-
İçerik Sayısı
5.190 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
13
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Yayamaz Kayımca başlık Anı Defteri - Defterleri
Sevgili Boşig, çok teşekkür ederim.yahu biz anlaşamıyoruz değil,dur zamanla nasıl anlaşabildiğimizi göreceğiz.Ben de artık dıgıl mıgıl(bu süper) deyip uyuyayım yine yakında tahtalı köyü boylayınca sizden helallik isterim.sevgiler -
Blogcu Suheda_ Röportajı ile Sizlerle
mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlık içinde Üyelerle Yapılan Röportajlar
Suhedacım şu "ya sev ya terk et" de olmasa meleksin melek -
kalk kendini boğaz da at
-
çok korkunç korkunç olması güzel işte
-
ÜSTEKİNİN ÖLMEDEN ÖNCEKİ SON SÖZÜ NE OLSUN.......
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Radya başlık Forum Oyunları
ölmek asalettir,sonunda BJK varsa -
Bayansa güzel,erkekse yakışıklı...ikisi de değilse uzaylı
-
adanalı
-
Sevgili Muki, Özgür kadının ölçütlerini sıralarken diğer bir kesimi çok ağır cümlelerle ifade etmişsiniz.Özgürlük nedir biliyor musunuz;herşeyden önce başkaların varlığına kendinde tahammül edebilmektir. Saygılar.
-
"Albert Camus, “Başkaldıran İnsan” adlı varoluşsal yapıtında: “…yaşamak kendi başına bir değer yargısıdır” diyordu ki, bu coğrafyada henüz daha onanmamıştı o seküler yaşam. Bu nedenle Ozan Baudelaire’nin sözleriyle, “cinayet sızıyordu” insan kalabalığının suretinden Sivas mahşerine. Ve Karamazof’un dediği gibi, “hiçbir şey doğru değilse, her şeye izin vardır” tarzında bir oyun oynanıyordu tarihin tekerleğinin gölgesinde." Yumrukluyorum duvarları,yumrukluyorum kara gecenin bedenini Ellerim kan içinde,nehirler taşmış yanaklarımda 37 can, 37 gül çatlamış susuzluktan sivasın içinde Nasıl uyku tutar gözlerimi Döne döne samaha duranlar tutuştu önce Sonra türküler sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanı başına Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kuban etmek Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak Var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak loov Böyle garip düştüğüme bakma, böyle mahsun durduğuma Varsın ateşim suskunlukla beslensin Benimde yüreğim gençliğini almış yanına yürür başı dik Senin de dağların var Sivas senin de dağların Dağlarında Şahanların(Grup Yorum) Sivas Katliamının utancını içten içe yaşıyoruz.İnsan yaşamını tahammülsüzlükle yok sayanları lanetliyoruz.Ve ekliyoruz;Sivas Katliamında yaşananların tek sorumlusu o alanı dolduran kendini bilmezler ve o katliama seyirci kalan devlettir.Hiçbir kitap bu yaşanan katliamı onaylamaz.
- 169 cevap
-
- Sivas katliamı
- Madımak olayları
-
(ve 4 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ama ben sizi tanımıyorum derim. bugün hava çok sıcak desem...
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Yayamaz Kayımca başlık Anı Defteri - Defterleri
Anaaaaaaaaaaaaa,bana sarma yapacaksın.Canım ben sana en kısa sürede adresi postalıyorum.Mutlaka geldiğin günü haberdar et.Seni kocaman öpüyorum. -
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: Yayamaz Kayımca başlık Anı Defteri - Defterleri
Evet,az kaldı da canım sen yoksun.Ama dur ben geleceğim;nasıl olsa adım seyahatcıya çıktı.Sınavın nasıl geçti diyeceğim ama -
pardon,biz neyi tartışıyoruz?
-
Ben Kenan Evren'i 29 yıl önce astım!...
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
Gece yarısı darbeler,muhtıralar hepimize oldukça tanıdık.Tanıklığa alışan bünye tanıklığını geleneğe her an dönüştürebilir.Buyrun size bir örnek;AKP tarafından gece yarısı askeri "sivil" ile yargılayacak azımsanmayacak bir çelme. Kendi adıma diyeceğim;askerin vesayeti artık bitmeli.Sivil irade olması gereken yerde olmalı.Yani asker de siviller tarafından tartılmalı.Bunun için AKP'yi kutluyorum. Yasa konusunda herkes olumlu sinyaller verirken,yasanın çıkarılış yöntemi hala tartışılmaya devam ediliyor.Gece yarısı darbelere alışkın bir ülke de bu da çok doğal.Bizler karanlığı severiz;bırakın aydınlığı. Bu arada Kenan Evren ve şu meşhur "intihar ederim" mevzusu o kadar farklı bir boyuta büründü ki.Dün okuduğum bir yazıda,yorumcu"sakın intihar etmeyin,acıyın bize;biz sizi yargılamalıyız"diyordu.Evet,ben de ortak oluyorum kendilerine.Ve Sayın Evren lütfen bizim için,ödettirdiğiniz bedeller için yaşayın.Hem bizler sizin kadar acımasız olamıyoruz.Sizler gencecik bedenleri toprağa kurban verirken;biz "insan" diyoruz.Sadece hukukun bedelini istiyoruz. Şu sıralar hayatımın en yoğun dönemlerinden geçiyorum.Gündemi pek takip edemiyorum.Albayın tahliyesi,Genelkurmayın çelişkisi,Evrenin intiharı ve yeni çıkan yasa hakkında çok da sağlam bilgilerim yok.Yalnız Türkiye de birşeylerin yerinde oynadığının farkındayım.Düne çok daha umutluyum.Umuyorum ki;kazanan yine insanlarımız olacak. Kenan Evren demişken,bu aralar okuduğum yazılarda "intihar etme paşam" diyenler,"intihardır sana yakışan" diyenler ve sadece yine seyirci konumunda olanları zihnimde bertaraf ederek,Taraf Gazetesinde bir üniversite öğrencisi tarafından yazılan bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.Haklı ve güzel cümlelerin sahibine çok teşekkür ediyorum.Buyrun aklımdan yer edinenler; "Evren Paşa, kendilerine yargı yolu açılmasıyla ilgili gazetecilerine konuştu: “Referandum yapılsın, halk evet derse intihar ederim.” Halkın hayır diyeceğinden emin. Haklısın Evren Paşa, halk hayır demekle kalmayacak, seni korumak için var gücüyle çabalayacak da. Sana benzeyen bir halk yarattın çünkü... Yaktığın kitaplarla, öldürdüğün, işkenceden geçirdiğin aydınlarla, YÖK kurumuyla, eğitim sistemiyle, yasakladığın basınla, üniversiteden attığın öğretim görevlileriyle oluşturduğun ortam, makina imalatı benzeri tek tip bireyler yarattı. Böyle bir ortamda gelişen yeni neslin büyük bir kısmı sana benziyor artık. Edilgen, kendine olan güvenini yitirmiş, sorgulamadan yoksun, hep güçlüden yana tavır alan, darbe yanlısı, yabancı düşmanı, kendine yabancı ucube kişiliklerden oluşan bir toplum yarattın. .... Sen asıl bu nedenle yargılanmalısın Evren Paşa. Böyle bir toplumun mimarı olduğun için! "(MESUT ONATLI,Çokkültürlülük, Mardin Korosu ve Evren Paşa,Taraf,02/07/2009) -
Sevgili Boşig, "Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'daki Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcileri ile görüştüğünde, 'demokratik açılım ile anadilinde eğitim' isteyen STK başkanlarına, 'Sadece Kürt kökenli vatandaşlar yok. Çerkesler, Lazlar var. Başkaları isteyince ne olacak? biz de güzel bir laf var: 'Atış serbest, bekara karı boşamak kolay' demiş. (Radikal, 7 Mart 2008) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Kürtçe dilekçe verdiği için yargılanan Tevn Yayınları sahibi Mehdi Tanrıkulu, 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. (Evrensel, 8 Şubat 2008) Türkiye'ye William girebilir, Welat giremez. 21. yüzyıl Türkiye'sinden demokrasi manzarası: Yedi yaşındaki çocuk, ismi Welat diye Türkiye'ye sokulmadı. Yedi yaşındaki Almanya vatandaşı Welat Dağ, 'Türkçe olmayan karekter bulunduğu' gerekçesiyle yasak olan ismi nedeniyle Türkiye'ye alınmadı. Annesi Yadigar ve kardeşleri Türkiye'ye giriş yaparken Welat Almanya'ya gönderildi. (Radikal, 21 Haziran 2008) Diyarbakır'ın Kayapınar Belediyesi'nin 5 parka vermek istediği Kürtçe çiçek isimleri, Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu'ya takıldı. Vali Mutlu, Berfin (Kardelen), Nefel (Yonca), Daraşin (yeşil ağaç), Beybun (papatya) ve Gülistan (gül bahçesi) isimlerinden sadece Gülistan'ı kabul etti. Mutlu, 21 Temmuz'da belediyeye gönderdiği yazıda, kabul etmeme gerekçesini 5393 Sayılı Yasa'da yer alan bölücü isimlere dayandırdıÖ' (Alternatif, 14 Ağustos 2008) Cezaevi İzleme Komisyonu'nun hazırladığı rapora göre, tutuklu yada hükümlüler kapalı görüş sırasında yakınlarıyla Kürtçe veya Lazca konuştukları takdirde müdahaleyle karşılaştıklarını, eğer Türkçe yapmazlarsa görüşmenin kesileceği konusunda uyarıldıklarını ifade etmişlerdir. Telefon görüşmelerinde Türkçe konuşma zorunlu kılındığını, Türkçe anlamayan bir yakınıyla Arapça, Ermenice yada Kürtçe konuştuğunda telefon bağlantısının kesildiğini ifade etmişlerdir. (Radikal, 20 Şubat 2008) İçişleri Bakanlığı'nın, belediyecilik hizmetlerini Türkçe'nin yanı sıra, Kürtçe, Zazaca, Arapça, Ermenice, Süryanice gibi yerel dillerde verme kararı alan ve bunu yaşama geçiren Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve Belediye Meclisi aleyhine yaptığı başvuru sonuçlandı. Danıştay 8. Dairesi 'Belediye hizmetlerinde çok dilli belediyecilik' kararı alan Abdullah Demirbaş'ın başkanlığının düşürülmesine ve belediye meclisinin feshine oy birliğiyle karar verdi. Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve Belediye Meclisi görevden alındı. Abdullah Demirbaş Kürtçe kullandığı için, 100 yılı aşkın bir ceza talebiyle karşı karşıyadır. Sur Belediyesi'nin eski başkanı Abdullah Demirbaş ve 12 belediye çalışanı, belediyenin faaliyetlerinde Kürtçe'yi de kullandıkları için yargılanmaya başlandılar. Suriçi'nin Kürtçe tanıtımı, çocuklara yönelik çıkarılan 'Şemamok' isimli dergi ve belediye'de kullanılan Ubuntu isimli Kürtçe yazılımı dava konusu oldu. (Evrensel, 8 Şubat 2008)" size neyi ifade ediyor? Siz mutlaka İHD'nin "anadilde eğitim " talebinden dolayı davalık olduğunu da biliyorsunuzdur.AİHM'de bir utanca dönüşen bu hukuksuzluğa ne dersiniz? Bakınız,Türköne Kürt Sorunun temelinde neyi görüyor; "Tekrarlayalım: Kürt sorunu, özünde bir Kürtçe sorunu. Bütün şikâyetler ve sıkıntılar alt alta sıralandığı zaman, neredeyse tamamının Kürtçe yasağı ile ilgili olduğu görülüyor. Kürtçe sorununu anadilin her alanda kullanımı sorunu olarak kabul etmek lâzım. O zaman Kürt sorununu çözmek için Kürtçe sorununu bütünüyle çözmek gerekir. Bunun ölçüsü ise Kürtçe başlığı altına alınacak hiçbir eksiğin kalmamasıdır."('Kürtçe üzerinde anlamsız baskı ve yasaklar’ 26 February 2009, Thursday-Zaman) İnternet bağlantısında sorun yaşadığımdan şimdilik bunları yazmakla yetineceğim.
-
''Ya sev ya terk et'' ile taçlanan Korkunun Cumhuriyeti...
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Güncel Konular
Sevgili Yarasa,yazdıklarım oldukça açık.Ne dediğimi herkes anlamış olmalı.Ama sizin için bir daha yazayım; -"ben-biz" olarak ifade ettiğim cümleleri bir çelişki olarak algılamışsınız.Ben derken,kendi düşüncelrim ve düşüncelerimle belirlediğim bakışı kastetmiştim.Ben ve benim gibi düşünenler için öncelişk "insan"dır.Bakışımız da kendi yaşadıklarımızla belirlenecek bir alanı değil;hepimizin olan yaşama alanını içine almaktır.Ve inanıyorum ki;kazananlar herşeye rağmen yine insan diyenlerdir.Kendi gerçeğinde başka insanlara yabancı kalmayanlardan,kendi dışındaki insanlar için de çabalayanlardan biriyim.Siz "sen" olarak kendinizi istediğiniz şekilde ifade etmekte özgürsünüz. Peki "biz" kimleriz?"BEN" iken bile "BİZ"in kaderinden kaçamayanlarız.Bu ülke için;Türk'ü,Kürt'ü...Alevi'si,Sünni'si...kadını,erkeği...inşaat işçisi,akademisyeni...yani hepimiz."Biz" ler kaybedeniz.Kimbilir belki korkuların belki de vurdumduymazlığın ürünü olan bizler kaybederken,bedel ödeyen benlerle hala ayakta durabiliyoruz. Bakın,okumam gereken kitabı,atmam gereken iş yoğunluğunu bırakıp çelişki dediğiniz cümlelere açıklık getirdim.Umarım yanlış anlaşılmam. -Ben memleketime gittiğim de canım sıkıldı mı kendimi hemen kentin en işlek kahvesine atarım(Bayanın ne işi var kahvede demeyin,can sıkıntısı işte;babam da yanımda oturunca sorun olmuyor )Orada konuşanlara bir kulak verdim mi,vay be abi ne oluyor derim hep kendi kendime.Herkes şikayetçi.Kardeşim diye başlayan muhabbetler eleştiri oklarına dönüşür ansızın.Okun saplandığı şikayet edilenin vay haline.Ya sonra...Sonra mı,diyeyim hemen.Eve giderseniz,kim ölmüş kim aç umrunuzda değil.Sorunları sadece konuşursunuz.Çözüm değil,laf kalabalığıdır sarfedilen tüm cümleler. Kahve muhabbeti dedim Sevgili Yarasa,eğer kırıcı olduysam da cçok özür dilerim.Kesinlikle uslübunüz ile ilgili değildi;kardeşim şeklinde ki cümleleri en çok kullananlardanım.Yalnız,o kahvede sadece ama sadece eleştirmeyi kendine ahlak edinen insanlar çoğu zaman kendilerine bile yabancı.Siz bazı cümleleriniz ile tüm yaşananları o kadar basit cümlelerle sıfırladınız ki!Size,belirli bir yere gelmiş insanlar için yok sayma bu kadar basit olmamalı.Tek derdi ekmek olan insanla farklılığınız,farkındalığınız iken siz farkında olmadan sizin gibi düşünmeyen bireyleri ve onun yaşadıklarını yok saydınız.İnanın ki,yazdıklarınız bana "Yarasa" arkadaşımız yaşananlar konusunda eksik ve yanlış düşünüyor dedirtiyor.Eleştirelim,sorgulayalım...laf kalabalığı değil;çözümlerle bunu yapalım. -Farkında olduklarınız için ayrıca teşekkür ederim. -Elkeştirinin eleştirisi değil sizin yaptığınız;eleştirdiklerim için beni belirli kalıplara koymadır olsa olsa... -İran'da yaşananlarla değerlerini bilmediklerimiz ayrı mevzu...Söz konusu ifade ettiğim tahammül edebilmeydi.İran kendisinden olmayana tahammül edemedi;ya biz? -Benim için Kürt-Türk değil;insan asli.Arkadaşım benim doğduğum coğrafyalarda ki yanlşışları yazmam neden size göre sadece "doğulu insan" ile kendini ifade etmek oldu.Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum;benim en yakın arkadaşlarım Türk,hayatımın en özel yerine koyduğum kişi Türk...Ben,en sevdiklerimle beraber çok mutluyum.Lütfen beni tanımdan genel yargılarda bulunmayın. -"Neden" diyorum yine...önce nedenlerime cevap verin. Sevgiler değerli forumdaşım. -
Sevgili forumdaşlarımız, Sizde biliyorsunuz ki bu haftasonu binlerce aday KPSS'"de ter dökecek.Üniversitelerde öğretmen olan ama devletin kadrosunda olmayınca işsiz olan binlerce mağdur için Abbas Güçlü'nün vereceğim örneğini okumak hepimiz için yeterli olacak. Sadece öğretmen olamayan öğretmenler Mİ...Sayamayacaklarım yine binler.Önce ÖSS(Bu aralar da SBS barikatı var canım eğitim sistemimizde) sonra da tescillemek için KPSS! Ben de bir öğretmenim.Ama tescili öğretmen olmayan.Yani başka bir kamuda çalışmak zorunda olan.Daha önce kamuda çalıştığımız için öğretmen olmamamız için gülünç gerekçeleri sunanlara...Ezberlettiklerinize ve kendinize güvenemeyen eğitim sisteminizi bir tarafa bıraktık.Tescillemeniz için sırada olanlardan sadece birtanesiye;sizi affetmeyeceğiz. "Türkiye’de nelerin olup bittiğini anlamak için hiç uzağa gitmeye gerek yok. Yoldan bir genç çevirin ve sorun. O mutluysa güzel şeyler oluyor, mutsuzsa gidişatı sorgulamak gerekir. Lafı hiç uzatmadan önce şu mektubu okuyalım: “2007’de Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği’nden mezun oldum. KPSS’den 84 puan almama rağmen atanamadım. Aileme maddi açıdan külfet olmamak adına özel bir dershanede çalışmaya başladım. Koşullar sandığımdan da kötüydü. Oysa halk arasında ve genel kanı olarak bilinen, dershane öğretmeni dalında iyi bir öğretmendir, iyi para kazanır, seçilmiştir. Tüm bunların palavra olduğunu anlamak 2 yılıma mal oldu. Günde 10 saat bazen 12 saat derse giriyordum. Aldığım maaş, orada çalışan hizmetli kadardı. Hizmetlileri aşağılamak değil düşüncem ama bir iş için 4 yılını vermiş biri için gerçekten çok kötü bir rakamdı. Sonrasında öğrendiklerim daha da kötü. Arkadaşım 200 TL’ye benden daha ağır koşullarda çalışıyormuş. Şimdi size soruyorum, bir öğretmen 200 TL’ye ya da 500 TL’ye, günde 12 saat derse girerek ne kadar çalışabilir? Bu öğretmene emanet edilen Öğrenciler ne kadar iyi yetişebilir? Yapılan işten ne kadar verim alınabilir? Mantık nedir? İşi öğrenmek mi? Yoksa emeği sömürmek mi? Özel öğretim kurumları yönetmeliğiymiş v.s şu bu gibi hiçbir şeyin geçerli olmadığı kurumlar haline gelmiş dershaneler. Hiçbir öğretmenin sigortası aldığı maaş üzerinden ödenmiyor. Maaşlar gününde verilmiyor. İki yıldır çalışmama rağmen, kurumun bir kere bile denetlendiğini görmedim. Ne mali açıdan ne de eğitim açısından. Son beş ay hiç maaş almadan çalıştım. Sırf çocuklarımı SBS’ye hazırlanıyorlar yarı yolda bırakmayım diye. Öğretmen arkadaşlar bir süre durumu boykot ettiler. Derse girmediler. Sonrasında öğrendik ki işyerinin ortakları, işyerini, üzerinde hiçbir mal varlığı bulunmayan bir akrabalarının üzerine devretmişler. Yani derse girmemenin zararı yine öğrencilereydi. Çocuklarımızı kimlerin eline emanet ettiğimizi gördükçe bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Yine Türkiye çapında meşhur olduğu bilinen bir dershaneyle iş görüşmesine gittiğimde, işyerinin kurucusunun bana teklifi inanılmazdı! Bana İngilizce ve Matematik derslerine girmeyi önerdi. Maaşım da iyi olacaktı; üstelik 900TL + 50 TL vergi iadesi. Ama sigorta yine asgari ücretten yatacaktı. Günde 12 saat derse girecektim. Koşullar inanılmazdı(!) Tüm bunları gördüğümde maddi imkânsızlıklar ve eğitimin sadece ticarete döndüğü bir yerde çalışmaktan ümidimi kestiğim bir anda KPSS puanına göre 4 yıllık fakülte mezunlarından polis alacaklarını öğrendim ve başvurdum. Beni güzel sistemim, eğitimime, yeteneğime, ilgime ve birikimime göre değil, KPSS’den aldığım puana göre beni polisliğe kabul ediyordu. İnsanları ne kadar çaresizleştirdiler! Günlerce, kalem tutan ellerimin nasıl silah tutabileceğini düşündüm. Öğrencilerimin saçlarını severken polislikle nasıl başa çıkabileceğimi sorgularım. İçinden çıkamadım. İstanbul’da, spor ve sözlü mülakat sınavına gittiğimde karşılaştığım tablo karşısında ise ürperdim. Biz dört bayandık. Mesleklerimiz ise daha komik! Biyoloji öğretmeni, sosyal bilgiler öğretmeni, Türkçe öğretmeni ve ben fen bilgisi öğretmeni!.. KPSS’de sorulan sorularla mı benim iyi bir fen bilgisi öğretmeni olacağım anlaşılacak? Ya da matematik yapamayan beden eğitimi öğretmeni matematik yapınca mı iyi bir spor eğitimi verecek? Benim güzel devletim, öğretmenlik eğitimi verdiği insanları öğretmenlik kadrosuna atamazken onları polis yapabiliyor. Bu nasıl bir saçmalık! Spor sınavında koşu, takla, şınav, mekik gibi hareketlerden oluşan bir parkurdan geçtik. Soruyorum size? Şimdi ben ne olduğu belli olmayan, denetlenmeyen dershanelerde çalışmaya devam mı edeyim yoksa sistemin beni ittiği, kalem tutmaya alışmış ellerime silah mı alayım?” Fazla söz hacet var mı?.. Özetin özeti: Gelinen nokta bu. Yarın da madalyonun diğer yüzü..." Abbas Güçlü'nün bugün köşesine taşıdığı bu mektup umarım yaşananları özetleyebilmiştir.Bu haftasonu KPSS'ye girecek olan Sevgili Bursercan,Muvakkar...ve diğer forumdaşlarıma ve tabi ki de kendime başarılar diliyorum...
-
yasaklayarak Kürtçe konuştuğum için hor görülenlerden biri de benim.Ahmed Arif'in şiirini okuduğum için okulda Nazımcı diye fişlenenlerden biri de benim.Bunun yanında yasak diye inancımın emrettiğini de yapamayanlardanım. Allah aşkına,biz nedfen hala ısrarla "ötekileştiriyoruz." Sevgili dostum, Siyasi çıkarlarla meşrulaştırılan yasaklar demokratik değil...sevgiler.
-
Türkiye Cumhuriyeti tarafından uygulanan asimilasyona en güzel örnek;Kürtçe'nin yasaklanmasıdır."Kürtçe yasaklanmadı" dediğinizi duyar gibiyim;sizin hatırınız için red edemeyeceklerinizi yazayım...Kürtçe isim yasak(TI)
-
EYLEM PLANI...YİNE CHP...YİNE ASKERİN VESAYETİ!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Güncel Konular
Bu çok daha güzel olmuş. Teşekkür ederim. Politika, Sizi ve endişelerinizi anlamaya çalışıyorum.Bak Mavi başlık hemen ahkam kesme olmuş da dedim kendi kendime;ama yine de biliyorum ki;asıl sorun bizde ki vesayet anlayışı.Yaşananlara ve tarihe baktığımda da "bunların çoğu hayal ürünü olsa da hepsi hayalürünü değil" diyorum.Olsaydı biz darbeleri konuşmazdık. Hemen efendim. Sayın Baykal da dahil herkes şunu anladı;bu ülke artık kimseye darbe hakkı vermeyecek. -
''Ya sev ya terk et'' ile taçlanan Korkunun Cumhuriyeti...
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Güncel Konular
Yok olduğumun değil,yok olduğumuzun farkına varalım.Sevgili Efendi,bilmem farkında mısınız ama bizler tükeniyoruz;sen veya ben değil.Nasıl mı,buyrun gündemimizi takip ederken hep beraber toplumumuzu ve yaşananları okumaya... Yok olduğunun farkındayım....derken;sadece düşüncelerimi kastediyorsanız;ben yok olmuyorum,umutla hergün biraz daha çoğalıyorum.Siz hiç merak etmeyin. İltica örneğinizde çok büyük bir yanılgı var;bir taraftan yapılan yatırımların heba edilmesinden bahsederken "bir avuç vatan haini" diyerek "Doğulu" diyorsunuz,diğer taraftan "kolaysa Doğulular yapsın yatırımı" gibi çok basit bir çıkarımda bulunuyorsunuz. Bilmeliniz ki;Kürt Sorunun en büyük mağduru Kürt vatandaşlarımız.Avrupa da yaşayan Kürt'lere de bir sorun;"neden buradasınız?"diye... Yatırımlara gelince;bölgede yatırımların yapılmadığı büyük bir gerçek.Bunun içinde istikrar tabi ki var.Kimse malını ateşe atmak istemez.Kürt veya Türk.Bunun için biz de özel sektör yoksa kamu sektörü var diyoruz ve ekliyoruz;ekonomik anlamda sıkıntı çeken insanlar için onur,ekmekten ibarettir. Bunun yanında,Diyarbakır'da özel sektörün yaptıklarını takip eden biri olarak da şunu söyleyebilirim ki;özel sektör dün çok kaybetti.Kimse bunu yalanlayamaz.Ama karapara yolu ile bölgede tutunan özel sektör ise Diyarbakır'ı sömürmeye devam ediyor. İfadeleri açma gereği duymuyorum;herkes burada eminim ki belirli bir eğitim aşamasından geçmiştir.Bu aşamayla gelecek yorumları da size bırakıyorum. Demek istediklerinizi biraz daha açarsanız;ben de demek istediğinizi daha iyi anlarım. Evet,durup dururken öldürüldü.Yazık ha,bana mı yazık.Yapmayın,lütfen olmadı mı;kahvehane muhabbetleri ile bana yanıt vermeyin.Siz,yaşananların farkında değilsiniz.Olsaydınız;yaşananlara biraz olsa tanık olurdunuz. Demek istediğimi anlamışken,bu cümleyi sarfetmeniz çok ilginç.Ben sorunun bir parçasıydım,sorun olarak algılanmaya devam ediyorum.Sorun varsa,eleştiri de olacak.Siz İran'da ki rejimin antidemokratlığını eleştireceklerden biri değil miydiniz?İran'da da muhalif sesler "eleştiri yapma" ayarı ile temizlenir. Şemdinli hakkında ki düşüncelerimin arkasındayım;orada devlet vardı.Devletin verdiği silah vardı.Askeri mahkeme de yok sayılan büyük bir hukuksuzluk vardı... Sadece yaşadıklarımdan ve gördüklerimden çok örnek verdim.Ama siz de takdir edersiniz ki;yaşananlar sadece benim yaşadıklarımdan ibaret değil.Ne yani,Irak işgalinde yaşanan vicdansızlıkları yaşamayınca orada işkence var diyemeyecek miyiz? Şemdinli mi dersiniz;ben de derim "propaganda da olsa neden devletin adamı orada"...o da bir oyun diyeceksiniz değil mi! Bakınız hemşom, Buna ne isim verirseniz verin;benim için hak olan insandır.Kimliğim sadece inandıklarım ve kendimi ifade edişimdir.Altını çiziyorum sadece "insan" Şiddet kimden gelirse gelsin,kesinlikle taraf değiliz.Şemdinli de buna dahil.Yalnız,toplumsal tepkiler çıkış olarak algılanıyorsa;varolan tepki azımsanamaz.Bakın İran'a...kim ne derse desin,iradesine sahip çıkan bu insanlar alanlarda olmasaydı;irade olmazdı. Bu cümlelerin hemen akaibinde;konuştuğumuz,yazıştığımız her yerde dediğim;kesinlikle eline taşı alıp sokağa çıkma.Al eline pankartını;tepkini insana yaraşır bir dil ile ifade et. Öcalan'ın doğumgününde yaşanan olayları hatırlıyorsunuzdur.Orada iki kişi öldürüldü.Bunlardan biri de benim çok iyi tanımsamda okulda konuştuklarımdan biriydi.Ben,o alanda öldürülen insanın yaşama hakkına olan bu gaspı kesinlikle onaylamıyorum.Ama bu gaspı taşlarla tepkiye dönüştürenlerin de yanında asla olmam. Ben kimseyi meşru görmüyorum;sadece nedenleri görelim diyorum. Çocuk taşı atar;yanlıştır.Yanlış olan bu eylemin tek çıkışı ise nedendir. Değerli forumdaşlarım,vicdansız ve yalancı yada başka bir yakıştırma...benim için içinden geçenlerinizi yazmakta özgürsünüz;ama lütfen birkez olsun benim demek istediklerimi kendinizce yorumlamayın. -
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Forum Oyunları
he ya ablam benim aklıma da Diyarbakırda iken taşıdığım ev geliyo -
Offfff,bize de sınırsız tatil verilse
-
ben demedim mi