Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Demek ki siz kurban bayrami müddetince ne sokaga cikmissiniz nede pencereden bakmissiniz kutluyorum sizi
  2. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Craig Ewert, durumunda su gercegide göz ardi etmeyelim burda karsinin vefasizligi, kendisinin vefaliligi ve bu arada saglik bakanliginin duyarsizligi.. tamam o ülkenin saglik bakanligi biraz etkisiz kalmis olabilir yasaya göre fakat gene ben varim diyebilirdi fakat her olaya baliklama dalan Avrupaya ne oldu.. bence tipik bir Avrupa vefaliligi örnegi sergilenmistir bu kadar basit bunlar budur. ortada bir yatirim yoksa normal.. hangi yatirim var gecen seneden bu sene icin söylermisin 'demirefe'
  3. ülkemizde herkes kasapliga soyunursa bu manzarayi yaratanlari etkileyecegini hic zannetmiyorum.. bir düsünelim her kurban bayraminda kac cocuk ilk defa hayvan sevgisini ilk defa tadiyor? ve bu cocuklar bir kac dakika sonra gözleri önünde kavustuklari hayvan sevgisini bu kasaplara teslim ediyor tabiki bu kasaplar bildigimiz kasaplar degil? gerisini siz düsünün nehrin akisi ne yöne!
  4. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bir hastayi tedavi süresince eger dayanilmaz acilari varsa uyustururlar agri igneleri agri haplari verilir ve hasta tedavi sürecinde hic bir aci cekmez en basit örnegi, bir insanin düsme sonucu bütün vucudunun heryerinde kiriklar olusmasi vucudu en cok sarsanda kemik kiriklaridir, böyle bir hasta duruma göre bir seneye yakinda hastanede kalabilir bu kaldigi sürecede yani hasta tekrar iyilesme sürecinde devamli agri kesicilerle bir nevi uyusturularak ayakta kalabilir baska sansida yoktur.. insan vucudu belli derecelere kadar agrilara dayanabilir onun ötesinde o agrilara yenik düser ölür.. demek istedigim bir insan btkisel yasama gecmemisse tıpta bir hastalıgi uyusturarak o insani yasadigi müddetce agrisiz yasamini saglamasini sagliyabilirsin? ben burda cok arti niyetler görüyorum en basta hastalik masraflari konusunda avrupada saglik yönden bir gerileme dönemi baslamistir! bunu vaktim olursa acacagim!
  5. Ama can borcu olmayanlarda var.. 1915.de Türk ordusunu arkadan vuranlara bir avuc intikam timinin ABD nin emriyle, onlarin ayagina gidenler den anlasiliyor böyle vatan severlik olmaz.. biraksalar AKP bunlarin soykirimini da taniyacakti bu kadar baskiya ragmen ayagina gidip özür dileyenlerden baska cosku beklenemez bunun adı istiklal marsi coskusu dur..Istiklal Marşında aksayan taraflar yoktur aksayan kafalardir. Istiklal Marşında renk din siyaset aranmaz aranan coskudur o coskuda bize yakisan türde yazilmis.. Siz de gördünüz mü o üstü başı yırtık pırtık, açlıktan zayıflamış, yüzü güneşten yanmış ama omuzları dik, başı dik Mehmetçik fotoğraflarını? iste bu fotoğrafları yaninda yer alabilmektir.. herkesin bu fotoğrafların yaninda yer alamayacagi kesindir.. bugün Avrupada askere alinanlar sinavdan gecirilir sinavi kazanamayanlar askere alinmazlar onlar biliyorki herkes bu ülkenin vatandasi olabilir ama herkes istklal coskusuyla bu vatani savunamaz..
  6. Bende merak ediyorum bu cagda bu teröre et terörüne hos görenler.. Denizlerimiz de dinamitle kacak balik avlamaya calisanlara tepkileri ne olur?
  7. Ya arkadasim bayramimizi kutlamayalim mi dedik bayrami mi ortadan kaldiralim dedik? Mesele ´Kurban´ inandığımız İslam dinin de öyle kurban etmek diye birseyin olmadigini kendiniz de biliyorsunuz.. yok mutlaka var diyen bizden iyi bilen bir din görevlisi ciktimi simdiye kadar? oda cikmadi cikmadigina göre.. bir bayram günü kabul gören bugünü neden kana bulamak? eger bugünde pasta yerine seker yerine et dagitmak makbül ise o zaman kasap ne güne duruyor? buyrun kasaba bayramida et bayraminida adam gibi kutlariz.. bak arkadasim onlar cadilar bayramini senin bildigin gibi kutlamiyorlar en azindan 50.senedir öyle kutlamiyorlar! onlar artik cadilar bayramini sokak senlikleri biciminde panayir havasinda bütün halk la beraber kutlaniyor ve cok nesli ve güzel oluyor Ailece güzel mutlu bir ortam icinde olabiliyorsun.. issallah bizde bir gün kurban bayramimizi bu cosku icinde kutlariz.. cadi kelimesi sadece bir latife olarak kaldiysa bizdede kurban kelimesi kalir...
  8. Bu bayram bir can bağışlayın... "BAĞIŞLAMAK..." Bundan daha yüce, daha anlamlı, daha insani, daha kutsal bir eylem olabilir mi? Bir can bağışlamak... Bir canı almak yerine, ona yaşama hakkı vermek... (.......) Bir-iki güne kadar danalar, koyunlar, koçlar, kuzular kaçmaya başlayacaklar. Elinde satır olan insan kovalayacak. Kanlı, korkulu, sonunda kaçınılmaz biçimde "ölüm" olan bir mücadele başlayacak. Televizyonlar-gazeteler bu görüntüleri gösterecekler haberlerde, gören çocuklar ağlayacaklar. Eğitimciler, doktorlar, akıllı insanlar "Kurban kesme eylemini çocuklardan gizli yapın" diyerek akıl verecekler. Çoğumuzun aklına bile gelmeyecek: Çocuklardan gizli bir ibadet olabilir mi?.. * Ben "Kurban parasını vermek olmaz, kan göreceksiniz" diyen bir din öğretisini asla kabul edemem. Bu İslam gibi "aklı ve gelişmeyi" emreden bir dinin kuralı olamaz, olmamalı. Bağışlayın... Onlarca güvenilir, saygın yardım kurumu bir canlının boğazını kesmek yerine vereceğiniz kurban parasını bekliyor. Çocuklara çağdaş bakım lazım, bilgisayar lazım, ayakkabı lazım, oyuncakları yok yetim-öksüz çocukların. Doktorların et yemeyi dahi yasakladıkları kimsesiz yaşlılara ilaç lazım, bir mintan, bir terlik, bir tekerlekli sandalye lazım. 45 bin yetim... Yardım bekleyen 17 bin kimsesiz yaşlı var. Bir canlıyı yatırıp boğazını keserek canını almak yerine... O parayı canlarımızın bakımlı, huzurlu, mutlu yaşamaları için vermek bir yüce inanca aykırı olabilir mi? * Bağışlayın... Bağışlayın ve o akşam yatağında gülümseyerek uyuyan çocuğunuza daha farklı sarılın. Onun kulağına; bir can almak yerine, üzerini örtecek kimsesi olmayan çocuklara... Sıcak yuvasını yitirmiş yaşlılara yardım ettiğinizi fısıldayın. Bu bayram bir can bağışlayın. bcoskun
  9. Neden tesisi kurulsun gider etinizi kasaptan alirsiniz o kadar zor mu? yok efendim birilerinin kestigi yer cok güzelmis pirlanta gibiymis mis gördük el arabalarina bindirilen kurbanlari gördük, deniz´e Irmak gibi akan kani da gördük.. varmi bizim gibi Ülke?
  10. Sayin Dogrucudavut' Kültürel birikim gelenek leri terbiye edermi? örnegin bugün sokaklar kan gölüydü ne gibi kardeslikleri katkida bulunmustur? istedigimiz nokta bu kasap! gerci kasaplar hic olmasa? Kurban eti kesilir kesilmez yenmez Kurban Bayramı’nda yapılan en büyük yanlışlardan biri kesilen hayvanın etinin hemen pişirilerek yenmesi. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlikten dolayı hem pişirmede hem de sindirimde zorluk yarattığını söyleyen uzmanlar bu etleri mutlaka buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra tüketmek gerektiğini söylüyor... demek ki et bayrami icin kasaplara daha önceden siparis verip düzenli bir sekilde kesilip paketlenmis etlerimizi alip günün anlamina göre degerlendirebiliriz
  11. Efendi Türkler şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    DEMOKRASİ Kavramı: Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca, demokratia yani demos, halk zümresi, ahali + yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe ye, Fransızca dan démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, politik partiler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler. Biçimsel uygulanması: - Doğrudan demokrasi Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler. - Temsili demokrasi Üye veya vatandaşların, seçtikleri temsilciler tarafından temsil edildiği sistemdir. Temsilciler, bir bölgeyi veya bütünü temsil edebilirler. Temsili demokrasiler veya halk oylaması gibi, bazı doğrudan demokrasi elementlerini bünyelerinde barındırabilirler. Günümüz de parlamenter sistemle yönetilen devletlerinin birçoğu, temsili demokrasiye örnek teşkil ederler. Kısaca, demokrasinin tarihsel gelişimi: Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu. Yunan da, uygulanan “Demokrasi” doğrudan temsil ediliyordu. Sitede yaşayan birkaç bin kişi, demokratik haklardan yararlanıyordu. Emekçiler her türlü demokratik haklardan yoksundular. Daha sonraki yüz yılarda, demokrasi yerine oligarşi devletler, Roma İmparatorluğu olduğu gibi diktatörlükler, Doğu devletlerinde olduğu gibi despotluklar oluşmuştu. “Batı Demokrasisi” 1789 Fransız Devrimiyle başlar . Bunun diğer bir adı da, burjuva demokrasidir. İlk kez aristokrasinin egemenliğine son veren burjuvazi “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” sloganıyla ortaya çıktı. Burjuva iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra, “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” şiarı unutuldu. Burjuva diktatörlüğü doğdu. Bu tamamıyla ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlı bir politik sonuçtu. Gerçek anlamada demokrasi, ancak 1848 de ilk işçi sınıfı örgütlenip politik yaşama aktif katılmasıyla Avrupa da ve ABD de demokrasinin gelişip, yaygınlaştığını görüyoruz. Başta örgütlü işçi sınıfı ve diğer emekçi halk demokratik hak ve özgürlükler için amansız bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda; sekiz saatlik iş günü, sendikalaşma hakkı, seçme hakkı, eşit işe eşit ücret, siyasi parti kurma hakkı... benzer bir çok demokratik, sosyal haklar elde ettiler. 19.yy ikinci yarısından sonra, ilk Sosyal Demokrat partiler(Marksist partiler) örgütlenmeye başladılar. 19. yy. ikinci yarısı, Avrupa da demokratik mücadelenin utkularıyla doludur. Bu ne demektir? Ne zamanki sanayi devrimi oldu. Bunun sonucunda örgütlü bir işçi sınıfı doğdu. Bu sınıf kendi demokratik ve ekonomik hakları için, sürekli bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda bir çok demokratik ve sosyal haklar kazanıldı. Hiçbir hak verilmemiştir. Her hak alınmış, bunlar içinde Avrupa Halkı bedel ödemiştir. “Demokrasiyi” hak etmiştir. Genellikle, I. Dünya Savaşından sonra, Avrupa da demokratik haklar genişlemeye başlar. İşçi sınıfı partileri olan sosyal demokrat ve komünist partileri bir çok ülkede örgütlendiler.Yeni dönemin en ilerici hareketi, Rusya da1917 Ekim Devrimiydi. Komünistlerin öncülüğünde, halk iktidarı kurulur. Bu tarihten sonra, dünyada artık burjuva demokrasisinden farklı “sosyalist demokrasi” düşüncesi gelişmeye başlar. Bu yeni anlayışla, işçi sınıfı ve emekçi halk, Batı Avrupa ülkelerinde yeni demokratik hak ve özgürlükler elde ederek toplumsal ilerlemenin lokomotifi oldu. Başlangıçta, toplumdaki sınıfların varlığı kabul edilerek, uzlaşmacı demokratik bir politik sistem kurulmaya çalışıldı. Daha sonra, klasik Marksist yaklaşım bu uzlaşma kültürünü, belli bir dönemden sonra (1924 ten) terk etti. Bu büyük bir hataydı, toplumların farklı sosyal sınıflardan oluşması bir sosyal ve tarihsel gerçeklikti. Sosyal sınıfların oluşmasının, yedi sekiz bin yıllık geçmişi vardı. Bunları aniden yok olması, onların yok sayılması toplumsal gerçeğe aykırı bir politikaydı. Uzlaşma yerine “sınıf diktatörlüğü” savunuldu. Bu politik anlayış, sosyalist demokrasiyi dışladı. Yine 20. yy. başında, bazı sosyal demokrat partiler, ve komünist partiler sınıf uzlaşmasını savunarak, sosyal ilerlemeye olumlu bir katkı sağlamışlardı. Daha sonra, bu politikanın terk edilip, “sınıf diktatörlüğü” savunulması bir çok sorunu beraberinde getirdi. Savunulan sosyalist demokrasi gerçekleşmedi. Diğer yandan, I. Dünya Savaşından başlayarak, bazı SDP sosyal uzlaşma politikasını sosyal şovenizme indirgeyip, savaşın emperyalist sınıfsal özünü görmemezlikten geldiler. Bu sosyalist hareket içinde ikinci büyük yanlışlık oldu. Bu sağ ve sol sapma (solun kendi içindeki sapması) anlayış, demokratik gelişmeyi durduran politik bir etken oldu. Bu politikayı izleyen yıllarda 20.yy. ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerinde demokratik özgürlükler ve ekonomik haklar diktatörlüklerin kurulmasıyla büyük darbeler aldı. Her ne kadar Komünist partiler buna karşı çıktılarsa da; İtalya da Faşizmin, Almanya da Nazizmin, İspanya da Farnko faşizmin önüne geçemediler. Bu gerici politikayı takiben... 1939 II. Savaşı başlamasıyla, Dünya da yeni bir politik felaket başladı. Savaşla birlikte seksen yılda, elde edilen demokratik haklardan geriye gidildi. Savaş yıllarında sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı. 1945 te Nazilerin yenilgisiyle Demokrasi yeniden gelişmeye başlar. Batı Avrupa ülkelerinde, işçi sınıfı partileri ya iktidara ortak oldular veya güçlü demokratik muhalefetler oluşturdular. II. Dünya Savaşından sonra, Avrupa ülkelerinde halkın aktif politikaya katılımı sağlandı. Her düşüncede siyasi partiler (sadece, faşist partiler yasalarca yasaktır), sendikalar, meslek odaları, gençlik, çevre ve kadın örgütleri günlük yaşama aktif katılarak, demokratik sosyal haklar genişlemesini sağladılar. Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın değişik coğrafyalarında demokratik ve özgürlük hareketleri başladı. Hindistan, Pakistan bağımsızlığını elde etti. Çin de, halk devrimi oldu. Afrika, Asya , Latin Amerika da ulusal kurtuluş hareketleri dönemi başladı. Ondan sonra, Kuzey Afrika ülkelerinde, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır ve Marako bağımsızlığına kavuşur. Savaştan sonra, Avrupa da, halk yaygınca farklı düzeylerde günlük politikaya katılmasıyla ; parasız sağlık, parasız eğitim, genel işsizlik sigortası, kadın hakları, seçme ve seçilme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence insanlık suçu olarak kabul edilir. Avrupa ülkelerinde, demokratik anayasalar yazılır ve bu anayasalara uygun yasalar kabul edilir. Böylece “hukuk devleti” ilkesi benimsenir. Yerel yönetimler eliyle, merkezi yönetimin bir çok görevi yerel yönetimlere devredilir. Demokratik denetim mekanizması işlemeye başlar. Devletin her türlü görevleri denetim altına alınır. Halk kendi temsilcilerini özgürce seçer. Her türlü yetki ve denetim halkın demokratik yollarla seçtiği temsilcilerine verilir. “Hiçbir kişi ve kurum yasalardan olmayan yetkiyi kullanmaz,” ilkesi her kurum için vazgeçilmez olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam uygulanır. Yasama, yürütme ve yargının dışında başka bir kuvvet kabul edilmez. Her kurumun, yetkisi yaslarla belirlenir. Hukuk un üstünlüğü ilkesi benimsenir. Bu yukarda verdiğim bazı örneklerle demokratik bir kültür gelişir. Bu kültürün içinde; hoşgörü, önyargıdan arınmış bir anlayış, yasalara saygı, kişi haklarına saygı, din ve vicdan özgürlüğü. Bir çok AB ülkesinde din ve devlet işleri birbirinden kesinkes ayrılır. Toplumlar farklı sınıflardan, değişik kültürlerden, ayrı inançlardan oluşur. Bu toplumların; ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliği olarak kabul edilir. Politika ancak bu tarihsel ve sosyal gerçeğine uygun olursa, vatandaşlar (insanlar) mutlu olur. Toplumun gerçeğine uygun örgütlenen devletler daha sağlam ve sağlıklı olacağı vurgusu yapılır. Demokratik ülkelerde, devlet topluma hizmet için vardır. İnsanlar tek başına, tüm sorunlarını çözemezler. Ancak, devlet benzeri büyük örgütlenmelerle insanların her tülü sorunları çözülür. Demokratik devletin diğer önemli bir işlevi de, toplumsal iş bölümünü düzenlemek ve örgütlemektir. 1945-1989 yılları arasında, AB (EU) ülkelerinde, bu yukarda saydığımız politika ve hizmetlerin önemli bir bölümü kendi iç politikalarında kısmen uyguladılar. Böylece “gelişmiş bir Avrupa demokrasi” kavramı kabul edildi. Bu politika iç politikada kısmen geçerli oldu. Uluslar arası politikalarda ise, Avrupa sermayesi gericiliğini sürdürdü. Ülkelerinde “ilerici” olmalarının en büyük etkeni, halkın örgütlü olması ve Avrupa Halkının demokratik baskısı sonucunda olmuştur. Avrupa halkı, 160 yıldır örgütlü bir demokratik bir savaşımın vermektedir. Bu savaşımın bir çok demokratik kazanımı oldu. Bu süreç, Avrupa ülkelerinde kısmı bir demokratik kültür ve alışkanlığın yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi. Türkiye ve benzeri ülkelerde bu demokratik kültür ve alışkanlık yok. Bu kapitalizmin gelişmesinin çok sonra olduğu ülkelerde, halkın demokratik bir kazanımı yok. Halkın ezici çoğunluğu, hala bir çok işi devlet bürokrasisinden beklemektedir. “Devlet baba nerede ?” anlayışı oldukça yaygındır. Diğer bir deyişle, Türkiye benzeri ülkelerde halkın politikaya aktif katılımı yoktur. Pasif edilgen bir “kulluk” anlayışı egemen. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, daha etken, politikaya aktif müdahale eden bir vatandaşlık anlayışı, kültürü var. Gelişmiş kapitalizmle az gelişmiş kapitalizm arasında en büyük politik kültür anlayışı budur. Birinde etken politika, gelişmemiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde edilgen, tabi olma anlayışı egemen. Çağdaş ilerici bir demokratik anlayış ve bunun karşılaştığı sorunlar: İnsanlar toplum biçiminde, yaşamaya başladığı andan itibaren, daha mutlu ve daha özgür bir toplum için düşünce üretmişler. Bu ideal amaç uğrunda, on bin yıldan bu yana durmadan savaşım vermektedirler. Kimileri “Özgürlük” ve “Mutluluk” değişken olduğunu savunsalar da, on bin yıllık süreçte insanlar bazı somut değerler yaratmış olduğunun farkındalar. Daha güzel, özgür bir toplumda insanları daha mutlu olacağı kaçınılmazlığını, zorda olsa, insanlar kavramış. İnsanoğlunun bu politik savaşımı zor ve uzunda olsa; köleci, feodal ve özel mülkiyet diktatörlüklerine karşı çok önemli demokratik kazanımlar elde etmiştir. (Demokrasinin gelişmesine tarihsel süreci bölümünde kısaca değinmiştik.) Toplumlar farklı sınıf, grup, kültür ve inançlardan oluşmaktadır. Bunların farklı ekonomik, politik ve değişik dünya görüşleri(ideolojileri) olması da, çok doğal. Toplumların farklı olması, onların birbiriyle sürekli kavgalı olmaları gerektirmez. Toplumların tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun politikaların oluşması, toplumun uyumu bakımından zorlu olur. “Çoğulcu, farklı olma” bir gerçeklik. Farklılık sadece toplumla sınırlı değil, doğada, bilimde farklı çoğulculuk evrensel bir kuraldır. Bunu yok saymak, farklılığı hesaba katmadan yapılacak her tür iş, hesap, politika, eylemde yanlış ve sakat olur. Toplumlar sadece bundan acı çekerler. Toplumun farklı olmasının yanında, birde değişme ve gelişme özellikleri var. İlkel toplumdan başlamak üzere, onu izleyen bin yıllarda küçük site devletleri, daha sonra köleci devletler. Köleci imparatorlukların yıkılmasıyla, ortaya çıkan feodal devletler ve sanayi devrimiyle gelişen kapitalizmin doğurduğu burjuva toplumları ve bunun karşıtı olan sosyalist toplum, bu sosyal ilerlemenin en somut değişen örneklerini vermektedir. Bu da, bize şunu gösteriyor, hiçbir devlet kalıcı değil. Politik erklerin kalıcı olmadığını sosyal tarih boyunca, bunun binlerce örneğine tanık oluyoruz. Demokratik bir sistem, ancak bu tarihsel gerçeklik içinde ele alınarak bir anlam kazanır. Toplumlar farklı ve değişkendirler. Tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklik , burada insanlara uzlaşmayı dayatıyor. Birlikte var olma. “Tarihten ders almak”, bir anlamıyla bu tarihsel ve sosyal gerçekliği kabul etmektir. Sosyal ve tarihsel geçekliğe uyumlu politikalar oluşturmak kaçınılmazlığını görmektir. Demokrasi ancak, bu uzlaşma anlayışı ve kültürü içinde bir yere oturtula bilinir. Bu anlayış, aynı zamanda demokrasinin bilimsel temelini oluşturur. 1950 de başlayan Soğuk Savaş, demokratik gelişmenin ve toplumsal ilerlemenin önüne en büyük bir engel oldu. Bu süreçte, Türkiye dahil bir çok ülkede açık ve yarı açık diktatörlükler kuruldu. Her tür demokratik taleplerin önüne, gerçekçi olmayan “Komünizm Tehlikesi” gerici politik anlayışı geliştirildi. 1975 oralarında, ABD ve SB arasında bir yumuşama yaşandı. Bu süreçte, dünyada yeniden demokratik gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün. Yine ülkemizde bu süreç, 12 Eylül 1980 de sona erer. Bir askeri diktatörlük süreci başlar. Bu baskıcı süreç, fiilen on yıl devam etti. Yirmi altı yıldır da, politikası ve ideolojisi devam etmektedir. Yine 20.yy on yılında, başta SB ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde, bir gerici süreç başladı. Bu ülkedeki halkların kazandığı demokratik haklar, elinden alınır. “Dünya Sosyalist Sistemi” sosyalist bürokratlar eliyle tasfiye edildi. Bu politik gericilik, “Komünizm yıkılması” olarak ilan edildi. Bu doğru bir tespit değildi. Komünizmin alfabesinden haberi olanlar bilirler ki, devletin olduğu bir yerde komünizm den konuşmak sadece bir cahillik. Yıkılan olan komünizm değildi, yıkılan bürokratik diktatörlüklerdi. Nitekim, eski parti şefleri bir gün sonra kapitalist patronlar olmalarını, nasıl açıklayacağız? SB ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, “Dünya ya demokrasi, barış ve özgürlük geleceğini” ilan ettiler. Bu büyük bir yalandı. Sermayenin egemen olduğu Yeni Dünya Düzeninde(YDD) barış, demokrasi ve özgürlüklerin olması, ham bir yalandı. Kısa sürede, dünyanın tam 42 yerinde, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar yaşandı. Salgın hastalıklar baş gösterdi, politik terör yayıldı, doğal afetler, yoksulluk, işsizlik ve sosyal bunalımlar had safhaya vardı. Sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, buralarda büyük bir adaletsizlik ve bunu takiben ahlaki bir çöküntü yaşandı. 1980 sonundan sonra, 1970 sonuna dek Batı Avrupa da bugünkü AB (EU) ülkelerinde gelişen demokratik hak ve özgürlükler gerilemeye başladı. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık artı. Bu sosyal ve politik gerilemeyle eş zamanlı olarak işsizlik, yoksulluk ve sosyal sorunlar yirmi yıl öncesine oranla beş misli arttı. Burjuva demokrasisi sınıfta kaldı. Bundan 218 yıl önce ilan ettiği “Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik” gerçekleşmedi. Diğer bir tarihsel gerçeklikle, sekiz bin yıllık sömürü düzenleri 21. yy da artık iflas etmiş olduğu tüm dünyada kanıtlandı. Var olan YDD sistemleri; demokrasi, özgürlük, barış ve mutluluk getiremezler. Sistemin varlığı, adaletsizlik, savaş ve milyarların mutsuzluğu, yoksulluğu üzerine kurulmuştur. Buların en son somut “eserleri” Irak! Dünya da ve ülkelerde, demokrasi ve özgürlükleri getirecek başka güçler ve sömürüyü ret eden politik güçlerdir. Doğa ve insanlık ancak, mevcut sistemlerin dışında kurtulur. Yeni demokratik bir anlayışa her ülkenin ve dünyanın büyük ihtiyacı var. Ya bunu insanlar kavrar veya yaşamın sonuna doğru hızla hep birlikte gideceğiz. AB (EU) yeni bir politikanın başlangıcı için, ilerici politik bir merkez olabilir. Bunun koşulu var. Bugünkü politikasıyla olanaklı değil. AB politikası içinde, Avrupa’nın işçi sınıfı partileri, demokratik örgütler, çevresel örgütler aktif yer almaları gerekir. Bugünkü “birlik” sadece, sermayenin ve emperyalist tekellerin biriliğidir. Bunlar da kendi aralarında, haklara karşı her düzeyde çoktan birlikte hareket etmektedirler.Bunların gümrük birlikleri, uluslar arası sermaye ortaklıkları var, her türlü sıcak para hareketleri, ortak askeri birlikleri var... bu son NATO toplantısında, bir kez daha kanıtlandı. Üye devletler, “Terör ve İran a” karşı ortak hareket edeceklerini ilan ettiler. Her şeyden önce, dünya çapında paranın ideolojik birliği var. Bu var olan kötülüklere karşı; tıpkı 1848 de olduğu gibi, “yeni bir hayaletin dünya üstünde dolaşması” gerekir. Yoksa, insanlara ve doğaya yazık olacak. Demokrasi yeni politik güçlerle kazanılması olanaklı. Daha ileri bir demokratik bir sistem, var olanın dışında olacak. Dünya barışı, sermaye egemenliğinin dışında olanaklı. Barışçı bir dünyaya herkesin ihtiyacı var. Doğa ve insan ancak yeni farklı bir politikayla kurtulur. Demokrasi ancak şu temel ilkelere saygı gösterilirse kurulur ve yaygınlaşır: - Katılımcılık: Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı. - Hukukun Üstünlüğü: Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı. - Denetim: Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi. - Uzlaşma Kültürü: Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs). Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar. - Fırsat eşitliği: İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. - Laiklik : İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli. - Bilime saygı: Doğruluğu kanıtlanmış, doğal v sosyal yasalara saygı. Bilimsel sonuçların halkın bilgisine sunulması. - İnsan sağlığına ve doğaya saygı: Üretim ve hizmetlerin yerine getirilmesinde; insan sağlığına ters, canlı yaşamı tehdit eden, zararlı olan ve doğayı tahrip eden hiç üretim ve “hizmete” izin verilmemeli. Yer altı ve yerüstü kaynakların toplumun ortak malı olarak kabul edilmesi. “Bir ülke toprak ise, insanlar bitki. Demokrasi ise, güneş ve yağmurdur. Bitkinin gelişmesi, gürleşmesi, derinlere kök salması, meyve vermesi ancak güneş ve yağmurla olanaklı. İnsanin gelişmesi özgürleşmesi, kültürlü olması, mutlu olması ancak demokrasiyle olanaklı. Buda ancak mevcut “Batı demokrasisini” aşan, ilerici bir demokrasiyle olur.” ___________________________________________
  12. tamam 22.si olsun kizinin dogum gününü atlamayalim gerci ben oyumu 28.si diye oyladim bir imkan varsa tekrar oyumu yönlendirebilirim. Seni kirmam mümkün mü Radya not: ya 28.si diye yada 27.diye oyladim hatırlamıyorum
  13. Vahdettin´in Anadolu daki ulusal kurtulus hareketinin gelismesini önlemek icin her yolu denemistir. bunlari mi tekrar hatirlatiyorsun? isgalci güclere karsi direnis hazirliklari icinde bulunan Atatürk ve arkadaslarina getirilen yasak hatda bu hazirlik icinde olanlara müdahale edilmesini gerekirse istanbul Divan i örfi ye gönderilmesini kim emretmisti!
  14. Hayir demekle neyi kastetdiniz! Fakir insanin kurbani kesmesi vacip midir?
  15. nyx-fallen angel' cok güzel izahat etmissin..
  16. kurbanin eti ayni gün yenmek zorunda mi?
  17. foruma girmek bazen bütün gün basarili olmuyor.. iki gün sürdügüde oluyor! bakalim pilav günü ne yedirecekler
  18. Ben öyle düsünmüyorum Babadan ogla miras devam edecek elde sey edecek kalmayincaya kadar?
  19. Dansöz gurubu gelseydi öyle davranmazlardi.. Arap ülkelerinde yada seriatla yönetilen ülkelerde Kadın icin özgürlügün tek yolu ölümdür özgürce yapabilecegi tek dansda dansözlüktür.. bunun bilincinde Töre? Türk kültürü öylemi(cifte telli,gerdan kirma) v.s v.s
  20. Herhalde Tayt giyen erkeklere hasta olan erkekcikler nasilda hasta oluyordur yagli güres tutan pehlivanlarimiza? cok gariplikler ülkesiyiz bir yandan Türk kültürü öbür yandan Arap kültürü..
  21. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Vietnam
    yok önemli degil arastirmasan da olur.. Vietnam i takip ederken bir anda Tarimda ki icler acisi halimiz aklima geldi yazma geregi duydum konuyu bölmek istemem.. Ülkemizin nüfusun yüzde 40’ının tarım kesiminde yer alması, Dünyada halihazırda stratejik bir sektör olmasi vede bana görede en büyük sektör vede Emperyalistleri dize getirecek ve modern cagi Tarim sektör´inle de yakalana bilecegi bilinci icindeyim.. Türkiye, ekolojik zenginlik ve ürün cesitliligi acisindan dünyanın sayılı ülkelerinden biriside olduguna göre... 11.000 bitki türü mevcut.. iklim kosullari sahane ve düsünüyorum halkimiz daha neden beton yiginlarina mahkum ediliyor.. tarim ülkesi olmayan ülkelerde bile mahkum edilmezken.. bizler mahkum ediliyoruz! bunun adi Topraklarimizi ayaklarimizin altinda alma taktiginin ileri asamasidir!
  22. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Vietnam
    Merak ettigim Tarimda biz son 30.yilda hangi tarim üretiminde basarili olduk ve üst siralara ciktik?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.