Zıplanacak içerik

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Türbanlıların topu ************ Uzun süredir Kur'an-ı Kerim ayetleriyle örtünme konusunu işleyen İlhan Selçuk, bu pazar yazısında 'sıkmabaş' diye tarif ettiği türbanlıları cehennemlik ilan etti. İşte İlhan Selçuk'un köşe yazısı; Kuranıkerim ve Türbancılar... Bugün cuma değil.. Pazar.. Ama olsun, ben Kuranıkerim'deki tesettüre, türbana, kadına ilişkin kutsal ayetleri sizinle paylaşmak istiyorum... İyi bir Müslümanın rehberi doğrudan Kuranıkerim'dir... Aymaz kişilere, çokbilmişlere, kendisinde bir hikmet görüp ulema geçinenlere boşverin... Müslümanlıkta papazlık yoktur... Kendi aklınıza güvenin... Allah'ın kitabı Kuranıkerim'i bilmeyen, Müslüman değil, Müslüman mukallidi olur... * Bugün Çankaya Köşkü'nde bir türbanlı hanım var... Başbakanlık Konutu da bir türbanlı hanımın elinin altındadır... Peki, türban devletin ve de hükümetin doruklarına tırmandı diye Türkiye eskisinden daha çok mu Müslüman oldu?.. Şimdi gelelim bizim türbancı Müslümanlara diyen İlhan Selçuk; Kuranıkerim'in kadınlar hakkındaki tüm yasalarına sırt çevirip türbancılığı politikada meslek edinenlere... Nur suresinde bu konuda şu kural konuyor: "Ey Muhammet , Mümin kadınlara söyle... Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar..." Kuranıkerim'de türban ya da sıkmabaş yoktur; boyun sarıp sarmalanmayacak, başörtüsü göreneksel usul üzerine yakaların üzerine salınacaktır... * Türbanı bir flamaya dönüştürüp siyaset sahteciliğinin en büyüğünü yaparak Müslümanlık taslayanlar *************... Bunlar Müslüman değil, kutsal Müslümanlığı kullananlardır... ************; çünkü Anadolu insanına en büyük kötülüğü yapıyorlar... İlhan Selçuk
  2. bakin bunu söylerken hangi önsezileriniz bunu söyletme geregi duydu, öyle ya büyük bir tehlike varki bu topraklar üzerinde bunu söyleme geregi duydunuz! bu tehlikenin odaklandigi yer neresi? bu tehlikenin yogunlastigi merkez bertaraf edilmesini söyleyen Baykal ,Sayin Bahceli neden hedef? bu merkezin yani tehlikenin merkezinin bertaraf edilmesinden korkanlar kim? neden korkarlar sonra bu merkez ülkemizin icndede degil bu telas neden.. sonra o merkezin Ana gücü dünyayi kana bulayan güc degilmi? sonra o merkezde hertürlü pisligi bulabilirsin bugün Iraklilarin kanini emen ,,,müslümanliga karsi savas acanlarindan tut hiristiyanliga aday olmuslarina kadar!!! ozaman bu telas neden? evet aslinda zaman herseyi gösterecek yugoslavya örnegi kimler kendi halkinla savas icinde.veya degil.. Fikri sağlar,a gelince Yugoslavya'ya dönük bir ic savas, yaşatan Milosevicin hayatini okusun.. bugün dagilan halkin ne acilar icinde kivranirken eski yugslavyayi bin Asir daha arayacaklarini görsün?o bin asirdan sonra bile birilerin yönetdigi bir Aile toplumundan ileri gidemiyeceklerini görsün.. dünyada sosyalistler kime karsi savas acar!Emperyalisme degilmi onun sermayesine karsi degilmi onun böl yönet taktidigine degilmi eee Fikri sağlarda kim ,,, kimin yaninda bir söz vardir herkes coban olamaz olamadigi gibi Vatan evladida olamaz olunsaydi bugün ne Irak örnegi önümüzde dururdu nede yugoslavya...
  3. Sayin DeepBlue' güzel düsüncelerinizi güzel türkcenizle cok güzel izahat etmissiniz... Annem bize kendimizi eksik hissetmiyelim diye mutlaka bayram sabahi kavurmak uzere kasaptan et alir,, inaniyorum bu duygulari yüzde 99.müslüman olan ülkemizin yüzde doksani bu ezikligi yasiyor! onun icindirki sizin yasamis oldugunuzun daha cok cesitli degisik sartlarda yasayanlarda var? yani o gün kasaba gidecek durumu olmayipta vede adi gibi kendilerine kurbanlik et gelmeyecegini bildigi icin! kesenlerin yanina sokulup hayvanin bacaklarini toplayanlarda var sirf Ailece et kokulu corba ice bilmek icin o gün o büyük gün icin.. birde su yukarda yazilanlari bakalim .. bende diyorumki 365 gün gece ve gündüz mezbahalarda kasaplarda,kesilen hayvanlar , yeterli gelmiyormu? Efendi Türkler
  4. Türban teferruat KONDA'nın türban araştırması hayli yankı yaptı. Oysa bize göre artık üçüncü, dördüncü önemde bir konudur türban... Yakın geçmişte evet önemliydi... Çünkü toplumda siyasal dinselleşmenin su yüzüne vuran görüntüsüydü. Cumhuriyetin aydınlık yüzünü örtüyordu. Çağdaş görüntüyü değiştiriyordu... Ama o nokta çoktan aşıldı... Ülkede gerçekleştirilen "Sessiz İslami devrim" damara girdi. Dört bir yandan ve her zaviyeden görünür şekle geldi... Bu noktadan sonra artık türbana takılmanın alemi yok... Türban, ülkenin hareket ekseninde artık teferruattır... Türkiye bir İslami tek parti diktasına doğru ilerliyor... Yasama ve yürütmeyi tamamen eline geçirmiş olan AKP iktidarı yargıyı, medyayı, meslek kuruluşlarını, spor kulüplerini, sendikaları, kooperatifleri, üniversiteleri özetle tüm güç odaklarını da elinde toplamak için var gücüyle çalışıyor... Altın vuruş ise yeni anayasanın hazırlanıp hayata geçirilmesi ile yapılacaktır... Kimi kiralık demokratlar hâlâ ülkede demokrasiye gidildiğini yaymaya çalışıyor... Kimileri dindarlaşmakta olduğumuzu sanıyor... Oysa "din" diye kitlelerin kafasına geçirilen şey dinden başka bir şey... Her türlü yolsuzluğu görmezden gelen, yüksek faizle milleti uluslararası para babalarına soyduran, Irak'taki Müslüman kardeşlerine karşı kaliamcı ABD ile kol kola giren bir İslamiyet mümkün olabilir mi? Bunların din diye yutturdukları, her türlü haksızlığa, soyguna, sömürüye karşı halkı pasifize etmek için icat ettikleri uyutma formülüdür... Kafaların şekli ne kelime... Toplumun beyni değiştiriliyor beyni... AKP'li vekiller ABD Büyükelçisi'ne anayasa çalışmasını anlatmış. ABD'nin mutabakatını sağladılarsa önlerinde hiçbir engel kalmadı demektir... Haldun Ertem İşte Türkiye... Başbakan Erdoğan'a G 550 tipi dünyanın en uzun menzilli iş jeti alınıyormuş. 18 yolcu kapasiteli uçak Başbakanlığa 61 milyon dolara mal olacakmış... Köşk tadilatına ayrılan para 19 trilyon... İçinde giyilen ayakkabı 450 euro... Devletin zirvesinde paralar havada uçuşuyor... Lüks, ihtişam, keyif dorukta... Kanal D'de dün sabah İÜ Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Ergun Topuz konuşuyordu. Dedi ki: - Bütçemizde para olmadığından gerekli maddeleri alamıyor, bazı testleri yapamıyoruz. Cihazlarımız 10'uncu yılını doldurdu. Yenilemek lazım. Ancak parasızlıktan yenileyemiyoruz... Tepemizdeki de "milletin iktidarı"... Öyle mi? Sömürge valisi Büyükelçi mi, Genel Vali mi? ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'la ilgili bu soruyu sormuştu dün Vatan gazetesi... Çünkü Wilson'un "Anayasacı"ları da yemeğe davet edip bilgi aldığı ortaya çıkmıştı. Davete AKP'li Dengir Mir Fırat, Prof. Ergun Özbudun, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk katılmıştı... ABD Büyükelçisi Wilson milletvekillerini de gruplar halinde davet edip bilgi alıyor... CHP'li Güldal Mumcu'nun böyle bir daveti kabul etmediğini öğrenmiştik. Çoğunluk paşa paşa gidip dökülüyor. Burası sömürge mi? Soruyu sormalı da, Wilson'dan önce onun verdiği davetlere koşanlara sormalı... Yalnız çarşaf mı? Çankaya'daki çarşaf olayının pek konuşulmayan iki yanına değinelim... Olay malum... Cumhurbaşkanı Gül Pakistan'a giderken uçakta gazetecilere diyor ki: "Bugüne kadar tek bir rektör ataması yaptım. YÖK'ten sadece üç ismin bulunduğu bir dosya geldi. Yanında da bir ihbar notu vardı. İsimlerden biri için eşi kara çarşaflıdır, diyordu. Dehşete düştüm. Talimat verdim, araştırdılar. Adam bekâr, dediler..." Bu ifadeden notu YÖK'ün koyduğu anlamı çıkıyordu. YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç iddiayı bir basın toplantısıyla yalanladı. Peşinden Cumhurbaşkanı Gül'den açıklama geldi: "Ben notu YÖK koydu demedim." Peki neden o izlenimi verdiniz? Cevap yok... Sonunda anlaşıldı ki ihbar mektubu YÖK dosyasının yanına Köşk'ün içindeki ilgili birim tarafından konulmuştur. O birim küçük bir araştırmayla kolayca ortaya çıkarabileceği bir konuyu araştırmadan Cumhurbaşkanı'na iletmiş... Olay ne zaman meydana geliyor. Osmangazi Üniversitesi'ne Prof. Fazıl Tekin'in atamasının yapıldığı 7 Eylül 2007 tarihinde... Aradan geçen 3 ay içinde yalancı bir ihbar mektubunun Cumhurbaşkanı'nın önüne nasıl konulduğu ortaya çıkarılır, gereği yapılırdı. Bu konu da konu olmaktan çıkardı. Çıkmamış... İkincisi... Adı geçen profesörün dosyadaki CV'sinde bekâr olduğu kayıtlı... Kimse CV'yi okumamış mı? Okumamış... Tabii daha da vahimi Cumhurbaşkanı'nın önüne gelen son 7 yasayı incelemeden ve inceletmeden onaylamasıdır... Çok önemli bir görevde bu kadar basit ihmaller ve acemilikler sergilenmesi ileriye dönük endişeleri artırıyor. Mülkiye geleneği Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin 148. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Dekan Prof. Celal Göle, konuşmasında anayasa değişikliği girişimlerine de değiniyor. "Atatürk cumhuriyetini, bu cumhuriyetin temel ilkelerini doğrudan doğruya ya da içine yerleştirilecek bazı hükümlerle dolaylı yoldan ortadan kaldırmaya yönelik anayasa değişikliklerine tereddütsüz karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Atatürk cumhuriyetini ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerin cumhuriyetimizle özdeşleşmiş Mülkiyeliler arasında kabul edilmesi mümkün değildir."m.asik .......................
  5. Sayin Taylan Ben sizden fazla birsey istemedim fakat bakiyorum isi Türkçe Sözlük'ü döndürdünüz yinede diyorum verdiginiz cevaplarin karsiligi Türkce sözlükte yok.. bilmem anlata bildimmi onun icindirki ben olayi donduralim dedim!! ama artik dondurmayalim lütfen savaslarin sadece Devletler arasinda sadece Devletler arasinda olamiyacagini söylüyorum lütfen ilk önce aciklayin neden savaslar sadece Devletler arasinda oluyormus? "Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk."
  6. "problemli insan daima kendinle konusur "
  7. Savaşlar sadece devletler arasında olur. diyorsunuz bende böyle olmadigini olamiyacagina o nedenle bu soruyu sorma geregi duydum Savas sadece devletler arasindami olur diye.? vede kisaca aciklamada bulunmustum bu soruma gelen cevapda aylar sonra yukarda yazdiginiz gibi!!!! ve tekrar diyorum Savaşlar sadece devletler arasında olmaz? öyle olsaydi Dünya cok sakin olurdu Cevaplarda maziye dönüsmezdi!
  8. Bakin ben bizim ülkemizden bahsetmiyorum! herseyden önce biz egemen ülkeyiz ,,sadece ticari anlamda ipin ucunu kacirsakda bu yinede ticari anlamda kalir! ama birileri bu durumdan bu zaafdan beklenti duymasi onun hayal gücünü zorlar!!! tekrar diyorum Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlügünü sonsuza dek sürdürecek. yapiya sahip Egemen bir ulus ve bagımsız bir devlettir düzenli Ordusu vardir Halki vardir... biz ne bir kübayiz ne bir vietnam nede bir Irak nede bir fransa bizim egemenligimiz tekrar sahalara sürülmesi demek emperyalistlerin tekrar yeryüzünde sekil degistirmesi demektir..herkes bunun farkinda??? bende Atatürk milliyetçisi ve ülke sevdalısı biri olarak bunlari aciklama geregi duydum??? vede tekrar diyorum Misak-ı Milli sinirlarimizla oynamak istiyenleri icerde ve disarda olsun her daim savasacak gücümüz vardir verecegimiz her savas sadece ve sadece birkac mazlum devletin tekrar ipleri kendi eline almasina saglar biz gücümüzün farkindayiz dün öyleydi bugünde öyle yarinda öyle olacaktir? ve her daimde bunu basaracak güc ve azimdeyiz.. Savaşlar sadece devletler arasında olur... dediniz madem öyle diyorsunuz dediginiz gibi olayi burda donduralim yoksa durum vahim! yanlis acilimlara gidiyor.. Saygilarimla
  9. Arkadasim magazinsel deyince aklima birden ,,,,bizim Kizilay vardi degilmi? hani kurban bayramlarinda deri toplayan meshur kizilayimiz! hani diyorum bugünlerde gazete haberlerine onlarda odaklanmistir kurban bayramlari yaklasiyor ya kim ne kesecek ne kadar deri gelecek kimler o paydan ne götürecek.. müthis bir hazirlik vardir onlarda!!! bu arada o bizim cocuklarida görmüslerdir .. -10.derecede sirtlarinda bir ceket bir kaban yok herhalde, bir yardimlari dokunur onlarin bir görevide o degilmi?
  10. 21. yüzyıl'a yakisir sekilde Emperyalistlerin kendilerine karsi direnenlere savas acanlara taktiklari isim! bizde onlara karsi savas acsak bizede terörist diyecekler, iran gibi hani bir zamanlar iranin takma adiydi? bence artik mazlum devletler hakim devletlere karsi savas acacaklarsa bir meydana davet etmeleri gerekiyor! yoksa isim hazir teröristler,, efendilerini isiran zavallilar,,birde Irakda neler oluyor isgalci güclere karsi direnenlere mücadele verenlere nedeniyor! Savaşlar demiyelim yoksa kizarlar teröristler direniyor.. ne kadarda yakisti? ORTAÇAĞ da muazzam gerilla savaslari olurdu onuda unutmussunuz ben yine diyorum daha fazla derinlere inmiyelim!
  11. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    LÜTFEN DAHA DUYARLI OLALIM!!!.. UÇAĞIMIZ DÜŞTÜ MÜ ? Savaş ucaklarımızın arasıra düsmelerini kanıksadık da, yaklasık olarak beş yıldır görülmeyen yolcu uçagı düsüslerine ne yazık ki bir yenisi daha eklendi. Bugüne kadar ucup duran bir ucak düsmek için 6 nükleer fizikcimizin binmesini mi bekliyordu? Hem de "Nükleer yasası"nın köskten cıkmasının hemen ardından???... gündemi istedikleri gibi ellerinde tutanlar gökyüzünde hangi sinyalleri dolastırıyorlar? Tepemizde neler dönüyor? Ucaklarımız "Eceli geldigi" icin mi düsüyor??? Faydalı olacagı umuduyla bu yazıyı dikkatlere sunuyorum!… "Akıllı insan zehrin zararını içerek öğrenmez. Zehirlenenlerin çektikleri ızdırap ona ders vermek için yeter de artar bile."(Torlakon öğretisi) 1982 Yılında İsrail - Lübnan savaşı'nın dördüncü gününde, yaklaşık olarak üç saat süren ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gerçekleşen en büyük hava savaşı yaşandı. Bekaa Vadisi üzerinde gerçekleşen bu hava muharebesinde 90 (Doksan) MİG uçağı ve 2 saldırı helikopteri düşürülen Suriye, hava gücünün yaklaşık üçte birini kaybetmişti. Buna karşılık İsrail'in kaybı da sadece 4 savaş uçağı olarak açıklanmıştı. Böylesine bir sonuç, beli kırılan Suriye'ye ders olmaya yetti... Suriye'li mühendislere; "Neden böyle oldu?.. Oysa sizin uçaklarınız da pek öyle uyduruk filan değildi... Yoksa bu, pilotlarınızın tecrübesizliği mi; cesaretsizliği yüzünden mi?.." diye sorduğumda, şu cevabı aldım: "Sinyalizasyon karıştı. Pilotlarımızın haberleşmesi kesildi. Kimin dost, kimin düşman olduğunu kestiremedikleri için, saliselerin hayati önem taşıdığı o anlarda telef oldular..." Bu konuya örnek olması açısından (KAVGANIN ORTASINDA DÜŞÜNÜLMEZ http Lütfen, daha bilinçli ve duyarlı olalım!!!... Vatanı için canını hiçe sayan Mehmetçiklerimizi ve pilotlarımızı enayi yerine koydurtmayalım. Düşmekte olan uçağını "Millet malıdır" diyerek terketmeyen ve bu arada yerdeki canlara zarar gelmesin diye boş arazilere yönlendirerek yanıp can veren kahramanlarımızı unutmayalım! Yoksul halkımızın alın terleriyle oluşturulan değerlerimizi telef ettirmeyelim ! Ordumuzu, kendi silahlarımızla donatalım! Tam bağımsız olalım!!! Bu uğurda her Türk vatandaşı elinden geleni ardına koymamalıdır!!!... Küresel Haydut ABD ve yandaşları bizi de bölüp parçalamadan, aklımızı başımıza almamız ve dostu-düşmanı iyi tanımamız dileğiyle, ESEN KALINIZ… (Entürk Alperhan TORLAKON) http: (Çok önemli bilgilerin yer aldığı alttaki eski tarihli makale, Aytekin ZİYLAN paşanın feryadını dile getiriyor. Okuyalım, okutalım…) ASELSAN ABD'NİN AMBARGOSU ALTINDA Ordu için yazılım ve üretim yapan Aselsan, ABD'li firmaların ambargosu altında. ABD'li firmalar MSB'yi tehdit ederek, Aselsan'ı bitirmek istiyorlar. İşte iddialar... ASELSAN'a on yıl danışmanlık yapan emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan, Aksiyon Dergisi'ne çarpıcı açıklamalarda bulundu... Ziylan, savunma sanayiinde tasarımı ve teknolojisi bize ait olmayan projelerin Türkiye'ye bir fayda sağlamayacağı inancını taşıyor. Savunma sanayii, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD'nin silah ambargosu ile karşılaştığımız zaman aklımıza gelmişti. Aradan geçen 30 yıla rağmen bu alanda zaman zaman kayda değer gelişmeler sağlanmış olsa da bugün gelinen nokta kimseyi tatmin etmiyor. Savunma sanayii sektörü, Murat Bayer'in müsteşar olmasıyla yeni bir yapılanmaya girdi. Bazı projeler iptal edilirken bazıları yeniden ele alınıyor. Gelen mesajlar tasarıma ağırlık verileceği yönünde... Dünya devlerinin kıyasıya mücadele ettiği savunma pazarında Türkiye'nin etkili olup olmayacağını zaman gösterecek. 1990-2000 yılları arasında ASELSAN'a danışmanlık yapan emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan, ASELSAN dışında ele gelir bir savunma firmamız olmadığı görüşünde. Ziylan Paşa'ya göre savunma sektöründe bize özgü tasarım yapmadan ve teknoloji geliştirmeden uluslararası pastadan pay kapmak mümkün değil. -Türk savunma sanayiinde bugüne kadar sağlanan ilerleme tatmin edici mi? Bernard Lewis, "Türkler Avrupalılardan bir şey öğrenmeyi ilk kez İkinci Viyana Kuşatması'ndaki başarısızlıktan sonra düşündü" diyor. O zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu en büyüktü. Bu yenilgi üzerine "Avrupalılardan bir şey öğrenelim" diyorlar. İşe ordudan başlıyorlar. Avrupa'nın silah sistemlerini almaya karar veriyorlar. Ancak ya silahı alıyorlar ya da o silahı yapan ustaları. "Avrupalılar bu silahı yapma yeteneğini nasıl kazandı, biz de bilimsel araştırma yapalım, teknoloji geliştirelim" demiyorlar. Hazır teknolojiyi alıp üretim yapıyorlar. Bir şeyi kullanmaya başladığımızda onun teknolojisine sahip olduğumuzu zannediyoruz. TÜRKSAT uydularımız oldu, uydu teknolojisine sahip olduğumuzu zannettik. Halbuki sadece kullanıcıyız. Ne zaman mühendislerimizin geliştirdiği bir uyduyu uzaya göndereceğiz, işte o zaman uydu teknolojisine sahip olacağız. Hiç unutmam, Süleyman Demirel, Türkiye'de ortak üretim yapacak bir Japon otomobil fabrikasının açılışında ne kadar önemli bir teknolojiye sahip olduğumuzu anlatıyordu. Aslında Demirel de biliyordu ki orada yapılacak olan sadece üretim. Teknoloji geliştirme falan yok. Ülkemizdeki yabancı yatırımın çoğu böyle. Hatta son zamanlarda üretim alanlarından hizmet alanlarına doğru kaymış durumda. -Savunma sektöründe de öyle mi? Savunma sektöründe de durum farklı değil. Savunma sanayiinde bugün ASELSAN dışında araştırma geliştirmeye dayalı ürünü olan başka önemli bir şirket yok. Zaten geçmişteki büyük projelere baktığımızda önemli bir kaynağın "ortak üretim" yoluyla yabancı şirketlere gittiği görülüyor. Bunların çoğundan geriye dört duvar kaldı. İşte 1683'te de yapılan o değil miydi? -1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra bir gelişme olmadı mı? ASELSAN dışında olmadı. Var olanlar ise münferit şeyler. Zaten olsaydı, hâlâ ordumuzun ihtiyaçlarının yüzde 80'ini dışarıdan karşılıyor olmazdık. Türkiye'nin yapması gereken savunma harcamaları var. Bu harcamalar ulusal bir savunma sanayiinin kurulmasını zorunlu kılıyor. Türk savunma sanayii kendi ordusunun ihtiyaçlarının yarısını karşılayabilecek konuma gelse -ki bu yaklaşık 2,5-3 milyar dolarlık bir ciro demek- o zaman uluslararası düzeyde de rekabet gücüne kavuşur. -Kimi zaman FNSS gibi firmaların yurtdışına zırhlı araç sattığına yönelik haberler çıkıyor... Olumlu. Ama yetersiz buluyorum. FNSS yabancı ortaklı bir şirket. Platform üretiyor ve Türkiye'de platform üretim işçiliği çok ucuz. Bu nedenle özel bir projede hakikaten iyi bir potansiyel yakaladılar. Ancak ihracatın bu tip bazı özel projelerden bağımsız olarak, sürekli olabilmesi gerekiyor. Bunun için de özgün ürün ve teknoloji geliştirmek şart. Yoksa çok fazla katma değer oluşturamıyoruz. -Ülkemizdeki teknoloji geliştirmeye yönelik Araştırma- Geliştirme (Ar-Ge) projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelişmiş ülkeler gayri safi milli hasılalarının yüzde 2-3'ünü Ar-Ge'ye ayırıyor. Türkiye'de bu binde 6. Bunu yüzde 1'e çıkarmak hedefleniyor. Ancak o da şüpheli. Şahsen bu oranın yükseltilmesini de yeterli bulmuyorum. Aynı zamanda, gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi teknolojiyi geliştirecek şirketlerimizi kamu alımlarıyla desteklememiz şart. -Hava Kuvvetleri Komutanlığı için uçak ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyaç milli menfaatlere uygun olarak nasıl karşılanmalı? Avrupa ülkeleri nasıl bir yöntem izliyor? Uçak bir ana silah sistemidir. Ana savunma sistemlerini ayırmak lazım. Avrupa ülkelerinde gemiler, uçaklar, elektronik ve kara araçları için birer milli ana yüklenici vardır. Her ana sistemin bir tane firması vardır. Bazen iki tane olabilir. Dolayısıyla Avrupa ülkelerinde savunma sanayiinin alt sektörlerinde ana yükleniciler dört beş tanedir. Herhangi bir sisteme ihtiyaç duyulduğu zaman savunma bakanlığı ihtiyaç duyulan sistemin ana yüklenicisini çağırır. -Ana yüklenicinin milli firma olması şart mı? Şart. Teknik açıdan, idari açıdan, gizlilik ve güvenlik açısından şart. Avrupa'da, ABD'de ve İsrail'de de öyle. Genel olarak sanayinin, özelde savunma sanayiinin gücü, ulusal teknoloji yeteneğinin düzeyine bağımlıdır. -Avrupa'da bunu yasalar mı öngörüyor? Yasalar öngörmüyor, izin veriyor. Çünkü başka yolu yok. Savunma sistemleri ticaretinde serbest ticaret kuralları geçerli değil. Ülkeler savunma sistemlerini istedikleri şirketten alabilir. Aslında ülkeler; teknolojik düzeylerini yükseltmek için savunma sanayini bir araç olarak kullanıyor. Savunma sanayii dışındaki sanayii kollarında serbest ticaret kuralları geçerli olduğu için bir hükümet kendi milli şirketini destekleyemez veya desteklemekte zorluk çekebilir. -Bir savaş uçağı için gerekli yazılım ihtiyacını günün teknolojisine göre karşılayacak bir ana yüklenici firma var mı Türkiye'de? Bu soruya yalnızca "evet" veya "hayır" diye cevap vermek zorunda olsaydım, büyük bir gönül rahatlığıyla evet derdim. Diğer Türk yazılım şirketlerinin başarılarını basından takip ediyorum ama ASELSAN'ı içinden tanıyorum. Bu şirketimizin sahip olduğu yazılım mühendisliği gücünü biliyorum. Bu nedenle "teknik potansiyel" açısından rahatlıkla "evet" cevabını verirdim. Ama bu kadar basit değil. Şimdi bir savaş uçağı çok farklı düzeylerde ve karmaşıklıkta yazılım gruplarından oluşuyor. Örneğin uçağın manevra kontrol yazılımı ile uçağın donanım teknolojisi ve tasarımı iç içe girmiş durumda. Yani o yazılımı yazmak veya değiştirmek için uçağın tasarımcısı kadar bilginiz olması gerekiyor. Benzer şekilde uçağın yapacağı görevlerin kontrolünü sağlayan bilgisayar üzerindeki yazılımlar da aynı özelliğe sahip. Uçağınızın üzerinde bir kamera veya bir elektronik harp cihazı varsa bunların içinde de ayrıca kendi yazılımları var. Bu nedenle uçak örneğinde tek bir yazılımdan ve tek bir yazılım firmasından bahsedemeyiz. Ancak, şu olabilir: En üstte, sistem entegrasyonu düzeyinde, uçak donanımı tasarımcısıyla çalışacak bir ana entegratör firma ve bunların altında, alt fonksiyonlara ilişkin yazılımları geliştirecek alt yükleniciler olabilir. Görev bilgisayarı ayrı bir firmada olabilir. Faydalı yük dediğimiz, uçağa bağlanacak diğer cihaz ve sistemlere ilişkin yazılımlar elbette ilgili firmalarda geliştirilecektir. Bu alanlarda firmalar ülkemizde mevcut. Teknolojik yetenek veya yazılım geliştirme disiplini açısından yeterli birçok firma var; ama ülkenin bunlara verdiği özgün geliştirme projesi yok veya çok çok az. Özgün proje olmayınca bilgi birikimi de olmuyor. Bu firmalar beş sene güdümlü projelerle desteklenseler, bilgi birikimi için bu firmalara fırsat verilse, ben eminim altıncı senede ihracata başlayacaklar. Görebildiğim kadarıyla elektronik alanında Türkiye'de bu süreçten geçmiş ASELSAN'dan başka büyük sayılabilecek şirket yok. ASELSAN şu andaki deneyim ve bilgi birikimi ile birçok sistemi yapabilecek seviyede. -İhtiyaçlar nasıl belirleniyor? Milli Savunma Bakanlığı, ASELSAN'ı çağırıp ihtiyacı anlatır. Bunun nasıl karşılanacağı konuşulur. ASELSAN'dan 2000'de ayrıldım. Saydık 115 ürün yapılmış, 95'i Türk mühendisinin tasarımı. Bunların hepsi ileri teknoloji ürünleri. Bir yabancı firma ufak ve hafif elektronik harp kestirme cihazı aramak için Kore'ye gitmiş. Koreliler o firmaya "Bunlar için ASELSAN'a git bak" demiş. Aslında ASELSAN, bizim bu işi başarabileceğimizin en güzel örneği. -Sizin söylemleriniz serbest piyasa ekonomisine aykırı olarak anlaşılmıyor mu? Türkiye'yi toplumsal refahı yüksek bir ülke haline getirmek istiyorsak, bilim ve teknolojiye yatırım yapmak lazım. Araştırma geliştirmeye önem vermek gerekir. Devlet milli şirketlerden alım yaparak da destekler ulusal sanayiini. Ulusal sanayi, ulusal teknoloji ile gelişir ancak. Bütün sanayileşmiş ülkeler kendi ulusal şirketlerini desteklemişlerdir. Gümrüklerle onları korumuşlardır. Ancak sanayileştikten sonra "gelişme için serbest rekabet şarttır" sözünü söylemeye başlamışlardır. -Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi Belgesi'nde yerli firmalar konusunda bir ayrıcalık tanınması öngörülmüyor mu? Bazı somut tedbirler ilk defa o dokümana girdi; ama uygulanmıyor. O dokümanda savunma sistemleri üçe ayrılıyor. Birincisi gizli olması gereken sistemler, bu sistemleri mutlaka kendin yapacaksın. İkincisi kritik teknoloji ve sistemler. Bunları şimdilik ortak üretebilirsin. Ancak orta ve uzun vadede sen yapacaksın. Üçüncüsü diğer sistemler. Bu yapıldı doğru; ama "gizli ve kritik teknolojiler" hangileridir, Milli Savunma Bakanlığı her yıl yayınlamalıdır. Şunlar gizli bunlar kritiktir denilmeli ki belge çalışsın. Bu denmediği için belge uygulanmıyor. -Neden ilan edilmiyor? Yabancı şirketler bastırıyor. Siz bunu yaparsanız, biz malımızı kime satacağız. MSB'yi korkutmuşlar. Mesela ATAK helikopterinin görev bilgisayarının yazılımı gizli olması gereken bir sistemdir. Uçakların içinde radar ikaz almaçları var. Bu, uçağa yönelmiş bir füzeyi pilota haber verir. Kendisi otomatikman tedbir alır. Şimdi bu radar ikaz almacını yapan yabancı bir firma onun içine küçük bir virüs koyabilir. O virüsü yalnız o bilir ve onu da bulmak imkansız derecede zordur. O virüsü ileride kendisi bir kod göndererek aktif hale getirirse senin o radar ikaz almacın çalışmaz. Gelen füzeyi haber vermez. Dolayısıyla bu sistemin ve bu sisteme ait teknolojilerin gizli olması gereken sistem olarak beyan edilmesi lazım. İngiltere, Falkland Savaşı'nın ilk günlerinde çok sayıda uçak kaybetti. Araştırıp baktılar ki İngiliz uçaklarının radar ikaz almaçları sadece Sovyet bloku ülkelerinin füzelerini düşman olarak algılıyor. Arjantin'in elinde ise batı füzeleri var. Uçaklar, Arjantin füzelerini dost görüp tedbir almayınca kolayca düşürülüyordu. İngilizler 14 günde sistemlerinde gerekli değişikliği yaptı. Ondan sonra uçak zayiatları azaldı. Birinci Körfez Savaşı'nda Saddam'ın elinde çok güzel silahlar vardı. Çok iyi hava savunma sistemleri vardı. Hiçbirini çalıştıramadı. Bir tek uçak düşüremedi. Çünkü Batı'dan aldığı sistemleri Batılılar körletti. Dolayısıyla ilk Körfez Savaşı'nda Saddam'ın uçaksavar sistemleri, elektronik atış kontrol sistemlerini kullanamadı. Radarla değil, görerek ateş etmeye kalktı. Radarları açtıkları an radar ikazını alan uçak, "radara giden füzeyi" yolluyor, uçaksavar mevziini yok ediyordu. Amerikan Kongresi'nde yapılan konuşmalar var. Diyorlar ki, "Biz kredilerle başka ülkelere sattığımız silahların yazılımları içine birer tane virüs koyalım. İleride onlar bu silahları bizim amacımızın dışında kullanamasınlar". Ben ABD'nin istemediği bir ülkeye karşı uçağımı kullanmak istersem, ABD buna karşı geleceği için bir kod göndererek o silahı çalıştırmayabilir. Yazar Alvin Toffler "Savaş ve Savaş Karşıtı" kitabında ABD'de konuştuğu generallerin kendisine "Biz herhangi bir uçağı herhangi bir boylamı geçmesi halinde düşecek şekilde önceden ayarlayabiliriz" dediğini yazıyor. Dolayısıyla yazılımı kendimiz yapmamız lazım. Mesela ATAK Projesi'nde görev bilgisayarını TÜBİTAK'taki bir ekip yapacaktı. Ben onları tanıyorum. Fakat ABD "Hayır vermiyoruz, hazır alacaksınız" diye dayattı. -Savunma sanayii projelerinde yerli, yabancı şirket ayrımının yapılması gerektiğini düşünüyor musunuz? Bana göre ayrılmalı, ama ayırmıyorlar. "Türk Kanunları ile kurulmuş her şirket Türk şirketidir, milli-yabancı diye ayrılmaz" diyorlar. Aslında 20 Haziran 1998 tarihli "Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi" dokümanının ilk taslağında ayrılmıştı. Sonra itirazlarla milli kelimeleri çıkarıldı. Gizli olması gereken sistemler, "milli şirketlerce yapılır" denmiyor da, "uygun milli gizlilik dereceli tesis güvenlik belgesi" olan şirketlerce yapılır deniyor. EMEKLİ TUĞGENERAL AYTEKİN ZİYLAN KİMDİR? 1984'de Tuğgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Daire Başkanlığı görevi yapan Aytekin Ziylan, emekli olduğu 1990'dan beri ASELSAN'da danışman ve Askeri Uzmanlar Birimi Başkanı olarak çalıştı. 2000'de ASELSAN'dan emekli olan Ziylan, halen Uluslararası Muhabere Elektronik Derneği'nin Türkiye Başkanı. Bilim Teknoloji Politikaları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan Ziylan, aynı zamanda Ulusal Strateji Dergisi Yayın Kurulu'nda görev yapıyor. "Akıllı insan zehrin zararını içerek öğrenmez. Zehirlenenlerin çektikleri ızdırap ona ders vermek için yeter de artar bile."(Torlakon öğretisi) .............................. Alintiliyan
  12. Tebrik zamanimi simdi ,,hangi tebrikten bahsediyorsun arkadasim bu ülke cok zor durumda bogulmak üzere onumu tebrik edecegiz? sonra demissin bu halk bu şekilde yönetilmeyi istiyor? olabilir onun demokrasi hakki... fakat onun demokrasi hakki olan seyde zor durumda olabilir? artik tekrar bu ülkenin cocuklari demiyecegim! cünkü cok gec artik herkes ama herkes birbirine acil kod cekmesi lazim bu demek degil birbirimizin inanclarini bogalim!! sokaklara inelim,, ineceksek bile dis güclerin oyununa gelmeyecegimize dair onlara mesaj anlaminda olmalidir!! sadece disari karsi... gücbirligi iceri karsi fikir birliginin önünü acmaliyiz sunu demek istiyorum herkes bugünden itibaren karsilikli sokaklarada inmekden ziyade sagduyulu herkesin geri adim atip ülkemizin birligi icin birseyler yapmalidir ülkemizin bütün degerlerini koruma altina almalidir yani herkes birbirini korumalidir bastaki hükümet yanlis yoldaysa bile sadece uyarilmalidir baska cözümler aranmamalidir? daha fazla yanlis yapmalarin önü kesilmelidir? devirmekten kastım! kur`an`ı da kendilerine göre cevirip,yorumlayan insanlarin zorunlu kıldıkları yasayla yönetmeye calisanlari..Cemaatlere, Tarikatlara hilafet özlemiyle yananlara! kadınların erkekleri günaha sokmak için yaratıldıgını düsünen insanlari yüz verilmemelidir.. verilmedigi takdirde o kisiler hergün bir adimdaha ileriye gidemez.. onlar ufak bir kesim olsada halkimizin bir kismini tatli sekilde istedikleri gibi kullana biliyorlar.. Atatürk e bu yönden hergün kötüsöz söyleyenlere yüz verilmemelidir,türbani bugün heryerde rahatlikla kullaniliyor sirf okulada sokacagiz diye bu ülke ikiye bölünmesine isteyenlere firsat verilmemelidir o okulda orda, orda insanlar bir kardes birer daha cocuk sayilir okudugu müddetce türbandan uzak durulmalidir?yokki bu cagda baska altarnatifi! aksi takdirde bu ülke okul caginda ikiye bölünür ve birdaha asla iflah olmaz? onun icin bütün ulus olarak bunlari tekrar diyorum yüz verilmemelidir ülkemizin bütünlügü icin bir iran örnegi bir Irak örnegi bir yugoslavya örnegi bunlarin durumu bin asir öncesine ait degil düne kadar onlarda bizim gibiydi ? tekrar diyorum devirmekten kastım! bizlerinde böyle duruma düsmemesi yani bir ülkeyi darmadagin etmek degil hepimizin sapkayi önüne koyup fikirlerimizi yenilemek !!! zamanla körelen kavgaya dönüsen fikirlerimizi tekrar kazana bilmek icin fikir devrimini gerceklestirmek.. unutmayalim iktidara getirdigimiz iktidara sahip olan hakim kesimler kendi sistemlerine uygun olan demokrasiyi uygularlar onlari oraya tasiyan sadece secmen kitlesi degildir arkalarinda bir takim beklentileri olan dünyada güc dengeleri vardir iste burda bizler bunun takipcisi olacagiz olacagizki ülkemiz adina bizlerin adina yanlis yola sapilmasin müsade edllmesin sirf onlarin etkisi altinda kalinmasin .. Cumhuriyeti'nde, toplumsal barısın ve temel hak ve özgürlüklerin icinde yer alan inanc ve ibadet özgürlügünün, laik devlet düzeninin koruması altında bulundugunu unutmadan..Ulusal bagımsızlıgımız ve laik, demokratik düzenin gelecegi ugruna, Ülkemizi hep birlikte sahip cikmaliyiz. Efendi Türkler
  13. Arkadasim ne söyleyelim konun hangi yönünü elestireceksin! okadar boyutlari varki cok ciddi anlamda... ülkemizin sesi olan gazteleri bakiyoruz iki gündür bu boyutlarini hic ele almamis? Medeniyetin bütün nimetlerinden saniye farki olmadan yararlanan vede yasayan ülkede bu manzaralar ve bu manzaralara karsi duyarsiz yönetim kadrolari vede yaklasim tavirlari yani isyan etmemek elde degil o cocuklarin hepsine bakiyoruz pirlanta gibi saglam duruslari o sogun altinda evet ya... ben inaniyorum o cocuklari yikan soguk degil ben inaniyorum o cocuklarin bakisi yinede soguktan degil onlarin bakisi sirtlarinda kis sartlarina göre üstlerinde giyecekleri olmamasi yani onurlarini kiran asil onlari kivrandiran... o olanaklarinin olmamasi? valiye gelince tabi oraya klimali arabayla geldi o soguk u hissettimi dersiniz? ögretmenlere gelince Protokolü neden derhal okulun icine tasimaz? turkiye bu 3cu dunya ulkesi diyorsaniz artik diyecek birsey kalmadi ücüncü dünya ülkelerinin kurbanlari bitermi!
  14. Dikkat ederseniz bu cocuklarin hepsinin üzerinde yazdan kalma giysileri var! Artik bunun baska izahi varmi?
  15. Protokolünüz batsın KARS’ın Esenyazı Köyü’nde yeni yaptırılan ilköğretim okulunun açılış törenine katılan anasınıfı öğrencileri, protokolün gecikmesi ve konuşmaların uzaması üzerine soğuktan üşüyüp ağladı. Soğuk havada saatlerce bekleyen minikler arasındaki bir kız öğrenci de baygınlık geçirdi. PROTOKOLÜ BEKLERKEN SOĞUKTAN TİR TİR TİTREDİLER hurriyet.com.tr'nin kompozisyon yarışmasını kazanan Diyarbakır'dan İklim GÜNER oldu. GÜNER, ilk yazısını Kars'ta Vali'yi beklerken soğuktan donan çocuklar için yazdı. Merkeze 35 kilometre mesafedeki Esenyazı Köyü’nün ilköğretim okulu açılış törenine katılan 177 öğrenci, soğuk hava nedeniyle zor anlar yaşadı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yaptırılan ve 488 bin YTL’ye mal olan 8 derslikli ilköğretim okulunun açılışı için öğrenciler saat 09.00’dan itibaren okulda toplanmaya başladı. Öğrenciler, okulda kendi imkanlarıyla ısınmaya çalışırken, köyün kadın ve erkekleri de protokol için kurulan çadırdaki sobanın başına toplandı. Törene katılan vatandaşlar, soğuk havada ısınmak için halk oyunları ekipleriyle birlikte davul zurna eşliğinde halay çekti. Saat 12.00’de başlaması gereken tören için öğrenciler, 15 dakika önce alana getirildi. Protokolün 35 dakika gecikmesiyle tören saat 12.35’te başladı. Törene Vali Mehmet Ufuk Erden, AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Belediye Başkanı AKP’li Naif Alibeyoğlu, İl Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici, daire amirleri ile köylüler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından bir öğrenci şiir okudu ve halk oyunları ekibi gösteri sundu. Bu arada soğuk havada bekletilen öğrencilerden 30 anasınıfı öğrencisi üşümeye başladı. Öğretmenler ve aileleri soğuktan üşüyen ve ağlamaya başlayan minik öğrencilerileri ısıtmak için atkı, kaban ve eldivenlerini verdi. ÖĞRENCİ BAYILINCA VALİ KISA KESTİ Eğitimin kalkınmanın temeli olduğunu belirten İl Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici’nin konuşması sırasında başlayan kar yağışı, üşüyen öğrenciler için eziyete dönüştü. Daha sonra kürsüye çıkan ve geçen hafta yerel bir gazetede ‘Kayıp Milletvekili’ olarak tanımlanan AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın konuşması sırasında üşüyen öğretmenler, birbirlerine montlarını vererek ısınmaya çalıştılar. Vali Mehmet Ufuk Erden’in konuşma yapmak için kürsüye geldiği sırada 4’üncü sınıf öğrencisi Fatma İnalkaç soğuk havaya daha fazla dayanamayarak baygınlık geçirdi. Öğretmenlerinin kucağında sınıfa götürülen İnalkaç, uzun süre kendine gelemedi. Soğuk havanın öğrencileri olumsuz yönde etkilediğini gören Vali Erden, konuşmasını uzatmayarak AKP Milletvekili Karabayır ve Belediye Başkanı Alibeyoğlu’yla birlikte okulun açılışını yaptı. Vali ve beraberindekiler, daha sonra köylülerin verdiği yemeğe katıldı. (DHA)
  16. kur`an`ı da kendilerine göre cevirip,yorumlayan insanlarin zorunlu kıldıkları yasayla yönetmeye calisanlari.. kadınların erkekleri günaha sokmak için yaratıldıgını düsünen *********! v.s v.s bla bla bla bla degistik dediler degismiyenleri o zaman o tercihi devirecegiz....
  17. Ne tercihi hangi tercihden bahsediyorsun?
  18. illahin Navigationssystem,mi lazim! Bu cagda Bayramlarin kurbani olurmu... kurbanin bayrami olurmu, bakin onlar basarmis cocuklarini bayram icin kurban etmekten vaz gecmisler... sende bu cagda hayvanlari bayram etmek icin kurban etmekden vazgec.. o kadar hayvani yiyecegim bu benim ihtiyacim diyorsan bari göbek atip bayramini yapma? Bayram sevdalilarina bir önerim var hersene bir tanede olsa bir dini bayramimizi sokak senlikleri etrafinda beraberce kaynasarak kutluyalim.. o gün istersen fes tak istersen türban ,,istersen salvar istersen daltonun donunu giy..... sonra ülkemizde hangi bayrami kutlamisini bildik? hangisini organize etmeye calistinizda bugüne kadar bayram bayram diye tutduruyorsunuz hani laf olsun dostlar alis veriste görsün.. benim bildigim bir tane var dostca asüre dagitilan? bir olay var! birde kandil bayraminda cocuklarin ellerinde isik evlerin kapisinda bir hediye beklentisiyle evlere ziyaret etmesi olayi! yani ramazan bayraminda kandil gecesi yapilan güzel bir olay.. Kandil Bayram icin söylenen bir güzel sözle dile getireyim Fani Dünyanin padisahi degiliz biz.Gönül hirkalarini yamar giyeriz.Dostlarla aglar, dostlarla güleriz. ... birakalim kurbanlari ,,birakalim cocuklarimiz gülsün artik. ülkede gittikleri her kapida yüzleri gülsün,,, artik kanli degil neseli dünya birakalim... yüzlerini saklamasinlar bizim yaptiklarimizdan bayramlarda!!!! bu ülkenin hep beraber sokaklara indirecek Ailece mutluluklar yasaya bilecekleri ülkedeki bütün güzelliklerini ortaya dökücek bayramlar lazim.. lazimki sokak kültürüde gelissin beyinlerde gelissinki bir acik meydan konserinde bir bayani direkte kedi gibi yüz erkegin elinden kurtulmak icin tirmanma gösterileri olmasin.. ellerinde bicaklar kadinlar kovalanmasin delik desik edilmesin,,, bak arkana eli bicakli biri daha kosturuyor korkma korkma bugün sana kosturmuyor! yarini bekle? merak ediyorum illahin bizlerin dogrulari bulmak icin Navigationssystem,mi lazim bu cagda yönümüzü bulmak icin kendi motorumuz yeterli gelmiyormu? Efendi Türkler
  19. baba, mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. sadece senin değil, türkiye'de yaşayan kürt ve türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. ayrıca savcıya da bildireceğim. ankara'da 1969'da ölen arkadaşım taylan özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. onun için cenazemi istanbul'a götürmeye kalkma. annemi teselli etmek sana düşüyor. kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir. son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım. oğlun deniz gezmiş
  20. Arkadas anladigim kadar kulaginiz Amerikadan gelecek sese göre ayarlanmis?eminim eger Ataturk sag olsaydi türbana izin verirdi.. bunu kim söylemisti iki gün önce hangi saygi deger Amerikali aciklarmisin? sen kimi seslendiriyorsun burda onuda söylede icin rahat etsin
  21. haklisin hepsinin sirtinda bir yolsuzluk dosyasi! ama birtanesi yüklemis ülkeyide beraberinde götürüyor benim parmak isaretim odu
  22. Anlamadim hangi Anti islam ülkesiymis Amerika? rüyami görüyorsun arkadasim o kadar dostki bin l. Abimizi bile yaratti? Bakın Fethullah'ın el üstünde tutuldugu yere, orda bir yasak varsa oder Komünist Partisi? nedenmi onuda siz bulun! bir zahmet avrupa ülkelerinde türbanin selbest oldugunu senden ögreniyoruz okula gitmiyorsunuz galiba?
  23. Ülkemizde kapatilacak bir parti varsa Akp dir, 1923 de kurdugumuz Cumhuriyetimizi,bugün Akp ne yazikki teokrasi anlayisini resmen cekinmeden devletin kadrolarini kendine yakin seriat özlemi duyan teokrasi anlayisina yatkin yandaslarini doldurmus ,doldurmaktadir yani bunun saklisi gizlisi yoktur gizli olan bugüne kadar emperyalistlerin Türkiye'yi kendi cizmeleri altina alma arayısı,cumhuriyet kuruldugundan beri sabirla bugünleri hazirlamislardir ve bugün anayasası da hazırlanarak Türkiye Federatif Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülme asamasina gelinmistir.. engel varmi oda tartisilacak bir konu? sizce engel varmidir arkadaslar bana göre bir engel kalmamistir varsa hangi engel var! iktidara hakim kesimler kendi sistemlerine uygun demokrasiyi uygular mantigi bile ülkemizin bugüne kadar nasil bir gaflet uykusuna daldigini gösterir.. uyuyan bu laik cumhuriyetin cocuklaridir.. ama uyumayanlarda var onlarinki bir ucuz ask ugruna? Ortacag boyunca degismeyen kafalar ve o kafalarki onlarin en büyük silahidir onlar birer mürit gibi calisarak bugün Akp nin iktidara gelmesini saglamistir.. yüzde 47.ler bu sayede saglanmistir aslinda yarisindan cogu tepki oyu olmasi ayrica düsündürücüdür tepki duyduklari olay aslinda bugüne kadar bu ülkeyi yöneten bugün basa getirdiklerinin anlayisin ta kendisidir? ne aci degilmi aslinda aci olan hepsinin artik müslüman aleminin emperyalistlerin ayaklari altinda ezilmemesi degilmi? yeni genclik yani yeni nesil seriatci genclik bu olaylari hicmi farketmiyor vede mantikli düsünemiyor sadece bütün olanlari bir Türban ugrunami.. bugün seriat düzeni diyorsak onu daha önceki iletimlerimde ayrintili yazmistim ama kisaca tekrar degineyim bugün iflas eden bu anlayis.. yani basimizdaki örnekleri hepimizin soludugu hatta artik kaniksamaz hale geldigimiz? unutmayin birileri cok uyanik!!! kimlermi tabiki bin amcalari yaratanlar? neden yarattilar iste bu kaniksamayi tekrar hareketli hale getirmek icin cünkü iflas eden yönetim bicimini tekrar nasil canli hale getirebileceklerdi? isterlermi müslüman cocuklari uyansin! yeni arayislar icine girsin.. isterlermi dün Afrikaya isik olan kemalizm yarin bu cografyaya isik olsun isterlermi ... onlar isigi binlerde ladinlerde Türbanlarda gösterirerek bakin ponpon kizlar dün Irak a ziyaret etmis bir nevi erotik gösteriler Abd askerleri icin evet yarin bu askerler ne yaparlar onlarin Isgali altinda degilmi Irak! arkadaslar sapkamizi Türbanimizi önümüze koyarak bin kere daha düsünelim.. tekrar diyorum ne yazikki emperyalistler Türkiye'yi kendi cizmeleri altinda ezmek icin , binlerce çocugumuza hilafet ve osmanlı özlemciligi asılamaya çalısan ABD Türkiyedeki sag kolunun temsilcisi Fethullah'ın sayesinde kolunun girmedigi delik kalmamistir benim demek istedigim kol bu koldur! o cizme küüt diye cizdiginiz cizme asil heryere giren cizme budur.. bunlari beni ucuz sekilde elestiren arkadaslar icin yaziyorum,, yok efendim ateistmis yok efendim ,,bütün sözlerim sana degilmis... bana olsa ne yazar yeterki bu ülke icin ucuz seyler yazmayin. bu ülkenin laf salatalarıyla kaybedecek zamani kalmamistir.. Efendi Türkler
  24. Ah be güzel vatanim!
  25. Ahmet Hakan: Adımım Deniz Gezmiş'in yanına yazılmasından gurur duyarım! Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına terörist diyen Milli gazete yazarı Mehmet şevket Eygi'ye bir tepki de Ahmet Hakan'dan geldi. İŞTE AHMET HAKAN'IN O YAZISI Kanlı Pazar manifestosu EĞER ... 1969’un şubat ayının o soğuk ve "kanlı" ikinci pazar günü... Yaşım elverseydi... Ve Beyazıt Meydanı’nda olsa idim... Dindar da olsam, imam hatip mektebine de gitsem, anam türbanlı, babam sakallı da olsa, "İslamcıyım" da desem... Benim yerim... Kesinlikle Amerikan 6. Filo’sunu protesto eden solcu gençlerin, yani Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yanı olurdu... Asla ve kata... Polisle birlik olup o gençlere karşı tekbirlerle saldırıya geçen sözüm ona Müslümanların yanında olmazdım. Çünkü... Ben öyle bilirim ki... Bu işin din / diyanetle, içine doğulan kültürel çevreyle, hatta ideolojik duruşla falan bir ilgisi yoktur. Bu bir kişilik ve ahlak sorunudur. Ve mesele bu kadar basittir. * * * Eğer... Yaşım elverseydi... O pazar günü... Kalbim 6. Filo için değil... 6. Filo’yu protesto eden solcu gençler için atardı. Bugünlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdıran Mehmet Şevket Eygi gibilerin, o günlerde "din / iman" adına yaptıkları aşağılık propagandanın ve kışkırtmanın etkisi altına girip galeyana gelmezdim. Eygi ve onun gibilerin, "Bir yanda Sovyetler Birliği, bir yanda ABD var... Biz kötünün iyisi olarak ABD’den yana olmalıyız" şeklindeki izahlarına zerre kadar itibar etmezdim. Çünkü... Bu tür yaklaşım tarzını en azından "utanç verici" bulurdum... Bir "kötü"den kurtuluşu, bir başka "kötü"de aramanın ve "kötüler arasında bir tercih" yapmaya kalkışmanın insanı küçük düşüren bir iş olduğunun ayırdında olurdum. Böylesi bir tercihin insanlık onuruna yakışmayacağını düşünürdüm. Hangi konjonktürde yaşarsam yaşayım... Biraz izan, biraz insanlık ve biraz şuur sayesinde... Hangi tarafı seçmem gerektiğini idrak edebilirdim. Tekbirlerle saldırıya geçenlerin karşısına dikilirdim... "Deli misiniz? Ne yapıyorsunuz?" diye haykırırdım. "Kötünün iyisini savunmak size mi düştü?" derdim. * * * Gelin görün ki... İlahi takdir işte! O gün orada değildim... Ve fakat... Aklımın erdiği andan itibaren... Orada olmadığım halde... Orada olup bitenler nedeniyle "suçluluk" duydum. Ne zaman o "Kanlı" Pazar gününden söz açılsa yüzüm kızardı... Hele o günlerde milleti 6. Filo’nun yanında "Allah için cihada" çağırıp kışkırtan adamların, bugün bir parça utanç duyup en azından seslerini kesmek yerine... Hálá eski kinlerini dipdiri tutup Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına ağız dolusu küfürler yağdırdıklarını gördükçe... Yüzüm kızarmaya devam ediyor. Bu manifestoyu da işte bu yüz kızarıklığı içinde yazıyor ve diyorum ki: Lütfen adımı Mehmet Şevket Eygi gibilerin hizasına yazmayın. Eğer ille de birinin yanına yazacaksanız... Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hizasına yazabilirsiniz... Hiç gocunmam... Aksine şeref duyarım. ................................

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.