Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Çarşamba'daki İsmailağa Camii'nde işlenen cinayetle ilgili ilk kez değerlendirme yaptı. Cinayeti "provakatif olay" diye nitelendiren Erdoğan, "Burada 2 fakülte mezunu bir hoca öldürülüyor, onunla ilgili ailesine en ufak bir başsağlığı yok. Ama öbür taraftan öldüren hakkında linç girişiminde bulunduğu bulunmadığı henüz belli değil, her türlü iftira, gayri meşru yayın yapılıyor" tepkisini gösterdi. Bu konuların hassas olduğunu ve herkesin bu hassasiyetleri koruması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ülkenin emniyetinin, yargısının işbaşında olduğunu söyledi. "Temennimiz odur ki, bunlar objektif şekilde değerlendirilsin, netice ortaya çıksın" diyen Erdoğan, medyaya da yüklendi. Erdoğan, şunları söyledi: "Tam sayfa, adeta gazete ilanları verir gibi haberler vererek halkımızın kutlu değerlerine, kutsal bakışına farklı yaklaşımlar getirmenin anlamı yok. Bunları bu noktada tahrik etmenin anlamı yok. Bunlar ülkemizin huzurunu kaçırmaya yönelik girişimlerdir. Ülkede emniyetimiz vardır, yargı makamlarımız vardır, onlar zaten üzerlerine düşeni yapacaklardır. Ama bu noktada kimsenin bu tür gerginliklere fırsat vermemesi gerekir." Kaynak:Ankara İHA Sayın başkan tuhaf bir sekilde gaflar yapmaktadır.İsmailağa Camiinde işlenen cinayet ve hemen ardından yaşanan katilin öldürülmesi olayı için kendince serzenişte bulunuyor. Haberleri takip edenler biliyordur.Yasanan olayın hemen ardından Sayın Eminyet muduru Cerrah hemen bir acıklamada bulundu olay linç değildir.Katil başını minbere vurarak ölmüştür diye. Oysaki daha bir otopsi bile yapılmadan alel acele yapılan bu acıklama kafaları karıştırdı. Cunku aynı eminyet mudurumuz hemen bir iki gun oncesinde Zafer bayramı kutlamaları sırasında yasanan halkımızın linc girişimi icin de oıldukca iyi olmustur diye acıklama yapmıstır. İlerleyen gunlerde Adalet bakanlıgına bağlı Adli Tıp Kurumu yapılan otopsi sonucunda Katilin ölüm nedeninin darp`a bağlı ic kanama oldugunu acıklamıstır.Kaldıki İsmailağa tarikatının uyerleirne ait oldugu soylenen sitede de katilin linç eildigine dair acıklamalar yayınlanmıs hatta cinayet ve linc anında kayıt edilmiş sesler bile yayınlanmıstır. Sanırım sayın baskan haber bultenlerini yada internet sitelerin pek takip etmiyor.Zaten etmeside beklenemez bunun icin gorevli yaklasık 40 kadar danısmanı vardır.Basbakana gerekli bilgileri bu danısmanların vermesi gerekiyor.Ama uzun zamandır sayın baskanın danısmanlarının danısmanlık hizmetlerini sadece kendi işleri icin kullandıklarını Cuneyt Zapsu ve Ordu daki fındık olaylarından sonra ogrenmiş olduk. Sayın Basbakanın konusmasındaki bu durum kendisine bildirildimi merak ediyorum.Yada Adli tıp kurumu otopsi raporlarını Adalet bakanlıgına dolayısıyla Devlete bildirmemiş olabilrmi? Ama sayın başkan her zaman oldugu gibi kendisine ve partisine bir saldırı oldugunu medyanın ve muhalefetin basarılarını cekemedikleri icin asılsıs iddialarla yolarına cıkacaklarını `faul` yapacaklarını partisine hitaben yaptıgı konusmada belirtmiştir.peki sayın baskan devlete baglı kurumlardan bilgi alamıyor olması yanlıs bilgilendirilip yanlıs konusuyor olması hangi medya kurulusunun fauludur merak ediyorum. Sayın baskan öldürülen iki fakulte mezunu hoca icin kimsenin bassaglıgı dilemedigini ama katilin ölmesi olayının abartıldıgını soyluyor.Merak ediyorum sayın basken şehit ailelerini arayıp bassaglıgı dilememesini nedeni ölen genclerimizin fakulte bitirmemiş olmasımıdır? Sayın baskanın yaptıgı konusmalardan birinde artık Recep Tayip Erdoğan değil Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğunu soyledi... Sayın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bu ülke icin ölen şehitlerin yakınlarını dinlemek ve acılarını paylasmak icin aradığı kriter nedir? 15-09-2006 Bugun bu yazdıgım olayın üzerinden bir yıl gecti. Akp iktidara geldiginden beri 5 yıl oldu. Bir düşünün son bes yılda yargıyla ilgili, emniyet gucleriyle ilgili basbakan ne cok gaf yaptı? Hangi konularda hassastı hangi konuları gormezden geldi? Ne zaman savcıları goreve cagırdı ne zaman savcıları cagırmadı... Savcılar her dedigi zaman göreve geldi... Bir hukuk devletinde olan bitenlerin hepsi ne kadar demokratik ve yasalara uygun gorunuyor değil mi? Diyorlarki basbakn değiştigini son bes yılda kanıtladı. Eskisi gibi değildir. Özünün ne kadar değiştiği soyledigi sözlerden belli değil mi? Basbaknanın soylediklerinin tamamı gafmıdır yoksa aslında butun sözlerini bilinclimi söyluyor? Ne söyledigni bilmeyen birinin bu kadar önemli bir lider olamayacagına göre, sayın basbakanın söyledigi butun sözleri anımsayın ve hepsinde ciddi oldugunu hata yapmadıgını düşünün...
  2. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Devletin elindeki sağlık sektörü cıkarılan yasalar ve sozde sosyal guvenlikteki düzeltmelerle özel sektöre devredildi. Bir devletin var olma nedenlerinden biri milletinin sağlığında sorumlu olmasıdır. Devlet her vatandasının sağlığını korumakla görevlidir. Bu yuzden topladığı vergileri halkı icin harcar gereken yatırımalrı yapar. Hastaneler acar kalifiye elemanlar yetiştirir. Ülkenin her bir yerleşim birine bir sağlık binası ve bir doktor gönderir. Varolan hastaneleriin kapasitelerini arttırıp durumlarını iyileştirir. Peki son 5 yılda tek basına anayasayı değiştirme gucunu elinde tutan bir hukumet ulkesindeki sağlık kosullarını duzeltmek icin ne yaptı? Halkından vergi toplamanın yanı sıra sağlık hizmeti verebilmek icin ssk-bağkur-emekli sandığı catısı altında duzenli olarak primler aldı. Ve her gecen gun maliye bakanlığının cıkardıgı duzenlemelerle bazı hastalıkları güvence kapsamı dışına çıkardı. Siz devletiniz size hasta oldugunuzda baksın diye vergi veriyorsunuz, ustune her ay düzenli olarak prim öduyorsunuz, bir gun bir hastalıga yakalanıp ölümle burun buruna gelince devletiniz size diyorki bu benim guvencem kapsamında değil yardım etmem... Bir sigortacı arkadasımlar bu konuyu konustum. Devlete her ay ödenen minumum tutarın yarısını özel bir sigorta kurulusuna duzenli olarak ödediğiniz takdirde size 5 yılın sonunda en büyük ve lüks hastanelerde bakılma guvencesi veriyorlar. Cıkartılan yasalara göre calısan her bir birey sosyal guvenlik kuruluslarına bu primleri ödemek zorunda. Peki geri hizmet alabiliyormusunuz artık? Sağlık bakanlıgı değil maliye bakanlıgının aldıgı kararlarla sizin saglık hizmeti almanız kısıtlanıyor. Devletin elindeki hastaneler hergun daha kotu duruma geliyor. Calısanların hakları kısıtlanıyor. Mevcut doktor ve hasta bakıcıların calısma koşulları olabildigince kötü hale getirilip insanların, hem saglık calısanlarının hemde oraya giden hasta vatandaslarımızın isyan etmesi saglanıyor. Devletimiz buyuk bir hizmet yapıp özel hastanelerle anlasıp devlet hastanelerinin yetersiz kaldıgı durumlarda özel hastanelerin düşük tutarlarla hastalara bakması, aradaki farkın devlet tarafından sübvansive edilmesi saglanıyor. Yani hastasınız devlet hastanesine gidiyorsunuz ama hastanenin kapasitesi yetmedigi icin sizi özel bir hastaneye gonderiyor. Sizde özel hastaneye gidip biraz daha para ödeyip iyileşiyorsunuz. Ne güzel öyle değilmi? Peki devlet neden elindeki hastaneleri saglık kuruluslarını duzeltmek yerine gidip parayı özel hastanelere özel saglık kuruluslarına verir? SOn bes yıldır acılan özel hastanelerin sahipleri kimlerdir? Devletimiz bu yasa cıktıgından beri hangi özel saglık kuruluslarına ne kadar ödemeler yaptı? Aslan payını alan saglık kurulusları kimlere ait? Neden kimse bunu acıklamaz? Benim kendi yakın cevremde nerdeyse her sokaga bir özel hastane acıldı. Ve sahiplerinin hemen hemen hepsi yeşil sermayeyle dogrudan baglantılı, gecmişinde fazilet ve refah partisi bugun akpyle ilgisi oldugunu herkez biliyor. Halka hizmetmi ediyorlar kendi yandaslarına halkın saglıgını hice saymak pahasına peşkeşmi cekiyrolar? neden kimse bunları konusmuyor? Kalkıp arabistandan doktor ithal edeceklerini soyluyorlar. Cunku bizim doktorlarımız devletin soyledigi yerde soyledigi sartlarda calısmıyrolarmıs. Binlerce tıp fakultesi mezunu işsiz gencimize diyorlarki ya bu sartlarda calısın yada biz arabistandan doktorları getirtip calısıtırırız. nasıl bir mantıktır bu? Kendi işsiz gencine en iyi sartlarda iş imkanı saglamak varken, onları kendi istedigin kosullarda calısmaya mahkum et karsı cıkanıda tehdit et... Devlet millet icin vardır..!!! Mustafa Kemal Atatürk bunu ögretti bize... Bu yuzden mi bugun Mustafa Kemal Atatürk'ün düsüncelerinden bu kadar rahatsız oluyorlar? Milletin kendileri icin var oldugunu düsündükleri için mi? Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var..!!!
  3. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Maliye kanser hastasını üzecek Maliye Bakanlığı, bir grup obezite ilacını geri ödeme listesine alırken, kemo terapi sırasında kanserli hastaya vücut savunmasını korumak için verilen “Nupogen” isimli ilacı listeden çıkardı. Böylece ödeme listesinden çıkarılan ilaç sayısı 141’e yükseldi. Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre, Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nde yaptığı değişikliği ilgili kurumlara bir genelgeyle duyurdu. Buna göre, 35 kalem ilaç daha geri ödeme listesinden çıkarıldı. Son bir kac gündür yazmaya hevesliyim ama yazamıyorum.Her gun sayın yöneticilerimizden basbakanımızdan hukumet yetkililerinden o kadar cok ve sürekli abuk subuk demecler gelmeye basladıki..tek yapabildiğim sakin bir sekilde olan biteni dinlemek. Cokta fazla mantık aramıyorum yada anlam yuklemeye calısmıyorum.Cunku bu soylenenleri yapılanları ciddiye alıcak olursam midem bulanmaya baslıyor... Sağlık bakanı Recep Akdağ bir kac ay once verdigi bir basın acıklamasında halkımza üreyebildiğiniz kadar üreyin demişti...O gunlerde kafama takıldı bu acıklama.Butun dunya butnu avrupa ve gelişmekte olan ulkeler ne kadar zengin olursa olsun bir cok avrupa ulkesi ısrarla doğum kontrolunu teşvik ederken ve biz ülkemizde bunca yoksulluğumuzla ve yaklaşık 70 milyon insanımızla tuhaf bir karmasa icinde yasarken; sayın saglık bakanının acıklaması ilgincti. Dinimizin yayılmaya basladıgı ilk yıllarda Peygamber efendimizin dinin yayılması icin Muslumanlara bu sekilde cagrıda bulundugu bir gercek.Cunku suregelen savaslar neticesinde ciddi bir nufus sorunu yasanıyordu.Bunun onune gecmek icinde nufusun artması gerekiyordu. Ama simdi cok şukurki boyle bir derdimiz olmadıgına gore neden ürememiz gerektigni anlayamadım. Derken bu acıklamanın bir iki hafta sonrası maliye bakanımız cıkıp bir genelge yayınladı.EKim ayından itibaren 2000 kalem ilaç sosyal sigortalar guvencesinden cıkartılacagını acıkladı. Düşünün siz hastalandıgınız zaman yada ihtiyarlayıp calısamayacagınız duruma geldigniz zaman devletiniz size baksın diye her ay bir miktar, hatrı sayılır bir miktar parayı devlete öduyorsunuz.Karsılıgında devlet bu parayla bir sosyal güvenlik kurumu olusturuyor ve bununlada sizin ihtiyaclarınızı karsılıyor.Dünya uzerindeki hemen hemen her ulkede durum budur.Demokrasiyle yonetilmese bile bu sekilde calısan kurumlar mevcuttur. Ancak gelin görünki siz hayatınız boyunca para ödedeginiz devletiniz bir gun bir yasa cıkartıp bazı ilacların artık ödenmeyecegini acıklar. Mesela kanser gibi mesela kolestrol yada tansiyon gibi hastalıkların ilacları guvence kapsamından cıkartılır...Yada verilmesi oldukca zorlastırılır. Ama siz parayı öderken bu ödemeden hicbir zaman kesinti yapamazsınız. Devletlerin birinci gorevleri halklarının saglık ihtiyaclarını karsılamak değilmdir? Ama bizim sayın hukumet yetkilileri saglık harcamalarını devlete zarar verecegini görüp hatta saglık harcamalarının kısıp bir cok ilaci ucretli hale getirip bunlardan vergi alırsak kar bile ederiz anlayısıyla hareket edip dahice fikirler üretmektedirler. Ortalama yasam süresi 65 civarında olan bir ulkede emeklilik yasını 68 e cıkartarak, hayati önem tasıyan ilacların ödemesini durdurarak asıl amaclanan nedir? Basit düşünelim: 68 Yasına kadar prim ödeyen bir insan emekli olursa eger en fazla iki yıl daha yasayacaktır ortalama...Yani devlet emekli maası ve saglık giderlerinden kurtulacaktır. Ölümcül hastalıklara tutulan hastaların yada yasaması bazı ilaclara baglı bulunan hastaların ilaclarının kesilmesi ödenmemesi durumuda bu hastalıklı insanlar ölecektir.Zaten hasta oldugu icin prim ödeyemeyen ve her gun devletin sırtına yük olan bu insanların ölmesi sayesinde bir istihdam olusacak, bu insanların yerine saglıklı prim ödeyebilecek genc insanlar gelicektir.(Saglık bakanının acıklaması işte burda yerine oturuyor) Toplum icinde iyileşmiyecek durumda olan hastalarla ihtiyarları temizlerseniz genc calısan,primini ve vergisini ödeyen yeni nesil ureyecektir.Boylece sayın hukumet yetkililerimiz daha fazla vergi daha az masraf denklemini kurarak ekonomide iyileşme meydana geldigini soyleyecektir. BUtun bunların baska izahı varmı? yoksa ben biraz fazlamı kuruyorum olan bitenleri... 13.09.2006
  4. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Hayatım boyunca sıradan bir vatandas oldum. Siyasi konualra hicbirzaman aklım ermedi. Siyasi oyunlara, siyasi entriklara, kurulan tezgahlara. Surekli basit dusundum. Basit sorularım vardı. Basit cevaplar aradım. mesela 2 x 2 = 4 gibi Pkk nedir? Son yirmi yıldır bu ülkenin bütünlüğünü tehdit edeni bölmeye calısan, bu ülkenin silahlı kuvvetlerine saldırılarda bulunan hatta sivil vatandasları kadın çocuk ihtiyar ayırt etmeden öldüren bir terör örgütü. yanlıs mı? abdullah öcalan yani apo kimdir? pkknın elebasısı... yani terörist örgutun lideri. bu adama saygı duymak yada bu adamın yapotıklarını saygıyla karsılamak ne demektir? bu adamın dusuncelerini destekliyor olmaktır. mesela leyla zana gibi yada digerleri gibi... son konusmalarında cıkıp liderlerimiz apo, barzani ve talabani dediler... basit dusunelim. liderleri apo, barzani ve talabani... gectigimiz aylarda sayın basbakan ve dıs işleri bakanı talabaniyle oturup gorustuler... barzaniyle gorusmek istediler bu ne demek? sayın basbakan 5 yıl once apoyada sayın diyerek konusmus bu ne demek? leyla zanayla sayın basbakan arasında ne fark var? söylenen sözün uzerinde 5 değil on yıl gecmiş olması o süzn baglayıcılıgını ortadan kaldırırmı? kaldı ki pkk yuzunden ölen askerlerimiz icin 'yan gelip yatmıcaklardı ya' denmesi bir tesadufmudur? yada 'kelle' denmesi? yoksa bir dusuncenin tasdikimidir? simdi geldigmiz yerde basit sorularım var: pkk terör örgutumudur? apo pkk liderimidir? apoya saygı duyan onun yaptıklarını dogru goren ondan farklımıdır? aponunu saldırdıgı bir ulkenin lideri ona sempati duyuyorsa, pkknın yaptıklarının, aldıgı canların ne kadar önemi kalıyor? İnsanımızın kanı bu kadar ucuz mu? neden bunu kimse görmyor kimse anlamak istemiyor... uzerinden 100 deil bin yıl gecse, bu ulke icin ölen tek bir şehidimiz unutulur mu? şehitlerimizi asagılayan adamı unutuyoruz...
  5. hangi ölüm beklenir hangi insan kondurur düşüncesine hayırlı bir ölümü hangi hastalık başından atar umutlarını hangi ferman, infaza kadar inandırıcıdır... söylenen her sözün uzerinden bir kez daha gecer insan yaptıgı her hareketin her ima'nın, sonra düşüncelerini ayırır aklında ettigi isyanlar ses tonunun sertlesmesinden bile pişmanlık duyar istemedigi halde yorgunluktan cektigi her derin iççekişin O'nun tarafından duyulup duyulmadıgını yada hissedip hissetmedigni... geri dönüp değiştiremiyecekleri icin pişman olmanın bir anlam ifade etmedigi ama o bir anlamın vicdanın icin bir ömre degdigini O'nu kaybettigin anda anlarsın.. kısa bir tekrar gecer gozlerinin onunden ne cok pişmanlık ne cok icinden cıkamamak bu hayatın ya öyle yapsaydımlara ya yapmasaydımlar eklenir keşkeleri cıkartınca aklında basit teselliler kalır. huzurlu bir teslim olusa şükrederken bulursun kendini belki de kaybın buyuklugunu dusunmemek icin yapılan son görevin huzuruna teslim olup icinde kanayıp duran yaraya dokunmayıp zamanı beklersin iyileşmeyeceklerden biri daha acılır icinde ve ögrenirsin yaşamayı O'nunla yasamayı ogrendigin gibi... bazen dursun istersin zamanı geriye alıp mutlu bir bayram sabahına bir aile meclisinde toplanıp kurulan sofranın basında sakalasma anına gozlerinin icine bakıp gulumsedigin belkide yanaklarından öpüp özledigin özlem ki sıkı bir sarılmayla içini serinleten ve son ayrılık anında dokunamadan icinde buyuyen ortak oldugun her anıyla her tanıdıkla icinde acılan hatırladıgın her gunle zaten tasınamayan bir huzne eklenip içine gömmek hıckırıklarını ne cok keşkeler toplamısım icimde ne cok olsaydım, yapsaydım, gitseydimler... simdi sıkıp yumruklarımı yumrukladıgım, benim yalnızlıgım soyleyemeyip erteledigim her söz bogazımda yutkunamadıgım aldıgım her nefes O'nsuz bir dunyaya vermeden once O'nun oldugu bir dunyayı düşünüp içimi yakıyor üzgünüm annem sıradan sevda kafıyelerinin basitligine kaptırırken kendimi senin yoklugunun agrısını hesaplayamadım hic gitmeyecekmissin gibi gün ederken günümü içimdeki dolulugunu kestiremedim kac damla yeter bu atesi sondurmeye kac dua ferahlatır icimi kac isyan kac cıglık kac satır kac şiir kac ömür versem simdi gittigin yerde mutlu etmek icin seni biliyorum bu saatten sonra aglayabildigim kadar aglasam agıtlar yaksam ne daha iyi oglun olabilrim artık nede geri getirebilrim yüzünden sildigim tebessumlerini gunde bir an sesimden esirgedim seni ayda bir gun yüzümden öyle kaptırmıstım ki kendimi sıradan dünya dertlerime kendi bencilligimle zehirleniyorken bana emanet ettgini unuttum işime gelmedi belkide ne zamanım vardı nede imkanım senin, ben olmam icin harcadıgın hayatın karsıgılını veremedim simdi tek yapabildigim huzur icinde yatabilmen icin üzerine toprak atarken dualar etmek hani yasarken bana ezberletmeye calısırken benim dinlemedigim senin sabırla bana ogrettigin duaların... şimdi dusunuyorum keske daha cok duanı ogretebilmen icin daha cok gorseydim seni keske yaptıgın guzel yemekleri yemek icin bayramları değilde acıktıgım her anı bekleseydim düşünemediklerim icin bagısla beni annem verdigin en son dersle insan olmamın geregini hatırlattıgın icin tesekkur ederim... Büyükannelerin En Güzeline...
  6. kötu adamların laneti bu alınınca uzerinden kadın kokusu ölümünü bekleyen bir ihtiyar kdar huysuz baglandıgı makinalardan muzdarip ne hayatı sevebiliyor artık nede vazgecebiliyor yasadıklarını yoksayıp kötü adamların laneti bu ölüm kontenjana bakmıyor artık yasadıgın yılların bir hükmü yok ettigin yeminlerin verdigin sözlerin zilin sesini duyarsın ve onunde acılan kapıdan gecip baslarsın kosmaya ne mesafen belli neden ucus mevkin kucuk bir parca kagıtta ismin ve kimlik numaran sagsaglim yere inmenle kimse ilgilenmiyor artık haber degeri tasıyan parcalarının 15 km lik bir alana yayılmasıdır cuzdanındaki resimler değil senin bir kac ay once cektirdigin vesikalıklar süsler gazete köselerini cebimdeki mısraların küllerinden bir hikaye türetilebilrse eger varıs zamanı ve varıs yerim anafikri olsun ve hicbir harfi cıkartılmasın hayatımdan adını olusturan hecelerinin bütün geliri kazada ölenlerin yakınlarına bırakılmak uzere filme alınsın filme alınamayanları karton bir kutuya doldurup yaksınlar sevdigim kadın izleyip aglamasın diye yaş sınırları konsun başkası örnek almasın die ilk gösterimden sonra cocukların erişemiyecegi yerde saklansın...
  7. hani zaman herseye ilac ya... yalanmıs.. hani aşklar hep gelir gecer ya... kalırmıs... gelişine hazırlıyorum kendimi... tabanını onarıp boyadıgım ayakkabılarım, dirseklerine kareli kumaslardan yamalar yaptıgım kahverengi ceketim, uzadıkca kirli gorunuyor diye subay traşı kestirdigim saclarım kısacık tırnaklarım ve kokuma karısan meyva aromaları... gelişine hazırlıyorum kendimi ezberimde sevdanın sözleri kırmısı saclarının kokusuna kapılıp zamansıs acan agaclarım gibi erken gelen mevsiminden yorgun özleminden mutsuz gelişine hazır gitme ihtimallerinin simdilik uzagında tutarsızlıgım icin özür dilerim bir suredir yoksun diye alısıyorum hayatıma kendi dogumgunumun surpris partisine hazırlanıyor gibiyim nolur sesini cıkarma duymıyayım nolur haber verme bilmiyeyim kapıyı aralayınca kokunu duyayım bir cocuk gibi sevinip dizlerine kapanayım bir ömür diler gibi dizlerimin ustunde ibadet eder gibi aklımın ucunda özler gibi içimden kopup giden nefes gibi üzerime atılan toprak gibi simdi durup dinledigim sesinin yankısı penceremde duran ruzgar gibi aklımdaki sözlerin yemin gibi inanmak isteyipte kapılamadıgım nehir gibi simdi uyudugun benim ruyalarım sabah kalkıp anımsadıgın benim kokum ben yokum diye agladıgın benim varlıgımdan yanan senin tenin icinde akıp giden karsılıksız kelimelerim hüznün, kabugu gibi yaralarımın kanatmadan duramadıgım gülümsemen papatya falı koparılan ikinci yaprakta kapanan dudakların varlıgım varlıgına armagan olsun üstü tanrımın elimde kalan kelimelerimi gamzelerine ektim gülüm gözyasların büyütsün sevdanı kalbime gömdüm cesedim yakılıp küllerim rüzgarların estiği yerlere sürülsün
  8. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Türkiye Cumhuriyeti vatandası olarak Lübnan`a asker gonderilmesine karsıyım.. Amacı her ne olursa olsun bizim askerimizin orda işi yok. İnsani yardımda olsa yapılandırmada olsa zaten bu işleri baska ulkelerin askerleride yapabilir..bizim askerimzin doga ustu guclerimi var? Hic dusundunuzmu Yllardır savasan israil ve araplar tek bir ortak noktada bulustular..iki tarafta türk askerini istiyor..bu kimseye tuhaf gelmiyormu? Oraya asker gonderdigmiz zaman olası bir catısma halinde taraf olmamız gerekmiyecekmi? Yoksa ucuncu bir taraf olarak savasamı giricez? Oraya askerimin gitmesini istemiyorum.Elli yıldır israil ve araplar arasında sıcak catısmalara devam ediyor simdi biz asker gonderince biticekmi bunlar? Bİr ay once israil fuzesiyle birlesmiş millletler burosu vuruldu ve 3 birlesmiş milletler gorevlisi öldu..Bizim bir askerimzi öldururse israil vatan sagolsunmu dicez? Yada hizbullah musluman turk askarinden yardım bekleyip alamayınca bir askerimizi rehin alıp öldurunce lubnana savasmı ilan edicez? bunlar olasılıklar dahilindeyken neden asker gonderiyoruz? 1 mart teskeresinde amerikaya asker vermicez diyen hukumet neden simdi bu kadar istekli? Daha israil işgalin basladıgı ilk gunden beri asker gondermeyi tartısan hukumetin asıl amacı nedir? kapalı kapılar ardında birilerine sözmu verldi? Sayın cumhurbaskanı asker gondermeye karsıyım diye acıklama yaptı.AKP milletvekili cumhurbaskanı karsıysa ben gonderirim askeri dedi..gonderdigi kendi oglu deil bunun icinmi bu kadar rahat asker gonderiyor? Akp iktidarı ordudan rahatsıs oıldugu icinmi olabildigince uzaga gondermeye calısıyor? mademki sınır ötesine mudahale edicez neden kuzey ıraka asker gondermeye calısmıyoruz? Pkk terorunden Akp hukumetinin cıkarımı var hicbir pkk eylemi icin acıklama yapmıyor sesini cıkarmıyor.. Kendi guvenligmiz saglıyamıyorken baska bir ulkenin sorumlulugunu almak ne kadar mantıklı? Kİme yardıma gidiyoruz? Lübnana mı? Bekaa vadisini ne cabuk unuttunuz? Lübnandaki Müslüman din kardeslerim bekaa vadisinde pkknın kamp kurmasına izin vermedimi? Onlara her turlu lojistik destegi saglamadımı? sınırlarını acarak ulkemize terorist sokulmasına zin vermedimi? bu teroristler benim insanımın canını almadımı? simdi biz lubnana yardım gondericez...yeni bekaa vadileri kursun diyemi? Akp iktidarının pkkdan cıkarımı var pkk ya yardım eden ulkelere asker gondermeye calısıyor? Osmanlı imparatorlugunu arkasından vuran arap halkı deilmiydi? Suudi arabistanın yada kuveytin yada birleşik arap emrliklerinin bir gunluk petrol kazancı butun lubnanın zarrını karsıalmaya yeter..neden araplar araplara yardım etmiyor da biz onlara bakıyoruz? Avrupa birligi konusunda her fırsatta atılımlar yapan Akp yonetimi Eylul ayındaki en önemli gorusmelere hazırlanmak yerine Lubnana asker gondermeye calısıyor.. Meclis toplantıya cagrılıyor lubnana asker gondermek icin..Ama Eylul ayında avrupa birligine uyelik icin ön gozden gecirme toplantıları var tek bir gozlemci atanmadı...atamıyacak..cunku umurlarında değil avrupa birligi.. Hukumet o kadar hevesliki lubnana asker gondermek icin..merak ediyorum gonderilen askerlerin icinde kac tane milletvekili tanıdıgı yada akrabası yada komsusu olucak? Bu yuzdenmi bu kadar rahatlar...tek bir damla kanı akarsa giden askerin vebalini nasıl verirler? yada verirlermi? Akp iktidara gediginden beri arap ulkelerine verdigi önemin onda birini pkk terorune gostermedi neden? Akp iktidara gelene kadar kökü nerdeyse kazınan teror orgutu nasıl olduda eskisinden daha guclu bir sekilde geri geldi? Amerika koordinator atıycam dedi.Kordinator demek uzlastırıcı orta yol bulucu arabulucu demek deilmi? kimle kimin orta yolunu bulucak? pkk ust duzey teroristlerinden kara yılan konusmus amerikanın temasları bizi sevindirdi demiş..Pkk muhattap alınıyor teroristlerle masaya oturuluyor ve dıs isleri bakanlıgı cıkıp durumdan memnunuz diyor.. yarın ulkenin bir kısmını satıncada umarım cok mutlu olurlar.. kalkıp amerikaya soramıyorlarmı el kaideyle sizin aranıza bir koordinator de biz koyalım diye amerika bunu kabul edermiydi? ama biz kime ne borcumus var simdi herseye eyvallah diyoruz? butun bunlar olmuyormus gibi her gun bir yerlerde bomba patlamıyormus gibi akp hukumeti askeri lubnana gonderip olası bir savasın icine itiyor..neden? Genel Kurmay baskanı acıklama yaptı irticai faaliyetlerin onune gecicez die...hukumet bundanmı rahatsıs oldu? orduyu mumkun oldugunca uzaga gondermeye calısıyor.. Ben Türkiye cumhuriyeti vatandası olarak Askerimin Lubnana gitmesine karsı cıkıyorum. Hukumet buna ragmen askerimi gonderirse bunun iki acıklması varıdr. ya ulkeyi amerikaya satmıstır amerika ne isterse onu yapıyordur yada akp kendi cıkarları dogrultusunda orduyu ayak altından gekmek istiyordur.. Sınır dısına asker gondericeksek Kuzey ıraka gonderelim pkk yı kazısınlar.. lubnan beni ilgilendirmiyor.. akp o kadar meraklıysa kendi cocuklarını kendi askerlerini gondersin.. Bir Türk olarak benim askerimin daha onemli işleri var. Benim guvenligimi saglamak gibi... 31.08.2006 Akp butun karsı seslere ragmen Türk askerini bögeye gönderdi. Allah'a sükürler olsunki askerimiz catısmalara en uzak bolgede gorev aldı ve simdiye kadar tek bir tanesini bile burnu kanamadı. Ellerinden geldigince yardımcı olmaya calıstılar ve hala ordalar. Gectigimiz gunlerde Lübnan yönetimi Kıbrıs Rum Kesimiyle bir anlasma imzalayarak Akdenizde Petrol arama calısmalarına basladı..!!! Sanırım akpnin de amacı boyle birseydi... rumlar daha zengin olsun istiyorlar... Bizim dıs isleri bakanlıgımız acaba Lübnan la herhangi bri temasta bulundumu bu konuda? YOksa Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlariyler rumların menfaatlari artık aynımı? LÜbnan zamanında pkkya en buyuk destegi veriyordu bizde kızıyorduk surekli, megerse sayın basbakanda apoya saygı duyuyormus o zamanlarda... Simdi daha iyi anlıyorum pkk ya destek veren lübnana borcumuzu ödemek icin asker gondermişiz. lubnan pkkdan sonra simdi de rumlarla işbirligi yapıyor. akpninde istegi buydu sanırım...
  9. ıslanan sokakları kurutma cabasımıdır rusgarların durmadan esmeye calısması yoksa bir yalnızlıgın silinme gayretimidir. geride bırakılan olmanın dayanılmaz agırlıgı aşkının siddetinden korkup telefonumu kapadıgım dogru ararsın diye konusamam diye icime gömüp sesimi karsında urkekce sususlarım yoklugunun her yeni gununde bos sokaklara bakıp gelmeyen trenlerin sesini ruzgar seslerine benzetme cabalarım bazen inanırsın ya kendi yalanlarına daha dogrusu inanmak işine gelir boş bir odaya kapanıp aglayacagını dusunme gerceginin karsısında senin inanmaya razı oldugun yalanlarım benim bir turlu nefes veremedigim sevgi dolu mısralarım görüşücez diye bir turlu yere göge sıgdıramadıgım belkide ölesiye korktugum gözlerinin hüzün dolu bakısları... aşkının ötesinde bir köy bulamadım sana aşkından büyük bir sevda ne sözlerim yetiyor nede düşünebiliyorum senin yıktıgın tabuların beni, yerine koydugun tanrının diledigin afların bir bu kadar daha üstüme koydugun sorumluluklarım küçük bir kız cocugu gibi telaşlısın simdi ilk kez görünecekmiş gibi sevdigi adama ilk kez kırmızı cantasını takıp koluna kırmızı ojeleri tırnaklarında içi icine sıgmamış sıgmadıkca telasa kapılmıs bir bakısın kıvılcımıyla alev almış butun bunların hayal oldugunun farkına bile varamamıs kucuk karanfil kokulu bir kız cocugu... kucuk bir kız cocugu gibi tuhafsın simdi aklında sevdigin adamın geniş zamanları ilk öpüşlerinin kokusu teninin yangınları bu bir turlu türkceye cevrilemeyen karın agrıları bu aşkın e hali de ve den hali bu gecmiş zamanın bir turlu gecmeyecekmis gibi duran halleri urkek masumlugun saf bir beyazın icindeki aklımdaki yankıları... kucuk bir kıs cocugu gibi korkuyorsun simdi dönüp durup yatagında uyuyamayısın bu bir hasretin biterken, belkide hasretken daha iyiydi kaygısı yüzünde düşledigin nefesim dokunuslarım kadar gercek bir dunyanın hayalindeki cennetin ötesinde olma ihtimallerim zamana bıraktıgın umutlarının hasat mevsimi üstüne koyamadıklarının itirafı yüzünün kızarmalarının hafifletici sebepleri ve ben sevgilim sevgilim derken sesinin titredigi ses veremesemde mısralarıma en az senin kadar kücük bir cocugum, korkup karanlıktan basını yorganın altına gömen gözlerini kapatıp senin yüzünü yüzüme süren...
  10. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Özel sektor durup dururken kapatmaz tabiki..Sizin kar ettigniz bir işyeriniz varsa neden kapatasınız? Özel sektore ait faaliyetlerini durduran santrallerin tamamı dogalgazla calısan santraller...yani dogalgazdan elektrik ureten santraller.. Son bir yıl icinde dogalgaz ucretlerine %70 oranında zam yapıldı..BUnun yanında halkına hoş gorunmek isteyen devlet elektrik ucretine hic zam yapmadı..Su anda faaliyet gosteren dogalgaslı elektrik santrallerinde uretilen elektrigi satan özel sektor zararına satıs yapmaktadır..ve bugunlerde devletle sıkı bir pazarlık yapıyorlar elektrige zam yapılması icin.ONumuzdeki gunlerde elektrige yuklu bir zam gelmedigi taktirde ihtiyac karslanamayacgı icin kesintiler olacaktır.. Devlet su anda konum itibariyle oldukca iyi bir durumda..Eger zam yaparsa elektrik kesintileri olmayacak ama secim yaklastıgı icin bir miktar oy kaybedebilir..ama iyi bir siyaset yontemiyle zammın tek sorumlusu olarak özel sektoru gosterebilir..buda artı puan verir.. yada devlet zam yapmaz.özel sektor uretimi keser.elektrikte kesintiler meydana gelir..halkında canın tak ettiginde devlet cıkar sorunu cozmek icin nukleer santrallerin yapılmasını sart kosar..ve halk kabullenmek zorunda kalır..ve devlet nukleer cozumle hem oy toplar hem sorunu cozer buda artı puan demektir.. BUyuk devletimizin halkına karsı yuruttugu politikalar gercekten oldukca etkileyici.. Kimbilir belkide yapılması gundeme gelen ama tepkilerle geri cekilen bu nukleer santral projeleri olası elektrik kesintilerinden sonra halkın tam destegiyle yapılabilir.. belki de yapılacak nukleer santraller icin ön anlasmalar imzalanmıs bazı ulkeler ve bazı firmalarla kosullar belirlenmiş tek puruz olarak halkın tepkisi kalmıs ta olabilir.. muhtemelen durum bu haldeyken bu nukleer santraller yapıldıktan sonra birileri ciddi anlamda koseyi donup ulkemizin gelecegini uzun bir sure icin ipotek altına alıyor / almıs ta olabilir.. Kısa bir zaman once eski hukumetin enerjiden sorumlu devlet bakanları ve burokratları hakkında dogalgaz alımında ulkeyi zarara ugratmaktan onlarca dava acıldı..ama hala kesinlesmiş bir mahkumiyet yohk.. ulkenin ihtiyacından fazla dogalgazı tek bir firmadan ve dunyanın en yuksek ucretinden almayı imzayla taahhut altına almıs bu insanlar şöyle bir madde daha koymuslar anlasmaya..onumuzdkei on yıl boyunca turkiye dogalgazı alsada almasada alacagını soyledigi dogalgazın parasını ödemek zorunda.. işte boylesine buyuk bir kazık atarak ulkeyi milyarlarca dolar zarara ugratan insanlar hala aramızda..simdi bu yuzden dunyanın en pahalı dogalgazın dogalgaz yataklarına en yakında olan ulke olarak biz kullanıyoruz..bu yuzden elektrik santralleri zarar ediyor..bu yuzden bizi nukleer enerjiye mahkum edicekler.. ulkemizi yonetmek icin iktidara gelen her hukumet bir sekilde insanımıza buyuk kazıklar atıp gittiler..her donemde bir konu bulundu..onceki hukumet dogalgazda kazıgını attı..simdiki hukumet ise bunun icin nukleer enerjiyimi kullanıcak? nukleer enerji icin ne tur anlasmalar yapılacak merak ediyorum? Bunun yanı sıra eski enerji bakanı ve bahsettigim dogalgaz kazıklarına imza atan burokratların son durumu hakkında bilgisi olan varsa ve paylasırsa sevnirim..benim bildigim kadarıyla davalar zama asımına ugradı ve dustu... Tuhaf bir adalet sistemimiz var bizim..zaman asımı diye bir kavram var.. bu adamlar milyarlarca doları yıllar once goturduler..biz onumuzdeki on yıl boyunca bunları ödemek durumundayız..onları cezası zamanda asınıyor ama neden bizim ödeyecegimiz paralar zamanda aşınmayı bırakın faizle katlanıyor? sizce de bizim adaletimiz sadece vatandasına karsımı dort dortluk işliyor? gerci adaletimizin de bir sucu yohk adalet sistemizi bunlardan bazılarını yakalıyor..milletin parasını iktidardayken arkadaslarıyla beraber goturup sonra pişkin pişkin HAC ziyaretlerinde bulunan sevap kazanan yine milletin parasıyla yakınlarını ihya eden Sayın erbakan hocamız Devletin kasasından 14 trillyon turk lirasını goturdu...dava acıldı ve suclu bulundu.. bunu ben soylemiyorum kimseye camur atmıyorum Turkiye CUmhuriyeti Mahkemleri erbakan hocayı 14 trilyonu zimmetine gecirmekten partisi icin harcamaktan yada naptıysa artık suclu buldu ve ceza verdi.. Ama bu ulkenin devleti naptı? kişiye özel bir yasa cıkardı Ve hocasına karsı son gorevini yaptı..ceza saglık ve yaş haddinden dolayı evinde cekilecektir.. Allah uzun omurler versin sıhhat versin hocamıza..hapse girmesini istemem..zaten girmesinin bana bir faydası yohk.. neden bu devlet erbakan hocanın ve arkadaslarının goturdugu 14 trilyonu geri istemez? neden bunu geri almak icin mal varlıklarına el konulmaz? uzan ailesini kendi bankasının icini bosalttıgını ogrenince bu devlet jet hızıyla yatına katına arabasına hatta barajlarına kadar herseyine el koydu..neden hocasına karsı boyle davranmaz? neden bu hukumet benim iflas edip battıgımı herseyimi kaybettigim işyerimden dolayı ortaya cıkan 250 ytllik vergi borcunu tahsil etsin diye icra memurlarını kapıma gonderirken, erbakan hocanın goturdugu 14 trilyon icin bir de ustune ev istirahati verir? iyi uykular turkiye...devlet sizi dusunuyor..rahat uyuyun diye elektriklerinzi kesiyor.. iyi karanlıklar guzel ulkem... farkındamısınız hic bu kadar cohk ampul parlamamıstı bu ulke uzerinde... 29.07.2006 Bugunun tarihi 30 mart 2007... bugunu mansetlerinde bazı sermaye sahiplerinin 49 yıllık işletme karsılıgında nukleer enerji santrali kurmak icin devlete basvurdugu acıklandı... bir yıl once kimler bu nukleer enerjiden payını alıcak diye sormustum yazımda bugun ortaya cıkıyorlar. bu ulkenin gelecegini sattılar bu yetmiyormus gibi simdide saglıgını ve dogasını satacaklar... kimse ses cıkarmayacak bu duruma cunku elektrirksis kalırlarsa herkes zarar edecek.. son 10 ayda dogalgaza ne kadar zam yapıldı? peki elektrigi kesmekle tehdit eden sirketler bu kadar dogal gaz zammıyla daha cok zarara girerken sesleri neden kesildi? hukumet perde arkasında kimlere neyi peşkeş cekti.. ve bu halk daha ne kadar gormecek olan bitenleri? yapay gundemlerle beyinler uyusturuluyor birileri köseleri dönmeyi bırakın, dunyada cenenti yasıyor ve uzgunum Allah bile, hak ediyorsa bu millet karısmıyor olmalı olan bitene... bu ulke bu halk bunları hak ediyormu?
  11. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Elektrik uretim ve dagıtım sektorunde neler oluyor? Onumuzdeki gunlerde basta istanbul olmak uzere turkiyenin heryerinde elektrik kesintileri baslıyacak.Bunun nedeni elektrik uretim yapan santrallerin kapanmak uzere olması yada faaliyetlerini durdurma kararlarını alınması.halen devletle elektrik ureticileri gorusmelerine devam ediyorlar. peki durup dururken neden boyle bir sorun ortaya cıktı? buyuk devletimiz boyle bir sorunu hesaplayamadımı..neden 2000 li yıllarda gelişmiş ulkeler uzay calısmalarına hız verirken biz evlerimizde gazyagı lambalarıyla oturup onlardan gelicek haberleri ertesi gun cıkacak gazetelerde takip edelim.. aslında istanbulda yasayanlar icin elektrik su ve dogalgaz kesintileri artık kanıksanmıs bir hal aldıgı icin pek fazla tepki ortaya cıkacagın sanmıyorum.. eskiden cocuklugumda bir gazyagı lambamız vardı ve evin bir duvarında ösel bir yeri vardı.onun bulundugu yerin tavanında hep siyah bir is lekesi bulunurdu hicbir boya da kapatmasdı..cocuklugumda haftada bi gun mutlaka elektrik kesilirdi.. simdi buyudum hala istanbuldayım ve her iki gunde bir duzenli olarak elektrik kesiliyor bazen saatlerce gelmiyor bazende bir kac saat icinde defalarca kesilip geliyor boylece buzdolabı camasır makinesi televizyon ve bilgisayar gibi elektronik cihazlarımıs bir yıl dolmadan cöpe atmak zorunda kalıyoruz.. ve sanırım su anki gunlerimis iyi gunlerimiz..bunun yanında su ve dogalgazdaki kesintileri baska bir zaman anlatıcam.. Gelelim elektrik piyasasına.. bilindigi üzre Türk elektrik kurumu yani TEK bölge bölge ihalelere cıkartılarak satıldı.Yani elektrik uretimi yapan santraller özel firmalara konsorsiyumlara satılarak özellestirildi. O gunlerde merak ediyordum devlet neden kar ettigi bir işletmeyi satma geregi duysun..Devlet hem elektrikten kar edip hazineye gelir saglıyordu hemde elektrik kullanım ucretlerini mumkun oldugunca dusuk tutup halkının yararına calısıyordu.ama devlete yük oldugu soylenerek tek tek butun barajlar ve dogalgazla calısan santraller satıldı. Ulkemiz elektrik uretiminin yuzde altmısını Dogalgaz santralleriyle karsılamaktadır bu yuzde son iki yılda yuzde seksene kadar cıkmıstır. Son aylarda ortaya cıkan nukleer santral tartısmalarıyla elektrik kesintilerini denk gelmesi tuhaf bir tesaduf değilmidir? Bİraz arastırma yapıcak olursanıs yada gundemi takip ediyorsanız yaklasık bir ay kadar once ege ve akdeniz bolgesi gecenin bir yarısı karanlıga gömuldu... BUtun Kadeniz sahil seridi ege bolgesindeki butun iller ve marmara bölgesini bir bölumu yaklasık 9 saat boyunca elektriksiz kaldı.. yapılan acıklamalar sonucunda ogrendikki dunya kupası final macı olması nedeniyle butun halkımız televizyon izlemis ve hava sıcak oldugu icin klimalar acılmıs bu yuzden o bolgeye elektrik veren sebekede sorun cıkmıs...!!!! Bu komik acıklama medyamızı tatmin etmiş olmalı sonra olayın ustunde durulmadı..Ama kimsede kalkıp sormadı kardesim demekki o bolgedeki herkes elektrik kullanırsa bu altyapı yetersis..simdiye kadar altyapının sorun cıkarmaması kimseni aynı anda yuklenmemesiylemi ilgiliymiş? madem altyapı yetersis neden enerji ve tabi kaynaklardan sorumlu bakan bu konuda calısma yapmaz? sayın bakanlarımız bakmayı bırakıp iş yapsalar artık diye neden kimse sormadı..? Ve bir kac gun sonra kesintinin asıl nedeni belli oldu.. Bölgeye elektrik veren özel sektore baglı santraller uretimlerini azaltıp bir coguda kapatmıslar..Ve butun elektrik yuku devlete baglı bulunan balıkkesirdeki tek bir santrale yuklenmiş..BOyle olunca santral zarar gormesin diye elektrik kesilmiş..Yetkililer özel sektore baglı firmalarla hemen gorusmeye ve uretime devam etmeleri konusunda ikna etme calısmalarına baslamıslar. gel gör ki o sırada bölgede ve bir dügünde bulunan milletvekilimiz elektrik kesintisine maruz kalınca hemen emirler yagdırır ve zarar gormesin diye kapatılan santral devreye sokulur..santral devreye girdigi anda butun ege ve akdeniz bölgesinin elektrigini karsılayamayınca arızalanır..ve sozu edilen buyuk arıza ortaya cıkar.. elektirigin kesik olmasıyla turizme vurulan darbenin buyuklugunu kimse hesaplayamıyor..elektrik kesintisiyle karsılasan turistlere konu nasıl acıklandı bilmiyorum.. peki bu özel sektor durup dururken neden kapatır santralleri? 29.07.2006
  12. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Ttnet`in adsl aldatmacası... yapılan son duzenlemeyle ve reklamlarda duydugunuz üzre ttnet internet erisim ucretlerini ucuzlattıgını ve hızlandırdıgını acıkladı, acıklamaya da devam ediyor.. Hızlandıgı soylenen tarife su sekildedir..: Aylık 3-6-9 gb kotalı erisimlerin hızların iki katına cıkarılmıstır. örnegin siz aylık 3 gb kotalı 512kb hızında internet kulanıyorsanız bunun hızı 1024kb ye cıkarılmıstır.. bunu yanında kotasıs 256kb olan tarifeye dokunulmamıstır.. ttnet bunun reklamını yapıyor hızlandırdık diye.. simdi basit bir sekilde dusunucek olursak kotalı tarfienin anlamı sudur bir ay boyunca siz internetten en fazla 3 gb bilgi indirebilrsinis. bunu astıgınız taktirde aştıgınız her byte bilgi icin artı ucret ödemek zorundasınız... ttnet yaptıgı arastırma sonucunda sunu gormustur. 512kb hıza sahip kullanıcı ne kadar isterse istesin bir ayda 3gb limiti dolduramıyor. dolduramadıgı icinde kotayı asamıyor. ttnet yonetiminin aklına dahiyane bir fikir gelir ve reklamlar baslar.. 512kb hızı 1024 yapıyorus ucreti arttırmıyoruz.. 1024kb hıza kavusan kullanıcı dogal olarak normalde indirdigi bilginin iki katını indirecek ve 3gb ktasını asıcaktır..boylece ttnet her aşımdan ucret alıcaktır.. hem hızlandırdık diye rekam yapıp itibar kazanıcaklar hemde aşılan kotalardan para kazanıcaklar...halkımda hizmet alıyorus diye sevincek.. simdi bir sorum var -mademki hizmet etmek istiyorsunz neden kotasısı tarifelerin hızını arttırmıyorsunz? asıl amac interneti ucuzlatmakmı yoksa ucuzlatıyorus diyerek halkı kandırıp daha cok para kazanmakmı? acık acık halkı kandırmaya utanmıyormusunuz? adsl aldatmacasında bir diger durumda sudur. adsl'i yuzde on ucuzlattık diyorlar. kotasıs yani aylık limitsiz kullanımda 512kb hızının ucretini 99 ytl den 89 ytlye indirdiklerini soyluyorlar. evet guzel birsey bu ucuzlama. aylık kotasıs 512kb kullanıcıları artık on ytl daha az odeyecekler. ama bunun yanında soyle bir acıklamada var aylık kotasıs tarifelerde en dusuk hız 512kb olacak. yani soylenen su. benim gibi aylık kotasıs 256kb kullanıcıları artık 512kb kullancaklar. ve artık biz 49 ytl yerine 89 ytl odemek durumundayız. oysaki aylık 256kb hız bana yeterliydi.cunku işim geregi 24 saat internetteyim ve surekli bilgi indiryorum.. simdi ben 49 ytl yerine 89 ytl odemek durmundayım yani ttnet indiriyorum derken bana yaklasık yuzde seksen zam yaptı.. evet sayın halkım.. dunyanın en pahalı internetini ve telefon gorusmesini yapıyoruz.. lutfen uyumaya devam edin... 26.07.2006 ttnet ve turk telekom yeni kampanyalarına hızla devam ediyor. Sehirler arası gorusme ucretlerini yarı yarıya ucuzlattı. Boylece sehir ici yada sehirler arası aynı uceret gorusecek halkımız. Bu arada sehir ici telefon gorusmelerine yuzde yirmi zam yaptılar. Sakın caktırmayın salagız ya yedik bizde bunu. Son gelen faturalarınıza bir bakın. 1 mart oncesinin ve 1 mart sonrasının sehir ici gorusme fraklarını goruceksiniz. Turk telekom yasal zorunluluk geregi yaptıgı bu zammı kucuk puntolu harflerle faturaların yanında gonderdi. yuzde yirminin uzerinde sehir ici gorusmelere zam yaptılar. Reklamlarda bunu duydunuzmu? Bu ulkede yapılan telefon gorusmeleirni yuzde doksanı sehirici gorusmelerdir. Yuzde on sehirler arası ve milletlerarasıdır. Siz yuzde onluk kesime yarı yarıya indirim yapın. Yuzde doksan icin yuzde yirmilik zam yapın. sonra cıkıp utanmadan biz halka hizmet ediyoruz deyin. Evet mevcut iktidar devlete baglı olan en karlı ,işletmelerinden birini telekomu sattı. Satın alan sirket telekomun bir yıllık karıyla satıs tutarını cıkardı ve ikinci yıldan itibaren sıfır zararla kar etmeye basladısektorde tekel durumunda oldugu icin istedigi gibi halkı yolmaya basladı. BU satıstan devletin icinde kimlerin ne kadar menfaatleri oldu? Bu satıstan sonra halk telefon ve internet icin ne kadar zarara girdi? Göz göre göre peşkeş cekildi telekom kimsenin gıkı cıkmadı. Pasta buyuk yediler yiyorlar yiyecekler kimse hesabını sormayacak nasıl olsa... Ve ben simdi bu yazıyı yazıp internet ortamına aktaran kadar son yirmi dakika dort defa internetim kesildi. Sayın bakan cıkıp avrupanın en ucuz elektrigi en ucuz telefon gorusmesi bizde diyor. Bizi karsılastırdıgı ulkelerin yıllık gelir duzeyleri bizimkinin 4 katından baslıyor. Ama karsılastırdıgı ucretleri bizimkinden yuzde bes fazla... Sayın halkım hala uyumaya devammı edeceksiniz? bununla gurur duydugunu söyluyor..!!!
  13. İnternetten Atatürk'e hakaret suç değil! İnternet ortamında işlenen suçlarla mücadeleyi öngören kanun tasarısının Meclis Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeleri gerginlikle sonuçlandı. Atatürk aleyhine işlenen suçlar ile Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenmiş suçların kapsam dışı bırakılmasına CHP, görüşmelerden çekilerek tepki gösterdi ANKA Meclis Adalet Alt Komisyonu, “Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesine" yönelik çalışmalarını tartışmalı bir ortamda tamamladı. İkinci kez oluşturulan Adalet alt komisyonda fazla bir değişikliğe gidilmezken, işlenen suçlara yönelik cezalar yeniden düzenlendi. Buna göre; kumar oynatılması, çocuk po*nosu gibi suçlarda, erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi halinde, 2 yıla kadar hapis geliyor. Önergeler doğrultusunda yapılan değişikliklerle, tasarının kapsamı da genişletildi. Buna göre, içerik, yer ve erişim sağlayıcıları, tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında güncel olarak bulundurmakla yükümlü olacaklar; aksi halde 10 bin YTL’ye kadar para cezası verilecek. CHP TEPKİ GÖSTERDİ Tasarıda CHP’nin istediği devrim ilkelerine saldırı, Atatürk aleyhine işlenen suçlar ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenmiş suçların kapsam dışı bırakılması, genginliğe neden oldu. Bunun üzerine CHP çalışmalardan çekildi, muhalefet şerhi hazırladı. İÇERİK SAĞLAYICILARI SORUMLU İçerik sağlayıcıları, internet ortamında yayınladıkları her türlü yayından sorumlu olacaklar. Erişimi engellenecek suçlara ilişkin katalogta ise değişiklik yapılmama kararı alındı. Böylece önergelerde yer alan suçu ve suçluyu övme suçu kataloga girmedi. Katalog metninde, çocukların cinsel istismarı, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçları yeraldı. CEVAP HAKKI GETİRİLİYOR İnternette kişilik haklarına saldırıda bulunulması halinde cevap hakkını da içeren tasarıda, erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hakim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilecek. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da erişim engellenmesi kararı verilebilecek. İçerik veya yer sağlayıcısının yurtdışında bulunması halinde, erişimin engellenmesi kararı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından verilecek. kaynak: Milliyet Sanıyorlarki sana kufretmekle, seni asagılamakla, senle alay etmekle, heykellerini yıkıp resimlerini kaldırmakla, adının verildigi yerlerden adını silmekle, onlara verdigin hakla senin kurdugun duzeni yıkmakla, yaktıgın ateşi söndürebilirler... Sanıyorlarki makam sahibi olmakla, para sahibi olmakla, hayat verip hayat alma kudretine sahip olmakla, cahil insanları dinsizlik ve cehennemle korkutup, beyin yıkamakla, yaktıgın atesi dondurebilrler... Sanıyorlarki üc bes bin oy satın almakla, cennette mekan vaatleriyle, atadıkları baş imamların ve onlerinde düz cöktükleri tarikat seyhlerinin nefesleriyle,camiden kıslaları minarelerden süngüleriyle,kanlı kansız planlarıyla, yaktıgın atesi söndürebilrler... Sanıyorlarki eş dost cemaat takımıyla, kurdukları ümmetcilik hayalleriyle, yaltaklandıkları tek dişi kalmıs dogu-batı canavarlarının teşvikiyle, fırsat buldukca kaşıdıkları, kapanmasın diye ugrastıkları, her adımlarında reklamını yaptıkları hilafet cıgırtkanlıgıyla, aclıkla terbiye edip, ölmekle korkutup, boyunduruklarla tehdit edip, demokrasi adı altından aba gösterip,bu vatanın butun kaynaklarını kendi yandaslarına peşkeş cekip, yaktıgın ateşi söndürebilrler... Kendileri bir tükürükte bogulma tehlikeleri atlattıkları icin sanıyorlar ki kafalarımız kesip seni aklımızdan cıkartabilrler... Sanıyorlar ki Atam Basımız onumuzde yuruyorsak sokakta, başımızı eğdigimizi... Bu baş 72 millete egilmedi bir avuc cubbeliyemi egilecek simdi? hangi deniz sondurecekmiş yaktıgın ateşi? verilecek kelle gerekiyorsa eger bir tane daha var... alabiliyorlarsa alsınlar son damlasına kadar aksa kanım atesinin ustune emirlerin silinmez aklımdan bu vatan ugruna sönmez ateslerin üc bes kişinin soguk nefesiyle...
  14. Yaklasık bundan 3 yıl kadar once kucuk miktarda bir sermaye bulup kendi işimi kurmuştum. 27 yasındaydım ve calıstıgım sektorde 10 yıldan fazla deneyime ve universite diplomama bunun yanında müşteri portföyüme guvenerek. Butun hesaplamaları yaptım ne kadar kazanıp ne kadar masrafım olacagını asagı yukarı hesapladım ve işe basladım. O gunlerde kredi kartlarımla birlikte yaklasık 7500 YTL. lik bir birikimim vardı elimde ve Kucuk bir dukkan tutup biraz mal almaya yeterliydi ve bir kac ay sureyle beni idare edebilrdi. Ama pek fazla hesaplayamadıgım bir faktor ortaya cıktı. Devlet ve belediye faktörü. Her ne kadar ilk sene kurulus oldugu icin cok fazla vergi ödemiyecegim soylendiyse de her ay kazandıgım paranın yuzde kırkını peşin vergi olarak ödüyordum. Bunun yanında kendim icim ve işim icin yaptıgım masrafların bir cogu vergiden dusmuyordu cunku devlet kurusuna kadar inceliyordu butun masrafları. Derken ticaret odasına ve bagkura kayıt olmam gerektigni ogrendim ve bunların masrafları aidatlarıyla birlikte 1500 ytl ye geliyordu baslangıcta. Sonra her ay duzenli aidatlar odeniyordu. Derken bir yazar kasa almam gerektigini ogrendim yazar kasam oldugu icin her ay ödeme yapmam gerekiyordu. İlk altı ay kazandıgmın uc katını bir sekilde devlete ve belediyeyle ticaret odasına verdim. Yani elimdeki sermayemin yarısı gitmiş oldu. Derken gecici vergiler cıktı orataya özelikle faturalı mal alıp sattıgım ve devletimin bana soyledigi her kurala harfiyen uydugum icin birinci yıl sonunda yaklasık 450 yt lik bir ödeme cıktı ve muhasebecim bunun hicbirsey oldugunu soyledi. sonra hesapladık benim elimdeki sermaye tukenmiş kartlarımın limitleri dolmustu. Artık idare edebilecek durumum kalmadıgını gorunce bir bankaya gidip kredi basvurusunda bulundum. Haklı olarak banka benden bazı guvenceler istedi. kendi uzerime bir araba yada gayrımenkulum yoktu. Artık bordrolu bir calısanda değildim. Sosyal guvencem yoktu. BU durumda bankadan talep ettigim 2500 ytl lik krediyi alamadım. Derken haberlerde sayın basbakanımız kucuk ve orta ölcekli işletmeleri koruyacagını acıklıyordu. Ziraat bankası kobi ler icin kredi veriyordu onlarada basvurdum onlarda aynı sartları talep etti Sanırım biri bizimle kafa buluyordu ama kim? Sonuc itibariyle kucuk teşebbusum bir bucuk yılın ardından husranla sonucladı. Bir bucuk yılda devlet, belediye ve ticaret odalarına toplam kapanıs masraflarıyla birlikte 8000 ytl lik ödeme yaptıgımı hesapladım. Dukkanımı kapatıp kendime iş aramaya basladıgımda kredi kartlarımdaki borclar her ay katlanıyordu. Nerde yanlıs yapmıstım? Müsterilerim vardı, bilgi ve tecrubem vardı. bu işin egitimini de almıstım ama buyuk devletimin benden bu kadar cok vergi isteyebilecegini dahası belediyenin ve ticaret odalarını boyle calıstıklarını kestirememiştim. simdi 30 yasında sosyal guvencesi olmadan ayda 350 ytl ye bir cafede calısıyorum. aldıgım butun parayı kartların borclarını yatırıp ailemden destek alıyorum. Gecen gun sayın basbakanın 28 yasındaki oglunun 2,5 milyon ytl'ye bir gemi alarak denizcilik sektorune girdigini okuduk. Merak ettim sayın basbakanın oglu gemicilik egitimimi aldı yurtdısında okudugu okullarda? yada bu sektorde kac yıl deneyimi vardı? Ve tuhafıma giden bir durum 2,5 milyon ytl den bahsetti sayın basbakan. Nlucak canım 2,5milyon ytl'ye bir gemi aldıysa derken sanki sıradan bir durum her gencin yaptıgı bir tesebbus gibi anlatıyordu. Sayın basbakanın 2,5milyon ytl'lik bir birkimimi vardı ogluna verdi? bu riske nasıl giriyor. Bu para benim hayatımın sonuna kadar goremiyecegim bir miktar. Sonra basbakan dediki 500 bin ytl'lik kredi aldı.!!! Bundan bir sene once 2500 ytl'lik krediyi bana vermeyen bankaları dusundum. 500.000 ytl'yi hangi banka verdi? hangi faiz oranlarıyla karsılıgında sayın basbakanın oglu ne gosterdi kac ev kac araba ? yoksa babasının makamınımı?Halkın sayın basbakana tahsis ettigi makam kredi almak icin kefil olarak gosterilebiliyormu? Tuhaf sorular aklıma takılmaya basladı. kalan 2 milyon ytl yi de taksitle odeyecekmiş yani yılda ortalama 500 bin ytl ödeyecek. bunu ödemesi icin kac para kazanması gerekiyor? Ben bir bucuk yılda 8000 ytl vergi ve harc parası verdim devlete. peki yılda 500 bin ytllik taksitleri ödeyebilmesi icin bir müteşebbisin kac milyon ytl kazanması gerekiyor? 0 ytl para kazanan kucuk bir işletme 8000 ytl vergi ve harc oduyorsa 500 bin ytl kazanan bir firma kac milyon ytl ödemeli? yoksa basbakanın oglunun vergi muafiyetimi var? Sayın maliye bakanımız bu kazancı incelemeye alıcakmı yoksa basbakanın isaret etmedigi hicbir kazancı incelemiyorlarmı? Sayın basbakan her cumhurbaskanlıgı secimi konusu acılınca durmadan aynı seyi tekrar ediyor haklıda. -Biz demokrasinin geregi neyse onu yaparız..!!! sonuna kadar katılıyorum sayın basbakana. ama suda bir gercektirki demokrasinin en önemli gereklerinden biri de şeffaflıktır... sayın basbakan oglunun bu teşebbüslerini nasıl yaptıgını acıklayacakmı? yoksa işine geldigi zaman demokrasi gelmedigi zaman aristokrasiyemi sıgınacak? Sanırım yeni rejimimiz boyle birsey olucak. Sayın tbmm baskanı Arıncın dedigi gibi daha dogrusu demedigi cumhurbaskanlıgı secimlerinden sonra acıklayacakları gibi. madem demokrasi var madem açıklık seffaflık var madem saklayacak hicbirseyleri yok neden cumhurbaskanlıgı secimini beklerler konusmak icin? Sayın basbakan 28 yasındaki oglunun bulacagı 2,5 milyon (2.500.000) YTLyi acıklamak icin de sanırım cumhurbaskanlıgı secimini bekleyecek... Aslında sorun bende. İki universite bitirmiş bir garson olarak haddimi bilmeden kalkmıs yuce sayın basbakan hazretlerinden hesap soruyorum... Ben Neyim ki?
  15. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Dün regaip kandiliydi..BUtun dostların ve islam aleminin kandili mubarek olsun.. Dun gece Türkiye Cumhuriyetinin resmi devlet kanalı olan TRT1 kanalında bir camimizden mevlit yayını vardı naklen olarak. Genellikle her kandilde kanallarımızın bir cogunda bu sekilde yayınlar yapılmaktadır.Ama dun gece mevlutu dinlerken farklı olarak birsey dikkatimi cekti yanılıyorsam lutfen duzeltin.Her mevlutun sonunda dua edilir. Bu duada tum islam alemi ve tum dunya insanları icin barıs huzur ve iyi dileklerde bulunulur. bunun yanı sıra tüm şehitlerimiz ve Atatürk ruhu icinde dua edilirdi.Ama dün gece ben tüm Şehitlerimizden yada Atatürk`ten bahsedildigini duyamadım..Acaba kacırdım mı? Duyan varmı icinizde? Bİr rivayete gore mevlutu okuyan hocaya sormuslar hocam neden Şehitlerimizden ve Ataturkten bahsetmediniz diye hocanın cevabı oldukca enteresan geldi bana..: -Böyle önemli bir gecede öyle heyecanlandım ki unutmusum. Kusura bakmayın...!!! Lütfen birileri cıkıp bana bunların dogru olmadıgını söylesin..bunların yalan oldugunu abartma oldugunu izah etsin..Cunku butun bunlar tuhaf geliyor bana. Bu ulke uzerinde ozgurce yasayabilmemiz icin canlarını veren mehmetciklerin ve Atatürk`ün böyle bir gecede anılmaması ve hocanın yaptıgı acıklamanın bana mantıklı bir izahını yapabilecek kimse varmı? İktidardaki partinin Devlet televizyonunu kendi siyasi propagandasını yapmak icin kendi kadrolarıyla doldurdugu ve tamamen partinin istekleri dogrultusunda yayınlar yaptıgı, buna karsı cıkan personelin atamalarla yerlerinin değiştirildigi yada sindirildigi bu kadar bariz yapılan baska bir hukumet dönemi daha varmıydı? Darbe zamanları haricinde.. Neden hala Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun basında bir genel mudur degilde vekaleten atanan biri bulunuyor.. Devlet televizyon ve radyosunun başına atanmak istenen kişi veya kişilerin Sayın Cumhurbaskanımız tarafında haklı gerekcelerle veto edilecegini bilen Hukumet bu yuzdenmi Cumhurbaskanlıgı onayı istemeyen vekaleten atama yöntemiyle TRT nin yonetimini surdurmektedir.. Bu ulke vatandası olarak benim devletimin televizyonun da neler oluyor bilmek istiyorum.. Bu televizyon ve radyolar bana baglı değilmi benim verdigim vergilerle calıstırılmıyormu? Satın aldıgınız her tv yada radyoya dikkat edin uzerinde trt bandrolu goruceksiniz..bunun anlamı o bandrol karsılıgında ödediginiz bir miktar paranın trt ye kaynak olarak aktarıldıgıdır. Şimdi biz Türkiye cumhuriyeti vatandasları olarak kendi devlet televizyon ve radyomuzda bu olan bitenlere karsı sessizmi kalacagız her konuda oldugu gibi... iktidar kendi propaganda silahı olarak bizim televizyonumuzu kullanmaya devam mı edecek? Ve lutfen biri bana acıklayabilirmi? Bir kandil gecesinde neden bu topraklar icin canını veren insanlar, mehmetciklerimiz ve bu ulkeyi kuran Atatürk unutulur? 28.07.2006 Yaklasık bir yıl once boyle bir yazı yazmıstım. Bugun yani 16 Mart 2007... 18 Mart Çanakkale zaferimizin arefesindeyiz. Türkiye Cumhuriyetinin temelinin atıldığı, Türkiye Cumhuriyetini varolma savasında kazanılan ilk zaferin arefesindeyiz. Ve bugunlerde haber bultenlerine dikkat edin. Canakkale şehitlerimiz icin okunacak Mevlutlere Atatürk adından bahsetmiyeceklerin soyluyorlar... Atatürk... Mustafa Kemal Çanakkale zaferini kazanan Baskumandan... Mustafa Kemal Atatürk bu ulkenin kurucusu. Simdi bize burda bu yazıları yazabilme sansını veren insan. Simdi Türkiye Cumhuriyeti sınırları uzerinde özgurce yasayıp düşünebilmemizi inanclarımızı yerine getirmemizi saglayan insan. Boyle bir gunde ondan bahsetmemeyi övünc sayanlar tarafından yonetilen bir ülke olduk. Adamlar cıkıp diyorki ondan bahsetmeye gerek yok... Ona dua etmeye gerek yok... Bu nasıl bir durumdur... bu nedir? benim aklım mantıgım almıyor... alan biri varsa nolur acıklasın bana. Bu adamlar neden Atatürk adından bu kadar korkar... Bu kadar cekinir? Biri soylesin bana... Atatürk bu adamlara ne kötülük yaptı? Peki Atatürk sayesinde benim ve senin ve bizim elimizde olanlara bir bakın... Bizi yonetenleri gordukce midem bulanıyor... Bunları hakediyormuyuz biz... Daha ne kadar susacagız? 18.03.2007
  16. LostsouL şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Yarından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kullanılmakta olan benzinin litre fiyatına zam gelicekmiş.. Gelen zamdan sonra süper benzinin litresi yaklasık olarak 1,5ytl civarında olucakmıs..uzun yıllardan beri ilk defa kıbrısta bu kadar yuksek oranda bir zam yapılmaktadır... bizim ulkemizde benzini litre fiyatı yaklasık 3,3 ytl civarlarında seyretmektedir ve onumuzdeki gunlerde kucuk artıslar devam edicekmiş. dunya üzerinde petrol kaynaklarına en yakın ulkelerden biri olarak dunya uzerindeki en pahalı benzini kullanıyor olmamızın mantıklı acıklamalarını arıyorum bir suredir.. kucuk arastırmaların ardından benzinin rafineriden cıkıs fiyatının butun aradaki işletmelerin karları eklendikten sonra yaklasık olarak 890 yeni kurus civarında oldugunu ogrendim.Devletimiz bu tutarın uzerine yaklasık olarak 1,5 ytl özel tuketim vergisi ve hepsin uzerinede %18 oranında katma deger vergisi koyduktan sonra bize bu tutar 3,3 ytl seklinde yansımaktadır.. Şİmdi söyle bir durum sozkonusudur. fahiş vergi tutarlarını bosverin devlet sizden aldıgı verginin vergisini alıyor.. yani benzinin uzerine ötv ekliyor sonra bu ekledigi verginin de kdvsini alıyor.. bu suna benziyor devlete gidip 1,5 ytl vergi borcunuzu oduyorsunuz sonra devlet sizediyroki kardesim 1,5ytl vergi borcun var bununda yuzde yirmisini katma vergi olarak ödiyeceksin.. üniversitelerdeki vergi derslerinde verginin ortaya cıkabilmesi icin bir hizmet veya mal uretiminin yada ticaretinin yapılıyor olması ve bunlardan tarafların yararlanıyor olması gerekmektedir. bu sekilde devlet malı yada hizmeti satandan kar ettigi icin vergi alır bu malı yada hizmeti tuketenden de ihtiyaclarını giderdigi icin vergi almaktadır. buraya kadar bir sorun yok. devlet tabiki vergi toplamak zorundadır boylece halkının ihtiyacı olan altyapı, saglık, asayiş guvenlik vb ihtiyacları karsılayacaktır. peki ortada bir mal ve hizmet olmadıgı halde devlet nasıl vergisinin vergisini alır? devlet iki sekilde vergi toplamaktadır. birincisi dogrudan(maaslardan kesintiler,edilen kar uzerinden gelir vergisini vergi daireleri tarafından vb gibi) digeri dolaylı(satın alınan bir urun veya hizmetin tutarına ekleme yaparak).. dunya uzerindeki ulkelerin vergi gelirlerinde dolaylı vergilerin oranı genellikle butun toplanan verginin %25i civarındadır. Bizim sınır komsumuz Yunanistanda bu dolaylı vergi oranı %39 civarındadır. Dunya uzerinde en yuksek ikinci dolaylı vergi oranı meksikadadır bu oran %45tir. Ve dunya uzerinde en yuksek dolaylı vergi toplama oranı ulkemizdedir. %79... Yani turkiye cumhuriyeti sınırları icinde yasıyorsanıs arabanız varsa yada otobus minubus dolmus vs.. kullanıyorsanıs bu ulkenin vergi yukunu siz cekiyorsunuz demektir.. Hiç dusundunuzmu..neden dunya uzerindeki en pahalı benzini kullanıyorsunuz? 27.07.2006 Ben düşündüm ve bugun sanırım nedenini anlamaya daha dogrusu gelişmeler sonucunda inanmaya başladım. Devlet bu ülkenin zenginliklerini kullanmak,ithalatı düşürüp ihracatı arttırmak, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını kullanmak yerine, büyük nufus gucunu yani direk vatandasını sömürmeyi tercih etmektedir. Hazır calısıp ureten insanın cebindeki son kurusa kadar almak varken neden devlet ulkenin kaynaklarını kullansın? Ulkenin en degerli kaynaklarını kitlerini arazilerini arsalarını peşkeş cekip yok pahasına satmak varken neden bunları halkının yararına kullansın? Neden devlet halkına hizmet etsinki? halk bu devlete hizmet etmeli cunku bu halk devlet icin var... Atatürk bize boylemi ogretti? Yoksa bugun bizi yonetenler bu yuzdenmi Atatürk'ü pek sevmiyorlar..?
  17. Sayın basbakanın oglununu bir gemi alarak denizcilik sektörüne atladıgnı gecen gunku Vatan gazetesinden ogrendik. Diger haberlerin aksine vatan gazetesi bu haber icin herhangi bir yorumda bulunmamış, salt haberi vermekle yetinmiştir birinci sayfadan. haberin iceriginde ise geminin ne akdar alındıgı ödemenin nasıl yapıldıgı ve kimden alındıgıyla sayın basbakanın oglunun kimle ortak oldugu acıklanmıstır. Bunlar dısında herhangi bir ayrıntı verilmemiştir. Bu haberin ertesi gunu sayın basbakan grup toplantısında vatan gazetesine muthis derecede öfkelenmiş ve herzaman yaptıgı gibi ağzına geleni söylemiş buda yetmezmiş gibi, bu gazetenin maliye tarafından incelendigini agzından kacırmıs... Yani maliye bakanlıgı sayın basbakanın elinde bir tehdit aracı olarak kullanıldıgnı birkez daha ispat etmiştir.Daha ocne bir televizyon kanalının butun hesapları inceleme altına alınmıs ama bir sonuc cıkmamıstır. Maliye bakanlıgının bir ticari işletmeyi incelemesi oldukca dogal bir durumdur. Ama bunu yaparken sayın basbakanın işaret etmesini beklemesi yada sayın basbakanın canını sıkan işletmeleri incelemesi baska bir soruyu gözonune cıkartıyor ve kimsede bu soruyu sormuyor..: -Sayın basbakanın istedigi haberleri yapmayan muahlif olan medya maliye bakanlıgı incelemeye alınıyrosa sayın basbakana veya yandaslarına yalakalık yapan, durmadan öven haberler bir kısım medyada maliye denetimine tabii tutulmuyormu? Yok eger maliye ayrım yapmıyorda butun firmalra eşit mesafede duruyorsa neden sayın basbakan bunu her öfkelendiginde sanki elinde bir silahmıs gibi tutuyor? Kaldıki vatan gazetesinde yer alan haberleri bizzat dogrulamıstır sayın basbakan. Oglu 2 milyon 500 bin doalra bir gemi satın almıs. 500 bin dolar peşin 2 milyon dolar icin 36 ay vade... Ulkemiz sartlarında 28 yasındaki bir genc icin sanki cok normal bir durummus gibi basbakanda aynen bunu soyledi. Her Kamu personeli sınavına ortalama 1 milyon gencimiz neden giriyor merak ediyorum? BUnlarda gidip bir kac milyon dolara gemi alıp iş kuralabilrler canım ne var bunda. Vatan agzeteside sanki bu olaymıs gibi gitmiş manset atmıs... Ayıp..!! Ama gelişmelerden sonra ogreniyoruzki mevzu bahis gemi zaten bir suredir satıs listelerindeymiş ve satılmak istenen bedel 5,5 milyon dolarmış. peki bu 5,5 milyon dolarlık gmei bir anda nasıl 2,5 milyon dolara ustelik vadeli olarak satılıyor? Bunun nedeni basbakan oglu olmak olabilrmi? eger oyleyse gemiyi satan sahıs kaz gelecek yer muamelemesi yapıyor olabilrmi? Ve kaz gelecek yer bu ulkenin kümesiyse sayın basbakanın yakınları bunu kendi menfaatlerinemi kullanıcaklar? BOyle bir süphe oldugu icinmi durup dururken sayın basbakan kükredi ve elindeki maliye bakanlığına hedef gösterdi? istanbul buyuk sehir belediyesine ait leventteki arsa yaklasık 1 milyar dolara satıldı. Hafızası kuvvetli olmayan halkımıza hatırlatmak gerek aynı arsa gecen sene ihalesiz ve bizzat basbakanın imzasıyla 100 milyon dolara aynı sirkete satılmıstı.!!! Yukselen tepkilerden sonra satıs iptal edildi ve bu gune gelindi. Simdi düşünün gecen yıl sesimizi cıkarmasaydık ne kadar buyuk bir zarara ugrayacaktık? Simdi şunu düşünün son 5 yılda bu sekilde oldu bittiye getirilip bu ulkenin hangi degerleri kimlere satıldı? Vatana ihanet etmek icin illede böücülük yada casusluk yapmak mı gerekiyor? Ulkemizin degerlerini yok pahasına satmanın hicbir yaptırımı yokmudur? Ulkeyi yok pahasına satanların hala cıkıp pişkin pişkin suratımıza bakıp hizmet ettik demelerine daha ne kadar katlanacaksınız? Bu adamları secerek bu ulkenin satılmasına suc ortagı oldugunuzu bilmiyormusunuz? Yoksa bu ulke sizinde umrunuz da değilmi artık?
  18. biliyorum ben ne kadar suskun kalsamda içime atsamda soyliyemediklerimi ve sen giderken kal demesemde bir gun geri geliceksin belki teninde bir yabancının parmak izleriyle belki gozlerinde baska öpüşler aklında baskasının kafiyeleri dudaklarında büyük okyanusların tuzu elinde baskasının eli ama biliyorum bir gun mutlaka geliceksin hic vazgecmeden unutmadan beni belki de o kadar isteyipte unutamadan yine bana gelip seni tutmamı bekleyeceksin aylardır yaptıgın gibi sonraki aylarda yapacagın gibi baska sevdaların seyrinde olsan bile aklın benim gözlerimde gözlerim baktıgın yerde değilse eger ben olmamın ne anlamı kalıyor özledigin ve aramasını bekledigin aramadıgı icin canının yandıgı nefes alamadıgın her gece yalnız basını yastıga koymaktan ben diye karanlıgın icinde nefes nefese kaldıgın ben değilim diye deil seni arıyamadım die bana kufretmelerin belki de isyankarlıgına en gecerli acıklamaların benim yoklugum varlıgım azaldıkca icinde durmadan yüzüne kapattıgın benim telefonlarım ne kadar basitti dimi peynir ekmek gibi bir ses vermek biras sevgi biraz özen biras ben kokusu biras sensiz kalmanın acılı tortusu bogazıma takılan ne kadar basitti dimi ucuz bir aşkı sıradan bir kac saate paylastırıp sonra elimize alıp patlamıs mısır dolu tabakları karsısına gecip izlemek ve yaklastıgında seni öpme zamanı gozlerinin icine bakıp gulumsemek ve öperken seni baska tanrının cocukları gibi baska bir cennetin bahcesinde acmak gözleri... dedigin gibi birbirimize yetemeycek kadar azdık biz ne sana yetiyordu nefesim nede sen bana acabiliyordun butun pencerelerini ve bitmeyecek kadar fazlaydı sabrımız baştan bir kayba meyilli mazeretlerden bagımsız söz biterken icimizdeki senin acıyan yüregin benim kanamalarımın bir turlu durmayısı senin hüznünden ısırıp dudaklarını içine saldıgın gozyasların benim bir turlu aglayamadıgım icin olur olmaz herseye kahkahalarım söz bitti bu olan biten eski siyah beyaz bir filmi renklendirip ustune ses ekleyip yeniden vizyona cıkarma cabalarım aslında dokunmak istedigim senin incecik dudakların iç çekip durdugum dokunabilecek kadar uzun olmadıgı icin değil kollarım yeteri kadar kalmayan zamanım söz bitti aklımdan gecen pembe ojeleriyle salınıp duran bir kadının kollarında kapamak gözlerimi tadını cıkartıp biten bir ömrün umursamazlıgının...
  19. pornografik hayallerin arasından kurtarabildigim masum öpüşler romantizmin Türkceye cevrilmiş haline aşk diyoruz bir suredir acıklayamadıgmız belkide acıklamadıgmız kucuk sırlar gecenin karanlıgının torpiliyle avuclarımızın icine gömdüklerimiz pornografik hayallerin arasından kurtabildigim küçük tebessumler camın bugusuna yazılan sonra okunmasın diye üstü avuc iciyle karalanan seni seviyorumlar ama neden? dokunabildigim icin mi dokunuldugum için mi? içimi durmadan cekip nefesini soludugum için mi? için için aglarken sen zaferlerime bir aldatmaca daha eklememe izin vermen mi? pornografik hayallerimin arasından beyaza boyadıklarım dokunamadım diye deil bazen dokunursam rengi solar diye uzaktan baktıklarım öptükce seni cogalan kırmızılıkların öpmedikce icimde patlayan yanardaglardan süzülen ateş kırmızısı lavlarım bu senden sonra bir turlu anlatamayıslarım senile gecen bir kac dakikayı yere göe sıgdıramayısım tanrımın kıskandıgı benim sakındıgım senin belkide ne oldugunu bile anlamadıgın bu pornografik düşlerimin arasından sıyırıp adınla baslayan şiirlere kullandıgım kapat gözlerini ve sadece beni düşün..!! gozlerini kapatmadan once görmek icin umutla bekledigin... türkceye bir turlu ceviremedigim teninin kıvrımları bir turlu beceremedigim bu aşkın sevgililiği bu sana seni seviyorum diyememenin beceriksizligi yarın sabah kokunu arayan bir bebek gibi aç uyanmalarım baska bir bedende doyamadıgım icin her gece kendi kanımda bogulma cabalarım pornografik siluetlar arasında utanıp kendimden ettigim her yemini senin teninde bozmak icin tanrımla aramı bozmayı göze alıslarım...
  20. nasılda buyütmüş bu sevda seni... beni bırakıp gittiginden beri sözlerindeki cesaret ufkundaki aydınlık dinledigin sarkılara ihtiyacın olmadı hicbirzaman göçe zorladıgın hasret yüklü kavimlerin kalmasına razıydın belki de bu yüzden her bırakılan izin ardından bir kova su dökmek yerine gözyaslarını salıverirdin... isyankarlıgını bagladıgın aşkın benden kacıp kendine sığınmaların ne buluyordunki bu kadar kendinde dokundugun ipekten gelinciklerin aldıgın her yolun inandırması seni bensiz bir aşkın düş dolu sahillerinde hayat olması gibi... ardında bırakıp gittigin bu harabeler aklımın yıkıntıları uzerimde işe koyulan tüm arkeologlardan müzdarip ne kırıklarım onarılıyor artık nede kırıklarım biliniyor... batmamak icin kendi ağırlıklarından kurtulurken belki de beni senden uzaklastırırken ögrenmiştim ağır olanı bendim bu sevdanın ve su alıyorken ilk kurtulunması gereken... hayatının icindekiler sayfasındaki yerime guveniyordum belkide bu kadar fütursuzca silerken cizdigin resimleri yazdıgın sarkıları mırıldanırken duvarın önüne dizdigim senin umutlarındı gururumun namlusuna soğuk mermileri sürerken hic düşünmeden... terkettigin ölü hatıralar ülkesi değil öldürmek istedigiin hatıraların, bir türlü iflah olmayan şairi... ne mavi gözlerimin bir anlamı var artık nede buğusunda sektirdigin cakıl taslarının... ne kadar çabuk büyüyen bir cocuktun sen hırsının yelesine yapışmıs acelesi varmıs gibi kırlangıcların peşinden kosturan... sana ait olan ne varsa benim hayat diye cigerlerime cektigim senin bir ucurtmanın kuyruguna asıp kurtuldugun benim acılarım beni tasımaktan yorgun düşen cumlelerin sarıldıgın cocuk yürekli sarkıların dudagındaki ıslık kadar tutkunsun hala bana ne nefesin bitsin istiyorsun calarken nede nefessis kalıp bogulmak... yaşamak icin bırakıp gittiginden beri beni ellerin cebinde bana tutunmadan yürüyebilmeyi öğrendiklerin benim ilk gördügümde seni sana dokunmaya kıyamadıgım icin kendime söyledigim yalanlardan ibaret bırakıp gittigin benim... gittigin yer, benim istedigim...
  21. anlatamıyorum sana gidecegimi kalacagıma inandıramadıgım gibi simdi akşam oluyor sabahtan beri söyledigim her söz aklında bir hüzne karısıyor ne hazırsın yokluguma nede ben yazabiliyorum artık sensiz satırları hayatına mudahale etmeden durmaya gidiyorum uzerimde yoksullugum vaktini coktan doldurmus bir fani gibi bu aşkın bir turlu bilinemeyeni uzerimden seni alınca aklımdaki bosluk yatırıldıgım hastanelerin ilac kokusuna karısıyor teninin renkleri... bir turlu anlatamadım sana gidecegimi kalacagıma inandıramadıgım gibi hala serseri bir mayın gibi denizin uzerinde ne carpacagım belli nede carpılacagım kanımdaki alkol oranı kadar ve ayılabilme olasılıgım sen yazdıklarımı okumadan once silebilme şansım... hala anlamıyorsun değilmi gidiyorum hayatından kaldıgıma inanmadıgın gibi kollarında acarken gözlermi ve öpüşlerinin sarhoslugundan ayıltırken bedenimi ne kalabalık bir topluluktuk biz ne kadar zengin seni bana katınca bir cumhuriyet oluyorduk seni cıkartınca icimden darbeye ugramıs hukumetler gibi idama mahkum ediliyordu bu cumhuriyetin tum idarecileri... anlatamıyordum sana gidecegimi kalamadıgımı anlatamadıgım gibi yorgunduk ikimizde ben anlatamamaktan sen belkide işine gelmemesinden bu ayrılıgın sırtında gezdgimiz bıcak kadar keskindi sözlerimiz kesildigimiz yerde kanar durdurulamayan kanamaların kaybından sorumlu tutulurduk ne takviyesi yeterliydi nakillerin nede bundan sonrası icin ayakta kalabilirdik simdi giderken sustugun her saniye içimde yaşamaya dair yeserttigim ciceklere bedel sustugun her an ustune atılan toprak gibi ismimin kazılamadıgı basucuna kabrimin....
  22. benim küçük sevgilim bir koca yılın ardından neler yaptım sana neler gördüm neler söyledim hissetiklerim kadar vardın sen hayatımda ve sana soyledigim her kelimeyle tuttum kollarından tenine yazdıgım her kelime kadar dokundum susamadım, sustukca sen baska anlamlar yukledin suskunluguma ben yükleme diyemedim ben kactıkca sen içimdeki kaçağa tutuldun ben sana yakalandıkca icimdeki kaçaktan vazgecemedim simdi bir koca yılın ardından ne sana beni unut diyebiliyorum neden sensiz bir hayatı gözüm almıyor benim küçük sevgilim bizim olabilecek ne cok aday sarkımız var ilk gunden beri... halk oylamasına basvursak yada bir jüriye sorsak bu aşkın kural tanımazlıgı her gecen gun senin dayanamadıgın benim kabullenip icime kapadıgım umutsuzluk hangimiz daha uzun sure ayakta kalacak bu savasta hangimiz cabuk pes edip digerine atacak ayrılmanın o soğuk sorumluluklarını... öyle cok ittirdimki seni benden uzaga ne kadar unutmak istedim sen o kadar aklıma düştün ne zaman aklıma düştüysen seni alıp bir köseye bırakamadım ve sen hep ve sen hep benim küçük sevgilim oldun ne oldugunu bile bilmeden... öyle razıydınki bu kabullenişe bu yıkıma bu bir devrin kapanışı baska bir devrin acılamayışı bu bir ömrün sona ererken ki galasında cift kişilik davetiyesi bu yanındaki koltugu belki ben otururum diye bos bırakısın gözlerimin icine bakısların sana yaptıklarıma ragmen geceleri sesimi duymadan uyuyamayışların... bir koca gün beni düşünüp bunu bildigim halde seni aramayıslarım ne cok belkiler öldürdüm senin icinde ne cok umutlarını kursuna dizdim senin hala benim üzerime oynayışın bu hayat denen kumar masasında... tuttugun tarihlerin attıgım mesajları bile kaydetmelerin defalarca bitirip bir baska defalara baslamaların benim küçük sevgilim... vazgecemeyişlerinin sorumlusu olmaktan yorgunum ve senden vazgecemiyecek kadar tutkun simdi ne beni unutmanı isteyebilrim senden nede vazgecebilrim artık yazdıgım her kelimeye senin anlamını yüklemekten... benim küçük sevgilim bir koca senenin ardından sanki yalanmısız gibi ilk gün dinledigmiz sarkının mısraları arasından süzülen gözlerimden caresizligim sana belli etmemek icin senle konusurken belli belirsiz anımsayıp güzel saatleri gülümsemelerim cevapsız bıraktıgım soruların belki de bu caresizlik yuzunden en konusmamı istedigin anlarda dudaklarımı ısırıp susmalarım.
  23. ölüm icin saatini bekleyen bir veremlinin anıları bunlar kayda degmedigi icin kulaktan kulaga yayılan kayda alınmadıgı icin abartısı yüklü gercekleri hafif mesreb öptügü kadınların sayısı kadar kaybı yıllarının öpemediklerinin özlemiyle küfürbaz yeni kelimeler bulamadıgı icin eski aşkına yazan yazdıkca yeni bir ölüme yazılan tutanaklardan cıkarılsın son söylediklerim son dakikalarım hayatımdan son istedigim eski ve ucuz bir amerikan filmi gibi yasadıgım hayatımın bitmesinin ardından akıp giden isimlerin yani hayatıma bir sekilde girip kenardan izlemiş olsa bile tum oyuncuların alfabetik sırayla gecmesi... hakkı gecmesin diye değil bizzat uzerimde hakları olsun diye tüm sevdiklerimin... son anını yasayan bir veremlinin kalp agrısı tüm bunlar ne ekleniyor daha cok ustune acılarımın nede eksiliyor yazınca ne unutuluyorum unuttukca nede insanlar gormedigi sürece... içime cektim bütün hayallerimi bir turlu sığamayan ayaklarımı yorganın icine cekmem gibi ısınamadığım icin deil korktugum icin kör karanlıklardan... algılayamadıklarımın uzagında anlatamadıklarımın ağırlıgında bir tekerrürden ibaret olmak ne kadar umrumda yada umrumda olan ne kadar daha tekerrur edecek hayatımda kac küçük sevgili daha büyütücem satırlarımla kaç kadının sevdasına meze olacak ögrendiklerim ve ne kadar daha ögrenicem bir aşkı bitirdikten sonra gecenin ilerleyen saatlerinde hazırlayabilmek yorgun kalbimi yeni bir aşka yalnız uyanılan sabahlarda... bir veremlinin kabusunu yazıyorum gunlerdir ayık kalamadıgım icin damarlarım bu kadar agrıyor enjekte etmekten alkol kıvamındaki hayallerimi uzadıkca uzuyor soyleyemediklerim bir telaş icimde bir yetişememek kaygısı sanki hayatım boyunca her bulusmaya yetişmişimde kendime gelmeden once söylemek istiyorum icimdekileri bir devlet hastanesinin soguk morgunda...
  24. vazgecmem eskisi gibi... utanıp sıkılıyorum icimi actıgım her kadından muzdarip eski bir dukkan kiralayıp icine yalnızlıgımı yerlestiriyorum ustune ekliyorum caresizliklerimin ve bir suredir kelimelerin efendisiymişim gibi rahat ver umursamaz ve ürkek ve ukala yazıyorum aklımın saglıgını kontrol etsin diye basvurdugum tüm kahrolası pratisyen hekimlerin aklından süphe ediyorum eksi dort derecede buhar oluyor cigerlerimden zorlayarak cıkan nefesler bir turlu planlanan saatte randevusuna yetisemeyen acemi asıklar gibiyim aslında ne bir randevu planlayabiliyorum artık nede bir saat belirliyor yetişebilmek icin en kolayı acemi aşık olmak üstlenebiliyorsun tüm kafiyesis şiirleri... sezilemiyor bir turlu günahkar düşünceler ve tanrı bir kac kuluna görev veriyor dogru yola getirsin diye sezemediklerini yasaklıyor kafiyeli sözleri ve yasaklıyor düşünmeyi sanki düşünme yetenegini kendisi vermemiş gibi... sızıyor inceden bir kalp agrısı rüşvetlerin hesabı tutulamıyor cokca zamandır ve sevgilimli zamanların karsılıgını bulamıyor banka mufettisleri sensiz zamanların telafisi olmadıgı gibi... tanrının cobanı olmak deildi maksadım aklıma coban olmayı koydugumdan beri tuhaf bir bosluk icime hangi sevdayı atsam dolmuyor içimden seni cıkartsam geriye birsey kalmıyor sen dedigim az once bosalan gözlerimdeki yasların katledeni ben dedigim seni cıkarınca tek basına bir anlam ifade etmeyen sahsın birinci tekili... ne tuhaf senden once ne tek basına olabiliyordum hayatımda nede birincisi simdi seninle birlikte ustlendigim yalnızlıkların öyle agırki kollarında yıgılıp kaldıgım senin kendi hayatımın gizli öznesi
  25. günlerdir briktiriyorum yasadıklarımı ne buzlukta saklanıyor nede gunes ısıgından uzakta rutubetsis ortamlarda benimle kalll yine benimle ol yanımda kal derken gecenin yarısı ve bosalan gozlerimden yaslar soyliyemediklerim kadar canım yanıyor biriktirdiklerim kadar sucluyum hatırladıklarım kadar hafifletici nedenlerim var kıvrıldıgı yerden yırtılıyor sevda şiirleri ve yırtıldıgı yerde haritanın yönümü kaybediyorum ne gelcegi değiştirebiliyorum gecmişe bakıp nede gecmisimden utanıyor simdiki zamanda acıklayamadıklarım benimle kal bosalan gözlerimdeki yaşlar ben konussam alıp basımı gidecektim kalmak içinden cıkamadıgım bir türlü cözemdedigim iki bilinmeyenli denklem benimle kal yine benimle ol boşalan gözlerimdeki yaşlar ben konussam adını verecektim icime kapandı bildigim butun kapılar benimle kal yirmi bes dakikalık bir sevdaydı bizimkisi benim nefesim yettigince senin sabrın yirmi bes dakikalik bir şiir gibi benim kelimelerim, senin bir turlu varlıgımla yetinemeyeşin... ne cok parantez acma geregi hissettik biz yasarken acıklamalar bulmak yerine ne ben sana git diyebiliyordum nede sen bana kal.... benimle kalll... yine aklımı basımdan al tenimdeki butun tuzun hesabını sor damagımdaki kuruyan nefesin nefesim cigerlerime cekemedigim sen olmadan bir turlu bu hayatı kabul edemeyişim... benimle kall ne toplanabilir anıların bu kadar cabuk nede izleri cıkar yıkayınca tenimden ellerinin benimle kal izin ver hazırlayayım aklımı bu kayba ve kalbimi nefessis her yeni gune ve yak yeminlerimi benimle kal... eskisi gibi boşalan gözlerimdeki yaşlar ben konussam sevdgimi söyleyecektim aklımda bir turlu anlam yukleyemedigim kacamak boş bakıslar benim icin sakladıgın öpüşlerin baska dudaklara bu kadarmı yabancıydın sen kadınım dedigim kız cocugu bu kadarmı baglandın bana sevgilim dedigim sevgilim dedigin sevgi dedigin bu kadarmı bendeydi ben sende bunca yıldan sonra aynı suçun ortagı farklı bedenlerde bir gece yarısı aşkın kaçamağı inkar edip dursan da damarlarında akıp duran benim kanım benim damarlarımda ki senin yalanların...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.