Zıplanacak içerik

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Sevgili Dipnot, Bu yazıyı ben de yanılmıyorsam Radikal Gazetesinde okumuştum.Evet bugün Arap toplumu gerçekten de diktatördür,az kitap okuyandır...doğru ama eksik tespitler! Arap Dünyası bugün diktatördür;ama asıl diktatör olan Amerikadan gelip bölgeye demokrasi dersi verendir. Arap Dünyası bugün az okuyandır;ama bunun sorumlusu da Arap Dünyasını tümüyle saran emperyalizmdir ki emperyalizmin bir aracı da cahilliyettir. Bu bilincsizlik sadece Arap Dünyasının bilincsizliği değil,aynı zamanda dünyanın bilincsizliğidir. İşkence mi...? Gülünç olanda işkence...dönsünler bir de kendilerine... Uzatmaya hiç gerek yok;velhasıl... Sormak lazım;herhangi bir toplum sürü kabul edilir,başa çoban getirilirse;o çobanın sopasından baş kaldırmak ne kadar olanaklı ki;baş kaldırıp dünyayı görebilesiniz.
  2. Dershanedeyken özellikle her Cuma caminin önünde bekleyen dilencilere takılı kalmıştık sınıfça.Deneme çıkışı "ne yesek,paramız yok" derken Çetin adlı bir arkadaşım,bana şaka olsun git caminin önüne hemen paramız olur demişti.Ben de giderim ben deyince iş inada bindi,iddiaya girdik.Çetin gittiği gibi elindeki çarşafla yanımda bitiverdi.Yarım saat boyunca caminin önünde sırf iddia diye dilendim. Bunu duyan ailemden azar işitmiş olsam da;o gün hem dilencilik mesleğini çözdüm hem de sınıfça karnımız doydu.Diyeceğim;dilencilik kadar yerinden oturana para getirecek meslek yok.İşin toplumsa boyutunu düşünmek istemiyorum;zira ya topluma dilenci olmayı öğretenler geliyor aklıma yada dilenciliği meslek edinenler,mesleğinden memnun olan dilenciler...yani çelişki.sevgiler ve ayrıca gecikmiş de olsa özel anlamda teşekkürler Sevgili Birce.
  3. Sevgili Boşig, Ben etnisyenliğin yada bölücülüğün argümanlarını kullanmıyorum;onlar benim sorunlarımı kendilerine birer zırh olarak kullanıyorlar.PKK kendi argümanıyla yok dostum;diyelim bir dil yasağı...bu benim sorunum,PKK bununla kendine taraf toplar yada kendini böyle savunur. Sevgili Boşig, Daha önce de belirtmiştim,benim sizin ulusalcılık anlayışınızla sorunum yok.Benim sadece uygulanan politikalarla sorunum var.Bu politikalar yaşamlara bedel oldu,hepimizin olan bu ülkenin yarınana ambargo koydu. Şimdi soralım kendimize;var olan bir sorun...adını siz koyun. Çözüm için ne yapıldı? Nevruzu yasaklamak,dili ayıp görmek vs...ne kadar işe yaradı...daha önmelisi ne kadar vicdani? Bu ülkenin tüm sorunları benim sorunumdur.Adım kadar eminim buna. Ve ulusalcılık...demokratlık...Bir örnek;Demokrat CHP...empoze etmek istediği ulusalcılık anlayışı;red ediyorum. Saygılar.
  4. Sercan bi kerem ben o akşam kola içtim,hem dağıtmadım sadece dağıtanları topladım,demi Angelim benim. Ben çok usluyum,Angele yemek bile yaptım kendimde inanmadım Canım,ben uyumaya gidiom,sen kap bileti, gel:)ban amakarna yap
  5. Şimdi o uçak biletleri varya,dün gece acilen dönmem gerekti,acayip bozdu beni.Antalyadan bi saat dediler,2.5 saatte anca İstanbulun yolunu bulduk...bi de taksici abi çarptı,nese Sercan gelmez,sen gel canım;)Sercana artık telefon dışında ulaşamıyoruz zati
  6. Tabi ki birileri adına hak talep edemeyiz;nitekim dış kapının mandalıyız öylesi bir durumda.Ancak,bazı temel insani haklar vardır ki,tüm insanlar bu hakların olduğu noktada birbirinden sorumludur.Her ülkenin kendine göre yasaları vardır;seçim hakkı demeyelim buna ,"bir ülkede yaşamayı seçmek çoğu zaman sizin seçiminiz değildir",yaşadığınız ülkenin yasalarına uymak zorundayız tercih yada mecburiyette o ülkenin sınırları içerisinde yaşıyorsak...yalnız bu yasalar bizim en temel haklarımıza tecavüz ediyorsa o zaman iş değişir...katliam demiyorum; ki tepkilerimizle insanın olduğu heryerde ortağız. Ne güzel,o zaman bende bizim yanlışımız diyeyim ve ekleyeyim; Birbirimize yabancıyken,bir Türk bir Kürt'e "ayyyyyyyy onlarda mı adam" derken,bir Kürt kendi penceresine takılı kalıp tüm Türk'leri faşizanlıkla suçlarken,biz hiç birbirimizden olamadık.En büyük yanlışımız,biz hatalarımızı kimliklerde aradık.Ben hep demişimdir;benim ülkemde "insan olamama" büyük bir sorun.Düşünememek,birileri için yanamamak,başka hak gasplarına tepki gösterememek,en acısı bizden olmayan diye nitelediklerimiz alanlarda vurulurken bundan mutlu olmayı kendi payımıza hesap etmek...Soruna ad verelim;Sokakta çocuk vardır,adı sokak çocukları sorunu;işsizlik vardır...evet soruna ad verelim;ama sorunu çözmek için,öteleyip de sorunsallaştırmak için değil,nemalanmak için hiç değil. Sevgili Boşig, Kürt yada Türk olmak hiç önemli değil,biz olmak da çok önemli değil.Önemli olan vicdanlı olmak.Biz eğer vicdan sahibi isek,aynı zamanda kimlik sorunu olmayanız,aynı zamanda "gerçek anlamda biziz"...Bakın Kürt sorunu demeyelim,adı geçelim...Uğur Kaymaz davası vardır;bilirsiniz!Kaç kişi sahip çıkabildi bizim olan bu davaya...?Evet,yanlış olan sahip çıkamaktı bizim olan bu davaya,ama aynı zamanda yanlış ötekileştirilendi. Demek istediğini anladım sevgili Boşig,benim tanıdığım Boşig de bunu düşünmeliydi.Galiba Haberturk'deydi...Kezban Hatemi şunu demişti;"biz ulusalcılık dedik,ii niyetimizle bizde buradayız dedik.Ama olmadı,kendi gerçeğimizde anlaşılmadı,yanlışlar yapıldı...ne yapalım"...inan ki Sevgili Boşig,yaşananlar sizin düşüncelerinizden,benim düşündüklerimden ibaret değil.Görüyoruz hep beraber;kendinden olmayanları kesip biçen zi,hniyetleri:(
  7. Sevgili Boşig, Başka ülkelerde yaşanan insanlık dışı olaylara ben sizinle aynı pencereden bakamıyorum;zerre kadar umrumda değil diyemiyorum.Stalin'in kendi eliyle katlettiği 40 milyonda,Nazi Almanya'sının kırığ geçtiği Yahudiler'de,Filistinde işgal altında direnenlerde...en geniş yelpazeden en dar pencereye;herkes benim için aynı sorumluluktur. Ve... Sayın Kışlalı'nın tüm düşüncelerine şapka çıkartmasam da,bu cümlelerine "başım üstüne" diyorum.Çok haklı;Aynı topraklarda yaşayan biri için;Özbekistanda yaşayan bir Türk'ten yakını;Vanda yaşayan bir Kürttür.Aynı şekilde benim için Irakta yaşayan bir Kürt değil,kendi ülkemde ki bir Türk çok daha önceliklidir. Bizler aynı topraklarda,aynı kaderi yaşıyoruz.Birbirimize hiç yabancı değiliz.Olamayız da,nasıl olabiliriz ki.Ne tarih buna izin verir,ne de ilişkilerimiz. Sevgili Boşig, Ben etnik milliyetçlik yapmıyorum.Yapanlarla aynı argümanı kullanmıyorum.Etnik milliyetçiliğin benden aldıklarını yazarken,nasıl olurda ben bu tuzağa düşebilirim ki.İnanın ki düşmüyorum;düşmediğim için yazıyorum. Etnik milliyetçiliğin argümanı yıktır;ben kendi ırkdaşıma dur diyorum.Etnik milliyetçiliğin argümanı "ama onlar yanlış yaptı" iken,ben kendi yanlışlarını da hesaba kat diyorum.Bakın Ayna'ya,Zana'ya...nasıl da öfkeliler;bizler onlara inatla "kayıtsız şarsız silaha dur diyoruz" Sizler beni burda bölücü olmakla nitelendirirken,Kürt milliyetçileri "Türk ağzı" ile konuşuyorsun diyorlar.Çünkü işe gelinen,herkesin kendinden ödün vermesidir,çünkü işe gelinen karalamaktır...yoksa;herkes bilir hatayı ve tüm doğruları. Daha önce bana Kürt Sorunu derken,bu aynı zamanda bir Türk Sorunudur,ötesinde vicdani bir sorumluluktur dememi bir çelişki olarak gördünüz.Değil,asla değil.Çelişki bunun neresinde.Evet adı Kürt Sorunudur,ayrıca bu bir Türk Sorunudur;dahası Türkiye'nin sorunudur.Yaşananlarıyla herkese hesap soran bir vicdani sorundur. Bana ve değerlerime sahip çıkılmasını bir insan olarak istiyorum ki;bu en temel hakkım.Özellikle sizden istiyorum ki,sizin bakışınıza olan güvenimden. Unutmayın ki...çiçek kapsadığı tüm güzellikler bir bütündür.İçinde gülü de vardır,nergisi de...Gülün varlığını kabul etmek,çiçeğin bütünlüğünden birşey kaybettirmez. Ulusalcılık anlayışınızı forumdan takip ettim;anlayışınız güzel.Ama yaşananlar bu güzelliğin sadece güzel olmakla kaldığını,toplum realitesinde sadece bir ütopyaya dönüştüğünü hepimiz biliyoruz.Ee sevgili Boşig,nerede duralım şimdi? Bu arada beni sadece Kürt konusunda yazıyorsun şeklinde ifade ediliş şekillerine,açtığım ve tak,ip ettiğim başlıkları göstermem yeterli.Benim hayatım;sadece yazdıklarımla değil yaptıklarımla daha bir anlamlı. Değer verdiğim düşüncelerinize ve size saygılar.
  8. Bölmek isteyenler değil sizin tanımınız;Kürt diyen herkes bölücü oluyor sizin bakışınızda. saygılar.
  9. Tabi:) Kürt kimliği söz konusu olunca bizleri etnik milliyetçilik yapmakla ile suçlayanlara;Almanya'da faşizan saldırılara uğrayan bir Türk "ben Türkçe" konuşmak istiyorum dese ne olur acaba?Durun ama,Türk kalkıp orada anadil talep etmemektedir değil mi?Yada o ülkeyi yıkmayacaktır değil mi...başka gerekçeler de gösterebilirsiniz bana.Ama şunu unutmayın ki;hiçbir gerekçe bir kimliği ezip geçmeyi haklı kılmaz.Ben bir Kürt'üm...ne bu ülkeyi yıkmak isteyenler,nede benim adımla şiddet dili oluşturanlar benim umrumda.Ben,kendi ülkemde kendi dilimle varolmak istiyorum.Bu kadar basit. Ve demokrat olmak,herkese kendin kadar sahip çıkabilmektir.Bana ve değerlerime sahip çıkan biri varsa;o bana demokrat olup olmadığımı sorsun. saygılar.
  10. Şimdi canım,ne desem ki seni çok özledim ben bilet almaya almaya sona kaldım ama attım kendimi Antalyaya sende burda olsaydın süper olurdu ya ben biraz daha nette kalırsam arkadaşlar ağzımı burnumu dağıtır..... Sercan artık böle,senin sayfan aracılığıyla haberleşeceğiz
  11. Sevgili Ahmet Ay, Biz birbirlerimizi anlamamakta ısrar etmeye devam ederken,annelerimizin canı yanmaya devam ediyor.Ben bir anne değilim hala;ama annelerin o gözlerinde ki o acıyı rahatça hissediyorum...bunun için lütfen barış!
  12. sevgili Politika,ülkeni bölmek isteyenler barışı istemeyenlerdir,savaş çığırtkanlığı yapanlardır,bizi birbirimize düşman yapanlardır...çok mu zor bunu görebilmek?
  13. Peki siz ne önerirsiniz,yaşananlara ne ad verelim.Bunu samimiyetimle söylüyorum;samimiyetinize olan inancımdan...buyrun yaşananlara bir de sizin bakışınızda bir ad verelim.
  14. Efendi, forumdaşımız ben alakayı kuramadım hala...yorumsuzum.
  15. Sevgili Boşig, Ben emperyalizmin kalemi ile yazmıyorum;emperyalizm *** olmaktansa sorgusuz ölümü tercih ederim.Biraz gerçekçi olalım,ben diyorum ki "dış güçler,stratejik planlar,çıkarlar" her zaman olacaktır.Türkiye üzerinden hesapların olması da gayet doğal.Dün de dünyada bu hesaplar vardı yarın da olacak.Bakın Ortadoğuya,Baalkanlara,Afrikaya... Demokrasi demek farklılıkları yok saymak mıdır,Halk demeyi bile korkularla ertelemek mi...değil dostum;kesinlikle değil.Halk demek,bir dil demek,ortak değerler demek,din demek vs...Kürtlerde bir halktır.Tüm çiçekler kainatın güzelliğidir;güle adını vermek güzelliği yok etmek midir? Kimliksizliğin,kültürsüzlüğün olmayacağı tüm değişim ve gelişimlerin benim de dileğimdir ki;Kürt Halkı da bu noktada sorumludur. Demokrasi uydurulan kılıf değil;amacıyla insan,araçlarıyla "siyasi irade" dir.Temsiliyettir;tüm diğerlerin olduğu.Siyasi partilerdir;tüm diğerleri ortak noktada buluşturan.Demokrasi ortak bir dildir;Türk ve Kürt dillerini;aydınlık bir Türkiye'de buluşturan. Birileri hatta binler demokrasiyi kendi emellerinde amaç olarak kullanabilir ama bu demokrasiyi dediğiniz şekilde değerlendirmeyi haklı kılmaz. Demokrasi insani sorunların "aynı oranda ses getirdiği" bir yapıdır ki;bizler bu yönüyle birer demokrasi engeliyiz.İnsana değer vermesini bilmeyen,insanı kolayca yok sayan bir coğrafyada demokrasi...kendim güldüm ya neyse...
  16. Bir insanın ölmesini istemeye hakkım yok;ama hakkımı helal etmeyebilirim.
  17. Sevgili Doğrucudavut... Kürt Sorunu herşeyden önce insani bir sorun dedim ve ekledim; "İnsani olan bu sorun Kürt'lere özgü gibi gösterilmiyor;uygulamalarıyla Kürtleri hedef alıyor." Siz ise... "Sevgili Mavi, Kürtlerin özellikle hedef alındığını söylemek bir PKK sloganıdır. Sorun dünya siyaset terminolojisine son 20-30 yılda dahil olmuş ve yeni gelişen Demokratik Ulus Devleti kavramını kendimize adapte etme sorunudur. Bunun önündeki en büyük engel ise PKK idi. PKK varsa onu kendi görüşlerine argüman yapıp demokratikleşmeye direnen etnik milliyetçi unsurların da olması doğaldır. Bu da PKK'nın misyon ve işlevini kanıtlar. PKK kesinlikle dil sorunundan dolayı ortaya çıkmış bir örgüt olmadığı gibi, Kürtlere en büyük zarar veren bir unsur olmuştur direk ve dolaylı olarak." Forumdaşım; PKK,Kürt Sorununun sonucudur.PKK, Kürt Sorunu ile varsa "Kürtler için sloganlaşan" kavramları içselleştirmesi de kaçınılmaz olacaktır.PKK kendi varlığını Kürt Sorunu ile meşrulaştırıyor;tabi ki Kürt Halkının talepleri doğrultusunda kendi dilini oluşturacak. Bakınız ben silahı ve şiddeti meşru görmüyorum;her zaman da söylüyorum... "Madem PKK benimm için varsa...gerekiyorsa benim için de yok olsun"...yani tasfiye! Yalnız...düşüncenin en kolayı söylemdir. Söylemek,ifade etmek gerçekten basittir.Zor olan söylemlerin realite karşısında ki içeriği...Yani;söylemleriniz ne kadar realitinizle örtüşebiliyor... Daha açık yazayım... Bugün Kürt halkı için PKK hala bir çıkış;çünkü devletine güvenemeyen bir halk var karşınız da. Adı ne olursa olsun;devlet eliyle işlenen cinayetler,sistemleşen hatalar var... Diyorlar ki..."PKK olmasaydı biz olmazdık;dilimiz bugün varsa PKK ile var!" Diyorlar ki..."Biz yok sayıldık,açlığa terkedildik" ... Evet,şimdi gelin PKK'nın dilini beraber sorgulayalım.Kendi halkının dilini konuşamayan bir halk neden şiddettin dilini konuşur? Ve forumdaşım...ben barış diyeceğim...barışa çelme takan sadece PKK değil;belki de en çok güvendiklerinizdir de... Ve yine siz...diyorsunuz ki; "Yani, suçlamadığınızı da söyleyemeyiz ama ben sizin ve diğer arkadaşın hiçbir iletisinde, Kürtçü olan bir arkadaşın tam olarak karşında yer alan bir görüş görmedim. Mesela, By XMan bunu yapmıştı ve samimiyetini ispatlamıştı. Belki de cephe mantığı ile arıza çıkarmak istemiyorsunuz ama bizim Türkçülere karşı yazdığımızın onda birini göremedik halen." Kürtçü...Türkçü...özür dilerim ama;çok ilginç bir savunma mekanizması.Beni cephemle değil de kendimle değerlendirseniz... Yine... Kürt Sorunu yok demişsiniz;inkara ne hacet.Başım üstüne. Feodal yapının kendine ait bir ekonomisi,kültürü,siyaseti vardır.Feodalizmin bitmesi demek bu yapının ortadan kaldırılması mıdır yoksa açılım mı! Demokrasi "iradenin eşitliğidir"...sadece işçinin kavgası değil!
  18. O zaman siz de bölünmemesi için çabalayın;bakın etrafınıza.Sizden olmayan herkese "siz de varsınız" deyin. Tahammül demiştik değil mi Sevgili Politika;evet sadece tahammül.Hepimizin buna ihtiyacı var. Bir Türk bir Kürde...Bir Kürt bir Türke... Bir Sünni bir Aleviye...Bir Alevi bir Sünniye...ve bizim olanlar kadar bizim olmayanlara da "tahammül" edebildiğimiz sürece...BU ÜLKE BÖLÜNMEZ! Demokrasi...buyrun bre yiğtler at koşturmaya;nasıl olsa alan büyük!
  19. Türkiye taraflısı... Türkiye taraflısı olmak bu coğrafyada yaşayan herkesi aynı oranda kucaklamak,herkesin yaşama hakkına sahip olduğunu düşünmeyi gerektirmez mi? Saygılar benden.
  20. Bu başlığa göz atmışken... Bugün Başbakan Ahmet Türk ile görüşürken,sanırım Sayın Baykal özel bir kanalda konuyu değerlendir,yormuş.Maalesef yoğunluktan değerlendirmelere bakamadım.Yalnız bir okurun şu yorumu ben hem çok güldürmüş hem de Baykal'ın tavrı konusunda yine bilindikleri düşündürtrmüştü.Tam olarak olmasa da şunun gibi bir yorum; "Değişmeyen tek şey değişimdir"derken filozof galiba Baykal gibi birinin dünyaya geleceğini düşünmemişti.Baykal hep aynı,değişimiyor ki!"
  21. 30 Temmuz 1943 tarihinde, Van’ın Özalp ilçesinde...33 Kurşun!İbret, yargısız bir infazdır;gelir ölüm emri... jandarma tarafından gözaltına alınan 33 köylü ibret olsun diye, hiç bir yargılama olmadan, sınırda elleri ve gözleri bağlanarak kurşuna dizilir. ..33 KURŞUN 1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür Doruklarda buzulların salkımı Firari guvercinler su başlarında Ve karaca sürüsü Keklik takımı... Yiğitlik inkar gelinmez Teke tek doğüşte yenilmediler Bin yıllardan bu yan, bura uşağı Gel haberi nerden verek Turna sürüsü değil bu Gökte yıldız burcu değil Otuzüç kurşunlu yürek Otuzuç kan pınarı Akmaz Göl olmuş bu dağda... "Muğlalı'nın "Rejimin partisi olan CHP'nin en gaddar generallerinden olup, gıdasını zulmün, işkencenin, kahrın öz suyundan almış biri olarak", kişiliği ve yapısı tarif ediliyor. Muğlalı'nın bütün hayatı boyunca kendisine verilen görevleri, kanun, nizam, hak, adalet, vicdan dinlemeksizin yerine getirdiği, birçok adam öldürme olaylarına karışmış birisi olduğu belirtilmektedir.*" "Mustafa Muğlalı, 1943 Şubat ayında askeri şura toplantısı için İstanbul'dan Anakara'ya çağrılır ve dönemin genelkurmay başkanı olan Fevzi Çakmak ile beraber İnönü'nü ile görüştürülür. Saatler süren bu gizli görüşmeden sonra, Erzurum'a 3.Ordu sorumlusu olarak gönderilecek olan Mustafa Muğlalı'ya, Doğu Kürdistan'da faal olan Kürt özgürlük hareketinin tehlikelerinden(!) bahsedilmiş olunduğu ve her ne olursa olsun Kürtlerin bu çalışmalara ilgi ve bağlılık göstermelerini engelleyici psikolojik-siyasi çalışmalarda bulunma talimatının verildiği düşünülmektedir.**" Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı Sırtı alaçakır Karnı sütbeyaz Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı Yüreği ağzında öyle zavallı Tövbeye getirir insanı Tenhaydı, tenhaydı vakitler Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı Baktı otuzüçten biri Karnında açlığın ağır boşluğu Saç, sakal bir karış Yakasında bit Baktı kolları vurulu Cehennem yurekli bir yiğit Bir garip tavşana Bir gerilere. Düştü nazlı filintası aklına Yastığı altında küsmüş Düştü, Harran ovasından getirdiği tay Perçemi mavi boncuklu Alnında akıtma Üç topuğu ak Eşkini hovarda, kıvrak Doru, seglavi kısrağı. Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde! Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı Böyle arkasında bir soğuk namlu Bulunmayaydı Sığınabilirdi yuceltilere... Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı Yanan cigaranın külünü Güneşlerde çatal kıvılcımlanan Engereğin dilini İlk atımda uçuran Usta elleri... Bu gözler, bir kere bile faka basmadı Çığ bekleyen boğazların kıyametini Karlı, yumuşacık hıyanetini Uçurumların Önceden bilen gözleri... Çaresiz Vurulacaktı Buyruk kesindi Gayrı gözlerini kör sürüngenler Yüreğini leş kuşları yesindi... "Sistem adına çalışan eşkıya çetesinin -İçişleri Bakanı Recep Peker tarafından böyle bir eşkıya çetesinin kuruluşu onaylanmıştı- üyelerince, sınır taşının öbür tarafında yaşayan Mehmet Mısto isimli bir sürü sahibinin binlerce sığır ve koyunu kaçırılır ve Özalp'teki idari ve askeri amirler arasında yağmalatılır. Arkasından değişik köylülerin, sürü kaçırdıkları gerekçesiyle toplatılması için Van Valisi, Kaymakam, Tabur Komutanı sözlü ve yazılı emirleri verirler. Bu emir gereği, hiçbir şeyden haberi olmayan, evinde-işinde olan Arapsorik ve Milanengiz köylerinden kırk(40) kişi toplatılır ve bunlar arasında hava değişimi için memleketlerine dönen ve üzerlerinde asker elbisesi olan Kürtler de vardı. Yapılan mahkemede beş kişi dışında diğerleri serbest bırakılır. Özalp askerlik şubesi başkanı, olacakları bildiğinden, içlerinde asker olanlara hemen bölgeyi terk etmelerini tavsiye ettiyse de beş Özalpli askerden ikisi hemen bölgeyi terk ederken üç kişi ise hasta olduklarından, mecburen köylerinde kalırlar. Mustafa Muğlalı'dan emir alan Van Valisi ise kaymakama telefon açarak, serbest bırakılan tüm köylülerin ikinci kez derhal toplatılmasını emreder. Toplam otuz üç kişi olan mazlumlar arasında bulunan Mehmet Mısto'nun kızı ise devletin güvendiği birisine, sonradan alınmak üzere emanet edilir. Toplam otuz iki kişi elleri bağlatılıp Kaymakamlık binasında tutulur. İki gün sonra Mustafa Muğlalı, Özalp ilçesine geldiğinde, etraftan kadınlar ve kızlar, ellerinde dilekçeleri Muğlalı'ya uzatıp, tutuklananların bırakılmasını talep etmekte idilerse de Mustafa Muğlalı, bunların yüzüne bile bakmamıştır. Askeri garnizona girince, vali Hamdi Onat'a, "Sorgu ve mahkeme olmadan bunların hepsini öldürün, diğerlerine ders olur." talimatını vermiştir." 3. Vurulmuşum Dağların kuytuluk bir boğazında Vakitlerden bir sabah namazında Yatarım Kanlı, upuzun... Vurulmuşum Düşüm, gecelerden kara Bir hayra yoranım çıkmaz Canım alırlar ecelsiz Sığdıramam kitaplara Şifre buyurmuş bir paşa Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki... "Olaydan yaralı kurtulan Milanengiz köyü muhtarı Sultan Kuro'nun kardeşi İbrahim isimli köylüdür. Yaralı bir şekilde cesetlerin en altında kalan İbrahim, ölmüş numarasını yaparak askerlerin bölgeyi terk edecekleri ana kadar kurşun acısına sabreder. Akşam karanlığından sürünerek, yara bere içinde İran sınırındaki Kürtlerin yanına sığınır ve onlara durumu izah ederek bu katliamın yaşayan tek tanığı olur. Öte yandan Van valisi Hamdi Onat ise, katliamın yapıldığı raporunu aldıktan sonra, telefon ve telgrafla katliamı organize eden Kaymakamlık ve askeri birliğe "Görevinizi çok iyi yaptınız, vatan size minnettardır." şeklinde takdir ve tebrik mesajlarını iletir. " 4. Ölüm buyruğunu uyguladılar Mavi dağ dumanını ve uyur-uyanık seher yelini Kanlara buladılar. Sonra oracıkta tüfek çattılar Koynumuzu usul-usul yoklayıp Aradılar. Didik-didik ettiler Kirmanşah dokuması al kuşağımı Tespihimi, tabakamı alıp gittiler Hepsi de armağandı Acemelinden... Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız Karşıyaka köyleri, obalarıyla Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu Komşuyuz yaka yakaya Birbirine karışır tavuklarımız Bilmezlikten değil Fıkaralıktan Pasaporta ısınmamış içimiz Budur katlimize sebep suçumuz Gayrı eşkıyaya çıkar adımız Kaçakçıya Soyguncuya Hayına... Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki... "Olaydan sekiz yıl sonra yapılan mahkemeler sonucu Mustafa Muğlalı, 20.03.1950 yılında önce idama sonra ise 20 yıl hapis cezasına çarptırılır. Bununla da yetinilmeyip, cezadan muaf kalacağı "meczubiyet"(ceza alabilecek iradeden yoksun olma) kâğıdı kendisine çıkarılır. Bu arada hapishanede olan Mustafa Muğlalı'nın, kızlarına "Bana bu işi yaptırana iki kez mektup yazdım, bana cevap bile vermedi" dediği ve iki kez mektup yazdığı kişinin de İsmet İnönü olduğu ortaya çıkar. Fakat çok geçmeden 11 Aralık 1951 yılında Mustafa Muğlalı, hapishaneden ölü olarak bulunup dosya kapanır." 5. Vurun ulan Vurun. Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm Karnımda sözüm var Haldan bilene. Babam gözlerini verdi Urfa önünde Üç de kardaşını Üç nazlı selvi Ömrüne doymamış üç dağ parçası. Burçlardan, tepelerden, minarelerden Kirve, hısım, dağların çocukları Fransız kuşatmasına karşı koyanda Bıyıkları yeni terlemiş daha Benim küçük dayım Nazif Yakışıklı Hafif İyi süvari Vurun kardaş demiş Namus günüdür Ve şaha kaldırmış atını. Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki... 33 Kurşun...32 yargısız infaz! 1. Harapsorik köyünden Hasan oğlu Cellat Uzuntaş 2. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Ahmet Uzuntaş 3. Harapsorik köyünden Memi oğlu Ahmet Uyanık 4. Harapsorik köyünden Mehmet oğlu Arap Ali Polat 5. Harapsorik köyünden Timur oğlu Serhenk Özkaplan 6. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Haydar Akalın 7. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Ömer Akalın 8. Harapsorik köyünden Timur oğlu Mehmet Özkaplan 9. Harapsorik köyünden Hızır oğlu İsmail Şen 10. Harapsorik köyünden Ali oğlu T atar Gök 11. Harapsorik köyünden Ali oğlu Mısta Ertbaş 12. Harapsorik köyünden Mihi oğlu Beşir Deniz 13. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Mustafa Uzuntaş 14. Harapsorik köyünden Yusuf oğlu Aco Çelebi 15. Harapsorik köyünden Aco oğlu Süco Çelebi 16. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Salih Taşçı 17. Milanengiz köyünden Sevinç oğlu ŞOkrü Taşçı 18. Milanengiz köyünden Hızır oğlu Ali 19. Milanengiz köyünden Ali oğlu Mehmet Taşçı 20. Milanengiz köyünden Kuro oğlu Sultan Özay 21. Milanengiz köyünden Osman oğlu İsa 22. Milanengiz köyünden İsmail oğlu Yusuf 23. Milanengiz köyünden Mehmet oğlu Haydar 24. Milanengiz köyünden Muhtar Ali 25. Milanengiz köyünden Ömer oğlu Seydi 26. Milanengiz köyünden Yusuf oğlu Fındı 27. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Memi 28. Milanengiz köyünden İsa oğlu Paşo 29. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Kazım 30. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Ahmi 31. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Hızır Kon 32. Milanengiz köyünden Kuro oğlu ibrahim Özay... Ve Ahmed Arif ile dile gelir 33 Kurşun! Benin Linkim 1) İsmail Beşikçi, Orgeneral Muğlalı Olayı, Otuz Üç Kurşun, Belge Yay, Şubat 1991, I.Baskı, İstanbul *Age, TBMM Tahkikat Komisyonu 30 Nisan 1958 ve TBMM Tutanakları **Age, Orgeneral Kenan Esengin'in Muğlalıyı savunan 28.11.1978 tarihli Milliyet Gazetesi'ndeki yazısı 2)Doğu Gerçeği ve Müslüman Kürtler, Timaş, 1992, İst.
  22. Değerli forumdaşım, Zamanım kısıtlı olduğu için;bana göre çözümü sıralayamayacağım...yalnız yazdıklarınıza bir kaç satır ekleyeceğim; -Sorun herşeyden önce bu ülkenin sorunudur...Dış güçler mutlaka olacaktır;önemli olan bizim onların eline koz vermememizdir...Bir aile ne kadar kendi içinde sorun yaşarsa;başka aileler o aile ile ilgili daha çok söz sahibi olur. -Emin olun ki;Kürt halkı devleti gerçek anlamda yanında gördüğü zaman PKK biter... -Sadece feodal yapı değil;sosyo,kültürel ekonomik ve siyasi açılımlar ile desteklenecek bir çözüm şart. -Demokrasi...tüm sorunların çözümünde yeğane anahtar! Sevgili Boşig,yazdıklarınızı okudum ama yanıt veremeyeceğim bugünlük...teşekkür edeerim.
  23. Sevgili Forumdaşım, Siz "Dilan'ın dili yasaklandı" dersiniz;sorun önce yasaklanan dilin varlığı ile bir Kürt Sorunu,yasaklanan ülkedeki hukukun ezikliği ile Türkiye'nin sorunu;nihayetinde insana tahammülzülüğe bir insani sorundur. İnsani olan bu sorun Kürt'lere özgü gibi gösterilmiyor;uygulamalarıyla Kürtleri hedef alıyor. Sizin iletinize yanıt vermeye çalışırken,kendi iletilerime bir daha döneyim dedim ki,Sevgili Boşig'in yanıtını da gördüm. Şimdi sevgili arkadaşlarım. Milliyetçiliğin her türlüsünden nefret ederim.Ölen insanın kimliği değildir benim muhatabım;öldürülenin kendisi. İnsan derim kendi gerçeğimde;sadece insan! İnsan derken;her insan kendinden başlamalı...uzanabildiği sonsuzluğa uzanmalı. Siz de biliyorsunuz ki ben bir Kürt'üm...çok mu önemli bu;kesinlikle hayır. Önemli olan Kürt kimliğim değil;önemli olan kimliğimden dolayı ödenen bedellerdir. Ben kendimden başladım;dili yasaklanan,taraf olmaya zorlanan insanlar var dedim. Bu insanlar ağır aksak işleyen bir demokrasinin bir de Kürt günahkarlarıydı. Adı bırakın Kürt Sorunu olmasın...siz verin soruna isim. Önemli olan sorunun adı değil;sorunun kendisiydi. Arkadaşlar, Şunu bilmenizi isterim ki,etnisyenlik üzerinden prim sağlayanlarla aynı safta değilim. Olsaydım;onların olduğu yerden...daima suçlardım. İnanın ki;Kürt Sorununu inkar ettiğimiz sürece;kazananlar yine kazanacak...bizde ödediğimiz bedellerle durduğumuz yerde sayacağız.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.