Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Arkadasim burda birkere bu konuyu tartisirken su gercegi gözden kacirmayalim Türban konusu bir ülkenin kaderini degistirecek bir siyasi olusumdur! olusturulmustur ... tartismaktan kacamadigimiz nokta bu? tabiki insanlar gönülleri kadar renklidir yasama tutunmak icin giyindigi giyim tarzindan dolayi kimsenin kimseden rahatsiz olacagini zannetmiyorum..hatda bir düsün sivil hayatda herkes tek tip olursa rahatsizlik olur... sonracima herkesin hayata bakış açısı farklıdır; tabiki öyledir.. vede öyle oldugundan hayata atilirkende kimisi mühendis olmak ister kimi modaci kimi din adami.. herkes yasamak istedigini ön plana cikarmak ister tabiiki gayet normaldir! yani icinde bulundugu sartlar onu yasamak istedigi renkli hayatin icinde öyle ama böyle bir yerlere yönlendirir... örnegin bazilarida polis olurken halkin güvenligini saglamak icin bazilarida huzursuz etmek icin bir nevi serseri olur.. öyle olmak istiyorsa öyle olacaktir kimi toplumlarin serserisi verdigi zararlari kendisine yönlendirir cünkü o hayati secdi diye kimseye zarar vermeye hakki yoktur ... kimiside koskocaman sehri bes onkisilik gurupla yerle bir eder huzursuz eder . iste burda ülkenin kurallari ön plana cikar .. önemli olan iste bu kurallarin verimi önemi!!! görüyorsun ülkemizdeki büyük sehirlerde birkac kisi bütün sehri huzursuz edebiliyor.. demekki yasamin her kuralini tartismakda yarar var!!! nasil daha huzurlu olabiliriz millet olarak ulus olarak... ´´Baskı dediğiniz sadece zorla örtmek değil zorla açtırmaktır da veya herkesi''bak sen türbanlısın,şunu yap..''şeklinde görmeye çalışmaktır.´´ tabiki arkadasim ben disarda bir bayani kapali diye onu degisik gözle bakip rahatsiz etmeye hakkim yok.. disarida cevirip sen kafani niye örtüyorsun demekde toplumun huzurunu kacirir böyle birsey olamaz... normal hayatimizin renklerin icindedir!!! beni disarda rahatsiz etmez vede samimi söylüyorum disarda insanlara bakarak bu tartisdiklarim bile aklimdan gecmez... ayni sekilde bir mini etekli bayani cevirip biraz daha acsaydin diyemem... ama bu forumda bunlarin hepsini tartisabiliriz sonra kilik kiyafet tartisilabilinir tartisma ortamlarinda yani annemiz bile kisin atletsiz cikma oglum der! ögretmenin senin tirnaklarini kontrol edebilir .v.s v.s ama ögretmenin seni sokakda cevirip tirnaklarini neden kesmedin diye soramaz! senin disardaki özel hayatina müdahale edemez biz burda bu konulari tartisirken yani türban konusunu sahislar üzerine degil ülkemizin gelecegi acisindan siyasi acidan tartisiyoruz bayanlarimizin gelecegini tartisiyoruz.. yani basini örtenleri degil götürülmek istenen noktayi tartisiyoruz... örnegin biz diyoruzki ülkemizi karanliklara sürüklemek icin türban kullanilarak bir baski uygulaniliyor... burda bir zayif noktamiz var o kullanilmak isteniyor.. ´´Ben çağdaş veya laik olmanın kıyafet ile bu kadar yakında ilgili olduğunu da sizlerden öğrendim;sağolun... ´´ bakin burda cagdas olmanin laik olmanin zorlugunu görebiliyormusun.. kisaca ülkemizin gelecegi acisindan tartisilmasi gereken hassas konun tartismanin zorlugunu görebiliyormusun.. ´´Bu arada Sayın Efendi Türkler yazınızda ki baskı kavramını biraz daha açarsanız sevinirim.SAYGILAR...´´ bakin son iletimde yazdigim baski kelimesi. Neden bayanlarimiz Türbana yöneldiler yani basini örtmek isteyen bayanlarimiz icin söylüyorum zannediyormusun hepsi siyasi acidan? yani Türbani esarpa sectiler ... esarpi kullanmakdansa Türbani kullanmayi tercih ettiler... cünkü Türbana siginmalari cagdas giyimi aradiklarindan dir... yani caga kilik kiyafete uyum saglamaktir! buda cagdasliktir onun yolunda yürümektir... Ailenin baskisina karsi gelmektir !!! özünde kimlere karsi bunu senin derin düsüncelerine birakiyorum... isin siyasi yönünü tartismasak benim icin tabiki Türban cok renkliligin icinde yakisanidir... arkadasim bu halkimiz cok renklilikten korkmaz korkular tekrar diyorum siyasi yönüdür bizimde tartismalarimiz temelinde budur... kimse kimsenin anasini bacisini vede özünde görünüsünü tartismiyor. Ülkemizin Türkiyemizin gelecegini tartisiyoruz. Saygilarimla Efendi Türkler
  2. BU BASKI NERDEN GELIYOR! ülkemizde cok ilginc seyler oldu cok arada bunlari hatirlatmakda yarar var! yillarca ne yaptilar baskiya ugrayan dindar Ailelerimiz sözde seyhleri icin ... tamam yeri gelir insan düsmaninla dahi savasa bilmek icin ekmegini paylasir. bunlar ne yapti Ailesinle paylasmadigi mutlulugu cocuklarinla paylasmadiklari mutlulugu .. sonracima cocuklarina vermedikleri harcligi dahi toparlayip bugün dahil her dönem kollarindaki bilezigigine kadar kimi gün ac kaldilar ayliklarin tümüne varincaya kadar seyhlerine sözde seyhlerine teslim etiler!!! vede neyin adina bunlar yasanmis vede yasanmaya devam eden olaylardir..Cumhuriyet döneminde dindarlar bu baskiyi neden kendilerine uygulamaya kalkmslardir?bunu mantikla cevaplayan hic bir kurumda yoktur bugün bakiyoruz bu baskiyi yasayan sözde Ailelerimizin kiz cocuklarina esarpi baski araci olarak görüyorlar? neyin adina laik cumhuriyet adina neden baski araci olarak görüyorlar? cünkü esarp onlarin esnetigini yani güzel görünümlerini bozdugu icin yani türbanida bir kurtarici olarak görüyorlar evet ama kimekarsi! evet baski nerden geliyor nereye gidiyor... BU BASKI NERDEN GELIYOR! nereye gidiyor cok iyi düsünmek lazim bu analizimi etraflica yazacak vaktim oldugu zaman yazmak istiyorum Efendi Türkler
  3. benim düsünceme göre demek isteniyorki eyer 9.puna ulastiniz ne yapiyoruz aktif sekilde alti ay bir daha puan almamak sartiyla forumla ic ice yasamimizi devam ediyoruz .. sonrasi herhalde hersey normale girdigi icin,, karsilikli bu basaridan dolayi temiz bir sayfa aciliyor.. bununda sekli puanlarin sifirlanmasi herhalde diye düsünüyorum!!! öbür sekli trencilik oluyor yani bu haliyle raydan cikma ihtimali cok cünkü raylar bile haftada kontroldan gecer!! tabi benim raylarim celikden,, demir döküm degil,, kontrola ihtiyacim yok derseniz .. oda ayri konu.. o zaman yapacak birsey yok?
  4. BU BASKI NERDEN GELIYOR! ülkemizde cok ilginc seyler oldu cok arada bunlari hatirlatmakda yarar var! yillarca ne yaptilar baskiya ugrayan dindar Ailelerimiz sözde seyhleri icin ... tamam yeri gelir insan düsmaninla dahi savasa bilmek icin ekmegini paylasir. bunlar ne yapti Ailesinle paylasmadigi mutlulugu cocuklarinla paylasmadiklari mutlulugu .. sonracima cocuklarina vermedikleri harcligi dahi toparlayip bugün dahil her dönem kollarindaki bilezigigine kadar kimi gün ac kaldilar ayliklarin tümüne varincaya kadar seyhlerine sözde seyhlerine teslim etiler!!! vede neyin adina bunlar yasanmis vede yasanmaya devam eden olaylardir..Cumhuriyet döneminde dindarlar bu baskiyi neden kendilerine uygulamaya kalkmslardir?bunu mantikla cevaplayan hic bir kurumda yoktur bugün bakiyoruz bu baskiyi yasayan sözde Ailelerimizin kiz cocuklarina esarpi baski araci olarak görüyorlar? neyin adina laik cumhuriyet adina neden baski araci olarak görüyorlar? cünkü esarp onlarin esnetigini yani güzel görünümlerini bozdugu icin yani türbanida bir kurtarici olarak görüyorlar evet ama kimekarsi! evet baski nerden geliyor nereye gidiyor... BU BASKI NERDEN GELIYOR! nereye gidiyor cok iyi düsünmek lazim bu analizimi etraflica yazacak vaktim oldugu zaman yazmak istiyorum Efendi Türkler
  5. Genç bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. En sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. Her birine 1000$ verdi ve 'bu parayı istediğiniz gibi harcayın' dedi.. Birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. Genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi: Senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!' İkinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video CD ve bir ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi: 'Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacak.' Üçüncü kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir sure içerisinde para kendini ikiye katladı ve bu parayi da çeşitli yatırım alanlarında kullandı. Genç adama geri gelerek söyle dedi; 'Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!' Dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. Genç adama geri gelerek söyle dedi: 'Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım.' Genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. Karar vermek için epey bir sure düşündü ... düşündü...düşündü... ve sonunda büyük göğüslü olanla evlenmeye karar verdi .......................
  6. pkk,nin arkasinda bir azinlik var diye yola cikarsak o zaman Hizbullahinda arkasindada bir azinlik vardir sen egemen ülkesin böyle birseyi siyasi cözüm arayacagim diye yola cikabilirmisin.. sonra dünyaya soralim .. El Kaide’ye siyasi çözüm olarak karsina alirmisin ki onun azinligi Dünyanin her kösesinde hicde azimsanamayacak bir gercek azinligi var öyle ya ... illahin bir azinlik Irkami dayali olur? illahin bir ülkenin bütünlügü güvenligi tek Irkdanmi gecer varmi böyle ülke?
  7. Sensizlik bir ölüm Ağlamak istiyorum Yırtıcı bir ses bir tokat gibi iniyor kulaklarıma Ağrısı hücrelerime kadar işliyor, çınlayarak Ve sonra bir ses yükseliyor ,san ki bağırarak Diyor ki Erkekler ağlamaz.. Ben yinede ağlıyorum Aldırmıyorum erkekliğime yani Üç beş selamın hatırı var diyorum Ağlıyorum Belkide kendimi kandırıyorum Ağlayarak senin gelmeni bekliyorum vede kahr olarak kör gözlerimle seni arıyorum Belkide gidişini gururuma yediremiyorum Bir rüyaydı deyip üstüne bir bardak su içiyorum Su nefesimi üşüterek ilerliyor Sonra rüya olmadığını da anlıyorum Anlıyorum sensizliğimi seni ne çok sevdiğimi Bağırıyorum küçük bir çocuk gibi zırlayarak Sensizliğimin yasını tutarak Ve bildiğim o tek gerçek aklıma geliyor sonra Sensizlik bir ölüm ... anlasildi ben ölücem ..............
  8. Sayin GeceKuşu yazdiklarinizi dikkate almasam cevap yazmazdim! güzelce yazmissiniz uyari niteliginde tabiki bizler insaniz gün geliyor hic yapmadigimiz hatalari yapmaya basliyoruz sirf o acidan bakarsan ... yazdiklarin cok olumlu? yani en azindan tekrar hatirlatma oluyor! kendimizi tekrar sistemin icine cekiyoruz. gelelim olaylara hepsine degil örneklemesine!!! tamam forum sismesin biktirici olmasin daha okunur olsun tamam hepsi güzel ... ama bazi yazilarda ihtiyac uzun okunmasi gerekiyor nadirde olsa olmasi gerekiyor.. öylemi ! simdi ne yapiyoruz bardaga su dolduruyoruz paylasmamiz gereken bardagi sen imzalarinla hepsini iciyorsun! o zaman benim okumak istedigim önemli bir uzun yazimin yerini götürmüs oluyorsun!!! yani senin yazini okurken tabiki uygulamani baktim yani tam tersi birde yazilar kocaman kocaman nerde kaldi bizim anlatmak istedigimiz! yani ben onu izahat etmeye calistim ,,, sonra latife olsun diye söylemiyorum yazilarini okuyorum arkadasim. saygilarimla
  9. Niye görmedilerki bende anlamadim? hatta Dankim de dedim... dankim demek tesekkür demek yani üstüne tesekkürde etmistim tekrarliyorum Hallo LUK ailesi' Dankim korkutduysa özürdilerim!
  10. 'Giriştiği bu mücadelede Sayın Perinçek'in kutlanması ve desteklenmesi gerekiyor' dikkatlice okunmasi gereken bir yazi!!! CHP İstanbul Milletvekili Dr. Şükrü Elekdağ: Türkiye yargısız infazla karşı karşıya! Türkiye'nin, Ermeni meselesini yeni bir perspektif, örgütlenme ve dinamizmle ele alması zorunludur. Bunun ilk adımını, Fransa'ya yönelik önerdiğimiz girişim oluşturmalıdır. İsviçre Federal Mahkemesi, Lozan Bidayet Mahkemesi'nin, (Türkiye) İşçi Partisi Başkanı Sayın Perinçek' i, "Ermeni soykırımının uluslararası bir yalan" olduğunu belirten beyanları nedeniyle suçlu bulan mahkûmiyet kararını onamış bulunuyor. Bu durumda, İsviçre'deki iç hukuk yollarını tüketmiş olan Sayın Perinçek'in, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesine dayanarak şikâyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımaya karar verdiği anlaşılıyor. Giriştiği bu mücadele dolayısıyla Sayın Perinçek'in kutlanması ve desteklenmesi gerekiyor. Çünkü, bu hukuki sürecin başarıyla sonuçlanması, Türkiye'ye ifade özgürlüğü dersi veren ülkelerin, bu özgürlüğün kendilerince katledildiğinin yüzlerine vurulmasına yol açacaktır. İsviçre hükümeti yaptığı bir açıklama ile Federal Mahkeme kararının yarattığı hukuk skandalının etkisini hafifletmeye çalışmıştır. Hükümet, 1915 olayları konusundaki görüşlerinin Federal Mahkeme kararıyla uyum halinde olmadığını dolaylı bir şekilde ortaya koymuş ve Türkiye tarafından önerilmiş bulunan Türk ve Ermeni bilim adamlarından oluşacak Ortak Tarih Komisyonu'nun kurulmasını desteklediğini belirtmiştir. Federal Mahkeme kararının yarattığı tehlike Buna karşın, İsviçre mahkemesi kararının oluşturduğu emsal, Ermenistan'a ve diyaspora Ermenilerine sorunu diğer Avrupa ülkelerinde de yargıya taşıyarak soykırım savına hukuki bir kimlik kazandırma yolunu açmıştır. Kararın hukuki dayanaklarına bakıldığı zaman bu tehlike açıkça ortaya çıkıyor. Nitekim, kararın hukuki dayanaklarından birincisini, İsviçre Parlamentosu'nun (Ulusal Konsey) 16 Aralık 2003’te Ermeni soykırımı hakkında aldığı karar oluşturuyor. Kararın ikinci dayanağını ise, İsviçre Ceza Yasası'nın mükerrer 261. maddesinin soykırım ya da insanlığa karşı bir suçu yadsıyan kişilerin üç yıla kadar hapis ya da para cezasıyla cezalandırılacağını öngören hüküm oluşturuyor. Şimdi Türkiye için sorunun nereden kaynaklandığına gelelim. Avusturya, Fransa ve İtalya gibi birçok Avrupalı ülkenin parlamentoları Ermeni soykırımını tanıyan kararlar almıştır. Bu ülkelerin ceza yasaları da, İsviçre Ceza Yasası'nın mükerrer 261. maddesiyle aynı içeriktedir. Bu durumda, İsviçre'den sonra diğer Avrupa ülkelerindeki Ermeni diyaspora temsilcilerinin de Ermeni soykırımının vuku bulduğuna ilişkin mahkeme kararları aldıracaklardır. Bu alanda çok daha ciddi bir tehlike, AB Adalet ve İçişleri Bakanları Konseyince 19 Nisan 2007'de kabul edilen "Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı ile Mücadele Konusunda Çerçeve Karar" dan doğmaktadır. Çerçeve karar metni, AB ülkeleri mahkemelerini, hem herhangi bir fiilin soykırımı olduğu konusunda karar vermeye yetkili kılıyor, hem de bu fiilin soykırım olduğunu yadsıyanların söz konusu mahkemelerce bir yıldan üç yıla kadar hapse mahkûm edilebileceklerini öngörüyor. Yürürlüğe girdikten sonra iki yıl içinde üye devletlerin çerçeve karar metnini kendi iç mevzuatlarına aktarmaları zorunludur. Bu aşamaya gelindiğinde AB ülkelerinden birinde herhangi bir kişi Ermeni soykırımının vuku bulmadığını söylerse inkârcılıkla suçlanacak ve mahkûm edilecektir. Görüleceği üzere, AB Çerçeve Kararı hiç mübalağasız, Türkiye'nin, AB'den, daha doğrusu Avrupa'dan tümüyle kopması sonucunu doğuracak bir nitelik taşıyor. Hukuk alanında Türkiye'nin eli güçlü Bu durum, Ermeni soykırım savını çürütmek için, Türkiye'nin elinin güçlü olduğu hukuk yollarına başvurmasının zamanının geldiğini göstermektedir. Soykırım, keyfi olarak kullanılabilecek bir terim değildir. Uluslararası bir hukuk enstrümanı ile tanımlanması yapılmış bir suçtur. Bu enstrüman, Birleşmiş Milletler bünyesinde üye devletlerin katkılarıyla iki yıl süren yoğun bir çalışma sonucunda oluşturulan ve 1948'de Genel Kurul'da oybirliği ile kabul edilen "Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" dir (BMSS). Bugün "Jus cojens" (uluslararası hukukun buyruk kuralı) gücünü kazanan, yani tüm devletler için vacibül-ifa nitelikte olan bu sözleşme, soykırım suçunun gayet açık biçimde tarifini yapmakta, suçun oluşması için kanıtlanması gerekli maddi ve manevi unsurları tanımlamakta ve soykırım davalarına bakmakla yetkili mahkemeleri belirtmektedir. BMSS 1915 olaylarına uygulanabilir mi? Yani Osmanlı Devleti bu sözleşme bağlamında yargılanabilir mi? Hayır.. yargılanamaz!.. Uluslararası ceza hukukunun temel bir ilkesi olan yasallık ilkesi buna imkân vermiyor. Bilindiği üzere, hem ulusal hem de uluslararası ceza hukukunun temel bir kavramı olan yasallık ilkesi "Kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz" anlayışına dayanıyor ve ceza yasalarının makabline şamil olarak uygulanmasına imkân vermiyor. Kısacası, soykırım suçu dünyada ilk defa 1948'de BMSS ile tanımlandığı cihetle, bu sözleşme geriye dönük bir şekilde 1915 Ermeni olaylarına uygulanamıyor. Peki, bir an için BMSS'nin geriye dönük olarak uygulanabileceğini varsaysak, yetkili mahkeme nasıl bir karar verirdi? Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) 26 Şubat 2007’de Bosna Hersek - Sırbistan davasında vermiş olduğu karar, devletlerin soykırımdan sorumluluğu alanında milat oluşturan bir niteliğe sahiptir. Bu karara göre, bir devlet, soykırımın vukuunun önlenmesi için sahip olduğu imkânları azami çaba göstererek ve iyi niyetle kullanmış, fakat buna rağmen başarılı olamamışsa, bu olaylar nedeniyle suçlu tutulamaz. Diğer yandan, soykırım savında bulunan tarafın savını kanıt için, failin gerekli önlemleri "azami dikkat ve itina" (due diligence) ile uygulamadığını ve suçu özel kasıtla (dolus specialis) işlediğini, "mutlak ve tartışılmaz" delillerle kanıtlaması zorunludur. Bu hususlar, Osmanlı Devleti'nin soykırımla suçlanamayacağını kesin bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye yargısız infazla karşı karşıya Ayrıca, ister bireylerin, ister devletlerin soykırımla suçlanmaları sadece yetkili bir mahkeme kararıyla olabilmektedir. BMSS'ye göre yetkili mahkemeler de, suçun işlendiği devletin yetkili mahkemesi, tarafların üzerinde mutabık kalacakları uluslararası ceza mahkemesi ya da UAD'dir. Yetkili mahkemeler, BMSS'de öngörülen hükümler uyarınca soykırımın maddi ve manevi unsurlarının oluştuğuna kanaat getirdikten ve özel kastın hiçbir kuşkuya mahal vermeyecek şekilde mevcudiyetini saptadıktan sonra soykırım kararını verebilmektedir. Hal böyleyken Osmanlı Devleti ve onun halefi Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir yetkili mahkeme kararı olmadan, tamamen keyfi şekilde soykırım ile suçlanmakta, ulusal parlamentolar ile AB Parlamentosu gibi uluslararası örgütler keyfi olarak ülkemizi suçlayıcı kararlar alabilmektedir. Yani Türkiye tam anlamıyla bir yargısız infazla karşı karşıyadır!.. Anımsanacağı üzere, Fransa parlamentosu, 29 Ocak 2001'de 1915 olaylarının soykırımı olduğuna ilişkin bir yasa kabul ederek bu yargısız infazların en tipik bir örneğini vermiştir. Bu itibarla Türkiye’ce yapılması gereken, Fransa'ya, söz konusu yasadaki savların Soykırım Sözleşmesi'nin 9. maddesi uyarınca UAD'ye götürülmesini önermek olmalıdır. Divan'dan, (1) BMSS uyarınca Fransız parlamentosunun Osmanlı Devleti hakkında soykırım kararı alma yetkisine sahip olup olmadığı ve (2) 1915 olaylarının BMSS'nin 2. maddesine göre soykırım olup olmadığı hakkında karar vermesi istenecektir. Yukarıdaki, izahatımız ışığında, Divan'ın, Fransa parlamentosunu yetkisiz bulması kesindir. Diğer yandan, yasallık ilkesi nedeniyle de, Divan, BMSS'nin geriye dönük olarak işletilemeyeceğini açıklama durumundadır. Bunun anlamı da, 1915 olaylarının soykırım olarak nitelenmeyeceğidir. Divan'ın bu yolda bir karar vermesi durumunda, Ermenistan'ın soykırım savı temelinden çökecektir. Fransa Divan'a ortak başvurudan kaçarsa -ki bu büyük bir olasılıktır- Ermeni tezinin uluslararası alanda Türk tezine karşı sahip olduğu siyasi ve moral üstünlüğe ağır bir darbe vurulmuş olacaktır. Bu gelişme, parlamentoların 1915 olayları hakkında soykırım kararı almalarını ve inkâr suçuyla vatandaşlarımızın mahkûm edilmelerini zorlaştıracak ve önleyecek bir etken oluşturacaktır. Türkiye'nin, Ermeni meselesini yeni bir perspektif, örgütlenme ve dinamizmle ele alması zorunludur. Bunun ilk adımını, Fransa'ya yönelik önerdiğimiz girişim oluşturmalıdır. (Sayın Elekdağ'ın makalesi, Cumhuriyet Gazetesi'nin 9 Ocak 2008 günlünüshasında "Olaylar ve Görüşler" köşesinde yayınlanmıştır.) .......................................
  11. değerlendirecegiz YAZDIKLARININ HEPSINI .... fakat imzani kisa tut yer kaplamasin!
  12. Özgür basın ne demek? Kısaca bir örnekle anlatmak istiyorum; Solcu, Marks'ın arkadaşı gazeteci Swinton, 1880'lerde New York Times'ta yazıyor. Gazete bir yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu. Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor. Çıt yok... Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından. "Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika'da "Özgür bağımsız basın" diye birşey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de..." diye başlıyor sözlerine; "Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz çünki. Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyorlar. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar ***** olan herhangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır. Gazetemin herhangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya izin verseydim, 24 saat dolmadan işimden atılırdım. Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, server sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de.. Öyleyse şimdi burada "bağımsız özgür basının" (!) "şerefine" (!) kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı. Bizler entellektüel *********. Not: Swinton toplantıyı şaşkın bakışlar arasında terk etti. Gazeteden istifa etti ve kimseden para almaksızın 'John Swinton's paper diye tek yapraklı bir "gazete" çıkartmaya başladı. kaynak: Cengiz Özakıncı'nın 2004 'Özel Basım'ı 'Neveser' isimli kitabı
  13. Dünya Bankası'ndan utandıran rapor Türkiye'deki bilgisayar sayısı, % 36 sı yoksulluk sınırı altında yaşayan Moğolistan'ın üçte biri!.. ünya Bankası nın 2008 Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu na göre, Türkiye bu yıl yüzde 5.4, 2009 da yüzde 5.7 büyüyecek. Teröristlerle mücadele eden Pakistan ise 2008 deki yüzde 6.5, 2009 da 6.7 büyüme hızıyla Türkiye yi geçecek. Raporda Mısır ın da bu yıl yüzde 7, 2009 da yüzde 6.8 büyüyeceği tahmin edildi. Dünya Bankası nın Küresel Ekonomik Beklentiler-Gelişmekte Olan Dünyada Teknolojinin Yaygınlaşması 2008 raporu yayınlandı. Türkiye de bin kişiye düşen bilgisayar sayısının Moğolistan ın üçte biri olduğu belirtilen raporda, Türkiye ve Macaristan da para politikasında daha ileri bir gevşemenin, iç talebi güçlendireceği, büyümede hızlanmaya yol açacağı beklenmektedir denildi. -DB YE GÖRE PAKİSTAN MISIR TÜRKİYE DEN HIZLI BÜYÜYECEK - 2005-2009 yıllarındaki küresel görünümle ilgili tahminlere göre Türkiye nin reel GSYİH sında 2008 deki büyüme hızı yüzde 5.4, 2009 yılı için ise yüzde 5.7 olacak. Tablodaki tahminlere göre gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan ve teröristlerle mücadele eden Pakistan ın 2008 deki büyüme hızı yüzde 6.5, 2009 da ise 6.7 olacak. Kaynakları sınırlı ve teröristlerin hedefi olan Mısır ın da 2008 deki büyüme hızı yüzde 7, 2009 da yüzde 6.8 olarak tahmin edildi. Çin in bu yıl ve gelecek yılki büyüme hızı sırasıyla 10.8, 10.5, Hindistan ın 8.4, 8.5 olacak. Gelişmekte olan ülke perspektifleri bölümünde Türkiye nin de içinde bulunduğu Avrupa ve Orta Asya da bölgesel GSYİH büyümesinin 2008 deki yüzde 6.1 den 2009 da yüzde 5.7 ye düşmesinin beklendiği belirtildi ve şöyle devam edildi: - PARA POLİTİKASINDA GEVŞEME BÜYÜMEDE HIZLANMA GETİRİR - Sıkı uluslar arası kredi koşulları ve zayıflayan dış talep dolayısıyla büyümede 2008 de beklenen azalmanın tüm bölgeyi etkilemesi olasıdır. İç talebin de hafif biçimde gevşeyeceği tahmin edilmektedir. 2008 için bu büyüme tahmini için üç istisna Arnavutluk, Macaristan ve Türkiye dir. Arnavutluk ta büyümenin devam eden güçlü iç talep ve kamu yatırımlarında artışla birlikte sabit kalma olasılığı bulunmaktadır. Bu yatırımlar elektrik kesintilerini önleme gibi altyapı açısından yaşamsaldır. Türkiye ve Macaristan da para politikasında daha ileri bir gevşemenin, iç talebi güçlendireceği, büyümede hızlanmaya yol açacağı beklenmektedir. - TEKSTİL SEKTÖRÜ VE DEVLETE ÖNERİLER - Çin den ihracat önündeki engellerin kaldırılmasının, gelişmekte olan ülkelerin ihracatına etkisinin incelendiği bölümde Çin in AB ve ABD ye bazı giyim ürünleri ihracatı önündeki kısıtlamaların bu yıl kalkacağı, ancak Çin giysi ihracatındaki patlamanın diğer rakipler üzerinde korkulan etkiyi yaratmadığı kaydedildi. Raporda, Dünya giyim eşyası pazarındaki genişleme diğer ülkelerden ihracatın büyümesine de olanak vermiştir. Bu ülkeler arasında Mısır, Hindistan, Peru, Sri Lanka ve Türkiye vardır denilerek şöyle devam edildi: - GİYİM İHRACATINDA HALA FIRSAT SUNUYOR - Giyim sanayii, düşük ücretlerin bulunduğu ülkelerde sanayi mamulleri ihracatının genişlemesi ve ihracatın çeşitlendirilmesinde, Çin in sınırsız rekabetine karşın, hala bir fırsat ortaya koymaktadır. Giyim ürünü ihracatlarını en iyi bir şekilde genişletebilecek ülkeler, destekleyici bir üretim ortamına, düşük ticaret maliyetlerine (randımanlı çalışan gümrükler, limanlar ve ulaşım altyapısı) ve endüstrinin şu andaki başta gelen özelliği küresel talepte değişiklikleri karşılayacak kadar esnek ve rekabetçi firmalara sahip olan ülkelerdir. Bazı gelişmekte olan ülkelerin, tekstil sektörü dışına çıkan işçiler ve ailelerinin yoksulluğa düşmemeleri için alternatif istihdam yaratılması sorunuyla karşı karşıya bulunduğu kaydedilen raporun Enflasyon ve mal piyasaları bölümünde şöyle denildi: Para politikası birkaç ülkede değişti. Örneğin Macaristan ve Türkiye de faiz oranları uzun bir yükselme trendinin ardından 2007 de indirildi. Bu dönüş, iç talepte uzun bir dönem boyunca görülen, enflasyon baskısı ve büyük cari işlemler açığına yol açan güçlü artıştan sonra büyümede son dönemde gerçekleşen yavaşlamaya bir tepkidir. -GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE TEKNOLOJİNİN YAYGINLAŞMASI Gelişmekte olan ülkelerde teknolojinin yaygınlaşması bölümünde bilgisayar sahipliğinin görece yavaş, internet ve cep telefonu sahipliğinin ise aşırı hızlı bir şekilde arttığı belirtilerek şu konulara değinildi: -1995 de Fransa da bin kişiye 145 bilgisayar düşüyordu, bu rakam ABD ortalamasının yarısından azdı. Kabaca bugünkü Macaristan ortalaması kadardı. Şu anda Fransa da bin kişiye 575 bilgisayar düşüyor, ABD de ise bin kişiye 762 bilgisayar düşmekte. Avrupa ve Orta Asya daki birçok gelişmekte olan ülkede ve Latin Amerika da bilgisayar sahipliği ortalaması bin kişide 145 düzeyinde. Gerçekte Avrupa ve Orta Asya nın bölgesel ortalaması, sırasıyla bölgenin ikinci ve üçüncü en büyük nüfusa sahip ülkeleri olan Türkiye ve Ukrayna da bilgisayarın düşük yaygınlık oranları dolayısıyla düşüktür. Türkiye de bin kişiye 52, Ukrayna da bin kişiye 28 bilgisayar düşmektedir. Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki ülkelerde bin kişi başına düşen bilgisayar ortalaması 150 dir. Rakamlar tek tek incelendiğinde daha yüksek ortalamalar görülmektedir. - BİLGİSAYARLARMIZ MOĞOLİSTAN IN ÜÇTE BİRİ - Bununla birlikte düşük gelirli ülkelerin dörtte üçünde bin kişiye 15, dörtte birinde ise 5 bilgisayardan az düşmektedir. Muhtelif düşük gelirli ülkeler ise daha yüksek rakamlara sahiptir. Örneğin Moğolistan da bin kişiye 133 bilgisayar düştüğü belirtilmektedir, bu bilgisayar sahipliğinin, gelirle doğru orantılı olsa bile, aynı gelir düzeyindeki ülkeler arasında önemli değişkenlikler bulunduğunu göstermektedir. Böylece Türkiye de bin kişiye düşen bilgisayar sayısının Moğolistan dakinin üçte biri olduğu belirtildi. Moğolistan ın nüfusu 3 milyon, satınalma gücü paritesine göre kişi başına GSYİH 2 bin 100 dolar. Halkın yüzde 36 sı yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Türkiye nin nüfusu ise 71 milyon, satınalma gücü paritesine göre kişi başına düşen GSYİH 9 bin 100 dolar. Yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfusun oranı yüzde 20. - ÜÇ YÜKSELEN İN TEKNOLOJİ İTHALATI KARŞILAŞTIRMASI Raporda üç yükselen ekonomi Çin, Hindistan ve Türkiye nin teknoloji ithalat profili çıkarıldı. Üç ülkenin değişik teknoloji ithalatı politikası şöyle anlatıldı: Lemoine ve Ünal-Kesenci ticaret verilerine dayanarak, yaklaşık on yıl önce, göreceli olarak tümü sanayide benzer uzmanlaşma düzeyinden yola çıkan, Çin, Hindistan ve Türkiye tarafından benimsenen farklı yolların altını çizdi: Çin: Bir montaj ülkesi haline geldi, Asya daki uluslar arası parça üretim prosesine güçlü bir şekilde entegre oldu. Çin in ileri teknoloji ürünlerinin çoğu parça ya da bileşenlerdir. Bu ileri teknoloji ithalatı ağırlıklı olarak ihraç mallarına eklemlenmektedir, iç üretim kapasitesinin modernizasyonunda kullanılmamaktadır. Bu veriler karşısında Çin in ihracatı sıra dışı ölçüde güçlü bir ileri teknoloji içeriği sergilemektedir. Hindistan: Uluslar arası parça imalat prosesine katılımı sınırlı, ileri teknoloji ithalat düzeyi düşük bir karakter göstermektedir. İleri teknoloji ihracatı kimya sanayinde yoğunlaşırken, ithal edilen ileri teknoloji son aşamada, değişik üretim safhaları ve değişik sektörler arasında dağıtılmaktadır. Türkiye: İleri teknoloji ithalatı temel olarak sermaye mallarını içerir ve yerli endüstri kapasitesini geliştirmeyi hedef alan teknoloji transferinin klasik formuna karşılık gelir. Türkiye nin dış ticareti, geleneksel olarak, güçlü bir biçimde bütünleyicisi olan Avrupa tarafından biçimlenmektedir. - TÜRKİYE NİN AR-GE DEKİ YABANCILARI, ESKİ SOSYALİSTLERDEN GERİ - Raporda yer alan bir bilgiye göre Türkiye Üretim ar-ge harcamalarında dış bağlantı payı sıralamasında Macaristan ın 6 da, Brezilya nın 5 te, Meksika nın 3 te biri, Çin, Arjantin, Letonya, Polonya ve Slovak Cumhuriyeti nin yarısı düzeyinde harcama yapıyor.ANKA
  14. Efendi Türkler şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    'Haydi kızlar kocaya' 'Haydi kızlar kocaya' ELAZIĞ'ın Karakoçan İlçesi’ne 4 kilometre uzaktaki Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) yurdunda barınan 28 kız öğrenci, ilçedeki liseye gidebilmek için her gün bu mesafeyi yürüdüklerini belirterek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden servis talep etti. Yazılı başvurularına resmi yanıt verilmediğini söyleyen öğrenciler, okulu bırakmak durumunda kalacaklarını söyledi. Karakoçan'a bağlı köylerden liseyi okumak için YİBO yurdunda barınan 28 kız öğrenci, yazılı servis taleplerine cevap alamayınca İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasef Kaya ile yüz yüze görüştü. Kız öğrenciler, her gün 4 kilometre yürüdüklerini ve yemek sorunu yaşadıklarını, bu sorunlarının çözümü için servis konulmasını istedi. Öğrenciler bu görüşmede İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasef Kaya'nın kendilerine “Liseyi okumak zorunda değilsiniz. Paranız varsa okursunuz. Okuyamıyorsanız, gidin evlenin” dediğini öne sürüldü. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasef Kaya, iddiaların doğru olmadığını savunarak, YİBO’da barınan kız öğrencilerin ikinci dönem ilçe merkezinde barınmaları için çalışma başlattıklarını söyledi. Nursel ŞENGEZER/ELAZIĞ, (DHA)
  15. Sayin dilos dönermi hic dönermi herseyden önce bu kuru o neydi pudik aradaki farki bulamadinmi beni zan altinda birakmaya calisiyorsun! ben derim biraz düsün farki bulacaksin? saygilarimla
  16. yokya yemek daha o kabin icinde,,o ne bicim kab sonra bak yemegin damlasi yana dökülmüs ,, ben sevmem öyle seyleri! yalniz birazcik kuruya benziyor gibibe geldiya ,,yok yok benzemiyo
  17. yok ben burda kalicam o kadar yigitse Admin kendisi gelsin tarif etsin ben kurumu buraya istiyorum!
  18. Sayin dilos sorunuzu en kisa zamanda cevaplayacagim bekleyelim gercek anlamda bir kurunun tarifi gelsin! dediginiz gibi kaliteli güvec olacak bak bu gördügüm güvecden korkdum sanki afrikali tamtamlarin kullandigi kaba benziyor uzaktan yakindan kuruyla ilgisi yok?
  19. Sayin RA_dya iyiniyetinizi anliyorum anlamasina,da bu kabin icinde ne KURU var nede tarifi?
  20. Güveç,ağır ateş
  21. Sayin Ertuğrul ÖZKÖK ben sadece sunu eklemek istiyorum! onlar Guccilensede onlarin yüce Tanrimiza demiyecegim saygi derecesine asmamak icin bu ülkeye olan isyani bitmez?
  22. O zalim aşireti açıklıyorum TEZLERİ şu değil mi?"Cumhuriyet döneminde dindarlara çok baskı yapılmıştır." Ben ısrarla diyorum ki: "Bu bir iftiradır." Cevapları ne: "Hayır doğrudur. Dindarlara baskı yapılmıştır." Peki, kabul ediyorum. Cumhuriyet döneminde dindarlara baskı yapılmıştır. Öyleyse gelin bu insanlık dışı baskının "asli faillerini" teşhir edelim. Cumhuriyet kurulalı 85 yıl oldu. Bunun 25 yıla yakın bölümünde, Cumhuriyet’i kuran tek parti iktidardaydı. Geriye kalıyor son 60 yıl. Yani Cumhuriyet’in neredeyse üçte ikisi. Son 60 yılda bu ülkeyi kim veya kimler yönetti? "Laikçi ceberrut sol Kemalist iktidarlar mı?" * *Ê * Son 60 yılda bu ülkede kimlerin başbakanlık yaptığının listesini çıkardım. İşte size, en uzundan en kısasına "Dindarlara baskı yapan elit klanın" eksiksiz, sıralı listesi: Süleyman Demirel: Toplam 10 yıl 10 ay. Adnan Menderes: 1950-1960 yılları arasında 5 ayrı hükümette toplam 10 yıl 5 gün süreyle kesintisiz başbakanlık yaptı. Tayyip Erdoğan: 5 yıl 10 ay... Turgut Özal: 12 Eylül’den sonra cumhurbaşkanı seçilene kadar 2 ayrı hükümet kurup kesintisiz ve toplam olarak 5 yıl 11 ay süre başbakanlık yaptı. Bülent Ecevit: Değişik zaman dilimlerinde toplam olarak 5 yıl 7 ay süreyle başbakanlık yaptı. Bülend Ulusu: 3 yıl 3 ay. Tansu Çiller: 2 yıl 9 ay. Mesut Yılmaz: 2 yıl 3 ay. Yıldırım Akbulut: 1 yıl 8 ay. Cemal Gürsel: 1 yıl 6 ay. Şemsettin Günaltay: 1 yıl 4 ay. Nihat Erim: 1 yıl 2 ay. Necmettin Erbakan: 1 yıl 2 gün. Ferit Melen: 11 ay. Suat Hayri Ürgüplü: 8 ay. Naim Talu: 7 ay. Sadi Irmak: 5 ay. Abdullah Gül: 4 ay. * *Ê * Bu listede, sol denilebilecek isim Bülent Ecevit. Ecevit’in de "tarihi yanılgı" teorisiyle, Erbakan’la koalisyon kurduğunu, kısa süreli azınlık hükümeti dışında başbakanlığının tamamının, dini hassasiyeti olan sağla koalisyon yaparak geçtiğini unutmamak gerekir. İsterseniz eski başbakanların tek tek isimlerini anarak bir "Dindarlara baskı yoklaması" yapalım. Çok partili hayatın altıda birinde başbakan olan Süleyman Demirel mi dindarlara baskı yaptı? Öteki altıda birinde başbakanlık koltuğunda oturan Adnan Menderes mi? Turgut Özal, ceberrut bir laikçi miydi? Erbakan, Çiller, Mesut Yılmaz? Bunların hangisi dindarlara baskı yapan laikperestti? Tabii gelecek olan o hınzır soruyu tahmin ediyorum. "Ya askeri darbeler?" diyecekler. Evet, doğru, bir de o var. İsterseniz onun bilançosunu da ortaya koyalım. Mesela şu sorudan başlayalım. Bu ülkede en fazla imam hatip okulu hangi dönemde açıldı? Sakın 12 Eylül askeri dönemi olmasın? Tabii bir de şu gerçek: Cumhuriyet tarihinde yapılan cami sayısı, 600 yıllık bütün Osmanlı döneminde yapılandan kat ve kat fazladır. Türkiye’deki cami sayısını Arap ülkeleriyle karşılaştırırsanız da, Cumhuriyet’ten kamuoyu önünde özür dilemek zorunda kalırsınız. * *Ê * Cumhuriyet’e atılmış bu iftiranın dosyasını burada kapatıyorum. Amacım şunu bir defa daha belirtmek. AKP’nin aldığı yüzde 46.5 oyu, "zulüm görmüş dindarların kutsal isyanı" gibi sunmaya kalkarsanız, sadece Cumhuriyet’e iftira atmış olmazsınız. Aynı zamanda AKP’ye de en büyük kötülüğü ve haksızlığı yapmış olursunuz. O yüzde 46.5’un hangi öfkeyi temsil ettiğini mi merak ediyorsunuz. Merak etmeyin o "kutsal isyanı" da göreceksiniz. Ne zaman mı? O yüzde 46.5, öfke seli haline gelip, kolu Rolex’li, cipli, Guccili "türbanlı elit klanını" indirdiği zaman.
  23. Cok Ibret verici bir Olay... RİZE'DE YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alırarabaya.. .. adam arka tarafa biner.....şöför...- eee hemşerim kimsin nereye gidersin...der. ... yolcu- ben Azrailim..canını almaya geldim der...... şöför alaycı bir tavırla- sen mi Azrailsin der.. yaw senin gibi Azrail olurmu hiç der.... yolcu sakin bir tavırla sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsunder. ..ve ekler yolcu....- inanmadın bana öylemi der.... şöför- inanmadım tabii der...... yolcu- o zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın der..... gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcudahaalır. . ama yolcu ön tarafa oturur...olaylar bundan sonra daha da >enteresanlaşır..... şöför yanındakine.. .- ee sen klimsin nereye gidersin der.... öndeki- abi ben merkezde biryerde indirirsen çok sevinirim adımfelanca der...... şöför- yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyonmu şu herifihem iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der.... öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur.... öndeki- abi arkada kimse yokki..... şöför hışımla arkaya bakar ve- körmüsün be adam arkada oturuyorya der..... öndeki arkaya bir daha bakar ve- abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun der... bu sefer arkadaki söze girer....- gördünmü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir derşöföre. şöför bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar.... arkadakişöföre...- hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacamder... .. şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve inerarabadan. ....sonra. ...sonra ne olmuş biliyormusunuz? Ney? adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...
  24. "Taksim'de polis de suçludur" Taksim'de polis de suçludur Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği Başkanı Hülya Gülbahar Taksim'de yılbaşı gecesi yaşanan olaylarla ilgili www.hurriyet.com.tr'ye şu açıklamaları yaptı; "Gerek Beyoğlu Belediyesi gerekse Emniyet Teşkilatı olayları önlemek konmusunda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmemişlerdir. Geçmiş yıllarda yaşanan deneyimlerle bu olayların olması gündemdeyken bile bile bu saldırganlığa izin ve cesaret verilmiştir. Bu yaklaşım, kadınlara karşı işlenen suçlara suç olarak görmeme, kadınlara önem ve değer vermeme mantığının doğal bir uzantısıdır. O akşam Taksim Meydanı'nda alınan önlemleri gördük. Vatandaşın malına karşı bir suç işlenseydi, olay yerine iki tane polis memuru gönderip dağılın beyler mi diyeceklerdi? İkincisi; 1 Haziran 2005 tarinden beri yeni TCK yürürlükte olduğu halde ve Yargıtay ceza genel kurulu geçtiğimiz yıl, evlilik içi tecavüz hariç, "Nitelikli hal" gösteren bütün cinsel saldırı suçlarının kamu davasıyla görülmesi gerektiği karara bağlamışken, bu olayda yargı sistemi yeni TCK'yı uygulamak yerine kabahatler kanununu uygulayarak saldırganları 57 YTL'ye salıvermişlerdir. Oysa, bu konuyu ciddiye alan herhangi bir savcı, yeni TCK'ya mütecaviz sarhoşluktan halk arasında cinsel dokunulmazlığa saldırarak panik yaratmaya kadar bir çok madde bulabilirdi. 105. maddedeki cinsel taciz de bunun örneklerinden biri. Ama asıl uygulanması gereken cinsel saldırıyı düzenleyen 102. maddedir. Cinsel amaçlı "dokunma" gerçekleştiği anda cinsel saldırı suçu oluşur. Bunun da cezası 2 yıldan 7 yıla kadardır. Birden çok kişi tarafından işlendiği takdirde ya da bedensel ve ruhsal bakımından (örneğin alkollü birine karşı) işlendiği takdirde ceza yarı oranında arttırılır ve madurun şikayetine bağlı değildir. Kamu davası açmak gerekir. Üçüncü olarak; olayın ardından yapılan yorunmlar, adeta kadınların yılbaşı gecesi Taksim'de ne işi vardı bir daha da gitmesinler yorumuna dönüşmüş, ne yazık ki olaylarla ilgili görüntüler, gerek medya tarafından gerek pornografi siteleri tarafından bir eğlence aracı haline getirilmiştir. Olayların hemen arkasından, yetkililerden gereken yapılmıştır, yapılacak, açıklamaları gelmiştir. Açıklamaları önümüzdeki dönemde de bu saldırılar karşısında somut bir şey yapılmayacağının göstergesidir. O gece yaşananlar sadece o saldırıya maruz kalan kadınlar ve arkadaşları değil, Türkiye'de yaşanan tüm kadnlarda inanılmaz bir korku ve dehşet yaratmıştır. Bu görüntüler 1 Ocak 2008'den itibaren Taksim ve benzeri meydan ve ana caddelerdeki kadın sayısının yarıya inmesine neden olmuştur. Bundan böyle eşlerin babaların, hatta annelerin, ablaların kadınlar üzerindeki sokağa çıkma şu kıyafette çıkma şu saatte çıkma baskısına maruz kalmasına neden olacaktır. Oysa ki, istediği satte istediği kıyafetle, kamusal alanda yer almak kadınların en doğal hakkıdır ve kadınların sokaklarda güvenlik içinde dolaşmalarını sağlamak devletin en önemli görevlerinden biridir. Kadın hareketi bu olayın peşini bırakmayacak görevini yerine getirmeyen ilgililer hakkında gerekli işlemleri yapacaktır. Hukuksal açıdan ise, bu olay bize; 1 Kadınlar söz konusu olduğunda hiç bir kanunu uygulanmadığını, 2 Kadınlarla ilgili davalarda kadın örgütlerinin davaya katılıp müdahil olmalarının biricik çözüm olduğunu 3 Kamusal alanda gerçekleştirilen her türlü taciz ve saldırının Kamu davası olması gerektiğini ve cezalarının caydırıcılığı sağlayacvak şekilde arttırılıp paraya çevrilip ertelenmemesi gerektiğini göstermiştir."
  25. rica etsem en iyi kurufasulye yapmanin tarifini bilen gercekten profosyenel anlamda tarif edebilen bir arkadas tarif ederse mutlu olucam yani gercek anlamda kurufasülye yapmanin tarifi..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.