Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. 27 Mart 1994 - 6 kasım 1998 Tarihleri arasında İstanbulda Belediye baskanlıgı yapan ve dedginiz gibi acarların yağmasının basladıgı bu bu dönemdeki belediye baskanımız Sayın basbakanımız Recep Tayyip Erdoğandır. Bu bilgiyi istanbul buyuk sehir belediyesi resmi web sitesinden de edinebilirsiniz. Bu yagmanın baslangıcından sonra secilen belediye baskanı A.Müfit Gürtunadır. iki dönem belediye baskanlıgı yapmıstır.12 Kasım 1998 - 01 Nisan 2004 Evet malı göturen göturmüş... Sayın Gürtuna yeni bir parti kurdu bunun kaynagını soranlara kacamak cevaplar verdi. parayı nerden buldugunu soylemedi Ama sayın basbakan parayı buldugu yeri acıkladı.!! Oglunun dugununden elde ettigi altınları satmıs boylece servet sahibi olmus. Altınların satısı icin basbakana fatura temin eden ise sayın basbakanın en yakın arkadaslarından biri.. Ulkemizin en buyuk altın ticareti yapan firmanın sahibi.. Daha sonra bazı ihalelerde de onların adını duyduk bir kac defa... Gecenler İstanbul Ticaret odası baskanı bir acıklama yaptı. İstanbulda bir yılda yaklasık 10 milyar dolarlık ihale acılıyor ve butceside bu kadar İstanbulun. Bunun en az yuzde 10'u belediye baskanına gider...!!! Dort yıl belediye baskanı olursnaız istanbulda elde ettigniz parayla partide kurarsınız, propaganda da yaparsınıs, halkın oyunu satın da alırsınız, tek basınıza iktidar olup hukumetide ele gecirirsiniz, sonra kendinizi cumhurbaskanı ardından padisahta ilan edersiniz... hayırlı işler dilerim... Yiyin efendiler yiyin... Toprak doyursun gözünüzü...
  2. Akp`ye Kimler Oy Verecek..? Önceki seçimlerde verilen vaatleri bosverelim. Önümüzdeki secimlerde akp secilmek icin ne vaatler verebilir ve kimden oy alabilr.? Butun iktidar suresi boyunca sıkı sıkıya sarıldıkları AB ipi gectigimiz gunlerde ellerinde kaldı. ÖNümüzdeki secimlerde biz AB ye girecegiz diyerek konusamıyacaklar. Yani toplumun refah düzeyi ortlamanın uzerinde olupta AB sevdasıyla akpye oy verenler muhtemelen artık biraz dusunecekler... Sahip oldukları yasama gucu ve ellerindeki uzun zaman boyunca tarımsal anlamda yaptıkları tek atılım sayın cüneyt zapsunun elinde bulunan fındık gucunu parlatmaktan öteye gidemedi. Simdi sayın fındık ureticileri akp ye oy verirmi? Bir toplantısında basbakana seslenen ciftciye -Al ananıda git- sözünden sonra o ciftciler ve anaları akp ye oy verirmi? Son islami holding faciasıyla yimpaşa paralarını kaptıran binlerce gurbetci, yimpaş yoneticisni akp bakanlarıyla kol kola gordukten sorna ve sayın basbakanın -para verirken banamı sordunuz- sözünü duyduktan sonra, bu yonetici hakkında hala herhangi bir hukuki işlem yapılmamasını görenler ve bunların yakınları akpye oy verirmi? Aponun yakalanması ve Türk silahlı kuvvetlerinin gayretleriyle bitirilme durumuna gelen pkk terörünü dusuncesizce söylenen bir cumleyle atesleyip, şehit cenazesinden aglayan yakınlarına -Askerlik yan gelip yatma yeri değil.!!!- dedikten sorna sayın basbakana hangi sehitlerin yakınları oy verir? oy verirlerken bu şehitlerin kemikleri sızlamazmı? Şehit yakını olmaya gerek yok Türkiye Cumhuriyeti vatandası olan her insan Türkiye Cumhuriyeti icin canını veren şehitlerimize borcludur. ONumuzdeki seicmlerde akp ye oy verirken Türkiye cumhuriyeti vatandasları BU lafı hatırlayıp akp ye oy verirmi? şehitlerinin kemiklerini sızlatırmı? Enflasyonu bitridik işsizligi dusurduk kişi basına dusen milli hasılayı arttırdık diyorlar durmadan.. Milli hasıla nedir? ulkenin kazandıgı paranın kişi basına paylastırılmasıyla bulunan deger. peki sokaktaki on milyon işsiz insan, calısan 30 milyon insan oncekinden daha fazlamı para kazanıyor? Kazanamıyorsa ve hala universite mezunları işsizse bunlarmı akp ye oy verir? Ha bu arada su gercegi hatırlatmak gerek petrol varil fiyatları butun dunyada son kırk yılın en dusuk seviyesinde bulunuyor. gecende benzine yuzde 2 zam yapıldı.. Sosyal guvenlik yasa tasarısını deiştirip emeklilik yasını 65e cıkaran hukumet, bir cok hayati önem tasıyan ilacı sosyal sigorta guvencesinden cıkarıp insanları ölume terkederken, hayatta kalmak icin ihtiyacı olan ilacı parası olmadıgı icin alamayan, bu ilacı almak icin hayatı boyunca devlete prim ödedigi halde devletin paramız yok ödemeyiz deyip kestigi bu ilac yuzunden hayatı tehlikede olan insanlarmı oy vericek? veremezler tabiki secime kadar hayatta kalmaları mucize olur.. ölürlerse ölsünler.. peki kimler akp ye oy verecek? bu ulkede neyi duzelttiler kadroları değiştirmekten baska? peki bu halk bunları bildigi halde akp ye oy verirmi.. sayın basbakanın söyledigi gibi koyunh surusuyse bu halk elbette verir bundan dogal birsey olamaz. ya vermesse... belki de bu yzuden sayın basbakan erken secimin golgesini bile gorunce hemen avazı cıktıgı kadar bagrınıyor... korkunun ecele faydası varmı? yoksa bu ulke insanları koyun sürüsü gibi davranmakta inat edecekmi.. sanırım gorucez yakın zaman icinde...
  3. 10 yıl önceki İstanbul Belediye baskanı kimdi? BU orman talanları bu peşkeşler bu sehrin ihaleleri ne zamandır kimlere gidiyor? Orman arazilerini imara acmak icin defalarca yasa hazırlayıp cumhurbaskanı tarafından veto edilince, cumhurbaskanına karsı agzına geleni soyleyen kimler? BU talanlardan sorumlu olanları merak ediyorsunuz.. son 10 yıldır istanbulda belediye baskanlıkları yapanlar kimler..? Parti tabelaları değişiyor sadece ve ihaleyi alan sirketlerin vergi levhaları... Acılan ihaleleri alan firmalara bakıyorsunz on gun once kurulmus ve nasıl oluyorsa gereken butun sartları sadece o firma yerine getiriyor. Sanki o firmaya özel sartnameler hazırlanıyor. Merak ettigim bir konu daha var aslında. Son 5 yıldır özellikle istanbulda kac tane özel hastane acıldı? BU özel hastanelerin sahipleri kimler? İktidar ve belediyelerle ne tur baglantıları var. Cıkan son sosyal guvenlik yasa tasarısıyla SSk-bagkur-emekli sandıgı hastalarına özel hastaneler de bakmaya basladılar. Devlet hastanelerindeki kalite hergun dusuyor ve sikayetci olan hastalar özel hastanelere yonlendiriliyor. Öyleki bazı devlet hastanelerindeki gorevliler bizzat özel hastane adı verip oraya gitmesini istiyorlar hastaların. Nasıl olsa hastanın cebinden para cıkmayacak özel hastane istedigi kadar parayı devletten alacak. BU yasa cıktıgından beri hangi hastane kac sskli yada bagkurlu yada emekli sandıgına uye hastaya bakmıs? Bunun icin devletten ne kadar para almıs? BU hastanelerin sahipleri kim? Aklımın almadıgı kadar cok yolsuzluk, ückagıtcılık düzenbazlık var. Düşündükce dibe batıyor gibiyim. Darulacezenin elindeki arsaya imar izni vermeyen belediye bu araziyi tasyapı firması alınca bir gecede yönetmelikleri değiştirip iskana acıyor... Tasyapının bu işten karı 500 milyon dolarlarla ifade ediliyor. Orman arazisi var. imar yapılması yasak sadece kucuk bir bölumunu kullanabilrsinis buranın degeri 5 milyon dolar. Arazi el deiştiriyor belediye araya giriyor bir gecede o arazi imara acılıyor arazini degeri 125 milyon dolar... İzmit belediye baskanı cıkıp en sonunda fikrini soyledi. İzmitte nerdeyse salgın hastalık cıkacak, insanlar susuzluktan hasta olacak aylardır belediye baskanı hicbir önlem almadı. tek yaptıgı onceki yonetimi suclamak. 7 Ay once barajı işleten ingiliz firması uyarıyor belediye baskanını ama belediye baskanı önlem almıyor. Bunla birlikte yagmurlu gunlerde bile kaldırımlardaki cicekleri suluyor gunde 3 defa... İnsanlar susuzluktan kırılıyor işletmeler uretimi durduruyor sayın baskan cıkıp onceki idarenin sucu var diyor. Tamam onceki idare yanlıs yaptıysa bunu duzeltmeniz gerekmiyor mu? BUnun icin siz gelmedinizmi o makama? Neden duzeltmiyorsunuz? Sayın baskan neden duzeltmedigini acıkladı. Yeni bir baraj yapacagız susuzluk ortadan kalkacak..!!!! Sefa sirmen de yeni baraj yapıcaz dedi ve 1 milyar dolar para harcandı hala ayda 15 milyon dolar harcamadıgmız suya para oduyoruruz. Simdiki belediye baskanına bu para tatlı geldi sefa beye verdiniz simdi banada verin diyor haklı..!!! Simdi yeni bir baraj yapılacak en az 1 milyar dolar... yine bir anlasmayla halkımız 20 yıl boyunca her yıl para odeyecek barajı yapan firmaya su olmasa bile... Simdi merak ettigim konu baraj yapımını hangi yeni kurulan firmaya verecekler.. ve sayın baskan bundan kac milyon dolar kar edecek... Yiyin efendiler yiyin.!! Catlayıncaya kadar patlayıncaya kadar yiyin..
  4. dogum gunlerini hatırlaması gereken kişi olmaktan yoruldum düşünmesi gereken ama bunu bir turlu beceremeyen... yarım kalan cumlelerin sonuna soru isareti eklersen, cumle tamamlanmıs olmuyor. hala söylemedigim sözleri şifreli hesaplarda saklıyorum soyleyebildiklerimin hükmü yarım yuzyıldan uzun deil.. gereksislikleri belirlerken sevda sozlerinin önemini kavrayamayan ogretim gorevlileri gibiydik biz verilen ödülleri kucumseyip kazanamadıklarımızın özleminde isyankarlıgı teşvik ettik duymak istediklerini soyliyebilecek kadar cesur olamadıgım icin kacıyordum kendimden söylediklerimin sorumlulugunu alabilecek kadar buyumedigim icin aglıyordum simdi yakınlarına düşen tanımlanamayan varlıgım karasularında cansız bulunan dusuncelerimden anlıyorsun belki de bu yuzden sen ne zaman bana gelsen, ben hep sanki gelişine hazırlıyor gibi buluyordum kendimi. unutmayı aklımdan cıkarıp, birlikte yasamayı ogrendigimden beri yoklugunla baska sehrin kalabalıgına ait bir yabancılasma yasıyorum belki de unutmak işime gelmedigi icin seni bekliyordum durmadan inatla ne kadar celimsis ve sevimsiz olsamda biliyor olmak gibi bana gelecegini gösterdiklerin hosuma gidiyor belki de beni aklında sarıp sakladıgın her dakikanın var oldugunu bilmek sanki biliyorsun ne zaman dizlerimin uzerinde dussem gelip tutuyorsun kolumdan sanki biliyorsun cogu geceler hala sen diye uyudugum kadının senin ben diye uyudugun adamın sevglisi oldugunu... biliyorsun sanki uzun yılların ardından sende biraz ben bende biraz sen kalacagını asla sahibine teslim edilemeycegini bu sevda parcalarını... sil gözünün yalnızlıklarını...
  5. nerdesin yazılıdan sıfır almıs bir ogrenci gibiyim.. aksam eve gidince mazeretler olmalı sabah okula gelirken oldugu gibi yarım bırakılmıs bir oyunun ebesi gibiydim ne zamandır gozlerim yumulu emin deilim acıldıgından beri kapanmayan yaralarım pansuman tadında şiirler sarıyorum ruhuma uzun zamandır tek basınalıgın rahatına alısmısken simdi nerdesin`e takılıyorum sonra gelicekmisin`e sarkıyor yalnızlıgım yoksun`la noktalanıyor caresizligim. hala kanunu hukmunde kararname kadar gecrliyim kendi hayatımda siyasi darbelerden yorulmus askeri cuntaya eyvallah demişim. asgari huzunle bogusan kalbim gitme`lerinin ardına sıgınmıs hakkında asılsıs ihbarlar turetilmiş bir turlu ispatlanamamıs komplo teorisi gibiyim kalırsan sana şiirlerim yazarım kalırsan seni kendime yazarım gidersen die gitme`sen die aklıma gelen her harfi yaşarım sen`den öte baska bir köprü bulur farklı bir ben`e inanırım bir suredir yoksum gelmez`sen die farklı intiharlara suruklenir kayıp ruhum...
  6. Günlerdir bir acarkent acaristanbul davasıdır gidiyor. Sayın orman bakanımızın yetkilileri gidip acar ailesin sahip oldugu siteye gitmiş ama silah cekmişler alınmamıslar. Sayın bakan Türkiye Cumhuriyetini temsil ettigni frkında değil sanırım sıradan bir ailenin karsısında ezilip buzulup geri dönmüş. BU ulkenin polisi jandarması gucu yokmudur? YOksa bazı insanlar devletten guclumudur? Son 15 yıl icinde istanbuldaki ormanların yuzde 70 i yok edilmiştir. Yani istanbulun cigerlerini sökmüşlerdir. Kimisi siyasi rant ugruna kimisi maddiyat kimisi uc beş villa icin peşkeş cekmiştir istanbulumun topraklarını.. Yukarıda 24736 sayılı resmi gazeteden bir alıntı verdim. Hani gunlerdir kalkıp acar ailesinin ormanları nasıl söktügünü nasıl bize zarar verdgini bunu hesabını soracagın soyleyenler varya, hani savcılıga suc duyurusunda bulunanlar yakarıs yıkarız ederiz istanbulu yedirmeyiz diyerek kuru gurultu yapanlar... Sayın orman bakanımız sayın belediye baskanımız beykoz belediye baskanı..Aslında dikkat edin hicbiri acıkca kalkıp bişi demiyor hep imalı cumleler kullanıyrolar. Acar ailesini sucluyorlar ormanları yok etti diye ama zaten acar ailesi yasalardan dogan hakkını kullanıyorlar ve sonuna kadar haklılar. Bu yuzden acar ailesi gayet sakin bir sekilde istedigniz mahkemeye gidin diledigniz yapın diyor cunku onlara bu hakkı veren bizzat bizim sayın orman bakanımız Pepe`dir. Yukarıda verdigim resmi gazetede özel orman alanların nasıl kullanılacagı anlatılmıstır. 2002 senesinde cıkarılan bu yasayla özel sahsa ait ormanların agaclandıralamayan kısımları yüzde 6 yı gecmemek kaydıyla inşaata acılmıstır. Ama gelin görunki 2004 senesinde bu yasada bazı değişiklikler yapılmıstır. yani sayın bakanımız tarafından bizzat yapılmıs. Özel orman arazisine insaat yapabilrsiniz ama bu yüzde 6'yı gecemez. peki mesela bir villa yaptık bu villaya giden yollar yapabilriz bu villaya bir bahce ve bir otopark yapabilriz bunlar yuzde altıya dahil değil. Mesela bu villa icin su yolu kanalizasyon ve dogalgaz icin calısmalar yapabilriz bunlarda yuzde altıya dahil değil. Siz uc villa yapıp arasına bir tiyatro salonu yaparsınız buda kamu hizmeti olarak gorulur ve buda yzude altıya dahil değil.. siz kalkıp ortaya bir beton santrali yaparsınız villarınız icn betona ihtiyac vardır buda yuzde altıya girmez... Peki yuzde altıya ne girer? Tanesi en fazla 150 metrakarelik evler girer. yani siz buyuk bir orman arazisine sahipseniz bunun uzerine yuzde altılık yuzlerce villa yaparsınız ve yuzde doksanını yol,alt yapı, garaj,otopark,park ve sosyal tesisler yaparak kullanabilrsiniz. yasa buna izin vermektedir. Yani siz villarınzın degerini arttırabilrsiniz butun imkanlarınızla. Su anda acarketn ve acaristanbulda yani davalık olan yerlesim yerlerinde özel orman statusundeki arazilerdeki vilların toplam kaldıgı alan yuzde 5 tir. Simdi belediye baskanımızı yada orman bakanımız kalkıp o villaardan birine yıkım emri alırsa yasalaraımza gore acar ailesine yuklu miktarda tazminat ödemek zorunda kalırız. Cunku yasalarla guvence verdik onlara dokunmıcaz diye.. BU GUveneceyi veren kim? Sayın orman bakanı... peki neden simdi bize silah cekildi diyerek ortaya cıktı? Belki de sayın bakan onceki orman bakanları gibi uc bes villa kapatamadıgı icin işi bozmak istedi ama ne yazıkki kendi kuyusuna kendi düştü. yargıya intikal eden sitelerin yapımında acar ailesi sonuna kadar haklıdır. Bu yuzden bu kadar rahatlar. ne olucak? halkımız uyuyacak uc gun sonra unutacak. BU ulkenin cigerlerini sattılar ayak ustu ruhumuz duymadı. Satanlar hala en ust duzeyde dokunulmazlar.. Yiyin efendiler yiyin catlayana kadar yiyin..!!!! Sayın hükümet sözcusu Cemil Cicek cıkıp acıklama yaptı..Bu adamlar 10 yıldır orda yenimi goruyorsunuz diye... Biri sayın Ciceke 10 yıl onceki istanbul belediye baskanını kim oldugunu soyliyebilrmi? Son on bes yıldır bu sehri yoneten resmen satan zihniyet simdi bu ulkenin basına gecti...Yeni mi goruyorsunuz diye kimse sormazmı? Türk ceza kanunu değiştirilmeden önce İdam cezası gerektieren suclardan biri ülke ormanlarını yok etmeye yönelik her turlu calısma ve faaliyettir. yani siz bu ulkenin ormanlarını yakıp yıkarsanız onları peşkeş cekip satarsanız vatana ihanetle yargılanırsınız muhtemelen idam cezası alırsınız. Vatan hainleri simdi nerdeler? Kim sattı bu ormanları kim izin verdi? Kim bunun hesabını soracak? Nereye kadar gidecek böyle.. yasaları değiştirme gucunu ellerine alan herkes kendi menfaatine kullanıyor ulkeye ihanet ediyor neden kimse sesini cıkartmıyor? neden herkes sadece izliyor? Sadece konusuyor Kİmse hesap sormuyor? Bu ulke bu kadar mı sahipsiz kaldı? Yiyin efendiler yiyin...catlayıncaya kadar yiyin..patlayıncaya kadar yiyin.. Toprak doyursun gozunuzu demiyelim diye butun ormanları satıyorsunuz öyle değil mi? BU sehrin ormanlarını satıp milyonlarca dolar para verip binlerce lale dikin.. Neymiş İstanbulun simgesiymiş.. Binlerce yıllık sehrin hicmi simgesi yoktu simdi laleye dikildik? Hic tarih eseri hicbir özelligi olmayan istanbul`uma anlam katsın diye lale dikiyorlar.. Yiyin efendiler laleleride yiyin.. O laleleri ithal edenler kim? ihaleyi alanlar kim? belediyeyele nasıl baglantıları var? Yiyin efendiler yiyin.. yemekle bitmez bu İstanbul... Yuzlerce cözum urettik diyerek cıktınız ortaya trafik sorunu kalmıcak dediniz.. Yuzlerce ihale actınız bir kac adamınıza verdiniz hepsini.. BU ihaleleri alanlar kimler sizlerle ne baglantıları var his soylemediniz.. Kalkıtını 1 Trilyon lira ceza kestinis bu adamlara adamlar gık bile demedi.. Dusunun 1 trilyon lira ceza kesicekler size sesinizi cıkartmıyacaksınz neden? !0 trilyon gelecek yerden 1 trilyon esirgenirmi? Yiyin Efendiler yiyin catlayıncaya kadar yiyin.. Sizde yiyin istanbulu yediklerinizle parti kurup ulkenin basına gecin sonra gelin ulkeyi yiyin.. Yemekle bitmiyor bu ulke braz daha yiyin.. Nasıl olsa din sizde iman sizde,,,uc bes hac ziyaretiyle obur dunyada cennet sizde... bu dunyada mekan sizde.. yiyin efendiler yiyin.. Hesabı sorulmaz bunların...
  7. Yönetmelik Çevre ve Orman Bakanlığından: Özel Ormanlarda ve Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik MADDE 1 — 25/4/2002 tarihli ve 24736 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Ormanlarda ve Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkındaki Yönetmeliğin 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir "Madde 2 — Bu Yönetmelik özel ormanların ve amme müesseselerine ait ormanların idaresi, muhafazası ile bu ormanlarda yapılacak iş ve işlemler ile verilecek izinleri kapsar." MADDE 2 — Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (a), (i), (k) ve (l) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "a) Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını, i) 47 nci Madde Şerhi: 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 47 nci maddesi uyarınca, amme müesseselerine ait ormanların parçalanarak şahıslara veya müesseselere toprağı ile birlikte devir ve temlik edilemeyeceğine dair tapu sicilindeki beyanlar hanesine konulacak şerhi, k) Ön İzin: Özel orman alanı üzerinde 6831 sayılı Orman Kanununun 52 ve 17 nci maddelerine göre, amme müesseselerine ait ormanlarda ise 17 nci madde kapsamında verilecek kesin izne dayanak olmak üzere ve gerekli belgelerin hazırlattırılması amacıyla Bakanlıkça verilecek izni, l) Kesin İzin: Özel orman alanı üzerinde 6831 sayılı Orman Kanununun 52 ve 17 nci maddelerine göre imar planlamasına uygun inşaat yapılmak üzere, amme müesseselerine ait ormanlarda ise 17 nci madde kapsamında Bakanlıkça verilecek izni" MADDE 3 — Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Özel ormanların ve amme müesseselerine ait ormanların kadastrosu; 15/7/2004 tarihli ve 25523 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 28 inci maddesi kapsamında yerine getirilir. Özel orman veya amme müesseselerine ait ormanlarda, orman sahipleri orman kadastro komisyonlarınca belirlenecek orman sınırlarını, sınır tespit tarihinden itibaren iki yıl içinde beton kazık dikmek veya sabit kayalar üzerine işaretler konulmak suretiyle belli etmeye mecburdurlar. Yine 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 44 üncü maddesi gereğince özel orman veya amme müesseselerine ait ormanlar sahipleri tarafından istendiği ve giderleri karşılandığı taktirde, orman kadastro komisyonlarınca 2/B madde uygulaması yönünden incelemeye tabi tutulur." MADDE 4 — Aynı Yönetmeliğin dördüncü bölüm başlığı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Özel Ormanlarda ve Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Verilecek İzinler" MADDE 5 — Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "İzin Madde 10 — Şehir, kasaba, köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman alanlarında 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesine göre izin alınmak ve yatay alanın % 6 sını geçmemek koşuluyla imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir. İnşaatların yapılmasında orman alanlarının doğal özelliklerinin korunmasına özen gösterilmek kaydıyla ormanın kapalılık durumu ve arazinin topoğrafik yapısı göz önünde bulundurulmak ve orman içi açıklıklardan ve bozuk orman alanlarından azami faydalanılmak suretiyle uygun yerlerde izin verilir. Enerji nakil hattı, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz hattı, kanalizasyon, yol ve benzerleri ile 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesine göre genel kamu hizmetlerine yönelik verilen izinler % 6 lık alana dahil değildir. Bunların dışındaki her türlü tesis ve müştemilat; garaj, havuz, spor tesisleri, çocuk oyun alanı, otopark, ticari ve sosyal tesisler ve benzeri yapılar % 6 lık alana dahildir. Yapılması zorunlu olan yollar ile yapılacak alt yapı tesisleri genel ormancılık faaliyetlerinin yerine getirilmesi için de kullanılır İzin verilirken 6831 sayılı Orman Kanununa göre konusu itibariyle daha özel kanun konumunda olan; 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu ve 19/10/1989 tarihli ve 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ayrıca göz önünde bulundurulur. Genel Müdürlüğün 202 sayılı "Orman Yolları Planlaması ve İnşaat İşlerinin Yönetilmesi Hakkında Tebliğ" esaslarına göre ormanın devamlılığı ve işletmesine yönelik yol şebeke planları tanzim edilir. Bu planlar Genel Müdürlük İnşaat ve İkmal Dairesi Başkanlığınca onaylanır. Onaylanan bu planlar dahilinde yapılan yollar Orman Kanununun 52 nci maddesine göre verilen % 6 lık alana dahil değildir. Amme müesseselerine ait ormanlarda ise, talep halinde 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre izin verilebilir.
  8. Soru: Demokrasiyle yönetilen bir ülkede yine demokrasiyi kullanarak ülkenin rejimini nasıl değiştirirsiniz? Yasama gücü elinizdeyse,yani yasa cıkarma ve yaslaları değiştirebilme kudretiniz varsa; rejimin değişmesi icin rejimi koruma altına alan bazı yasaları değiştirip kendi istediğiniz düzene uygun olmasını sağlayabilriniz. Yani bir şekilde siz meclis cogunlugunu yani demokrasinin birinci sartı olan temsilciler meclisindeki sayısal cogunlugunu ele gecirmişseniz o meclisi feshedebilir yasaları değiştirebilir kendinizi imparator bile ilan edebilrsiniz. Cunku demokrasi buna izin vermektedir. Meclisteki cogunlugu aldıysa ulkenin cogunlugunu temsil ediyordur ulkenin cogunlugu istiyorsa rejim değişebilir. Peki aslında siz ulkenin cogunlugunu değilde yüzde yirmisini temsil ettginiz halde yasalardaki carpıklıklar nedeniyle yasama gucunu elde etmişseniz ve rejimi değiştirmek istiyorsanız geride kalan yüzde seksenin hakkını kim nasıl koruyacaktır? yani sizi desteklemeyen yuzde seksen gibi bir cogunluk var ama yasalar sizden yana oldugu icin siz kendi diktatorlugunuzu ilan edebilrsiniz. peki demokrasi bu kadar gucsuzmudur? yani demokrsai kendini nasıl koruyacaktır. Yasalarla kendin guvence altına almıstır zaten rejim ama yasaları değiştirmeye karsı ne yapabilir? Hicbirsey... İşte burda rejimin korunması icin siyasi iktidarın yanında baska gucler devreye girmektedir. Örnegin meclisin uzerinde kontrol etme ve yargılama gucune sahip baska bir otorite ki bu bizim ulkemizde cumhurbaskanı oluyor ve ulkenin guvenliginden sorumlu silahlı kuvvetleri... Simdi elimizde bilinenler bunlar. Demekki bu ulkede rejimi değiştireceksek yasama gucnun elimizde olması o kadar da işimize yaramıyor. önce cumhurbaskanlıgını yani denetleme gucunu ele gecirmeliyiz. BUnun iicinde cumhurbaskanlıgının gorev suresini bitmesi yeterlidir. Cunku zaten yasma gucu elinde olan meclis denetleyiciyi yani cumhurbaskanını sececektir. Siz denetleme merciine yine sizin gibi rejimi değiştirme yanlısı birni koyarsanız karsınızdaki iki gücten birni bertaraf etmiş olursunuz. Şimdi onumuzde tek bir engel kalıyor. Silahlı kuvvetlerini nasıl bertaraf edebilrsiniz? Orduyu ortadan kaldıramıyacagımıza gore askerligi feshedemiyecegimize gore kaba kuvvet işe yaramıyor. İnce siyasi oyunlar gerekli mesela ordunun icine size yakın dusuncelere sahip insanları yerlestirip onların ordu icinde yukselip yonetime gelmesi ve boylece ordunun idaresini size yakın goruslere sahip komutanlar tarafından yonetilmesi. Bu gercekten ince ve cok eski bir siyasi oyundur ama ordu buna hazırlıklıdır. Surekli kendi oto kontrol sistemini kullanarak farklı ideolojilereve rejime karsı dusmanlık icindeki,ileride sorun olabilecek olan komutanları yada adaylarını ortaya cıakrtıp bunyesi dısına atmaktadır. Yani bu ince siyasi oyun bozulur. Peki bu ulkenin ordusunu baska nasıl kendi yanınıza cekersiniz? belki de orduyu dısardan yada icerden cokertmek yerine halkın orduya verdigi destegi azaltmak ta bizim iimize yarayabilir. Ama halkın yuzde sekseninin destegini arkasında tutan bir orduya bu destegin kesilmesini nasıl saglarsınız? Ulkenin yıllardır ugrasıp durdugu bir amac vardır...Muasır medeniyetler seviyesine ulasmak.. Bu amac ulkenin kurucusu tarafından vasiyet haline getirilmiştir. Gunumuzde bu muasır medeniyetler seviyesi bazı ulkelerin birleşerek kurdugu bir topluluk haline gelmiştir. Ve bizim de bu birlige girebilme sansımız var. uzun yıllardır bu birlige girmek icin ugras vermekteyiz. Bu brlige girebilmek icin cok buyuk engeller vardır belkide girmemiz hayaldir. Ama bunun gercek olduguna insanları inandırırsak ve dogru zamanda dogru hamleyi yapıp bu birlige giremiyoruz cunku bunun nedeni ordumuz dersek bir tasla iki kuş vurmus oluruz. Ordunun oldukca hassas oldugu bir konuda bu birlik taviz istemektedir. Bu tavizi verirken yeterince süsleyip reklamını yaparsak sanki taviz alıyormusuz gibi halka verirsek halk destegini bize verecektir. Peki ordu bu durumda nasıl bir hamle yapar? Elbetteki tepki verecektir. O zaman halk düşünür madem bizim kazanclı cıkacagımız bri konu bu ordu neden karsı cıkıyor? Ama burda dikat edilmesi gereken bir durum var kesinlikle halka butun gercekleri acıkca soylememek gerek. sadece bilinmesi gerekenleri anlatmalı. Ordu da gercegi gorup karsı cıkınca biz arada cekilip birlikle ordumuzu karsı karıysa bırakırız. Cunku birlik bu konuda taviz vermez. Ordumuzda taviz vermez ve ipler atılır. gemiler yakılır..Kim yakar? bu ulkenin yıllardır hayalini kurdugu amaca ulasmasına kim engel olur? Ordusu...halk ordunun aslında halkın iyiligini istemedigni dusunmeye baslar... Boylece ordunun arkasındaki muazzam destek gunden gune erimeye baslar... Aslında bizde bu birlige girmeye karsıyız zamanında buna girmemek icin muhalefet yaptık butun gucumuzle ama simdi iktidarda oldugumuz icin bu birlige girmek istiyormus gibi elimizden gelen herseyi yapalım. Ve en sonunda orduyu ortaya koyup kenara cekilellim. Ordu asla taviz vermez birlige girmeyiz. Ordu gucunu kaybeder. Bİrlige girmeyiz zaten bizim en buyuk amacımız o birlikten uzak durmak... Bence siyasal bilgiler fakultesinde bunlar birer ders olarak anlatılmalı... Gercekten cok ince zeka gerektiren oyunlar bunlar.. Bıcak sırtında yurumek gibi. Bu kararları alırken de mumkun oldugunca az kişinin haberi olmalı kendi adamlarımıza bile guvenemeyiz. Sadece iki yada uc bakan yeterli. Birde halkı mumkun oldugunca uyusturmalı gostermek istedgimizi gormelerini saglamalıyız.. Bir ulkede demokrasi kullanılarak rejim nasıl değiştirilir sorusuna bir cesit komplo teorisi ureterek yanıt aramaya calıstım. Kimbilir belki birileri bu teoriyi coktan hayata gecirmiştir...
  9. elimde seni sevecek kadar ben kalmadı baska bedenlerde harcandı kredileirmiz... simdi baska bankaların kara listelerinde adımız kimee gidip seviyoruz desek karsılıgı olmayan bir çek gibi ustunu karalayıp icraya veriliyor hislerimiz elimde seni sevecek kadar ban kalmadı simdi olamadıgım kadar yanında yalnızım sana dokunamadıgım kadar caresiz hala devrik cumlelere sarkıyor umutsuzlugum ben sen diye baska bir sehrin sokaklarına uyanıyorum tandıgım değil.. uzgunum hala alısamadım boyle bir cumle kurmaya ben snei senin beni sevdigin kadar cok sevemedigim icin bu kadar yorgunum seni sevemedigim icin bu hayatın kamburunda bir agrıyım dokunuslarım öpüşlerim sana sarılırken icime cektigim nefesin sana sarılırken sandıgım adamlıgım uzgunum ben hala seni senin beni sevdigin kadar cok sevemiyorum yorgunum ben hala sana yetiesecek kadar hızlı kosamıyorum bu sevda yokusunda ölüyorum senden arta kalan bu hayat kırıntıları arasında...
  10. dokunsam kafiye olucaksın. korkuyorum okuyan herkes cok begenecek... susarsam eger hafifletici sebepler göz onune alınarak sürgüne gonderilecek kelimelerim biri alıp gitmiş olmalı gökyüzünü söyledigin heryere tek tek baktım.. her cizimine dokunup, söyledigin sarkıların yankılandıgı duvarları dinledim simdi öpsem seni senden sonra öpecegim kadınlara haksızlık olmayacak mı? resimlerine dokunup,sesinin rengini hayal ediyorum, kör bir balıkcı gibiyim igneyi takmadan oltamın ucuna yem veriyorum oltama takılanlara son bir sans tuttuklarımdan tutulmayı ogreniyorum tutulduklarımdan unutmayı... gittiginden beri gelmeni istiyorum kırık kameran ve burusturulup sonradan acemice duzeltilmeye calısılmıs gri renkli cizimlerinle gelirsin diye hala bos bir satır saklıyorum her yazdıgım şiirin mısraları arasında...
  11. Şanlıurfa Şair Nabi Kültür Merkezi’nde yapılan 24 Kasım etkinliğinde skandalların ardı arkası kesilmedi 25.11.2006 Tören davetlilere gül suyu ikramıyla başladı. Kadın öğretmenler salonun üst katında, erkekler ise altta oturdu. İstiklal Marşı’nın ardından Kuran-ı Kerim okundu. Muharrem Çelik (35) adlı bir öğretmen “stand-up gösterisi” sırasında Atatürkçü Düşünce Derneği hakkında alaycı bir konuşma yaptı. Çelik, “Okula ‘ADÇ gelecekmiş’ dediler, herkeste bir telaş. Baktık ki müdürün süslü eşine ADÇ diyorlar. Yani Atatürkçü Düşünce Derneği.” Çelik’in şoke eden sözleri bitmedi. Çağdaş olmaktan ne anladığını bir tuvalet anektoduyla anlatan öğretmen “Çok sıkışmıştım. Erkekler tuvaleti doluydu, kadınlarınkine girdim. Bir bayan öğretmen ‘çık dışarı ulan’ dedi. Ben de ‘Çıkmam valla, sizin gibi çağdaşım, bu tuvalete edeceğim’ dedim.” Gecenin sonunda çekilişle öğretmen ile öğrencilere Kuran-ı Kerim ve Said-i Nursi’yi anlatan kitaplar hediye edildi. Başörtülü şiir okundu, skeçte dua edildi Şanlıurfa’da, Şuurlu Öğretmenler Derneği tarafından düzenlenen 24 Kasım Öğretmenler Günü, şaşırtıcı görüntülere sahne oldu. Törende 13 yaşındaki Ayşe Çelik adlı başörtülü kız öğrenci, “Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin Bana” adlı şiiri okudu. Şiir okunurken ölen bir öğretmeni canlandırmak için yere uzanan öğrencinin yanına gelen, yaşları 6 ile 12 arasında değişen kızlar ellerini açıp dua okudu. Kaynak:Vatan Gazetesi Bu haber icin nasıl bir yorum yapılabilir ki... yada ne düşünülebilir. Bugunu neden ögretmenler gunu olarak kutluyoruz? Bu ulkenin Başöğretmeni kimdi? İrticai faaliyet yok abartıyorsunuz siz kışkırtıyorsunuz diyenlere sorabilmek iserdim. 1924 yılından beri kutlanan hangi ogretmenler gunu bu haberdeki gibiydi... Sayın devlet buyuklerimiz yine cıkıp bunlar irticai olay değildir diyecekler cunku onlara gore zaten olması gereken bu... Sayın devlet buyuklerimiz cıkıpbunlar münferit olaylar bu ulkenin polisi var savcısı var gerekeni yapar diyecekler. Ama son dort yıldır gordukki bu ulkenin polisi ve savcısı bu tür konularla pek ilgilenmiyor... Bir ülkenin gelecegini emanet ettiğimiz insanlara bakın... Çocuklarımızı emanet ettigimiz insanlara bir bakın... Ne göruyorsunuz? Milli Eğitim bakanlıgının yaptıklarının meyvalarını almaya baslıyoruz. Bir bakıyorsunuz ulkenin baska sehirlerinden tuhaf bir haber daha dusuyor medyaya... Ögretmenler gununde asılması icin Atatürk posterleri gonderiliyor okullara milli egitim mudurlugunden... Ama posterlerdeki Atatürk cizimleri olabildigince abartılmıs cirkinlestirilmiş ve korkunc hale getirilmiş. Atatürk`le nerdeyse hicbir ilgisi yok... Ögretmenler bu posterleri asmak zorundaydık diyorlar..Neden? Cunku haklarında sorusturma acılır milli egitim bakanlıgı tarafından... Sayın basbakan Milli Eğitim Bakanlıgının yaptığı calısmalarla gurur duydugunu söyluyordu... Belki de asıl amacları icin en iyi calısan bakanlıgı Milli Eğitim Bakanlığı oldugu icindir...
  12. Son bir kac haftadır papa ulkemize gelmesin diye yogun calısmalar yapılıyor ve tepkiler gosteriliyor. Hatta gösteriler yapılıp mitingler duzenleniyor. Peki neden papanın gelmesini istemiyoruz? yada papanın neden ulkemize geldigini aslında kac kişi biliyor? bu hafta sonu bir miting yapılacak sanırım neyi protesto ettklerini gormek icin o mitinge gitmem gerekicek. Ucuz sloganlar ve vatan milet sakarya turunden nidalarla bir gosteri olacagı kesin. peki papanın ulkemize gelişiyle geliş nedenleriyel gili bir konusma yapılacakmı? Acıkcası supheliyim bu konuda... Öyleki sanki papayı bu ulkede istememek ona tepki gostermek dini gorevlerimizden biriyimiş gibi en on sıraya konmak isteniyor. ust duzey devlet buyuklerimzin butun yurt dısı ziyaretlerini papanın gelişine rastlaması da ilginc bir tesaduf değilmidir? papayla resim cektirmekten korkan siyasi liderler sanırım papayı protesto etmenin oy kazandıracagı fikrini dusunmusler aynı zamanda avrupaya ters dusmemek icin siyasi manevralara hız vermişlerdir. peki bayram değil seyran degil tepki alacagını bile bile bu papa neden buraya geliyor.? Hristiyanlık dininde de Müslümanlıkta oldugu gibi farklı mezhepler mevcuttur. Bunlar Katolik protestan ve ortodaoks olarak 3 ana sınıftır. Katalik ve protestan sınfın ruhani lideri olarak papa kabul edilmiştir. Yani papa dedimiz adam dunya uzerindeki bir kac milyar insanın ruhani lideridir. Ve hepsi tarafından kabul edilir. BU bağlamda ele alacak olursak İstanbulumuzun hristiyanlık dini acısından önemini sanırım biraz arastırmak gerekiyor. 400 lü yıllarda hristiyanlıkta mezhep ayrılıkları simdiki kadar derin değildi. İstanbul Bizans imparatorlugunu baskenti olmakla birlikte, ilk defa resmi dini hristiyanlık olarak kabul edilen bir ülkenin de baskenti olmustur. yani gunumuzde Kudüs sehri hristiyanlar icin ne ifade ediyorsa İstanbul da aynı anlama gelmektedir. 1300 lü yılların sonlarına dogru hristiyanlıktaki mezhep kavgaları oldukca buyumustur.BU durumdan en cok etkilenen sehirlerden biride istanbul olmustur. Cunku İstanbul da Aya Sofya (Hagia Sofia) Müzesinde yapılan bir ayin sırasında katolikler cıkıp ortodoksların arasından cıkan papayı kabul etmediklerini söyleyip buyuk bir tartısma baslatmıslar bunun sonucunda bazı tarihcilere gore guclu olan katolikler binlerce ortodoksu katletmiştir. En carpıcı durumlardan biride yuzlerce ortodoks kadının Aya Sofyaya doldurularak tecavuze ugrayıp öldurulmesidir. Öyle sehri katoliklerin baskısı altındayken kusatan Fatih Sultan Mehmet Han kazandıgı zafer sonrasında sehre girdiiginde ortodokslar tarafında bir kurtarıcı gibi karsılanmıstır. Fatih Sultan Mehmet ortodoksların dini liderleriyle gorusup onları Roma ya yani katoliklere karsı koruma garantisi vermiştir bunu karsılıgında İstanbuldaki ortodokslarda Osmanlının her turlu sartını yerine getirmeyi kabul etmiştir. daha sonraları Fatih`in vermiş oldugu bu yetkiler Ekümenlik olarak kabul edilmiş ve her yeni gelen padisah tarafından devam ettirilmiştir. Birinci Dunya savası sırasında ve sonrasında özelikle istanbuldaki ekümenlik kontrolundeki ortodoks osmanlı vatandasları ve izmirdekiler işgal devletlerine yardımcı olmuslar bu durum Mustafa Kemal Tarafından ögrenilince Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ortadan kaldırılmıstır. Şİmdi gunumuze gelecek olursa papa katoliklerin lideri olarak istanbulda ortodoksların lideriyle gorusmek icin gelmektedir. Yani hristiyanlık dinindeki en buyuk ucurumlardan birinin kapanması yonunde atılan bir adımdır. Bunun daha sonraki dönemlerde hristiyanlık uzerindeki etkilerini sanırım simdiden kimse tahmin edemiyor. Ama bence olumsuz bir durum olmayacagı kesin. Şİmdi bu dusunceyle ulkemize gelen papa neden protesto edilir. geliş nedenleri arasında ulkemizle ilgili en kucuk bir dusuncesi yoktur. Yada gelip ulkemizde hristiyanlık propagandası yapacak durumda da deildir zaten bu siyasi anlamda bir intihar olur ki papanın siyasi bilim dalında egitim aldıgını ve kitaplar yazdıgnı sanırım duymussunuzdur. O halde ulkemizle ilgilenmiyorsa neden bizim devlet buyuklerimiz kacarlar? Yada yapılan cahil papa gelmesin mitinginde insanlar aslında neyi protesto edecekler? YIllardır ulkemizin reklamını yapmaya calısıyorus dunyada.. insanlara ulkemizi anlatıp turist cekmeye calısıyorus ama elimizde Hristiyanlık dini icin adeta bize Kabe ne ifade ediyorsa aynı anlamda degerlerimis varken bunları kullanmayı hic dusunmeyiz. Örnegin en ölü turizm sezonunda hristiyanlar icin dini geziler duzenleyip bunu ticari mantıkla degerlendirme fikirleride uretmeyiz. Düsünsenize papa Türkiyeye geldigi zaman dunya uzerinde en az 1,5 milyar insan Türkiye`nin nerde oldugunu ve nasıl bir yer oldugunu ogrenicek. Formula 1 yarıslarınalmak icin mliyarlarca dolar para harcadık sırf reklam olsun diye simdi elimzde kendiliginden gelmiş bir reklam fırsatı var neden bunu degerlendirmeyeleim? BUnu neden geliştirmeyiz? neden uzerinde calısmayız anlayamıyorum.. papanın soyledigi sozlerin yada ulkemize gelecek olan hristiyan turistlerin misyonerlik faaliyetlerinde bulunup insanlarımızı kendi dinine cekmesindenmi korkuyoruz? yada papayı bir misafir gibi agırlarsak dinden cıkarız diyemi korkuyoruz? Bizim Bir Türk olarak örf ve adetlerimiz arasında kapımıza evimize misafir oalrak gelen her kim olursa olsun en iyi şekilde ağırlamak yokmudur? Bence ne dinimiz elden gider nede bu ulke insanları papayı ciddiye alıp onun soylediklerine kanar.. İşbu haldeyken neden bu ziyareti kendi menfaatimize kullanmayalım?
  13. bazen olan bitenleri dusundukce merak ediyorum. Düşünce özgürlügü diye bir kavramdan bahsediliyor. peki ne zaman bahsediliyor bundan? Yani bir insan cıkıp bir konu hakkında diledigni söyliyebilir. Peki bu konu baska bir insansa yada baska insanların hayatlarıysa... Yada baska insanları asagılamak ve küçük düşürmek icin isöyleniyrosa yine düşünce özgurlugumu olur bu? Evet herkes özgürce fikirlerini cıkıp acıklayabilmeli. Merkeze bunu koydugumuz anda hepimiz hemfikiriz. Peki bir insanın düşüncesi yada fikri baska birine hakaret iceriyorsa bu insanın diledigi gibi cıkıp konusmasını da bu özgurluk kapsamına sokabilrmiyiz? Benzetmelerim ne kadar dogru olacak emin değilim ama aklıma gelenleri paylasmak istiyorum. Özellikle bir Türk olarak, Türkiye cumhuriyetinde yasayan zaman zaman Avrupa insan hakları mahkemesinden yada avrupa birligine uye ulkelerden gozlemciler gelir ulkemize. Genelde gelme sebepleri ya bir Pkk lı terörüstin yada Türkiye aleyhinde konusmus herhangi bir yazarın yargılandıgı mahkemeleri gözlemlemektir. Onun dısında mesela hukumeti eleştirdigi icin mahkemeye verilmiş birinin mahkemesiyle ilgilenmez avrupa insan hakları mahkemeleri... Tuhaf bir cifte standart söz konusu değilmidir yada benmi abartıyorum durumu. Örnegin bir yazarımız hatta bir kac yazarımız cıkıp bilgi sahibi bile olmadıkları konularda ulkemiz tarihi hakkında asılsıs iddialarda bulunurlar bizi dunya önunde zor durumda bırakmaktan cekinmezler ve bu dusunce ozgurlugune girer. Yada sözde siyasi bir hareket icindeki parti cıkıp dağ basında bu ulkenin butunlugune saldıran teröristlere alenen destek verir ve buda dusunce ozgurlugu olur. Yada herhangi biri cıkıp bu ülkenin Ata`sına gayet rahat bir sekilde icinden geldigi agzına geleni söyler, kendi acısından reyting toplar yatırımlarını yapar, ve buda dusunce ozgurlugu olur... Bu örneklerin ortak yanlarına dikkat ettiniz mi? Baska bir örnek verelim.. Selanikte Atatürk`ün evindeki acılmış olan ve ziyaretcilerin dusncelerini yazması icin bulundurulan deftere bir vatandasımız cıkıp hukumeti eleştiren bir yazı yazmıştır. Ulkenin kotu yonetildigi Ata`sının gosterdigi yoldan uzaklastıgı ve kendince durumun iyi olmadıgına dair fikirlerini yazmıs. Ustelik bunu halka acıklamamıs, yani tv kanallarına cıkmamıs yada gazete köselerine konu olmamıs.yani aslında cıkıp fikrini bagıra bagıra biryerlerde acıklamamıs ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin Manevi sahsiyetine hakaret etmekten ceza almıstır. Sayın basbakanımız selanikteki ziyaret esnasında bu yazıyı orda gormese kimsenin haberi olmayacaktı belkide ama nedense sayın basbakanımız olagan ustu rahatsız olmustur bu sikayetten.. ve bu ulkenin savcısı yılkdırım hızıyla devreye girmiş bu ulkenin mahkemeleri aynı hızla karar vermiş ve ulke yonetimini eleştiren vatandasımız yanılmıyorsam 81 yasındaki bir dedemiz para cezasına mahkum edilmiştir. Bu ulkenin degerlerine hakaret etmek, bu ulkenin butunlugunu ve huzurunu bozacak eylemlere konusmalarla destek olmak dusunce ozgurlugu kapsamına alınırken, bu ulkenin yonetimini elestirmek hakaret kapsamına alınıp cezalandırılıyor... Daha gectigimiz aylarda fransa da kabul edilen yasa icin butun ulke ayaga kalkmıstı. Fransada Ermeni soykırımı diye birsey yoktur demek suc haline getirilmiştir cıkarılan yasayla. yani dusunceyi acıklamak, aslında bir gercegi soylemek yasaklanmıstır. Atilla Yayla elbetteki fikirlerini özgurce soyleyebilmeli ve savunabilmeli bence de... Ama Atilla Yaylanın yaptıgı sekilde fkirlerini acıklamasına ses cıkarmazsak bir sure once benimde kendi adıma hic tasvip etmedigim Danimarkadaki kendini bilmez bir iki gazetenin yayınladıgı igrenc karikaturleri de bu baglamda sessizce kabul etmemiz gerekmiyecekmidir? Peygamberimiz ve dinimiz hakkında sözde onlara göre eleştiri ve duşunce ozgurlugu haklarını kullanmıslardır. Ama bize göre dupeduz hakaret ve asagılama olarak, haklı olarak tepki almıstır. Şimdi ise ulkemizde Atilla Yaylanın soylediklerinin dusunce ozgurlugu olarak kabul edip tartısmamız gerektigi söyleniyor heryerde... Belki de danimarka gibi bazı ulkelerde yapılan hakaret iceren yayınlarıda dusunce ozgurlugu kapsamında tartısmamız gerekiyordur. eminim ki avrupa insan hakları mahkemesi yada avrupa birligine uye ulkeler Atilla yaylanın mahkemeye cıkması durumunda hemen temsilcilerini gondericeklerdir. Ulke yönetimini elestiren ve ceza alanların mahkemelerini gormezden gelen avrupa birlgi uye ulkeleri... bizim ulkemizin vatandasları... Kimbilir.. belki de tarihin hicbir döneminde Bir Türk`e saldırmak yada bu ulkeye saldırmak bu kadar prim almamıstır. Bunun farkında olanlar da her şekilde bunu degerlendirme fırsatların kacırmıyor.Kimisine nobel hediye ediyorlar, kimisinin tuhaf sözlerine fikri denlierek saygı gosteriyorlar... Biz ise izliyorus olan biteni..en ön sıradan...
  14. başka bedenlere sarkıyor simdi caresizligimiz.. sana dokunamıyor olmanın agırlıgı canmı yakıyor sana dokunmanın hafifligi yuz kızartıcı suc misali bazı kurallara uymuyor olmak dokunulmazlık gerektirmiyor hayallerin kuruldugu ve bakısların dondugu bu yerde hala baska bir sehrin insanına tutuluyor ve baska bir kadınla acılıyor gözlerim... tutkumun gucuyle terbiye edilmiş mısralarım ben sen gittiginden beri kimseye aşığım diyemedim hangi zaman aralıgında yasanmıs bu hayat hangi zaman aralıgında unutulmus bilinen anımsanmak istenen icin gereken kac beden..? bu öyle lanet olası toz bi pembeki bi baktım hersey ciddi ve hemen uyandım... duymak istediklerin parmaklarımın ucunda duymak istemediklerinle savasıyorum ben gunlerdir seni aklıma sıgdıramadıgım icin bu kadr yorgunum sana soyleyemediklerim icin yalnız.. istedigin yalanların karsısında duymak istediklerinin karsısında yalanlar istiyorsan yalanlar söyliyeyim yinede sen bilrsin.. hani dokunurda yıkarsın ugrasırda yapamassın yapamadıklarını altında kalırsın yangın anında kırılması gereken camı kıramassın üzerinde kırmızı isaret bulunan dolabı alıpta kacamassın uzerine yıkılan dolapların altında kalırsın belkide yangın esnasında ilk kurtarılackaları kurtaramadıgın icin hayatından bu kadar kolay vazgecersin... asla seni unutmıycam dediklerini unuttugun icin..
  15. Oldukca ilginc gunler yasadgımız bir gercek. Ve aslında halka olan bitenler şifreli olarak sunulmaya devam ediliyor. Son bir kac aydır durmadan herkes anket sonucları acıklıyor. Nerdeyse her konuda farklı sorular farklı cevaplar. Bu anketleri yapan firmalarin ne kadar guvenilir oldugu tartısılır. Eskiden yani onceki hukumetler zamanında da benzeri anketler olurdu ama anket sonuclarının ilan edilmesini hemen ertesinde, anket sonucu hosuna gitmeyenler hemen ellerindeki belgeleri ortaya cıkarıp anket şirketlerinin ilişkilerini dolayısıyla anket sonuclarının gercekler yerine bazı kimselerin menfaatlerine uygun sonucları yayınladıgı acıklanırdı. Ama son bir kac aydır kimse kimsenin anketine ses cıkarmıyor. Bu anketlerin hepsinin dogru oldugundan mı kaynaklanıyor? Eger öyleyse birbirinin zıttı sonuclar cıkan anketleri nasıl acıklayacaklar? Yoksa gizli bir anlasmamı var.. sen benim anketime dokunma ben seninkine dokunmıyayım der gibi.. Son secimlerden once akp de, chp de secim vaatlerini basına dokunulmazlıkların kaldırılacagını koymuslardı ama meclse girdiklerinden sonra birbirlerinin milletvekillerini sessis sedasız her suctan aklamıslardır. dokunulmazlıklar hala kalkmamıstır. Sonra cıkıp meydanlarda toplantılarda birbirlerine karsı atıp tutmaya devam etmişlerdir. Ne kadar ciddiye alıyorsunuz artık bu konusmaları? Bunun yanında şifreli gerceklerden bahsetmiştim. belki bilincli belkide artık saklayamadıkları için yada acıklanacak gerceklere zemin hazırlamak maksadıyla bazı fiili hareketlerde bulunmaktadırlar. Bir dönem parti calısmalarında bulundugum icin, her partinin kendi anketini anlasmalı bir sirkete yaptırdıgını ve sonucları once kendilerine aldıkları ve bu sonucları kendi dusunceleri dogrultusunda değiştirip yine kendilerine yakın medya kuruluslarına gonderdiklerine bizzat sahit olmustum. Ve partiler seçim planlarını buna gore duzenlerler. Aslında secimlerden yaklasık 1 ay oncesinde teşkilatlanması yeterli durumdaki partiler secim sonuclarını yuzde doksan oranında tahmin etmektedirler... aradaki bu bir aylık zaman zarfında partinin nasıl en karlı durumda kalabilecegi uzerine kafalar patlatılır fikir tartısmaları yapılır. Benim anladıgım kadarıyla Chp-Mhp yaklasmasının nedeni de bundan kaynaklanıyor. Muhtemelen olası secimlerde iki partinin toplam alacagı oy oranı ikisinin iktidar olmasına yetmektedir. Simdi zaman iki zıt dusuncedeki partinin kendi yandaslarına bu konuyu en dogru sekilde izah etmenin yollarını aramaktır. Onumuzdeki bir kac ay eger farklı bir siyasi hareketlenme olmazsa bu iki parti arasındaki jestleşmelere cok sık rastlıycaz.
  16. senmi bu kadar yakınsın bana yohksa benmi kendime yakın birini istedigim icin seni uyduruyorum? genelde yapmak istemedigimiz icin tanrı zorunluluk haline getirip önumuze suruyor bunları kanun hukmunde kararname gibi. zindanı secme ihtimalimiz nedir? icinde koyulup gidilmek icin sanırım eski kafalı bir adamım ben hala umay dinleyip kadehteki ruj izlerinden medet umuyorum.. baska bir kadına söylieymedikleirmin acısını senden cıkarıyorum... seni bırakıp gitmenin zorlugu burada baslıyor sanırım bana artık gidebilrsin dediginde... butun bir askın sorumlulugunu uzerime yuklediginde baska bir sonbahara acılıyor gozlerim kalmak istiyorum yarın gidecegimi bile bile beni sevmeni istiyorum seni aldatacagımı bile bile inanmanı tüm utanmazlıgımla beni kabul etmeni isityorum butun cirkinligimle yüzümü öpmeni bırak beni baska bir sehrin sabahlarında uyanayım baska kadınların koynunda baska bir vaadin peşinde anlamsızca kaybolayım yazılamayan bir fikrin icinde ne gidebiliyorum beni bırakınca nede kalabiliyor ellerimde cocuk ellerin ne gorebiliyorum gozlerini nede goruluyor iç çekişlerim hala kendi kurdugum yalanlara inanıyorum hala senin gerceginle yanıyor içim sokaklarımın darlıgı nedeniyle sondurulemeyen itiraf dolu molotof kokteyllerim.. baska bir sehrin valisiydim ben gorev bölgesinin dısına cıkmıs kamu malına zarar vermekten muebbetler yemiş baska bir kadının sevdalısı dogmamış cocuguna hasretten idama mahkum edilmiş zamansız yapılan kürtajlarla alınmıs serseri bir cenin.... hayata bir o kadar öfkeli bir o kadar, her gece bırakıp gitsen de yalnızca senin...
  17. Türkiyenin en buyuk sehri istanbul.. Ve bu sehrin en buyuk sorunlarından biri ulaşım... Hergun milyonlarca insan daracık bir cografya icinde bir uctan bir uca saatlerin harcayıp yol alır. Ozellikle de sabah 7-9 aksam 17-20 saatleri arasında tam bir işkence haline gelir. Ve son bir kac gundur bu işkence katlanıyor her sabah. Sayın basbakanımız istanbulda kalıyor ve her sabah o yola cıkacak diye bu sehrin bogazı sıkılıyor, en işlek saatinde ulasımın... Bogaz köprusu 20 dakika boyunca trafige kapatılıyor... İstanbul dısındaki arkadaslar icin bu basit bir durum olabilir. Ama köprunun trafige kapatılması demek binlerce insanın hayatından en az 1 saatini calmak demek... ne icin? basbakan calısma ofisine gidecek diye... Ve yol kapatıldıgı anda binlerce arac aynı anda kornaya basıp protesto ediyor bagrıslar cagrıslar.. Bir ulkenin basbakanına söylenmiyecek yapılmayacak tepkiler..Ama sayın basbakanın arabazı oyle korumalıki sesleri duymuyor olmalı.. yapılan el kol hareketleirnide sanırım sevgi gosterisi sanmaktadır. Halkına bu kadar saygılı bir basbakana sahip oldugumuz icin ne kadar övünsek azdır sanırım... Bir kac gun once sayın valimiz gecicek diye e-5 otoyolu uzerindeki havaalanı kavşagı tam 40 dakika boyucna trafige kapatıldı. Yuzlerce insanımız ucaklarını kacırdı işlerine evlerine gec kaldı... Kimin umrunda? Bir vali bir basbakan bir milletvekili bu ulke insanına hizmet etmek icin göreve gelir. Bu halkı kendine hizmetkar yapmak köle gibi kullanmak cin değil.. Bunu ne zaman bir halk olarak idrak edebilecegiz? Derken ankaradaki bir arkadasımla gorustugumde ogreniyorum ki sayın cumhurbaskanımızın icinde bulundugu maakm aracı kırmızı ısıkta durmus diger tum Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarının aracları gibi ve hareket etmeden once arkadasımın aracına yol vermiş... gecis onceligi onda olmasına ragmen... Hizmet etmek icin calısanların mutevaziligi ne zaman ders olucak? Ne zaman bu ulkeyi yönetmek icin bu ulkenin basına gelenler Türkiye Cumhuriyeti Vatandaslarına Saygı göstericek? Ne zaman...
  18. ATAMA LİSTESİ ETİ-BOR Genel Müdürü M.AHMET DERE (AKP Balıkesir Milletvekili Turan ÇÖMEZ'in Eniştesi) ERDEMİR Başkan Vekili ABDULLAH ŞENER (Başkan Yardımcısı Abdullatif ŞENER'in kardeşi) ŞEKER FABRİKALARI Genel Müdürü MEHMET AZMİ AKSU (İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun kardeşi) TCDD Genel Müdürü SÜLEYMAN KARAMAN (Tayip ERDOĞAN'ın yakın dostu, İETT eski Genel Müdür Yrd.,Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın halasının oğlu) OKİ Başkan Vekili ERDOĞAN BAYRAKTAR (Tayyib ERDOĞAN 'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki ekibinden) Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yrd.CİHANSER EREL (Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın kayınbiraderi) Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü MUHİTTİN BAL (AKP Milletvekili adayı) Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdür Vekili ORHAN FEVZİ GÜMRÜKÇÜOĞLU (Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde yolsuzluk iddası ile yargılanan Mustafa ALBAYRAK'a sahte işkence raporu verdiği gerekçesiyle yargılandı) Kültür Bakanlığı Müsteşarı MUSTAFA İSEN (İmam Hatip Lisesi çıkışlı, Dini yayınlar yapan Akça yayınevinin danışmanı,Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin eski dekanı) Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd.İBRAHİM ATALAY (Devlet Bakanı Bekir ATALAY'ın yeğeni) Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne atanan Doç.Dr.HASAN EKİZ (Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün teyzesinin oğlu) Dış Ticaret Müsteşar Yrd.ÜLKER GÜZEL (Hasan Celal GÜZEL'in eşi) Köy Hizmetleri Genel Müdür Vekili ALİ ALTINTAŞ (Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün Konya’dan hemşehrisi) Enerji Bakanı Başdanışmanı YASİN KALEM (Refahyol Enerji Bakanı Recai KUTAN'ın Öz.Klm.Müd.) Enerji Bakanı Bakan Danışmanı OSMAN İLTER (Enerji Bakanı Hilmi GÜLER'in kayınbiraderi) Maliye Bakanlığı Danışmanı HASAN GÜL (Refahyol Döneminde Bütçe Daire Başkanlığı görevi yaptı) Maliye Bakanlığı Danışmanı ÖMER DUMAN (Refahyol Döneminde Ankara Defterdar Yardımcılığı yaptı) Başbakanlık Müsteşarı FİKRET ÜÇCAN (Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı, Şeriat eğitimi veren El Ehzer mezunu Hüsnü ÖZER'in atama belgesinde imzası bulunuyor) Başbakanlık Müsteşar Yrd. AHMET ŞİRİN (Refahyol Hükümeti dönemi Maliye Bakanlığı Müsteşar Yrd.) Karayolları Genel Müdürlüğüne atanan SABRİ ERBAKAN (Kapatılan RP'nin Başkanı Necmettin ERBAKAN'ın yeğeni, Feyizoğlu'nun kardeşi) Başbakanlık Müsteşar Yrd. MUSTAFA ESEN (28 Şubat sürecinde soruşturma geçirmiş eski Gümüşhane Valisi) Büyükelçi AHMET DAVUTOĞLU ( Başbakan Abdullah GÜL'ün danışmanı) İstanbul Sağlık Müdür Vekili Dr.MUSTAFA BAKAR (Haseki Hastanesi Başhekim Yrd.) TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Başkanı KAHRAMAN EMMİOĞLU (Tayip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde Genel Sekreteri) TBMM Başkanlığı Başdanışmanı HALUK AKŞİT (Turizm Bakanı Güldal AKŞİT'in eşi) Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanı MEHMET GÜRBÜZ (Başbakan Abdullah GÜL'ün hemşehrisi, Başbakanlık Müfettişi) Bingöl Valisi HÜSEYİN AVNİ COŞ (İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BİT'lerde yolsuzluk soruşturmalarında (AKBİL) görev alan ve işlem yapılmasına gerek görmeyen mülkiye başmüfettişi) İzmir Valisi YUSUF ZİYA GÖKSU (İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun yakın akrabası) Rize Valisi ENVER SALİHOĞLU (İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BİT'lerde yolsuzluk (AKBİL) başmüfettişi) Batman Valisi (Daha sonra Diyarbakır Valisi) EFKAN ALA (Eski Bakan yeni ANAVATAN lideri Erkan MUMCU'nun danışmanı ) (Efkan Ala’nın Atatürk düşmanlığı ve PKK yandaşlığı dillere destandır.) DSİ Genel Müdürü VEYSEL EROĞLU (Tayip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürü) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN YILDIRIM COŞKUN (Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un oğlu) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi ERKAN TOPAL (AKP İstanbul İl Başkan Yrd.) AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN D.ILGIN (AKP Konya milletvekili adayı) Bu liste bir sure önce mail olarak geldi. Zİncirleme bir şekilde internette geziniyor. Bu liste o mailin küçük bir kısmıdır. Listedeki isimlerin gercek olup olmadıgını ve baglantılarını araştırabilrsiniz. Ve bu listenin buzdağının suyun üzerindeki bölumu oldugu söyleniyor... Geçenlerde sayın TBMM baskanımız akp kadrolasıyor söylentisini duyunca cok üzülmüş ve ağlamış... Sayın başkanım icin bende üzüldüm simdi... Akp kadrolasmıyor ki... Zaten butun kadrolar coktan işgal edildi. Şimdi icraat zamanı... Önümüzdeki günlerde bu mailin diğer kısmlarınıda sizinle paylasıcam... Umarım sitemiz icin bir sorun olmaz.
  19. ne ben işe gitsem ne sen ayılsan derin bir uykunun dibine dussek icim urperiyor ya evde yohksan.. sarsıntısında bir yıkılışın yolsuzluk davalarından yorulmus devlet savcısı gibiyim yargıladıklarım ötesinde kendimi sorguya cekerken acılıyor gozlerim hala baska bir ulkenin sancagı altında nefes alıyor gibiyim ne bir sevdanın karanlıgında nede br yazarın satırları arasında umutsus bir vadinin soguk ikliminden sorumlu tanrı gibiyim bana adanılan adakların ötesinde kurumsal alanlardaki özgurluklerden muzdarip hala bir kanun hukmunde kararname kadar karamsarım yazdıgım her satırım aslına ihanet ediyor ve uzun zamandır aslına ihanetler suc kapsamına alınmıyor... kırmızı ojelerin esmer tenine degmemiş kıs guneslerin sen, yatagının kıyısında ruyalara daldıgım kadın uyandıgımda aklımın sınrlarında baska ulkelere ilticayı dusundugum kokun uzerime sinmişken baska iklimleri dusunup urperdigim seni dusunup kendimi koklarken yaklanmısım bir trafik polisine asırı surrattan ceza yerken zamanı kacırmaktan korkar aklımı korumanın sınrları icinde baska bir gerceklige uyanan... gelirsin diye paspasın altına bıraktıgım anahtarlarım uzun suredir baska kadınlar tarafından aralanan kapılarım sensin diye elime aldıgım kalem seni yazamadıgım icin bu kadar karamsarım....
  20. Şehrimden Manzaralar... Bir sabah uyanıp bakıyorsunuzki o sokaklarında buyudugunuz sehir gitmiş yerine koca bir inşaat şantiytesi gelmiş. Sirk cambazlarını aratmıyacak yetenekler kazanmanız icin staj gorebileceğiniz ender merkezlerden biri haline gelmiş. Bir sabah uyanıp bakıyorsunuz ki şiirler yazılan istanbul yazıldıgı yerde kalmıs.. Bir şehir planlamacısı yada bir mimar yada cevre bilimci olmadığım kesin. ama yaşayan bir birey olarak cevremde olan bitenlere artık anlam veremiyorum. Aslında anlamını biliyor olsamda sanırım daha cok kabul etmek istemedigim icindir bu şaşırmıslık hali... BU ulkede insan hayatının ne kadar ucuz oldugunun hepimiz farkındayız. herhangi bir gun herhangi biyerde hayatınızı kaybetmeniz icten bile değil. Peki hic dusundunuzmu yasadıgnız şehrin trafiği kac can alıyor hergun? Düşünün istanbul gibi bir sehirde duzensiz yollar plansıs ve programsız yapılan calısmalar yuzunden gunde kac saatiniz yollarda geciyor? Ortalama 12 milyon insanın trafige cıktı bir sehirde her bir insanın bu programsızlık ve olansızlıktan dolayı her gun bir saatini bosu bosuna kaybettigini düşünün... 12 milyon saat kac insan hayatı eder? Yada bu 12 milyon saatte bu kadar insan ulkeye ne kadar katkıda bulunabilr.. Her gun... Peki neden bunun icin bir önlem alınılmaz? neden kimse sesin cıkarmaz..? neden yapılan her iş alınan her önlem trafigi dahada icinden cıkılmaz bir hal almasına neden olur? Kimin bundan nasıl bir cıkarı vardır ki özellikle son 10 yıldır dunyanın en buyuk sehirlerinden birinde yasıyor olmak işkence haline geldi? Bir sehrin trafik sorununu cözmek icin yeni yollar yapmanın bir işe yaramadıgnı anlayan avrupa ulkeleri toplu tasıma ve raylı ulasıma yönelmişlerdir. Cunku sehrin yuzolcumu bellidir siz yeni yollar yaparak bu sehri buyutemezsiniz ama trafige cıkan arac sayısını azaltırsanız sorunu cozersinz. Sanırım bunu düşünebilmek icin ilk okul duzeyinde eğitim almak yeterlidir. Peki bizim sehrimiz de toplu ulasım icin ne yapılıyor? yada raylı sistemler? İett genel mudurlugu son duzenlenemler sayesinde caktırmadan yolcu tasıma ucretlerine yuzde 30 luk zam yapıp sonrada cıkıp biz insan tasıyoruz diyerek reklamlar yaptılar. otobus seferlerini azalttılar ve hat mesafelerini kısalttılar. Boylece insanlar evinden işe gidebilmek icin en az 3 vasıta kullanmak durumunda kaldılar. Eskiden tek vasıtayla gittikleri işlerine 3 vasıta dolayısıyla 3 biletle yoluculuk yapar oldular. ve iett lutfedip 2. bileti almayacagını acıkladı. tabiki 3. bileti alıyor yani normalde tek biletle gittigmiz yolu 2 biletle gidiyoruz artık. Trafikten sikayet eden vatandasada cıkıp diyorki toplu ulasımı kullanın.. Avrupadaki ulkelerde toplu ulasım ucretleri ozellikle dusuk tutulur... Bunu kimse soylemiyor. Raylı sistemi getirdiler. Dort kilometrelik bir mesafeyi yaklasık 4 yıl gibi rekor sayılacak zamanda bitirdiler. Benzeri insaatlar yine baska ulkelerde mesela hindistanda 2 yılda bitiriliyor. Örnegin Edirnekapı-Sultanciftligi arasında bir raylı sistem var 1999 yılında temeli atıldı hala yarısı bitmedi. BU esnada bir bölumu biten hatta istasyonları yapılan kabloları cekilen bu insaatta gecen gun bazı ekipler gelip butun kabloları kopardılar. yapılan istasyonları yıktılar. Cunku o hatta calısacak olan tramvaylar değiştirilmiş. yeni tramvaylar eskisine gore yuksekmiş haliyle duraklar alcakta kalınca yıkılıp yeniden yapılmaya baslandı. Peki bu yanlıslık kimin cebinden cıkıyor? Düşünün birisi yanlıslıkla demişki su tramvaya gore yapın. sonra baska biri cıkıp hayır bunu yapıcaz onu yıkın. Ne kadar kolay oyle değilmi? Parayı nasıl olsa sayın halkım öduyor. Peki bu tramvay insaatı ne zaman biticek? Belli değil eski edirne asflatı denen o en işlek yollardan biri 99 yılından beri kapalı... İnsanların her gun saatleri kayboluyor kimin umrunda? İnsanın bu ulkede ne degeri varki gelsin paralar... Yine bu sehrin can damarı yollarından biri de E-5 denen yoldur. Nerdeyse istanbulun 3 te biri bu yoldan gecer hergun. Bu yol ustunde her sene duzenlemeler yapılır ama bir turlu duzelmez. Örnegin merter civarında yolu genislettiler orda bir ust gecit vardı onu yıktılar. İnsanlar karsıya gecemedi bunun uzerine belediye otobusu kondu. Düşünün ust gecidi yıkıyorsunus insanlar yolun diger tarafına gecsin diye 15 dakikada bir otobus seferi koyuyorsunuz. Gülmek istiyorum ama ben bu sehirde yasıyorum:( Derken yolu bitirdiler ve oraya bir ust gecit yaptılar. Ve ust gecidin ortadaki destek sutunu yolun sol seridine denk geldi.. yani hızlı akması gerekn bir yol dusunun sol seritten hızlı sekilde gidiyorsuns ve karsınıza birde ust gecidin bacagı cıkıyor!!! yaklasık 1 ay boyunca allahtan bir kaza olmadan o sekilde kullanıldı yol. Peki simdi ne yaptılar? o beton bacagı refujlarla kapattılar yolu daralttılar... Peki genisletmenin ne anlamı kaldı simdi? hic... peki bunca masraf kimin cebinden cıktı? Ümraniye de tem baglantı yolu uzerinde bir köprulu kavşak yapmaya basladılar yollar kapandı gunlerce ugrastılar derken yolun yani köprunun bir ucu apartmana denk geldi. yani yolda giderken sagdan ayrılıp köpruye giriyorsunuz köpruye cıkıyrosunz ama köpru yarım cunku tam karsınıza apartman geliyor.. O köpru yapılmadan once kimse olan yapmıyormu? kimse haritalara bakmıyormu? bakıyor tabiki orda bina olamsı imkansız cunku orası develt arazisi yani orman arazisi. bu yuzden mimar cizimleri yaparken bunu dusunmuyor. ama birgun mimara diyorlarki kopru yarım kaldı...neden? cunku bina var... Peki o bina oraya nasıl geldi? İşini bilen vatandasım bir gün köyunden sıkılıp sehre geliyor bohcasını alıyor. bos bir yer buluyor oraya iki tahta cakıp kendine barınak yapıyor derken secime giriyoruz belediyemiz vaat ediyor oy verin size dokunmam diye.. her gelen aynısın soyluyor bir gun oraya su veriliyor bir gun elektrik derken orasının orman arazisi vasfı kalmıyor zaten sonra bakıyorsunuzki orası ilce olmus.. haliyle haritalara bakıp cizen mimar ormanın uzerinden kopru gecmesinin sakıncası yok diyro ciziyor. ama orman yıllar once yok edildi..neyse olan olmus peki kopru ne alemde? develt yogun pazarlıklardan sonra her bir binaya 650 bin ytl veriyor. ve binayı satın alıp yıkıyor. para kimden cıktı? işin ilginc yanı aslında sasırmak istedigim kabul edemedigim yanı o binanın yıkılması sorunu cozmuyor cunku binanın hemen ardında sehrin butun elektirigin tasıyan ana trafonun kablolorunun bulundugu devasa bir elektrik diregi var. yani köprulu kavsak insaatı hala duruyor nerdeyse 2 yıldır surekli para akıtılıyor bina sahibi köseyi donuyor elde var sıfır...peki tum bu masrafları kim öduyor? guzel sehrimin her altı ayda bir kaldırımları sökülür kanalizasyon kapakları icin asfalt yukseltilir ama her yagmurda o kanalizasyonlar surekli tasar. Her kavsakta trafik sıkısır ve her ne hikmetse yollardaki ampul değiştirilmesi refuj onarılması işleri hep ya sabah yada aksam trafigin en yogun oldugu saatlerde yapılır.. neden? gectigimiz sene icinde istanbulun heryerine 1 milyon tane lale diktiler ne oldu o laleler? 4 milyon ytl gitti kimin cebinden? peki neden bu sehrin belediyesi cıkıp acıklama yapmaz.. kardesim biz laleleri su firmadan aldık kaldırımları su firmaya yaptırdık yolları sunlar yapıyor tramvayları surdan aldık tramvay yolunu suna yaptırdık ust gecitleri su firmaya verdik bunlar icin su kadar para harcadık ihale actık ihaleye bunlar girdi bunları verdi biz buna verdik.. neden belediyemiz bunları acıklamaz? Ali Müfit gurtuna siyasete giryor parti kuruyor parasının kaynagını acıklamıyor derken eski ticaret odası baskanı basit br hesap yapıyor. 5 yıllık istanbulun butcesi 10 milyar dolar..bunun onda biri baskana gitti 1 milyar dolar.. parti kurmak icin yeter değilmi? Biraz geri gidelim sayın basbakanımız.. servetin nerden buldun diye sorduklarında oglumun dugununden buldum dedi.. hatta sattıgı altınların faturasını gosterdi.. faturayı nerden aldı? en yakın arkadasının sahibi oldugu bir altın firmasından... Bir ulkeyi satmak icin illaki o ulkenin basında olmanıza gerek yok sanırım. O ulkenin sehrinin, ilcesinin, beldesinin hatta köyünün yoneticisiyseniz ve vatan hainiyseniz hic rahatsızlık duymadan ülkenizi satarsınız. Neden hicbir yonetici en buyugunden en kucugune, cıkıp bu ihaleleri yapılan harcamaları, yapılan hataları ve sonuclarını, kimin yaptıgını, cezayı kimin cektigni acıklamaz... Bir ilkokul cocugunun bile bakıp guldugu yanlıslara milyarlarca lira para veriyoruz biz... Bundan butun yoneticiler sorumludur..bu vatana ihanet değilse baska nedir?
  21. ne söylenecekti ne yazılacaktı..biriktikce birbirine karısıyor hayat.. bu kadar progralı calısmadı hicbir hukumet.. ic disiplininden dolayı onları takdir etmek istiyorum.. sabah aklımdakiler aksam olunca ogrendiklerime karısıyor..gece yarısından sonra yazmaya kalkınca sanki bir cem yılmaz gosterisinden cıkmıs gibi hissediyorum kendimi.. tuhaf mutlu gulumseyen ama aklında hicbir espriyi tutamayan.. Milli eğitim şurası diye bişi yapılıyor bugunlerde.. sıradan bir meslek lisesi mezunu ve daha fazla okuyamamış bir vatandaş olarak bu kavramdan anladıgım yani milli eğitim şurasının toplanmasından anladıgım, milli egitim bakanı, yetkilileri milli eğitim konusunda eğitim almıs yada bu kondua görüş belirtebilecek nitelikteki akademisyenlerin bir araya gelmesi ve milli egitimdeki sorunları masaya yatırıp cözumler aramasıdır. cok uzun bir cumle oldugunun farkındayım ama aklımdan gecenler bunlardı. Milli eğitim denen nedir aslında.. yine bir otorite yada bilirkişi olmadıgmı itiraf ederek milli egitimden anladıgım; bir devlet, halkına eğitim hizmeti vermek zorundadır. bu en temel gorevlerinden biridir. bunu yerine getirmek icin halkından vergi toplamaktadır. sırf bu önemli gorev icin bir bakanlık olusturulmustur. cunku bir ulkenin gelecegi cocuklarına ve genclerine verdigi egitimn kalitesiyle dogru orantılı olarak yukselir. geniş bir cografyada bulunan ulkemiz kalabalık nufusuyla devletimize egitim konusunda buyuk zorluklar cıkaracagını beklemek normaldir. bu konuda devlet elinden geleni yapar ama yetersis kalırsada eleştirmek dogru olmaz kanısındayım cunku destek olmak vardır diger yanda.. hala bu ulkenin bazı köylerinde okul bulunmamaktadır. cogu köyunde okul oldugu halde ogretmen yoktur. okulu ve ogretmeni olan buyuk sehirlerdeki okullar faturaları odemedigi icin suyu ve elektrigi kesilmiştir. bazı okullarda tuvalet bulunmamaktadır. deprem kusagında bulunan ulkemizde agır hasarlı binalarda ogretime devam edilmekte ve catlak duvarların arasında cocuklarımız egitim almaktadır. işte bu ve benzeri sorunları tartısmak cözum uretmek icin akademisyenler yetkililer ve bakanlardan olusan bir kurul toplanır buna milli egitim surası adı verilir. bu sene toplanan egitim surasının tartısmaya ve cözum aramaya actıgı birinci maddesi imam hatip liselerinin universiteye girişlerinde yasadıkları katsayı sorunudur. yani bir imam hatip lisesi mezunu gencimiz universitede kalkıpta ekonomi yada matematik yada edebiyat okumak isterse puanları oldukca dusuyor. bunun önune gecmek icin alınması gerekn tedbirleri tartısmak icin toplandılar. imam hatip lisesinin var olus amacı nedir? bir meslek lisesi olarak cami vb ibadethanelerde gorevlendirilmek uzere imam ve hatip yetiştirilmesi değilmidir? yani bir meslek lisesi dusunun bölumleri vardır. elektrik elektronik torna tesviye makina ressamlıgı vs.. her bolumun universite de daha ust egitim alması icin bir bölumu vardır. bir meslek lisesi mezunu gencimiz universitede de bu bölumun devamını okumak isterse ona fazladan puan verilir ve katsayısı yuksek tutulur. ama bu ogrencimiz mesela lisede elektrik okuyup universitede edebiyat okumak isterse puanı duser. bundan daha mantıklı bir uygulama varmıdır ben bilmiyorum peki buyuk devletimiz neden imam hatip mezunlarının baska bolumlerede girmesi icin bu uygulamayı degistirmeye calısıyor? sonucta bir imam hatip lisesi mezunu gencimiz ilahiyat fakultesini tercih ederse puanı dusmuyor aksine artıyor. zaten olması gerekende bu uygulama boyle. gecenlerde acıklanan bir raporla 15 bin camimizde imam bulunmadıgı ve kadro acıgı oldugu ortaya cıktı. belkide milli egitim bakanlıgımız bu acıgı kapatmaya calsıyordur... eger oyleyse neden mevcut cami imamlarımız camilerden alınıp devlet kadrolarında yada hukumetin elindeki belediye kadroalrında farklı işlere verilir? milli egitim bakanlıgının amacı devletin her kademesin de gorev verebilecekleri bir imam yetiştirmekmidir ki bu yuzden imam hatip lisesi mezunlarının universitede her bolume rahatlıkla girmesi icin calısma yapar.. derken milli egitim surasında tartısılacak ikinci konuya geliyoruz. -okullarımızda artık secmeli Kuran dersi okutulacaktır. sanırım iktidardaki ak parti Kuran kurslarından ve imam hatip liselerinden bekledigi verimi alamadıgı icin bu dersi mufredeta sokmak geregin duymus olmalı. bu durumda bu dersi vericek yeterli egitime sahip imam ve hatip mezunu ogretim gorevlisi gerekicektir. yeniden ilk maddeye donmus oluyoruz. Bircok okulumzda elektrik yok sular akmıyor, bazılarında ogretmen yok, bazı okullar yıkılmak uzere ama bunlar önemli değil. bizim imam hatip liseleri ve kuran dersleri gibi olducka önemli sorunlarımız varken digerlerini tartısmaya ne gerek var.. hergun cocuklarımız birbirlerini yada ogretmenlerini bıcaklamıs kimin umrunda.. sayın basbakan `Türkiye Laiktir Laik kalacak` sloganlarından rahatsıs olmus bunları gereksis olarak nitelendirmişti. laiklik anayasa tarafında guvence altına alınmıs bir kavramdır ve bir meydanda yuzbinlerce insan bunu slogan olarak kullanıyorsa ortada ciddi bir mesele var demektir. her ne kadar sayın basbakan bunu gormezden gelmeye calıssa da.. güneş balcıkla sıvanmıyor sayın basbakanım... neden acıkca itiraf etmiyorsunuz dusuncelerinizi... meclis baskanı sayın Arınc akp nin kadrolasmalarda bulundugu yonundeki iddiaları duyunca aglamış.. boyle birsey yok beni laiklige karsı cıkmakla suclayın önemli deil ama bunla suclamayın demiş.. sayın meclis baskanına gore laiklige karsı olmak önemli değil sanırım... bu ulkenin meclisinin baskanı boyle soyluyor.. ve Kalkıp Laiklik adam olmaktır sözune karsılık veriyor.. Sayın cumhurbaskanımıza ithafen... O söz Mustafa Kemal Atatürk`ün sözuydu ve bu ulkenin meclisnin baskanı bunu bilmeden kalkıp karsılık vermeye calısıyor. Bu arada kadrolasmayla ilgili ankarada saglık bakanlıgında calısan bir arkadasımla gorustugumde yaklasık 20 kişinin işten cıkartılıp yerlerine partiye yakın birilerinin alındıgından ve kendi işinin de tehlikede oldugundan bahsetti... Sayın basbakan ve sayın meclis baskanı TÜRKİYE LAİKTİR VE LAİK KALACAKTIR.... Size ve sizin gibilere inat....
  22. büyük puntolarla yazdıgın kadar göze batıyor yalnızlıgın fısıldadıgın kadar kalabalıksın susarsan eger aklı basında bir şair gibi sessizligin kafiye olur ic cekişlerin devrik cümle anlayamıyor olman yaşamana engel deil uzun zamandır yaşayamadıklarını anlıyor olman sana kazandırmadıgı gibi kaldıgın kadar cesursun hayatında gittigin kadar korkak insana en cok korktugu zamanlarda bahsederler bundan elde var hüzün icebildigin kadar unutursun ayık kaldıgın kadar üzgün... alıntı yaptıgın sair kadar sarılırsın satırlara senden alıntı yapıldıgı kadar varsın aklından cıkardıgın anda beni özgürüm özgür kaldıgım kadar caresiz suretin silinir aklımdan aklımı sorguya cekerim en agır işkencelerde adın vermez bilmedigim bir kadına aşkımdan aglarım yazdıgmın altında kalırım soyledigimin hükmünde kalabalık bir cenaze merasiminde dilsizlik canımı yakar sessizligim koyu gri soguk ruzgarlı suc üstü edilmiş bir acemi hırsız gibiyim gunlerdir bir elimde suc aletim kalemim digerinde saatleri kurulmus patlamaya hazır cümlelerim.. düşünce imha ekipleri getirmişler düşünce insan icine imha edilen ekiplerden günlerdir sorguya cektigim halde aklımı ne adın veriyor nede susuyor bilmedigim bir dilde baska bir sevdayı anlatıyor her sabah baska bir beden de uyanıyor kendimi tanıdıkca sana tutuluyorum... sana tutuldukca kendimi buluyor...
  23. Bir basbakan düşünün ki yarım asır boyuncu bir ulkeye hizmet etmiş... Bir basbakan düşününki cenazesinde yuzbinlerce vatandası tarafından yolcu edilmiş..Milyonlarcasının kalbinde... Bir basbakan düşününki dürüstlügüyle, düşünceleriyle, yaptıklarıyla bir ulkede sagcısı, solcusu, turbanlısı turbansızı inananı inanmayanı herkes tarafından takdir edilmiş. ve bir basbakan düşünün böyle bir başkanının cenazesinde kısa bir sure bulunup partisinin kongresine katılmış... BU devletin televizyonu bu cenazeye sansür koymus, belkide üstünü ortmeye calısmıs... Neden korkuyorlardıki? Ankara`ya cevre illerden 11500 güvenlik gorevlisi getirilmiş. Ankara da olanların dısında... Devlet televizyonumuz cenazeyi yayınlarken bir kac bin vatandasımızın katılımından bahsederken diger yayıncı televizyonlardan ve bizzat katılanlardan ögreniyoruz ki yüzbinlerce insanımız saatlerce yorulmadan dinlenmeden son vazifelerini yerine getiriyorlar... Başbakanlarına karsı olan son vazifelerini.. Milyonlarcası da ekran karsısında yada kalplerinde dualarıyla katılıyorlar... Ya son basbakanımız? Cenaze namazının kılanacagı camiye yan kapıdan girip arka kapısından cıkıp gidiyor... Neden Korkuyorsunuz? neden kacıyorsunuz? Siz bu halkın Basbakanı değilmisiniz? Camiye yalnızca devlet televizyonu ve devletin haber ajansı alınıyor diger butun basın mensupları cıkarılıyor... neyi saklıyorsunuz? Güneş Balçıkla Sıvanır mı? Bir hafta önceden cenazenin bugun kaldırılacagı belli olmusken siz cok önemli parti kongrenizi bir gun erteleyemezmiydiniz? Yoksa sizin icin bu cenaze o kadar da önemli değilmiydi? zaten Cenaze namazı dısında hicbiryerinde yoktunuz sayın basbakanım..Nerdeydiniz? Bir başbakan düşününki halkından korkuyor...Bir insana karsı son vazifesini yapmak icin gittigi camiye yan kapıdan girip arka kapıdan cıkıyor... Bir basbakan düşünün ki halkının arasına cıkamıyor kalabalıgı düşünüp onbinlerce guvenlik gorevlisini takviye getirtiyor... Bir basbakan düşünün ki tüm bu olan bitenleri görmezden gelip hala gorevine devam edebilyor... Sanırım biz, gercekten adam gibi adam son Başbakanımızı bugun topraga verdik... Hepimizin başı sağolsun... Allah huzur icinde yatırsın...
  24. Bu sabah, son bir kac yıldır her sabah yaptıgım gibi erkenden kalkıp hazırlanıp arabama bindim. Bircogunuzun yaptıgı gibi. Gün icinde yapmam gerekenleri yapıp kendim ve ailem icin gereken parayı kazandım. Hergun hemen hemen cogumuzun yaptıgı gibi.Sabah masama oturdugum zaman ailemi ve sevdiklerimi dusundum, yakın cevremi dostlarımı musterilerimi. Sahip oldugum duzen, elimdekiler, mutluluklarım acılarım sevinclerim. isteyipte yapamadiklarim. Bir zaman tuneli gibi okudugum okullar, cocuklugumu buyuttugum sokaklarım, öptügüm ilk kız cocugu, kardesimle ilk kavgalarım.. Sectiklerim ve secmediklerim hayatım boyunca. Öglen saati geldiginde dini gorevimi yapmak icin işyerimden izin alıp yakindaki bir camiye gittim. Kucuk ve fazla kalabalık olmayan ama kapısından girdigniz andan itibaren huzuru hissedebileceginiz bir cami. Dini vazifemi yapıp manen rahatlamıs bir sekilde tekrar işime geri döndum. yarım bıraktıgım dosyalara göz atıp yapmam gereken işleri tamamladım. Aksam ustu işten cıkıp yeniden evime geri geldim. Beni karsılayan ailemle oturup yemek yedik konustuk gulduk huzunlendik halimize şükür ettik. Simdi bilgisayarın basındayim ve bu sayfaya yaptıklarımı kısaca yazıyorum.. Yarın sabah yine erkenden kalkıp olta takımımı alıp eger hava bozmassa yakındaki baraj gölune gidp balık tutmayı dusunuyorum. Olmassa aksam bir tiyatro yada sinemaya gitmeyi. pazar gunu ise olabildigince uyuşuk bir halde evimde yatıp dinlenmeyi.. Yaptıgım programlar, yasadıklarım, yasamayı planladıklarim, uzerinde yasadıgım bu vatan sayesinde varlar. benim su anki varlıgım tamamen Türkiye Cumhuriyeti varlıgı sayesindedir. Bunu hangimiz inkar edebilir ki? Evet belki Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı ben yine bu programları bu planları yapıyor belki daha iyi bir hayat yasıyor olabilirdim.. Ama adım ne olurdu, babam kim olurdu ve ben hangi ibadethaneye giderdim ve o zamanda bugunku kadar hayatı severmiydim bilmiyorum... Türkiye Cumhuriyeti vatandası oldugum icin, bu ülke toprakları uzerinde yasayıp bu ülkeye calıstıgım icin kökenim ne olursa olsun bir Türk oldugum icin duydugum gururu hissettigim mutlulugu anlatmamın sanırım bir yolunu bulamıycam. Ve bana bu fırsatı verdigi icin Mustafa Kemal Atatürk`e olan minnet borcumu nasıl öderim, sanırım onun da bir yolunu bulamıcam. Ama biliyorumki ben kendi hayatımı ne kadar dolu ve verimli yasarsam, bu ulkeye ne kadar cok hizmet eder ve onun fikirlerini yasatırsam en azından icimde bir yerlerdeki bu minnettarlık duygusunu kısmen de olsa bastırabilrim. belki cok buyuk buluslara imza atamıycam yada cok zengin olup bu ulkenin menfaatine okullar acıp, barajlar yaptıramıycam yada ne bilim iyi bir sanatcı olabilecek kabiliyetim de yok; guzel resimler yada heykeller yapamıycam, iyi siirler yada romanlar yazamıycam... Ama her fırsatta bana sunulan bu ulkede varolabilme ve bağımsızlık armağanını hatırlayıp, onun söyledigi gibi bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandasının ne yapması gerekiyorsa onu sonuna kadar yapmaktan vazgecmiyecegim. Kimi zaman hayal kırıklıkları yaşasam da ülkem icin bugun, bu sabah bir kez daha gördumki yalnız yada azınlıkta değilim... Bu sabah saat 9:05 te milyonlarca insanın Ata`sına saygısını göstermesine şahit oldum.Bir kac dakia once trafikte birbirine söylenen insanlar o dakikada arabalarından inip saygı durusunda bulundular... yururken hızla biryerlere yetişmeye calısanlar birbinin önunu kesenler itişip kakışanlar hepsi sanki sihirli bir el değmişcesine sakin ve huzurlu bir durusla baslarını önlerine eğdiler ve benim gibi Ata`larına saygılarını gösterdiler. Cunku herkes en az benim kadar farkındaydı.. Simdi bir sansımız varsa eger hayatımıza dair onun varolmasını saglayanlar Atatürk ve onun silah arkadaslarıdır. Bu gercek sonsuza dek baki kalacak. Bu sabah belkide hayatımda ilk defa Ankara`da, Anıtkabir`de olamadigim icin bu kadar kötu hissettim kendimi. Yüzbinlerce insanımla beraber Ata`mın huzurunda olamadıgım icin... Bundan sonraki hayatımda, biliyorum asla borcunu ödeyemesem de onun fikirlerini asla unutmadan, onun gosterdigi ilkerlerden asla taviz vermeden ülkem icin calısmaya ve onun gosterdigi hedefe dogru son anıma dek elimden gelen herseyi yapmaya ant içiyorum... Ve biliyorum ki yalnız değiliz... Biz Mustafa Kemal`iz....
  25. Önümüzdeki bir kac gun icinde hemen hemen herkez onun hakkında birseyler söyliyecek. Bülent Ecevit`in yaptıkları, yapmadıkları, bu ulkeye hizmetleri, şairligi, siyasetciligi, fikirleri, görüşleri... yarım asırlık siyasi yasamında bu ülkeye kendisinden verdikleri. Onunla aynı fikirlere sahip olmayabilirsiniz görüşlerini paylasmaya bilirsinizde... hatta yaptıkları icinde tasvip etmediklerinizde olabilir. ama bence bu ulkeye verdigi en önemli değer dürüst siyasetciligidir. Son yıllarda belkide cok uzun yıllardır bir siyasetcinin nasıl olması gerektigine dair baslı basına bir kriter haline gelmiştir. bir dönem partisinin genclik kollarında görev aldıgımda onunla tanısma fırsatına erişmiştim. Onunla karsı karsıya gelip gozlerinin icine baktınız zaman ne kadar sizden biri oldugunu hissediyordunuz. Konusurken size verdigi guven ve soyledigi her kelimeden once tuhaf bir cekingenlilkle duraksaması, sanki olurda sorumlulugunu tasıyamıyacagım bir söz edersem korkusunu farkedebilrdiniz. Doğunun zor sarlarına karsı koyamıyacak kadar zayıf bir bünyeye sahip olmasına ragmen hastaneye kaldırıldıgı son gune kadar kendi bildigi şekilde bu ulkeye hizmet etmeye devam etti. Bir çıkarı beklentisi olmadan.. ihalelere karısmadan ticarete bulasmadan... cevresindeki herkesi gunumuz siyasetinin cürümüşlügünden uzak tutmak icin elinden geleni yapardı. Çogu zaman kaybedecegini bilse bile dogru olduguna inandıgının pesinden giderdi. Önumuzdeki bir kac gun onun hakkında yapılan konusmaları dinlyeceksiniz. Fikirleririni göruslerini tasvip etmiyor olabilirsiniz. ONu sevmeyedebilrisiniz. Ama O bu ülkenin son yıllarında belki de en fazla ihtiyac duydugu dürüst siyasetci tanımı icin elimizde kalan bir kac örnekten belkide en önemlisiydi. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum.. Tüm Türk Ulusunun başı sağolsun.. Rahat uyu Sayın Başkanım....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.