,hepimizin olmalıdır.Saygılar.
  19. Ben "etnik milliyetçilik" yapmıyorum.Siz benim varlığımı inkar ederek,bunu yapıyorsunuz Sevgili Boşig.
  20. Bir varmış bir yokmuş;zamanlardan bir zaman,mekanlardan bir mekan...Lenin'e benzemeyen Stalin'in geleneğinden beslenen bir aslanın pençesinde kıvranan bir Çeçenistan varmış. Mış,mış,mış...Dışarda borana dönüşmüş bir yakarışın son çığlığı ve "mış"lar ile rivayet edilen geçmişin enkazı... Çocuktum daha,büyüklerim haklıydı o zamanlar.Direniş deniliyordu Çeçenistan'a,zulüm deniliyordu tüm yaşananlara.Farkına varılmıştı tüm oyunların,düzen adı verilmişti aldırmazlığa... Çocuktum daha,şaşkındım çoğu zaman! Bir anne küçücük yavrusuna sıkıca sarılmış ağlıyordu.Bir baba çocuğuna kalkan olmuş,çocuğu için ölümü seçiyordu...kanlar içinde upuzun bir beden,direnişe yanıt veren ölümün ağıdı dalga dalga arşınlıyordu gökyüzünü! Haklıydı büyüklerim,aldırmazdı üstelik... Ve geçmiş zamanın rivayeti susar,başlar bize kendini anlatmaya Grozni... "Merhaba insan(cık)lar, Ben Grozni.Ucuzdur benim bağrımda insan olmak.Basittir bende can verene sırtını dönüp çekip gitmek.Karanlıktır benim adım,aydınlığın rengini unutan. 1783...Çarlık Rusya'sının işgaline yanıt verdiğim tarihtir.Direniştir sizin dilinizde. 1816...General Yemelov katleder bizi,Kafkas halkları paylaşır bu kaderimizi. 1828...Rus baskısına dayanamayan Dağıstan başkaldırır.Kafkasya yine "savaş"ı yaşar. 1839...Rus Çarı'nın baskıları,Rus tarihinin Kafkas Harbi.25 yıl süren bu savaşta sadece bizler değil,Kuzey Kafkasya da vardır direnişte. 1917...Kuzey Kafkasya işgal edilir,1918'de geri alınan topraklarda Kuzey Kafkasya Emirliği altında ki İslam Devleti kurulduğu ilan edilir. 1920...yeniden işgal. 1922...Komünistler bölgeyi "Çeçen Vilayeti" ilan eder. ... İşte benim tarihim,eksiği yine öncesi ile tamamlanan.Sonrası mı...?Sonrası da var elbette;tek kelimeyle özeti "yine işgal olan"..Stalin sadistliği "kendi gibi düşünmeyeni" anında yok ediyordu.Sürülüyor,öldürülüyorduk.Erkeklerimiz kurşuna diziliyor,kadınlarımıza tecavüz ediliyordu.Çocuklarımız; "Çeçen çocukları bile bizi öldürmeye yemin etmiş, bu yüzden ilk olarak Çeçen çocuklarını katlediyoruz" diyen Rus askerleri tarafından katlediliyordu. Siz direniş diyordunuz benim adıma...Ben ise her tükenişte diriliyordum,adına diriliş dediğiniz gösteriler dünyasında. Ben Grozni..." .... Bir varmış,bir yokmuş.Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde.İyiler iyi iken,iyiler sadece seyirciyken...kötülerin dilinde işgalin kalbinde bir Çeçenistan varmış. Mış,mış,mış...Bir varmış,bir yokmuş...Çeçenistan'da bunlar yaşanırken,ne var olanının ne de yok olanın beş para etmediği bir çarkta,en büyük bedeli ödeyen yine insanmış.
  21. Sevgili Boşig, "Zamanında o kadar geçmişe uzandığımızda ve örneğin Türklerin yüzlerce yıldır Kürtleştirilmesi, Kürtlerin yüzlerce yıl Osmanlılarca kayırılması; Osmanlılarca kayrılan Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti ile bu kayırılmaları sona erdiğinde nasıl da Türkiye'ye karşı ayaklanmalara giriştiklerini, Kürtlerin Aşirete ve Dinselliğe dayalı toplumsal ve kültürel yapılarının, sorunun tarihsel olarak önemli bir parçası olduğunu anlattığımda; bunları gerek sizin, gerek Dünyahepimizin'in ya da gerek diğer düşüncedaşların geçiştirdiğini, görmezden geldiğini ya da olmamış var saydığını; en iyi kabul ile "sorunun çok çok küçük bir öğesi" olarak tanımlayarak ötelediğini çok kereler gördüm." Ben bunları geçiştirmedim,bu sorunlar yoktur demedim.Bana haksızlık yapıyorsunuz.Söz konusu Ermeni Meselesi olduğu zaman;"Arkadaşım,o dönemde bölgede Hamidiye Alayları var,soykırım yapılmışsa DA(nedeni ne olursa olsun) bunu yapan benim ırkdaşımdır" diyerek aynayı kendime tutan da bendim,"ama arkadaşım,egemen otorite beni değil ağalarımı kendisine muhattab aldı,çıkarı çatışınca düşman,çatışmayınca da müteffik olmayı çok iyi becerdi" diyerek gerektiğinde hesap soran da bendim. Unutmayın taraf yoktur,taraflar vardır.Kimse tek başına hata yapmaz.Kürtler yaşananlardan ne kadar sorumluysa,egemen de o kadar sorumludur.Bu eşitlik bile yaşananları görmemezlikten gelmenize yetmez;ki egemen benim için vardır.Beni ve haklarımı,legal bir yapılanma ile koruyacak olan egemendir.(egemeni devlet anlamında kullanıyorum) Şimdi Kürt Sorunu söz konusu olduğunda her yazdığımıza PKK ile yanıt veren,tüm yapılanları PKK ile meşrulaştıran siz değerli forumdaşlarım; Bizi legal olan ile illegal olan arasında seçime zorlayan yanlış politikalarınız bize bedel ödettiğinde,Diyarbakır Cezaevinde insanlar insan olduğu için pişman ettirildiğinde,köylerimiz yakıldığında,koruyucular başımıza ağa kesildiğinde,çocuklarımız öldürüldüğünde siz nerdeydiniz? Madem bu yaşananlar bu ülkenin sorunuydu,o zaman bu ülke nerdeydi? Nerdeydiniz gerçekten,niye göremedim ben? Uğur Kaymaz,küçük bir çocuk ya.Bu çocuk sırtından vuruluyor,üstüne terörist deniliyor.Ve bu çocuğu öldürenler serbest bırakılıyor.Ben burada "neden vuruldu Uğur derken" kaç kişi,Uğurun yaşam hakkı benimdir dedi ki! Beni etnik milliyetçilik ile itham ediyorsunuz.Hayır,değilim.Sadece bir Kürt'üm.Bunu ifade etmek,insan olmanın gereği;milliyetçiliğin değil. Tüm eleştirilerinize cevap vereceğim...şimdilik hoşçakalın.
  22. "Ve sanatçılar zeki insanlardır; toplumuna ortaçağ yaşamını öneren, modern hayata karşı çıkan, laikliği bir kenara itip dinciliği referans alanların “iyi bir şey” yapamayacaklarını bilir..." Sayın Coşkun,siz benim dün yazdıklarımı kendi cümleleriniz ile haklı çıkardınız. Sizin derdiniz açılım falan değil,sadece AKP!
  23. Türkiye'nin en büyük ihtiyacı herkesin uzlaştığı "bütünleştirici" bir demokrasi.Şuna inanıyorum ki,gerçek anlamda bir demokrasi tüm sorunların çözümüdür.Bunun için herşeyden önce "darbelerin anayasısı" ile tökezleyen demokrasiyi yeni ve hepimizin olan bir anayasa ile olması gereken yere oturtmaktır. Devrime ihtiyacı olan lider ve benim ülkem...şaka gibi bence,var mı samimiyet,var mı demokrasi inancı...evet,evet şaka! Umudumuz "birey olmayı becerebilmiş" halkımız.
  24. Sayın Baykal, "Savaş ilmi bir kişiyi basitçe saf diktatörlüğe yöneltir. Şiddet karşıtlığının ilmi ise yalnızca saf demokrasiye ulaştırır....Sevgiden kaynaklanan güç, cezalandırılma korkusundan kaynaklanandan binlerce kat daha etkili ve kalıcıdır.....Şiddet karşıtlığının yalnızca bireyler tarafından uygulanabileceğini ve bireylerin oluşturduğu uluslar tarafından uygulanamayacağını söylemek inançsızlıktır....En saf anarşiye en çok yaklaşan şiddet karşıtlığı üzerine kurulu olan demokrasidir....Tam bir şiddet karşıtlığı üzerinde örgütlenen ve işleyen bir toplum en saf anarşidir....(*)" "Sosyal demokrat" olarak tanımlanmış kimliğinize,demokrasiye inanmış biri olarak soruyorum; Siz "saf diktatörlükten" mi yanasınız,yoksa "saf demokrasiden" mi? Sahi siz demokrasinin ne olduğunu biliyor musunuz? Siz geçen haftalarda ki grup toplantınız da "demokrat vekillerinize(!)" demokrasi dersi verirken,ülkenin bütünlüğüne dair sözler sarfederken,şimdi dedim kendi kendime...şimdi geçmiş dile gelse de demokrasi anlayışınızın bize sunduğu hikmetleri beraber dinlesek! ... Sayın Baykal, Doğrusu size kızamıyorum,çünkü sizi ve temsil ettiğiniz zihniyeti anlayamıyorum.Sizi samimi bulmuyorum,inanarak konuşmuyorsunuz,tepkilerinizi ölçemiyorsunuz... "Etnik kimlikler" de varolma hakkına sahip deyip,"etnik kimlik milli kimliğin üstünde olmamalı" diye noktayı koyarken,en büyük çelişkiyi "etnik kimlik ile milli kimlik çatışmamalı" şeklinde ki cümleniz ile gösteriyordunuz. ... Sayın Baykal, Tarhan Erdem'in Neşe Düzel ile yaptığı röportajı okudunuz mu,orada "sizin için kullanılan cümlelerin" ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Sadece Erdem mi? Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak: “... CHP’nin sırf eleştirmek için eleştirmek yerine, neyi tasvip etmiyorlarsa onu açıklamaları gerek... CHP’nin gittikçe sosyal demokrasiden uzaklaştığını görüyorum ve artık CHP’yi sol parti olarak görmüyorum.” Tarihçi yazar Ayşe Hür: “... CHP’nin tek yaptığı AK Parti’nin her yaptığına ‘istemezuk’ demek. Aynı şekilde 1982 Anayasası’nı, katı devletçiliği savunuyor...” ... "İnönü’nün genel başkanlığı döneminde hazırlanan Güneydoğu Raporu gerçekçi öneriler getiriyordu. O dönem rapor nedeniyle DGM’de yargılandık. Oysa o raporda yazılanlar dikkate alınsaydı, 30 bin insanımız ölmezdi...” (Cumhuriyet, 21 Ekim 2002) diyen siz,bugün "Kürt Açılımı"na belki de "sadece muhalefet etme" derdinde olduğunuz için karşı çıkıyor,MHP'nin milliyetçi söylemlerini aratmayacak cümleler sarfediyorsunuz. Sizin yapamadığınızı Erdoğan yaparken,siz yapamadıklarınızla barışa çelme atıyorsunuz. Vatan-bayrak gibi yüce kavramları,birkaç oy ile kıyaslıyor,o çok sevdiğiniz ülkenizi kendi elinizle karanlığa itiyorsunuz. Demokrasiden nasibini alamamış siyasi geçmişinizle,bizi utandırıyor,aynı çizgiden devam eden anlayışınızla komik düşüyorsunuz. ... Sayın Baykal, Bu size ve sizin gibi düşünenlere açık mektubumdur.İster birkez olsun düşünürsünüz,isterseniz de gülüp geçersiniz. Tepkiniz,sizin kadar anlaşılmaz,sizin kadar tutarsız olduğu için önemsenmeyecek kadar basit. Özgürlük ve hak taleplerine bakışınız,sizin kadar başkalarına tahammülsüz. Dediğim gibi tepkilerinizi önemsemiyorum. Ama "bana ve ülkeme ödettiğiniz bedeller" için,size "demokratlığınız istemiyorum,sadece barış için susun" deme hakkını kendimde buluyorum. Sizi en azından yıkıcı olmamak için susmaya davet ediyorum...yoksa "Darbenin bir diğer mimarı olan İnönü gibi iktidar hesapları yaparken bitişinizi göremezsiniz." *Gandhi.
  25. mavi olmayan gökyüzü

    Otobüs mevzuları

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.